POLİTİKA - 08 Kasım 2024 Cuma 11:26

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun’dan "kültürel seferberlik" çağrısı

A
A
A
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun’dan "kültürel seferberlik" çağrısı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Kültürümüz adına millet olarak birlik, beraberlik içinde vereceğimiz mücadele, istiklalimizin ve istikbalimizin de teminatlarından biridir. Karşımızda kültürel sömürgeciliği norm edinen bir küresel hegemonya var. Bizim ne yerelde ne evrensel alanda mevcut kültürel hegemonya modellerinin bir benzerine daha ihtiyacımız var. Biz, evrenselde ve yerelde karşı karşıya kaldığımız sömürü ilişkilerinden muzdarip olduğumuz kültürel saldırı ve hegemonya kurma girişimlerine karşı kültürel seferberlik çağrısı yaparken, esas itibarıyla tarihsel, toplumsal ve kültürel varoluşumuzdan beslenen bir çağrı yapıyoruz" dedi.


Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığınca Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen "21. Yüzyılda Türkiye’nin Kültür Seferberliği" kitabının tanıtımı ve "Kaçış Yok" sergisinin açılışına katıldı. "Kaçış Yok" sergisini gezmelerinin ardından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun bir konuşma yaptı. Yaşanılan çağa birçok ad takıldığını ifade eden Altun, bunlardan birinin de "hız çağı" olduğunu kaydetti. Hızın yeri geldiğinde bir olgu, yeri gediğinde bir amaç, yeri geldiğinde bir değer halini aldığı bir toplumsal sistemde bir gündelik hayat rejimi içinde yaşanıldığını belirten Altun, "Bu sistem içinde, bu gündelik hayat rejiminde bırakınız kültürü inşa girişimlerini, kültürü muhafaza girişimleri dahi zorlu bir çaba gerektiriyor. Zira kültür her şeyden önce sebatın, sükunetin, istikrarın, uzun erimli insan emeğinin ve meydan okumalarla baş etme becerilerinin sonucunda ortaya çıkan bir birikimin de adı aynı zamanda. Dahası biz bu hız çağında toplum olarak, millet olarak, ülke olarak son derece güçlü kültürel saldırı girişimleriyle karşı karşıyayız. Dünyanın bir örnekleşmesi, küresel kültürel hegemonya inşası gayretleri bu kültürel saldırı girişimlerini daha tahripkar hale getiriyor. Bu küresel bağlam içinde karşı karşıya kaldığımız kültürel kuşatma girişimlerine karşı biz Türkiye olarak bir kültürel seferberlik hamlesi içinde olmamız gerektiğine inanıyoruz. Ve çalışmalarımızı bu yönde gerçekleştiriyoruz" dedi.



"Kültürümüz adına millet olarak birlik, beraberlik içinde vereceğimiz mücadele, istiklalimizin ve istikbalimizin de teminatlarındandır"


Kültür ve Turizm Bakanlığının yasa dışı yollarla yurt dışına götürülen çok sayıda tarihi eseri ait oldukları topraklara, Anadolu’ya geri getirmek için büyük çaba harcadığını belirten Altun, "2002 yılından itibaren 12 bini aşkın eserin Türkiye’ye iadesi sağlanmıştır. Bu iadelerin 8 bine yakını yani yaklaşık 3’te 2’si son 6 yılda gerçekleşmiştir. Rahmetli hocamız Teoman Duralı ’Kültürsüz toplum, toplumsuz kültür olamaz’ derdi. Ne var ki, bizim gibi toplumlar yıllarca batılılaşma adı altında kültürsüzleştirme tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Aslında bu girişimler toplumun imhası girişimleridir. Cemil Meriç’in dediği gibi emperyaller tuzağa düşürmek istedikleri ülkeleri kültürleriyle fethetmez; aksine onları kültürsüzleştirerek, kültürsüz olduklarına inandırarak yok eder. Buna karşı verilen mücadele, hiç kuşkusuz onurlu bir mücadeledir. Kültürümüz adına millet olarak birlik, beraberlik içinde vereceğimiz mücadele, istiklalimizin ve istikbalimizin de teminatlarından biridir. Elbette bizi mücadeleden, birlik, beraberlik içinde kültürümüzü yaşamaktan, kültürümüzü tanıtmaktan, kültürümüzden süzülen değerleri yaşatmaktan alıkoymak için uğraşanlar da var. Bu uğraş içinde olanlar, esasında kültürel alandaki sömürü ilişkilerini kurumsallaştırmak için çabalıyorlar. Karşımızda kültürel sömürgeciliği norm edinen bir küresel hegemonya var. Bir diğer yandan bu kültürel hegemonya sistemi etnosantrizmin, ırkçılığın, ayrımcılığın, yabancı düşmanlığının dünyanın farklı coğrafyalarında yeniden yeniden üretilmesine katkıda bulunuyor. Evet, evrensel alanda karşı karşıya kaldığımız, dünya kültürlerini tehdit eden bir tehlikeden bahsediyoruz. Görünmesi, farkedilmesi dahi kolay olmayan, gündelik hayata sızmış, renksiz, kokusuz bir tehlikeden söz ediyoruz" diye konuştu.



