SPOR - 18 Aralık 2025 Perşembe 10:59

Barış Kanbak: "Ülkemizde gençlere şans verebilmek bazen cesaret istiyor"

A
A
A

Kasımpaşa Spor Kulübü’nde uzun yıllar analiz sorumlusu ve yardımcı antrenör olarak çalışan ve geçtiğimiz günlerde İstanbulspor ile 5 yıllık sözleşmeye imza atan Barış Kanbak, ilk kez teknik direktör olarak göreve başladı. Genç teknik adam yeni kulübünde kısa süredeki gözlemleri, kişisel hedefleri, oyun sistemi, kulüp yapısına kadar birçok konuya ilişkin İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine açıklamalarda bulundu. İlk olarak kendisine duyulan güven için İstanbulspor Kulübü Başkanı Ecmel Sarıalioğlu ile yönetim kuruluna teşekkür ederek sözlerine başlayan Kanbak, "Benim için burada çok değerli buluşma oldu. Bizim için çok anlamlı, elimizden gelenin en iyisini yapacağız" şeklinde konuştu.

"İstanbulspor’a geldiğimizde ilk dokunuş mental açıdandı"

Geçirdiği kısa sürede takımdaki analizleri hakkında değerlendirmede bulunan Barış Kanbak, "Buraya geldiğimizde kendimizi çok yoğun bir maç trafiğinin içerisinde bulduk. O yüzden ilk dokunmak istediğimiz, ilk değinmek istediğimiz şey; mental anlamda, zihinsel anlamda dokunuşlardı. Sonrasında daha çok oyunla ilgili ilerleme yapmayı planlıyoruz. Kırılgan bir yapıya sahip oyuncu grubu vardı. Tabii ki Mustafa Alper Avcı hocamıza da hizmeti ve emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum, bizden önce belli bir hazırlık süreci ve lig periyodu geçirdi. Çok genç bir oyuncu grubuyuz. Ligin belki de Adana Demirspor’dan sonra en genç takımına sahibiz. Genç bir takımla çalışmak aslında benim alışkanlıklarımdan biri. Çünkü altyapıdan, akademiden bugünlere yükseldim. Onlarla nasıl diyalog kuracağımı, nasıl dokunabileceğimi kendimce iyi bildiğimi düşünüyorum. Günümüzün gençleri, geçmişteki gençlere göre mental açıdan daha zayıflar, daha kırılganlar. Hem sosyal açıdan hem mesleki açıdan. Bunun maçlara yanması, birçok maçta görünüyordu; gol yedikten sonra öz güven eksikliği, skor anlamında da geriye düşme ve devamında toparlayamama gibi senaryolarla karşı karşıya kalıyordu. Çok şükür bu iki maçta, buna paralel her geriye düşüşten sonra bir reaksiyon verdik. Futbol anlamında çok çalışma süremiz olmadı. Oyuncularımız bunu kendileri yaptı, bunu ispatladı. Buradaki değerli dokunuş bence mental açıdandı. Onlara tekrardan o öz güveni daha önce yaptıkları şeyleri hatırlattık ve kendileri bunu başardı" ifadelerini kullandı.

Barış Kanbak:

"İlk günden buraya kendimi ait hissettim"

İstanbulspor Kulübü’nün yapısına alışkın olduğunu dile getiren Kanbak, "Kasımpaşa Kulübü’nde de çalıştığım dönemde aslında benzer bir yapı var. Biraz daha mütevazı hali diyebiliriz ama vizyonu ve misyonu, buradaki insanların çalışma biçimi, oyuncuların buraya gelme biçimi çok benzer. Ben ilk günden buraya kendimi ait hissettim. Benim için sadece renkler ve isim değişti. Adaptasyon sürecinde zorluk yaşamadım. Bu durum da benim için avantajdı" diye konuştu.

"Oyun tarzı olarak en yakın isim Sami Uğurlu"

Yardımcı antrenör olarak çalıştığı teknik direktörler arasında oyun anlayışının kendisine en uygun ismin Sami Uğurlu olduğunu belirten Barış Kanbak, birlikte çıktıkları yolu anlattı. Kanbak, "Kasımpaşa’da çok fazla teknik adamla çalıştım. Benim için avantajlı ve dezavantajlı durumlar da oldu. Tecrübeli hocalarla çalıştım. Sami (Uğurlu) hoca ile iki dönem çalıştık. Beraber başlamıştık, ikimiz de kulüp antrenörüydük. Kendi mevcut yapımızın içinden bir ekip oluşturmuştuk. O dönem hoca bizlere, biz hocaya güvendik, kulüp hocaya güvendi. Böyle bir birliktelik oldu. Oyun tarzı olarak da en yakın Sami Uğurlu diyebilirim" dedi.

