GENEL - 31 Ağustos 2008 Pazar 11:15

Padişah torunları Türkçe öğreniyor

A
A
A
Padişah torunları Türkçe öğreniyor

Osmanlı padişahlarından Sultan Beşinci Murad'ın İngiltere'de yaşayan torunu Ayşe Gülnev Muğla'nın Bodrum ilçesinde, çocuklarının Türk dilini ve kültürünü öğrenmeleri için çalışıyor.

Ayşe Gülnev Sultanın, yaşları iki ile sekiz arasında değişen 5 çocuğu, Bodrum'da hem tatil yapıyor hem de geçmişlerine ve kültürlerine ait bilgiler öğreniyor.

"İslamı anlamaları ve Türk kültürüne ısınmalarını istiyorum"

Osmanlı Hanedanı'nın hayattaki 17 sultanından biri olan Ayşe Sultan, dördü erkek biri kız tam beş çocuk annesi. Çocukların eğitimi ve terbiyesiyle yakından ilgilenen Ayşe Sultan, "Çocuklarımın kendi dinlerini ve kültürlerini İngiltere'de öğrenmeleri çok zor. Ben de bu zorlukların üstesinden gelmek için yaz aylarını Türkiye'de geçirerek onların hem İslam'ı anlamalarını hem de Türk kültürüne ısınmalarını sağlamaya çalışıyorum" diyor. 

Dünyaya hükmeden dedeleriyle gurur duyuyorlar

Üniversitede tarih ve politika okuyan ve Osmanlı tarihi dalında yüksek
lisans yapan Ayşe Sultan, Osmanlı tarihi ve ailesinin geçmişiyle ilgili bilgileri çocuklarına bizzat kendisi aktarıyor. İlk bilgileri annelerinden öğrenen ve Bodrum'da öğrenme sürecini devam ettiren çocuklar bir zamanlar dünyaya hükmeden dedeleriyle gurur duyuyor. Ayşe Sultan, çocuklarının daha detaylı bilgilerle donanmaları için biraz daha büyümeleri gerektiği kanaatinde.

Çocuklar Fenerbahçe ve Galatasaray hayranı

Futbolu çok seven ve hepsi birer fanatik olan çocuklar ay yıldızlı formalarında Semih, Nihat ve Arda gibi sevdikleri Türk futbolcuların isimlerini taşıyorlar. Sultan'ın büyük oğlu Ali, hem Fenerbahçe hem de Galatasaray hayranı. Altı yaşındaki kardeşi Tarık da futbolu çok seviyor ve o da bir Galatasaray fanatiği. Beş yaşındaki Cengiz'in en çok sevdiği şeyler ise şarkı söylemek ve yüzmek. Sultan'ın diğer çocukları ise üç yaşındaki Aliye ve iki yaşındaki Ziya. 

Alie yadigarları özenle saklanıyor

Ayşe Sultan'ın çocuklarıyla birlikte iki aydan beri kalmakta olduğu Yalıkavak beldesindeki yazlık ev, hanedan üyelerini gösteren resimler ve yağlı boya tablolarla donatılmış. Ayşe Sultan'ı babaannesine ait tarihi kıyafet ve boynundaki hanedan nişanı ile resmeden yağlı boya eser ilk bakışta hemen göze çarpıyor. Ayşe Sultan bu giysiyi halen gardırobunun bir köşesinde saklıyor. Sultan, bu esere ve küçük fotoğraflara bakarak geçmişini ve çocukluğunda yaşadıklarını hatırlıyor.

Villanın bakımını Hasan ve Emel Eskibay çifti üstlenmiş. Hasan Eskibay, Ayşe Sultan'ın çok iyi bir anne olduğunu ve çocuklarıyla yakından ilgilendiğini söylüyor. Ayşe Sultan'ın Türkiye'ye gelmekten çok mutlu olduğunu ve kısa sürede Türkçesini geliştirdiğini de ifade eden Eskibay, "Çocuklar da Türkiye'de olmaktan ve Türkçe öğrenmekten memnun. Biz de onlara yardımcı oluyoruz" diyor. 

Daha çok villada temizlik ve yemek işlerini üstlenen Emel Hanım da, çocukların Türk yemeklerini sevdiğini, günlerini, genellikle bahçede eğlenerek Türk geleneklerini öğrenerek, yüzerek ve çevreyi gezerek geçirdiklerini belirtiyor.

