MAGAZİN - 10 Aralık 2015 Perşembe 10:11

Diriliş Ertuğrul’un 38. bölüm fragmanı! Ertuğrul ve Tuğtekin'i neler bekliyor?

A
A
A
Diriliş Ertuğrul’un 38. bölüm fragmanı! Ertuğrul ve Tuğtekin'i neler bekliyor?

TRT’nin sevilen yapımı Diriliş Ertuğrul’un 38. Bölüm fragmanı yayınlandı. Noyan’ın oynadığı oyun sonucunda Ertuğrul ve Tuğtekin’i neler bekleyecek?

Ertuğrul’un ön gördüğü gibi Noyan, obaya casuslarını yerleştirerek obayı içerden yıkmak için çalışmalarına başlamıştır. Obadaki hırs ve ihtiras kavgalarının giderek büyümesi Noyan’ın tam da olmasını istediği şeydir. Bu duruma kadınların birbiriyle olan çekişmesi de eklenince Noyan’ın iki obayı yıkma planı daha da kolaylaşmaktadır. Ertuğrul’u dinlememekle hata yaptığını anlayan annesi ve abisi, bir yandan obadaki tansiyonu düşürmek için uğraşırken diğer yandan yeni stratejiler uygulamaktadırlar.

Obadan sürgün edilen Ertuğrul yeni planlar yaparken kendisini nasıl tehlikeler beklemektedir? Noyan’ın oynadığı oyun sonucunda Ertuğrul ve Tuğtekin’i neler bekleyecek? Tuğtekin obadaki hainin kim olduğunu öğrenebilevek mi? Tuğtekin’i Noyan’ı teslim eden kim? Artuk Bey’in Ertuğrul’a, Kocabaş’ın ise obaya götürdüğü haber nedir? Selcan, Aytolun’un sırrını ortaya çıkarabilecek mi?
 

DİRİLİŞ “ERTUĞRUL” GENEL HİKAYESİ:
13. Yüzyıl… Dünya yeni kudretini arıyordu. Ve Anadolu, emperyallerin kavgaya tutuştuğu bir diyardı. 1071’de Türklerin girdiği bu topraklara şimdi, Haçlılar ve Moğollar da ortak olmak istiyordu. Akdeniz, Karadeniz, Balkanlar, Kafkasya ve Mezopotamya yeni sahibini arıyordu. İşte bu yangın yerinde, bizim hikayemizin kahramanı Ertuğrul da, 400 çadırlık obasına bir yurt arıyordu. Yıllardır yersiz ve yurtsuz kalan Kayılar, Ertuğrul’dan acılarına, çilelerine ve yolculuklarına son verecek bir yurt istiyordu. Ertuğrul, göğü çadır, yeri yatak eyleyerek zor bir mücadeleye talip oldu. Tapınak Şövalyeleri ve vahşi Moğollar onun en büyük düşmanlarıydı. Ertuğrul, ümitlerin tükendiği bir çağda nice zorluğa göğüs gererek, azmi ve sabrı sayesinde düşmanlarını yendi ve Kayı boyuna bir yurt verdi. Bu yurtta üç kıtada altı asır hüküm sürecek olan dünyanın en ihtişamlı devleti Osmanlı İmparatorluğu kuruldu. Bu muhteşem devletin sırrı da kahramanımız Ertuğrul’un hikayesinde gizliydi. Ertuğrul’un, İbn-i Arabi’den aldığı bu sır, onu adım adım hayallerine taşıdı. Ertuğrul, hayallerine giderken aslında dünyaya yeni bir medeniyet armağan etti. Temellerini attığı devlet, dünyanın kaderini değiştirdi. Biz de dünyanın kaderini değiştiren adamın destansı hikayesine, boyun eğmeyen karakterine, büyüleyici aşkına ve tüm insanlığa yetecek adalet duygusuna şahitlik edeceğiz. Diriliş “Ertuğrul” aynı zamanda bugünün hikayesi…

13. yüzyılda İslam dünyası bugün ki gibi büyük sorunlar yaşıyordu. Bir lider ve bir kahraman bekliyordu. Diriliş “Ertuğrul” dizisi inşa sürecindeki yeni Türkiye için tarihin yol rehberliğinde bugüne çok şey söyleyecektir.

- Bu mücadelede casuslar, hainler ve şövalyeler;
- Bu yolculukta entrika, tehlike ve ölüm;
- Bu hikayede yoldaşlık, fedakarlık, cesaret ve yiğitlik;
- Bu destanda büyüleyici bir aşk var.