"Agresif baskılı oyunu seviyorum"

Barış Kanbak:

Oyun sistemi hakkındaki soruya 33 yaşındaki teknik adam şu yanıtı verdi:

"Buranın bir hem kulüp yapısı var hem teknik ve taktik açıdan da oyun alışkanlığı var. Fatih (Tekke) hoca dönemi, Osman (Zeki Korkmaz) hoca dönemi, Yalçın (Koşukavak) hoca dönemi olsun, o dönemlerde de takip ediyordum. Pozitif işler yapmaya çalışan, çoğunlukla skordan bağımsız önce oyunu kazanmaya çalışan ama iyi oyunla birlikte skoru da kovalayan bir mantalitesi vardı her zaman. Şu anda da bu şekilde devam ediyor. Bizim geldiğimizde bulunduğumuz konum aslında biraz önceliklerin değişmesine neden oldu. Çünkü kırmızı hata çok yakındık. Hala uzak sayılmayız, çünkü bu lig böyle bir lig. İki maç kazanınca kendini play-off hattında buluyorsun, iki maç kaybedince kendini kırmızı hatta buluyorsun. Önceliğimiz şu an adım adım kazanarak gitmek. Kafamda oyun yapısı ve kültürü var. Bu da takımın alışkın olduğu oyun felsefesine yakın. Geldiğimde de onu söyledim, ’Kendi oyununuzu oynayın’ dedim. Çünkü zaman olmadığı için bir şey verememiştik sahada. Takım aslında buna reaksiyon da gösterdi. Bu benim için bir ışık. O yoldan devam etme ve o yolda ufak dokunuşlarla daha mükemmel hale getirebilmeye çalışmak. Oyun felsefemizin başlangıcı olabilir. Agresif baskılı oyunu seviyorum. Gegenpress dedikleri karşı presi tercih ediyorum. Burada fiziksel durum da çok önemli."

"1. Lig, Süper Lig’e göre daha mücadeleci bir lig"

Ligde ilk yarının bitimine iki hafta kaldığını hatırlatan Barış Kanbak, devre arasına kadar alınacak sonuçların takımın yol haritasını belirleyeceğini söyledi. Kanbak, ligin çok sert bir oyun kültürü olduğunu vurgulayarak, "Geçen sezon Tuncay (Şanlı) hocayla çok kısa Çorum süreci geçirdim. Aslında 1. Lig ile orada tanıştım. Gerçekten çok farklı. Süper Lig ile 1. Lig arasında uçurum var. Bunu olumsuz anlamda söylemiyorum; daha mücadeleci bir lig. Belki oyun anlamında bazı öncelikler farklı. Oynadığımız iki maçta da bunu gördük. Biz eğer yediğimiz gollerden sonra mücadele etmeyi bıraksaydık asla o dönüşler olmazdı. Bu ligin çok sert bir oyun kültürü var, oyun yapısı var, oyuncu yapısı var. Biz de ona yönelik hazırlıklarımızı, geliştirmemiz gereken yönleri not alıyoruz, planlıyoruz. Gerçekten kolay değil. Play-off ve düşme hattını konuşmak gerekirse ben adım adım yorum yapmayı sağlıklı buluyorum. Çünkü play-off yolu uzun bir yol. Önümüzde devre arası için iki kritik maçımız var. Onları oynadıktan sonra yolun haritası ortaya çıkacak, hangi yöne doğru devam edeceğimiz, nasıl mücadele edeceğimiz daha net olacaktır diye düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.

"Eksik bölgeler için görüşme yaptık"

Ara transfer dönemi öncesi eksik bölgeler için yönetimle görüşme yaptığını dile getiren sarı-siyahlıların teknik direktörü, "Çok sıkışık bir maç trafiğimiz olduğu için aslında bu iki hafta transfer konularını konuşmak değil daha çok takımı tanımakla geçti. Önce şuna karar vereceğiz; elimizdeki mevcut oyuncularla ne kadar maksimum verim alabilirsek onu almaya çalışacağız. Zaten burada hali hazırda kulüp yapısı olduğu için transferlerle ilgili kulübün profesyonelleri çalışmalarını sürdürüyor. Başkanımla da bunu konuşmuştum. Takviye yapılacağını söyledi. Buraya uygun oyuncuları bulmak gerekiyor. İstanbulspor transfer yapmış olmak için transfer yapan bir kulüp değil. Eksik bölgeler anlamında bir ön görüşme yaptık. İnşallah o süreci de iyi geçireceğiz" ifadelerini kullandı.

"Ralf Rangnick’in oyun yapısından etkilendim"

Alman Teknik Direktör Ralf Rangnick etkilendiğini aktaran Barış Kanbak, "İlk olarak 2005 yılında Schalke’nin başındaydı. Schalke, Fenerbahçe ile Şampiyonlar Ligi’nde eşleşmişti. İlk orada görmüştüm, oyun yapısından çok etkilenmiştim. Daha sonra Leipzig’de görev aldı, 2015-2018 yılları arasında. Bence çok başarılı bir teknik adam olduğunu düşünüyorum. Şu anda Avusturya Milli Takımı’nın başında, orada da ciddi işler yapıyor. Oyun yapısından dolayı Ralf Rangnick diyebilirim. Yine bir başka Alman Jürgen Klopp ama Klopp’un çalıştığı takımlar üst seviye olduğu için orada o işleri çıkarmak daha kolay oluyor. Rangnick’in ki daha değerli gibi" değerlendirmesinde bulundu.

