SAĞLIK
05 Aralık 2025 Cuma - 14:51 E-sigara kullanımında artan sağlık riskleri: Uzmanlardan kritik uyarı Sigara kullanımının sağlık üzerindeki ciddi olumsuz etkilerinin 1950’li yıllardan itibaren bilimsel olarak ortaya konulmasıyla birlikte, birçok gelişmiş ülkede tütün kontrol politikaları uygulanmaya başlamış, bu ülkelerde sigara kullanımı belirgin biçimde azalmıştır. Daha sonra geleneksel sigaraya göre daha az zararlı oldukları iddiasıyla e-sigaralar piyasaya sürüldü. E-sigaralar, Tütünün yanmasıyla oluşan katran ve karbon monoksit gibi bazı maddeleri içermemeleri nedeniyle kullanıcılar tarafından daha güvenli olarak algılanan e-sigaraların, nikotin bağımlılığını sürdürdüğünü ve farklı sağlık risklerine sebep olduğu görülmüştür. Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Bahadır, gençler arasında e-sigara deneme oranlarının yüzde 12-50 arasında değiştiğini ve e-sigara kullanan gençlerin geleneksel sigaraya başlama ihtimalinin altı kat arttığını gösterdiğini belirterek, "E-sigaraların içeriğinde nikotinin yanı sıra propilen glikol, bitkisel gliserin ve çeşitli aroma vericiler bulunur. Meyve, tatlı ve mentol gibi aromalar, genç kullanıcılar için cezbedici hale gelmekte; bu durum nikotin kullanımının erken yaşta başlamasına yol açmaktadır. Ancak bu maddeler yüksek sıcaklıklarda toksik bileşiklere dönüşerek insan sağlığı üzerinde ciddi olumsuz etkilere sebep olmaktadır" dedi. Bilimsel verilerin, e-sigaraların zararlarını açıkça ortaya koyduğunu belirten Bahadır, "Solunum sistemi üzerinde en belirgin etkiler, akciğer dokusunda iltihaplanma, solunum güçlüğü ve "EVALI (Elektronik Sigara ile İlişkili Akciğer Yaralanması)" olarak tanımlanan ciddi akciğer hasarlarıdır. Bu durum, kısa süreli kullanımda bile solunum yetmezliği ve ölüme yol açabilmektedir. Ayrıca nikotin kalp atım hızını ve kan basıncını artırarak kalp-damar hastalıkları riskini yükseltir. Ergenlerde nikotin maruziyeti beyin gelişimini olumsuz etkileyerek dikkat, öğrenme ve hafıza üzerinde kalıcı zararlara neden olabilir. Gebelikte kullanım ise düşük doğum ağırlığı, erken doğum ve nörogelişimsel bozukluk riskini artırmaktadır. E-sigaraların yalnızca doğrudan kullanıcılar için değil, çevresindekiler için de (pasif etkilenim yoluyla) sağlık riski oluşturduğu belirlenmiştir. E-sigara buharı, ortama nikotin, ağır metaller ve toksik bileşikler yaymakta; buharın solunması özellikle çocuklar, yaşlılar, astım veya kalp hastalığı bulunan bireyler için tehlike oluşturmaktadır. Bu nedenle, pasif maruziyetin önlenmesi, tıpkı tütün dumanına maruz kalmanın engellenmesi kadar önemlidir. Bazı araştırmalar e-sigaraların sigara bırakmada yardımcı olabileceğini öne sürse de, kullanıcıların büyük bir kısmının hem e-sigara hem de geleneksel sigara kullanmaya devam ettiği, yani "çift kullanım" davranışı sergilediği tespit edilmiştir. Bu durum, e-sigaraların sigara bırakmaya yardımcı bir araç değil, tütün endüstrisinin bağımlılığı sürdürme aracı olduğunu göstermektedir" dedi. Bahadır, Türkiye’de e-sigara ve ısıtılmış tütün ürünlerine yönelik yasal düzenlemeler bulunduğunun altını çizerek, "1996 yılında yürürlüğe giren ve 2008’de kapsamı genişletilen 4207 Sayılı "Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun", tütün kontrolü açısından kapsamlı bir çerçeve sunmaktadır. 2013 yılında yapılan değişiklikle elektronik nikotin sağlayıcı ürünler de bu kanun kapsamına alınmış, 2020 yılında yürürlüğe giren 2149 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile bu ürünlerin ithalatı ve satışı yasaklanmıştır. Ancak önemli bir nokta da, yalnızca satışın değil kullanımın da yasak olduğudur. Türkiye’de e-sigara ve ısıtılmış tütün ürünlerinin kullanımı, tütün kontrol mevzuatı kapsamında kapalı alanlarda, kamuya açık yerlerde ve toplu taşıma araçlarında kesin olarak yasaktır. Bu yasak, hem kullanıcıların sağlığını korumak hem de çevredeki bireylerin pasif etkilenimini önlemek açısından büyük önem taşımaktadır. Sonuç olarak elektronik sigara ve ısıtılmış tütün ürünleri, geleneksel sigaralardan farklı bir forma sahip olsalar da temelde tütün ürünleridir ve sağlık açısından zararlıdır. "Daha az zararlı" oldukları yönündeki iddialar bilimsel olarak geçersizdir. E-sigaralar akciğer, kalp-damar, sinir ve üreme sistemlerinde ciddi olumsuz etkilere sebep olmakta, pasif maruziyet yoluyla toplumun tüm kesimlerini etkilemektedir. Bu nedenle, bu ürünlerin üretimi, ithalatı, satışı ve kullanımına yönelik mevcut yasakların kararlılıkla sürdürülmesi, denetimlerin güçlendirilmesi ve toplumun aydınlatılması büyük önem taşımaktadır" dedi.
