SAĞLIK - 04 Aralık 2017 Pazartesi 10:19

Dr. Atalay: 'Sağlığın konusu insan hayatıdır, hatanın telafisi yok'

A
A
A
Dr. Atalay: 'Sağlığın konusu insan hayatıdır, hatanın telafisi yok'

Girne Amerikan Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksek Okulu Müdürü Dr. Ali Fuat Atalay; sağlık sorunlarına yönelik kendisine yöneltilen sorulara cevap verirken; "Hasta memnuniyeti en ciddi kavram, konu; insan ve hatanın telafisi yok"dedi.

 Dr. Atalay katıldığı bir televizyon programında; ülkemizdeki sağlık sorunlarının çözümlerine yönelik, kendisine yöneltilen soruları yanıtlarken, "sektörel durumundan baktığımızda, eskiden sağlık dediğinizde; hasta, hastane ve doktor üçlemesi vardı. Hâlbuki günümüzde, ne hasta bildiğimiz hasta, ne doktor bildiğimiz doktordur artık. Üstelik ne de hastane bildiğimiz hastanedir. Hepsi değişti, müthiş bir gelişim var. Hastalar artık sadece, önüne konulan hizmeti kabul etmiyor. 'Hasta memnuniyeti' diye çok ciddi bir kavram var. Hastane de artık bir bina değildir. Şehrin dışına bir bina yapın ve orayı hastane haline getirin, etrafı otomatik olarak dolacaktır. İlk önce eczaneler gelecektir, tıbbi mümessiller gelecektir. Bir organizma doğacaktır." şeklinde konuştu.

 Ana koşul sistemin hatasız yürümesi

Hasta memnuniyeti odaklı sistemin içerisinde, sağlık sektörünün birçok dal ile etkileşim halinde olduğunu vurgulayarak çok ciddi bir sektörel yatırım alanı olduğunu hatırlatan GAÜ Sağlık Meslek Yüksek Okulu Müdürü Dr. Ali Fuat Atalay; "Yatırımcı olarak gerek devlet, gerekse özel sektör çok ciddi paralar yatırıyorlar ve bu paranın karşılığı; sistemin hatasız yürümesi üzerine kurulu. Hata olduğu zaman, uğraştığınız konu insan hayatı ve telafisi yok. Müthiş bir hastane kurdunuz, müthiş ambulanslar aldınız ki görüntü müthiş ve tam hastayı indirirken sedyeden düşürdünüz, işte, her şey bitti veya bir ameliyathane düşünün; ameliyathane personeli çok önemli bir ameliyat yapıyor. Dünyanın en iyi cerrahı ameliyatı yapıyor ve oradaki ameliyathane teknikeri, sterilizasyonu bozacak bir şey yapıyor, ne yazık ki yine her şey biter. Doğal olarak; herkesin dalında çok eğitimli olması gerekiyor. Örneğin; Sağlık meslek yüksek okulları bu açıkların kapatılmasında çok önemli faktördür. GAÜ olarak, sağlık eğitiminde girdiğimiz kulvarlarda farklı ve iddialıyız." dedi.