"Türk futbolunda altyapı sorunlarıyla ilgili karamsarlık görmüyorum"

Türk futbolunda altyapıda gelen fırsatların iyi değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Barış Kanbak, "Altyapılar her zaman konuşulan ama çok konuşulduğu için de çözüme varmadığını yorum yapabiliriz. Bugün hala sorun olarak konuşabiliyorsak, demek ki çözüm üretmiyoruz. Ben bunu çözecek konumdaki kişi değilim. Çok da olumsuz olduğunu düşünmüyorum. Geriye dönüp baktığımızda stoperimiz Duran (Şahin), son maçta da çok iyi performans gösterdi. Profesyonel kariyerindeki ilk golünü de attı. Fırsatlar geliyor. Burada önemli olan bu fırsatı ne kadar değerlendirmek istiyoruz. Sonuç odaklı mı gideceğiz, gelişim odaklı mı gideceğiz, bir karar vermek gerekiyor. Özellikle ülkemizde eğer gerçekten sonuç odaklıysak gençlere şans verebilmek bazen cesaret istiyor. Türk futbolunda altyapı sorunlarıyla ilgili ciddi anlamda bir karamsarlık görmüyorum. Tesisleşmede sıkıntılarımız var. İlk adım olarak bu sıkıntılar çözülmeli. Çünkü oyuncunun gelişeceği yer saha. Saha yoksa oyuncunun istediği kadar potansiyeli olsun bu ortaya çıkmayacaktır" diye konuştu.

"Finansal anlamda çok fazla sıçramalar yapmamalıyız"

Transfere harcanan paraların sürdürülebilir başarıyı getirip, getirmemesi konusuna değinen Kanbak, "Başarıya giden yol birçok farklı tercihten geçiyor. Kimisi finansal gücüyle bunu yapıyor. Kimisi akademisinden yetiştirdiği oyuncuların gücüyle bunu yapıyor. Kimisi genç ve potansiyelli oyuncuyu transfer edip, kadrosunu yapılandırıyor. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor; büyük bütçelerle işler yapan takımlarımız. Çok önemli transferler yapıyorlar. Başarıyı sürdürememelerinin sebebi bir karar alındıktan sonra bu yüksek maliyetli transferlerle devam etmekse, onun devamını sağlamıyorlar. 1-2 sezon böyle geçirip, sonrasında tekrar eskiye dönüş oluyor. O maliyetli oyuncu grubunu da harcanan paraların da sabrını göstermiyorlar. İçinde bulunduğum İstanbulspor Kulübü’nde daha sağlıklı adımlar atılıyor. Bir kere kimseye borcu olmayan bir kulüp olabilmek, bu Kasımpaşa’da da böyleydi. Bence bütçe yönetimi çok değerli. Türkiye’nin ekonomik şartları da ortada. Finansal anlamda çok fazla sıçramalar yapmamak lazım. Bunları yapan takımlarımızın da mevcut durumlarını 3-5 yıl sonra görebiliyoruz. Terazinin iki kefesini de dengeli tutmakta fayda var" dedi.

"İstanbulspor, bulduğu değerlere sabır gösteriyor"

Geçmiş yıllarda Zeki Çelik ile son dönemde Gaoussou Diarra’nın İstanbulspor’dan Avrupa’ya transferinde oyuncular üzerinde bir motivasyon kaynağı oluşturup, oluşturmamasıyla ilgili soruya Barış Kanbak, "Bu kulübün tercih edilme sebeplerinden biri de bu; potansiyeli ortaya çıkarması. Potansiyele şans vermesi. Bu teknik adamlar için de geçerli. Diarra’yı kimse tanımıyordu. Benim mezun olduğum Haliç Üniversitesi’nin okul takımındaymış. Bulmak önemli, bulduktan sonra da ona sabretmek çok önemli. Bu kulübün bence burayı en cazip kılan yönü inandığı, güvendiği ve bulduğu değerlere sabır göstermesi diye düşünüyorum" diye cevap verdi.

"VAR’da teknik açıdan problemler olduğunu düşünüyorum"

Video Yardımcı Hakem (VAR) sistemiyle ilgili düşüncelerini de dile getiren Kanbak, "Sistem olarak faydalı bir sistem. Futbolda olmalı. Belki kullanım olarak problemler yaşıyoruzdur. Daha iyi kullanabiliriz. Birçok ülkede kullanılan bir sistem. Orada daha çabuk kararlar, daha net gösterimler oluyor. Bu maçların çekim kalitesi ve kamera sayısıyla da avantaj veya dezavantaj sağlıyor. Premier Lig’deki bir maçın kamera sayısı ile Türkiye Ligi’ndeki kamera sayıları arasında ciddi bir fark olduğunu duymuştum. Bu da kaliteli, net görüntünün ulaşmasını zorlaştırıyor. Burada sadece hakemlerimiz için değil sistemin de yönetilebilir olması için ve hatayı en aza indirebilmesi için araç-gereçlerin de yeterli olması lazım. Burada teknik açıdan problemler olduğunu düşünüyorum" açıklamasında bulundu.

