GÜNDEM - 07 Eylül 2019 Cumartesi 09:54

Taş plaklarla zamanda yolculuk

A
A
A
Taş plaklarla zamanda yolculuk

Ankara'da yaşayan Raif Kara, 35 yıldır biriktirdiği gramofon ve taş plakları koleksiyonuyla geçmişi günümüze taşıyor.

Günümüzde şarkı dinlemek için ne kadar olanak bulunsa da gramofon ve taş plaklar ayrı bir yer kaplıyor. Taş plaklar, meraklılarına her dönemden kesitler sunuyor. Ankara’da yaşayan Gramofon ve plak koleksiyoneri Raif Kara, elinde bulunan 6 bin 400 taş plak ve 165 adet gramofon ile tarihin her dönemini günümüze taşıyor. Raif Kara’nın asırlık koleksiyonunda; ünlü sanatçıların ilk kayıtlarının yanı sıra İstiklal Marşı’nın ilk bestesinin kaydı, Türk milletinin ilk ses kayıtları ve Türk tangosunun ilk kaydı yer alıyor.

35 yıldır tarihi ofisinde biriktiren Raif Kara, henüz 5 yaşındayken eski eşyalara merak duymaya başladı. Kara’nın gramofon ve plaklara merakı ise 1984 yılında 22 yaşındayken antikacıdan aldığı bir gramofonla başladı. Gramofonun ruhuna hitap ettiğini hisseden Kara, diğer eski eşyaları geride bırakarak gramofona yöneldi. Bugün elinde 6 bin 400 taş plak ve 165 adet gramofonun yanı sıra fonograf, bal mumu kovan plak ve gramofon iğnesi gibi eşyalar bulunan Kara, koleksiyonunu müzeye dönüştürmek istiyor.
Eskiden gramofon almanın bu kadar kolay olmadığını belirten Kara, ciddi fedakarlıklar ile bu koleksiyonu oluşturmaya başladığını söyledi. Koleksiyonunun çok kıymetli olduğunu vurgulayan Kara, “Benim koleksiyonumdaki cihazların şöyle bir özelliği var; her bir vidası dahi fabrikadan çıktığı gibidir. O da değerini artıran bir ayrıntı” dedi.

En kıymetlisi İstiklal Marşı’nın ilk taş plağı

Kara, koleksiyonundaki plaklar arasında en kıymetlisinin İstiklal Marşı’nın ilk bestesine ait ilk taş plağın olduğunu ifade ederek, “Bestekarı Ali Rıfat Çağatay’ın kendi sesinden var. Aynı zamanda
Hafız Burhan’ın sesinden var istiklal marşımızın plağı. Hanende İbrahim’in sesinden var. Bunların yanında İstiklal Marşımızın diğer bestelerinin de ses kayıtları var. İstiklal marşının ilk bestesi 1924 yılında plağa basılıyor ve 1930 yılına kadar kullanılıyor. Daha sonrasında çok ağır olduğu düşünüldüğü için bugün kullandığımız beste kullanılıyor” diye konuştu.

Tarihi bir vesika; İlk Türk Tangosu

Her tür müzik forumuna ait plak biriktirdiğini aktaran Kara, “Kanto, tango, Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, Marşlar, Çocuk plakları. Yaşamın her kesiminden plak var. O dönemde çıkmış bütün plaklardan gücüm yettiğince alıyorum. İlk Türk tangosu 1928’de Celal Necip Andel tarafından besteleniyor. Ama plağa okunabilmesi 1932 yılında oluyor, Dolayısıyla, bu da tarihi bir vesika” şeklinde konuştu.
Şarkıların günümüze gelene kadar değişebildiğini söyleyen Kara, taş plakların, şarkıların orijinal hallerinin bilinmesini sağlayan birer referans noktası olduğunu belirtti. Öte yandan Kara, koleksiyonunda, Mustafa Kemal Atatürk’e ve diğer siyasi isimlere ait ses kayıtları olduğunu kaydetti.

Türk milletinin ilk ses kayıtları olma özelliğini 25 yıldır koruyor

Dünyada ses tarihinin 1877’de başladığını aktaran Kara, “Bunun ticarileşmesi 10 yıl kadar sürüyor. 1895’te Osmanlı İmparatorluğunda Türk milletinin ilk ses kayıtları yapılıyor ve o kayıtlardan bende 25 tane var. Türk milletinin ilk ses kayıtları olma özelliğini de 25 yıldır koruyor. Dünyada sesin ilk defa kayıt edilip tekrar dinlenebildiği cihazlar olan fonograflardan 5 tane var. Bunlar, bal mumu kovan plaklar ve plastik olanlar olarak ikiye ayrılıyor. Bal mumu kovan plaklarda o dönem Türkiye için sadece hafızların okuduğu ilahiler plak yapılabiliyor. Popüler bir hafız 500 sipariş aldıysa 500 defa okuması gerekiyor. Kopyalama başlamadı. O nedenle çok çok kıymetli” ifadelerini kullandı.