Altun’dan "kültürel seferberlik" çağrısısı


Konuşmasında kültürel seferberlik vurgusu yapan Altun, "Peki, evrensel alanda karşı karşıya kaldığımız, bütün toplumları olduğu gibi bizim toplumumuzu da sömürmeye çalışan bu tahripkar kültürel saldırı girişimlerine karşı ne yapmalıyız? Küresel alanda kaynağı bizde yeni bir kültürel hegemonya hamlesine mi ihtiyacımız var? Batı kaynaklı kültürel sömürgecilik hareketlerinin gönüllü temsilciliğini yapan yerel aktörlerin takındığı tepeden inmeci, tek tipleştirici, dışlayıcı yöntemlere mi başvurmalıyız? Elbette hayır, bizim ne yerelde ne evrensel alanda mevcut kültürel hegemonya modellerinin bir benzerine daha ihtiyacımız var. Biz, evrenselde ve yerelde karşı karşıya kaldığımız, sömürü ilişkilerinden muzdarip olduğumuz kültürel saldırı ve hegemonya kurma girişimlerine karşı kültürel seferberlik çağrısı yaparken esas itibarıyla tarihsel, toplumsal ve kültürel varoluşumuzdan beslenen bir çağrı yapıyoruz. Kültürel seferberliğin kültürel hegemonyadan farkı tam da burada kendisini gösterir. Kültürel seferberlikte aşağıdan yukarıya, doğal toplumsal ve tarihsel dinamiklerle şekillenmiş, gerçek manasıyla katılımcı ve kültürel çoğulculuğu esas alan bir süreçten bahsediyoruz. Diğer tarafta tepeden inmeci, tek tipleştirici, elitler eliyle topluma dayatılan bir projeden bahsediyoruz. Bu toplum, bu millet, esas itibarıyla modern dönemde Batı dışı toplumlar, bu tepeden inmeci dayatma girişimlerinden, suni kültürel modernleşme projelerinden çok çekti" diye konuştu.



"Bizlerin bir kültürel hegemonyaya karşı bir başka kültürel hegemonyaya değil, gerçek bir kültürel seferberliğe ihtiyacımız var"


Programda bir anısını da anlatan Altun, "Bir gün İstiklal Caddesi’nde bir kitapçıya girdim. Hemen girişte müşterilerin en iyi göreceği yerde, terörün övüldüğü, terör propagandası yapılan kitapların sergilendiği bir tezgahla karşılaştım. Türkiye’nin kültür ve yayın dünyasını yansıtmayan ve yayın dünyasındaki çoğulculuktan eser taşımayan o ’tezgah’ bence bir ’kültürel hegemonya’ gösterisiydi. Tezgahın fotoğrafını çektim ve o fotoğrafı sosyal medyada ’Siyasi hegemonyanız bitti, kültürel hegemonyanız da bitecek’ mesajıyla paylaştım. O mesajın üzerinden sanırım 8 sene geçti. Şunu açıkça söylemeliyim ki; o gün hangi çizgideysem bugün de aynı çizgideyim. O gün olduğu gibi bugün de Türkiye’nin renklerini, Türkiye’nin çoğulculuğunu gerçek manada yansıtan bir kültürel zemine, gerçek manada bir çoğulculuğa ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. O gün olduğu gibi bugün de bizlerin bir kültürel hegemonyaya karşı bir başka kültürel hegemonyaya değil, aksine gerçek manada bir kültürel etkileşim zeminine, gerçek bir kültürel seferberliğe ihtiyacımız olduğunu savunuyorum. O gün olduğu gibi bugün de kendinden olmayanı ötekileştiren, dışlayan, hakaret eden, mahalle baskısı uygulayan ’sözüm ona kültür entelijansiyasına’ karşı bizlerin kültürel çoğulculuğu, kültürel sahiciliği savunmamız gerektiğini iddia ediyorum. O gün de, bugün de terörü övenlerin, sözüm ona ’devrimci şiddet’ adı altında terör propagandası yapanların, vandalizmi romantize edenlerin yazıp çizdiklerinin ’Türkiye gerçeği’ diye yansıtılmasının, açık ve net bir kültürel faşizm olduğuna dikkat çekiyorum. Ve bunlarla mücadele edeceğiz, etmeliyiz diyorum. Bu mücadeleyi vermeye mecburuz. Ömrünü bilime, kültüre adamış