EKONOMİ - 05 Eylül 2024 Perşembe 10:52 | Son Güncelleme : 05 Eylül 2024 Perşembe 16:59

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz: 'Dezenflasyon eğilimi sürecek'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz: 'Dezenflasyon eğilimi sürecek'

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 2025-2027 dönemini içeren Orta Vadeli Programı (OVP) açıkladı. 

Yılmaz, OVP'nin amacının makroekonomik politikaları belirlemek, temel ekonomik büyüklükleri, gelir-gider tahminlerini, bütçe dengesini ve borçlanma durumunu ele almak olduğunu belirten Yılmaz, programın ayrıca kamu idarelerinin ödenek teklif tavanlarını da içerdiğini aktardı. Yılmaz, OVP'nin, makroekonomik politika çerçevesi ve hedefleriyle öncelikli reform alanlarını ve takvimini ortaya koyduğunu bu kapsamda, ekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemek için belirlenen politikalar ve reformlar, önümüzdeki üç yıllık dönemde ekonominin yol haritasını oluşturacağını vurguladı. 

Yılmaz, geçen yıl yapılan genel seçimlerin ardından ülkede siyasi belirsizliğin ortadan kalktığına ve seçimsiz uzun bir döneme girildiğine işaret eden Yılmaz, seçimlerin hemen ardından uygulamaya koyulan ekonomi programıyla politika belirsizliklerini giderdiklerini bildirdi. Yılmaz, güncellenen OVP ile ülkenin istikrarını ve kalkınmasını sağlayacak, refahını artıracak politikaları hayata geçirmeye devam edileceklerini belirtti.

Yılmaz, OVP'nin ilk yılına yönelik uygulanacak politikalar ve somut tedbirlerin 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda ayrıntılı yer alacağını dile getirerek, OVP hazırlık sürecinde farklı paydaşlarla kapsamlı istişare toplantıları gerçekleştirdiklerini, bu süreçte toplumun çeşitli kesimlerinden gelen görüş ve önerileri dikkate aldıklarını ve daha kapsayıcı bir politika seti oluşturulmasını hedeflediklerini bildirdi.

"Programımız başarıyla çalışmakta ve sonuç üretmektedir"

2025-2027 dönemini kapsayan OVP hazırlıklarının haziranda kamu kurumları ile yapılan bütçe görüşmeleriyle başladığını, ilgili kurumlardan politika ve tedbir önerilerinin toplandığını, temmuz ve ağustosta makroekonomik verilerin değerlendirildiğini, bütçe dengesi ve kamu harcamaları gibi temel konularda analizler ve toplantılar yapıldığını ifade eden Yılmaz, ağustos sonunda OVP taslağının nihai hale getirilerek ilgili kurumlara ve Ekonomi Koordinasyon Kuruluna sunulduğunu söyledi. Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayı ile OVP'nin, Resmi Gazete'de yayımlanarak resmiyet kazanacağını, hazırlık sürecinin titizlikle planlandığını ve zamanında gerçekleştiğini belirtti.

Geçen yılki 2024-2026 dönemi OVP'ye ilişkin açıklamalarda bulunan Yılmaz konuşmasına şu şekilde devam etti:

"Geçtiğimiz eylül ayında uygulamaya koyduğumuz OVP çerçevesinde son bir seneyi değerlendirdiğimizde, temel makroekonomik göstergelerdeki öngörü ve hedefler önemli oranda gerçekleşmiş olup, mevcut tahminler büyük oranda geçerliliğini korumaktadır. Bu, programımızın etkinliğini ve öngörülebilirliğini ortaya koymaktadır. İlk olarak, öngördüğümüz takvime uygun olarak dezenflasyon sürecinin etkileri 2024 yılı haziran ayından itibaren başlamıştır. Bu tarihten itibaren enflasyon oranında bugüne kadar 23,5 puanlık bir düşüş kaydedilmiştir ve bu sürecin devam etmesini bekliyoruz.

Büyüme kompozisyonundaki dengelenme ile birlikte cari işlemler dengesi, beklentilerimizin de altında gerileyerek olumlu bir tablo çizmiştir. İstihdam alanında ise iktisadi faaliyetteki dengelenme eğilimine rağmen, işsizlik oranları hedeflerimizin de ötesinde bir iyileşme göstermiştir. Kamu harcamalarında etkinlik ve verimlilik arttıkça, bütçe açığı da tahminlerimizden daha olumlu bir seyir izlemiştir. Bu durum, kamu maliyesinin sürdürülebilirliğine katkı sağlamıştır. Ayrıca, makroekonomik göstergelerdeki bu olumlu gelişmeler, yatırımcıların ülkemize olan bakışını da olumlu yönde etkilemiş, kredi notları ve ulusal rezervlerimiz artarken, ülkemizin risk primi düşmüştür. Bu sonuçlar, 2024-2026 OVP'si kapsamında uygulanan politikaların etkinliğini ve ekonomi üzerindeki olumlu sonuçlarını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Programımız başarıyla çalışmakta ve sonuç üretmektedir."

"Bir milyon 105 bin ilave istihdam imkanı oluşmuştur"

Türkiye ekonomisinin geçen yılki yüzde 5,1 oranla birlikte 14 yıl boyunca kesintisiz büyüme sürecini devam ettirdiğini belirten Yılmaz, bu yılın ilk yarısında ise milli gelir büyümesinin yüzde 3,8 olarak gerçekleştiğini ve ekonominin sağlam temeller üzerinde büyüdüğünü ifade etti.

Yılmaz, Yurt içi talebin büyümeye katkısının geçen yıla göre önemli oranda azaldığını, ancak net mal ve hizmet ihracatının büyümeye pozitif katkı sağladığını bildiren Yılmaz, geçen yıl sanayi sektörünün küresel sıkılaştırıcı politikalardan daha fazla etkilendiğini ve milli gelir büyümesinden daha yavaş büyüdüğünü, ancak alınan önlemlerle ekonomide dengeli bir büyüme kompozisyonu yakalandığını belirtti.

Yılmaz, enflasyonla mücadelede dezenflasyon dönemine girildiğini, ağustos itibarıyla birikimli TÜFE artış oranının bir önceki yılın aynı dönemine göre gerileyerek yüzde 52 oranında kaydedildiğini hatırlattı. Yılmaz, bu gelişmenin dezenflasyon sürecinin etkili olmaya başladığını gösterdiğini, bu eğilimin eylül ayı ve sonrasında da devam etmesini beklediklerini ifade etti.

Son bir yılda istihdamın güçlü şekilde artış gösterdiğini ve işsizliğin önemli oranda gerilediğini, geçen yılın ikinci çeyreğinde 31 milyon 556 bin olan istihdamın, bu yılın ikinci çeyreğinde 32 milyon 661 bine ulaştığını anlatan Yılmaz, "Son bir yılda, bugünden bir yıl geriye gittiğinizde 1 milyon 105 bin ilave istihdam imkanı oluşmuştur. Bu artış ekonominin farklı sektörlerinde istihdam imkanlarının arttığını ve iş gücüne katılımın desteklendiğini göstermektedir" ifadelerini kullandı.
Yılmaz, geçen yılın ikinci çeyreğinde yüzde 9,7 olan işsizlik oranının bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 8,8'e gerilediğini, işsizlik oranındaki bu düşüşün istihdam artışının ve genel ekonomik güçlenmenin sonucu olduğunu, uygulanan ekonomi politikalarının etkinliğini ortaya koyduğunu vurguladı.

Cari işlemler açığı

Geçen yılın aralık ayı itibarıyla cari işlemler açığının milli gelire oranının yüzde 4'lere düştüğünü ve 45 milyar dolarlık bir cari açıkla yılın kapatıldığını bilgisini veren Yılmaz, Haziran 2024 itibarıyla cari işlemler açığının daha da gerileyerek milli gelirin yüzde 2,2'sine kadar düştüğünü ve 24,8 milyar dolar seviyesine ulaşıldığının altını çizdi. Yılmaz, cari işlemler açığındaki gerilemenin Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı direncini artırdığını ve sürdürülebilir bir dış ticaret dengesine doğru ilerlediğini gösterdiğini olumlu tablonun güncellenmiş OVP ile pekiştirileceğini açıkladı.

Geçen yıl ocak ayında Türk lirası mevduatlarının toplam mevduatlar içindeki payının yüzde 39 seviyesinde olduğunu bu oranın bu yılın ağustos ayında yaklaşık yüzde 54 seviyesine yükseldiğini açıkladı.