Aile hekimliği acil olarak bütçelendirilmelidir

 Aile Hekimliği konusundaki çalışmaları ile de tanınan Dr. Atalay; "Fiili olarak şu anda aile hekimliği sisteminden söz edebiliriz. Ama bunun bütçelendirilmemiş durumu var. Düşünün ki; hepimizin güvendiği bir hekimimiz var, ya akrabamız, ya dostumuz, ya komşumuz. Yani; her şeyimizi sorduğumuz, danıştığımız bir hekim var. O hekimin, o ailenin dar nüfusu üzerinde hâkimiyet kurması, onların tüm tedavilerini takip etmesi, onların ailelerindeki şartları bilmesi, hatta sofra alışkanlıklarına kadar bilmesi, ona göre ilaçlarını kontrol etmesi, daha önce kullandığı ilaçları bilmesi gibi. Bu zaten var, bunu sistem haline getirmek niye bu kadar zor olsun? Ayrıca, mesela aile hekimliği uzmanımız yok, gerek de yok. Mesela cerrahlarımız var. Cerrahi dallardaki arkadaşlarımız yaşlanınca, ameliyat- operasyon yapmaktan imtina ederler. Belki dikkatleri zayıflamıştır vs. ama sonuçta çok tecrübeli ve değerli bir hekim. Bir cerrahı, sadece 'ameliyathaneye hapsetmek' doğru mudur? Ameliyat yapıyorsan varsın, yapmıyorsan yoksun demek, ne kadar doğrudur? O cerrahlardan çok kolaylıkla faydalanılabilir, aile hekimliği sistemine dâhil edilebilir. Böyle olunca; artık bir iş gücü ihtiyacımızın da olmayacağı ortaya çıkıyor. Bence çok güzel bir sistem; bakalım uygulayabilmek hangi sağlık bakanına nasip olacak?" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir, sokaklarında domuz sürüleri ile doğal yaşam parkına döndü İzmir’in Balçova, Narlıdere ve Bornova ilçelerinde sürü halinde yerleşim yerlerine inen yaban domuzları, dev cüsseleriyle cadde ve sokaklarda cirit atarak korku salıyor. Geceleri sokağa çıkmaya korkan vatandaşlar yetkilileri kalıcı önlem almaya çağırırken, bazı kişilerin ise alıştıkları domuzlardan kaçmak yerine onları cep telefonlarıyla görüntülemesi dikkat çekti. İzmir’de yaban hayatı ile kent yaşamı arasındaki sınırlar iyice belirsizleşmeye başladı. Özellikle Balçova, Narlıdere ve Bornova ilçelerinde gece saatlerinde ortaya çıkan domuz sürüleri, yerleşim yerlerinde özgürce dolaşırken görüntülendi. Kent sakinleri, gündüzleri sahipsiz köpeklerden, geceleri ise sayıları her geçen gün artan dev domuz sürülerinden dert yanıyor. Dün gece geç saatlerde Balçova sokaklarına inen yaban domuzları, devasa cüsseleriyle dikkat çekti. Çöp konteynerlerinin etrafında yiyecek arayan ve caddelerde sürü halinde ilerleyen domuzlar, trafikteki sürücülere ve yoldaki vatandaşlara aldırış etmeden dolaşmaya devam etti. Bazı İzmirlilerin artık bu duruma alıştığı ve kaçmak yerine cep telefonlarına sarılarak o anları kaydettiği görüldü. Kentin korkulu rüyası haline geldi Öte yandan, her gece sokaklarda karşılaştıkları bu tablodan büyük rahatsızlık duyan vatandaşlar ise yetkililere çağrıda bulundu. Geceleri yaya olarak dışarı çıkmaya korktuklarını belirten mahalle sakinleri, yetkililerin bu konuda artık kalıcı ve somut bir tedbir alması gerektiğini belirtti. Bazı vatandaşlar da şehir merkezinin domuzların doğal alanı haline gelmesinde, sokak hayvanları için özellikle kaldırımlara kedi-köpek maması koyulmasının da etkili olduğunu iddia etti. Sürü halinde geziyorlar Yaşan durumda bir dengesizlik olduğunu aktaran Balçova ilçesi sakini Osman İlhan, "Çünkü bu hayvanların buraya inmemesi gerekiyor. İnsanlar yemek veriyor, ekmek kırıntıları koyuyor; onlar da buna alışıp devamlı geliyorlar, bazen 10, 15, hatta 20 tane oluyorlar. Balçova Belediyesi bu konuda tabelalar asmış; bu hayvanlara ekmek ve kırıntı atılmaması, doğal yaşamlarına bırakılması gerektiğini söylüyor ama dinleyen var mı bilmiyorum, genelde dinlemiyorlar. İnsanlar ekmek ve yemek artıkları bırakıyor, bu yüzden domuzlar her akşam saat 10.30-11.00 gibi ormandan buraya iniyor. Sokağa çıktığımızda görüyoruz ve bu da bir korku oluşturuyor. Mesela ben gece saat 2’de evimin önünden geçerken korktum; gürültülü seslerle, yavrularıyla birlikte 15-20 kişilik sürüler halinde geçiyorlar. Sürü halinde ses çıkararak ilerliyorlar ve köpek olsa bir şekilde müdahale edersiniz ama onların huyunu suyunu bilmediğimiz için bir şey yapamıyoruz" dedi. "Domuz ailesi çıkabilir" Domuzlardan aslında şikayetçi değiliz diyen esnaf Devrim Çıntay, "Muhtemelen domuzlar bizden şikayetçidir çünkü buraya gelip onların yerini işgal etmiş durumdayız. Bu konuda hem domuzların hem de insanların yanlış davranışları var; özellikle insanların yem ve mama bırakması önemli bir etken çünkü domuzlar kedi mamasının kokusuna geliyorlar diye düşünüyorum. İlk başta insan korkar gibi oluyor ama sonra bakıyorsun ki onlar senden korkuyor ve zaten kaçıyorlar, bu yüzden aslında çok büyük bir tehlike arz ettiklerini düşünmüyorum; tabii küçük çocuklar konusu ayrı. Balçova Belediyesinin bu konuyla ilgili çok bir şey yaptığını sanmıyorum, çünkü hayvanlara burada farklı bakıldığı için toplama gibi uygulamalar da yapılamaz; muhtemelen belediye bir çalışma yapmıyor, yapsa görürdük diye düşünüyorum. Geçenlerde trafik kazası oldu, domuzlar büyük olduğu için arabalarda oluşan hasar da büyük oluyor ama herhalde domuzlarla birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Bu nedenle ‘Dikkat hayvan çıkabilir’ tabelaları yerine ‘Dikkat domuz çıkabilir’ ya da ‘Domuz ailesi çıkabilir’ şeklinde tabelaların olması bana daha mantıklı geliyor" ifadelerini kullandı. Balçova ilçesinde emlakçılık yapan Vedat Küçükgökçe ise, "Burada çok aşırı sayıda domuz görüyoruz ve oldukça da büyükler. Bu durum ciddi anlamda tehlike arz ediyor çünkü bunlar vahşi hayvanlar. Bir gün mutlaka bir olay yaşanacak; yaşandıktan sonra önlem almak ise çok daha kötü sonuçlara yol açabilir, bu yüzden önlemlerin şimdiden alınması gerekiyor. Teller açık olduğu için domuzlar rahat rahat girip çıkıyorlar. Ayrıca burada onlara yemek veriliyor, ekmek atanlar var. Hem çevre kirliliği oluşmuş durumda hem de vahşi hayvanların insanların arasında olmaması gerektiğini düşünüyorum; bu açık bir tehlike oluşturuyor" diye ekledi.