EKONOMİ - 26 Kasım 2020 Perşembe 15:07

Patentin büyümeye katkısı 'geometrik' yansıyor

A
A
A
Patentin büyümeye katkısı 'geometrik' yansıyor

Düzenlenen ‘Kamu Üniversite Sanayi İşbirliğinde Patentler ve Patentlerin Ticarileştirilmesi Paneli'nde, hizmet verdikleri sektörlerde ürün geliştirme faaliyetlerini ihtiyaçlara cevap vermek ve ticarileşme eksenin de yürüten şirketler, yapmış oldukları çalışmaların karşılığını geometrik büyüme şeklinde aldığına işaret edildi. Biontech patentle 1 yılda 5 kat büyürken, şirket değerinin ise orta vadede 100 milyar doları bulacağı kaydedildi.

Adres Patent’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen ‘Kamu Üniversite Sanayi İşbirliğinde Patentler ve Patentlerin Ticarileştirilmesi Paneli’nde şirket varlıklarında; patent, faydalı model, marka ve tasarım gibi maddi olmayan mal varlıklarının önem kazandığına işaret edildi. Türkiye’nin 2029 yılına kadar 1 milyon patent hedefine ulaşması adına kamu-üniversite ve sanayi iş birliklerinin daha fazla pekiştirilmesi adına neler yapılması gerektiği masaya yatırıldı. Adres Patent Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ali Yüksel’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen panele; Denizli Bilim Sanayi Ve Teknoloji İl Müdürü Sefa Gökalp, Uşak Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Gümüş, Pamukkale Teknokent Genel Müdürü İlyas Yılmazyıldız, Zafer Teknopark A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Tuğrul Kandemir, Pamukkale Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Mesut Aydınlı, Pamukkale Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Öğretim Üyesi Ahmet Koluman, Afyon Kocatepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Tayfun Uygunoğlu, Uşak Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Doç. Dr. Şefik Baran, Deka Tekstil A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Derici ve Türkiye Patent Hareketi Başkanı Av. Ali Çavuşoğlu katıldı.

Panelin açılış konuşmasını yapan Adres Patent Yönetim Kurulu Başkanı Ali Yüksel, Türkiye'de 1 milyon patent hedefinin ekonomik katma değer açısından önemli bir yere sahip olduğuna işaret ederek, özellikle geliştirilen buluşların ticarileşme süreçlerine ağırlık verilmesi gerektiğini söyledi. Ticarileşme konusunun patentin olmazsa olmazları arasında yer aldığına dikkat çeken Yüksel, “Ticarileşme patentin olmazsa olmazı, bir parçası. Çünkü patent kenarda bırakılmak üzere alınmaz. Bir teknolojiyi, teknolojik gelişmeye hedeflemelidir” dedi. Biontech firmasının toplamda patenlerle büyüyen bir şirket olduğuna dikkat çeken Yüksel, “Türk bilim insanları tarafından kurulan Biontech firması aşı çalışmalarında önemli mesafeler kaydetti. Patent çalışmaları ve ihtiyaca göre ticarileştirdiği ürünlerle şirket, Amerikan borsasındaki hisse başı değerini 5 kat artırmış durumda" diye konuştu.

"2 milyon dolarlık ihracat anlamına geliyor"
Ekim ayında Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı tarafından açıklanan bir rapordan bahseden Yüksel, “Üniversiteye yaptırılan bu çalışmada 1 patentin niteliğe göre ihracata katkısının ortalama değerinin 2 milyon dolar olduğuna yer veriliyor. Gerek kilogram başı ihracatın artması gerekse milli gelirin yükseltilmesi açısından bu son derece önemli bir konu. Bu bağlamda patentli ürünlerin ihracatta daha fazla yer alması gerekiyor. Bu kapsamda, gerek Denizli gerek Afyon gerek Kütahya gerekse Uşak için her bir patentin 2 milyon dolar ihracat anlamına geldiğinin altını çizmemiz gerekiyor” dedi.