05 Aralık 2025 Cuma - 14:38 Van’da ölümcül damar yırtığı 15 kişilik ekip tarafından ameliyat edildi Muş’tan aort damar yırtığı (Tip 1 diseksiyon) nedeniyle acil olarak Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp Merkezine sevk edilen hasta, 8 saat süren başarılı bir operasyonla hayata tutundu. Muş’ta yaşayan 3 çocuk babası İsmail Kalır, kalp rahatsızlığı nedeniyle Van’a sevk edildi. Kalp Merkezi uzmanlarınca yapılan tetkiklerde, aorttaki yırtığın her iki şah damarını da etkilediği belirlendi. Kalp Damar Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hülüsi Helvacı, Tahir Olgaç ve Uğur Postal tarafından gerçekleştirilen operasyona 15 kişilik ekip katıldı. Durumun aciliyeti üzerine hastaya cerrahi müdahale uygulandı. Yaklaşık 8 saat süren operasyonda, hastanın aort damarı ve aort kapağı değiştirildi, kalbin sağ koronerine by-pass yapıldı. Ayrıca her iki şah damarına da yapay damar greftleriyle by-pass işlemi gerçekleştirildi. Zorlu ameliyatın ardından İsmail Kalır’ın sağlık durumunun iyi olduğu ve taburculuk seviyesine geldiği bildirildi. "Hastamızı vakit kaybetmeden operasyona aldık" Konuya ilişkin gazetecilere açıklama yapan Kalp Damar Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Tahir Olgaç, yapılan incelemeler neticesinde hastanın acil olarak Van’a transferini talep ettiklerini belirtti. Durum müdahale edilmediğinde genellikle 24 saat içinde ölümle sonuçlanabilen son derece kritik bir tablo olduğunu ifade eden Op. Dr. Olgaç, "Ameliyat öncesi tüm hazırlıklarımızı hızla tamamlayarak hastamızı vakit kaybetmeden operasyona aldık. Yaklaşık 8 saat süren bu zorlu ameliyatta, yakın zamanda vefat eden Sırrı Süreyya Önder’e uygulanan operasyonun daha da kompleks bir versiyonunu gerçekleştirdik. Hastamızın aort damarını, aort kapağını değiştirdik; sağ koroner arterine bypass uyguladık. Ayrıca ‘Arkus Replasmanı’ dediğimiz ve total sirkülasyon arresti altında yapılan yöntemi kullanarak, hastayı derin hipotermiye alıp yaklaşık bir saat boyunca 18 derecede tuttuktan sonra ilgili damar segmentini değiştirdik. Yırtığın her iki şah damarına kadar ilerlemesi nedeniyle her iki şah damarına da bypass işlemi uyguladık" dedi. "Birinci günde bilinci açıldı" Zorlu operasyonun yaklaşık 15 kişilik bir ekip tarafından gerçekleştirildiğini dile getiren Olgaç, "Çok şükür ki hastamız ameliyat sonrası birinci günde bilinci açıldı ve herhangi bir nörolojik komplikasyon gözlenmedi. Yoğun bakımda 5 gün takip edilen hastamız daha sonra servise alındı ve burada rehabilitasyon süreci başlatıldı. Yaklaşık bir haftadır serviste izlenen hastamızı, herhangi bir aksilik olmaması durumunda önümüzdeki hafta taburcu etmeyi planlıyoruz" diye konuştu. "Son derece ölümcül bir tablo" Kalp Damar Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hülüsi Helvacı ise hastalığın nadir görülmekle birlikte son derece ölümcül bir tablo olduğunu belirterek, "Genellikle bu tür ameliyatlarda aortun belirli bölümlerine müdahale edilir; ancak bu vakada hem iki şah damarını hem de aortun oldukça geniş ve uzun bir bölümünü içeren kapsamlı bir operasyon yapmak zorunda kaldık. Bu nedenle ameliyat, standart uygulamaların ötesinde daha ileri düzey bir cerrahi gerektirdi. Kemoterapi ilaçları ilgili branş hekimleri tarafından sonlandırıldı ve hastamız yakından izlenmektedir. Rehabilitasyon sürecinin tamamlanmasının ardından kendisini evine sağ salim göndermeyi planlıyoruz" şeklinde konuştu.