”Moğolların baskılarıyla bunalan Kayılar, yurt bulamadıkları için Selçuklulara ait yayladan göç edememişlerdir.

Kış ve kıtlık obayı esir almıştır. Süleyman Şah’ın büyük oğlu Gündoğdu, toyda Halep’e gitmeyi önerir. Bu teklif kabul görür. Halep emiri El Aziz’in Kayılara Antakya’da bir yurt vermesiyle Kayılar yeni göçün hazırlıklarına başlar. Alpleri ile ava giden Ertuğrul, Selçuklu hanedanı üyesi olan Müslüman bir aileyi Haçlıların elinden kurtarıp obaya getirir. Kayılar, bu ailenin Hanedan üyesi olduklarından habersizdir. Kurtardığı ailenin kızı Halime, Ertuğrul’un kalbine bambaşka bir ateş düşürürken obanın bu yeni misafirleri ateşten bir çember içinde hayat mücadelesi veren Kayıları daha büyük bir tehdidin kucağına atacaktır.

DİRİLİŞ "ERTUĞRUL" OYUNCULAR

Engin Altan Düzyatan – Ertuğrul
Kaan Taşaner – Gündoğdu
Hülya Darcan – Hayme Ana
Serdar Gökhan – Süleyman Şah
Esra Bilgiç – Halime
Didem Balçın – Selcan
Hande Subaşı – Aykız
Burcu Kıratlı – Gökçe
Hakan Vanlı – Kurdoğlu
Levent Öktem – Üstad-ı Azam
Serdar Deniz – Titus
Turgut Tunçalp – Afşin Bey
Mehmet Çevik – Deli Demir
Cengiz Coşkun – Turgut Alp
Cavit Çetin Güner – Doğan Bey
Nurettin Sönmez – Bamsı Beyrek
Osman Soykut – İbn-i Arabi
Fahri Öztezcan – İlyas Fakih
Gökhan Atalay – Şahabettin
Can Kahraman – Kara Toygar
Hamit Demir – Akçakoca
Mehmet Emin İnci – El Aziz
Sedat Savtak – Numan
Tolgay Sala – Hamza Alp
Özlem Aydın – Elenora
Arda Anarat – Dündar
Burak Temiz – Yiğit Alp
Gökhan Karacık – Derviş
Celal Al – Rahman
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Yaralı pelikanın yürek ısıtan dostluğu Adana’da yaralı halde bulunarak tedavi altına alınan pelikanın, kendisini tedavi eden görevliyle kurduğu bağ görenlerin içini ısıttı. Doğa Koruma ve Milli Parklar 7. Bölge Müdürlüğü’ne bağlı Adana Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ekiplerince Yumurtalık ilçesindeki bir lagünde avcı kuşların saldırısıyla yaralanan pelikan bulundu. Koruma altında tutularak tedavisine başlanan pelikanın, bir hafta sonra doğaya salınmasının planlandığı belirtildi. Yaralı pelikanı hem tedavi eden hem de onunla gece gündüz ilgilenip yemeğini yediren görevli Kazım Baykurt, hayvanın avcı kuşların saldırısına uğradığını, göğüs kısmında yara bulunduğunu ifade etti. Baykurt, tedavi sürecinde pelikanla aralarında özel bir dostluk oluştuğunu söyleyerek, "Yemeğini vermem nedeniyle aramızda bir bağ oluştu. Balıkla besliyoruz, akşamları da ilaçlarını veriyorum. Bana karşı hiç saldırgan değil. Hatta sakin ve uyumlu davranıyor" dedi. Pelikanın, kendisine alıştığını belirten Baykurt, hayvanın zaman zaman başkalarına karşı temkinli davrandığını ancak kendine karşı güven duyduğunu, gün geçtikçe aralarındaki bağın daha da güçlendiği dile getirdi. Baykurt, "Bir hafta sonra doğal yaşam alanına bırakacağız. Gitmesine üzülüyorum çünkü aramızda güzel bir dostluk oluştu. Ama ne kadar alışsak da onların yeri doğa. İyileştikten sonra özgürce yaşaması için ait olduğu yere bırakacağız" diye konuştu.
