MAGAZİN - 23 Ocak 2016 Cumartesi 16:28

Hikmet Barutçugil: Ebrunun sırrını keşfettim'

A
A
A
Hikmet Barutçugil: Ebrunun sırrını keşfettim'

TRT Türk’te yayınlanan “Büşra ve Kübra ile Tanıklar” programı geçtiğimiz hafta ünlü ebru sanatçısı Hikmet Barutçugil’i ağırladı.

Ebru sanatını sadece yurt içinde değil yurt dışında da önemli başarılarıyla adından söz ettiren sanatçının özel yaşamına da yer verildi. Hayat arkadaşı Füsun Barutçugil ve ağabeyi İsmet Barutçugil’in konuk olduğu programda, sanatı ve kendisi hakkında bilinmeyen anılar konuşuldu.

SANATI KENDİ KENDİME ÖĞRENDİM
Hikmet Barutçugil programda, ebru sanatına olan aşkını şöyle anlattı: “Aşk olunca meşk olur derler. Ben önce hat sanatına ilgi duydum. Eski örnekleri ararken onların zeminlerinde pervazlarında ebruyu gördüm. Bir aşktır gönlüme düştü. O yıllarda bu sanat bu kadar yaygın değildi, ebruyu kendi kendime öğrendim. Öğrendiklerimden aldığım hazzı başkalarıyla paylaşmak istedim. O tarihe kadar ebrunun nasıl yapıldığına dair kitap yazılmamıştı. Oturdum ve bu sanatın kitabını yazdım. 17 sene süren bir çalışma sonunda bir kitap ortaya çıktı. Hayatta öğrendiğim en önemli şeylerden biri de bilgi paylaştıkça bereketleniyor.”

YURTDIŞINDA MERAK ÇOK
İnternet üzerinden yurt dışındaki ebru meraklılarına ders veren Hikmet Barutçugil nasıl yaptığını şöyle anlattı: “Kitaplarım yabancı dillere tercüme edildi. İşe gönül verenler ufak bir ipucuyla değişik ufuk açabiliyorlar. İnternette ebrunun yapımıyla ilgili bir takım siteler kuruldu. Ben oralarda yaptığım eserleri paylaşıyorum. Osman Sınav ile Kapıları Açmak dizisinde şeffaf cam üzerinde hikâyeler anlattım. O dünyanın her yerinde çok büyük ilgi gördü. Rusya’da o tekniği yapan çok kişi var. Ebru UNESCO tarafından bir Türk sanatı olarak tescil edildi. Daha önce adı mermer kâğıdıyken “ebru” oldu. Çok şükür sanatımıza sahip olduk. Biz uluslararası olmak istiyorsak önce ulusal olacağız.”

SANAT TEKÂMÜL ETMELİ
Barut ebrusunu icat eden ve o günden bu yana deneysel çalışmalarıyla farklılık ortaya koyan Barutçugil, yeniliğe mesafeli olanlar hakkında şunları söyledi: “Yaradılışın temel prensibi tekâmüldür. İyi ki o çünkü insanoğlu cilalı taş devrine gelemeyecekti.Kur’an’ı Kerim’de çok sık geçen bir kelimedir tefekkür. Tefekkür sadece düşünmek değil, düşünerek fikir üretmek demektir. O zaman işte tekâmül oluyor. Bildiğimiz en eski ebru 1400’lü yıllara dayanıyor. O günden bu güne zaten değişiklikler olmuş. Sanat tekâmül etmek zorunda. Her yenilik tepkiyle karşılanıyor.”

SİMİT PARASIYLA EBRU ALINIRDI
Ebru sanatının zaman içinde kabul edildiğini ve değer gördüğünü ifade eden Barutçugil şunları söyledi: “Ebru cilt kapaklarında kullanılmış. Osmanlıya matbaa zaten geç geldi. Zamanla artan ilgiye göre üretim arttı. Düşünün ki kuruşa Mustafa Düzgünman 25 kuruşa ebru satıyordu. Bir simit 25 kuruştu. Bu yüzden tarihte hiçbir sanatçı ebruyu meslek edinmemiştir. Artan ilginin nedeni, bu sanatın içindeki dinamizmin açığa çıkması. Resim, gravür, fotoğraf gibi tekniklerden faydalanıyor. Ebru, soyut sanat alanına girdi, çerçevelenip asılıyor. Evrensel olmasının sırrı burada.”