rahmetli Fuat Sezgin hocamız ’Bizler, köksüz değiliz. Derinlere kök salan bir medeniyete beşiklik etmişiz. Fakat uzun yıllar bu medeniyetin görmezden gelindiğini, hakkının yenildiğini ve yaptıklarının elinden alındığını gördüm’ derken bir çağrı yapıyordu. Bir uyanış çağrısıdır, bir seferberlik çağrısıdır. Ve bu seferberliğin de merkez üssü Anadolu’dur, Türkiye’dir. Türkiye 22 yılda bir yandan büyük badireler atlattı, öte yandan devasa atılımlar gerçekleştirdi. Vesayet odaklarıyla, terör örgütleriyle, bunları himaye eden uluslararası güçlerle hesaplaştı. Batıcı hegemonyayı tahtından indirdi. Türkiye kendi ad ve hesabına siyaset ve strateji üretmeye başladı. Bu süreçte Türkiye dönüştü, dönüştükçe de milletimiz kazandı. Türkiye büyüdü, özgürleşti, daha müreffeh hale geldi. Batıcı hegemonya ile birlikte Batıcı modernleşme paradigması da, bu paradigmanın içinden konuşarak topluma kültürel hegemonya dayatan imtiyazlı elitler de meşruiyet zeminini yitirdi" dedi.



"Göreve geldiğimizden bu yana yaklaşık 8 bin eseri ülkemize, yani ait olduğu topraklara getirdik"


Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy ise yaklaşık 8 bin tarihi eserin ait olduğu topraklara geri getirildiğini belirterek, "Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak yürüttüğümüz projelerle kültürel mirasımızı yalnızca korumakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası alanda daha görünür hale getirmek için çalışıyoruz. Türkiye’nin dört bir yanındaki müzeler, arkeolojik kazılar, restorasyon projeleri ve sanat etkinlikleri ile medeniyetimizi maziden atiye ulaştırıyoruz. Bu kadim topraklara ait eserleri dünyanın neresinde olursa olsun gidip alıyoruz. Dünyanın herhangi bir yerinde eğer Türkiye’ye ait bir eser sahibiyseniz artık biliyorlar ki Türkiye bunu gelip sizden alacak Bu kararlı takibimiz neticesinde eser sahipleri de artık bize ait olanı iade etmeye başladılar. Göreve geldiğimizden bu yana yaklaşık 8 bin eseri ülkemize, yani ait olduğu topraklara getirdik. 2018’den bu yana 204’ü hiç kütüphane olmayan yerlerde sıfırdan yapılan olmak üzere toplamda 524 kütüphaneyi hizmete açtık. Bu yıl Bakanlığımıza bağlı olarak hizmet veren kütüphane sayısı bin 296’ya ulaştı. Ülkemizin kültür mirasını UNESCO Geçici Miras Listesi’ne kaydettiriyoruz. Ne mutlu ki bizlere 2018 yılı da dahil olmak üzere dört alanımız listeye dahil edildi. Ülkemiz çabalarımızın bir karşılığı olarak UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listeleri’nde 30’a ulaşan kültürel değeriyle en çok unsur kaydettiren ikinci ülke haline geldi" diye konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Enes Çelik’ten taraftarlara transfer mesajı Bursaspor Başkanı Enes Çelik, Aliağa FK maçı sonrası yaptığı açıklamada taraftara teşekkür ederken devre arası için net ve iddialı transfer mesajı verdi. Bursaspor Başkanı Enes Çelik, Aliağa FK ile oynanan ve ilk yarının son maçı olan karşılaşmanın ardından kamuoyuna açıklamalarda bulundu. Çelik, hem tribün desteğine hem de devre arası transfer planlamasına dikkat çekti. Enes Çelik’ten tribün ve transfer vurgusu Karşılaşmada tribünleri dolduran taraftarlara teşekkür eden Enes Çelik, sezonun ilk yarısı boyunca verilen desteğin önemine değinerek, "Bugün oynadığımız ve ilk yarının son maçı olan karşılaşmada stadı hınca hınç dolduran coşkulu taraftarlarımıza; hem bugün hem de ilk yarı boyunca