Çocuklar geleneksel lezzetleri, özellikle de Türk lokumu ve lokma tatlısını çok seviyorlar. Gün içinde villanın havuzunda eğlendikten sonra düzenli olarak Türkçe çalışan çocuklar, nesnelerin resimlerine bakarak isimlerini doğru biçimde telaffuz etmeyi öğreniyorlar. Annelerinin de katıldığı Türkçe dersleri onlar için çoktan eğlenceye dönüşmüş durumda. Ayşe Sultan çocuklarına Türkçe öğretirken kendisi de Türkçesini geliştiriyor.

İngilizce konuşurken rahat görünen Sultan, Türkçe konuşurken heyecanlanıyor ve "Çocuklar, Türkiye'yi çok seviyor. Türkçe öğretiyorum ve çocuklar da bana öğretiyorlar. Ancak maalesef Türkçem şu anda çok iyi değil" diyor. 

Ayşe Sultan, çocuklarla birlikte bütün yazı Bodrum'da geçirmekten büyük heyecan duyduğunu ve her sene en az iki ayı burada geçirmeyi planladığını söyledi. 

Bodrum ve çevresinde Türk tarihini ve kültürünü gösteren çok fazla tarihi eser olmadığını, bölgede daha ziyade antik Roma dönemini anlatan eserler olduğunu söyleyen Ayşe Sultan, İstanbul'dayken çocukları babaannesinin doğduğu Dolmabahçe daha sonra dedesinin doğduğu Çırağan Sarayı'na götürdüğünü ve çocukların bu yapıları çok ilginç bulduklarını ve çok mutlu olduklarını anlatıyor.

Senede bir ya da iki kez İstanbul'da yaşayan akrabalarını ve arkadaşlarını ziyaret ettiğini belirten Ayşe Sultan, geçen sene dedesi Ali Vasıb Efendi'nin naaşının İskenderiye'den getirildiği tören için bu sene de önce mayıs ayında F1 İstanbul yarışı, sonra da tatil için Türkiye'ye ikinci kez geldiğini ifade ediyor. 

İNGİLİZ KÜLTÜRÜ OSMANLI İZLERİNİ SİLEMEMİŞ

Doğup büyüdükleri İngiltere'de ailece edindikleri İngiliz kültürüne rağmen Osmanlı kültürünü unutmadıklarını anlatan Ayşe Sultan, "Ben doğduğumda, ailemin Türkiye'ye girmesi yasaktı. Türkiye'de kalmak ya da kalmamak gibi bir tercih şansımız yoktu. Babam, İngiltere'ye yerleşmişti. Bu yüzden çok fazla İngiliz kültürü edindik ancak bizlere, hep Osmanlı ve Türk olduğumuz ve bununla gurur duymamız gerektiği söylendi" diye konuştu. 

TÜRK VE MÜSLÜMAN OLARAK YETİŞSİNLER

Çocuklarını da her bakımdan bir Türk ve Müslüman olarak yetiştirmeye çalıştığını, ancak çocukların aile tarihi hakkındaki detaylı bilgileri öğrenmek için daha çok küçük olduğunu söyleyen Ayşe Sultan, şöyle konuştu: "Çocuklarımın hepsi İngiltere'de doğdu ve hepimiz İngiltere'de yaşıyoruz, çünkü eşim İngiliz. Ancak çocuklara geçmişleri ve aile tarihi hakkında mümkün olduğunca bilgi vermeye çalışıyorum. Bu benim için çok önemli. Geçmişleri ile gurur duymaları gerekir. Çünkü Osmanlı, tarihteki en büyük
ailelerden biri. Ailemin başardığı şey olağanüstü ve bununla inanılmaz gurur duyuyorum. Çocuklarımın da benim gibi hissetmesini istiyorum."

SELAHADDİN EFENDİ'YLE CUMA NAMAZI

Ayşe Sultan, yılın en az yarısını İstanbul'daki evinde geçiren babası Osman Selahaddin Efendi'nin kendilerini ziyaret ettiğini ve torunlarını Cuma namazına götürdüğünü söyleyerek, "Çocuklar burada dinlerini öğreniyorlar. Özellikle bu dönemde, İngiltere'de ve Batı'da Müslüman olmak çok güç" diye konuştu. İngiltere'deki işlerinden fırsat buldukça Yalıkavak'a gelen İngiliz eşinin çocukların Cuma namazına gitmelerini teşvik ettiğini belirten Ayşe Sultan, çocukların bir sonraki cumayı iple çektiklerini ve namaz öncesi dedeleriyle birlikte evde abdest almasını ve Cuma namazının nasıl kılınacağını öğrendiklerini söyledi.

