EKONOMİ - 26 Temmuz 2022 Salı 13:31

Halka arz edilecek OBASE’in paylarının satışı eşit dağıtım yöntemiyle Borsa İstanbul’da gerçekleşecek

A
A
A
Halka arz edilecek OBASE’in paylarının satışı eşit dağıtım yöntemiyle Borsa İstanbul’da gerçekleşecek

Türkiye’nin öncü teknoloji geliştirme ve yazılım şirketlerinden OBASE, halka arz oluyor. Borsa’da satış yolu ile gerçekleştirilecek OBASE Bilgisayar ve Danışmanlık Hizmetleri Ticaret A.Ş.’nin halka arzında tüm yatırımcılar için “Eşit Dağıtım” yöntemi uygulayacak. OBASE için, 28-29 Temmuz tarihlerinde iki gün süreyle talep toplanacak.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı AR-GE Merkezi statüsünde inovatif projeler ve yazılım ürünleri geliştiren OBASE Bilgisayar’ın halka arzı, 21 Temmuz 2022 tarihinde Sermaye Piyasası Kurulu’nca onaylandı. Borsa’da Satış yolu ile gerçekleştirilecek halka arzda tüm yatırımcılar için “Eşit Dağıtım” yöntemi uygulayacak olan şirketin talep toplama tarihleri 28-29 Temmuz olarak belirlendi. Halka arzda 1,00 TL nominal değerli paylar 10,50 TL’den Borsa İstanbul Birincil Piyasa’da “OBASE” kodu ile satışa sunulacak. Şirketin halka arz sürecinde Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası A.Ş. ile Ziraat Yatırım Menkul Değerler A.Ş., lider aracı kuruluşlar olarak görev alıyor. Üç sene içerisinde yüzde 15 olan ihracatını yüzde 23’e çıkaran şirket yurtdışında büyümesini sürdürerek küresel bir yazılım şirketi olmayı hedefliyor. Aynı üniversiteden mezun Kurucu Ortak ve CEO Bülent Dal, Yönetim Kurulu Başkanı ve Kurucu Ortak Banu Dal ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Kurucu Ortak Haluk Alpay’ın kurduğu şirket 16 ülkede pek çok farklı sektöre yazılım ve teknoloji çözümleri sunuyor.

Halka arz edilecek OBASE’in paylarının satışı eşit dağıtım yöntemiyle Borsa İstanbul’da gerçekleşecek

OBASE’in kurucu ortağı ve CEO’su Dr. Bülent Dal, ”OBASE öncelikle benim de dahil olmuş olduğum üç kurucu ortağın başlattığı bir girişim serüveni. 1995 yılında kurulan OBASE, Türkiye’nin veriye dayalı teknoloji ve çözümler geliştiren öncü bilgi teknolojileri şirketlerindendir. 220’nin üzerindeki uzman kadromuz ile sektörel çözümler, iş zekası ve analitik yazılım çözümleri alanında hizmetler sağlıyoruz. Türkiye’de yazılım alanındaki ilk Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Ar-Ge merkezi onayı alan şirketlerdeniz. Özellikle Ar-Ge merkezi statüsünde geliştirmiş olduğumuz çözümler, bizim geleceği yakalamamızı ve bunun sonucunda da ulusal ve uluslararası ödülleri almamızı sağlıyor.

2018 yılında Amerika’daki ofisimizi faaliyete geçirdik. Akademik çalışmalarımız bugün itibari ile 18 üniversiteyle süregelen ortak Ar-Ge projeleri geliştirme, akademik yayınlar, geleceğe yönelik yeni teknolojileri, blok zinciri, yapay zeka, nesnelerin interneti, doğal dil ve görüntü işleme gibi teknolojiler ile çalışma yaparak, projeden ürüne, üründen müşterilerimiz için değere dönüştüren bir sürece imkan tanımaktadır. 2018 yılındaki yurtdışı ofis Amerika yapılanmasından sonra toplam ciromuz içerisinde yüzde 15 olan ihracat hacmimiz yüzde 23’e çıktı son üç sene içerisinde. Özellikle halka arzdan sonra da biz yurtdışında küresel bir yazılım şirketi olma hedefiyle bu ihracatı çok daha yukarıdaki bir noktaya çekmeyi hedefliyoruz” dedi.

