KÜLTÜR SANAT - 30 Ağustos 2023 Çarşamba 09:58

Diyarbakır Sur, ‘Dünyanın en eski şehirleri’ listesinde yanlış sırada yer aldı

A
A
A
Diyarbakır Sur, ‘Dünyanın en eski şehirleri’ listesinde yanlış sırada yer aldı

İnsanlık tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Diyarbakır’ın Sur ilçesi, bazı basın yayın organlarında belirtilen ‘Dünyanın en eski şehirleri’ listesinde güncel veriler kullanılmadan 2’nci sırada olması gerekirken 4750 yıla dayandırılarak, 12’nci sırada gösterildi.


Arkeologların ilgi odağı olan insanlık tarihindeki en eski yerleşimleri gün geçtikçe daha da aydınlanıyor. Bu çerçevede bazı basın yayın organlarında ‘Dünyanın en eski şehirleri’ diyerek yayınlanan listede Diyarbakır’ın Sur ilçesi 4750 yıllık tarihe dayandırılarak 12’nci sırada gösterildi. Dicle Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı ve Diyarbakır Amida Höyük-Artuklu Sarayı Kazı Başkanı Prof. Dr. İrfan Yıldız, açıklanan verilerin güncel olmadığını ve Diyarbakır Sur’un M.Ö. 7000, günümüzden itibaren ise 9000 yıllık geçmişiyle 2’nci sırada yer alması gerektiğini belirtti.



“Listenin güncellenmesi gerekir”


Yayınlanan listede ilk sırada 11 bin yıllık geçmişiyle Filistin’in Batı Şeria bölgesindeki Jericho kenti daha sonrasında ise Diyarbakır Sur’un gelmesi gerektiğine dikkat çeken Yıldız, “Dün çeşitli basın yayın organlarında çıkan haberlere göre dünyada yaşamın devam ettiği en eski kentler listesinin yayınlandığı ve bu en eski kentler listesinde Diyarbakır Sur ilçesinin 4750 tarihi ile 12’nci sırada yer aldığını gördük. Aslında baktığımız zaman Diyarbakır Sur ilçesinde bulunan Amida Höyük’te son zamanlarda yapılan kazılarda bu tarihin değiştiğini defalarca basın yayın organlarıyla paylaştık. Ne yazık ki alınan bilgiler eski bilgiler, güncel bilgiler kullanılmamış. Diyarbakır şehri, aslında yaşamın devam ettiği kentler içerisinde 2’nci sıradadır. 11 bin yıllık geçmişiyle Filistin’in Batı Şeria bölgesindeki Jericho kenti ilk sırada yer alıyor. Diyarbakır Sur ilçesi 9 bin yıllık geçmişiyle aslında 2’nci sıradadır. Bu listenin güncellenmesi gerekir” dedi.



“M.Ö. 7000’den beri burada bir yaşamın olduğu netleşti”


Amida Höyük’te yapılan kazı çalışmalarında birçok tarihi bulgulara rastlanıldığını ve bu bulguların devam ettiğini söyleyen Yıldız, şunları kaydetti:


“2018 yılından beri yaptığımız kazı çalışmalarında çıkan verileri TÜBİTAK’ın laboratuvarlarına gönderdik. Hem kemik örnekleri hem çıkan ahşap örnekleri ve oradan karbon 14 yöntemiyle yapılan tarihlendirmelerin sonucu şehrin 3 kere yakıldığını kazılarda tespit etmiştik. 3 farklı katman vardı. Yanık katmanlardaki en alt katman M.Ö. 6500 tarihine tarihlendirilmişti. Onun dışında ikinci katman M.Ö. 5700-5500 arası, üçüncü katman ise M.Ö. yaklaşık 5100 idi. Dolayısıyla önemli bir kenttir. Devam eden kazılarda yangın tabakalarından sonra da aslında halen kültür katmanının olduğu ve buluntular gelmeye devam ettiğini görüyoruz. Ana kata inemedik ama şu an bulunduğumuz zemin, çıkan hem taş eserlerinden hem çanak çömleklerden M.Ö. 7000’den beri burada bir yaşamın olduğu netleşti.”


Son olarak listenin güncellenmesi yönünde çağrıda bulunan Yıldız, “Günümüzden 9 bin yıl önce Diyarbakır Sur ilçesindeki Amida Höyük’te yaşamın başladığı hem analizlerle hem de çıkan verilerle netleşti. Dolayısıyla sonuç olarak aslında dünya üzerinde yaşamın devam ettiği kentler listesinde Diyarbakır’ın Sur ilçesi M.Ö. 7000, günümüzden itibaren 9 bin yıllık geçmişiyle 2’nci sırada yer alan bir şehirdir. Yayınlanan listenin güncel verilerle düzeltilmesi gerekiyor. Sur ilçesinin hak ettiği yeri alması gerekiyor” diye konuştu.



