ASAYİŞ - 28 Eylül 2023 Perşembe 18:56

Asrın felaketi iki şoku birden yaşattı, 3 kilo altın bulunan kasası ortadan kayboldu

A
A
A
Asrın felaketi iki şoku birden yaşattı, 3 kilo altın bulunan kasası ortadan kayboldu

Gaziantep’te, Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Emre Apartmanı’nda Ayşe Pınar Karayılan iki şoku birden yaşadı. Karayılan’ın, 17 yıldır bir bankanın kasasında bulunan 3 kilo altın ve ziynet eşyası, binanın depremde yıkılması ile kayboldu. Depremin ardından geçen 8 ayda pek çok müşterinin altınları ve ziynet eşyaları bulunurken, Ayşe Pınar Karayılan’ın kasasındaki değerli eşyaların izine ise rastlanmadı.

Gaziantep’te yaşayan 3 çocuk annesi Ayşe Pınar Karayılan, Kahramanmaraş merkezli depremlerde iki şoku birden yaşadı. Asrın felaketi sonrası yaşadığı korku nedeniyle zor günler geçiren Karayayılan, depremde yıkılın Emre Apartmanı altındaki bir bankanın kasasında bulunan 3 kilo altın ve ziynet eşyalarının kaybolması ile yıkıldı. Aradan geçen 8 ayda pek çok müşterinin altın ve ziynet eşyaları bulunurken, Ayşe Pınar Karayılan’ın kasasındaki değerli eşyaların izine ise rastlanamadı. Karayılan’ın kasada bulunan ziynet eşyalarını beyan edecek evrak ve fotoğraflarla birlikte bankaya müracaat etmesine rağmen banka yetkililerinin sessizliği ise kadını çileden çıkardı.

“Banka bizden kasa içerisinde bulunan ziynet eşyalarına dair belge istedi”

6 Şubat’ta yaşanan depremlerde büyük korku yaşayarak evlerini terk eden ve depremde yıkılan Emre Apartmanı altındaki bankada bulunan 35 numaralı kiralık kasasındaki 3 kilo altın ile ziynet eşyalarının ortadan kaybolduğunu söyleyen Karayılan, “Deprem olduğu gün herkes sokaktaydı ve hava aydınlandıktan sonra biz eşimin iş yerine gittik. O gece fabrikada sabahladık. Biz kayınvalidemlere gitmek için yola çıktığımızda Emre Apartmanı’nın yıkıldığını gördüm. Zaten polis tarafından güvenlik önlemleri alınmıştı. Bir yandan da enkazda arama kurtarma çalışmaları devam ediyordu. Biz şoka girdik ve ertesi gün Emre Apartmanı’na gittik ve bizim burada kiralık kasamız var, ne yapacağız dediğimizde bizi oraya yaklaştırmadılar. Akşam saatlerinde eşim gitti. Erkek kardeşim kurtarma operasyonlarına katıldı. Kimseye yaklaştırmadılar, biz bankanın güvenlik görevlileri, müdürleri ve polis ekipleri ile sabaha kadar bekledik. Biz size dörtdörtlük verebilmek için elimizden geleni yapıyoruz. Hiç kimseyi buraya alamayız dediler. Aradan üç ay gibi bir süre geçti. Biz kiralık kasamıza ulaşamıyoruz, genel merkezi aradık şube yıkıldığı için ve diğer şube kapandığı için üç ay sonra bankada görevli bir kişi beni aradı. Kasaların Gazi Muhtar Paşa’daki şubeye taşındığını ve bazı kasalarda hasar olduğunu söyledi. Ve bunlardan birinin de bizim kasanın olduğunu söyledi ama hasarın ne olduğunu söylemedi. Annem, ben ve erkek kardeşimin olmak üzere 3 kilo altın, pırlanta setleri, yüzükler ve altın saatte dahil olmak üzere hepsi kayboldu. Bütün hepsinin sertifikaları da biz de mevcut. Banka bizden kasa içerisinde bulunan ziynet eşyalarına dair belge istedi. Hangi eşyalar vardı hangi kutuların içerisindeydi, üzerinizde çekilmiş resimleri var mı şeklinde hepsini belgelerimizi istedi. Benden beyan ettikleri bütün belgeleri verdim.” dedi.

“Bu belgeyi imzalamayacağımı söyledim”

Olay sonrası bankanın kasa açılmadan kendilerine bir evrak imzalatmaya çalıştığını da iddia eden Karayılan, “Biz bunu imzalamayız dedik. Çünkü kasamızı bize teslim etmediler. Ben kasamı görmek istedim, imzalamadan açamayacaklarını söylediler. Ben de açamayacaklarsa bu belgeyi imzalamayacağımı söyledim ve eve gelerek avukatımı aradım.” dedi.