Yılmaz, geçen yılın ortalarında Kur Korumalı Mevduat'ın (KKM) toplam mevduatlar içindeki payının yüzde 28'i aştığını, ancak bu oranın hızla gerilediğini ve Ağustos 2024'te yüzde 10 seviyesine kadar düştüğünü belirterek, KKM bakiyesinin zirve yaptığı dönemde 3,4 trilyon Türk lirası seviyesine ulaştığını, bugün ise 1,6 trilyon Türk lirasına indiğini kaydetti.

Dolar bazında da geçen yıl KKM'nin en yüksek seviyesinin 140 milyar dolar olduğuna dikkati çeken Yılmaz, bu rakamın 47,8 milyar dolara düştüğünün bilgisi verdi.

"Ekonomi politikalarımızın doğru yönde ilerlediğinin göstergeleri"

Yılmaz, geçen yılın ocak ayında yüzde 44,4 seviyesinde olan yabancı para mevduatlarının payının, bu yılın ağustos ayında yüzde 36,3'e gerilediğini bildirerek, bu eğilimlerin, ekonomi politikalarının etkisi ve finansal istikrarı sağlamak amacıyla atılan adımların başarısını gösterdiğini bildirdi.

Türk lirasının güçlenmesi ve milli para birimine güvenin artmasının enflasyonla mücadele ve makroekonomik istikrarın sağlanmasında önemli bir gelişme olduğunu dile getiren Yılmaz,

"Geçen yılkinden bugüne baktığımızda rezervlerde önemli gelişmeler görüyoruz. Brüt uluslararası rezervlerimizin 26 Mayıs 2023 tarihinde 98,5 milyar dolar seviyesinden 23 Ağustos 2024 tarihinde 150,4 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. 52 milyar dolara ulaşan bu artış ekonomimizin dış şoklara karşı dayanıklılığını arttırmak bakımından son derece olumlu bir gelişmedir. Aynı süreçte risk priminin yine çarpıcı bir şekilde düştüğünü, 2023 Mayıs'ta 703 baz puanlara kadar yükselmişken 3 Eylül 2024 itibarıyla 283 baz puana gerilediğini görüyoruz. Bunun daha da aşağılara geldiği günleri de bu süreçlerde gördük. Bu düşüş uluslararası piyasalarda Türkiye'ye olan güvenin arttığını ve risk algısının önemli ölçüde azaldığını göstermektedir. Dış finansmana erişimi kolaylaştıran ve dış finansmanın maliyetini düşüren bu gelişmeyi daha ileri noktalara taşımayı hedefliyoruz. Rezervlerdeki artış risk primindeki düşüş ve Türk lirası mevduatlarının artışı ekonomi politikalarımızın doğru yönde ilerlediğinin ve piyasalarda olumlu yansımalar oluşturduğunun somut göstergeleridir" şeklinde konuştu.

Yılmaz, deprem harcamaları düşüldüğünde 2023 yılı bütçe açığının yüzde 1,6 seviyesine kadar gerilediğini belirterek, deprem harcamalarının geçici ve dönemsel olduğunu, bu harcamaların büyük oranda yatırım niteliği taşıdığını belirtti.

Ekonomimizin sürdürülebilir büyüme ve istikrar hedeflerini gerçekleştirmek üzere atılacak adımları ve öncelikleri belirliyoruz. 

Yılın ilk iki çeyreğinde reform eylemlerinde ilerleme kaydedildiğini belirten Yılmaz, 2024 yılının ikinci çeyreğinde 8 tedbir planlandığını ve bunların 2'sinin tamamlandığını dile getirdi.

Sürekli nitelikteki 2 eylemde ise çalışmaların sürdürüldüğünü bilgisini veren Yılmaz,
"Dolayısıyla 2024 yılının ilk yarısı için belirlediğimiz 36 eylemden 24'ünü gerçekleştirdiğimizi ifade edebilirim. Diğer konularda da çalışmalarımızı belli bir aşamaya getirmiş durumdayız. Tamamlanmamış görülen eylemlerde de aslında hazırlık süreçlerimiz belli bir mesafe almış durumda. Örneğin, İklim Kanunu, Katılım Finans Kanunu, Kamu İhale Kanunu ve KİT Yönetişim Kanunu gibi hazırlıkları önemli oranda tamamlamış durumdayız. Önümüzdeki dönemde Meclisimizin takvimi çerçevesinde bunları kamuoyunun gündemine getireceğiz" ifadelerini kullandı.

Üç yıllık (2025-2027) süreç için oluşturdukları OVP'de belirlenen makroekonomik politika çerçevesine değinen Cevdet Yılmaz, "2025-2027 dönemi programının temel amacı, enflasyonun kademeli olarak tek haneli seviyelere düşürülmesi, büyüme potansiyelimizin dezenflasyon süreciyle uyumlu şekilde yükseltilmesi, yapısal reformlarla verimliliğe dayalı yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılması, sağlanacak refah artışıyla gelirin toplumumuzun tüm kesimlerine daha adil bir şekilde dağıtılmasıdır. Bu hedefler doğrultusunda, para, maliye ve gelirler politikalarının güçlü bir şekilde eş güdümü sağlanacak ve enflasyonla mücadele öncelikli bir alan olarak ele alınacaktır. Yeni OVP dönemiyle birlikte, ekonomimizin sürdürülebilir büyüme ve istikrar hedeflerini gerçekleştirmek üzere atılacak adımları ve öncelikleri belirliyoruz. Bu bağlamda, büyümenin kaynaklarında, beşeri sermayenin güçlendirilmesi, sabit sermaye yatırımlarının artırılması ve toplam faktör verimliliğinin yükseltilmesi öncelikli olacaktır" diye konuştu.
Yapısal reformlarla verimliliğe dayalı yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılmasının bir diğer kritik stratejileri olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Bu reformlar, ekonomimizin temel yapısını güçlendirerek daha verimli bir üretim ve ticaret ortamı oluşturacaktır. Orta ve uzun vadede, bu reformların katkısıyla, ülkemizi, ekonomimizi, orta-üst gelir grubundan yüksek gelirli ülkeler grubuna çıkarmayı hedefliyoruz" dedi.

"8 ana başlıkla desteklemeyi öngörüyoruz"

Bir yandan depremin yaralarını sararken diğer yandan dirençli şehirler oluşturmayı hedeflediklerini söyleyen Yılmaz, "Bu hedeflerimizin yanı sıra, gelirin tüm kesimlere adil bir şekilde dağılımını sağlayarak toplumsal refahı kalıcı bir şekilde arttırmak istiyoruz" açıklamalarında bulundu. Ekonomik büyümenin herkes için eşit fırsatlar sunmasını ve toplumun tüm kesimlerine yayılmasını sağlamanın temel amaçları olduğunu ifade eden Yılmaz, tüm politikalarını insan odaklı kalkınma anlayışıyla şekillendirdiklerini bildirdi.

"Son olarak, demografik fırsat penceresinden azami düzeyde faydalanılması, kadınların ve gençlerin ekonomiye katılımının arttırılması da yine kritik hedeflerimiz arasındadır" diyen Yılmaz, "Bu, uzun vadeli ekonomik büyüme için büyük bir potansiyel sunmaktadır. Yeni OVP dönemi, Türkiye'nin ekonomik yapısını güçlendirmek ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için atılacak önemli adımları kapsamaktadır. Programın tüm bu strateji ve hedefleri, ülkemizin refah seviyesini yükseltecek ve küresel arenada rekabet gücümüzü artıracaktır" bildirdi.

Öncelikli reform alanlarına ilişkin genel stratejilerini 8 ana başlıkla desteklemeyi öngördüklerini belirten Yılmaz, şöyle devam etti:

"Birincisi, makroekonomik ve finansal istikrarın kalıcı hale getirilmesi, ikincisi kamu mali reformlarının hayata geçirilmesi, üçüncü başlığımız AR-GE ve yenilikçilik kapasitesinin geliştirilmesi, dördüncü başlığımız yeşil ve dijital ekonomiye geçişe yönelik teknolojik dönüşümün sağlanması, beş ve altıncı başlığımız beşeri sermayenin güçlendirilmesi ve işgücü piyasalarının etkinleştirilmesi, yedinci başlığımız iş ve yatırım ortamının iyileştirilmeye devam edilmesi ve son başlığımız ekonomide her alanda kayıt dışılığın azaltılması, minimum düzeye indirilmesi. Bu temel politika alanları, Türkiye'nin sürdürülebilir büyüme ve kalkınma hedeflerine ulaşması için gerekli olan yapısal değişiklikleri hayata geçirecek ve ekonomimizin uzun vadeli istikrarına katkıda bulunacaktır."