Diyarbakır Sur, ‘Dünyanın en eski şehirleri’ listesinde yanlış sırada yer aldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul YÖK 2025 raporu açıklandı: İGÜ’nün çok boyutlu akademik başarısı tescillendi Yükseköğretim Kurulu tarafından hazırlanan "Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025" yayımlandı. Rapor, Türkiye’deki üniversitelerin akademik üretimden uluslararasılaşmaya, erişilebilirlikten kalite güvencesine kadar pek çok başlık altında performanslarını ortaya koydu. Rapora göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurularında Türkiye genelinde 1’inci sırada yer alarak önemli bir başarıya imza attı. Raporda ayrıca İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin; akredite lisans programı sayısı, uluslararası öğretim elemanı istihdamı, uluslararası ödüller ve engelli dostu kütüphane kaynakları gibi başlıklarda da ilk 20 üniversite arasında yer aldığı görüldü. Patent başvuruları sayısında zirve İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025’te yer alan verilere göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurusu sayısı bakımından Türkiye genelinde 1’inci oldu. Bu sonuç, üniversitenin araştırma, yenilikçilik ve ticarileşebilir akademik çıktı üretme kapasitesinin yüksekliğini ortaya koydu. Vakıf üniversiteleri arasında en fazla akredite lisans programına sahip üniversite 2024 YKS kılavuzu verileri esas alınarak hazırlanan değerlendirmede, akredite lisans programı sayısı en yüksek üniversiteler sıralandı. İstanbul Gelişim Üniversitesi, sahip olduğu 44 uluslararası akredite lisans programı ile bu alanda Türkiye genelinde 3’üncü sırada konumlanırken, vakıf üniversiteleri arasında ise 1’inci sırada yer aldı. Raporda bu tablo, akreditasyonun hem devlet hem de vakıf üniversiteleri için giderek daha belirleyici hâle geldiğini gösteren önemli göstergelerden biri olarak değerlendirildi. İGÜ’den çok boyutlu performans Rapora göre 2024 yılı itibarıyla en fazla uluslararası öğretim elemanı istihdam eden üniversiteler arasında İstanbul Gelişim Üniversitesi de yer aldı. 49 uluslararası öğretim elemanı ile İGÜ, bu kategoride Türkiye genelinde 11’inci, vakıf üniversiteleri arasında ise 5’inci sırada konumlandı. Uluslararası alanda kazanılan ödüller açısından yapılan değerlendirmede ise İGÜ, 14 uluslararası ödül ile Türkiye genelinde 15’inci, vakıf üniversiteleri arasında 9’uncu sırada yer aldı. Üniversite kütüphanelerinde bulunan sesli kitap ve engelli dostu dijital kaynaklara ilişkin verilerde İstanbul Gelişim Üniversitesi, 329 bin 6 kaynak ile bu alanda Türkiye genelinde 20’nci, vakıf üniversiteleri arasında 8’inci sırada yer aldı. Raporda, özellikle milyon ve yüz binler düzeyinde kaynağa sahip üniversitelerin erişilebilirlik ve kapsayıcılık açısından stratejik birer merkez hâline geldiği vurgulandı. "Sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ediyoruz" İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin, YÖK tarafından yayımlanan raporda elde edilen sonuçlara ilişkin değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi: "Yükseköğretim Kurulu tarafından yayımlanan bu raporda elde edilen sonuçlar, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin araştırma üniversitesi hedefini bütüncül bir ekosistem anlayışıyla hayata geçirme gayreti içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Patent başvurularında Türkiye genelinde birinci sırada yer almamız; üniversite-sanayi iş birliğini merkeze alan, araştırmayı ticarileşebilir çıktılara dönüştüren stratejik yaklaşımımızın somut bir sonucudur. Akreditasyon, uluslararasılaşma ve erişilebilirlik göstergelerinde ilk 3 üniversite arasında yer almamız ise kalite güvencesi, küresel akademik etkileşim ve toplumsal sorumluluk alanlarını birlikte ele alan sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ettiğimizi göstermektedir. İstanbul Gelişim Üniversitesi olarak önümüzdeki dönemde de araştırma, yenilikçilik ve uluslararasılaşma ekseninde şekillenen bu ekosistemi daha da güçlendirerek ülkemizin yükseköğretim ve Ar-Ge kapasitesine katkı sunmayı sürdüreceğiz."