Dedesinin, Galatasaray Lisesi mezunu olduğu için büyük bir Galatasaraylı olduğunu söyleyen Ayşe Sultan, şöyle konuştu: "Ben Galatasaray'ı tuttuğum için Ali de bu takımı tutması gerektiğini düşünüyor. Dedem, Osmanlı zamanında İstanbul'da yaşarken, Galatasaray'ın büyük bir fanatiğiydi. Ancak Çırağan Sarayı'nı terk ettiklerinde, evi Fenerbahce'ye çok yakınmış. Bu yüzden her iki takıma sempati beslermiş. Ancak Ali'nin en favori oyuncusu Semih, şu an Fenerbahçe'yi tutuyor ama ben Galatasaraylıyım." 

AÇIK HAVA VE YÜZMEK KEYİFLİ

Çocukların en büyüğü sekiz yaşındaki Ali, "Burada olmak çok hoşuma gidiyor çünkü farklı bir şey. İngiltere'de yaşadığımız yere sürekli yağmur yağıyor, bu yüzden güneşli ortamlar ve her gün yüzmek hoşuma gidiyor" dedi.

Ali ayrıca, en çok sevdiği futbolcu Fenerbahçeli Semih olduğu için Fenerbahçeli olduğunu ancak annesi desteklediği için Galatasaray'ı da tuttuğunu söyledi. Beş yaşındaki Cengiz de Türkiye'de bulunmaktan çok mutlu olduğunu, en çok hoşuna giden şeyin şarkı söylemek, yüzmek ve dedesiyle Cuma namazına gitmek olduğunu söyledi.

AYŞE SULTAN KİMDİR ?

Ayşe Gülnev Osmanoğlu, Sultan Beşinci Murad'ın beşinci kuşak, ayrıca babaannesi sebebiyle Sultan Mehmed Reşad ın dördüncü kuşak torunu. Dedesi Ali Vasıb Efendi, babaannesi Emine Mukbile Sultan ve dedesinin babası Ahmed Nihad Efendi 1924'de diğer hanedan üyeleriyle birlikte yurt dışına çıkarılmış. Babası Osman Selahaddin Efendi sürgünde iken 1940'da İskenderiye'de doğmuş. 

Dedesi Ali Vasıb Efendi Çırağan Sarayı'nda, Sultan Mehmed Reşad'ın torunu olan babaannesi Emine Mukbile Sultan ise Dolmabahçe Sarayı'nda doğup büyümüşler. Osman Selahaddin Efendi Londra'da eğitim gördü. Bayer firmasında finans direktörü olarak çalıştı. İngiliz asıllı Athena Hanımefendi ile evlenerek üç çocuk sahibi oldu: Ayşe Gülnev, Orhan Murad ve Selim Süleyman. 