“Kasamı görmek istedim imzalamadan açamayacaklarını söylediler”

Karayılan, konuşmasının devamında, “Ziynet eşyalarımı aldığım kuyumcular da belli belgeleri de vardı, bunların hepsini verdim. Sonra bizi çağırdılar ve önümüze bir belge getirdiler. Belgede ben kasamı anahtarımla açtım kasamın içindekileri hasarsız olarak teslim aldım. Bankayla benim bundan sonra bir işim yok. Bankanın bana vereceği ve alacağı kalmamıştır yazıyordu. Biz bunu imzalamayız, dedik. Çünkü kasamızı bize teslim etmediler. Ben kasamı görmek istedim, imzalamadan açamayacaklarını söylediler. Ben de açamayacaklarsa bu belgeyi imzalamayacağımı söyledim ve eve gelerek avukatımı aradım. Hemen BDDK’ye şikayet etti. Bizi bir hafta sonra aradılar. Kâğıttaki beyan edilenleri değiştirdiklerini ve sadece para kasasının içindekiler saçılmıştır, kasa ortada yoktur, kapağı patlamıştır. İçindekiler ise noter huzurunda mühürlenmiş olup onu gözünüzün önünde açacağız, şeklinde kâğıdı değiştirdik, dedi. O halde benim kasamın kapağı yoksa ve kasa patlamışsa neden bana anahtarımla açtım şeklinde imzalatmak istediniz. Dedim ve hiç bir cevap vermediler. 35 numaralı kasanın içerisinde bulunan 165 bin doları çıkıyor. Tüm ziynet eşyalarını ve fişlerini poşetlemişler. Ve 35 numarayı kepçe vurduğu için hasar almış. İşin ilginç yanı benim kasamın çekmecesinde de yok. Kasanın çekmecesi olmamasını biz içerden öğreniyoruz. Yani 10 tane hasarlı kasa var, dokuz tane çekmece var ama bizim kasanın çekmecesiyle yok.” ifadelerini kullandı.

“7-8 milyon liralık işçiliksiz bir şekilde benim kaybım var”

Yaşanılan mağduriyet sonrası 7-8 milyon TL kaybı olduğunu söyleyen Karayılan, “Nereden baksanız benim 7-8 milyon liralık işciliksiz bir şekilde benim kaybım var. Tüm ziynet eşyalarımın yanı sıra 20 yıldır biriktirdiklerim, annemle erkek kardeşimin başına bir iş gelir diye koyduğu emanetleri de içinde. Süreçte 2. tura geçtik. Hiçbir şeyimiz çıkmayınca sizi 2. turda çağıracağız, dediler ve aradan 20 gün geçtikten sonra 7 kişi ile beraber bizi çağırdılar. Ortaya yine mühürlü bir çuval çıkardılar herkesin eşyaları çıkarken bizim ve bir kişinin eşyaları yine çıkmadı. Ben artık sinir krizi geçirdim. Benim orada 9 adet 22 ayar setim, altın kemerim yok. Yani 1,5 metre altın kemerin enkazda kaybolmak gibi bir imkanı yok. Yani dokuz tane setin bir tanesinin küpesi bile çıkmadı. Biz bankada içeriye girerken bir tane güvenlik bekliyordu, biz çıkarken yedi güvenlik gelmişti. Orada bir kargaşa olacağını tahmin etmişler. Bize tek söyledikleri genel merkezle görüşeceğiz ve durumunuzu size bilgi vereceğiz şeklinde oldu. Daha sonra hiçbir bilgi vermediler. Avukatımıza başvurduk, ihtar ve mailler çekti, onlara da cevap vermediler. Artık biz savcılığa suç duyurusunda bulunduk, hukuksal yönden hakkımızı arayacağız. Biz devletimize güveniyoruz.” diye konuştu.