350 bin gramofon iğnesi

Gramofonlarda her plak çalımında iğne değişmesi gerektiğini kaydeden Kara, “Dolayısıyla iğne biriktirmeyi gerektiriyor. Bende şu anda 350 bin tane gramofon iğnesi var” ifadelerini kullandı. Kara’nın elinde tüm bunların yanında, Michael Jackson, Pink Floyd, Madonna, Elvis Presley gibi ünlü seslerin altın plakları da bulunuyor.

“Bunlar paylaşıldığı zaman bir anlam kazanıyor”

Koleksiyonunu kendi imkanlarıyla bir müzeye çevirmeye çalıştığını ancak şu ana kadar bunu beceremediğini ifade eden Kara, “Çocuklarımın da ne kadar ilgilenip ilgilenmeyeceğini bilmiyorum o nedenle Devletimizin herhangi bir birimine bunları bir şekilde aktarıp plakların gelecek kuşaklara da aktarılabilmesini sağlamaya çalışıyorum. Yaptığım programlarla bunları dinleyenlerle buluşturmaya çalışıyorum. Sosyal medyada kanalım üzerinden şimdilik 600 taş plağa dinleyenler ulaşabiliyorlar. Ankarada bulunan meraklıları da ağırlamaktan keyif alıyorum çünkü bunlar paylaşıldığı zaman bir anlam kazanıyor” ifadelerini kaydetti.