Halka arz edilecek OBASE’in paylarının satışı eşit dağıtım yöntemiyle Borsa İstanbul’da gerçekleşecek

“Yıllık bileşik büyüme oranı yüzde 42 olarak gerçekleşti”

Şirketin sahip olduğu güçlü bilanço ve büyüme potansiyelinden bahseden Dal, “Son derece sağlıklı bir bilançoya sahibiz, 2019 ile Mart 2022 döneminde zaman zaman düşük maliyetli krediler kullanmamıza karşın her zaman nakdimiz kredilerimizden fazlaydı. Yani hep net nakit pozisyonuna sahip olduk ve aynı dönem içerisinde satışlarımızın yıllık bileşik büyüme oranı yüzde 42 olarak gerçekleşti. Bu büyümeyi tamamen iç kaynaklarımızdan sağladık” şeklinde konuştu.

“Toplamda 147 milyon TL’lik bir halka arz büyüklüğü gerçeklemiş oluyor”

Halka arzın ayrıntılarından bahseden Bülent Dal, “Şirketimiz, eşit dağıtım yöntemi ve Borsa’da satış yolu ile halka arz olacak. Burada 10 milyon 500 bin TL’lik sermaye artırımı, 3,5 milyon TL’lik ortak paylarının ihracından gelen ve toplamda 14 milyon nominal değer üzerinden bir halka arz söz konusu olacak. Halka arz fiyatımız 10,50 TL olarak tespit edilmiş durumda ve bu şekilde toplamda 147 milyon TL’lik bir halka arz büyüklüğü gerçekleşmiş oluyor. Halka arz sonucunda şirketimizin yüzde 30,77’lik bir kısmı halka açılmış olacak. Halka arzımıza, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası A.Ş. ile Ziraat Yatırım Menkul Değerler A.Ş., aracılık ediyor. Halka arzımız, 28 ve 29 Temmuz günlerinde gerçekleşecek. Yatırımcılar, aracı kurumları üzerinden halka arza ilişkin emirlerini bu günlerde saat 10.30 ila 13.00 arasında Borsa’ya göndererek halka arza katılabilecekler” dedi.

Halka arz edilecek OBASE’in paylarının satışı eşit dağıtım yöntemiyle Borsa İstanbul’da gerçekleşecek

Halka arz gelirleri nerede nasıl kullanılacak

Sözlerine devam eden Dal, “Halka arzdaki bizim ana hedefimiz, küresel bir yazılım şirketi olmak ve büyümek. Bu nedenle de halka arz gelirlerini daha hızlı bir şekilde küresel bir yazılım şirketine dönüşmek için kullanmayı hedefliyoruz. Son yıllarda ihracat oranımızı önemli ölçüde artırarak yüzde 22-yüzde 23 seviyelerine çıkardık. Ayrıca 2018 yılında Amerika Birleşik Devletleri ofisi ile küresel pazarın dinamiklerini yakından takip etmeye başladık. Halka arz ile elde edeceğimiz gelirin büyük bir kısmını yurtdışı satışlarımızı artırmak için kullanacağız. Bu çerçevede direkt olarak halka arz gelirinin yüzde 30-yüzde 35’i yurtdışı yatırımlarda, yüzde 25-yüzde 30’u yeni ürünlerin geliştirilmesinde, yüzde 10-yüzde 13,75’i insan kaynakları yatırımlarında, yüzde 10-13,75 ‘i yurtiçi satış ve Pazarlama faaliyetleri, kalan yüzde 15-yüzde 17,5’u ise şirket alımlarında kullanılmasını planlıyoruz” ifadelerine yer verdi.