"Emtia fiyatlarının normalleşmesi Türkiye için çok kıymetli"

Yeni OVP'nin rakamsal boyutlarını da anlatan Yılmaz, "Buna küresel görünümü özetlemekle başlamak istiyorum. Çünkü biz de dünya ekonomisinin bir parçasıyız. Dünyadaki gidişatı, ekonomik şartları görmeden Türkiye'nin şartlarını değerlendirmek eksik kalacaktır" dedi.

Yılmaz, "Küresel hasıla projeksiyonlarına baktığımızda dünya ekonomisinin 2023 yılında yüzde 3,3 oranında büyüdüğünü ve 2024 yılında büyüme hızının biraz yavaşlayarak yüzde 3,2 seviyesine gerilediğini görüyoruz. 2025-2027 yılları arasında ise küresel büyüme oranının yüzde 3,1 ila yüzde 3,3 arasında önemli oranda yatay seyretmesini bekliyoruz. Dünyadaki ekonomik aktivitenin tarihî ortalamaların altında olduğunu bu vesileyle görmüş oluyoruz" açıklamalarında bulundu.

Yılmaz, özellikle Avro Bölgesi ve ABD ekonomilerinde büyüme oranlarının daha düşük seviyelerde olmasının beklendiğini bildiren Yılmaz, Avro Bölgesi için büyüme oranının yüzde 0,5'ten yüzde 1,3'e yükselmesi ve ABD'de ise yüzde 2,5'ten yüzde 2,1'e gerilemesinin beklendiğini dile getirdi.

Yılmaz, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ekonomiler için ise büyüme oranlarının 2023'te yüzde 3,5'ten başlayıp 2027'de yüzde 3,9 seviyesine çıkması beklendiğini, bunlar, küresel büyümenin motoru olarak kalmaya devam edeceğini dile getirdi. Cevdet Yılmaz, küresel ticaret hacminde 2023 yılında ticaretin durma noktasına geldiğini, yüzde 0,3 ile büyüdüğünü, 2024 ile birlikte ticarette yüzde 3 oranında büyüme olduğunu, izleyen yıllarda ise yüzde 3 ila yüzde 3,4 aralığında büyüme hızı beklendiğini, geçen yıla oranla daha olumlu bir perspektif bulunduğunu aktardı.

Bu gelişmelerin Türkiye'ye etkisine değinen Yılmaz, "Öncelikle sevindirici olan bir husus, küresel büyüme tahminlerinde AB'nin ve MENA dediğimiz Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin ön plana çıktığını görüyoruz. AB'nin ticaretimizdeki payı yüzde 40'ın üzerinde, MENA bölgesinin payı yüzde 20 civarında. Bu iki bölge toplam ticaretimizin yüzde 60'ından fazlasını ifade ediyor. Her iki bölgenin de önümüzdeki yıllardaki büyüme perspektifine baktığımız zaman olumlu bir seyir görüyoruz." dedi. Yılmaz, AB'nin büyüme oranının 2024 yılında yüzde 1,2'ye ve 2025 yılında yüzde 1,8'e yükselmesinin beklendiğini bildirdi. MENA bölgesinin ise 2 katına çıkan bir büyüme oranına sahip olduğunu belirten Yılmaz, bu durumun Türkiye'yi dış talep anlamında destekleyeceğini aktardı.

Küresel finansal şartlara da değinen Yılmaz, burada da gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye'yi olumlu etkileyecek bir görünüm bulunduğunu söyledi. Yılmaz, gerek Amerika, gerekse Avrupa merkez bankalarının gelecek dönemde faiz azaltacaklarına dair beklentilerin güçlendiğini belirterek,"Genel eğilim, faizlerin düşmesi yönünde olacaktır. Bu da küresel likidite şartlarını olumlu yönde etkileyecek ve gelişmekte olan ülkelere dönük finans akımlarını olumlu yönde etkileyecek diye düşünüyoruz ve Türkiye olarak bundan da istifade edeceğimize inanıyoruz" şeklinde konuştu.

Yılmaz, küresel emtia fiyatlarında da Türkiye için olumlu bir perspektifin oluştuğunu aktardı. Türkiye'nin ithalatçı bir ülke olduğunu söyleyen Yılmaz, emtia fiyatlarının normalleşmesinin Türkiye için çok kıymetli olduğunu dile getirdi.

OVP'nin temel hedefleri

Yeni OVP'nin temel hedeflerine de değinen Yılmaz, şunları kaydetti:

"2023 yılında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla büyümesi, yüzde 5,1 olarak gerçekleşmiştir. Bu büyüme oranı, pandemi sonrası toparlanmanın etkilerini ve Türkiye ekonomisinin direncini yansıtmaktadır. Ancak, yüksek enflasyon riskinin bertaraf edilmesi ve dengelenme süreci, daha ılımlı ve sürdürülebilir bir büyüme sürecini gerektirmektedir. Bu çerçevede, 2024 yılında bölgemizde artan jeopolitik gerilimlerin de etkisiyle, bir taraftan da elbette istikrar programımızın etkisiyle, büyüme oranının yüzde 3,5 oranında gerçekleşmesi beklenmektedir. Önceki OVP'ye göre bu, 0,5 civarında bir revizyonu ifade etmektedir. Yüzde 4 olarak biliyorsunuz geçen yıl bir tahminde bulunmuştuk. Şu anki tahminimiz bu yıl sonu itibarıyla yüzde 3,5 olarak revize edilmiş durumdadır. 2025 yılına geldiğimizde, büyüme oranının toparlanarak yüzde 4 seviyesine ulaşmasını bekliyoruz. Bu dönemde, ekonomik reformlar ve yapısal düzenlemelerin etkisiyle, büyümenin tekrar hız kazanacağını öngörüyoruz. 2026 ve 2027 yıllarında ise büyüme oranlarının sırasıyla yüzde 4,5 ve yüzde 5 seviyelerine çıkmasını planlıyoruz. Bu hedefler, ekonominin potansiyel büyüme kapasitesine ulaşmasını ve uzun vadede istikrarlı bir büyüme eğilimini yakalamasını amaçlamaktadır. Kısa vadede enflasyonla mücadele büyüme üzerinde geçici etkiler yapsa da orta ve uzun vadede bu iki hedef arasında bir çelişki görmüyoruz."

Yılmaz, enflasyonun düştüğü bir ortamın, aynı zamanda öngörülebilirliğin arttığı, yatırım ortamının iyileştiği, dolayısıyla sürdürülebilir büyümenin de zemininin güçlendiği bir ortam olduğunu ifade ederek, enflasyonun düştüğü, öngörülebilirliğin arttığı bir ortamda ekonomide dengeli ve istikrarlı bir büyüme sağlamanın, hem iç piyasalarda hem de küresel alanda Türkiye'nin rekabet gücünü artıracağını ve ekonomik refahı sürdürülebilir kılacağını belirtti.

Cevdet Yılmaz, "Yeni OVP dönemi, dengeli bir büyüme stratejisiyle, ülkemizin ekonomik hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, büyüme oranlarını optimize ederek, hem enflasyonla mücadeleyi sürdürecek hem de ekonomik büyümeyi destekleyeceğiz." ifadelerini kullandı.

"Dolar bazında rekor seviyede ekonomik büyüklüğe tekabül ediyor"

Cevdet Yılmaz, 2024 itibarıyla Türkiye'nin ekonomik büyüklüğünün, 44,2 trilyon liraya çıkmasını beklediklerini, nominal dolar bazında ise beklentinin 1 trilyon 331 milyar dolar olduğunu, bunun da dolar bazında rekor seviyede ekonomik büyüklüğe tekabül ettiğini belirtti.

"OVP dönemi boyunca toplamda 2,3 milyon ilave istihdam oluşturulması hedeflenmektedir. Bu hedef, ekonominin büyüme potansiyelini artırırken, işsizliğin kademeli olarak azaltılmasını sağlayacaktır. İşgücü piyasasındaki bu olumlu gelişmeler, Türkiye'nin sosyal ve ekonomik kalkınmasına önemli katkılarda bulunacaktır" diyen Yılmaz, programdaki işsizlik projeksiyonlarının, Türkiye'nin istihdam piyasasında yapısal dönüşümler gerçekleştirmeye ve işsizlik oranlarını düşürmeye yönelik kararlılığını ortaya koyduğunu vurguladı.