Neşra Durmaz - İbrahim Berat Yılmaz
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kırıkkale Kadın cinayeti davasında mütalaa açıklandı: Sanıklar için ağırlaştırılmış müebbet talebi Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Sevgi Gülden Yalçıner davasında, duruşma savcısı tutuklu sanıklar hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ederken, mahkeme heyeti tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı başka bir tarihe erteledi. Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuksuz sanıklar maktulün kardeşi Y.G. ile D.U., G.F.G. ve H.U. ile taraf avukatları salonda hazır bulundu. Tutuklu sanıklardan kadının kardeşi Ş.G. ile K.U. ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Cumhuriyet savcısı, esasa ilişkin mütalaasında tutuklu sanıklardan Ş.G. hakkında "iştirak hâlinde tasarlayarak akrabayı kasten öldürme", K.U. ile D.U. hakkında ise "iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etti. Savcı ayrıca bu sanıkların "konut dokunulmazlığının ihlali" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlarından da cezalandırılmasını istedi. Tutuksuz sanıklardan Y.G. hakkında "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" suçundan ceza talep edilirken, G.F.G. ile H.U. hakkında beraat istendi. Sanıklar savunmalarında önceki beyanlarını yineleyerek beraat ve tahliye talebinde bulundu. Sanık avukatlarının savunma hazırlamak üzere süre istemesi üzerine mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin devamına karar verdi. Duruşma, 19 Ocak 2026 tarihine ertelendi. Olayın geçmişi Çelebi ilçesine bağlı Karaağıl köyünde yaşayan Sevgi Gülden Yalçıner’den 25 Eylül 2024 tarihinde haber alınamaması üzerine ailesi tarafından güvenlik birimlerine kayıp ihbarında bulunuldu. İhbarın ardından jandarma ekipleri koordinesinde AFAD ve dalgıçların da katılımıyla köy çevresi ile Kızılırmak hattında geniş çaplı arama çalışması başlatıldı. Yürütülen çalışmalar kapsamında Jandarma Arama Kurtarma (JAK) Timi tarafından 13 Ekim 2024 tarihinde Yalçıner’in cansız bedenine, Karakeçili ilçesi Çeşnigir Köprüsü yakınlarında Kızılırmak içerisinde ulaşıldı. İlk incelemelerde cesedin vücuduna tel örgü ve taş bağlanarak suya bırakıldığı belirlendi. Soruşturma kapsamında Yalçıner’in kardeşleri Ş.G. ve Y.G. ile yeğeni G.F.G. ve K.U., H.U. ile D.U. gözaltına alındı. Şüphelilerden Ş.G., Y.G., K.U., H.U. ve D.U. tutuklanırken, G.F.G., D.U., Y.G. ve H.U. daha sonra adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanıklar Ş.G. ve Y.G. hakkında "tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek", G.F.G., K.U. ve D.U. hakkında ise "tasarlayarak öldürmek" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi. Hazırlanan iddianame, Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilerek yargılama süreci başlatıldı.
Konya Başkan Altay: "Tarihin tozlu sayfalarını kim açarsa Konya’nın Hatay’da yaptıklarını ve Habib-i Neccar Camisi’nin restorasyonunu görecek" Konya Büyükşehir Belediyesi, 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Hatay Habib-i Neccar Camisi’nin aslına uygun olarak restorasyonunu tamamlayarak yeniden ibadete hazır hale getirdi. Konya Büyükşehir, depremde büyük oranda yıkılan Anadolu’nun ilk camisi kabul edilen Habib-i Neccar Camisi’nde titizlikle yürüttüğü ihya çalışmalarını tamamlayarak tarihi camiyi yeniden ibadete hazır hale getirdi. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, 27 Aralık Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılacak Habib-i Neccar Camisi’nde Konya basınıyla birlikte incelemelerde bulundu. Tarihi camide yürüttükleri titiz çalışmaları anlatan Başkan Altay, depremin ilk anlarından itibaren Konya Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin yürüttüğü çalışmalar ile tüm Konya halkının yaptığı yardımlardan bahsetti. "Avrupa’da birçok ülke büyüklüğündeki bu inşaatları yapmak ancak büyük ve güçlü bir ülkeye nasip olurdu" Konya’nın ilk andan itibaren Hatay’la bir kardeşlik köprüsü kurduğunu kaydeden Başkan Altay, "Konyalılar biz ne istemişsek birin yerine adeta iki gönderdiler. Biz de bu koordinasyonu sağladık. Gelinen noktada asrın felaketinden sonra 11 ilimizde devletimiz Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çok yoğun bir çalışma yürütüyor. Hatay da yıkımın en fazla olduğu şehirlerden birisiydi. Bugün kule vinçlerden adeta gökyüzünün görülmediği şantiyelerde günde 550 daire hak sahiplerine imal ediliyor. İnşallah cumartesi günü Cumhurbaşkanımız Hatay’da 455 bininci konutun anahtar teslim törenini ve çeşitli açılışları gerçekleştirecek. Söylemek kolay geliyor ama Avrupa’da birçok ülke büyüklüğündeki bu inşaatı yapmak ancak büyük ve güçlü bir ülkeye nasip olurdu. Ülkemizin ne kadar büyük ve güçlü olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Cumhurbaşkanımıza deprem bölgesindeki faaliyetlerden dolayı teşekkür ediyoruz. Ayrıca bu işin kahramanlarından birisi de değerli hemşehrimiz, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Murat Kurum 11 ilde de çok müthiş bir çalışma yürüterek bütün şehirleri tekrar ayağa kaldırıyor" dedi. Cami aslına uygun olarak restore edildi