Halka arz edilecek OBASE’in paylarının satışı eşit dağıtım yöntemiyle Borsa İstanbul’da gerçekleşecek

“Arzdan gelen rakamın önemli bir kısmını yurtdışında büyümeye ayıracağız”

Sözlerine devam eden Bülent Dal, “Gerek bilişim sektörü gerekse hizmet verdiğimiz sektörlerde dijital dönüşüm kaynaklı veriye dayalı rakamlarla yönetim yetkinliğini artıran çözümlere olan ihtiyacın büyüdüğü bir pazardan bahsediyoruz. Burada öyle bir büyüme söz konusu ki gerçekten ihtiyaç duyulan talebi karşılamak için hazır çözümler gerekiyor. OBASE Ar-Ge merkezinde yıllardır kendi geliştirmekte olduğumuz uçtan uca geniş bir ürün portföyü var. Biz bu talebi çok yüksek oranda karşılama potansiyeline sahibiz. Yurtdışında da döviz getiren hamlelerle ülkemizdeki karlılığımızı arttırarak hızla büyüyen sektörün içerisinde yer almaya devam edeceğiz. Arzdan gelen rakamın önemli bir kısmını yurtdışında büyümeye ayıracağız. Burada özellikle entelektüel sermaye önemli. Şirketimizin yüzde 30’undan fazlası 6 ila 26 yıl arasında bizimle birlikte çalışmakta olan ciddi bir geçmişten gelen ekip üyelerinden oluşuyor. Biz bu birikimi korumayı daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bugüne kadar ki bütün büyümelerimizi kendi öz kaynaklarımızla gerçekleştirdik. Bu çerçevede ürün portföyünün genişletilmesi, yeni pazarlara girilmesi veya faaliyet gösteren mevcut pazarlarda Pazar payının artırılmasını hedefliyoruz” dedi.

“Bu yolda bizimle devam etmek isteyecek çok sayıda yatırımcı olduğuna inanıyoruz”

Hem şirketimizi geliştirmek hem de Türkiye’den daha fazla yazılım ve teknoloji ihraç ederek yetişmiş iş gücünü ülkemizde tutmak istiyoruz diyen Bülent Dal, “Sektörümüzün büyüme hızı ve potansiyeli düşünüldüğünde bu yolda bizimle devam etmek isteyecek çok sayıda yatırımcı olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle özellikle geniş bir yatırımcı kitlesine sahip olabilmek için halka arzda eşit dağıtım yöntemi ile Borsa İstanbul’da yapmaya karar verdik. Yurtdışı kurumsal, yurtiçi kurumsal ve yüksek talep getiren yatırımcılara herhangi bir tahsisat yapılmayacağını belirtmekte fayda görüyorum” şeklinde konuştu.