05 Aralık 2025 Cuma - 14:35 Ankara Onkoloji Hastanesi’nde Dijital PET/BT ve Yapay Zeka Destekli Sistem hizmete girdi Türkiye’de ileri görüntüleme alanında yeni bir dönem başlatan 5-Ring Dijital PET/BT ve Yapay Zeka Destekli Karar Destek Sistemi, SBÜ Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hizmete alındı. SBÜ Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nükleer Tıp Kliniği’nde yenilenen PET/BT ünitesi, Türkiye’de kullanım alanı genişliğiyle öne çıkan 5-Ring Dijital PET/BT sistemi ve Yapay Zeka Destekli Karar Destek Modülü ile hizmet vermeye başladı. Yeni nesil cihaz, kanser tanı ve tedavisinde doğruluğu artırmayı, süreçleri hızlandırmayı ve kişiselleştirilmiş tıp uygulamalarını güçlendirmeyi amaçlıyor. Geniş görüntüleme alanına sahip dijital PET/BT sistemi; küçük tümör odaklarının erken tespiti, minimal kalıntı hastalığın görünür hale gelmesi, tedavi yanıtının milimetrik düzeyde hassasiyetle değerlendirilmesi ve gereksiz invaziv işlemlerin azaltılması gibi birçok avantaj sunuyor. Cihaz, özellikle kilo problemi olan, ağrılı, anksiyeteli ve pediatrik hastalarda yüksek görüntü kalitesi ve kısalmış tarama süresiyle hasta konforunu artırıyor. Sisteme entegre edilen yapay zeka modülü ise lezyon tespiti ve sınıflandırma doğruluğunu artırarak tedavi yanıtının objektif kriterlerle ölçülmesine, kişisel risk profilleri oluşturulmasına ve klinik kararların daha hızlı, daha öngörülebilir şekilde alınmasına imkan tanıyor. Onkoloji Hastanesi Nükleer Tıp Kliniği’nde ‘Nükleer Tıp Tanıtım Programı’, Prof. Dr. Gülin Uçmak ve Hastane Başhekimi Prof. Dr. Fevzi Altuntaş’ın katılımı ile gerçekleşti. "20-25 dakikalarda süren çekim sürelerini 5 dakikalara kadar indirdik" Nükleer tıp kliniklerinde kurulu olan PET/BT cihazının onkoloji hastalarında, tanıda, tedavi planlamasında ve takibinde en önemli moleküler görüntüleme modalitesi olduğunu belirten Uçmak, "Burada en önemli avantaj aslında hem moleküler ki hücresel düzeyde tutumları, tümör hücrelerini göstermesi ve tüm vücut tarama imkanı olması cihazlarda. Bu cihazımız üst düzey dijital PET/BT cihazı, son teknoloji donanımlı, yapay zeka ve akıllı algoritmalarla desteklenmiş bir cihaz. Daha önce yaklaşık 20-25 dakikalarda süren çekim sürelerini 5 dakikalara kadar indirdik. Ağrılı, anksiyeteli kanser hastalarında inanılmaz derecede konforu artırdı. Kilolu hastalarımızda çok kaliteli görüntüler elde ettik. Bu cihaz Türkiye’de en yüksek görüş alanlı dijital PET-BT cihazı. Çok kısa sürelerde çekimler yapmakla birlikte, görüntü kalitesinden ödün vermeden çok daha kaliteli PET görüntüleri elde etmeye başladık. Bu sayede de 5 milimetrelerin altındaki çok küçük tümör hücrelerini, lezyonları saptayabiliyoruz. Akıllı algoritmalarla bunların karakterizasyonunu çok daha doğru belirleyebiliyoruz. Dolayısıyla erken tanı doğru tedavi, doğru takip açısından özellikle kanser hastalarına çok büyük katkı sağladığımızı düşünüyorum" diye konuştu. Uçmak aynı zamanda, yeni cihazın özellikle meme, akciğer, kolon ve lenf sistemi kanserlerinde yüksek doğruluk sunduğunu, tüm vücudu tek seferde hızlı biçimde tarayarak tümör odaklarını diğer yöntemlere göre daha üstün şekilde gösterebildiğini