İsmail Yasin Akçın - Enes Gümüş - Saycan Sayım

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Burdur Damadını öldüren kayınpederin ilk duruşması görüldü Burdur’un Bucak ilçesinde damadını öldüren kayınpederin yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. Kayınpeder Ali Ş.’nin tutukluluğuna devam kararı çıkan dava ileri bir tarihe ertelendi. Duruşmada konuşan acılı baba Şeref Top, oğlunun tasarlayarak öldürüldüğünü ileri sürerek, "Ali Ş. daha önce bana ’Oğlunu öldüreceğim, buradan cenazesini götüreceksin’ demişti. Olay günü de ’Oğlunu öldürdüm. Gel cenazeni götür’ dedi" diye konuştu. Olay, 20 Ağustos’ta Fatih Mahallesi 1606. Sokakta meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, Ali Ş. (63) evinin önüne tırını park eden ve bahçe müştemilatına tıra ait malzemeler koyan damadı Deniz Top (35) ile tartıştı. Tartışmanın kavgaya dönüştüğü olayda Ali Ş., damadı Deniz Top’u av tüfeği ile vurarak ağır yaraladı. Çevredekilerin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından yaralı, ambulansla Bucak Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Ali Ş. ise olayda kullandığı tüfekle yakalanarak gözaltına alındı. Hastaneye kaldırılan Deniz Top, doktorların yaptığı tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Olayla ilgili ilk duruşması görüldü Burdur 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına tutuklu sanık Ali Ş., Deniz Top’un babası Şeref Top, annesi Ümmahan Top, eşi Hülya Top ile taraf avukatları katıldı. Ali Ş., savunmasında, "10 sene önce görücü usulü evlendiler. İyi bir çocuktu ancak bir süre sonra çalışmamaya başladı. Kiradan kurtardım, kendi evim vardı, ona oturdular. Katiyen çalışmıyordu. Eviyle çoluk çocuğuyla ilgilenmiyordu. Boş geziyordu. Belediyede işe başlattım, 10 gün çalıştı, ayrıldı. Çimento fabrikasında işe başlattım, 2 ay çalıştı bıraktı. Babasıyla tır aldılar. Her yere borç takmaya başladı. Babasını aradım, ’Davranışları normal değil, gidişatı iyi değil, doktora götürün’ dedim. Kızıma, ’Sizi öldüreceğim’ dediği için uzaklaştırma kararı aldırdım. ’Uzaklaştırmayı kaldırmazsanız sizi öldürürüm, yaşatmam’ dedi. Kızım boşanmak istediğini söyledi. ’Kızım düzenin bozulmasın’ dedim. Benim söylememle devam etti. Kafama elindeki tüfeğin dipçiğiyle 3- 4 defa vurdu. Tüfeği boğazıma dayadı. Boğuşma sırasında nasıl olduysa tüfek elime geçti. Komşular araya girdi. Korkutmak amacıyla 1 el ayaklarına, 3- 4 el de havaya ateş ettim. 112’yi aradım. Polis geldi, tüfeği teslim ettim" diye konuştu. "Bilerek ve tasarlayarak öldürdü" Deniz Top’un babası Şeref Top ise sanığın yalan söylediğini ileri sürerek, "Oğlumu tasarlayarak öldürdü. Oğlum mayıs ayında kaza yaptıktan sonra işin içinden çıkamadı. ’Başka işte çalış’ dedim. Ali Ş. daha önce bana ’Oğlunu öldüreceğim, buradan cenazesini götüreceksin’ demişti. Olay günü de ’Oğlunu öldürdüm. Gel cenazeni götür’ dedi. Bilerek ve tasarlayarak öldürdü. Tüfek, oğlumun değildi. Kayınpederine aitti" şeklinde konuştu. "Uzaklaştırma kararı aldırdım" Hülya Top ise Deniz Top ile 10 yıl önce görücü usulü evlendiklerini belirterek, "5-6 yıl sıkıntı yoktu. Sonra tır sevdası başladı. Kredi çekip, tır aldılar. ’Almayın’ dedim. İşe gitmiyor, bu yüzden ceza yiyordu. Sürekli şiddet vardı ama katlanıyordum. Uyuşturucu batağına düştüğünü asla tahmin etmiyordum. Uzaklaştırma kararı aldırdım. ’Uzaklaştırma kararını kaldırmazsan seni öldürürüm’ diye tehdit etti" diye konuştu. Tanıkların dinlenmesinin ardından mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.