Ar-Ge ve Tasarım merkezlerimizde yapılan projeler sonucu ortaya çıkacak yeni buluşların, yeni ürünlerin ve bu ürünlere alınan patentlerin de artmasıyla birlikte Denizli’nin 2023 hedeflerine daha kolay bir şekilde ulaşacağına işaret eden Denizli Bilim Sanayi Ve Teknoloji İl Müdürü Sefa Gökalp, “Çünkü, patentler, Ar-Ge ve tasarım merkezlerinde yapılan buluşlarla doğru orantılı olarak artmaktadır. Örneğin, ilimizde 2016 yılına kadar hiç Ar-Ge ve Tasarım merkezimiz yokken bugün, gün itibariyle 19 tane Tasarım merkezimiz, 13 tane de Ar-Ge merkezimiz vardır. Yine ilimizde 2015 yılında 26 tane patent için müracaat yapılmış olmasına rağmen bu 2016 yılında 45, 2017'de 37, 2018'de 50, 2019'da da 49 tane patent için müracaat yapılmıştır ve bunun önümüzdeki süreçte de daha da artacağından eminiz” diye konuştu.

"Bin patenti yakalama konusunda ciddi bir potansiyele sahip"
Denizli’nin bin patent sayısına ulaşma yönünden ciddi bir kapasiteye sahip olduğunu kaydeden Gökalp, “Denizli'de tekstil sektöründe kilogram/dolar bazında ihracat ortalama 2,21 dolar civarında. Ama katma değerli ürünlerimizde bu kat kat artıyor. Yakaladığımız bu ivmede kamu-üniversite-sanayi işbirliği öne çıkıyor. Bu iş birliklerinin artırılması ihracatta kilogram başı potansiyelimizin ortaya çıkmasında oldukça etkili” ifadelerini kullandı.

Pandemi döneminde teknolojinin, Ar-Ge'nin, araştırmanın çok daha önemli bir noktaya geldiğini ifade eden Uşak Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Gümüş, Türkiye’de orta yüksek teknoloji, ortak, orta düşük teknoloji seviyesindeki üretimlerde önemli mesafelerin kat edildiğini bildirdi. Özellikle üniversite olarak deri tekstil ve seramik alanında önemli çalışmalar yaptıklarını kaydeden Gümüş, “Kamu kurumlarıyla, sanayicilerle çok daha sık, farklı platformlarda bir araya geliyoruz ve bu çalışmalarımızın hem bölgemiz açısından, şehrimiz açısından, hem de ülkemiz açısından gelişmesine katkılar sağlamaya çalışıyoruz” dedi.

“İnovatif düşünmeye teşvik etmemiz gerekiyor”
Uşak Üniversitesi’nin 30 bin civarında öğrenciye ev sahipliği yaptığını kaydeden Gümüş sözlerine şöyle devam etti: “Tabii 30 bin sayısı benim için anlamlı. Çünkü 3 bin gibi bir ham fikirden ancak başarıya, başarıyla sonuçlanan ve nihayetinde ticarileşen bir ürüne dönüştürülmüş bir fikir ortaya çıkabiliyor. 3000'de 1 civarında. Dolayısıyla bizim bu manada öğrencilerimizi sürekli fikir üretmeye, inovatif düşünmeye teşvik etmemiz gerekiyor. Biz öğrencilerimizin yüzde 10'unda bu başarıyı sağlayacak olursak, öğrencilerimizin yüzde 10'unu bu manada fikir üretmeye, yeni fikirler üretmeye ve bunları projelendirip patentlendirme konusunda yönlendirebilecek olursak bu bizim aslında yıllık bazda ciddi bir patent oluşturmamızı sağlayacak”.

Açılış konuşmacısı olan Pamukkale Teknokent Genel Müdürü İlyas Yılmazyıldız, patent ve fikrin ticarileştirilmesi konusunun sürekli aktarılması gerektiğini dile getirdi. Pamukkale Teknokent olarak Adres Patent ev sahipliğinde kamu-üniversite-sanayi iş birliği çerçevesinde yapılan patentler ve patentlerin ticarileştirilmesi paneline memnuniyetle destek olduklarını ve paydaş olmaktan onur duyduklarını ifade etti. Üniversitelerdeki çalışmaların ticarileşme süreçlerinde üniversitelerin imkanlarının kısıtlı olduğunu aktaran Yılmazyıldız, “Patentlerin ticarileştirilmesi için, bir müddet sonra çalışmalara destek veren üniversitelerimizin ve teknokentlerimizin imkanları bitiyor, sonrasındamecburen ticarileşebilir patentlere destek olmaya başlanıyor.” şeklinde konuştu.

