ASAYİŞ - 19 Aralık 2024 Perşembe 14:25

Diyarbakır ve Mardin’de 15 kişinin öldüğü yangınla ilgili bilirkişi raporu tamamlandı

A
A
A
Diyarbakır ve Mardin’de 15 kişinin öldüğü yangınla ilgili bilirkişi raporu tamamlandı

Diyarbakır ve Mardin illeri arasındaki bölgede 15 kişinin hayatını kaybettiği ve 78 kişinin yaralandığı yangına ilişkin yeni bilirkişi raporu hazırlandı.


Diyarbakır’ın Çınar ilçesindeki Köksalan ve Bağacık mahalleleri ile Mardin’in Mazıdağı ilçesindeki Yücebağ ve Yetkinler mahallelerinde 20 Haziran’da 15 kişinin hayatını kaybettiği, 78 kişinin yaralandığı, 924 küçükbaş hayvanın telef olduğu, 83’ü ağır 273 hayvanın yaralandığı, yaklaşık 15 bin dekar tarım alanının zarar gördüğü yangınla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor. Çınar Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından talep edilen bilirkişi raporu için 9 kişilik bilirkişi heyeti oluşturuldu. Heyette yer alan bilirkişilerce yapılan incelemeler ve araştırmalar sonucu hazırlanan rapor tamamlandı. Soruşturmanın yürütüldüğü başsavcılığa gönderilen ve dosyaya eklenen raporda, Köksalan Mahallesi’nde Ahmet B.’nin evinin avlusundaki Dicle Elektrik’e ait alçak gerilim hattının kopması sonucu oluşan kısa devrenin samanlık yangınına sebep olduğu ve itfaiye tarafından kontrol altına alınarak çevreye yayılmadan söndürüldüğü kaydedilerek, bu yangının diğer yangın bölgelerine sirayet etmediği, bu yangına sebep olan hat üzerinden alınan numune iletken üzerinde kısa devre izlerinin kriminal laboratuvarında tespit edildiği belirtildi.


Alınan ifadeler, keşif raporu, olay yeri inceleme raporları ve kriminal raporu ile birlikte tespit ve değerlendirmeler ışığında yapılan ayrıntılı raporun üç bölümünde hatlarda elektrik enerjisinin bulunmadığı tespit edildiğinden elektrik kaynaklı bir kaçak akım, kısa devre veya kıvılcımdan kaynaklanan sebeplerle yangının çıkış ihtimalinin bulunmadığı kaydedilen raporda, yangının Köksalan Mahallesi’nin çevresinde başladığı belirtildi. Raporda, şu ifadeler yer aldı:


"112 ses kayıtlarında ’önce patlama olduğu, sonra yangın çıktığı’, görgü tanıklarının ifade tutanaklarında da ’Yangından hemen önce ışık hüzmesi gördüm’, ’Mahallenin aşağı kısmındaki elektrik direğinde ışık parladı’ gibi yer alan sözler mevcuttur. ’Işık hüzmesi’, ’kıvılcım’ ve benzeri elektriksel olaylar, enerji bulunmayan hatlarda meydana gelemeyeceğinden elektrik hattında elektrik kesik olsa bile yıldırım deşarjı veya yıldırımdan daha zayıf bile olsa bir statik elektrik deşarjı, enerji dağıtım hattından, izolatörlerden, direk üzerinden yere akarak bir statik elektrik deşarjı olabilir. İlk deşarj sırasında meydana gelen ısının etkisiyle aniden genleşen havanın meydana getirdiği patlama sesi de bu statik deşarj-yıldırımı işaret etmekte. Meteoroloji Genel Müdürlüğünün Yıldırım Tespit ve Takip Sistemi kayıtlarına göre olay bölgesi merkez alınarak 50 kilometre yarı çaplı alanda bahse konu olay saatlerinde kaydedilen yıldırım aktiveleri meydana gelmiş olması, havanın elektrikli olduğunu göstermektedir. Ayrıca cumulonimbus (CB) bulutunun diğer bir özelliği, bulut içerisinde su taneciklerinin düşey olarak hareket etmesinden dolayı elektriksel aktive ihtiva etmesi. Bu nedenle statik yüklü CB bulutları beraberinde şimşek ve yıldırım olaylarının oluşmasına neden olabilir. Yukarı aşağı hareket halindeki bulutlar statik elektrik birikimi oluşumu için elverişli. Elektrik dağıtım hattında elektrik olmamasına rağmen atmosferik olay olarak buluttan yere veya yerden buluta hattın metal aksamına özellikle direğin bulunduğu yerde atmosferik deşarj sebebiyle bir patlama sesi (çok kuvvetli olmayan statik elektrik deşarjı nedeniyle meydana gelecek statik yüklenme, gözle görülebilecek veya görülemeyecek), hat ve direk üzerinden toprağa akan bir elektrostatik akım kuru otları tutuşturmuş olabilir."