Elyesa Karatepe - Cüneyt Sevindik

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Bu camide 433 yıldır ezan sesi hiç susmadı Aydın’ın Kuyucak ilçesinde bulunan ve kitabelerden yola çıkarak 1591 yılında yapıldığının tahmin edilen Şatır Ali Ağa Camii’nde 433 yıldır ezan sesi hiç dinmedi. Aydın’ın tarihine ışık tutan önemli yapılar arasında yer alan, sadece bir ibadethane olmanın ötesinde bölgenin tarihi ve kültürel kimliğinin bir parçası haline gelen Şatır Ali Ağa Camii, hem mimari zarafetiyle hem de kültürel önemiyle dikkat çeken bir ibadethaneler arasında yer alıyor. Yıllar içinde birçok olaya tanıklık etmiş ve bölge halkının sosyal hayatında önemli bir rol oynayan Şatır Ali Ağa Cami, aynı zamanda bölge halkının bir araya gelip ibadet ettiği, birbirleriyle kaynaştığı ve kültürel etkinlikler düzenlediği bir merkez olma özelliğini taşıyor. Geçmişten günümüze uzanan zengin bir geçmişe sahip olan Şatır Ali Ağa Camii bölgenin tarihi ve kültürel dokusunu yansıtıyor. Mimari açıdan incelendiğinde, Şatır Ali Ağa Camii geleneksel Osmanlı mimarisinin izlerini taşırken, kare planlı bir yapıya sahip olan cami dış cephesindeki sadelik ve zarafet dikkat çekiyor. Minaresi ise bölgenin karakteristik mimari özelliklerini yansıtıyor. İç mekanı geniş bir ibadet alanına sahip olan camii basit ancak etkileyici süslemelerle bezenirken, caminin mihrap ve minberi, o dönemin ustalarının işçiliğini yansıtan örnekler arasında yer alıyor. Bugün hala ayakta olan Şatır Ali Ağa Camii, geçmişin izlerini taşıyan ve gelecek nesillere aktarılan önemli bir miras olma özelliğini taşıyor. 2018 yılında başlatılan ve 2 yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından restore edilen tarihi ibadethane, ziyaretçilere hem estetik bir deneyim sunarken hem de Aydın’ın tarihine ve kültürüne dair önemli ipuçları veriyor. Çalışmaların ardından cami yepyeni bir görünüme kavuşan caminin son hali görenleri kendine hayran bırakıyor. "Tarihi camilerde ibadet etmek insana huzur veriyor" Aydın İl Müftüsü Hasan Güneş Şatır Ali Ağa Camii hakkında yaptığı değerlendirmede tarihi camilerde ibadet etmenin insana huzur verdiğini ifade ederek, "Camiler bir ülkenin İslam beldesi, yaşayan insanların da Müslüman olduğunun nişaneleridir. Camiler aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın yer yüzündeki nişaneleri olarak da zikredilmektedir. Dolayısıyla ecdadımız Peygamber Efendimiz’in uygulamış olduğu Medine-i Münevvere’ye gittiğinde ilk olarak cami inşa etmesi sebebiyle yerleştikleri yerlere ilk olarak cami inşa ediyorlar. Kuyucak’ta da bunun önemli örneği olan Şatır Ali Ağa Camii’nde görmekteyiz. Bu caminin 433 yıldır ibadete açık olduğu biliniyor. Hem ecdadımızın hem de bugüne kadar orada yaşayan kardeşlerimizin namazlarını kesintiye uğratmaksızın namazlarını burada deruhte ettiklerini gösteriyor, hem de ecdadımızın cami mimarisinin o dönemlerde nasıl olduğunu bize gösteriyor. Aynı zamanda İslam sanatının güzel bir örneğini caminin içerisinde görüyoruz. Bu tür tarihi camilerde ibadet etmek insana huzur veriyor. Ecdadımız da bu camilerde ibadet ederek bunu bize göstermişler. Biz de onlardan almış olduğumuz bu güzel mirası bu güne kadar getirdik, bundan sonra da nesillerimiz boyunca kıyamete kadar bu camilerimiz varlığını devam ettireceklerdir. Vakıflar Genel Müdürlüğü de bu bilinçle tarihi camilerin tekrar hayata kazandırılması, eski özelliklerini gün yüzüne çıkarmak için elinden gelen gayreti göstermektedir. Bununla birlikte Aydınımızın her ilçesinde buna benzer camimizin varlığını görüyoruz. Bize düşen iki husus var. Bunlardan birincisi bu camilerde bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da ibadetlerimizi yerine getirmek ikincisi de ecdadımızın bizlere bırakmış olduğu bu güzel eserlere sahip çıkmaktır" ifadelerini kullandı.