takımımıza verdikleri tam destek ve kaos bekleyenlere verdikleri cevap için teşekkür ediyorum" dedi. Çelik, konuk ekip taraftarlarını da unutmadan centilmence bir mesaj vererek, "Bir teşekkürü de Aliağa taraftarlarına yapmak istiyorum. Hoş geldiniz, sağ salim evinize dönmenizi temenni ediyorum" diye konuştu. Alt liglerde sıkça karşılaşılan oyun anlayışına değinen Bursaspor Başkanı, hakem performansına ise özel bir parantez açarak, "Alt liglerde sıkça gördüğümüz, yatarak zamandan yemeye çalışan futbolcu ve takımlar sebebiyle futbol adına izlenmesi zor maçlar oynanıyor. Ancak hakkını teslim etmeliyim ki, son yıllarda gördüğüm en iyi hakem yönetimlerinden birini izledim. Maçı oynatmaya çalışan, vakit geçirenle gerçekten sakatlanan futbolcuyu net şekilde ayırt eden müthiş bir hakem vardı, kendisini tebrik ediyorum" ifadelerini kullandı. Son olarak taraftara doğrudan seslenen Enes Çelik, devre arası için bir yol haritası çizdiklerini vurgulayarak şunları söyledi: "Bu kadar coşkulu taraftar önünde ilk yarıyı galibiyetle kapatmak yakışırdı, maalesef olmadı. Son olarak taraftarımıza seslenmek istiyorum: Devre arası kampına nokta atışı ve çok net transferlerle gideceğiz. Birkaç gün içinde transferleri açıklamaya başlayacağız. Hiç endişeniz olmasın; siz bize gereken desteği veriyorsunuz, biz de yönetim olarak gerekeni yapacağız."
İstanbul Sergen Yalçın: "Planladığımız oyuncuları alamazsak kesinlikle oyuncu almayacağız" Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, Çaykur Rizespor galibiyeti sonrası, ligin ikinci yarısı öncesi yapılacak transfer sürecini çok titiz yürüttüklerini dile getirerek, "Planladığımız oyuncuları alamazsak kesinlikle oyuncu almayacağız" dedi. Trendyol Süper Lig’de 17. hafta müsabakasında Beşiktaş, sahasında karşılaştığı Çaykur Rizespor’u 1-0 mağlup etti. Karşılaşmanın ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, "Oyuncularımı tebrik ediyorum. Bugün çok genç oyuncularla mücadele etmek zorunda kaldık. Alt yapıdan çıkan birçok oyuncu ile mücadele ettik. Beklediğimiz gibi zor bir oyun oldu. Zaten beklediğimiz bir oyundu. Abraham’ın sakatlanarak çıkmasının ardından daha da zor bir oyun oldu. Çocuklar iyi mücadele ettiler. 4 maç sonra iç sahada kazanmamız da bizim için güzel oldu" diye konuştu. "Bir değişim süreci başlatmak istiyoruz" Birçok sorunla uğraştıklarını dile getiren Yalçın, "Göreve başladığımda kötü senaryoya hazırdık. Ama ne kadar kötü? Yaşadığımız sorunlar oldu. 8 tane bireysel hatadan kaybettiğimiz puanlar oldu. O puanları kaybetmeseydik ligde çok daha iyi konumda olabilirdik. Göreve başladık hemen akabinde Rafa Silva sorunu gündeme geldi. Zor ve sorunlarla boğuştuğumuz bir ilk devre geçirdik. Fakat son maçlarda oynanan oyun bizi mücadeleci olması sebebiyle mutlu etti. 2 derbide de bazı bölümlerde 10 kişi oynadık. Mevcut şartlarda bulunulan yerin çok da kötü bir yer olmadığını düşünüyorum. Bir değişim süreci başlatmak istiyoruz. Bunu ne kadar yapabiliriz, bilmiyorum. Biraz acı çekeceğiz, taraftarımız da biraz acı çekecek. Dayanmaya, ayakta durmaya çalışıyoruz. Bundan sonra da birçok şeyi düzeltmeye çalışıyoruz. Taraftarımızı da anlıyorum ama mevcut şartlarda ancak bunları yapabiliyoruz" şeklinde konuştu. "Transferlerin hesabını biz vereceğiz" Transfer yapılacak isimlerin yavaş yavaş belirlendiğini belirten Sergen Yalçın, "Devre arası transferi çok zor bir