İşgücüne katılım oranının 2023 yılında yüzde 53,3'ten, dönem sonunda yüzde 56'lara kadar yükseleceğini, istihdam düzeyinin 32 milyon 668 binden, 2027'de 34 milyon 941'e çıkacağını bildiren Yılmaz, OVP döneminde istihdam oranının yüzde 50'lerin üzerine çıkacağını ve işsizlik oranının gerilemeye devam edeceğini kaydetti.
Yılmaz, 2005 yılı ile 2023 arasında toplam 12,2 milyon kişinin istihdamı sağlanarak istihdam düzeyinin 19,4 milyondan 31,6 milyona yükseldiğini belirterek, aynı dönemde nüfusun 17,6 milyon arttığını, artan nüfusun yaklaşık yüzde 70'inin istihdam edildiğini söyledi.
Cevdet Yılmaz, programın en temel amacının enflasyonu düşürmek ve fiyat istikrarını sağlamak olduğunu belirterek, 2023 yılında, küresel tedarik zinciri sorunlarının, enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar ve iç talep şartları dahil pek çok olumsuz gelişmenin etkisiyle, enflasyon oranının yüzde 64,8 seviyesinde gerçekleştiğini hatırlattı.

"2026'da enflasyonun 9,7'ye düşmesini öngörüyoruz"

Uygulamaya konulan sıkı para ve maliye politikalarıyla 2024 yılı için enflasyon oranının yüzde 41,5'e gerileyerek, enflasyonla mücadelede önemli mesafe katedilmesinin beklendiğini vurgulayan Yılmaz, "2025 yılında hedefimizi yüzde 17,5'e revize ediyoruz. 2026'da tek haneli enflasyon hedefimizi koruyoruz, 9,7'ye düşmesini öngörüyoruz. 2027'ye geldiğimizde ise yüzde 7'ler civarına düşen bir enflasyon oranı öngörüyoruz. Bu projeksiyonlar, Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir bir büyüme ortamına geçiş yaparken, enflasyonla mücadelede de kararlı bir duruş sergileyeceğini göstermekte." dedi.

Yılmaz, dezenflasyon sürecinin başarılı şekilde yürütülmesinin, ülkenin ekonomik istikrarını koruma ve refah seviyesini yükseltme hedeflerine ulaşmasına katkı sağlayacağını vurguladı.

Cevdet Yılmaz, "Enflasyonun tek haneli seviyelere düşmesi, yalnızca fiyat istikrarını sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda uzun vadede yatırım ortamını iyileştirerek, ekonomik büyümeyi destekleyecek. Önümüzdeki dönemde, bu hedeflere ulaşmak için para, maliye ve yapısal reform ayaklarından oluşan bütüncül stratejimizle ve tüm ekonomik aktörlerle birlikte çalışmaya devam edeceğiz." diye konuştu.

"Yüzde 1,7'ye düşmesi beklenmekte"

2023 yılında cari işlemler açığının milli gelire oranının yüzde 4 olarak gerçekleştiğini belirten Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:

"2024 yılının sonunda bu oranın yüzde 1,7 seviyesinde gerçekleşmesini bekliyoruz. Gelecek yıl bir miktar ekonomik toparlanmanın etkisiyle yüzde 2'lere çıkmasını, izleyen yıllarda 1,6 ve 1,3 gibi giderek düşen bir eğilim sergilemesini bekliyoruz. Kalkınmamızın her zaman önündeki en büyük dar boğazlardan biri cari işlemler açığı olmuştur. Bu projeksiyonlar, Türkiye'nin cari işlemler dengesinde iyileşme sağlamak için attığı adımların ve yapısal reformların bir sonucudur. Özellikle, yüksek katma değerli üretimi hedefleyen yeni sanayi politikası ile ihracatın artırılması, enerji gibi kritik sektörlerde ithalat bağımlılığının azaltılması ve dış ticaretin optimize edilmesi, cari açığın sürdürülebilir bir seviyeye çekilmesinde kritik rol oynamakta. Sonuç olarak, bu hedefler, Türkiye'nin ekonomik yapısını güçlendirme ve dış ticaret dengesini sağlama yönündeki kararlılığını yansıtmakta."

Yılmaz, ekonominin sürdürülebilir büyüme patikasında ilerlemesi ve dış şoklara karşı dayanıklılığının artırılması için gereken tüm tedbirlerin alınmaya devam edileceğini söyledi.

Dış ticaret verilerine bakıldığında, 2024 sonunda ihracatın 264 milyar dolar olmasını beklediklerini, dönem sonunda ise 320 milyar dolara yakın seviyede ihracat beklediklerini kaydeden Yılmaz, "İthalatımızın yıl sonu itibarıyla 345 milyar dolardan OVP dönemi sonunda 417 milyar dolar seviyesine çıkmasını bekliyoruz." dedi.

Cevdet Yılmaz, turizm gelirlerinin sevindirici olduğunu kaydederek, yıl sonu itibarıyla 60 milyar dolara yakın turizm geliri beklediklerini, dönem sonunda ise bunun 74 milyar dolara yükselmesini hedeflediklerini ifade etti.
Yılmaz, "Cari işlemler dengesinin 2024 sonu itibarıyla 22 milyar dolar seviyesinde bir açık öngörüyoruz, dönem sonunda da aynı seviyelerde kalacağını öngörüyoruz. Milli gelirimiz arttığı için oran olarak çok ciddi düşüş bekliyoruz." dedi.

"Bütçe açığının, 2025 yılında yüzde 3,1 olarak gerçekleşmesi hedeflenmekte"

Deprem kaynaklı harcamaların sürmesine rağmen, mali disiplinin güçlendirilmesine yönelik adımlar sayesinde bütçe dengelerinde hızlı toparlanma görüldüğünü kaydeden Yılmaz, 2024 yılında bütçe açığının bu yıl bütçede öngörülen yüzde 6,4'lük hedefin oldukça altında, milli gelire oranla yüzde 4,9 düzeyinde gerçekleşmesinin beklendiğini söyledi.

Bütçe açığının, 2025 yılında yüzde 3,1 olarak gerçekleşmesinin hedeflendiğini, milli gelire oranının, OVP döneminde kademeli olarak azalarak, 2027 yılında yüzde 2,5 düzeyine gerilemesinin öngörüldüğünü aktaran Yılmaz, şunları dile getirdi:

"Harcamalarımıza baktığımızda bir miktar artış var ama milli gelire oranla harcamalarımızda ciddi bir düşüş söz konusu. Geçen yıl programımızı yaparken, Merkezi Yönetim bütçe giderlerinin milli gelire oranını yüzde 26,9 olarak tahmin etmiştik. Geldiğimiz noktada bunu 25,4 olarak revize ediyoruz. Bu da çok önemli, aslında hem tasarruf hem de verimlilik tedbirleri ile harcamaların ciddi anlamda kontrol edildiğini göstermektedir. Milli gelire oran olarak 6,4 yerine 4,9 açıkla bu yılı kapatacağımızı düşünüyoruz, gelecek yıl ise yüzde 3,1 gibi çok daha iyi bir noktaya ulaşacağımızı düşünüyoruz. 2 puana yakın düşüş, enflasyonla mücadeleye, dezenflasyon politikasına mali açıdan çok güçlü destek vereceğimizin en açık ifadesidir."

"Yüzde 2,5 oranına gerilemesi hedeflenmekte"

Yılmaz, AK Parti hükümetlerinin "en büyük başarılarından birinin" mali disiplini tesis etmesi olduğunu belirterek, mali disiplini, ekonomide istikrarı ve güveni artıran bir çıpa olarak korumaya ve güçlendirmeye devam ettiklerini kaydetti.

2003-2023 yılları arasında bütçe açığının milli gelire oranının ortalamasının yüzde 2,6 olarak gerçekleştiğini aktaran Yılmaz, "Geçmiş dönemlerde konjonktürel nedenlerle bütçe açığının hızlı yükselebildiği dönemler yaşanmış olmakla birlikte, hükümetlerimiz mali disiplinin tesis edilmesi ve korunması yolunda her zaman büyük bir irade ortaya koymuşlardır. Program dönemi sonunda bütçe açığının milli gelire oranının uzun dönem ortalamasının altına, yüzde 2,5 oranına gerilemesini hedefliyoruz." değerlendirmesini yaptı.