Ankara Doç. Dr. Solay: “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin kan ve vücut sıvıları yoluyla bulaştığını biliyoruz” Etlik Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği’nde görev yapan Doç. Dr. Aslı Haykır Solay, kene ısırması sonucu bulaş olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin kan ve vücut sıvıları yoluyla bir başka insana bulaşabileceğini dile getirdi. Uzmanlar, genellikle Mayıs ve Eylül ayları arasında ortaya çıkan ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı’nı (KKKA) insanları bulaştırabilen kenelerin, iklim değişikliği sonucu kene ısırması nedeniyle acil servise başvuran hasta sayısında artış olduğuna dikkati çekiyor. Özellikle Çorum, Yozgat, Tokat, Sivas, Giresun, Gümüşhane, Erzincan ve Erzurum hattında kene vakalarının yoğun şekilde görüldüğünü aktaran uzmanlar, dış ortamda çalışan vatandaşları ve piknikçileri keneye karşı önlem alma konusunda uyarıyor. Etlik Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği’nde görev yapan Doç. Dr. Aslı Haykır Solay, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, kenenin insan vücudundaki her yere tutunabileceğine vurgu yaparak, “Kene salyasında anestezik bir madde vardır ve bunu hissetmeyiz. Bu nedenle piknik, hayvan bakımı gibi riskli bölgelere giderken mutlaka uzun kıyafetlerin giyilmesi gerekir. Açık renkte ve vücudu örten kıyafetler giyilmeli. Mümkünse çizme değilse çorabın içerisine girecek şekilde ayakkabı giyilmeli. Riskli bölgelerde kesinlikle çıplak ayakla dolaşılmamalı. Orada bulunulan süre içerisinde koruyucu kıyafetler bulunacak ve zaman zaman da vücut kene var mı yok mu diye kontrol edilecek” diye konuştu. Riskli bölgelerden uzaklaştıktan sonra vücudun kontrol edilmesi gerektiğini belirten Solay, “Kene tespit ettiysek eğer ve vücudumuza tutunmamışsa kapalı bir kutuya koyup bertarafı sağlanmalı. Vücudumuzda kene görürsek kesinlikle elle çıkarmıyoruz. Başından tutularak çıkarılması lazım çünkü elle tutulduğu zaman kenenin parçalanma ihtimali var ve virüsü dışarı çıkarma ihtimali var” açıklamasında bulundu. Kene ısırması sonucu KKKA virüsünün ateş, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal, yaygın kas ağrıları ve kanama gibi belirtiler gösterdiğini söyleyen Solay, “Belirtilerin hepsinin birden olmasına gerek yok. Riskli teması olan ya da hasta bir kişiyle temas öyküsü olan bireyde bu belirtilerden herhangi birinin olması halinde mutlaka doktora başvurmalıdır. Kene tutması sonrası bu belirtileri ortalama 1 ila 3 günde bekleriz. Hastadan hastaya bulaştığında ise 5 ila 6 gündür ama bu süre 14 güne kadar uzayabilir. O yüzden bu hastaları 14 gün boyunca takip etmemiz lazım” dedi. Kene ısırması sonrası virüsün kan ve vücut sıvılarına temas yoluyla bulaştığına dikkati çeken Solay, şu uyarılarda bulundu: “Solunum yoluyla bulaş net olarak kanıtlanmamıştır ama kan ve vücut sıvıları yoluyla bulaştığını biliyoruz. Bu nedenle hasta kişilerin çıktılarına temas etmemek lazım. Bu şekilde bulaşan vakalar var. Hastalık geçildikten sonra virüs idrar yoluyla atılım 6 hafta devam etmekte bu nedenle hastaların kıyafetleri dezenfekte edilmeli, düzgün temizlenmeli. Girdiği tuvalet ayrı olmalı ve çamaşır suyuyla yıkanmalı.”