belirtti. "Hastaya her aşamada konfor sağlamakta" Yapay zekanın özellikle onkoloji alanında, karar destek sistemi ile hekimlere büyük destek sağladığına değinen Altuntaş, "Tanı, tedavi ve takip süreçlerinde standardizasyonu sağlamakta. Yapay zeka veya dijitalleşme, kanserde onkoloji alanında tanı, tedavi, takip süreçlerinde standardizasyonu sağlamakta, süreçleri hızlandırmakta, kaliteyi artırmakta, verimliliği sağlamakta. Bu da hastaya her aşamasında ama her aşamasında konfor sağlamakta. Dijitalleşmenin getirdiği, teknolojinin getirdiği yöntemler aynı zamanda yapay zeka ile entegre olduğu zaman görüntünün kalitesini de artıyor. Görüntünün kalitesinin artmış olması daha erken aşamada, daha hızlı ve daha rasyonel bir tanı sürecini sağlamış oluyor. Bu sadece tanı sürecinde değil ama takipte de önemli. Çok erken düzeyde ve çok kısa sürede tespit etmiş oluyorsun. Bu da önemli bir gelişme. Hasta yakınlığının konforunu artırıyor. Burada 30 dakika kalmak istemezsiniz. Gözünüzü de kapatsanız kalmak istemezsiniz. 3-5 dakika indirilmiş olması hasta için çok büyük bir konfor. Tabii Türk ve Türkiye yüzünden konuşuyorsak bu tür dijitalizasyonu, yapay zekayı sistemlerimize entegre etmek lazım. Modern teknolojiyi kullanmak lazım. Bizim hastalarımız bunu hak ediyorlar. Biz de elimizden gelen gayreti akademisyen, yönetim olarak, devletin en üst kademesinden en alta kadar tüm aşamalarda altını, içini doldurmaya gayret ediyoruz" şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Demir, "Demansın birçok türü, kesin olarak tedavi edilemiyor"
02 Aralık 2025 Salı - 09:54 Prof. Dr. Demir, "Demansın birçok türü, kesin olarak tedavi edilemiyor" Demansın birçok türünün kesin olarak tedavi edilemediğini ancak ilaçlar ve çevresel düzenlemelerle semptomların kontrol altına alınabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Caner Feyzi Demir, "Risk azaltmada sigarayı bırakmak, düzenli egzersiz, kaliteli uyku, sosyal ve bilişsel aktiviteler ile tansiyon, diyabet ve kolesterol kontrolü önemlidir" dedi. Fırat Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caner Feyzi Demir, demans ve Alzheimer hastalığı hakkında açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Demir, "Demans, hafıza, iletişim, problem çözme ve davranışları etkileyen bir bilişsel gerileme tablosudur. En sık görülen türü, Alzheimer hastalığıdır. Demans, erken dönemlerde unutkanlık ve yön bulma güçlüğü ile başlıyor. Orta evrelerde iletişim bozuklukları ve kişisel bakım sorunları öne çıkıyor. İleri evrede ise tanıdıkları tanıyamama, yürüme ve yutma güçlükleri yaşanıyor. Tanıda mini mental test, biyokimyasal incelemeler ve nöro görüntüleme yöntemleri kullanılıyor. Demansın birçok türü, kesin olarak tedavi edilemiyor ancak ilaçlar ve çevresel düzenlemelerle semptomlar, kontrol altına alınabiliyor. Risk azaltmada sigarayı bırakmak, düzenli egzersiz, kaliteli uyku, sosyal ve bilişsel aktiviteler ile tansiyon, diyabet ve kolesterol kontrolü önemlidir. Beslenmede vitamin-mineral açısından zengin ve düşük tuz-şeker içeren bir diyet faydalıdır. Demans şüphesi olan bireylerin düzenli olarak nöroloji ve psikiyatri uzmanları tarafından takip edilmesi gerekiyor" diye konuştu.