AB tanımlı kamu borç stokunun milli gelire oranının yüzde 29,3 seviyesine gerilediğini kaydeden Yılmaz, 2023 yılında bir önceki yıla göre 2,2 puan azalışın söz konusu olduğunu söyledi.

Yılmaz, "2024'te bunun daha da hızlandığını görüyoruz, 4 puana yakın bir azalış ile kamu borç stokunun milli gelire oranının 25,6 puana gerilemesini bekliyoruz. Hane halkı borçluluğu ve reel sektör borçluluğunda da ülkemizin uluslararası ortalamaların oldukça altında olduğunu ifade etmek isterim." diye konuştu.

Büyüme başlığı altında, çeşitli sektörlerde dönüşüm ve yenilikçiliğin öncelikli alanları arasında yer aldığını belirten Yılmaz, sanayide sektörel dönüşüm sağlanarak, yüksek katma değerli üretim yapısına geçişin hedeflendiğini aktardı. Bu dönüşümün, sanayinin rekabet gücünü artıracağını, dış pazarlara erişimini kolaylaştıracağını vurgulayan Yılmaz, AR-GE ve yenilik ekosisteminin güçlendirilmesinin de büyüme yaklaşımının önemli bir parçası olduğunu dile getirdi.

"Uyum sağlaması hedeflenmekte"

AR-GE yatırımlarının artırılması, yenilikçi projelerin desteklenmesi ve teknoloji odaklı bir ekosistemin kurulmasının, ekonominin yenilikçilik kapasitesini artıracağını anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Ayrıca, yeşil dönüşümün hızlandırılması, çevre dostu üretim yöntemlerinin benimsenmesi ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılması açısından kritik öneme sahip. Dijital dönüşüme geçişin desteklenmesi, dijital altyapının geliştirilmesi ve dijital becerilerin artırılması ile ekonomimizin dijital çağın ihtiyaçlarına uyum sağlaması hedeflenmekte. Beşeri sermayenin güçlendirilmesi ile eğitim ve yetenek gelişimi yatırımları yapılarak işgücümüzün niteliklerinin artırılması planlanmakta. Ayrıca, kamu altyapı yatırımlarının etkinleştirilmesi ve tarımda verimliliğin ve üretimin artırılması, büyümeyi destekleyen diğer önemli faktörler. Bu kapsamda OSB ve Küçük Sanayi Siteleri (KSS) gibi planlı sanayi alanlarının artırılması, sanayi üretim bölgelerinin iltisak hatları aracılığıyla limanlara ve ana ticaret yollarına bağlanmasını öncelikli görüyoruz. Sulama yatırımlarını önceliklendiriyoruz."

Yılmaz, istihdam tarafında ise yeni nesil çalışma biçimleri ve sektörel dönüşümlerin öne çıktığını söyledi.
Yeni nesil çalışma biçimleri ve sektörel dönüşümlerin, işgücü piyasasının değişen şartlara uyum sağlamasının, daha esnek ve verimli yapıya kavuşmasının hedeflendiğini aktaran Yılmaz, işgücüne katılımda güçlük yaşayan kesimlerin istihdamının artırılmasıyla, kapsayıcı büyümenin sağlanmasının amaçlandığını vurguladı.
Cevdet Yılmaz, "Beşeri sermaye ve beceri uyumu, iş gücümüzün piyasa ihtiyaçlarına uygun becerilerle donatılması ve ekonominin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi kritik bir adım. Son olarak, iradi işsizliğin azaltılması, işsizlik oranlarını düşürmek ve istihdamı artırmak için iş gücü piyasasında daha aktif politikalar izlememizi gerektirmektedir. Çalışma Bakanlığımız bu konularda yoğun bir gayret içinde. Hangi meslekler devam edecek, hangileri sona erecek, hangi yeni meslekler ortaya çıkacak bunları dikkate alan, gelecekteki gelişmeleri de dikkate alan bir anlayışla işgücü planlamamızı dikkatle ele alıyoruz." diye konuştu.
Yılmaz, "Bu makroekonomik göstergeler ve uygulama araçları, OVP 2025-2027 dönemi boyunca ekonomimizin büyüme ve istihdam hedeflerine ulaşmasını sağlayacak ve sürdürülebilir kalkınma yolunda önemli rol oynayacak." dedi.

Finansal istikrar alanında atılması planlanan adımlara bakıldığında, finansal piyasaların sağlam ve istikrarlı şekilde işlemeye devam etmesi için finansal düzenlemelerin sadeleştirilmesinin önem arz ettiğini kaydeden Yılmaz, bu adımın finansal sistemin şeffaflığını ve güvenilirliğini artırarak piyasa katılımcılarının risklerini daha iyi yönetmesine imkan sağlayacağını belirtti.

"Hane halkının satın alma gücünü korumayı hedeflemekte"

Yılmaz, seçici kredi uygulamasının, kredi büyümesini kontrol altında tutarak, finansal riskleri azaltmayı hedeflerken, sermaye piyasalarının geliştirilmesini, daha derin ve likit bir finansal yapı oluşturulmasını amaçladığını ifade ederek, şunları söyledi:

"Ayrıca, katılım finansının geliştirilmesi ve finansal teknolojilerin geliştirilmesi gibi adımlar da finansal sistemin daha kapsayıcı ve yenilikçi olmasını destekleyecek. Bu çerçevede, tasarrufların artırılması da ekonomik istikrar için kritik bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Yurtiçi tasarruf oranlarını artırarak ekonomik büyümemizi daha sağlam ve sağlıklı kaynaklarla sürdürmeyi hedefliyoruz. Diğer yandan, fiyat istikrarı için uygulanacak stratejilere geçersek, dezenflasyon sürecine uygun politika bileşimi önemli adım olarak karşımıza çıkıyor. Enflasyonun kontrol altına alınması ve tek haneli seviyelere çekilmesi için uygun para ve maliye politikalarının bir arada ve uyum içinde uygulanması gerekmekte.

Yönetilen ve yönlendirilen fiyatlar politikası, fiyat artışlarını kontrol altında tutarak hane halkının satın alma gücünü korumayı hedefleyecektir. Ayrıca, arz yönlü politikalar ile üretim kapasitelerinin artırılması ve piyasaya sunulan mal ve hizmetlerin çeşitlendirilmesi planlanmakta. Bu, talep baskılarını hafifleterek enflasyonist baskıları azaltmada önemli bir rol oynayacaktır. OVP 2025-2027 dönemi boyunca ekonomik büyüme, istihdam, finansal istikrar ve fiyat istikrarı hedeflerine ulaşmak için kapsamlı ve çok boyutlu bir yaklaşım benimsenmiştir. Her bir strateji ve uygulama aracı, ekonomimizin sürdürülebilir kalkınma yolunda ilerlemesini sağlamak için dikkatle tasarlanmıştır."
Yılmaz, ödemeler dengesi başlığı altında atılacak adımlara da değinerek, ekonominin dış ticaret dengesini iyileştirmek için ürün ve pazar çeşitlendirmesi stratejisinin büyük önem taşıdığını aktardı.

Etkin ticaret diplomasisinin, uluslararası ticaret ilişkilerinin güçlendirilmesi ve yeni pazar fırsatlarının değerlendirilmesi için kritik unsur olduğunu belirten Yılmaz, "Ayrıca, ticaretin kolaylaştırılması ve ihracatın finansmanı, ihracat süreçlerinin daha verimli hale getirilmesi ve ihracatçılarımıza finansal destek sağlanması yoluyla dış ticaret hacminin artırılmasına katkıda bulunacak. İthalat bağımlılığının azaltılması, özellikle stratejik sektörlerde yerli üretimi teşvik ederek cari açığın azaltılmasını hedeflemekte. Bunun yanında, hizmet ihracatının geliştirilmesi ve ihracatta yeşil ve dijital dönüşümün desteklenmesi, hizmet sektöründe rekabet gücümüzü artıracak ve sürdürülebilir ihracat stratejilerinin benimsenmesini sağlayacak." diye konuştu.