Antalya Yaralının yardımına koştular kaçan otomobilin altında kalmaktan saniyelerle kurtuldular Antalya’nın Manavgat ilçesinde kırmızı ışık ihlali yapan ve motosiklete çarpan otomobil sürücüsü, olay yerinden kaçarken, yaralı motosiklet sürücüsünün yardımına koşan vatandaşlar kaçan otomobilin altında kalmaktan son anda kurtuldu. Olay yerine gelen trafik ekipleri kaçan otomobil ve sürücüsünü bulabilmek için adeta dedektif gibi çalıştı. Polisler otomobili 2 sokak ileride terk edilmiş olarak buldu. Çevredeki güvenlik kameralarından belirlenen araç sürücüsü de karakola teslim oldu. Kaza, Aşağı Pazarcı Mahallesi Zübeyde Hanım Caddesinde meydana geldi. Alınan bilgiye göre, Doğu Garajı istikametinden İbrahim Sözen Caddesi istikametine seyir halindeki Mehmet Kemal Kılıç’ın kullandığı tescilsiz ve plakasız motosiklet, kırmızı ışık ihlali yaparak Zübeyde Hanım Caddesine çıkan Hüseyin Sarıkaya’nın kullandığı 07 LME 45 plakalı Tofaş marka otomobille çarpıştı. Çarpmanın şiddetiyle 25-30 metre sürüklenen motosiklet sürücüsü yaralanırken otomobil sürücüsü aracını yaralıya yardıma koşanların üzerine sürerek olay yerinden kaçtı. Yaralı motosiklet sürücüsü 112 sağlık ekiplerinin olay yerindeki müdahalesinin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. Tescili ve plakası olmayan motosiklet bağlanarak yediemin otoparkına çekilirken, motosiklet sürücüsüne yetersiz ehliyetten 6 bin 439 TL para cezası uygulandı. Trafik polisleri dedektiflere taş çıkarttı Olay yerine gelen Manavgat Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Büro Amirliği ekibi kaçan otomobili olay yerinde düşen plakasından ve patlayan lastiğinin izinden yola çıkarak 2 sokak ileride ara sokakta park halinde buldu. Çevrede güvenlik kamerası inceleyen trafik polisleri, araç sürücüsünü belirledikten sonra telefonla arayarak Cumhuriyet Polis Merkezine gelmesini sağladılar.
Erzurum Doğa severler için saklı bir güzellik; İspir Yedigöller Ovit Dağı’nın güney yamaçlarında bulunan İspir Yedigöller, küçüklü büyüklü tepelerin arasına dizilmiş 11 turkuaz renkli volkanik gölü ile Türkiye’de mutlaka görülmesi gereken eşsiz yerlerden birisi olarak ifade ediliyor. Erzurum Valiliği tarafından yapılan paylaşımda; yükseklikleri yaklaşık 4 bin metreyi bulan Kaçkar Dağları’nın güneyinde yer alan İspir Yedi Göller’in, iklim şartları ve doğal güzellikleriyle doğa turizmi için oldukça elverişli olduğu dile getirildi. İspir Yedigöller ile ilgili yapılan paylaşımda şu ifadelere yer verildi, “İspir’e 39, Erzurum’a ise 115 km uzaklıktadır. Genellikle göl bölgesine Moryayla üzerinden kuzeybatıya giden yol takip edilerek ulaşılmaktadır. Yedigöller’de kamp yapmak için en uygun zaman haziran ile ağustos ayları arasıdır. Volkanik yapıdaki Yedigöller’de; keklik, vaşak, çengel boynuzlu dağ keçisi, yaban ördeği, kırmızı benekli alabalık, porsuk, boz ayı, kara kartal, atmaca, dağ kargası, dağ engereği gibi ender bulunan hayvan türleri yaşamaktadır. Doğal bir kamp alanı olan göl bölgesinde tesis bulunmadığından kampçıların ihtiyaçlarını merkezi yerlerden karşılaması gerekmektedir. Lütfen alandan ayrılırken çevrenizdeki çöpleri toplayarak doğayı temiz bırakmaya özen gösterelim. Keyifli kamplar.” Erzurumlu doğasever Bülent Erkan yedi göllerin yaz sezonu açmaya hazırlandığını belirterek, “30 göller parkurunun sadece bir kısmı çifte göller ve yedi göller. 