Boy kısalığına karşı modern çözüm: kemik uzatma yöntemleri
02 Aralık 2025 Salı - 08:44 Boy kısalığına karşı modern çözüm: kemik uzatma yöntemleri Kemik deformiteleri ve boy kısalığı, bireyleri sadece fiziksel değil, psikolojik açıdan da derinden etkiliyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Adnan Kara, kemiğin kendi iyileşme potansiyelini kullanan yeni nesil tedavilerin artık çok daha güvenli bir seçenek haline geldiğini vurguladı. Estetik kaygıların ötesinde ciddi bir sağlık sorunu olan kemik kısalığında, cerrahi tekniklerdeki gelişmelerle yeni bir dönem yaşanıyor. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Adnan Kara, bu yöntemlerin sadece doğuştan gelen anomalilerde değil, travma gibi nedenlerle sonradan gelişen kısalıklarda da başarıyla uygulandığına dikkat çekti. Yöntemin çalışma prensiplerini detaylandıran Prof. Kara, tedavi sürecinin artık hastalar için çok daha konforlu hale geldiğini vurguladı. Sadece boyunu uzatmak isteyenlerde kullanılmıyor Kemik uzatmanın, kemiğin kendi iyileşme mekanizmasını kullanarak gerçekleştirildiğini belirten Prof. Dr. Kara, "Kemiği kestikten sonra günde yaklaşık 1 milimetre uzatma yaptığınızda vücut kendi yeni kemik dokusunu oluşturmaya başlıyor. Bu yönteme ‘Distraksiyon Osteogenezisi’ deniyor. Özellikle boy kısalığı olanlarda, travmatik yaralanma sonrası kemikte kısalık gelişmiş hastalarda veya doğuştan kemik kısalığı bulunan kişilerde bu yöntem oldukça etkili" dedi. Prof. Dr. Kara, kemik uzatma yöntemlerinin sadece estetik amaçlarla değil, aynı zamanda sağlık sorunları nedeniyle de uygulandığını vurguladı. "Travmatik yaralanmalar, enfeksiyon tedavisi sonrası kemik kaybı veya deformite gibi durumlarda hastanın hem uzatma hem de deformite düzeltme ihtiyacı olabilir. Bu gibi durumlarda kemik uzatma yöntemleri önemli bir çözüm sunuyor" diye ekledi. Modern teknoloji ile daha konforlu tedavi Günümüzde kemik uzatma sürecinde kullanılan yöntemlerden birinin manyetik çiviler olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kara, "Manyetik çiviler, kemiğin içinde yer alıyor ve dışarıda hasta herhangi bir aparat taşımıyor. Hasta elindeki manyetik cihazla günlük 1 mm uzatma yapabiliyor. Biz de süreci yakından takip ediyoruz. Bu yöntem hem daha konforlu hem de iyileşme süresini kısaltıyor" dedi. Prof. Dr. Kara, kemik uzatmada kemikten bağımsız olarak kas, sinir ve damarların adaptasyonunun kritik önemde olduğunu belirtti. "Eğer diz veya diğer eklemlerde hareket kısıtlılığı başlarsa veya sinire bağlı komplikasyonlar oluşursa, uzatma durduruluyor. Ama ideal hedefimiz, hastanın eksik olan kısalığını tamamen telafi edene kadar uzatmayı sürdürmek" ifadelerini kullandı. Hastalar için yeni tedavi yöntemi Prof. Dr. Kara, kemik uzatma yöntemlerinin hem sağlık hem estetik sorunları çözmede hastalara yeni bir umut sunduğunu vurguladı. "Eskiden bu tip kısalıklar hastalar için ciddi bir yaşam kalitesi sorunu oluşturuyordu. Artık modern yöntemler ve teknolojik cihazlarla, hem uzatma hem de deformitedüzeltme aynı anda yapılabiliyor. Bu, hastalarımız için büyük bir kazanım" şeklinde konuştu.