dönem. Yaz transfer döneminde seçenekleriniz daha çok oluyor. Ama devre arasında alacağınız oyuncular mevcutta oynayan isimler oluyor ve normalden daha yüksek rakamlarla karşılaşacağımız kesin. Başkanla da sürekli iletişimdeyiz. Devre arasına tüm bu transferler yetişir mi? İnşallah yetişir. Ekonomimiz eğer uygunsa A plus oyuncuları da almak isteriz. Biz oyuncuları bulduk ve temas halindeyiz. Ekonomimiz uygun olursa bu oyuncuları takıma kazandıracağız. Bundan sonra yapılacak transferler eğer gelirse hesabını Serkan’la (Reçber) ben vereceğim" açıklamasında bulundu. "Planladığımız oyuncuları alamazsak kesinlikle oyuncu almayacağız" Yapılacak transferleri bizzat ekibiyle birlikte planladıklarının altını çizen 53 yaşındaki teknik adam, "Transfer döneminde 5-6 oyuncuyu değiştirmeyi hedefliyoruz. Kendi planlamamızdaki oyuncuları alamazsak kesinlikle oyuncu almayacağız. Merkez orta saha ve savunma hattı anlamında sorunlarımız var. Savunma bölümüne 3 oyuncu transfer yapmak için çalışmalarımız var" ifadelerini kullandı. "Rafa Silva’yı oynatmamız söz konusu olamaz" Rafa Silva hakkında sorulan soruya da cevap veren Sergen Yalçın, "Rafa hakkında çok konuşmak istemiyorum. Düşüncelerimi bir kere söyledim. Oyuncu antrenman yapmıyor. İdmandaki performansı 10 üzerinden sıfır. Bu oyuncunun sahaya çıkması kendi açısında da çok sakıncalı. Şu anda oynatmamız hem performansı hem de oyunun kendi sağlığı açısından söz konusu olamaz. Kendi antrenman performansı yeterli olursa tamam ama şu anda değil. Pahalı ve değerli bir oyuncu. Ama bana faydası yoksa ben ne yapacağım o oyuncuyu" dedi.
Eskişehir AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Tunç: "Bu durum, ihmalkârlığın ve ciddiyetsizliğin sonucudur" AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Serhat Tunç, yaşanan su kesintisiyle ilgili olarak, "ESKİ ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ni yaşanan bu mağduriyetin sorumluluğunu üstlenmeye, derhal net bir açıklama yapmaya ve Tepebaşı halkından özür dilemeye davet ediyoruz" dedi. Gün boyu süren geniş çaplı su kesintisi sebebiyle siyasi isimler Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (ESKİ) Genel Müdürlüğü’ne tepki göstermeye devam ediyor. Son olarak ise AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Serhat Tunç, sosyal medya hesabından konuyla ilgili bir açıklamada bulundu. Başkan Tunç’un açıklamasında, "ESKİ tarafından yapılan açıklamada, Tepebaşı İlçesi’nin bazı mahallelerinde 00.00-08.00 saatleri arasında planlı su kesintisi uygulanacağı duyurulmuştu. Ancak bugün gelinen noktada, Tepebaşı İlçesi’nin tamamında hâlâ su yoktur. Bu tablo, planlama eksikliğini ve ciddi bir yönetim beceriksizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Planlı olduğu söylenen bir çalışmanın saatleri belli olmasına rağmen, ne süreye uyulmuş ne de vatandaşlara doğru ve zamanında bilgi verilmiştir. Tepebaşı’nda yaşayan on binlerce vatandaş, sabah saatlerinden bu yana en temel ihtiyaçlarına dahi ulaşamamaktadır. Hijyen, sağlık ve günlük yaşam tamamen aksatılmıştır. Bu durum, ihmalkârlığın ve ciddiyetsizliğin sonucudur. Vatandaşlar açıklama değil bahane değil, çözüm beklemektedir. ESKİ ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ni yaşanan bu mağduriyetin sorumluluğunu üstlenmeye, derhal net bir açıklama yapmaya ve Tepebaşı halkından özür dilemeye davet ediyoruz" ifadeleri yer aldı.