“Patent almak yetmez”
Ticarileştirilebilir patentlerin sayısının önemli olduğunun altını çizen Yılmazyıldız,“Bir ticarileştirilebilir patent nasıl alınır, hangi araştırmalar daha kolay ticarete döner, üretime yönelik Ar-Ge'ye destek olacak patentlerin sayısı nasıl arttırılabilir? Bu konunun da üzerinde düşünülmesi gerekir, yani sadece patent almak için patent almanın yetmediği, hatta bunun bir müddet sonra altından kalkılamaz bir yüke dönüştüğünü de bilmemiz lazım. Bir diğer konu, patentlerimizin öncelikle Türkiye'de ticarileşmesi lazım. Yani iyi patentleri bazen yurtdışından gelip hemen alıyorlar ama bu Türkiye'nin çok lehine olmuyor. Eğer kendi ülkemizde bir firma tarafından, ülkemiz sınırları içerisinde bunlar ticarileştirilebilirse asıl ülkenin kazancı o zaman oluyor” değerlendirmesinde bulundu.

Patent ve markanın ticarileşmesinin ürünün değerini kat kat artırdığına dikkat çeken Pamukkale Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Mesut Aydınlı, patentlerin ürünlere ve ulusal düzeyde kalkınmaya sağladığı katkıdan bahsetti. Ayrıca patentlerin ulusların toplumsal yaşam standartlarını da geliştirdiğine değinen Aydınlı, gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki markalaşma ve patent sayılarına bağlı olarak, ulusların yaşam standartlarında oluşan farklılıkları örneklerle vurguladı. Gelişmiş ülkelerin sahip oldukları patentleri kullanarak az gelişmiş ülkelerin kaynakları ile üretim yaptıklarını ve sağladıkları düşük kaynak kullanımı ile ürünlerinin katma değerini arttırdıklarını söyledi. ODTÜ, Boğaziçi ve Koç Üniversitesi'nin yaptığı ortak bir anket çalışmasına da değinen Aydınlı, Türkiye’de firma patentlerinin yüzde 31'inin, şahıs patentlerinin ise yüzde 9'unun ticarileşebildiğini bildirdi.

"Patentlerin Ticarileşmesi için ulusal bir strateji belirleyebiliriz"
Fikri ve sınai mülkiyet haklarının ticarileşmesi için hap şeklinde standart çözümler yerine; alınan patentin, patent sahibinin ve finansal kaynakların durumuna göre çeşitli ticarileşme stratejileri geliştirilebildiğinden bahseden Aydınlı, patentlerin ticarileşmesi için özel stratejiler ve odaklanmalar sağlanması gerektiğini söyledi. Ayrıca fikri ve sınai mülkiyet hakları konusunda ulusal düzeyde de stratejiler belirleyerek odaklanmalar sağlanması ve bu konuda bir çalışma komisyonu kurulması çağrısında bulundu. Patentlerin ve üniversitemiz hocalarının fikir ve çalışmalarının sanayi ile buluşabileceği; ama en önemlisi aynı dili konuştukları bir portal üzerinde çalıştıklarına da değinen Aydınlı, bu çalışmanın Denizli’nin gelişimine sağlayacağı katkıyı vurguladı.

"Üretim tesisleri yok ama Honda ile aynı marka değerine sahip"
Adidas ve Honda’nın marka değerlerinin birbiriyle neredeyse aynı olduğunu anlatan Aydınlı, Honda’nın kendi ülkesinde ve dünya genelinde çok sayıda üretim tesisi bulunduğunu; ancak Adidas firmasının sadece ar-ge ve satış ekipleri ile aynı marka değerini sağlayabildiklerini ve bunu patentleri ile birlikte geliştirdikleri standartlarla sağladıklarını vurguladı. Honda’nın yıllık cirosunun daha fazla olması ile birlikte kaynak kullanımının da Adidas’a göre çok daha fazla olması bu iki markanın değerini birbirine yaklaştırıyor, şeklinde yorumladı.

