ÇEVRE - 10 Ocak 2024 Çarşamba 10:22

Demet Özdamar: “Permakültürde üç etik kural var; dünyayı gözet, insanı gözet ve çok tüketme üret’’

A
A
A
Demet Özdamar: “Permakültürde üç etik kural var; dünyayı gözet, insanı gözet ve çok tüketme üret’’

Permakültür tasarımcısı Hidayet Demet Özdamar, ’’Permakültürün üç etik kuralı var. Bunlar; dünyayı gözet, insanı gözet ve çok tüketme üret, artanı vakfet. Ben de bu kuralları kendi yaşantımda uygulamaya çalışıyorum. Gerçekleştirdiğim projelerde bu ilkelerin harika birer örneği’’ dedi.

Permakültür kavramının gittikçe yaygınlaştığını belirten Bahçecinin Günlüğü kurucusu, permakültür tasarımcısı ve kent çiftçisi Hidayet Demet Özdamar, etik temelli sürdürülebilir insan yerleşimlerinin bir tasarım sistemi olduğunu belirterek, “Kavram, Avustralyalı ekolog Bill Molison ve öğrencisi David Holmgren tarafından geliştirilmiş. Kültürler sürdürülebilir tarım temeli ve toprak kullanma etiği olmadan uzun süre yaşayamayacağı için bu birleşik sözcük yalnızca kalıcı tarım sözcüklerinin değil aynı zamanda kalıcı kültür sözcüklerini de içerir. Permakültürün üç etik kuralı var. Bunlar; dünyayı gözet, insanı gözet ve çok tüketme üret, artanı vakfet” ifadelerini kullandı.

Demet Özdamar: “Permakültürde üç etik kural var; dünyayı gözet, insanı gözet ve çok tüketme üret’’

Permakültür projelerini çocukları gibi gördüğünü belirten Özdamar, “ Projelerim benim çocuğum gibi, her biri ayrı kıymetli. Ancak öncelikle en anlamlı bulduğum ile başlamak isterim. 6 Şubat depremi sonrası başlattığım ‘Hatay’a El Ver Projesi’ 6 Şubat depreminden etkilenen aileler için ata tohumdan binlerce fide yaptık. Hatay’ a götürüp bu fideleri üretici kadınlara, isteyen ailelere dağıttık. Kalanların satışından elde ettiğimiz geliri tamamen depremden etkilenen aileler için kullandık. Çadırda yaşayan çocuklar ile buluştuk onları bir nebze de olsa mutlu etmek için ‘Tohum Hikayesi’ etkinliğimizi yaptık. Onlara da fidelerimizi dağıttık. Arsuz’ da çitçiler ile buluştuk. Neler yapılabilir diye konuştuk. 2024 yılında da bu projemiz sürecek tekrar üreticiler ile buluşmak için bölgeye gideceğiz” dedi.

Demet Özdamar: “Permakültürde üç etik kural var; dünyayı gözet, insanı gözet ve çok tüketme üret’’

’’Ata tohumları geleceğe dikiliyor’’

Ata tohumlarının Türkiye’nin geleceği olduğunu söyleyen Özdamar, ürettiği ata tohumları ile eğitime destek olduğunu belirterek, “Her sene kendime ata tohumlarımdan fide yaparken sosyal sorumluluk projelerim için de yapıyorum. Binlerce ata tohum fidem oluyor. 2021 yılında bu fideler ile bulunduğum STK ile “Atalık Tohumumuzu Koruyoruz” adı altında ata tohumumuza farkındalık sağlamak için bir proje yaptık. Anadolu Üniversitesi tarafından bu projenin kısa belgeseli çekildi. 2022 yılındaysa yine farklı bir projem ile fide satışlarından elde edilen geliri ilçemizde okuyan üniversiteli genç kızlarımıza destek için kullandık.