Ayşe Sultan, İngiltere'de emlak sektöründe çalışan Nicholas Sutton ile evli. İngiltere'de politika ve tarih eğitimi aldı. Osmanlı tarihi dalında master yaptı. Geçtiğimiz mayıs ayında resmi olarak Türk vatandaşlığına kabul edildi ve Türk pasaportuna sahip olmanın mutluluğunu yaşadı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Başkan Vekili Özdemir: "Finike’nin ihtiyaçları doğrultusunda çalışmalarımızı yapıyoruz" Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Büşra Özdemir, Finike’de ziyaretlerde bulundu. Özdemir, portakal bahçesini gezerek ve üreticilerle bir araya geldi. Başkan Vekili Özdemir, Büyükşehir Belediyesi olarak Finike’nin öncelikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda çalışmalar sürdürdüklerini söyledi. Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Büşra Özdemir, Finike ziyareti kapsamında ilk olarak Finikeli üretici Salih Baysarı’nın portakal bahçesi ve portakal paketleme tesisini gezdi. Hasattan paketlemeye uzanan süreci yerinde inceleyen Büşra Özdemir, Finike portakalının bereketini, üreticinin gücünü ve bu toprağın değerini korumaya, desteklemeye devam edeceklerini söyledi. Partililerle bir araya da gelen Büşra Özdemir, Muhittin Böcek’i iki gün önce ziyaret ettiğini belirterek, "Finikeli hemşehrilerine çok selamı var. Büyükşehir Belediyesi’nin Finike’de hayata geçireceği projeler kaldığı yerden devam ediyor. Finike’nin ihtiyaçları doğrultusunda çalışmalarımızı yapıyoruz" dedi. "Ekiplerimiz Antalya’nın her noktasında büyük bir özveriyle çalışmalarını sürdürüyor’’ Başkan Vekili Özdemir, Büyükşehir Belediyesi olarak Muhittin Böcek’in hayata geçireceği plan ve projeleri aksatmadan sürdürdüklerini belirterek, "Ekiplerimiz Antalya’nın her noktasında büyük bir özveriyle çalışmalarını sürdürüyor. Finike’nin ihtiyaçları ve muhtarlarımızın talepleri doğrultusunda hizmetlerimiz tüm hızıyla sürecek" dedi.
Gaziantep Gaziantep’te 16 öğrenci icazet merasiminde hafızlık belgelerini aldı Gaziantep’te düzenlenen icazet merasiminde hafızlığını tamamlayan 16 öğrenci, dualar eşliğinde taç giyip hafızlık belgelerine kavuştu. İl Müftülüğüne bağlı Kur’an kurslarında öğrenim gören ve hafızlığını tamamlayan 16 kız öğrenci için icazet merasimi düzenlendi. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı Şahinbey Müftülüğü Nazire Eruslu Kur’an Kursunda düzenlenen merasim Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Merasimde, hafız öğrenciler de Kur’an-ı Kerim’den süreler okudu. Ardından kursların faaliyet ve başarılarını anlatan sinevizyon gösterimi katılımcılara izletildi. Açılış konuşmasını yapan İl Müftü Vekili Şakir Aktaş, hafızlık sürecinin önemine vurgu yaparak, hafız öğrencileri ve ailelerini tebrik ederek emeği geçen herkese teşekkür etti. Şahinbey İlçe Müftüsü Mehmet Arslaner de, "Hafızlığı bitiren öğrencilerimizin mutluluğuna ortak olduk. Nazire Eruslu Kur’an kursumuzda hafızlığını bitiren 16 öğrencimiz ile hazırlık eğitimini tamamlayıp hafızlık eğitimine başlayan 11 öğrencimiz için program düzenledik. Öğrencilerimize başarılar diliyor, onlara emek veren çok kıymetli kurs idaremize ve Kur’an kursu öğreticilerimize teşekkür ediyoruz" diye konuştu. İlahilerin seslendirildiği merasimde öğrencilerin gösteri ve sunumları sonrası hafızlığını bitiren öğrenciler ile hafızlığa yeni başlayan öğrencilere hediye takdimi gerçekleşti. Taç giyme töreninde duygusal anlar Merasimin en özel bölümü olan taç giyme anlarında, öğrencilerin aileleri sahneye çıkarak evlatlarına eşlik etti. Hafız kızlara, babaları tarafından hem taç giydirildi hem de güller takdim edildi. Protokol üyeleri de öğrencileri tek tek tebrik etti. 16 öğrenci hafızlık belgesini aldı İcazet merasiminde hafızlığını tamamlayan 16 öğrenciye belgeleri takdim edilerek hafızlık süreçleri resmen taçlandırıldı. Programda büyük bir coşku ve gurur yaşandı. Merasime, İl Müftü Vekili Şakir Aktaş, İl Müftü Yardımcısı Aziz Aktan, Şahinbey İlçe Müftüsü Mehmet Arslaner, okul müdürleri, Kur’an kursu öğreticileri, öğrenci velileri ve öğrenciler katıldı.