Savunma sanayisi alanında çalışmalar yaptığını ifade eden Ahmet Koluman, buluşların ve patentlerin ihtiyaçlara yönelik olarak geliştirilmesi gerektiğini bildirdi. Patenlerin ticarileşme sürecinin öneminden bahseden Koluman, “Sonsuz patent verebilirsiniz. Kökleri havada ağacı da patent olarak verebilirsiniz. Olur, kesinlikle bir patent olur; ama sonuçta şunu düşünmek lazım; bu patent bir sanayiciye, bir ihtiyaca yönelik mi?” dedi.

“1 Milyon patenti yakalayacağız”
Prof. Dr. Ahmet Koluman’ın konuşması üzerine söz alan Avukat Ali Yüksel patent konusunun yeni bir kavram olmadığından bahsederek, “Dünyada patent alan kişilere baktığımız zaman örneğin 7 bin adet patent vardır, Amerika'da ev kadınları yapmıştır. Çünkü evle alakalı eşyalar geliştirmişler, işte bu nasıl patlamaz, o nasıl daha sağlam olabilir, nasıl hızlı pişirebilir gibi. Demek ki normal insanlar patentler için itici bir güç olabiliyor. Bunu biz Denizli'ye, Uşak'a, Afyon'a anlattığımız gün ülke olarak 1 Milyon patenti yakalayacağız" dedi.

Patent sayılarının artması önemli olduğunu dile getiren Zafer Teknopark A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Tuğrul Kandemir, “Sayı olarak her geçen gün bu sayıyı artırmaya çalışıyoruz. Çünkü gelişmiş ülkelere baktığımız zaman bu sayıların yıllık bazda 30 binler, 40 binler civarında olduğunu görüyoruz. Tabii ki sayı artmasıyla beraber bunların ticarileşme oranları da artması mümkün olabiliyor. İşte bu ticarileşme nasıl peki mümkün olabiliyor dediğimizde bu ticarileşme üçlü sarmal dediğimiz kamu-üniversite-sanayi işbirliğinin sağlanmasıyla oluyor” diye konuştu.

“Birçok hoca ekonomik endişeden dolayı başvurusunu yapamıyor”
Üniversitedeki öğretim görevlilerinin patentlerini finanse edecek yeni yapılar oluşturması gerektiğinin altını çizen Kandemir,“TTO'lar, yani Teknoloji Transfer Ofisleri bunun için önemli bir konumda. Ama döner sermaye gelirleri olmayan birçok üniversitede böyle bir ayrı bütçe olmadığı için birçok hoca patentini tescil ettirebilmek için başvurusunu ekonomik endişeler sebebiyle yapamıyor. Onun için bundan dolayı ara yüzlerin oluşturulması lazım” dedi.

Uşak Üniversitesi deri tekstil ve seramik alanında ihtisaslaşacak üniversite olarak seçildiğini dile getiren Uşak Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Doç. Dr. Şefik Baran Tarhan, “Üniversitemiz ayrıca tasarım alanında ihtisaslaşacak üniversite olarak seçildi. Sadece patent almak, teknik olarak söylüyorum, patent almak önemli. Ama bizim yaptığımız tasarım çeşitlerinin ülkemiz için çok önemli olduğunu düşünüyorum ve çoğu firma bu sadece tasarım noktasında çok büyük paralar kazanıyor” ifadelerini kullandı.