İstanbul Sadettin Saran’ın ifadesi ortaya çıktı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen uyuşturucu soruşturması kapsamında ifadesine başvurulan ve adli kontrol şartı ile serbest bırakılan Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sadettin Saran’ın ifadesi ortaya çıktı. Saran evinde bulunan ve ilk testte uyuşturucu olduğuna dair sonuç çıkan maddelere ilişkin soruya ilişkin savunmasında, "Bu maddenin ilk testi pozitif çıkmış olabilir. Ancak kriminal sonucun beklenmesini talep ederiz. Biz Assos‘taki villada çok fazla misafir ağırlarız. Büyük davetler veririz. Davetlere 100’ün üzerinde insan katılır. Hatta en son 21 Ağustos‘ta kızımın düğününde 400’den fazla insan vardı. Zaten bulunduğu yerler evin içerisi değildir. Bahçede bulunmuştur. Bu davetlerin birinde ya da benim olmadığım bir zamanda bir başkası tarafından kullanılıp atılmışsa bilgim yoktur. Çıkan maddeler üzerinde parmak izi incelemesi yapılmasını talep ederiz. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum" dedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen uyuşturucu soruşturması kapsamında ‘uyuşturucu madde temin etme, uyuşturucu madde kullanma ve uyuşturucu madde kullanımını kolaylaştırma’ suçlarından ifadeye çağrılan Fenerbahçe Başkanı Sadettin Saran, savcılıktaki ifade işlemlerinin ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakılması talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. Saran, hakimlik tarafından yurtdışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiriyle serbest bırakıldı. Öte yandan, soruşturma kapsamında Ela Rümeysa Cebeci’nin de ek ifadesine başvuruldu. Cebeci ardından tutuklu bulunduğu Ceza İnfaz Kurumu’na geri gönderildi. "Sen yetiştiriyordun ya başkanım yol birkaç dal takılalım" Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Saran ifadesinde, "Ela Rümeysa ile tahmini olarak 3 sene önce bana mesaj atmasından dolayı tanışmıştık. Bu vesile ile konuşmaya başladık" dedi. Saran’a savcılıkta, spiker Ela Rümeysa Cebeci’ye, "Sende var mı ondan? Pazar sabahtan teyitleşelim olma ihtimali yüzde 70. Assos’a gideceğim birazdan geç dönmem herhalde, tamam? Konuşuruz hadi bay bay" şeklinde mesaj attığı, Cebeci’nin ise "Ben Escobar mıyım nereden bulayım sen yetiştiriyordun ya başkanım yol birkaç dal takılalım haberleşiriz" şeklinde cevap verdiği konuşma soruldu. Saran konuşmaya ilişkin, "Mesaj içerikleri doğrudur. Ancak tarihleri noktasında yanlışlık olabilir. Bu yazışmalar yaklaşık 17-18 ay önceki yazışmalardır. Mesaj içerikleri daha önceki izlediğim filmden dolayı kendi aramızda yaptığımız espridir. Benim uyuşturucu yetiştirme ile uzaktan yakından hiçbir alakam olamaz. İzlediğimiz filmin konusu ile ilgili olduğu için kendi aramızda yaptığımız bir espridir. Bu mesajlaşmalar da şaka amaçlıdır" dedi. "Acayip rahatlatıyor müthiş bir şeymiş o" Saran’ın Ela Rümeysa Cebeci’ye gönderdiği bir başka mesaj da savcılık ifadesi esnasında soruldu. Mesajda Saran’ın "Gel git Ela nasılsın? dediği, ses dosyası çözümünde ise "Kızım laf dinlemiyorsun ki yavaş yavaş diyorum, böyle apsesif insanlar gibi böyle şey yapıyorsun. Bi ayarında bırak. Her şeyi abartıyorsun ya, neyse Habertürk’te bir sürü insanı işten çıkarıyorlarmış, doğru mu ha? Bir de baskı yapıyorlar galiba" dediği Ela Rümeysa Cebeci’nin ise cevap olarak ses dosyası çözümünde "Ama var ya ne HD rüyalar gördüm ve böyle düşüncesizce uyudum, acayip rahatlatıyor. Müthiş