Depremden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Habib-i Neccar Camisi’nin yapılmasının Konyalılara yakışacağı sözünü Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un ilettiğini, kendilerinin de bunu görev addettiğini ve hemen çalışmalara başladıklarını vurgulayan Başkan Altay, sözlerine şöyle devam etti: "Burada iki yıldan fazla süredir yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Bugün artık sonuna geldik, inşallah cumartesi günü de fiilen açılışını Cumhurbaşkanımızın katılımıyla yapmayı planlıyoruz. Burada büyük bir yıkıntı vardı. Kubbe tamamen göçmüştü, minare ortadan kalkmıştı. Öncelikle titizlikle yıkılan molozlar temizlendi ve taşlar numaralandırıldı. Sonra özellikle kıbledeki duvarın tekrar kullanılması için şakülüne getirilme çalışmaları yürütüldü, bir takviye süreci yapıldı. Sonra diğer duvarlar ayağa kaldırıldı ve en önemlisi de ahşap kirişler üzerine ahşap bir kubbe inşa ettik. Sonra aslına uygun bir şekilde tamamlanması için o kubbe içeriden sıvandı, dışarıdan da kurşunla kaplandı. Caminin içinde üç noktada depremin izlerini ifade edecek küçük ayrıntılar bırakıldı ve tezyinat işleri de aslına uygun elimizdeki röleveye göre tamamlanmış oldu. Bugün temizliği yapılarak, camimiz ibadete hazır hale geldi." "Burayı restore etmek de herkese nasip olmazdı, Konyalılara nasip oldu" Başkan Altay, caminin simgesi olan minarenin de yine aslına uygun bir şekilde restorasyonunun tamamlandığını belirterek, "En son ahşap külahı da üzerine konularak, süreç tamamlanmış oldu. Bahçedeki düzenlemeler, şadırvan da Büyükşehir Belediyemiz tarafından gerçekleştirildi. Sol taraftaki evler ve arka taraftaki çarşı da Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından tamamlanmış oldu. Bu süreçte Kültür ve Turizm Bakanımıza da çok teşekkür ediyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğümüzle birlikte süreci beraber yürüttük. Bugün gelinen noktada 6 Şubat’ta başlayan Konya-Hatay kardeşliğinin ilelebet sürecek bir nişanesine hep birlikte şahitlik etmiş oluyoruz. Burayı kim ziyarete gelirse, tarihin tozlu sayfalarını kim açarsa Konya’nın Hatay’da yaptıklarını ve Habib-i Neccar Camisi’nin restorasyonunu görecek. Bu cami sıradan bir cami değil, sadece Hatay’ın simgesi değil, Anadolu’nun ilk camisi. Burayı restore etmek de herkese nasip olmazdı, bu Konyalılara nasip oldu. Ne kadar şükretsek ne kadar hamd etsek azdır" ifadelerini kullandı. "Burada edilen her ibadetten Konya’da yaşayan 2 milyon 300 binin hanesine bir şey yazılacaktır" Süreçte destek olan herkese teşekkürlerini ileten Başkan Altay, "Deprem sürecinde bize desteğini hiç esirgemeyen Valimizin liderliğinde kamu kurumlarımıza, ilçe belediye başkanlarımıza, AK Parti İl Başkanımıza, odalarımıza, Konya’nın her bir ferdine teşekkür ediyorum. Burada hep birlikte büyük bir başarı hikayesi yazmıştık, bunun son noktasını da yine hep birlikte koyuyoruz. İnşallah insanlık sürdüğü sürece bu cami de insanlığa hizmet edecek. Burada edilen her ibadetten Konya’da yaşayan 2 milyon 300 binin hanesine bir şey yazılacaktır, buna inanıyorum. Bu sadaka-i cariyeyi hep birlikte gerçekleştirmiş olduk. Müteahhidimize, bilim heyetimize de teşekkür ediyorum, çok zor zahmetli bir işti, meşakkatli bir süreçti ama Konya’ya yakışır bir işi gerçekleştirdiler" açıklamasında bulundu. "Birlik ve beraberlik gösteren Türk milletine teşekkür ediyorum" Başkan Altay, Habib-i Neccar Camisi’nin sadece Hatay’ın bir simgesi değil, Türkiye’nin bir simgesi olduğunu dile getirerek, "Aslında depremin izlerinin silindiğinin temel göstergelerinden birisi de buradaki caminin ibadete açılıyor olması. Artık hayat yavaş yavaş normale dönüyor. Gördüğünüz gibi etrafta çarşılar da yeniden inşa ediliyor. Konutlar tamamlanmak üzere. İnşallah Hatay’da ve depremin etkilediği 11 ilimizde hayat bu yıldan itibaren normale dönmeye başlayacak ve buradaki insanlar normal yaşamlarına dönmüş olacak. Ben bu süreçte büyük birlik ve beraberlik gösteren Türk milletine teşekkür ediyorum. Ancak biz bu işin hakkından gelebilirdik. Birlik beraberlik içerisinde bu süreci de layıkıyla tamamlamış olduk" sözleriyle konuşmasını tamamladı. Hatay’ın sembol yapısını ayağa kaldıran Başkan Altay’a teşekkür etti Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı da devletin depremin ağır hasarlarını ortadan kaldırmak için hem Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak yoğun bir gayret sarf ettiğini söyledi. Başkan Altay’ın da taşın altına elini koymayı bilen belediye başkanı olduğunu kaydeden Yazgılı, "O günlerde ‘burayı ben yapmak istiyorum’ dedi ve yaptı. Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay’a çok teşekkür ediyoruz. Böyle kadim bir yapıyı, Hatay’ın sembol yapısını Konya Büyükşehir Belediyesi olarak ayağa kaldırdılar. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. En kısa zamanda Hatay’ımız eski, güzel günlerine kavuşacak Allah’ın izniyle. Belediyelerimiz de bakanlıklarımız da topyekûn bir çalışma içerisindeyiz. Tüm arkadaşlarımız her gün burada. Hatay’ın o eski günlerine geri dönmesi için ellerinden gelen çabayı sarf ediyorlar. Bu çabayı sarf eden herkese gönülden teşekkür ediyorum" değerlendirmesinde bulundu.