"Küresel rekabet şartlarına uyum sağlaması açısından önemli"

İş ve yatırım ortamı konusuna hedeflerinin, Türkiye'yi yerli ve yabancı yatırımcılar için daha cazip bir hale getirmek olduğunu belirten Yılmaz, iş ve yatırım süreçlerinin iyileştirilmesinin, bürokratik engellerin azaltılması ve yatırım süreçlerinin hızlandırılması ile mümkün olduğuna dikkati çekti.

Yılmaz, "Ayrıca, düzenleyici çerçevenin iyileştirilmesi, iyi işleyen, hızlı işleyen bir adalet sistemiyle iş dünyasının daha öngörülebilir ve istikrarlı bir ortamda faaliyet göstermesini sağlayarak yatırımları teşvik edecektir. Rekabetçi yeni yatırımların tesisi ve yeşil, dijital ve tedarik zinciri odaklı yatırımların artırılması, ekonomimizin geleceğin trendlerine ve küresel rekabet şartlarına uyum sağlaması açısından önemli. Bu tür yatırımlar, hem çevresel sürdürülebilirliği hem de ekonomik büyümeyi destekleyecektir" şeklinde konuştu.

Cevdet Yılmaz, kamu maliyesi alanında sürdürülebilir ekonomik büyüme ve mali disiplin hedeflerine ulaşmak için uygulayacakları politika araçlarından da bahsederek, kamu maliyesi başlığı altında, devletin mali yapısını güçlendirmek ve kamu harcamalarının etkinliğini artırmak için bir dizi reform öngörüldüğünü söyledi.

İlk olarak, harcamalarda etkinlik sağlanmasının öncelikleri olduğunu vurgulayan Yılmaz, bunun, kamu kaynaklarının daha verimli kullanılması ve gereksiz harcamaların minimize edilmesi anlamına geldiğini kaydetti.

"Sistemin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlamayı amaçlamakta"

Etkin harcama politikasının, bütçe açığını kontrol altında tutarak mali disiplini sağlamak için kritik bir rol oynayacağını aktaran Yılmaz, şunları kaydetti:
"Doğal afetler ve beklenmedik krizlere karşı daha hazırlıklı ve dayanıklı bir mali yapı oluşturmayı hedefliyoruz. Bu, ülkemizin afet sonrası yeniden yapılanma sürecinde hızlı ve etkili bir yanıt verebilmesini sağlayacak. Vergilemede adalet ve etkinlik ise vergi politikalarının daha adil ve etkili şekilde uygulanmasını amaçlamakta. Bu çerçevede, vergi tabanının genişletilmesi ve kayıt dışılıkla mücadele edilmesi, kamu gelirlerinin artırılmasına ve mali sürdürülebilirliğin sağlanmasına katkıda bulunacak. Kayıt dışılıkla mücadele ve denetimlerde etkinlik de bu hedefe ulaşmak için hayati bir adımdır. Ekonomideki kayıt dışı faaliyetlerin minimize edilmesi ve denetimlerin daha etkin gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir.

Kamu İktisadi Teşebbüsleri yönetim reformu, kamu teşebbüslerinin daha verimli ve rekabetçi bir yapıya kavuşturulmasını hedeflerken, sosyal güvenlik sisteminin mali sürdürülebilirliği ise uzun vadede sosyal güvenlik harcamalarının bütçe üzerindeki yükünü azaltmayı ve sistemin kendi içinde sağlıklı şekilde işlemesini amaçlamakta. Bu kapsamlı reform ve politikalar, Orta Vadeli Program 2025-2027 dönemi boyunca kamu maliyesi alanında disiplinli, etkin ve sürdürülebilir bir yapı oluşturmayı hedeflemekte. Mali disiplinin sağlanması, ekonomik istikrarın korunması ve sürdürülebilir büyümenin desteklenmesi için atılacak bu adımlar, ülkemizin kalkınma hedeflerine ulaşmasında büyük önem taşıyor."

Yeni OVP döneminde uygulanacak politikalar ve reformlarla, ekonominin sürdürülebilir kalkınma yolunda güçlü ve dirençli bir yapıya kavuşmasını hedeflediklerini söyleyen Yılmaz, belirlenen hedefler doğrultusunda atılacak adımların, Türkiye'nin ekonomik istikrarını ve toplumsal refahını artıracağını, daha adil ve kapsayıcı bir büyüme modeli oluşturacağını ifade etti.

OVP 2025-2027'nin Türkiye'ye hayırlı olmasını dileyen Yılmaz, "Yeni program dönemiyle birlikte, ekonomik kalkınma ve sosyal refah hedeflerimize ulaşmak için tüm paydaşlarla birlikte kararlı adımlar atacağımıza ve bu süreçte önemli başarılar elde edeceğimize yürekten inanıyorum. Hep birlikte, sayın Cumhurbaşkanı'mızın güçlü liderliğinde ekip ruhuyla ve koordinasyon içinde daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye için çalışmaya devam edeceğiz." dedi.

Yılmaz, "Kişi başına gelirimizin 2024 sonu itibarıyla 15 bin 551 dolara yükselmesini bekliyoruz. Dönem sonunda ise 83 trilyon lira ekonomik büyüklük, 1 trilyon 774 milyar dolarlık bir ekonomik hacim ve 20 bin 420 dolar yani 20 bin dolar seviyelerine çıkmış bir kişi başına geliri hedefliyoruz." dedi.

Milli gelirin uzun dönemli seyri hakkında da bilgi veren Yılmaz, "2002-2023 yılları arasında 238 milyar dolardan, bu gün itibarıyla 1 trilyon 130 milyar dolarlara yükseldiğini görüyoruz. Yeni hedeflerimizde bunu çok daha yükseklere çıkaracağız. Satın alma gücü paritesine göre de son 20 yılda çok çarpıcı bir artışın olduğunu uluslararası hesaplardan görebiliyoruz. Amacımız bunu daha ilerilere taşımaktır. Bugün Türkiye ekonomisi nominal dolar bazında 17'nci, satın alma gücü paritesine göre 11'inci büyük ekonomidir. Ülkemizin iddialı hedefleri var. Bunları daha da yukarılara çıkarmak istiyoruz" şeklinde konuştu. İstihdam rakamlarına da değinen Yılmaz, geçen yıl işsizlik oranının yüzde 9,4 olarak gerçekleştiğini söyleyerek "Bu oran, pandemi sonrası toparlanma sürecinin ve küresel ekonomik belirsizliklerin işgücü piyasası üzerindeki etkilerini yansıtmaktadır. 2024 yılı için ise işsizlik oranını programımızda geçen yıl yüzde 10,3 olarak belirlemiştik. Ancak bugün geldiğimiz noktada bunun yıl sonu itibarıyla yüzde 9,3 oranında gerçekleşmesini bekliyoruz. Aşağı yukarı 1 puan geçen yılki tahminimizden daha iyi noktada olduğumuzu ifade etmek isterim" aktardı.
Yılmaz, "2025 yılına geldiğimizde, işsizlik oranının yüzde 9,6 seviyesinde olacağı öngörülmektedir. Bu oran, ekonominin yeniden dengelenme sürecinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Ancak, 2026 ve 2027 yıllarında işsizlik oranlarının sırasıyla yüzde 9,2 ve yüzde 8,8 seviyelerine gerilemesi beklenmektedir. Bu düşüş eğilimi, ekonomik büyüme ve yapısal reformların işgücü piyasası üzerindeki olumlu etkilerini yansıtmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.