Ankara Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: "İsrail’in uzun yıllar uluslararası sistemde fiilen dokunulmazlık zırhıyla hareket etti" Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye Hükümeti ile SDG arasında varılan 10 Mart mutabakatını hatırlatarak, "Biz de sürecin diyalog, müzakere ve barışçıl yollarla ilerlemesini umuyoruz. Yeniden askeri yollara başvurma ihtiyacının ortaya çıktığını görmek istemiyoruz ancak SDG, ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalı" dedi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TRT World’e verdiği röportajda bölgesel ve küresel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bakan Fidan, Türkiye’nin Filistin meselesinde uluslararası vicdanın sesi olduğunu vurgulayarak İsrail’in Gazze’deki saldırılarına karşı Türkiye’nin en başından bu yana açık bir diplomatik duruş sergilediğini kaydetti. İsrail’in uzun yıllar uluslararası sistemde fiilen dokunulmazlık zırhıyla hareket ettiğini belirten Bakan Fidan, "Bu durum on yıllardır böyleydi ve İsrail uluslararası sistemden muaf tutuldu, ama bence bu dönem artık sona erdi. Türkiye, ortaklarıyla birlikte bu sonuca varılmasında çok önemli bir rol oynadı. Bu yüzden İsrail, Türkiye’nin katılımına şiddetle karşı çıkıyor. Ama burada tek ilgili aktör İsrail değil. Burada başka ilgili aktörler de var, bu yüzden onlarla da görüşüyoruz" şeklinde konuştu. Bakan Fidan, İsrail’in Türkiye’nin olası uluslararası güvenlik mekanizmalarına katılımına karşı çıktığını ancak Ankara’nın ilgili tüm aktörlerle temaslarını sürdürdüğünü dile getirerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla bakanlıklar arası ekiplerin Gazze’ye yardım ulaştırılması konusunda yoğun çalışma yürüttüğünü söyledi. "En büyük tehdidin terörizm olduğunu düşündük ve devreye girdik" Türkiye’nin terörle mücadelede bölgedeki en tecrübeli ülkelerden biri olduğunun altını çizen Bakan Fidan, "Son 40 yıldır PKK ve diğer terör örgütleriyle mücadele ediyoruz. Bu süreçte ciddi bir birikim, kapasite ve uzmanlık geliştirdik. Dolayısıyla konu DEAŞ olduğunda, ne yazık ki geçen yıla kadar Suriye’deki tehdit ortamı nedeniyle DEAŞ ve diğer terör örgütleri sistemdeki boşluklardan faydalanabildi. Ancak artık iç savaş sona erdi, Şam’da halk iradesi hâkim ve şu anda sağlıklı bir iş birliği söz konusu. Daha önce de ifade ettiğim gibi, bir iş birliği mekanizması olduğu sürece bunun üstesinden gelebiliriz. Devrimin ilk aylarında, 2025’in başlarında, diğer bölge ülkeleriyle bir araya geldik. Dedik ki, ‘Suriye toparlanma sürecine girdi. Çok derin yaraları var, iyileşmesi için zamana ihtiyacı var ve bu süreçte uluslararası ve bölgesel desteğe ihtiyaç duyuyor. Ancak bu sırada başka düşmanca unsurların bu süreci istismar etmesini istemiyoruz.’ Bu nedenle o dönemde en büyük tehdidin terörizm olduğunu düşündük ve devreye girdik. Bu iş birliği, Suriyeli ortaklarımızın zihinlerinde ayrı bir farkındalık oluşturulması açısından oldukça faydalı oldu" ifadelerini kullandı. "Uluslararası DEAŞ karşıtı koalisyonun bir parçası oldular ve Washington’da gerekli belgeleri imzaladılar" Suriye’nin uluslararası DEAŞ karşıtı koalisyona katılımının önemli bir adım olduğunu belirten Fidan, şöyle devam etti: "Uluslararası toplumun DEAŞ’la nasıl mücadele ettiği, hangi mekanizmaların kullanıldığı ve artık birer devlet aktörü olarak diğer bölge ülkeleriyle birlikte bu sorunla nasıl başa çıkmaları gerektiği onlar için yeni bir alandı. Bu açıdan faydalı oldu. Suriyeli muhataplarımız oldukça yetkin ve bu meseleyi ele alma konusunda son derece istekli. Bildiğiniz üzere uluslararası DEAŞ karşıtı koalisyonun bir parçası oldular ve geçen ay Washington’da gerekli belgeleri imzaladılar. Bu çok olumlu bir adımdı. Böylece DEAŞ’la mücadele konusunda, diğer ülkelerle birlikte kararlı olduklarını açıkça ortaya koydular. Şu anda askeri ve istihbarat uzmanlarımız, diğer bölge ülkeleriyle, Amerikalılarla ve ilgili tüm taraflarla birlikte DEAŞ’la mücadele gündemini ileriye taşıyor. Hiçbir terör unsurunun Suriye halkının ve devletinin toparlanma yolculuğunu sabote etmesine izin vermemeliyiz." "Bir devlette, farklı otoritelere bağlı iki ya da üç ayrı silahlı yapı olamaz" Suriye’nin kuzeyindeki SDG unsurlarının entegrasyon sürecine ilişkin değerlendirmede bulunan Fidan, sürecin yavaş ilerlemesinden duyulan rahatsızlığı dile getirdi. Türkiye, Suriye ve bazı ortakların, SDG’nin zaman kazanmaya çalıştığı yönünde ortak bir kanaate sahip olduğunu ifade eden Fidan, "Amerikalı ortaklarımız da bu sürecin tamamlanması gerektiğinin farkında. Bu, Suriye’nin birliği