Heyetin yangına sebep olabilecek diğer bir hususun faili veya kaynağı belirlenemeyen şüpheli bir yangın olayı olabileceği ihtimalini değerlendirme dışı bırakmadığı vurgulanan raporda, bu kapsamda "Köksalan Mahallesi’ndeki yangının sigortalı ayırıcı (seksiyoner) direğinde sigorta takılı olması gereken yere sarılan iletken telin aşırı ısınarak, korlaşarak kopması ve yerdeki otları tutuşturması nedeniyle yangının meydana geldiği ve şiddetli rüzgarın etkisiyle geniş alana yayıldığı" kanaatine elektrik hattında elektrik olmaması sebebiyle heyetin katılmadığı belirtildi.


Yeni bilirkişi raporunda 4 Temmuz ve 10 Ağustos’ta yangın sahasında yapılan keşif ve dosya içeriğinde yapılan inceleme sonucu 14 Ağustos’ta hazırlanan bilirkişi heyeti raporuna da işaret edilerek, şöyle denildi:


"Elektrik bilirkişilerinin ’Yangının elektrikten kaynaklandığı tespitini yapmanın mümkün olmadığı, elektrikten kaynaklandığına dair somut bulguya da rastlanılmadığı’, yangın bilirkişilerinin ise ’Gösterilen elektrik trafosu, elektrik direği ve tellerinden yangının başlamadığı, 112 Çağrı Merkezi’nin ses kayıtlarında önce patlama olduğu sonra yangının çıktığı, patlamanın kaynağının ne olduğuna dair bir bilginin bulunmadığı’ kanaatine dağıtım hattında elektrik enerjisinin bulunmaması sebebiyle heyetimiz de katılmaktadır."


