SAĞLIK - 06 Şubat 2016 Cumartesi 12:24

Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu: ‘Hedefimiz evrensel boyutlarda hekim yetiştirmek’

A
A
A
Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu: ‘Hedefimiz evrensel boyutlarda hekim yetiştirmek’

Temeli tıp eğitimi üzerine olan ‘’Tıp eğitimini hangi yolla öğrendiğiniz önemli mi?" konulu seminer gerçekleşti. Seminerin konuşmacılarından İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu, amaçlarının dünyadaki gelişmelere uyum sağlayan, evrensel boyutlarda hekimler yetiştirmek olduğunu söyledi.

İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi ile King’s College London-School of Medicine ortaklığında düzenlenen ‘’Tıp eğitimini hangi yolla öğrendiğiniz önemli mi?" konulu seminer öğrencilerin yoğun katılımıyla gerçekleşti. Tamamı İngilizce olan etkinlik, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Mahmutbey Yerleşkesi’nde düzenlendi. Seminerin baş konuşmacısı King’s College London Üniversitesi Dekan Yardımcısı Dr. Despo Papachristodoulou olurken, diğer konuşmalar İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof Dr. Erhun Eyüboğlu, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İskender Sayek, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Fakültesi Prof. Dr. Öner Süzer tarafından gerçekleştirildi.

‘’TEKNOLOJİNİN EN ÇOK ETKİ ETTİĞİ ALANLARDAN BİRİ DE TIP BİLİMİ’’
Dünyada teknoloji ve bilimin çok hızlı geliştiğini ifade eden İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu, teknolojiden en hızlı etkilenen bilim dallarından birinin de tıp olduğunu söyledi. Hem dünyada bir bütünlüğü sağlamak hem de gelişen teknolojiye paralel olarak ortaya çıkan ihtiyaçları gündeme getirip, tıp eğitimini gözden geçirmek gerektiğini vurgulayan Eyüboğlu, ‘’Tıp alanında eğitimin nasıl yapılması gerektiği ile ilgili bir takım ülkelerdeki durumları da göz önüne alarak, daha evrensel bir eğitim nasıl verebilirizin peşindeyiz’’ dedi. 

FORMAL VE RUTİN BİR EĞİTİM YERİNE DÜNYA SAĞLIĞINA KATKI SAĞLAYACAK BİR EĞİTİM
King’s College London-School of Medicine ile kendi tıp fakültesi müfredatlarının benzerlik gösterdiğine dikkat çeken Eyüboğlu, ‘’Öğrencilerimiz Londra’daki müfredatla entegre bir şekilde daha evrensel boyuta ulaşabilir mi sorusuna cevap aramak amacıyla bu toplantıyı düzenledik. Gelmek istediğimiz nokta ise, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi olarak öğrencilerimizi evrensel boyutlarda yetiştirip, tıp alanına katkı sağlayacak araçlar ortaya koymak. Formal ve rutin bir eğitim vermek yerine öğrencilerimizin iyi birer hekim olarak dünya sağlığına katkı sağlayabileceği bir müfredatın peşindeyiz. Bu etkinlikle, eğitimimizdeki eksiklikler neler, ilave etmemiz gereken noktalar hangileri, eğitim sistemimizi hangi noktaya taşımalı ve neler yapmalıyız, bunları daha net ortaya koyacağız. Bu tür etkinliklerin, zaman zaman farklı ülkelerdeki tıp fakülteleri yetkilileri ve öğrencileriyle de yapılması gerektiğine inanıyorum’’ dedi. 

VERİLEN EĞİTİMİN DİLİ TAMAMEN İNGİLİZCE
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde şuanda 280 öğrencilerinin olduğunu ve bu öğrencilerden 100’den fazlasının yabancı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu, ‘’Fakültemizin tercih edilme nedenlerinden biri de eğitimin yüzde yüz İngilizce olarak yapılması. Buraya gelen yabancı öğrencilerimizin iyi birer hekim olarak ülkelerine dönmelerini ve orada tıp bilimini geliştirecek çalışmalar yapmalarını umuyoruz’’ diyerek sözlerini sürdürdü. 