Van Van’da soba başında 83 yıllık çay geleneği Van’ın İpekyolu ilçesindeki Kahvaltıcılar Sokağı’nda yer alan ve yaklaşık 83 yıllık geçmişiyle kentin hafızasında önemli bir yere sahip olan tarihi çay evi, ziyaretçilerine nostaljik bir yolculuk sunuyor. Van’da 1942 yılından bu yana hizmet veren çay evi, özellikle kış aylarında odun sobası etrafında oluşan sıcak atmosferiyle dikkat çekiyor. Sobanın üzerinde demlenen çay ve tarçının kokusu mekânı sararken, geçmişten bugüne taşınan masa, sandalye ve demlikler ise eski günleri hatırlatıyor. Sigara içilmesine izin verilmeyen ve siyasetin konuşulmadığı çay evi, huzurlu ortamıyla her kesimden ziyaretçiyi ağırlıyor. 12 bardak çayı tek seferde servis ediyor Çay evinin dikkat çeken bir diğer özelliği ise çay servisi. Tepside çay sunmayı tercih etmeyen çay evi sahibi Dolayı Usta, yaklaşık 12 bardağı aynı anda eline alarak masalara servis yapıyor. Yılların verdiği alışkanlıkla yapılan bu sunum, mekânın kendine has kültürünü ve ustalığını gözler önüne seriyor. "Bu değerin yok olmasına gönlümüz razı değil" İHA muhbirine konuşan 56 yaşındaki çay evi sahibi Dolayı Öztürk, mekânın Van kültürünü yaşatmak amacıyla korunduğunu belirtti. Kentin en eski çay evi olduğunu ifade eden Öztürk, "Tam 83 yıllık bir geçmişe sahiptir. Biz burada eskiyi canlandırmaya, yaşatmaya çalışıyoruz. Van’ın kültürünü yaşatmak istiyoruz. Büyüklerimizin geçmişte yaşadıklarını, örfünü ve adetlerini kaybetmek istemiyoruz; bu değerin yok olmasına gönlümüz razı değil. Bakıyorsunuz; sobamız eski, sandalyelerimiz eski, demliklerimiz eskidir. Hepsini geçmişe dayanarak kullanıyoruz. Çünkü diyoruz ki, büyüklerimizin örfü, adeti kaybolmasın. Bunları yaşatmaya çalışıyoruz" dedi. "Burada bir bilgi bankası oluşuyor" Bu tür kahvehanelerin dostluklarının çok farklı olduğunu dile getiren Öztürk, "Buraya gelen insanların bilgi ve birikimi çok kıymetlidir. Biz onlara adeta birer ‘kitap’ diyoruz. Çünkü aralarında büyük esnaflar, önemli bürokratlar ve iş insanları var. Hepsi bir araya geldiğinde adeta bir bilgi bankası oluşuyor. Gençler buraya geliyor ve bu insanlardan çok şey alıyor" diye konuştu. Her kesimden vatandaşı çay evinde ağırladıklarını söyleyen Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sigara yasaklandığı gün biz de kahvemizde yasakladık. Bu çok güzel bir uygulama oldu. Ayrıca burası siyasetin olmadığı bir ortamdır. Herkese açık bir yerdir. Her kesimden insan gelir ve herkes buradan memnun ayrılır. İnsanlar geliyor, eskiyi yad ediyor; sandalyeye, masaya, çaya bakıyor. Zaten bir tezgâh yaklaşık 84 yıl ayakta durmuşsa, bilin ki onun verdiği bir tat, bir emek vardır. Çünkü bu memleketin değerlerine sahip çıkılması gerekiyor. Eğer biz bunları yaşatmaz, sahip çıkmaz ve korumazsak, ileride hepsi yok olur." "Emekli olduktan sonra neredeyse her gün buradayım" 13 yıl önce emekli olduktan sonra hemen her gün bu çay evine geldiğini ifade eden Ferzende Olgun ise "Buraya genellikle esnaflar ve emekli olan insanlar gelir. İnsanlar burada dinlenir, sohbet eder. Biz de sürekli buradayız; gelip burada dinleniyoruz. Ben kendi adıma söyleyeyim; emekli olduktan sonra neredeyse her gün buradayım. 2013 yılında emekli oldum ve o günden bu yana hep buraya geliyorum" dedi. "Çok güzel ve nostaljik bir mekândır" 1980’li yıllardan beri aynı çay evine geldiğini söyleyen Burhan Çap da, "Burası bana hep eskiyi hatırlatıyor. Buraya geldiğimde interneti, teknolojiyi, her şeyi unutuyorum. Eski zamanlar, eski hatıralar, arkadaşlar geliyor aklıma. Öğrencilik yıllarımızda da buraya gelir, hep çay içerdik. Çayı gerçekten çok güzeldir. Burası güzel bir yer, çok güzel ve nostaljik bir mekândır" şeklinde konuştu.