Ankara TBMM Başkanı Kurtulmuş, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı Woo Wonshik ile görüştü TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Geçen yıl anayasaya aykırı olarak ilan edilen sıkıyönetim karşısında Meclisi toplayarak, milli iradeye sahip çıkarak, Meclisin etrafını askeri tanklarla çevirmiş olmalarına rağmen o yasayı kabul etmediniz, reddettiniz ve sıkıyönetimin gerçekleşmesine müsaade etmediniz. Bu tarihi liderliğiniz dolayısıyla tebriklerimi ifade etmek isterim" dedi. Kurtulmuş, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı Woo Wonshik ile görüştü. Kore Cumhuriyeti’nde geçen yıl sıkıyönetimin ilan edilmesine ilişkin Kurtulmuş, "Sizi bir kez daha tebrik etmek isterim. Güney Kore tarihi bakımından fevkalade önemli bir liderliğe imza attınız. Geçen yıl anayasaya aykırı olarak ilan edilen sıkıyönetim karşısında Meclisi toplayarak, milli iradeye sahip çıkarak, Meclisin etrafını askeri tanklarla çevirmiş olmalarına rağmen o yasayı kabul etmediniz, reddettiniz, sıkıyönetimin gerçekleşmesine müsaade etmediniz. Bu tarihi liderliğiniz dolayısıyla tebriklerimi ifade etmek isterim" dedi. Demokrasi dışı güçlerin milli iradeye müdahalesiyle çok kez karşılaşmış olan bir ülke olarak bu liderliğin ne kadar önemli olduğunu gayet iyi anladıklarını dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Bizler 75 yıllık çok partili siyasi hayatımızda beş kez darbeyle, bir kez de darbe teşebbüsüyle karşılaşmış olan bir milletiz. Biraz sonra ziyaret edeceğiz. Benzer bir durum bizde de gerçekleşti. 2016 yılının 15 Temmuz gecesinde FETÖ’cü terör çetesi Meclisi de kuşatarak, yukarıdan silahlarla bombalayarak milli iradeyi durdurmak istedi. Aynen sizin yaptığınız gibi o zamanki Meclis Başkanımızın riyasetinde milletvekili arkadaşlarımız bir araya gelerek bu demokrasi dışı saldırıya karşı yekvücut olarak mücadele etti ve milletimiz kazandı." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kısa bir zaman önce Kore Cumhuriyeti Devlet Başkanı Lee Jae Myung’ı Türkiye’de ağırladığını dile getiren Kurtulmuş, "Fevkalade güzel, üst düzey bir görüşme gerçekleşti. Çok sayıda anlaşma karşılıklı olarak imzalandı. Şimdi bu anlaşmaların karşılıklı olarak meclislerimizden geçirilmesiyle ahdi zeminin sağlanması Türkiye-Güney Kore arasındaki ilişkilerin çok daha güçlenmesine vesile olacaktır" ifadesini kullandı. Hükümetler arasındaki bu iyi ilişkileri, parlamentolar tarafından da destekleme arzusunda olduklarını ifade eden Kurtulmuş, dostluk gruplarının, ihtisas gruplarının karşılıklı ziyaretlerinin ve özellikle uluslararası asamblelerdeki Türk ve Kore Cumhuriyeti heyetlerinin yakın çalışmasının iki parlamentoyu daha da yakınlaştıracağını vurguladı. Gelecek dönemde Asya’nın önemli güç merkezlerinden birisi olacağını belirten Kurtulmuş, "Türkiye olarak Asya ile ilişkilerimize önceki dönemlerden daha fazla önem atfediyoruz. Özellikle 2019’dan itibaren başlatılan ‘Yeniden Asya girişimi’yle Asya’daki bütün ülkelerle ilişkilerimizi çok daha ileri noktaya götürmek istiyoruz. Kaldı ki Güney Kore, Asya’daki bizim en önemli müttefiklerimizden birisidir. Hem tarihi ve kültürel yakınlığımız hem de Asya’daki ikinci ticaret ortağımız olması bakımından Güney Kore bizim için çok önemlidir. Aynı şekilde biz de kan kardeşi olarak Güney Kore için çok önemli olduğumuzu biliyoruz. Bu dostane ilişkileri çok daha ileri noktalara taşımak mümkündür" şeklinde konuştu. Türkiye’nin ve Kore Cumhuriyeti’nin dünya çapında fevkalade deneyimli şirketlerinin bulunduğuna işaret eden Kurtulmuş, "Her iki ülkenin karşılıklı yatırımlarının artırılmasının ötesinde, özellikle Türkiye’nin etkisinin fevkalade büyük olduğu Orta