"Patent ve ticarileşme konusunda uç şeyler düşünmemiz gerekiyor"
Hem ulusal hem de global ekonomiye sanayiye uygulanabilir patentlerin fayda sağladığına değinen Turhan şunları söyledi: “Sadece bizim akademisyenlerin özgeçmişinde ya da akademik kariyerinde bir satır olarak kalıyor. Patent ve ticarileşme konusunda uç şeyler düşünmemiz gerekiyor. Türkiye'deki en eski seramik fabrikası 60 yıllık. Öyle söyleyeyim. Onlarla beraber çalışarak bu yıllardır Ar-Ge yapan, yıllardır inovasyon yapan şirketleri şu anda biz aldığımız patentte ya da yurt dışı çıkışlarıyla önünü kesebiliyorsunuz".

Patentlerin ticarileşmesi için çaba sarf ettiklerini anlatan Afyon Kocatepe Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Tayfun Uygunoğlu, “Amacımız da zaten bu panelde konuşulmuştur büyük ihtimalle. Ülkemizdeki patentlerin hem sayısının arttırılması yanında nitelikli patent önemli olan tabii ki. Onların niteliğinin arttırılması, ticarileştirilmesi, ülkemizdeki patentlerin sayısından çok bu patentlerin ne kadarlık kısmını ticarileştirebildiğimiz önemli” dedi.

Maddi olmayan mal varlıkları arasında yer alan fikri, sınai ve mülkiyet haklarına verilen önemin her geçen gün artığına dikkat çeken Türkiye Patent Hareketi Başkanı Ali Çavuşoğlu, “Şirketlerin aktifleri içerisinde fikri, sınai ve mülkiyet haklarının önemi her geçen gün artırıyor. Çalışmalarını bu alanda yoğunlaştıran şirketler ise hem karlılık hem de hacim anlamında büyüme yakalıyor” dedi. Biontech firmasının bu kapsamda önemli bir örnek teşkil ettiğine işaret eden Çavuşoğlu, firmanın önemli karlılıklar yakaladığını dile getirdi.

"20 milyar dolarlık değere ulaştı 900 patenti var"
Firmanın 2008 yılında kurulduğunu anlatan Çavuloğlu, şöyle konuştu: “Bu firmanın 1 yıl önce Amerikan Borsasındaki değeri, hisse başı 18 dolarmış. Şu anda toplamda 86 dolara çıkmış. Ortalama ve 20 Milyar Dolarlık bir piyasa değerine ulaşmış. Yani bir aşı bulmasıyla tabii ki bunu neyle sağlıyorlar? Bunlar patent sayısının artmasıyla, yani sonuçta bu aşının da bir patenti var. Tabii ki ilaç firmaları birisiyle ortak olmasıyla da sağladılar ama toplamda şu anda bir patentle büyüyen firmayı canlı canlı görmekteyiz. Bir önceki grafikte gördüğümüz gibi bu firmanın toplamda yaklaşık 900'den fazla patenti var".

