GÜNDEM - 04 Mart 2018 Pazar 02:04

Mahir Ünal açıkladı: FETÖ, Yavuz Sultan Selim'in kaftanını Amerika'ya götürmek istemiş

A
A
A
Mahir Ünal açıkladı: FETÖ, Yavuz Sultan Selim'in kaftanını Amerika'ya götürmek istemiş

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, Yavuz Sultan Selim Han'ın çamurlu kaftanını FETÖ'nün restorasyon bahanesiyle Amerika'ya götürmek istediğini buna kendisinin engel olduğunu açıkladı.

Ünal, "Kaftan da hilafetin bir nevi sembolüdür. Bu 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’ye gelirken o kaftanı giyip gelecekmiş. Bir de işin parantez içinde böyle bir hikayesi var. Bu da daha sonra ortaya çıktı" dedi.
AK Parti Sözcüsü Mahir Ünal, Kahramanmaraş’ta katıldığı programda FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in, hilafetin bir nevi sembolü olan Yavuz Sultan Selim Han’ın kaftanını 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’ye gelirken geleceğini öğrendikleri söyledi. 

Ünal, konuşmasında şunları kaydetti: 

"Yavuz Sultan Selim Han’ın sandukasının üzerinde hocası İbn-i Kemal’in kaftanı vardır. Yani çaldıran seferine giderken İbn-i Kemal’in atının ayağının atından Yavuz’un kaftanına çamur sıçrar. Ve biran İbn-i Kemal, tedirgin olur. Çünkü Yavuz Sultan Selim Han’ın celadeti çok yüksektir. Dolayısıyla derki, 'Hocam sizin atınızın ayağından sıçrayan çamur, bizim için nurdur’ der ve çamur sıçrayan kaftanını hocasına hediye eder. Ve bir de vasiyette bulunur. Derki, ‘Bu kaftanı öldüğümde sandukamın üzerine örtün.’ Bakanlığım döneminde ısrarla bu kaftanı Amerika’ya götürmek istiyorlar. Diyorum ki, bu kaftan Amerika’ya niye götüreceksiniz? Deniliyor ki, ‘Kaftan eskidi kumaş restoderlerine kaftanı restore ettirmemiz lazım. Ben de inat ettim bu kaftan Amerika’ya gitmeyecek. Burada kumaş restoderi bulun burada yaptırın. Amerika’ya göndermedik kaftanı. Sonra Amerika’ya neden götürmek istedikleri ortaya çıktı. Bu Pensilvanya’da ki, o kaftan aynı zamanda hilafeti temsil eder. Çünkü o seferde Memluklular’ı ve 3 tane büyük devleti ortadan kaldırmış ve hilafeti Yavuz Sultan Selim Han, İstanbul’a getirmiştir. Kaftan da hilafetin bir nevi sembolüdür. Bu 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’ye gelirken o kaftanı giyip gelecekmiş. Bir de işin parantez içinde böyle bir hikayesi var. Bu da daha sonra ortaya çıktı."  

Muhammet Özer
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa İstiklal Şairi Yıldırım’da anıldı Yıldırım Belediyesi, vefatının 89’uncu yıl dönümünde İstiklal Marşımızın yazarı Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’u anmak için panel düzenledi. Alev Alatlı Şehir, Düşünce ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen panelde Mehmet Akif Ersoy’un hayatı, düşünce dünyası ve edebi yönü ele alındı. Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği panele Prof. Dr. Alev Sınar Uğurlu, Yusuf Turan Günaydın ve Tahsin Yıldırım konuşmacı olarak katıldı. Panele katılan Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Mehmet Akif Ersoy’un ahlaki ve vicdani duruşuna dikkat çekerek; "Bugün burada, yalnızca bir şairi anmak için değil; bir ahlak duruşunu, bir vicdan sesini ve bir fikri mirası yeniden düşünmek için bir aradayız. Mehmet Akif Ersoy, sadece İstiklal Marşı’mızın şairi değil, kelimeleriyle milletini ayağa kaldırmış, kalemiyle çağına tanıklık etmiş, hayatıyla söylediklerinin bedelini ödemiş bir mütefekkirdir. Akif, şiiri estetik bir süs olarak değil; ahlaki bir sorumluluk olarak görmüştür. Onun için edebiyat, hakikatten bağımsız bir alan değildir. Sanatı, insanı uyandıran, toplumu silkelenmeye çağıran bir imkan olarak kavrar. Bu yönüyle Akif, yalnızca bir şair değil; ahlak filozofu, toplum eleştirmeni ve bir dava adamıdır" ifadelerini kullandı. Mehmet Akif Ersoy’un tutarlı bir yaşamı olduğuna dikkat çeken Başkan Oktay Yılmaz; "Onu farklı ve kalıcı kılan en önemli yönlerden biri de söz ile hayat arasındaki tutarlığıdır. Akif, yazdığını yaşayan nadir münevverlerdendir. Makamı, konforu ve suskunluğu tercih edebileceği halde; zor olanı, yalnızlığı ve bedel ödemeyi seçmiştir. Bugün Mehmet Akif’i anmak, yalnızca geçmişi hatırlamak değildir. Asıl sormamız gereken soru şudur: Akif bugün yaşasaydı, bize ne söylerdi? Muhtemelen yine çalışmayı, sorumluluğu ve fikri cesareti hatırlatırdı. Şikayeti değil, gayreti; taklidi değil, şahsiyeti; umutsuzluğu değil, mücadele etmeyi öğütlerdi" diye konuştu.