Asya ve Afrika’da da Güney Kore ile müşterek iş birliği yapmaya hazır olduğumuzu ifade etmek isterim. İki ülke arasındaki kapasite fevkalade önemli iş birliklerine de müsaittir. Özellikle bilim, teknoloji, inovasyon ve yüksek teknolojiler alanında iş birliği yapabilecek çok güçlü insan gücüne ve teknolojik altyapıya sahip olduğumuzu belirtmek isterim" diye konuştu. Filistin davası konusunda Kore Cumhuriyeti’nin tutumunu takdirle karşıladıklarını ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Filistin’in masum ve mazlum halkına karşı destek olunması, yardımların gönderilmesi ve onların içinde bulunduğu zor durumdan kurtarılması konusundaki tavrınızı olumlu bulduğumuzu ifade etmek isterim. Yine aynı şekilde Filistin meselesinde iki devletli çözümden yana tavrınız da takdire şayandır. Ümit ederim ki bu doğru tavrımızı, doğru istikamette ilerleyen tavrınızı en kısa süre içerisinde Filistin devletini resmen tanıyarak olgunlaştırırsınız. En son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çerçevesinde 11 Batılı ülke Filistin’i tanıdı. Asya’nın büyük güçlerinden birisi olan Güney Kore’nin de tanınmasıyla birlikte çok güçlü bir destek verilmiş olur. Böylece Güney Kore olarak tarihin doğru tarafında durduğunuzu bütün dünyaya ilan etmiş olursunuz" Wonshik, iki ülke arasında tarihi bağların bulunduğuna işaret ederek, Kore Savaşı’nda Türkiye’nin 20 binden fazla asker göndererek Kore Cumhuriyeti’nin özgürlüğünü ve demokrasisini korumaya yardım ettiğini söyledi. Wonshik, Ayla filminde olduğu gibi Türk askerlerinin sadece savaşmadığını, savaş yetimleri için Ankara Okulunu kurduğunu, yetimlere bakarak eğitimler verdiğini anlatarak, Kore Cumhuriyeti halkı olarak buna karşı minnettar olduklarını ifade etti. Wonshik, 6 Şubat 2023’te Türkiye’nin yaşadığı deprem felaketi sırasında Kore Cumhuriyeti hükümeti ve halkının da hızla yardıma koştuğunu dile getirdi. Geçen sene aralık ayında Kore Cumhuriyeti’nde sıkıyönetim ilan edildiğini ve halkın Meclise koştuğunu, milletvekillerinin hızla Meclise geldiğini anlatan Wonshik, anayasaya uygun bir şekilde bu sıkıyönetimi iptal etmeye çalıştıklarını ifade etti. Görüşmede, NATO PA Türk Delegasyonu Başkanı AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye-Kore Cumhuriyeti Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyeleri AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, MHP Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, AK Parti Karabük Milletvekili Cem Şahin, AK Parti Ankara Milletvekili Kurtcan Çelebi, CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, Türkiye’nin Seul Büyükelçisi Murat Tamer yer aldı. Kurtulmuş ve Wonshik, daha sonra FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi sırasında bombalanan Meclis’teki alana karanfil bıraktı. TBMM Genel Kurul Salonu’nu ziyaret ederek milletvekillerini selamlayan Kurtulmuş ve Wonshik, bir süre Genel Kurul çalışmalarını takip etti.
Bartın Dijitalleşmenin medya, pazarlama, eğitimce ekonomiye etkileri anlatıldı Bartın Üniversitesinde (BARÜ) düzenlenen sempozyumda dijitalleşmenin medya, pazarlama, eğitim ve ekonomi üzerindeki çok boyutlu etkileri disiplinlerarası bakışla anlatıldı. Bartın Üniversitesi (BARÜ) Bartın Meslek Yüksekokulu tarafından "Yeni Medya, Yeni Pazarlama: Dijital Çağın Dinamikleri" başlığıyla çevrim içi bir sempozyum düzenlendi. Etkinliğin açılış konuşmasını BARÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akkaya yaptı. Dijital çağda üniversitelerin rolünü Rektör Prof. Dr. Ahmet Akkaya, "Günümüz çağında yeni medya etkileşimin ve hızın merkezde olduğu yeni bir iletişim kültürüdür. Bu kültür düşünme biçimlerimizi, üretim anlayışımızı ve ekonomik ilişkilerimizi etkilemektedir. Bu noktada üniversitelerin temel sorumluluklarından biri de geçmişin birikimini dijital çağın gereklilikleriyle harmanlayabilen, değişen dünya şartlarına