açısından hayati önemde. Bildiğiniz üzere, Suriye’deki muhalif silahlı grupların tamamı, SDG hariç, artık Savunma Bakanlığı çatısı altına girdi. Çünkü SDG, eski muhalefet yapısının bir parçası değildi. Eskiden farklı silahlı gruplar vardı ve tek bir komuta-kontrol yapısı altında değillerdi. Şimdi ise Savunma Bakanlığı’nın komutasını kabul ettiler. Bu, ulusal birlik açısından son derece önemli. Çünkü bir devlette, farklı otoritelere bağlı iki ya da üç ayrı silahlı yapı olamaz. Böyle bir durumda birlikten ve egemenlikten söz edemezsiniz" diye konuştu. "Yeniden askeri yollara başvurma ihtiyacının ortaya çıktığını görmek istemiyoruz" Suriye Hükümeti ile SDG arasında varılan 10 Mart mutabakatını anımsatan Fidan, "Biz de sürecin diyalog, müzakere ve barışçıl yollarla ilerlemesini umuyoruz. Yeniden askeri yollara başvurma ihtiyacının ortaya çıktığını görmek istemiyoruz. Ancak SDG, ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalı. 10 Mart tarihli anlaşmaya bağlılıklarını gecikmeden ve çarpıtmadan yerine getirmeleri bekleniyor. Bu anlaşmadan herhangi bir sapma görmek istemiyoruz. Şam’daki Suriyeli ortaklarımız da bunun ulusal birlik için hayati bir adım olduğunu görüyor. Ben temkinli ama umutlu bir iyimserlik içindeyim. Doğru yöntemler ve iş birliği biçimleriyle bu noktaya ulaşacağımıza inanıyorum" dedi. "Gazze örneğinde olduğu gibi, bu tür bir arabuluculuk ancak ABD’nin aktif katılımıyla mümkün" Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Fidan, Türkiye’nin her iki tarafla da konuşabilen nadir ülkelerden biri olduğunu ve ateşkes için başından bu yana yoğun çaba gösterdiğini söyledi. Avrupa’nın ortasında süren savaşın büyük bir yıkıma yol açtığını aktaran Fidan, "Karadeniz’e doğru olası bir genişleme, Türkiye ve diğer kıyıdaş ülkeler için ciddi bir risk oluşturuyor. Bu nedenle Türkiye, savaşın başından itibaren ateşkes için yoğun çaba sarf etti. Pek çok girişimimiz oldu; bazılarını ortaklarımızla, bazılarını tek başımıza yaptık. Son haftalarda görüşmelerin yoğunlaştığını görmekten memnuniyet duyuyoruz. Avrupalılar devrede, Amerikalılar arabuluculuğu yürütüyor. Bu süreçte Başkan Trump ve ekibine özel bir takdir borçluyuz. Gazze örneğinde olduğu gibi, bu tür bir arabuluculuk ancak ABD’nin aktif katılımıyla mümkün. Biz de Amerikalılarla, Ruslarla, Ukraynalılarla ve Avrupalılarla temas halindeyiz. Taraflar şu anda bir anlaşmaya oldukça yakın" ifadelerine yer verdi. Ortaya çıkacak mutabakatın Ukrayna halkına sunulacağını belirten Fidan, güvenlik garantileri konusunun sürecin en zor başlıklarından biri olduğunu kaydetti. "Sorunların en kısa çözümü ateşkestir" Karadeniz’de artan güvensizlik ortamına da değinen Fidan, Tahıl Anlaşması sayesinde 30 milyon ton tahılın dünya piyasalarına ulaştırıldığını, bunun özellikle Afrika için hayati önemde olduğunu vurguladı. Ticari gemilerin hedef alınması ve İHA tehditlerinin bölgesel güvenliği zedelediğini belirten Fidan, "Karadeniz’de güvensizlik yeniden arttı. Türk Hava Kuvvetleri Karadeniz’den gelen bir İHA’yı düşürdü. Ticari gemiler hedef alındı. Bu ciddi bir sorun. Hükümetiniz enerji altyapısı ve liman tesisleri için bazı güvenlik garantileri çağrısı yapıyor. Ancak Karadeniz’de gemilerin hedef alınması, mayınlar ve İHA’lar kıyıdaş ülkeleri de etkiliyor. Romanya ve Bulgaristan’la bu konuda askeri iş birliği içindeyiz. Tüm bu sorunların en kısa çözümü ateşkestir. Aksi halde uyardığımız bölgesel tırmanma gerçekleşiyor ve bu başka yerlere de yayılabilir" diye konuştu. "Kıbrıslı Türklerin izolasyonu sona ermeli" Kıbrıs meselesine ilişkin değerlendirmesinde Fidan, Güney Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı’nı devralmasının Türkiye açısından hem risk hem fırsat barındırdığını belirterek şu ifadeleri kullandı: "Rum yönetimi her platformda Türkiye’yi engelliyor. Buna rağmen Avrupa’nın karşı karşıya olduğu tehditler, AB-Türkiye iş birliğini her zamankinden daha önemli hale getirdi. Kıbrıs’ta gerçekler ortada. Türk tarafı Annan Planı’na ‘evet’ dedi, Rumlar ‘hayır’ dedi. Eşitlik temelinde bir güç ve refah paylaşımını kabul etmiyorlar. Herkes bunu biliyor. Alternatif nedir? İki devletli çözüm. Siyasi sorun dondurulabilir, ama ekonomik, turistik ve enerji alanlarında iş birliği yapılabilir. Kıbrıslı Türklerin izolasyonu sona ermeli. Gerçekleri söylemek cesaret ister. Bu cesareti göstermeliyiz."