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Tunç: "Mehmet Selim Kiraz’a sıkılan kurşun Türkiye’ye sıkılan kurşundu, adalete, hukuka sıkılan kurşundu" Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz anısına düzenlenen iftar programında hakim ve savcılarla bir araya gelen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Mehmet Selim Kiraz’a sıkılan kurşun Türkiye’ye sıkılan kurşundu. Ona sıkılan kurşun adalete, hukuka sıkılan kurşundu. Hakim ve savcılarımız, yargı mensuplarımız şehidimizin emanetine sahip çıkma noktasında hep beraber mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz” dedi. Çağlayan’da 2015 yılında İstanbul Adalet Sarayı’ndaki makam odasında DHKP-C’li teröristlerce şehit edilen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz anısına Haliç Kongre Merkezi’nde iftar yemeği düzenlendi. İftar programına Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Şaban Yılmaz, bakan yardımcıları, HSK üyeleri ve İstanbul’da görev yapan 500 hakim ve savcı katıldı. Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz anısına tertip edilen iftar yemeğindeki konuşmasına Selim Kiraz’ı yad ederek başlayan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Bugün şehidimiz Mehmet Selim Kiraz’ın şehadete ulaşmasının 9. yıldönümü münasebetiyle İstanbul Adliyesi’ndeydik. Bir anma programı gerçekleştirdik, onu dualarla yad ettik. Terörle mücadelemizdeki kararlılığımızdan taviz vermeden yolumuza devam edeceğiz. Ona sıkılan kurşun Türkiye’ye sıkılan kurşundu. Ona sıkılan kurşun adalete, hukuka sıkılan kurşundu. Hakim ve savcılarımız, yargı mensuplarımız şehidimizin emanetine sahip çıkma noktasında hep beraber mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Adaletin tecellisi hususunda hem fiziksel kapasite hem yargı reformları gerçekleştirildiğini belirten Tunç, “Sizler kürsüde adaletin tecellisi için fedakarca çalışıyorsunuz. İstanbul’daki yargı hizmetlerinin aksamadan devam etmesi, adaletin tecellisi ve sizlere destek olma noktasında gerek Adalet Bakanlığımız gerekse Hakimler ve Savcılar Kurulu olarak yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Fiziki mekanların teknoloji ile donatılması önemli. Ama kürsüde görev yapan insan unsuru, adaletin tecellisi noktasında sizlerin gayretleri her şeyden daha önemli. Kıymetli yargı mensuplarımız, ülkemiz 22 yıldan bu yana güvenilir adalet sisteminin tesisi bakımında önemli mesafe kat etti. Fiziki mekanların, kapasitenin artırılması konusunda önemli mesafe aldık. Müstakil adliye sarayları bakımından bakıldığı zaman, 500 bin metrekare kapalı alandan bugün 6 milyon metrekare kapalı alana çıktık. Sadece fiziki kapasite yargı teşkilatımızın, güvenilir bir yargı sisteminin tesisi bakımından elbette yeterli değil. İyi ve ihtiyaca cevap veren bir mevzuatın olması gerekiyor. Dolayısıyla bu konuda da temel kanunlarımızı çağın ihtiyaçlarına uygun hale getirdik. Hukuk fakültelerinde kontenjanın azaltılıp kalitenin yükseltilmesi, hukuk fakültesi mezunlarının hukuk mesleklerine giriş sınavlarını kazandıktan sonra hakim, savcılık sınavlarına katılabilmesi, avukatlık stajına başlayabilmesi 2024’ten itibaren uygulamaya geçecek. Hem savunmayı güçlendireceğine hem de hakim savcı sınavından önce bir ön elemenin yapılması gerektiğine inanıyoruz. Mevzuatımızın iyileştirilmesi bakımında yargı reformu strateji belgemizi de seçimden sonra inşallah Sayın Cumhurbaşkanımız açıklayacak. Hazırlıklarımızı tamamladık. Sizlerle beraber vatandaşımızın yargıya güvenini daha üst noktaya taşımanın gayreti içerisinde gece gündüz çalışacağız. Hedefimiz daha güvenilir bir adalet sistemini tesis etmek ve bu uğurda da sizlerin gayretlerine müteşekkiriz” şeklinde konuştu.