bir şeymiş o. Bahçeden topla getir bana bir dahakine. Evet evet çok kelle alıyorlar. İnsanları spikerleri falan çıkarma değil kafaları koparıyorlar. Bakalım neler olup bitecek bekleyip göreceğiz ama bir dizayn var. Lütfen sen de Kenan Bey ile aranı düzelt. Bu benim için çok önemli bir şey, çok mutlu olurum bunu yaparsan" dediği konuşma içeriği soruldu. "Hayatta tek bir bağımlılığım var o da spordur" Saran bu konuşmalara ilişkin ifadesinde, "O akşam içtiğimiz şaraptan bahsediyorum. Ben akşam puro içtim. Ela da vozol sigara içti. O akşam şarabı da çok fazla içti. Bir şişeden ben yarım kadeh içtim. Geri kalanını da Ela içti. Ben Kenan Tekdağ’ın kötü kalpli ve tehlikeli bir insan olduğunu bildiğim için Ela Rümeysa TV 100 kanalından Show TV’ye geçerken kendisini uyardım. Kenan’ın kötü kalpli tehlikeli ve karanlık ilişkileri olduğunu söyledim. Ondan dolayı Kenan Tekdağ ile ilgili mesajlar atmış olabilir. ‘müthiş bir şeymiş o bahçeden topla getir bana bir dahakine’ mesajında ise yine aynı şekilde izlediğimiz bir filmdeki repliklerden kaynaklı kendi aramızda metafor şeklinde geliştirdiğimiz bir espridir. Benim kesinlikle böyle bir şeyle alakam olamaz. Hatta Ela Rümeysa’ya en son birkaç hafta önce ilk gözaltına alınıp bırakıldıktan sonra geçmiş olsun mesajı da attım. Kendisi de bana ‘inan ben böyle bir şey yapmadım’ tarzında cevap vermişti. Birlikte uyuşturucu madde içmiş olsaydık bana böyle bir cevap vermezdi. Ben de ona ‘sana inanmak istiyorum’ şeklinde cevap vermiştim. Benim bu hayatta tek bir bağımlılığım var o da spordur. Sadece benim kanser olduğum dönemde, annem ile babamın son hastalık ve ölüm süreçlerinde, Fenerbahçe başkanlık seçimlerinde ve iftiraya uğradığım süreçte pek çok kişi tarafından tarafıma organik sakinleştiriciler verilmişti. Ben de bunları hatırladığım kadarıyla kullandım. Bunların içerisinde de uyuşturucu etken maddesi olduğunu düşünmüyorum. İstanbul’daki evimde misafir odası olarak kullanılan odada cam kavanozun içerisinde kızımın muhtelif ilaçları vardı. Büyük ihtimal camdaki kalıntılar bu ilaçların tozlardır. Zaten inceleme sonucunda anlaşılacaktır. Assos’taki evimde yapılan aramada çıkan maddelere ilişkin olarak, o evde çalışan hizmetliyi aradım. Bunlar ne diye sordum. Asos‘taki evimde tahmini 20 gün önce kadın basketbol takımını ağırlamıştım. Bahçeye çok fazla sinek gelmişti. Bu sinekleri uzaklaştırmak için lavanta veya türevi şeklinde yaprakları evde çalışan hizmetli yaktığını söylemişti. Daha sonra mangal yaptıktan sonra da arılar geldi. Arıları uzaklaştırmak için yine evde çalışan hizmetli kahve yakmış. Ele geçirilen maddeler de kahve, lavanta ve adaçayı yakılması sonucu kalıntılardır. Maddeler üzerinde yapılan ilk testte uyuşturucu madde olduğuna dair sonuç çıkması sorusuna ilişkin savunmam ise bu maddenin ilk testi pozitif çıkmış olabilir. Ancak kriminal sonucun beklenmesini talep ederiz. Biz Assos‘taki villada çok fazla misafir ağırlarız. Büyük davetler veririz. Davetlere 100’ün üzerinde insan katılır. Hatta en son 21 Ağustos‘ta kızımın düğününde 400’den fazla insan vardı. Zaten bulunduğu yerler evin içerisi değildir. Bahçede bulunmuştur. Bu davetlerin birinde ya da benim olmadığım bir zamanda bir başkası tarafından kullanılıp atılmışsa bilgim yoktur. Çıkan maddeler üzerinde parmak izi incelemesi yapılmasını talep ederiz. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum" dedi. Melike İnal