Gaziantep Yılmaz: "Her zaman yanlarındayız" Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz, Abdulkadir Konukoğlu Özel Eğitim Meslek Okulu’nu ziyaret etti. Öğretmen ve öğrencilerle sohbet eden Yılmaz, talep ve ihtiyaçlarının hızlı bir şekilde giderileceğini sözünü verdi. Yılmaz, "Özellikle özel ihtiyaçlı çocuklarımız ve aileleri için her zaman ulaşılabilir olmaya devam edeceğiz" dedi. Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz, Abdulkadir Konukoğlu Özel Eğitim Meslek Okulu’nu ziyaret ederek, öğretmen ve öğrencilerle bir araya geldi. Çocukların sevgisiyle karşılanan Yılmaz, öğrencilerle yakından ilgilenerek sohbet etti. Öğrencilerin eğitim süreçleri, sosyal ve mesleki gelişimleri hakkında öğretmenlerden bilgi alan Yılmaz, özel eğitim alanında yapılan her çalışmanın büyük bir değer taşıdığını ifade etti. Okul idaresi ve öğretmenlerin aktardığı eksik ve ihtiyaçları dikkatle dinleyen Yılmaz, bu taleplerin en kısa sürede karşılanması için gerekli adımların atılacağını belirtti. Ziyaret sırasında öğrenciler, hazırladıkları etkinliklerle ve sergiledikleri yeteneklerle Başkan Yılmaz’a unutulmaz anlar yaşattı. "Her zaman yanınızdayım" Özel ihtiyaçlı çocukların hayatın her alanında daha güçlü bireyler olarak yer alabilmesi için yerel yönetimlere önemli sorumluluklar düştüğünü ifade eden Yılmaz, "Bu çocuklarımız bizim en kıymetli emanetlerimiz. Onların daha iyi şartlarda eğitim alabilmesi, kendilerini geliştirebilmesi ve hayata hazırlanabilmesi için belediye olarak her zaman yanlarındayız. Okulumuzun eksik ve ihtiyaçlarını hızlı bir şekilde gidereceğiz. Öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin talep ettiği konuların takipçisi olacağız" diye konuştu. "Kimse kendini yalnız hissetmeyecek" Öğretmenlerle de bir süre sohbet eden Başkan Yılmaz, özel eğitim alanında fedakârca görev yapan eğitimcilerin emeklerinin çok kıymetli olduğunu belirterek teşekkür etti. Öğretmenlerin taleplerini ve önerilerini not alan Yılmaz, eğitim kurumlarıyla iş birliği içinde çalışmaya devam edeceklerini ifade etti. Ziyaretin sonunda okul yönetimi, öğretmenler ve öğrencilerle hatıra fotoğrafı çektiren Başkan Umut Yılmaz, "Şehitkamil’de kimse kendini yalnız hissetmeyecek. Özellikle özel ihtiyaçlı çocuklarımız ve aileleri için her zaman ulaşılabilir olmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
Burdur Damadını öldüren kayınpederin ilk duruşması görüldü Burdur’un Bucak ilçesinde damadını öldüren kayınpeder hakkında ilk duruşma görüldü. Kayınpeder Ali Ş.’nin tutukluluğuna devam kararı çıkan dava ileri bir tarihe ertelendi. Duruşmada konuşan acılı baba, Şeref Top, oğlunun tasarlayarak öldürüldüğü ileri sürerek, "Ali Ş. daha önce bana ’Oğlunu öldüreceğim, buradan cenazesini götüreceksin’ demişti. Olay günü de ’Oğlunu öldürdüm. Gel cenazeni götür’ dedi" diye konuştu. Olay, 20 Ağustos’ta Fatih Mahallesi 1606. Sokakta meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, Ali Ş. (63) evinin önüne tırını park eden ve bahçe müştemilatına tıra ait malzemeler koyan damadı Deniz Top (35) ile tartıştı. Tartışmanın kavgaya dönüştüğü olayda Ali Ş., damadı Deniz Top’u av tüfeği ile vurarak ağır yaraladı. Çevredekilerin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından yaralı, ambulansla Bucak Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Ali Ş. ise olayda kullandığı tüfekle yakalanarak gözaltına alındı. Hastaneye kaldırılan Deniz Top, doktorların yaptığı tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Olay yeri inceleme ekipleri ise olay yerinde çalışma gerçekleştirdi. Olayla ilgili ilk duruşması görüldü Burdur 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına tutuklu sanık Ali Ş., Deniz Top’un babası Şeref Top, annesi Ümmahan Top, eşi Hülya Top