İzmir Karşıyaka, stadyum için taraftar mitingi düzenledi Yıllar önce yıkılan stadyumunu geri isteyen Karşıyaka taraftarı, bir ilke imza atarak taraftar mitingi düzenledi. Mitingde açıklamalarda bulunan Karşıyaka Spor Kulübü Başkanı İlker Ergüllü, “10 yıl önce burası bilmediğimiz bir sebepten dolayı yıkıldı ve artık biz stadyumumuzu geri istiyoruz” dedi. İzmir’in en köklü kulübü olan Karşıyaka, 31 Mart Yerel Seçimlerine az bir süre kala yönetim, sporcular, camia ve binlerce taraftar birleşip, senelerdir yapımını bekledikleri yeni stadyum için Türkiye’nin ilk taraftar mitingini gerçekleştirdi. 2015 yılında yeni stadyum projesi kapsamında yıkılan eski Karşıyaka İlçe Stadı’nın atıl kalan arazisinde düzenlenen mitingde açıklamalarda bulunan Karşıyaka Spor Kulübü Başkanı İlker Ergüllü, “Öncelikle değerli vaktini ayırıp buraya gelen herkese çok teşekkür ediyorum. Taraftarımızın bu hafta başı yaktığı ateşe biz de yönetim olarak eşlik ettik. Sonucu da şu anda gördüğüm kadarıyla muhteşem oldu. Karşıyaka Spor Kulübü her şeyden önce bir eğitim öğretim kurumudur. Yıllarca birçok gence spor hayatıyla birlikte kötü alışkanlıklara bulaşmadan büyüme imkanı sağlamıştır. Birçok sporcu yetişmesini sağlamıştır. Burası da bizim okul binamızdır. 10 yıl önce burası bilmediğimiz bir sebepten dolayı yıkıldı ve biz artık geri istiyoruz. İzmir’in önde gelenleri bize destek olmalı ve Karşıyaka stadyumunu geri almalı. Sizlere de bunun için büyük bir iş düşüyor. Hep beraber bunu başaracağız” dedi. “Karşıyaka’nın stada ihtiyacı var” Söz hakkı verildiği için mutlu olduğunu ifade eden Karşıyaka Spor Kulübü Kaptanı Haydar Yılmaz, “Bu tarz konuşmalara çok alışık değilim. Karşıyaka’nın bu stada çok ihtiyacı var. Bu haklı bir isyan ve haklı bir direniştir. Karşıyaka stadını istiyor. Hep birlikte bunu başaracağız” dedi. “Yeter diyoruz” Karşıyaka Voleybol oyuncusu Selen Naz Kıran, “Kulübümüzün stadyumu yıkıldı maalesef yıllar geçmesine rağmen yerine bir türlü yeni tesis yapılmıyor. Artık bu duruma sessiz kalmak mümkün değil. Yıllardır umutla gelecek günleri bekliyoruz fakat artık sabrımız tükeniyor. Buradaki o eski heyecanı yıkıntılar ve umutsuzluklar almış durumda. Yıllarca emek verdiğimiz ter döktüğümüz ve ruhumuzu verdiğimiz bu alanı geri istiyoruz. Sadece bir spor tesisi değil aynı zamanda topluluk merkezi olacak stadyumumuz için yetkililerden bir adım bekliyoruz. Karşıyaka Spor Kulübü olarak artık yeter diyoruz” şeklinde konuştu. “Stadyumu hak ediyoruz” Karşıyaka’da doğup büyüdüğünü ve bu kulüpte yetiştiğini dile getiren Mert Celep: “Buradaki herkese verdikleri desteklerden dolayı teşekkür ediyorum. Çok mutluyum. Tüm çocukluğum bu stadyumda geçti. Çoğu zaman idmanlarımızı burada yaptık. Ama maalesef bilmediğimiz sebeplerden dolayı birkaç sene önce bu stadyumu yıktılar. Artık bize yıllardır verilen sözlerin tutulmasını istiyoruz. Ben Karşıyaka Spor Kulübü’nün ve taraftarının bu stadyumu sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum. Öte yandan düzenlenen taraftar mitingine CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Cemil Tugay, İYİ Parti Adayı Ümit Özlale, İYİ Parti Karşıyaka Belediye Başkan Adayı Yetkin Hafızoğlu AK Parti Karşıyaka Belediye Başkan Adayı İsmail Çiftçioğlu katılım gösterdi.