TIP FAKÜLTESİNİ TERCİH EDECEK ÖĞRENCİLERE TAVSİYELER
Tıp eğitiminin hem zorlu hem de taşlı ve dikenli yollardan geçilerek elde edilen bir sanat olduğunu dile getiren Eyüboğlu, ‘’Öğrencilerin burada sabırlı, çalışkan olmaları ve ciddi bir çaba sarf etmeleri gerekiyor. Bizlere düşen ise onlara en iyi şekilde tıp eğitimini verecek sistemi organize etmek ve en iyi öğretim üyeleri ile evrensel çapta laboratuvar ve hasta ortamlarını sağlayabilmek’’ ifadelerinde bulundu.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun 800 milyonluk umut, depresyon riski taşıyor Yılbaşı ikramiyesi beklentisiyle kurulan hayallerin psikolojik zararlarına dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Dr. Akif Taşdemir, "İnsanlar bilet değil, umut satın alıyor. Umut satın almak, küçük gibi görünse de çok derin bir psikolojik etkiye sahiptir. Bazı insanlar bu durumdan dolayı derin depresyona sürüklenebilir" dedi. Yılbaşı özel çekilişinde büyük ikramiyenin 800 milyon TL olarak belirlenmesini ve bunun insanların psikolojisine etkisini değerlendiren Samsun Büyük Anadolu Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Akif Taşdemir, ikramiyenin çıkmaması durumunda bazı kişilerin ruh halinde ümitsizlik ve yoğun hayal kırıklığı yaşanabileceğini söyledi. "Hayal kurmak insana mutlu hissettiriyor" Dr. Taşdemir, "Piyango bileti satın almak, altında ekonomik, psikolojik, sosyal ve kültürel nedenleri olan bir davranış biçimidir. İnsanlar bilet değil, umut satın alıyor. İnsanlar istatistiksel olarak o paranın kendilerine çıkma ihtimalinin farkındadırlar. Umut satın almak küçük görünse bile çok derin bir psikolojik etkiye sahiptir. İnsanlar bu umudu ucuza satın aldıkları için bir hayal kuruyorlar. Hayal kurmak insana mutlu hissettiriyor. ’Bu bilet bana çıkarsa borçlarımı öderim, yeni bir iş kurabilirim, çevremdeki insanların hayatını değiştirebilirim’ gibi hayal kurmak insanları mutlu edebiliyor. İnsanlar, ’almayacağım bilete ikramiye çıkarsa’ diye kaçırma korkusuyla da yöneliyorlar. Bundan dolayı birçok insan hayal kırıklığına uğruyor" diye konuştu. "Yoğun bir hayal kırıklığı sonrasında depresyonu tetikleyebilir" İkramiyenin çıkmamasının herkeste aynı etkiyi oluşturmadığını belirten Taşdemir, "Aslında birçok insanda o ikramiyenin çıkmaması derin bir hayal kırıklığı oluşturmuyor. O biletin üstüne kurduğu hayaller boşa gittiğinde ilk başta derin bir iç çekiş ve hayal kırıklığı yaşayabilir. Birçok insan bunu mantıkla onarır. ’Zaten bana çıkma ihtimali çok düşüktü, hayırlısı böyleymiş’ diye düşünebilir. Bazı insanlar bu durumdan dolayı derin depresyona sürüklenebilir. Bardak dolmuştur ve taşmak için son bir damlayı bekliyordur. Yoğun bir hayal kırıklığı sonrasında depresyonu tetikleyebilir. Bu, insanların çok azında görülen bir durumdur" şeklinde konuştu. "Umut ile bağımlılık arasındaki çizgi çok ince" Yoksulluk süresi uzadıkça insanların risk algısının değişebildiğine dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Taşdemir, "Yoksul insanların yoksulluk süresi uzadıkça, maalesef başka bir çıkış yolu ümidi insanların zihninde kalmıyor. Birikim veya çalışma ile bu gidişatı değiştiremeyeceklerini düşünüyorlar. Kısa bir yoldan çıkış arayışına giriyorlar. Bu durum, insanların bu umuda sıkı sarılmasına sebep olabiliyor. Yoksul insanların yoksulluk süresi uzadıkça onların risk algıları da değişebiliyor. ’Battı balık yan gider’ misali ’son parayı da buna harcayayım’ diye düşünebilirler. İkramiye çıkmayınca diğer bilet tarihini bekleyerek, ’bu sefer olmadı ama bir dahaki sefere olabilir’ diyerek boş bir ümide tekrar kapılabilirler. Umutla bağımlılık arasındaki kısa çizgi budur" ifadelerini kullandı.