ile taraf avukatları katıldı. Ali Ş., savunmasında, "10 sene önce görücü usulü evlendiler. İyi bir çocuktu ancak bir süre sonra çalışmamaya başladı. Kiradan kurtardım, kendi evim vardı, ona oturdular. Katiyen çalışmıyordu. Eviyle çoluk çocuğuyla ilgilenmiyordu. Boş geziyordu. Belediyede işe başlattım, 10 gün çalıştı, ayrıldı. Çimento fabrikasında işe başlattım, 2 ay çalıştı bıraktı. Babasıyla tır aldılar. Her yere borç takmaya başladı. Babasını aradım, ’Davranışları normal değil, gidişatı iyi değil, doktora götürün’ dedim. Kızıma, ’Sizi öldüreceğim’ dediği için uzaklaştırma kararı aldırdım. ’Uzaklaştırmayı kaldırmazsanız sizi öldürürüm, yaşatmam’ dedi. Kızım boşanmak istediğini söyledi. ’Kızım düzenin bozulmasın’ dedim. Benim söylememle devam etti. Kafama elindeki tüfeğin dipçiğiyle 3- 4 defa vurdu. Tüfeği boğazıma dayadı. Boğuşma sırasında nasıl olduysa tüfek elime geçti. Komşular araya girdi. Korkutmak amacıyla 1 el ayaklarına, 3- 4 el de havaya ateş ettim. 112’yi aradım. Polis geldi, tüfeği teslim ettim" diye konuştu. "Bilerek ve tasarlayarak öldürdü" Deniz Top’un babası Şeref Top ise, sanığın yalan söylediğini ileri sürerek, "Oğlumu tasarlayarak öldürdü. Oğlum mayıs ayında kaza yaptıktan sonra işin içinden çıkamadı. ’Başka işte çalış’ dedim. Ali Ş. daha önce bana ’Oğlunu öldüreceğim, buradan cenazesini götüreceksin’ demişti. Olay günü de ’Oğlunu öldürdüm. Gel cenazeni götür’ dedi. Bilerek ve tasarlayarak öldürdü. Tüfek, oğlumun değildi. Kayınpederine aitti" şeklinde konuştu. "Uzaklaştırma kararı aldırdım" Hülya Top ise Deniz Top ile 10 yıl önce görücü usulü evlendiklerini belirterek, "5- 6 yıl sıkıntı yoktu. Sonra tır sevdası başladı. Kredi çekip, tır aldılar. ’Almayın’ dedim. İşe gitmiyor, bu yüzden ceza yiyordu. Sürekli şiddet vardı ama katlanıyordum. Uyuşturucu batağına düştüğünü asla tahmin etmiyordum. Uzaklaştırma kararı aldırdım. ’Uzaklaştırma kararını kaldırmazsan seni öldürürüm’ diye tehdit etti" diye konuştu. Tanıkların dinlenmesinin ardından mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verirken duruşmayı ileri bir tarihe erteledi. (ARD-SM-
Ankara AK Parti Sözcüsü Çelik: "Özgür Özel yurtdışında destek bulmak için Cumhurbaşkanımızı ve Türkiye’yi şikayet etmeyi siyaset karakteri haline getirdi" AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Özgür Özel yurtdışında destek bulmak için Cumhurbaşkanımızı ve Türkiye’yi şikayet etmeyi bir siyaset karakteri haline getirdi. Bu durum bir siyasi parti ve siyasetçi için çok kötü bir sicildir" dedi. AK Parti Sözcüsü Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "CHP Genel Başkanı Özgür Özel Brüksel’de kendilerinin kardeş parti kabul ettiği partilerin Cumhurbaşkanımızla güçlü diyalog içinde olmasını ve Türkiye’ye destek vermesini eleştirmiş. Özgür Özel yurtdışında destek bulmak için Cumhurbaşkanımızı ve Türkiye’yi şikayet etmeyi bir siyaset karakteri haline getirdi. Bu durum bir siyasi parti ve siyasetçi için çok kötü bir sicildir. Özgür Özel kendisiyle görüşmeyen Avrupa Konseyi Başkanı Antnio Costa’ya da tepki göstermiş. Bu aslında ders çıkarması gereken bir durum. Yurtdışında her zirvede yabancı ülke liderlerinin Cumhurbaşkanımızla görüşmek için yoğun bir talepte bulunmasını iyi değerlendirmesi ve anlaması gerekir. Aynı konuşmada Özgür Özel Brüksel’deki toplantıya katılan partilere ‘AB’nin sınırında demokratik bir Türkiye mi olacak, o Türkiye’de sosyal demokratlar mı iktidar olacak; yoksa kardeş partinizi bir otoritere ezdirecek, o otoriterin devam etmesine izin mi vereceksiniz?’ diyerek hem gayrı meşru tanımlar yapmış hem de başka partileri Türkiye’nin iç siyasetine müdahil olmaya davet etmiş. Bu büyük bir savrulmadır. Defalarca meşru seçimlerde birinci olmuş Cumhurbaşkanımıza dönük Avrupa’daki aşırı sağ partilerin diliyle konuşması ise gayrı meşrudur. Özgür Özel’in CHP’nin iktidar olması için yabancı ülkelerdeki partilerin desteğini talep etmesi vahim bir durumdur. Bu siyasi olarak kabul edilebilir olmadığı gibi, CHP tarihi açısından da ele alınmalıdır" ifadelerine yer verdi.