Diyarbakır DTSO’da “Gençlerin Dijital Sektörlerde İstihdamın Artırılması Projesi” düzenlenen etkinlikle başladı Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Bilim Eğitim Vakfı bünyesinde yürütülen AB destekli "Gençlerin Dijital Sektörlerde İstihdamının Arttırılması Projesi" açılışı düzenlenen etkinlikle gerçekleştirildi. Diyarbakır Gastro İnovasyon Merkezin’de düzenlenen DTSO Başkanı Mehmet Kaya, DTSO Yönetim Kurulu Üyeleri Kamu Kuruluş Temsilcileri ve Sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan DTSO Başkanı Kaya, "Ticaret ve Sanayi Odası olarak kentte işletmelerin büyümesi, yeni girişimlerin kurulması ve daha katma değerli üretim ve hizmet sunumu için insan kaynağının oldukça önemlidir. Bu nedenle kendi kurduğumuz merkezlerde gençlere ve kadınlara yönelik çalışmalara son yıllarda öncelik vermeye başladık” dedi. “Ekonomimiz için oldukça önemli bir avantaj olan gençlerimizin ve kadınlarımızın işgücüne katılımının düşük olması en temel sorunlarımızdan biri” diyen Kaya, “Gençlerimiz iş bulmakta zorlanıyor. İşletmelerimiz de son yıllarda artan bir şekilde çalışan bulmakta zorlanıyor. Bunun nedenlerine odaklanmak, çözümler üretmek ve projeler geliştirmek önceliğimiz oldu. Bu kapsamda da Diyarbakır Sanayi Mektebi başta olmak üzere merkezlerimiz bünyesinde eğitimler, farkındalık çalışmaları, etkinlikler düzenliyoruz. Şimdi de işletmeler tarafında eşleştirme, gençler ile bir araya getirmeye odaklanmaya başlayacağız” ifadelerinde bulundu. Genç nüfusun kalıcı işsiz olması, ev genci denilen, görünmeyen, iş aramayan gençlerin sayısında artışın kent için önemli toplumsal ve ekonomik sorunlar barındırdığına değinen Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gelecek dönemde en çok eğilmemiz ve üzerinde durmamız gereken hususun gençlerimizin iyi eğitim alması, eğitimlerden sonra desteklenmesi ve istihdama aktif ve sürdürülebilir bir şekilde katılması olmalı. Elbette bu sadece oda olarak bizim işimiz değil ve tek başımıza da yapabileceğimiz bir husus değil. Biz iki yıldır farklı işbirlikleri ile bu alanda çalışıyoruz ve hem gençlerin hem de işletmelerin karşılaştıkları sorunları kısıtları daha iyi görüyoruz. Şimdi tüm STK’larımızın ilgili kurumlarımızın ve yerel yönetimlerimizin bu soruna birlikte daha çok odaklanması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün aldığımız hibe desteği ile başlattığımız çalışmaları sizlerle paylaştık. Bunları yaparken de yerelde işbirlikleri sağladık. Ben proje süresince işbirliği sağladığımız İŞ-KUR Müdürlüğümüze, Milli Eğitim Müdürlüğümüze, Yenişehir Halk Eğitim Müdürlüğüne, Karacadağ Kalkınma Ajansına, Gençlik ve Değişim Derneğine çok teşekkür ediyorum." Daha sonra konuşan DTSO Bilim Eğitim Vakfı Başkan Yardımcısı Faruk Korkmaz, “Genç nüfusumuz ilimiz ekonomisi için en önemli avantajlardan biri. Ancak gençler sürdürülebilir bir şekilde istihdama katılamıyor ve iş aramaktan vazgeçiyor. Bu sorunun çok fazla nedeni var elbette. Önemli yapısal sorunlarımız da var. Ancak yerelde çözümler üretilmesi ve yerel dinamiklerin bu sorunu sahiplenmesi oldukça önemlidir. Diyarbakır Sanayi Mektebi’ni 2019 yılında açtık. Önceleri yaygın nitelikli eğitimler ile başladık. KOBİ’ler, çalışanlar, kadın girişimciler için 100’ün üzerinde eğitim düzenledik ve yaklaşık 5 bin kişiye ulaştık. 1,5 yıldır eğitimde, istihdamda ve mesleki eğitimde olmayan gençlere yönelik çalışma yapıyoruz. Moda tasarım, aşçı yardımcılığı, barista, yazılım dilleri gibi eğitimler düzenledik ve sonrasında da işletmeler ile nasıl eşleştirebileceğimize bakmaya başladık. Sanayi Mektebi’nde düzenlediğimiz eğitimleri, İŞ-KUR İl Müdürlüğü, Milli İl Eğitim Müdürlüğü, Karacadağ Kalkınma Ajansı, Yenişehir Halk Eğitim Merkezi, Gençlik Değişim Derneği ile yapıyoruz. Şu an Sanayi Mektebinde animasyon, web tasarım, kısa film ve grafik tasarım eğitimlerimiz var” şeklinde konuştu.