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul AKM’de engelleri aşan ‘Erişilebilir Tiyatro’ yeni sezonda da devam ediyor Herkes için erişilebilir bir yaşam amacıyla kurumsal sosyal sorumluluk projelerini hayata geçiren Türk Telekom; Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu ve Atatürk Kültür Merkezi (AKM) iş birliğiyle yürüttüğü "Erişilebilir Tiyatro" projesine yeni sezonda da devam ediyor. Görme ve işitme engelli bireylerin kültür ve sanat etkinliklerine katılımını artırmayı amaçlayan proje, yeni sezon açılışını Ekim ayında "Rumuz Goncagül" oyunu ile yaptı. Kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarını "Türkiye’ye Değer" anlayışıyla sürdüren Türk Telekom, engelli sanatseverlerin kültürel etkinliklere eşit katılımını desteklemeye devam ediyor. AKM ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu iş birliğiyle yürütülen "Erişilebilir Tiyatro" projesi, 3’üncü sezonunda da sanatseverlerle buluşmayı sürdürüyor. Proje kapsamında yeni sezonun ilk erişilebilir oyunu ekim ayında sahnelenen "Rumuz Goncagül" oldu. Proje; kasım ayında engelli sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği "Kapıların Dışında", "Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı" ve "Gergedanlar" oyunları ile devam etti. Sahne turu, sesli betimleme ve üst yazı uygulamalarına ek olarak proje kapsamında ilk defa "Gergedanlar" oyununda kullanılan "işaret dili" ile oyun daha kapsayıcı bir hale getirildi. 27 Aralık’ta ise "Vanya Dayı" isimli devlet tiyatrosu oyunu seyircilerle buluşacak. Proje ile devlet tiyatrosu oyunları görme ve işitme engelli sanatseverlere görsel, işitsel ve fiziksel engelleri aşan bir sanat deneyimi yaşatmaya devam edecek. Türk Telekom Kurumsal İletişim Direktörü Arif Sancaktaroğlu, "Şirket olarak, teknolojiyi toplum yararına sunma vizyonumuzla kültür sanatta erişilebilirliği desteklemeyi sürdürüyoruz. Sunduğumuz teknolojilerle AKM’nin engelleri aşan, herkes için erişilebilir bir kültür merkezi haline gelmesinden memnuniyet duyuyoruz. Büyük ilgi gören ve hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden gösterimlerle öne çıkan "Erişilebilir Tiyatro" projemiz, ana destekçisi olduğumuz AKM’de bu sezon da devam ediyor. Herkes için erişilebilir bir yaşam hedefi doğrultusunda sosyal sorumluluk projelerimizi kararlılıkla sürdürüyoruz" dedi. "Erişilebilir Tiyatro" projesi kapsamında sahnelenen oyunlarda, görme engelli sanatseverler mekân, zaman, karakterler ve sessizce gelişen olaylar gibi sesli olmayan görsel öğeleri, diyalog aralarında aktarılan sesli betimleme uygulamasıyla detayları kaçırmadan takip edebiliyor. Ayrıca oyun öncesinde gerçekleştirilen özel sahne turları sayesinde görme engelli sanatseverler, obje, dekor ve kostümlere dokunarak sahneyle önceden tanışma fırsatı buluyor. Oyunda kullanılan üst yazı uygulamasıyla ise diyaloglar anlık olarak yazılı şekilde aktarılıyor; böylece işitme engelli sanatseverler için de tiyatro deneyimi erişilebilir hale getiriliyor.
İstanbul Uzmanlardan ‘sahte alkol’ uyarısı: "Bir defadan bir şey olmaz denmemeli, öldürücü" Yılbaşı öncesi sahte alkol kullanımına karşı uyarılarda bulunan uzmanlar, "Erken aşamada sarhoşluk olduğu için insanlar normal alkol zehirlenmesiyle çok ayırt edemiyor, körlükle başlayan böbrek yetmezliği ve ölümle giden aşamalarda daha çok başvuruları oluyor. ‘Görmüyorum’ diye gelip metil alkol çıkıp tedavi ettiğimiz vakalar var. Şuur değişikliği, tansiyon düşüklüğü, koma gibi ölümcül semptomlarla gelebiliyorlar. Bir defadan bir şey olmaz dememeleri lazım, sahte alkol öldürücü. En önemli şey; hastadan aldığımız öykü, yılbaşı yaklaşıyor, dikkatli olmakta