Demet Özdamar: “Permakültürde üç etik kural var; dünyayı gözet, insanı gözet ve çok tüketme üret’’

Ağaç yaşken eğilir sözüne binaen ben özellikle çocuk ve gençlerin doğayı korumaları için erken farkındalık kazanmalarını çok değerli buluyorum. Üniversitelerde gençlerimizin daveti ile konuk konuşmacı olarak permakültürü tanıtıyorum. En son olarak 21 Aralık’ta Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesindeydik. İki saatlik ‘Sürdürülebilirlik ve Permakültür Kent Bahçeleri’ başlıklı programda kendi deneyimlerim ve permakültürden konuştuk. Fakülte dekanımız ve hocalarımızın da katıldığı etkinliğe ilgi beni çok mutlu etti. Ayrıca yerel idarelerde hem yetişkinlere hem de çocuklara permakültür eğitimleri veriyorum” diye konuştu.

Demet Özdamar: “Permakültürde üç etik kural var; dünyayı gözet, insanı gözet ve çok tüketme üret’’

’’Türk toplumunun geleneklerine çok uygun’’

Toplumdaki vakfetme ve yardımlaşma kültürünün de canlanmasına katkı sunduklarını belirten Özdamar sözlerini şöyle sürdürdü: “Bahçede o kadar çok ürün oluyor ki. Bunları özellikle yazın domatesleri konu komşu etrafımızla da paylaşıyor, artanı vakfediyoruz. Paylaşmak zaten bizim geleneksel kültürümüzün en önemli değerlerinden biri, aynı zamanda permakültürün de etik ilkesi. Domateslerimizi tadanlar çok beğeniyor, aynı çocukluklarındaki gibi bir tat bulduklarını ifade ediyorlar. Lakin bedelsiz dağıttığımız için rahatsız olup bir daha isteyemediklerini bize söyleyince buna da bir çözüm bulduk. Mahallemizdeki sokak hayvanları için de mama alıyoruz. Bizde domates almak isteyenlerin mama alarak bize katkı sağlayabileceklerini söyledik. Böylece tüm canlar mutlu oluyorlar. Onlar mutlu, biz mutlu...

Demet Özdamar: “Permakültürde üç etik kural var; dünyayı gözet, insanı gözet ve çok tüketme üret’’

