GÜNDEM - 30 Temmuz 2018 Pazartesi 11:30

Atıl durumdaki köy okulunu fabrikaya çevirdiler

A
A
A
Atıl durumdaki köy okulunu fabrikaya çevirdiler

Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Acırlı köyünde atıl durumda bulunan köy okulunu mini bir tekstil fabrikasına dönüştüren 53 kadın, Türkiye’nin en büyük giyim firmalarından birine pantolon ve şort dikiyor.

Midyat ilçesine bağlı Acırlı köyünde Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Midyat temsilciliği tarafından atıl durumda bulunan köy okulu bakımı yapıldıktan sonra kadınlara istihdam sağlayacak mini bir tekstil fabrikasına dönüştürüldü. Köyde ikamet eden 53 kadın geçmişte okudukları okulda gece gündüz çalışarak Türkiye’nin en büyük tekstil firmalarından birine pantolon ve şort dikiyor. TÜGVA Mardin temsilcisi Zeki Çiçek ve Mardinli iş adamı Adnan Cengiz’in destekleri ile kurulan mini tekstil fabrikasında kadınlar hem geçimlerini sağlıyor hem de sosyal hayata kazandırılıyor.

“Kadınların fikrini aldık” 

TÜGVA Midyat Temsilciliği Kadın ve Aile Koordinatörü Merve Selin Saygün proje hazırlığı öncesi saha çalışması yaptıklarını ve mahallede en çok kadınların istihdam istediklerini belirterek, “Acırlı Mahallesinde çoğu kadının fikirlerini alarak onların ev haricinde neler yapmak istediklerini sorarak yola çıktık. Herkesten de istihdam cevabını alınca nasıl yapabiliriz diye Midyat temsilcimiz Zeki Çiçek ile beraber bir toplantı yaptıktan sonra böyle bir karar aldık. Şuan kullandığımız yer 5 yıldır kullanılmayan eski bir okul. Okulu yine aynı şekilde Midyat’a bir iş ortağımız ile birlikte tahsis edip bütün tadilatlarını yaptıktan sonra kadınlarımızı iş hayatına kazandırdık. Proje yaklaşık 5 aydır devam ediyor. 53 kadınla başladık. Kadınlarımız İŞKUR güvencesiyle çalışıyorlar” dedi.

Kadınlar çalışmaktan mutlu 

Eşinden ayrıldıktan sonra kendi ayakları üzerinde durmak zorunda olduğunu anlatan Gülten Aydoğan, “Boşanıp annemin yanına geldim. Herkese çok teşekkür ediyoruz bize böyle bir iş verdiği için. Evde oturup iş yapamıyorduk. Hiç olmazsa burada kazancımızı alıp ailemize bakıyoruz. 4 tane çocuğum var. Arkadaşlarla beraber çalışıyoruz. Mutluyum” diye konuştu.

Atıl durumdaki köy okulunu fabrikaya çevirdiler

“Kredimi ödeyebiliyorum” 

Üniversiteyi bitirdikten sonra köye döndüğünü ve bu iş sayesinde çektiği krediyi ödeyebildiğini ifade eden Filiz Ateş (21), “Bu benim için çok iyi oldu. Bu yüzden bu işe vesile olan herkese çok teşekkür ediyorum. Normalde ben mezun olur olmaz çalışmak istiyordum ama köyde olunca sıkıntı oluyordu. Benim için avantaj oldu. Ailem de izin verdi” ifadelerini kullandı. 

Zor şartlarda yaşamını sürdürdüğünü aktaran Fatma İleri de, “Burada çalışıyorum. Oğlum askere gidecek. 5 aydır burada çalışıyorum. Hayat şartları zor başka gelirim yok. Bir kadının çalışması güzel bir şey. Bu zamana kadar hiç çalışmadım” ifadelerini kullandı. 

Yıllarca tarlada, evde çalıştığını ve hiç para kazanmadığını dile getiren Vesile Soysal ise şunları kaydetti:
“5 aydır burada çalışıyorum. Tarlaya gidiyordum daha önce. 5 çocuk var. Onlara bakıyoruz.”  

Beril Solmuşgül

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.
Malatya Malatya’da 200 gram pide 10 TL oldu Malatya’da 7,5 TL olarak satılan pideler bugününden itibaren yapılan zam ile 10 TL’ye satılmaya başlanıldı. Ham maddedeki artışlar nedeniyle Malatya’da da pide fiyatları bugünden itibaren 10 TL’den satılmaya başlanıldı. Fırıncı esnafı depremden bu yanı 7,5 TL olarak satılan 200 gram ekmeğin oda kararı ile birlikte bugünden itibaren kent genelinde 10 TL olduğunu söyledi. Malatya’da fırıncı esnafı Hacı Pence, un başta olmak üzere ham maddeye yapılan zamlardan sonra şuana kadar kazançlarının olmadan satış yaptıklarını ifade ederek, “Rayiç belirlendi ama yeterli değil. Girdi maliyetleri, un fiyatları, işçilik ücretleri çok yüksek. Kazanmamız için 15 TL olması lazım ama şu anki fiyat 10 TL. İşçilik yüksek, verdiğimiz para yeterli gelmiyor, dolayısıyla işçi bulamıyoruz. 4 kişi çalışmamız gerekirken 2 kişi çalışıyoruz. Bir yıldır ekmeğe zam gelmemişti. Bir çuval un 700 TL, kira, işçiye 45 bin lira veriyoruz. Artan maliyetler nedeniyle ekmeğe zam yapıldı” dedi. Bir diğer fırıncı esnafı Ali Koçer ise ekmek yapımında gerekli olan maya, tuz ve un gibi ham maddelere uzun zaman önce zam yapıldığını hatırlatarak “Fiyat şu an için yeterli. Una aşırı derecede zam geliyor. Un geçen sene devlet destekliyken 390 TL iken desteğin kesilmesinden sonra 680 lira oldu. Maliyetler arttığı için ekmeğe zam yapıldı” diye konuştu.