fayda var" dedi. Yılbaşına günler kala Türkiye’nin birçok noktasında yapılan operasyonlarda yüksek oranlarda sahte alkol ele geçirilirken uzmanlar, sahte alkol tüketimine karşı uyarılarını yineledi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Acil Tıp Ana Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Afşin İpekci ve Biruni Üniversite Hastanesi Acil Tıp Bölümü’nden Uzm. Dr. İlhami Demirel, alkol kullanımının sağlık için başlıca zararlardan olduğunu belirtirken sahte alkolün oluşturduğu etkilere yönelik açıklamalarda bulundu. Uzmanlar sahte alkolün görünüş, renk ve kokusundan ayırt edilemeyebileceğini belirtti. "Erken aşamada sarhoşluk olduğu için normal alkol zehirlenmesiyle ayırt edilemiyor" "Sahte alkol dediğimiz şey metil alkol ya da metanol olarak bilinir" diyen Doç. Dr. Afşin İpekci, "Odunun damıtılmasıyla elde edilen hatta odun ruhu olarak bilinen alkoldür. Sahte alkolün aslında vücutta 2 tane zehirlenme şekli var. Birincisi; diğer alkollerde de olan baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı, kusma, sarhoşluk hissi veren alkolün kendisine özgü beynimizi etkilemesine bağlı gördüğümüz semptomları olur. Daha sonra esas ölümcül olan zehirlenme, metanolün zehirli ürünlerine dönüşmesiyle olur. Erken aşamada sarhoşluk olduğu için normal alkol zehirlenmesiyle insanlar çok ayırt edemiyor, daha çok sonraki aşamada körlükle başlayan daha sonra şuur değişikliği hipotansiyon, böbrek yetmezliği ve ölümle giden aşamalarda daha çok başvuruları oluyor. Zararlı maddelere dönüşmesi genelde 6-8’inci saatten sonra ortaya çıkıyor çünkü bir dönüşme hızı var. Sonra önce görme kaybı, bulanık görme, kar yağıyor gibi ya da körlük gibi semptomlar ortaya çıkıyor. O aşamada da gelmezlerse şuur değişikliği, tansiyon düşüklüğü, koma gibi ölümcül semptomlarla gelebiliyorlar. 6-8 saatlik bir ara dönem var, o dönem önemli" ifadelerini kullandı. "Görmüyorum’ diye gelip metil alkol çıkıp tedavi ettiğimiz vakalar var" Sahte alkol zehirlenmesi sonrası tedavi ve geçmişte karşılaştıkları vakalara ilişkin konuşan Doç. Dr. İpekci, "Tedavimiz; önce destek tedavisi, genel muayene ile başlıyoruz. Şanslıyız ki 2 tane önemli antidotu var. Yurt dışından gelen ilaç bir diğeri de etanol dediğimiz normal alkol. Geç dönemde gelirlerse metabolitleri oluşmuş oluyor, o zaman da kullanacağımız tedavi yöntemimiz; diyaliz. Metil alkol zehirlenmesi tüm dünyada bir sorun. Bandrolün bile artık sahtesinin çıktığı bilgisi geliyor. Semptomlarda hastaneye erken başvurmaları en önemli tedbir. Etil alkol kadar pahalı değil ayrıca metil alkol kullanımı sadece kaçak alkol olarak bilinse de ülkemizde dezenfektanlarda, ucuz parfümlerde yaygın kullanılan bir ürün. Görme bozukluğuyla gelip diyalize aldığımız ki bize zaten insanlar sarhoşluk döneminde kendileri zaten gelemiyor. Yakınları da ‘Alkol aldı, onun sarhoşluğu’ diye getirmiyor. Genelde görme bozukluğu olunca ‘Görmüyorum’ diye gelip metil alkol çıkıp tedavi ettiğimiz vakalar var. Daha çok erkekler ve orta yaş insanlarda meydana geliyor. Masum bir şey değil, bir defadan bir şey olmaz dememeleri lazım, sahte alkol öldürücü. Normal alkol vücudu yavaş yavaş etkiliyor" diye konuştu. "Ölüme kadar uzanabilen riskleri barındırıyor" Alkolün başlı başına sağlık için zararlı olduğunu söyleyen Uzm. Dr. İlhami Demirel, "Normal alkole bağlı zehirlenmeler de görüyoruz, metil alkol dediğimiz alkolle olan zehirlenmeler gerçekten ölüme kadar uzanabilen riskleri barındırıyor. Son dönemde çok denk gelmedi açıkçası, en önemli şey; hastadan aldığımız öykü. Eğer şüpheli, kaynağı bilinmeyen bir alkol alım öyküsü varsa yol gösterici oluyor, laboratuvar tetkiklerinde