YAPAN BİZ DEĞİLİZ YAPTIRAN VAR
Usta sanatçı ebru sanatının İslam mı yoksa Türk sanatı mı olduğu sorusuna ise şöyle cevap verdi: “Ebrunun iki yüzü var. Zahiri ve batini; yani görünen ve görünmeyen yüzü. Görünen yüzüyle batı sanatları içinde de yer alabilir. Para pul, şan şöhret duygularıyla da yapılır. Ama birde batini tarafı var ki orada ilahi güzellik arayışı var. O bakımdan da İslam sanatlarının içine girer. Eğer o yüzüyle ilgileniyorsanız, mermer şeklindeki görüntü suyunuzda çıkıyor. Bu sanata farklı açılardan bakanlar “tesadüfi sanat” diyorlar. Bu tabir doğru fakat yanlış anlamıyla kullanıyorlar. Tesadüfü ‘rastlantı’ olarak Türkçeleştirdiler. Rast kelimesinin sözlükteki anlamı “dost doğru olması gereken” demek. Bir manası da kader. İslam sanatların özündeki ilahi güzelliğin tecellisi. Sanat için söylenen çok güzel bir söz vardır. “Sanata küllünü vermezsen cüzzini alamazsın” Yani sanata her şeyini vermezsen onun küçük bir parçasını alamazsın. Sanatla uğraşanlar her şeylerini sanata verirlerse ondan küçük bir parça alırlar. Dedikodularla kaybedecek vakit yok. Sanatta gizli ne varsa ortaya çıkarılsın ki gelecek kuşaklara aktarılabilsin.”

EŞİMİ DE SANATA BULAŞTIRDIM
İşletmeci olan eşini 6 yıl yoğun ısrarları sonucu tezhip yapmaya ikna eden Hikmet Barutçugil; “Eşimi sanata ben bulaştırdım. Sabırlıydı, o yüzden tezhiple ilgilenebileceğini düşündüm. 6 yıl boyunca ısrar ettim. Başta cesaret edemiyordu. Sonunda ikna oldu. Çok da sevdi. Kubbealtı, Topkapı Sarayı gibi yerlerden eğitim aldı. Tabi işletmeciliğini de hiç bırakmadı. Evde beni işletiyor.”

FÜSÜN BARUTÇUGİL: İLK YILLAR HİKMET’İ ANLAMIYORDUM
Hayat arkadaşı Füsun Barutçugil ise sanatçı hakkında bilinmeyen özelliklerini programda izleyici ile şöyle paylaştı: “1984’te tanıştık ve kısa sürede de evlendik. İlk yıllarda sanatın ne olduğunu anlamıyordum. Çünkü işletme okumuştum. Sanatı için çok seyahat ediyordu bundan rahatsızdım. 1994’te Pakistan’da yapılacak büyük bir sanat festivaline gitmek istedi. Gelmem için bana da ısrar etti. Festivalde bütün ülkeler sırayla yürüyüş yaptılar. Acaba Türkiye’den kim var? diye merak ettim. Fakat Türkiye yoktu, çok üzüldüm. İleride Türk bayrağımızı yerde tozlu bir şekilde gördük. Bu beni çok etkilemiştir. Bir bayrağın yurt dışında yerde olması çok kötü bir durum. Yerdeki bayrağı ağlayarak silkeledik. Yıllar sonra kısmet oldu Türk bayrağını biz taşıdık. Hiç unutmam biz geçtiğimizde bütün stadyum ayağa kalkmıştı.”

Sanatçı eşi olmanın fedakârlık gerektiğini dile getiren Füsun Hanım sözlerini şöyle sürdürdü: “Zor tabi. Anlayabilmek gerekiyor. Onun benden farklı yaratıldığını Allah’ın ona bir lütuf verdiğini fark ettim. Şanslı olduğumu düşünüyorum. Anlayamadığım dönemlerde suskun kalmak bir destekse onu yapmaya çalıştım. Çok güzel tanıklıklarım oldu. Onlardan biri Londra’da yaşadığımız başarı. 250 sanatçı arasından Hikmet bey en iyisi seçildi. Onun yanında da bir tek ben vardım.”

AŞKINDAN 20 YIL BAMYA YEDİ
Füsun Barutçugil, evliliklerinde yaşadıkları esprili bir anıyı ise şöyle anlattı; “20 yıllık evliydik. Bir hikâye okumuştum ve bana çok romantik gelmişti. Bir eş kırk yıl boyunca eşinin hatırı için tuzlu kahve içmiş. Beyefendi’nin ölümünden sonra eşi mektupta gerçeği öğrenmiş. Bu hikayden çok etkilendim. Ertesi gün “böyle romantik erkek kaldı mı ?” diye söylenmeye başladım. Ben bamyayı çok severim. Bizim evde yirmi yıl boyunca her hafta iki defa yapılırdı. Ben sitem edince bir gün Hikmet Bey “aslında ben de bamyayı çok zor yiyorum ve yediğimde çok hastalanıyorum” dedi. “Peki neden yedin” diye sorunca bana “ama sen çok seviyordun” dedi. O zaman çok üzüldüm. Tabi 12 yıldır da eve bamya girmiyor. Bu hikayeyi bilenlerin sorduğu tek şey “hocam hala bamya yiyor musunuz?” oldu.”