Mehmet Kalay - Hakan Karaduman

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Enes Çelik’ten taraftarlara transfer mesajı Bursaspor Başkanı Enes Çelik, Aliağa FK maçı sonrası yaptığı açıklamada taraftara teşekkür ederken devre arası için net ve iddialı transfer mesajı verdi. Bursaspor Başkanı Enes Çelik, Aliağa FK ile oynanan ve ilk yarının son maçı olan karşılaşmanın ardından kamuoyuna açıklamalarda bulundu. Çelik, hem tribün desteğine hem de devre arası transfer planlamasına dikkat çekti. Enes Çelik’ten tribün ve transfer vurgusu Karşılaşmada tribünleri dolduran taraftarlara teşekkür eden Enes Çelik, sezonun ilk yarısı boyunca verilen desteğin önemine değinerek, "Bugün oynadığımız ve ilk yarının son maçı olan karşılaşmada stadı hınca hınç dolduran coşkulu taraftarlarımıza; hem bugün hem de ilk yarı boyunca takımımıza verdikleri tam destek ve kaos bekleyenlere verdikleri cevap için teşekkür ediyorum" dedi. Çelik, konuk ekip taraftarlarını da unutmadan centilmence bir mesaj vererek, "Bir teşekkürü de Aliağa taraftarlarına yapmak istiyorum. Hoş geldiniz, sağ salim evinize dönmenizi temenni ediyorum" diye konuştu. Alt liglerde sıkça karşılaşılan oyun anlayışına değinen Bursaspor Başkanı, hakem performansına ise özel bir parantez açarak, "Alt liglerde sıkça gördüğümüz, yatarak zamandan yemeye çalışan futbolcu ve takımlar sebebiyle futbol adına izlenmesi zor maçlar oynanıyor. Ancak hakkını teslim etmeliyim ki, son yıllarda gördüğüm en iyi hakem yönetimlerinden birini izledim. Maçı oynatmaya çalışan, vakit geçirenle gerçekten sakatlanan futbolcuyu net şekilde ayırt eden müthiş bir hakem vardı, kendisini tebrik ediyorum" ifadelerini kullandı. Son olarak taraftara doğrudan seslenen Enes Çelik, devre arası için bir yol haritası çizdiklerini vurgulayarak şunları söyledi: "Bu kadar coşkulu taraftar önünde ilk yarıyı galibiyetle kapatmak yakışırdı, maalesef olmadı. Son olarak taraftarımıza seslenmek istiyorum: Devre arası kampına nokta atışı ve çok net transferlerle gideceğiz. Birkaç gün içinde transferleri açıklamaya başlayacağız. Hiç endişeniz olmasın; siz bize gereken desteği veriyorsunuz, biz de yönetim olarak gerekeni yapacağız."
İstanbul Sergen Yalçın: "Planladığımız oyuncuları alamazsak kesinlikle oyuncu almayacağız" Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, Çaykur Rizespor galibiyeti sonrası, ligin ikinci yarısı öncesi yapılacak transfer sürecini çok titiz yürüttüklerini dile getirerek, "Planladığımız oyuncuları alamazsak kesinlikle oyuncu almayacağız" dedi. Trendyol Süper Lig’de 17. hafta müsabakasında Beşiktaş, sahasında karşılaştığı Çaykur Rizespor’u 1-0 mağlup etti. Karşılaşmanın ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, "Oyuncularımı tebrik ediyorum. Bugün çok genç oyuncularla mücadele etmek zorunda kaldık. Alt yapıdan çıkan birçok oyuncu ile mücadele ettik. Beklediğimiz gibi zor bir oyun oldu. Zaten beklediğimiz bir oyundu. Abraham’ın sakatlanarak çıkmasının ardından daha da zor bir oyun oldu. Çocuklar iyi mücadele ettiler. 4 maç sonra iç sahada kazanmamız da bizim için güzel oldu" diye konuştu. "Bir değişim süreci başlatmak istiyoruz" Birçok sorunla uğraştıklarını dile getiren Yalçın, "Göreve başladığımda kötü senaryoya hazırdık. Ama ne kadar kötü? Yaşadığımız sorunlar oldu. 8 tane bireysel hatadan kaybettiğimiz puanlar oldu. O puanları kaybetmeseydik ligde çok daha iyi konumda olabilirdik. Göreve başladık hemen akabinde Rafa Silva sorunu gündeme geldi. Zor ve sorunlarla boğuştuğumuz bir ilk devre geçirdik. Fakat son maçlarda oynanan oyun bizi mücadeleci olması sebebiyle mutlu etti. 2 derbide de bazı bölümlerde 10 kişi oynadık. Mevcut şartlarda bulunulan yerin çok da kötü bir yer olmadığını düşünüyorum. Bir değişim süreci başlatmak istiyoruz. Bunu ne kadar yapabiliriz, bilmiyorum. Biraz acı çekeceğiz, taraftarımız da biraz acı çekecek. Dayanmaya, ayakta durmaya çalışıyoruz. Bundan sonra da birçok şeyi düzeltmeye çalışıyoruz. Taraftarımızı da anlıyorum ama mevcut şartlarda ancak bunları yapabiliyoruz" şeklinde konuştu. "Transferlerin hesabını biz vereceğiz" Transfer yapılacak isimlerin yavaş yavaş belirlendiğini belirten Sergen Yalçın, "Devre arası transferi çok zor bir dönem. Yaz transfer döneminde seçenekleriniz daha çok oluyor. Ama devre arasında alacağınız oyuncular mevcutta oynayan isimler oluyor ve normalden daha yüksek rakamlarla karşılaşacağımız kesin. Başkanla da sürekli iletişimdeyiz. Devre arasına tüm bu transferler yetişir mi? İnşallah yetişir. Ekonomimiz eğer uygunsa A plus oyuncuları da almak isteriz. Biz oyuncuları bulduk ve temas halindeyiz. Ekonomimiz uygun olursa bu oyuncuları takıma kazandıracağız. Bundan sonra yapılacak transferler eğer gelirse hesabını Serkan’la (Reçber) ben vereceğim" açıklamasında bulundu. "Planladığımız oyuncuları alamazsak kesinlikle oyuncu almayacağız" Yapılacak transferleri bizzat ekibiyle birlikte planladıklarının altını çizen 53 yaşındaki teknik adam, "Transfer döneminde 5-6 oyuncuyu değiştirmeyi hedefliyoruz. Kendi planlamamızdaki oyuncuları alamazsak kesinlikle oyuncu almayacağız. Merkez orta saha ve savunma hattı anlamında sorunlarımız var. Savunma bölümüne 3 oyuncu transfer yapmak için çalışmalarımız var" ifadelerini kullandı. "Rafa Silva’yı oynatmamız söz konusu olamaz" Rafa Silva hakkında sorulan soruya da cevap veren Sergen Yalçın, "Rafa hakkında çok konuşmak istemiyorum. Düşüncelerimi bir kere söyledim. Oyuncu antrenman yapmıyor. İdmandaki performansı 10 üzerinden sıfır. Bu oyuncunun sahaya çıkması kendi açısında da çok sakıncalı. Şu anda oynatmamız hem performansı hem de oyunun kendi sağlığı açısından söz konusu olamaz. Kendi antrenman performansı yeterli olursa tamam ama şu anda değil. Pahalı ve değerli bir oyuncu. Ama bana faydası yoksa ben ne yapacağım o oyuncuyu" dedi.
Eskişehir AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Tunç: "Bu durum, ihmalkârlığın ve ciddiyetsizliğin sonucudur" AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Serhat Tunç, yaşanan su kesintisiyle ilgili olarak, "ESKİ ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ni yaşanan bu mağduriyetin sorumluluğunu üstlenmeye, derhal net bir açıklama yapmaya ve Tepebaşı halkından özür dilemeye davet ediyoruz" dedi. Gün boyu süren geniş çaplı su kesintisi sebebiyle siyasi isimler Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (ESKİ) Genel Müdürlüğü’ne tepki göstermeye devam ediyor. Son olarak ise AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Serhat Tunç, sosyal medya hesabından konuyla ilgili bir açıklamada bulundu. Başkan Tunç’un açıklamasında, "ESKİ tarafından yapılan açıklamada, Tepebaşı İlçesi’nin bazı mahallelerinde 00.00-08.00 saatleri arasında planlı su kesintisi uygulanacağı duyurulmuştu. Ancak bugün gelinen noktada, Tepebaşı İlçesi’nin tamamında hâlâ su yoktur. Bu tablo, planlama eksikliğini ve ciddi bir yönetim beceriksizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Planlı olduğu söylenen bir çalışmanın saatleri belli olmasına rağmen, ne süreye uyulmuş ne de vatandaşlara doğru ve zamanında bilgi verilmiştir. Tepebaşı’nda yaşayan on binlerce vatandaş, sabah saatlerinden bu yana en temel ihtiyaçlarına dahi ulaşamamaktadır. Hijyen, sağlık ve günlük yaşam tamamen aksatılmıştır. Bu durum, ihmalkârlığın ve ciddiyetsizliğin sonucudur. Vatandaşlar açıklama değil bahane değil, çözüm beklemektedir. ESKİ ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ni yaşanan bu mağduriyetin sorumluluğunu üstlenmeye, derhal net bir açıklama yapmaya ve Tepebaşı halkından özür dilemeye davet ediyoruz" ifadeleri yer aldı.