uyum sağlayabilen dijital yetkinliklere sahip bireyler yetiştirmektir. Bu sempozyum öğrencilerimizin dijital dönüşümü akademik ve uygulamalı boyutlarıyla değerlendirmesine, güncel gelişmeleri alanın uzmanlarından takip etmesine ve üniversite-sektör-toplum etkileşiminin güçlenmesine önemli katkılar sunacaktır" dedi. Dijitalleşmenin medya, eğitim ve ekonomiye etkileri Sempozyumun oturum başkanlığını Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesinden Prof. Dr. Barış Bulunmaz yaptı. Prof. Dr. Bulunmaz, "Dijital Medya ve Kültürel Dönüşüm" başlıklı değerlendirmesinde yeni medyayı ve gelişim sürecini anlatarak dijital platformların toplumsal değerler ve kültür üzerindeki dönüştürücü rolünü ele aldı. Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulundan Doç. Dr. Yasemin Bilişli, "Yapay Zekâ Çağında Influencer Ekonomisi: Dijital Güvenin Anatomisi" başlıklı sunumunda influencer ekonomisinin evriminin yapay zekâ destekli içerik üretimiyle yaşadığı dönüşümü aktardı. Bağımsız araştırmacı Dr. Hakan Öngören, "Yeni Eğitim ve Dijital Vatandaşlık" başlığı altında dijitalleşen dünyada eğitim modellerinin değişimini, dijital vatandaşlık bilincini, 21. yüzyıl becerileri ve öğretmenin rolünü anlattı. "Yapay Zekâ Pazarlaması" konusunda Iğdır Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Dr. Öğr. Üyesi Barış Armutcu, kişiselleştirilmiş pazarlama stratejileri ve otomasyon uygulamalarının günümüz pazarlama anlayışını nasıl dönüştürdüğünü örneklerle açıkladı. Son olarak Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Dr. Öğr. Üyesi Nazlıcan Dindarik ise "Dijital Dönüşüm Çağında Akıllı Lojistik ve Tedarik Zinciri: Yeni Medyanın Etkileri" başlıklı konuşmasında yeni medya ve dijital teknolojilerin lojistik ve tedarik zinciri yönetiminde getirdiği yeniliklerin akıllı sistemlerde sunduğu katkılara dikkat çekti. Dijital çağın dinamiklerine ilişkin disiplinler arası bir bakış sunan sempozyum, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.
İstanbul Sedef Güler cinayeti davasında tutuklu sanık: "O anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım" Büyükçekmece’de denizde elleri ve ayakları bağlı, halıya sarılı halde cansız bedeni bulunan Sedef Güler’in öldürülmesine ilişkin 3 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi. Tutuklu sanık Yavuz Güngör, "Ben hiçbir şey yapmadım o anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım, uyandığımda o kadın ölmüştü" dedi. Büyükçekmece Mimar Sinan Sahili’nde 7 Haziran 2024 tarihinde denizde elleri ve ayakları bağlı, halıya sarılmış ve ağırlık bağlanmış şekilde bir kadın cesedi bulunmuştu. Hayatını kaybeden kadının 24 yaşındaki Sedef Güler olduğu tespit edilerek 3 sanık hakkında iddianame düzenlenmişti. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanıkların yargılanmasına devam edildi. Duruşmada, tutuklu sanıklar Fırat Baykara ve Yavuz Güngör ile Sedef Güler’in müşteki annesi Gülizar Sezer, müşteki abla Sevda Güler ve tarafların avukatları hazır bulundu. "Sanıkların hepsinden şikayetçiyim" Duruşmada beyanda bulunan müşteki anne Gülüzar Sezer, "Bana atılan iftiraların hiçbirini kabul etmiyorum. Sanıkların hepsinden şikayetçiyim" dedi. Müşteki abla Sevda Güler ise, "Ben ve kardeşim uyuşturucu kullanmadık" diye konuştu. "Yavuz aradığı zaman bana birisinin öldüğünü söyleseydi asla o eve girmezdim" Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Yavuz Güngör, "Ben hiçbir şey yapmadım o anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım, uyandığımda o kadın ölmüştü. Tekrar cezaevine girmemek için böyle bir şey yaptım. O an için ne yapacağımı bilemedim ama maktule zarar vermek istemedim" ifadelerini kullandı. Tutuklu sanık Fırat Baykara ise savunmasında, "Olayın en başından beri benim suçsuz olduğum belli. Sevda başından beri bir şeyleri gizliyor. Bu olayda en zayıf halka benim. Benim