de şüphemizi güçlendiren bulgular bulabiliyoruz. Genelde görme bozuklukları olabiliyor; çift görme, görme kaybı, bulanık görme gibi bunlar biraz daha ilerleyen süreçte oluyor, ne yazık ki tanıda biraz daha geç kalınmış olabiliyor. Sahte alkol alım ihtimalini sorup bu ihtimal üzerinde ciddi şekilde durmalıyız. Genel olarak alkol tüketiminin zararlı olduğunu belirtmemiz lazım. Kusma, baş ağrısı gibi şikayetleri hasta başta çok önemsemeyebiliyor, zaten alkol alımı sonra ‘Bunlar normal şeyler’ diye hastaneye gelmekte gecikebiliyor. Bu süre ne kadar uzarsa hastaya faydamız da o derece düşük oluyor" dedi. "Hasta grubu; 30-60 yaş arası, ağırlıklı olarak erkek hastalar" "Bilmediği kaynaktan aldığı bir alkol sonrası bu şikayetleri olan hastalar bir an önce acil servise başvurmalı, mutlaka doktorlarına bilgi vermeli" diyen Uzm. Dr. Demirel, "Yılbaşı dönemlerinde biraz daha sık akla gelebiliyor. Belirtiler ne yazık ki direkt bu hasta sahte alkol kullanmıştır dedirtecek bulgular değil. Ek hastalıkları olması hastanın her zaman genel durumunu daha da kötüleştireceği için önemli, genelde gördüğümüz hasta grubu; 30-60 yaş arası, ağırlıklı erkek hastalar diyebiliriz. Sonuçta ciddi bir zehirlenme, genç olması kurtarıcı bir faktör değil. Normalde de zaten alkol kullanımı vücudumuza birçok zarar vermekte, hele hele sahte alkol daha hayati tehlike oluşturan durumlara sebebiyet veriyor. Tedavide öncelikle hastanın hayatî fonksiyonlarını takip edip ona göre değerlendiriyoruz. Çok geç aşamada geldiyse hastada ciddi solunum yetmezliği de gelişmiş olabilir, eğer öyle bir durumdaysa bilinci kötüyse hastayı zaten solunum cihazına bağlıyoruz. Antidotlarımız var, hastaya veriyoruz. Metil alkolün tedavisinde etil alkol kullanılıyor, tabii ki hastane ortamında kontrollü bir şekilde yapılması gereken tedaviler. Yılbaşı yaklaşıyor bu konuda dikkatli olmakta fayda var" şeklinde konuştu.
Diyarbakır Hastayken kana ihtiyaç duydu, 3 ayda bir kan vermeye başladı Diyarbakır’da yaşayan 51 yaşındaki kamu işçisi Mutlu Demirci, geçirdiği bir rahatsızlık nedeni ile kana ihtiyaç duydu. Kan bağışının önemini hastalığı ile anlayan Demirci, 3 ayda bir kan bağışında bulunmaya başladı. Diyarbakırlı Demirci, düzenli olarak kan bağışında bulunuyor. Yıllar önce ilk kanını bağışlayan Demirci, 45’inci kez kan verdi. Demirci, ’’Bundan 13 yıl önce hastalandım. Hastalığımın tedavisi için ameliyat olmam gerekti. Hastane yetkilileri ameliyat tedavisinde kana ihtiyaç olabileceğini bundan dolayı yakınlarımdan kan bağışımda bulunmamı istediler. Ben de yakınlarıma durumu izah ettim, onlarda hastaneye gelerek kan bağışında bulundular. Tedavi aşamamda kanın ne kadar önemli olduğunu anladım. Bende, inşallah iyileşirsem bundan sonra bende kan bağışında bulunacağıma söz verdim. Allah’a çok şükür iyileştim ve o günden sonra her üç ayda bir Kızılay’a kan bağışında bulunmaya başladım. Kan bağışını kendime bir insanlık görevi olarak görmeye başladım. Çünkü kan sürekli olan bir ihtiyaçtır. Hastanelerde tedavi gören, trafik kazalarında yaralanıp kana ihtiyaç duyan yüz binlerce insan var. Bir, iki, üç, beş diye sayarken bugün 44. kan bağışında bulundum. Allah kısmet ederse, ömrüm yettiği kadar, kan bağışında bulunup, sosyal sorumluluğumu yerine getireceğim. Buradan sizler aracılığıyla herkese sesleniyorum, lütfen sizler de kan bağışında bulunun. Her geçen dakika, saat ve gün her an kana ihtiyaç var. Kendiniz için , aileniz için ve tüm sevdikleriniz için kan bağışında bulunun’’ dedi . Kızılay kan bağışçılarını 10. bağışta bronz madalya, 25. kan bağışında gümüş madalya, 35. bağışta altın madalya, 45. bağışta plaketle ödüllendiriyor.