AĞABEYİ İSMET: İLHAMI CAĞALOĞLU’NDAN ALDI
Akademisyen olan ağabeyi İsmet Barutçugil, programda kardeşini anlattı. Çocukluk anlarının ilk kez anlatıldığı programda o yılları şöyle anlattı: “Çocukluğumuz çok güzel geçti. Bahçeli bir evimiz vardı. Kardeşimin bahçede çok dinamik bir hayatı vardı. Ben ortaokulu bitirdiğim yıl İstanbul’da Fatih’te oturmaya başladık. Bir birimize çok yakın iki kardeştik. Biraz zevklerimiz farklıydı. Ben kitap okuyup ders çalışırdım kardeşim ise hayatı yaşayarak ve deneyerek yaşadı. Onun dersle pek ilgisi olmadı. İstanbul’da değişik semtlerde de oturduk. Cağaloğlu bize ilham veren bir yer oldu. Çünkü çevremiz hep tarihi bir doku içerisindeydi. Sultanahmet Camisi, Topkapı, Ayasofya gibi tarihi eserlere çok yakındık. O eserlerle kardeşim sanat tarihine ilgi duydu. Tezhip, hat, minyatür ve ebru gibi sanatlara karşı çok ilgiliydi. Sanatla ilgisi ilk defa tekstil desinatörlüğü ile başlamıştır.”