üstüme oynanmaya çalışılıyor. Ben Yavuz dahil olmak üzere dosyada adı geçen kimseyle telefon bağlantısı kurmadım. Yavuz aradığı zaman bana birisinin öldüğünü söyleseydi asla o eve girmezdim" diye konuştu. Müşteki anneden sanığa: Kızıma iftira atamazsın Sanık Fırat Baykara’nın savunması üzerine söz olan müşteki anne Sezer, "Çocuklarıma iftira atamazsın’ diyerek sanıklara tepki gösterdi. Bunun üzerine anne ve sanık Baykara arasında tartışma çıktı. Yaşanan gerginlik sonrası mahkeme duruşmaya ara verdi. Duruşma ertelendi Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmederek, eksik hususların giderilmesi için duruşmayı erteledi. İddianameden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Fırat Baykara, Yavuz Güngör ve Yiğit Hüseyin Ayvalık şüpheli sıfatıyla yer aldı. İddianamede denizde cansız bedeni bulunan Sedef Güler’in halıya sarıldığı, ellerinin koli bandı, ayaklarının ise zincir ve dambıl ile bağlandığının tespit edildiği belirtildi. Sedef Güler’in cansız bedeninin sarılı olduğu halı üzerinde halı yıkama fabrikası etiketi bulunduğu da iddianamede aktarıldı. Polis ekiplerince etiketteki firmaya gidildiğinde halının Zafer E. isimli kişi tarafından verildiği ifade edildi. Emniyet güçleri tarafından ifadesi alınan Zafer E. emlak işi yaptığını söyleyerek halının bulunduğu evi Fırat Baykara’ya kiraladığını anlattı. Halının bulunduğu evin Baykara tarafından kiralandığı ve Yavuz Güngör isimli sanık ile beraber kullanıldığı da soruşturma aşamasında tespit edildi. Yapılan incelemelerde 4 Haziran günü bir şahsın araç ile Sedef Güler’i Yavuz Güngör’ün kızı ile birlikte yaşadığı ikamete bıraktığı iddianamede belirtildi. Burada Sedef Güler ile Yavuz Güngör’ün kızı Y.H.G. arasında tartışma çıktığı ve Yavuz Güngör’ün Sedef Güler ile beraber Fırat Baykara adına kiralanan eve gittiği kaydedildi. Fırat Baykara’nın sonradan eve geldiği iddianamede açıklandı. Yavuz Güngör ve Fırat Baykara’nın Sedef Güler’i tespit edilemeyen bir nedenden dolayı burada öldürdükleri, cesedi yok etmek için plan yaptıkları ve bir gün sonra buluşmak üzere evden ayrıldıkları iddianamede aktarıldı. Sanıkların 6 Haziran’da tekrar buluştukları ve maktulün cesedini koyacakları valizi, zinciri ve ağırlığı aldıkları da iddianamede ifade edildi. Yavuz Güngör ve Fırat Baykara’nın Sedef Güler’in ellerini koli bandı ile bağladığı, halıya sardığı, ayaklarını zincir ve dambıl ile bağlayıp Mimar Sinan Köprüsü’nden aşağıya attıkları da iddianamede kaydedildi. Baykara’nın daha sonra polise giderek "Yavuz beni Gürpınar’da bulunan ikametine çağırdı. Eve gittiğimde hareketsiz yatan bir kadın gördüm, kontrol ettim, yaşam belirtisi yoktu. Polise haber vermek istediğimde Yavuz Güngör bana silah çekti. Nalburdan zincir ve ağırlık aldıktan sonra kadını halıya sardık. 7 Temmuz günü ise Büyükçekmece sahil tarafına gittik. Cesedi köprü üzerinden suya attık" dediği iddianamede ifade edildi. İddianamede, Yavuz Güngör’ün Yiğit Hüseyin Ayvalık aracılığıyla Yunanistan’a gönderildiği ancak daha sonra bir şekilde ülkeye iadesi sağlandığı ve Güngör’ün Edirne’de yakalandığı belirtildi. Sedef Güler’in Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan otopsi işleminin sonucunda ölüm nedeninin belirlenemediği belirtildi. Öte yandan Adli Tıp Kurumu 1 İhtisas Dairesi’nin incelemesinde maktulün kanında uyuşturucu madde bulunduğu, ölümünün uyuşturucu, uyarıcı madde sonucu meydana gelmiş olabileceği ancak baş, boyun bölgesinde ileri derecede çürüme nedeniyle yumuşak dokularında ayrıntılı analiz yapılamadığı yönünde değerlendirme yapıldı. İddianamede Fırat Baykara ve Yavuz Güngör’ün ‘nitelikli kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edildi. Yiğit Hüseyin Ayvalık’ın ise Yavuz Güngör’ün yurt dışına kaçmasına yardım etmesi gerekçesiyle ‘suçluyu kayırma’ suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapsi istendi.