İstanbul Sadettin Saran’ın ifadesi ortaya çıktı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen uyuşturucu soruşturması kapsamında ifadesine başvurulan ve adli kontrol şartı ile serbest bırakılan Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sadettin Saran’ın ifadesi ortaya çıktı. Saran evinde bulunan ve ilk testte uyuşturucu olduğuna dair sonuç çıkan maddelere ilişkin soruya ilişkin savunmasında, "Bu maddenin ilk testi pozitif çıkmış olabilir. Ancak kriminal sonucun beklenmesini talep ederiz. Biz Assos‘taki villada çok fazla misafir ağırlarız. Büyük davetler veririz. Davetlere 100’ün üzerinde insan katılır. Hatta en son 21 Ağustos‘ta kızımın düğününde 400’den fazla insan vardı. Zaten bulunduğu yerler evin içerisi değildir. Bahçede bulunmuştur. Bu davetlerin birinde ya da benim olmadığım bir zamanda bir başkası tarafından kullanılıp atılmışsa bilgim yoktur. Çıkan maddeler üzerinde parmak izi incelemesi yapılmasını talep ederiz. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum" dedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen uyuşturucu soruşturması kapsamında ‘uyuşturucu madde temin etme, uyuşturucu madde kullanma ve uyuşturucu madde kullanımını kolaylaştırma’ suçlarından ifadeye çağrılan Fenerbahçe Başkanı Sadettin Saran, savcılıktaki ifade işlemlerinin ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakılması talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. Saran, hakimlik tarafından yurtdışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiriyle serbest bırakıldı. Öte yandan, soruşturma kapsamında Ela Rümeysa Cebeci’nin de ek ifadesine başvuruldu. Cebeci ardından tutuklu bulunduğu Ceza İnfaz Kurumu’na geri gönderildi. "Sen yetiştiriyordun ya başkanım yol birkaç dal takılalım" Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Saran ifadesinde, "Ela Rümeysa ile tahmini olarak 3 sene önce bana mesaj atmasından dolayı tanışmıştık. Bu vesile ile konuşmaya başladık" dedi. Saran’a savcılıkta, spiker Ela Rümeysa Cebeci’ye, "Sende var mı ondan? Pazar sabahtan teyitleşelim olma ihtimali yüzde 70. Assos’a gideceğim birazdan geç dönmem herhalde, tamam? Konuşuruz hadi bay bay" şeklinde mesaj attığı, Cebeci’nin ise "Ben Escobar mıyım nereden bulayım sen yetiştiriyordun ya başkanım yol birkaç dal takılalım haberleşiriz" şeklinde cevap verdiği konuşma soruldu. Saran konuşmaya ilişkin, "Mesaj içerikleri doğrudur. Ancak tarihleri noktasında yanlışlık olabilir. Bu yazışmalar yaklaşık 17-18 ay önceki yazışmalardır. Mesaj içerikleri daha önceki izlediğim filmden dolayı kendi aramızda yaptığımız espridir. Benim uyuşturucu yetiştirme ile uzaktan yakından hiçbir alakam olamaz. İzlediğimiz filmin konusu ile ilgili olduğu için kendi aramızda yaptığımız bir espridir. Bu mesajlaşmalar da şaka amaçlıdır" dedi. "Acayip rahatlatıyor müthiş bir şeymiş o" Saran’ın Ela Rümeysa Cebeci’ye gönderdiği bir başka mesaj da savcılık ifadesi esnasında soruldu. Mesajda Saran’ın "Gel git Ela nasılsın? dediği, ses dosyası çözümünde ise "Kızım laf dinlemiyorsun ki yavaş yavaş diyorum, böyle apsesif insanlar gibi böyle şey yapıyorsun. Bi ayarında bırak. Her şeyi abartıyorsun ya, neyse Habertürk’te bir sürü insanı işten çıkarıyorlarmış, doğru mu ha? Bir de baskı yapıyorlar galiba" dediği Ela Rümeysa Cebeci’nin ise cevap olarak ses dosyası çözümünde "Ama var ya ne HD rüyalar gördüm ve böyle düşüncesizce uyudum, acayip rahatlatıyor. Müthiş bir şeymiş o. Bahçeden topla getir bana bir dahakine. Evet evet çok kelle alıyorlar. İnsanları spikerleri falan çıkarma değil kafaları koparıyorlar. Bakalım neler olup bitecek bekleyip göreceğiz ama bir dizayn var. Lütfen sen de Kenan Bey ile aranı düzelt. Bu benim için çok önemli bir şey, çok mutlu olurum bunu yaparsan" dediği konuşma içeriği soruldu. "Hayatta tek bir bağımlılığım var o da spordur" Saran bu konuşmalara ilişkin ifadesinde, "O akşam içtiğimiz şaraptan bahsediyorum. Ben akşam puro içtim. Ela da vozol sigara içti. O akşam şarabı da çok fazla içti. Bir şişeden ben yarım kadeh içtim. Geri kalanını da Ela içti. Ben Kenan Tekdağ’ın kötü kalpli ve tehlikeli bir insan olduğunu bildiğim için Ela Rümeysa TV 100 kanalından Show TV’ye geçerken kendisini uyardım. Kenan’ın kötü kalpli tehlikeli ve karanlık ilişkileri olduğunu söyledim. Ondan dolayı Kenan Tekdağ ile ilgili mesajlar atmış olabilir. ‘müthiş bir şeymiş o bahçeden topla getir bana bir dahakine’ mesajında ise yine aynı şekilde izlediğimiz bir filmdeki repliklerden kaynaklı kendi aramızda metafor şeklinde geliştirdiğimiz bir espridir. Benim kesinlikle böyle bir şeyle alakam olamaz. Hatta Ela Rümeysa’ya en son birkaç hafta önce ilk gözaltına alınıp bırakıldıktan sonra geçmiş olsun mesajı da attım. Kendisi de bana ‘inan ben böyle bir şey yapmadım’ tarzında cevap vermişti. Birlikte uyuşturucu madde içmiş olsaydık bana böyle bir cevap vermezdi. Ben de ona ‘sana inanmak istiyorum’ şeklinde cevap vermiştim. Benim bu hayatta tek bir bağımlılığım var o da spordur. Sadece benim kanser olduğum dönemde, annem ile babamın son hastalık ve ölüm süreçlerinde, Fenerbahçe başkanlık seçimlerinde ve iftiraya uğradığım süreçte pek çok kişi tarafından tarafıma organik sakinleştiriciler verilmişti. Ben de bunları hatırladığım kadarıyla kullandım. Bunların içerisinde de uyuşturucu etken maddesi olduğunu düşünmüyorum. İstanbul’daki evimde misafir odası olarak kullanılan odada cam kavanozun içerisinde kızımın muhtelif ilaçları vardı. Büyük ihtimal camdaki kalıntılar bu ilaçların tozlardır. Zaten inceleme sonucunda anlaşılacaktır. Assos’taki evimde yapılan aramada çıkan maddelere ilişkin olarak, o evde çalışan hizmetliyi aradım. Bunlar ne diye sordum. Asos‘taki evimde tahmini 20 gün önce kadın basketbol takımını ağırlamıştım. Bahçeye çok fazla sinek gelmişti. Bu sinekleri uzaklaştırmak için lavanta veya türevi şeklinde yaprakları evde çalışan hizmetli yaktığını söylemişti. Daha sonra mangal yaptıktan sonra da arılar geldi. Arıları uzaklaştırmak için yine evde çalışan hizmetli kahve yakmış. Ele geçirilen maddeler de kahve, lavanta ve adaçayı yakılması sonucu kalıntılardır. Maddeler üzerinde yapılan ilk testte uyuşturucu madde olduğuna dair sonuç çıkması sorusuna ilişkin savunmam ise bu maddenin ilk testi pozitif çıkmış olabilir. Ancak kriminal sonucun beklenmesini talep ederiz. Biz Assos‘taki villada çok fazla misafir ağırlarız. Büyük davetler veririz. Davetlere 100’ün üzerinde insan katılır. Hatta en son 21 Ağustos‘ta kızımın düğününde 400’den fazla insan vardı. Zaten bulunduğu yerler evin içerisi değildir. Bahçede bulunmuştur. Bu davetlerin birinde ya da benim olmadığım bir zamanda bir başkası tarafından kullanılıp atılmışsa bilgim yoktur. Çıkan maddeler üzerinde parmak izi incelemesi yapılmasını talep ederiz. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum" dedi. Melike İnal