Dünyamızın şu anda içinde bulunduğu şartlara bakarak; küresel iklim değişikliği, kuraklık, acımasız savaşlar neticesinde; gıda güvenliği ve sürdürülebilir tarım tehdit altında! İleriki nesillerimize yaşanacak bir Dünya bırakmak istiyorsak birbirimize el vermeliyiz. Toprağımızın suyumuzun ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hatırlamalıyız. Bu hazinelerimizi korumak ve sürdürmek aslında mümkün ama hepimize görev düşüyor. Yeter ki fazla geç kalmadan aksiyon alalım.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir, sokaklarında domuz sürüleri ile doğal yaşam parkına döndü İzmir’in Balçova, Narlıdere ve Bornova ilçelerinde sürü halinde yerleşim yerlerine inen yaban domuzları, dev cüsseleriyle cadde ve sokaklarda cirit atarak korku salıyor. Geceleri sokağa çıkmaya korkan vatandaşlar yetkilileri kalıcı önlem almaya çağırırken, bazı kişilerin ise alıştıkları domuzlardan kaçmak yerine onları cep telefonlarıyla görüntülemesi dikkat çekti. İzmir’de yaban hayatı ile kent yaşamı arasındaki sınırlar iyice belirsizleşmeye başladı. Özellikle Balçova, Narlıdere ve Bornova ilçelerinde gece saatlerinde ortaya çıkan domuz sürüleri, yerleşim yerlerinde özgürce dolaşırken görüntülendi. Kent sakinleri, gündüzleri sahipsiz köpeklerden, geceleri ise sayıları her geçen gün artan dev domuz sürülerinden dert yanıyor. Dün gece geç saatlerde Balçova sokaklarına inen yaban domuzları, devasa cüsseleriyle dikkat çekti. Çöp konteynerlerinin etrafında yiyecek arayan ve caddelerde sürü halinde ilerleyen domuzlar, trafikteki sürücülere ve yoldaki vatandaşlara aldırış etmeden dolaşmaya devam etti. Bazı İzmirlilerin artık bu duruma alıştığı ve kaçmak yerine cep telefonlarına sarılarak o anları kaydettiği görüldü. Kentin korkulu rüyası haline geldi Öte yandan, her gece sokaklarda karşılaştıkları bu tablodan büyük rahatsızlık duyan vatandaşlar ise yetkililere çağrıda bulundu. Geceleri yaya olarak dışarı çıkmaya korktuklarını belirten mahalle sakinleri, yetkililerin bu konuda artık kalıcı ve somut bir tedbir alması gerektiğini belirtti. Bazı vatandaşlar da şehir merkezinin domuzların doğal alanı haline gelmesinde, sokak hayvanları için özellikle kaldırımlara kedi-köpek maması koyulmasının da etkili olduğunu iddia etti. Sürü halinde geziyorlar Yaşan durumda bir dengesizlik olduğunu aktaran Balçova ilçesi sakini Osman İlhan, "Çünkü bu hayvanların buraya inmemesi gerekiyor. İnsanlar yemek veriyor, ekmek kırıntıları koyuyor; onlar da buna alışıp devamlı geliyorlar, bazen 10, 15, hatta 20 tane oluyorlar. Balçova Belediyesi bu konuda tabelalar asmış; bu hayvanlara ekmek ve kırıntı atılmaması, doğal yaşamlarına bırakılması gerektiğini söylüyor ama dinleyen var mı bilmiyorum, genelde dinlemiyorlar. İnsanlar ekmek ve yemek artıkları bırakıyor, bu yüzden domuzlar her akşam saat 10.30-11.00 gibi ormandan buraya iniyor. Sokağa çıktığımızda görüyoruz ve bu da bir korku oluşturuyor. Mesela ben gece saat 2’de evimin önünden geçerken korktum; gürültülü seslerle, yavrularıyla birlikte 15-20 kişilik sürüler halinde geçiyorlar. Sürü halinde ses çıkararak ilerliyorlar ve köpek olsa bir şekilde müdahale edersiniz ama onların huyunu suyunu bilmediğimiz için bir şey yapamıyoruz" dedi. "Domuz ailesi çıkabilir" Domuzlardan aslında şikayetçi değiliz diyen esnaf Devrim Çıntay, "Muhtemelen domuzlar bizden şikayetçidir çünkü buraya gelip onların yerini işgal etmiş durumdayız. Bu konuda hem domuzların hem de insanların yanlış davranışları var; özellikle insanların yem ve mama bırakması önemli bir etken çünkü domuzlar kedi mamasının kokusuna geliyorlar diye düşünüyorum. İlk başta insan korkar gibi oluyor ama sonra bakıyorsun ki onlar senden korkuyor ve zaten kaçıyorlar, bu yüzden aslında çok büyük bir tehlike arz ettiklerini düşünmüyorum; tabii küçük çocuklar konusu ayrı. Balçova Belediyesinin bu konuyla ilgili çok bir şey yaptığını sanmıyorum, çünkü hayvanlara burada farklı bakıldığı için toplama gibi uygulamalar da yapılamaz; muhtemelen belediye bir çalışma yapmıyor, yapsa görürdük diye düşünüyorum. Geçenlerde trafik kazası oldu, domuzlar büyük olduğu için arabalarda oluşan hasar da büyük oluyor ama herhalde domuzlarla birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Bu nedenle ‘Dikkat hayvan çıkabilir’ tabelaları yerine ‘Dikkat domuz çıkabilir’ ya da ‘Domuz ailesi çıkabilir’ şeklinde tabelaların olması bana daha mantıklı geliyor" ifadelerini kullandı. Balçova ilçesinde emlakçılık yapan Vedat Küçükgökçe ise, "Burada çok aşırı sayıda domuz görüyoruz ve oldukça da büyükler. Bu durum ciddi anlamda tehlike arz ediyor çünkü bunlar vahşi hayvanlar. Bir gün mutlaka bir olay yaşanacak; yaşandıktan sonra önlem almak ise çok daha kötü sonuçlara yol açabilir, bu yüzden önlemlerin şimdiden alınması gerekiyor. Teller açık olduğu için domuzlar rahat rahat girip çıkıyorlar. Ayrıca burada onlara yemek veriliyor, ekmek atanlar var. Hem çevre kirliliği oluşmuş durumda hem de vahşi hayvanların insanların arasında olmaması gerektiğini düşünüyorum; bu açık bir tehlike oluşturuyor" diye ekledi.