İbrahim Halil Aslan - Uğur Dönek

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir, sokaklarında domuz sürüleri ile doğal yaşam parkına döndü İzmir’in Balçova, Narlıdere ve Bornova ilçelerinde sürü halinde yerleşim yerlerine inen yaban domuzları, dev cüsseleriyle cadde ve sokaklarda cirit atarak korku salıyor. Geceleri sokağa çıkmaya korkan vatandaşlar yetkilileri kalıcı önlem almaya çağırırken, bazı kişilerin ise alıştıkları domuzlardan kaçmak yerine onları cep telefonlarıyla görüntülemesi dikkat çekti. İzmir’de yaban hayatı ile kent yaşamı arasındaki sınırlar iyice belirsizleşmeye başladı. Özellikle Balçova, Narlıdere ve Bornova ilçelerinde gece saatlerinde ortaya çıkan domuz sürüleri, yerleşim yerlerinde özgürce dolaşırken görüntülendi. Kent sakinleri, gündüzleri sahipsiz köpeklerden, geceleri ise sayıları her geçen gün artan dev domuz sürülerinden dert yanıyor. Dün gece geç saatlerde Balçova sokaklarına inen yaban domuzları, devasa cüsseleriyle dikkat çekti. Çöp konteynerlerinin etrafında yiyecek arayan ve caddelerde sürü halinde ilerleyen domuzlar, trafikteki sürücülere ve yoldaki vatandaşlara aldırış etmeden dolaşmaya devam etti. Bazı İzmirlilerin artık bu duruma alıştığı ve kaçmak yerine cep telefonlarına sarılarak o anları kaydettiği görüldü. Kentin korkulu rüyası haline geldi Öte yandan, her gece sokaklarda karşılaştıkları bu tablodan büyük rahatsızlık duyan vatandaşlar ise yetkililere çağrıda bulundu. Geceleri yaya olarak dışarı çıkmaya korktuklarını belirten mahalle sakinleri, yetkililerin bu konuda artık kalıcı ve somut bir tedbir alması gerektiğini belirtti. Bazı vatandaşlar da şehir merkezinin domuzların doğal alanı haline gelmesinde, sokak hayvanları için özellikle kaldırımlara kedi-köpek maması koyulmasının da etkili olduğunu iddia etti. Sürü halinde geziyorlar Yaşan durumda bir dengesizlik olduğunu aktaran Balçova ilçesi sakini Osman İlhan, "Çünkü bu hayvanların buraya inmemesi gerekiyor. İnsanlar yemek veriyor, ekmek kırıntıları koyuyor; onlar da buna alışıp devamlı geliyorlar, bazen 10, 15, hatta 20 tane oluyorlar. Balçova Belediyesi bu konuda tabelalar asmış; bu hayvanlara ekmek ve kırıntı atılmaması, doğal yaşamlarına bırakılması gerektiğini söylüyor ama dinleyen var mı bilmiyorum, genelde dinlemiyorlar. İnsanlar ekmek ve yemek artıkları bırakıyor, bu yüzden domuzlar her akşam saat 10.30-11.00 gibi ormandan buraya iniyor. Sokağa çıktığımızda görüyoruz ve bu da bir korku oluşturuyor. Mesela ben gece saat 2’de evimin önünden geçerken korktum; gürültülü seslerle, yavrularıyla birlikte 15-20 kişilik sürüler halinde geçiyorlar. Sürü halinde ses çıkararak ilerliyorlar ve köpek olsa bir şekilde müdahale edersiniz ama onların huyunu suyunu bilmediğimiz için bir şey yapamıyoruz" dedi. "Domuz ailesi çıkabilir" Domuzlardan aslında şikayetçi değiliz diyen esnaf Devrim Çıntay, "Muhtemelen domuzlar bizden şikayetçidir çünkü buraya gelip onların yerini işgal etmiş durumdayız. Bu konuda hem domuzların hem de insanların yanlış davranışları var; özellikle insanların yem ve mama bırakması önemli bir etken çünkü domuzlar kedi mamasının kokusuna geliyorlar diye düşünüyorum. İlk başta insan korkar gibi oluyor ama sonra bakıyorsun ki onlar senden korkuyor ve zaten kaçıyorlar, bu yüzden aslında çok büyük bir tehlike arz ettiklerini düşünmüyorum; tabii küçük çocuklar konusu ayrı. Balçova Belediyesinin bu konuyla ilgili çok bir şey yaptığını sanmıyorum, çünkü hayvanlara burada farklı bakıldığı için toplama gibi uygulamalar da yapılamaz; muhtemelen belediye bir çalışma yapmıyor, yapsa görürdük diye düşünüyorum. Geçenlerde trafik kazası oldu, domuzlar büyük olduğu için arabalarda oluşan hasar da büyük oluyor ama herhalde domuzlarla birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Bu nedenle ‘Dikkat hayvan çıkabilir’ tabelaları yerine ‘Dikkat domuz çıkabilir’ ya da ‘Domuz ailesi çıkabilir’ şeklinde tabelaların olması bana daha mantıklı geliyor" ifadelerini kullandı. Balçova ilçesinde emlakçılık yapan Vedat Küçükgökçe ise, "Burada çok aşırı sayıda domuz görüyoruz ve oldukça da büyükler. Bu durum ciddi anlamda tehlike arz ediyor çünkü bunlar vahşi hayvanlar. Bir gün mutlaka bir olay yaşanacak; yaşandıktan sonra önlem almak ise çok daha kötü sonuçlara yol açabilir, bu yüzden önlemlerin şimdiden alınması gerekiyor. Teller açık olduğu için domuzlar rahat rahat girip çıkıyorlar. Ayrıca burada onlara yemek veriliyor, ekmek atanlar var. Hem çevre kirliliği oluşmuş durumda hem de vahşi hayvanların insanların arasında olmaması gerektiğini düşünüyorum; bu açık bir tehlike oluşturuyor" diye ekledi.