Erzurum Lisede teknolojik dönüşüm Oltu MTAL’de teknolojik dönüşüm başladı, atölyeler yeni nesil makinelerle donatıldı. Erzurum’un Oltu ilçesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Metal Teknolojisi ile Mobilya ve İç Mekân Tasarımı alanlarında yaptığı büyük teknolojik yatırımla dikkat çekti. Okul bünyesindeki atölyeler, yeni nesil makinelerle yenilenerek öğrencilerin sektör standartlarında eğitim almasına imkân sağladı. "Çelik gibi irade, teknolojiyle buluştu" anlayışıyla hareket eden okul yönetimi, öğrencilerin hem teorik hem de uygulamalı eğitimlerini güçlendirdi. Toplam 13 yeni nesil makinenin kazandırıldığı atölyelerde artık ahşap ve metal alanlarında her türlü üretim yapılabiliyor. Okulda gerçekleştirilen yenileme çalışmalarını yerinde incelemek amacıyla Oltu Kaymakamı Mustafa Çelik, İlçe Milli Eğitim Müdürü İlhami Şahin ve Okul Müdürü Anıl Demircan atölyeleri ziyaret etti. Ziyaret sırasında meslek öğretmenlerinden makinelerin teknik özellikleri ve eğitimdeki kullanım alanları hakkında bilgi alındı. Yetkililer, yapılan yatırımlar sayesinde öğrencilerin iş hayatına daha donanımlı şekilde hazırlandığını belirterek, okulun üretken, geliştiren ve geleceği inşa eden bireyler yetiştirmeye devam edeceğini vurguladı. Öte yandan Bilişim Teknolojileri Alanı atölyesi de yenilenerek 10 adet yeni nesil bilgisayar okul bünyesine kazandırıldı. Oltu MTAL geleceğin yükselen değeri Atölyelerin modern makinelerle donatılmasında emeği geçenlere teşekkür edilirken, Metal Teknolojisi Alanı için alınan makineler şu şekilde sıralandı: Lazer Kaynak Makinesi, Argon (TIG) Kaynak Makinesi, Plazma Kesme Makinesi, Punta Kaynak Makinesi, Mobilya ve İç Mekân Tasarımı Alanı için alınan makineler ise şöyle: Kenar Yapıştırma Makinesi, Planya Makinesi, Şerit Testere Makinesi, Yatay Delik Makinesi, Kalınlık Makinesi, Freze Makinesi, Sütunlu Dikey Matkap, Çoklu Delik Makinesi, Ahşap Lazer Kesim Makinesi, Okul Müdürü Anıl Demircan yapılan 4,5 milyona alınan ve Yapılan yatırımlarla Oltu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, bölgenin mesleki eğitimdeki önemli merkezlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
İzmir Gazeteci Yazar Gökhan Çelik’ten yeni roman: ’Hilal Birliği’ Gazeteci ve yazar Gökhan Çelik, aynı zamanda Türkiye Atıcılık Federasyonu As Başkanı olarak görev yaparken, edebiyat alanındaki üretkenliğini de yeni romanıyla sürdürüyor. Çelik’in dokuzuncu romanı olan "Hilal Birliği" okurla buluşarak raflardaki yerini aldı. 42. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı ile birlikte satışa çıkan Hilal Birliği, tarihin gölgelerinde kurulmuş, varlığı hiçbir zaman kayıtlara geçmemiş gizli bir teşkilatın izini sürüyor. Roman, bir milletin hafızasında saklı kalmış, susarak hükmeden ve her dönemde varlığını koruyan bir aklın hikâyesini merkezine alıyor. 1990’lı yılların karanlık sokaklarında bir müzisyenin cebine bırakılan gizemli bir mektupla başlayan hikâye; geçmiş ile geleceği, birey ile devleti, hakikat ile sırrı iç içe geçirerek ilerliyor. Alparslan Türkeş’ten Turgut Özal’a, Muhsin Batur’dan Adil Erdem Bayazıt’a, Barış Manço’dan Necip Hoca’ya uzanan gerçek isimler, romanda tarih sahnesinin perde arkasındaki taşıyıcılar olarak yer alıyor. Yeni eserini okuyucularının beğenisine sunmanın heyecenını yaşadığını ifade eden Çelik, şöyle devam etti: "Hilal Birliği, hayal ile gerçeğin arasındaki en ince çizgide yürürken, okuru yalnızca bir hikâyeye değil bir sorgulamanın içine davet ediyor. İlk satırdan itibaren okur, sanki kendi cebine bırakılmış bir mektubun çağrısıyla baş başa kalıyor ve şu soruyla yüzleşiyor: ’Ben gitmeli miyim?’ " Yeni romanıyla tarihsel derinliği, politik arka planı ve güçlü kurgusuyla, okuru hem düşünmeye hem de hatırlamaya çağıran Çelik, bunu "Çünkü bazı sırlar anlatılmaz; ancak hak edenin kulağına fısıldanır." şeklinde ifade ediyor. Önceki romanları Gökhan Çelik, daha önce "Türk Mülkünün Nizamı: Nizamülmülk", "Ahi Evran", "Denizlerin Tufanı: Piri Reis", "Çaka Bey - Beni Denizlere Gömün", "Fatih Zamanı: Veladet", "Şahzade - Hükümdarlık Satracı", "Kurt Gecesi: İmparatoryum" ve "Kıbrıs Baskını" adlı romanlara imza atmıştı.