BAŞARISINA ŞAŞIRMADIK
“Kardeşim seyahat etmeyi, yeni şeyler denemeyi ve macerayı seven bir insan. Hayatında da sürekli arayışlar olmuştur. Bu seyahatlerinde sürekli gözlem yapar. Ben okuyarak öğrendim o yaparak yaşayarak öğrendi. Sanat estetiğe ve doğaya düşkündür. Başarısı bizi şaşırtmadı. Çünkü meraklı olmasının dışında başladığı bir şeyi sonuna kadar götürmesi var. Tanınması ve takdir edilmesi bizi mutlu ediyor.”  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ‘Sincan Roman Kahramanları Festivali’ sokaklarda renkli görüntüler oluşturdu Sincan Kaymakamlığı ile Sincan Belediyesi himayesinde ve Sincan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün katkılarıyla düzenlenen ‘Sincan Roman Kahramanları Festivali’nin ikincisini düzenlendi.Sincan Belediyesi, ‘Sincan Roman Kahramanları Festivali’nin ikincisini düzenledi. Düzenlenen festival kapsamında 2 bini aşkın 7-17 yaş aralığındaki Roman Kahramanları Korteji’nin bando takımı öğrencileri ilk olarak kurgu kitaplarından bazı kahramanların kılığına bürünerek esnafı ziyaret etti. Kitapların afişlerinin pankartı eşliğinde, kitapta yer alan kahramanların cümlelerini söyledi . Öğrenciler çeşitli kitapları esnafa hediye ederek, bu kitapların okunması için esnaftan söz istedi. Düzenlenen etkinlikle beraber edebiyat ve kitabın sokağa taşınması amaçlandı. İnsanlara kitaplar hatırlatarak, okuma kültürünün yaygınlaşmasına dikkat çekildi."Okumaya teşvik için tiyatro ve koro ile örnek bir Sincan oluşturacağız"Okumanın önemine dikkat çeken ve Sincanlıları okumaya teşvik eden Sincan Kaymakamı Levent Kılıç, "Sabah bana verilen bilgiye göre bu festival dünya rekoruymuş. Milli Eğitimi Müdürlüğümüz ile gurur duyuyorum. Kolay bir süreç değil bu. Trafiği tıkadık, yolları kapadık. Okumaya teşvik için tiyatro ve koro ile de örnek bir Sincan oluşturacağız. Kitap okuyarak uyanık ve Türk gençliğine layık olacağız" diye konuştu."Okuma alışkanlığını büyüklere de aşılamamız gerekiyor"Sincan’da okuma alışkanlığını küçüklerden ziyade büyüklere de tavsiye ettiklerini vurgulayan Kılıç, "Sincan’da 100 bin üzerinde öğrencimiz var. Okuma alışkanlığının sadece küçüklere değil büyüklere de aşılamamız gerekiyor. Çocukların sosyalleşmesi adına yaptığımız etkinliğe katılımınız için teşekkür ederim" şeklinde konuştu."Daha güzel etkinlikler yapacağız"Sincan’da daha kapsamlı ve daha farklı etkinlikler de düzenleyeceklerini ifade eden Sincan İlçe Milli Eğitim Müdürü Alican Kılıç ise, "Yaklaşık 1 saattir bir aradayız. Öğrenciler soğuk havaya rağmen kostümüyle bizlere farklı an yaşatıyorlar. Çocukluğumuza götüren kahraman rollerine büründüler. Kurum üst yöneticilerini ziyaret ettiler. Daha güzel etkinlikler yapacağız. Sabah makamımızda bulunan bu çocuklar belki de devlet büyüğü ile ilk kez yan yana gelme heyecanını bir daha yaşamayacak" ifadelerine yer verdi.Festival Direktörü Feray Koçak’tan edinilen bilgiye göre 45 okuldan 2 bin 230 öğrenci ve veliler ile birlikte toplamda 3 bin kişi Sincan sokaklarında renkli görüntüler oluşturdu. Festivalde konuk olarak Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Koray Üstün , Başkent Üniversitesi Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Aslı Aytaç ve Doç. Dr. Emine Tuğcu , Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Galip Çağ , Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yöneticileri yer aldı.
İstanbul Aksa Fotofest, 10. yılında sanatseverlerle bir araya geldi Aksa Enerji’nin hayata geçirdiği Aksa Fotofest, 10. yılında sanatseverlerle buluştu. 2015 yılından bu yana kesintisiz olarak düzenlenen etkinlik, "Sanatın Enerjisi" mottosuyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tarihini, doğasını ve insan hikâyelerini fotoğraf sanatıyla kayıt altına alıyor. Aksa Enerji toplumsal birlik ve gelişime hizmet eden sanatı toplumsal yatırımlarında önceliklendiriyor. Bu çalışmalarının önemli bir parçası olan Aksa Fotofest aracılığıyla 10 yıldır Kuzey Kıbrıs’ın yaşamı, tarihi, doğayı ve insan hikâyelerini fotoğraf sanatıyla kayıt altına alan Aksa Enerji, bu etkinliği bir yarışmanın ötesine taşıyarak kalıcı bir kültürel arşiv ve kolektif hafıza projesine dönüştürmeyi hedefliyor. 10. yıla özel anlamlı buluşma Bu yıl fotoğraf sanatçısı Altay Sayıl anısına düzenlenen Aksa Fotofest, 10. yaşını 600’ün üzerinde eserin katılımıyla taçlandırdı. Toplam 611 eserin titizlikle değerlendirildiği yarışma; Yaşam, Tarihsel Doku ve Anıtlar, Doğa, Serbest ve Spor olmak üzere beş farklı kategoride gerçekleştirildi. Lefkoşa’daki tarihi Saçaklı Ev’de düzenlenen ödül töreninde, 10. yıla özel olarak belirlenen 10 başarı ödülü sahiplerini bulurken; bu yıl ilk kez hayata geçirilen "Onur Hizmet Ödülleri" ile Kıbrıs fotoğraf sanatına yıllarca emek vermiş isimler onurlandırıldı. "Sanatın enerjisini geleceğe taşıyoruz" Aksa Enerji KKTC Santral Müdürü Şener Şentürk, Aksa Fotofest’in bir kültür markasına dönüşme yolculuğunu şu sözlerle özetledi: "Biz sanatı, toplumları bir araya getiren ve onlara ilham veren en güçlü enerji türü olarak görüyoruz. 10 yıldır aralıksız sürdürdüğümüz bu yolculukta, yalnızca fotoğraf sanatını desteklemekle kalmıyor, adamızın kültürel mirasını geleceğe taşıyan kolektif bir hafıza oluşturuyoruz. Sanatın enerjisiyle büyüyen bu bağın bir parçası olmak, bizim için en büyük gurur kaynağıdır." Aksa Fotofest Koordinatörü Zekai Altan ise etkinliğin sürdürülebilirliğine dikkat çekerek, "Aksa Fotofest’in 10 yıl boyunca kesintisiz devam etmesi, sanatın dönüştürücü enerjisine duyulan güvenin açık bir göstergesidir. Aksa Enerji’nin desteği, bir sponsorluk anlayışının ötesinde; kültür, sanat ve toplumla kurulan güçlü bir değer ortaklığıdır" dedi.