30 göller parkurunun diğerleri Yedigöl Köyü’nün Livasor vadisinde yer almaktadır. Aksu Vadisini oluşturan ana koldur. 30 göller parkurunun tamamını yapmak isteyenler Yedigöl Köyünün eski Salkin Yaylasında kamp atmak zorundadır. Diğer türlü sâdece yedi göller ve çifte gölleri yapabilir. Birlikte İspir’in doğasını Kaçkar Dağları’nın güneyini keşfedelim.” dedi.
Bursa İnsanlar tarafından şiddete uğramışlardı, emekliliğe ayrıldılar Türkiye’nin yer yerinden insanlara hizmet eden, daha sonrasında insan unsuru veya afet nedeniyle sakatlanan ve hastalanan hayvanlar, Bursa’daki Emekli Hayvanlar Çiftliği’nde kalan ömürlerini huzur içerisinde geçiriyor. Veteriner hakimler tarafından düzenli olarak sağlık kontrolü yapılan hayvanlar emeklilik hayatı sürüyor. Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) ve Her Eve Bir Pati Derneği (HEPAD) tarafından Bursa’da kurulan Emekli Hayvanlar Çiftliği’ndeki yardıma muhtaç hayvanlar, kalan günlerini huzur içerisinde geçiriyor. Orman yangınları, deprem bölgeleri gibi birçok afetzede hayvanların yanı sıra insanlar tarafından şiddete uğramış hayvanlar da veteriner hekimler tarafından tedavi edilmelerinin ardından, kalan yaşamlarında emekliliğe ayrılıyor. Tamamen bağışlarla yönetilen Emekli Hayvanlar Çiftliği, belirli gün ve saatlerde ziyarete açılarak çeşitli etkinlikler gerçekleştiriliyor. “Tüm canlıların iyi bir yaşam hakkı olduğunu savunuyoruz” Sadece sokak hayvanlarının değil, tüm hayvanların iyi bir yaşam hakkı olduğuna inandıklarını belirten HAYTAP Bursa Temsilcisi Ömer Semih Çelik, “Ev sahipliği yaptığımız ortalama 100’e yakın hayvan var burada. Bunların içinde at, eşek, inek ve tavuk gibi aklınıza gelebilecek her hayvan bulunuyor. Biz HAYTAP olarak kedi ve köpek değil bütün canlıların yaşama hakkı olduğunu savunuyoruz. Burası bir pilot bölge. Türkiye’de 3’üncüsünü Dalaman’da açtık. Bir de Osmaniye’de Emekli Hayvanlar Çiftliği var. Burada engelli hayvanların da yaşama hakkının olduğunu göstermek istiyoruz” şeklinde konuştu. Düzenli kontrol ve aşıları yapılıyor Çiftliğe gelen hayvanların uzman veteriner hekimler tarafından düzenli sağlık kontrolleri yapıldığını ifade eden Çelik, “Gelen dostlarımızın çoğu Manavgat yangınlarından ve deprem bölgesinden. Türkiye’nin her yerinden ihbarlar ile koruma altına alıyoruz. Burada emekli hayatı sürüyorlar. Zamanında köyde üzerine yük bindirilmiş bir eşek burada emeklilik hayatı yaşıyor. Düzenli olarak veteriner hekim tarafından kontrolleri ve aşıları yapılıyor. Tedavileri ve aşıları yapıldıktan sonra buraya alıyoruz. Genelde yangında yanan, deprem enkazından kurtarılan, insanlar tarafından hastalanmış, sakatlanmış ve yaşlanmış gibi sebeplerden dolayı terk edilen hayvanlar var. Biz onları yaşatmaya çalışıyoruz. İnsanlarda olduğu gibi onlarda da çeşitli hastalıklar var hepsini biz burada gücümüz yettiğince barındırmaya çalışıyoruz. 2018 yılında ilk burası kuruldu. Daha sonra Osmaniye ve şimdi de Dalaman’da 3’üncüsünü kurduk. Sayıların daha da artmasını umuyoruz” dedi.