Eskişehir’de acil sağlık ekiplerinin vakalara ulaşma süresi 5.7 dakikaya indi
01 Aralık 2025 Pazartesi - 17:42 Eskişehir’de acil sağlık ekiplerinin vakalara ulaşma süresi 5.7 dakikaya indi Eskişehir İl Ambulans Servisi Başhekimliği ekiplerini şehir içinde vakalara ortalama 5.7 dakikada ulaşıldığı bilgisi aktarıldı. Acil Sağlık Hizmetleri Haftası kapsamında Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy’un katılmalarıyla İl Ambulans Servisi Başhekimliğinde bir program gerçekleştirildi. Düzenlenen program, saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasının ardından Sağlık Hizmetleri Başkanı Op. Dr. Ersin Işıldı’nın açılış konuşmasıyla devam etti. "5,7 dakikada vakalara ulaşıyor, müdahale ediyor ve nakletmeye başlıyoruz" Eskişehir İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Yaşar Bildirici ise yaptığı konuşmada "Hepimiz hastanelerin sadece acillerini biliyoruz. Oysaki acillerin ötesinde bir de hastane öncesi acil sağlık hizmetleri konsepti var. İşte bu hastane öncesi, acil, sağlık hizmetleri konsept inin personeli burada huzurlarınızda bulunuyor. Eskişehir yaklaşık 44 tane acil sağlık hizmeti istasyonu 68 tane ambulansı 750 civarında çalışanıyla hastane öncesi acil sağlık hizmetlerini koordine ediyor. Bu hizmetlerde iki tane çok önemli parametre var. Hizmetlerimizin performans parametresi. Birisi şehir için ulaşıma 10 dakikada ne kadar vakaya ulaşabiliyoruz, şehir dışı kırsalda da 30 dakikada ne kadar süre ulaşıyoruz. Eskişehir ili dünden bugüne kadar bu bağlamda olağanüstü iyi performans göstermiştir. Şehir içinde vakaların yüzde 96’sına ilk 10 dakikada şehir dışına yaklaşık yüzde 93 vakaya ilk 30 dakika içinde ulaşma becerisine, organizasyonuna ve kapasitesine sahip. İl içinde biz ortalama şehir içinde ortalama 5,7- 5,8 dakikada vakalara ulaşıyor, müdahale ediyor ve nakletmeye başlıyoruz. Aslında bu rakamlar çok kıymetli, ATT, paramedik ve hekim arkadaşlarımız olarak çok hayati ve çok kritik süreçler yönetiyoruz" ifadelerini kullandı. "Türkiye ortalamasının üzerinde bir durumda bu hizmetleri veriyoruz" Etkinlikte konuşan Vali Hüseyin Aksoy ise konuşmasında, "Gerek daire başkanımız gerekse sağlık müdürümüz Eskişehir ilimizdeki 112 Acil Sağlık hizmetleriyle ilgili sunulan kapasitemizi, yapılan çalışmaları sizlerle paylaştı. O rakamlara tekrar girerek vaktinizi almak istemiyorum. 112 Acil Sağlık Hizmetleri 112’den başlayan vatandaşımızın ihbarda bulunduğu çağrı merkezimize gelen ihbarlar sonucu hemen komuta kontrol merkezinden ilgili birimlere bu aktarılarak talep edilen noktaya en seri şekilde ulaşılarak müdahalelere başlanılıyor. Eskişehir ili olarak Türkiye ortalamasının belirlenen durumdan çok daha iyi bir noktada bu çalışmalarımızı ortaya koyuyoruz. Gerek şehir içerisinde gerekse kırsal kesim yapılan müdahalelerde Türkiye ortalamasının üzerinde bir durumda bu hizmetleri veriyoruz. İlk müdahale oldukça önemli, en hızlı şekilde müdahale oldukça önemli. Ve bu müdahale de bazen 1 dakika bazen 3 dakika bazen 5 dakika belki o kişinin yaşamla mücadelesinde çok önemli bir süre. O bakımdan erken intikal etmek, hemen müdahalede bulunmak ve daha ileri müdahale imkanlarının oluşacağı acil servislere bu hastalarımızı aktarmak oldukça önemli. Birçok doğal afetle karşılaşıyoruz, depremle karşılaşıyoruz. Farklı durumlarda 112 Acil ihtiyacı, acil hizmetlerine büyük bir ihtiyaç ortaya çıkıyor. 7 gün, 24 saat durmadan, hizmet veren bir birimimiz. Bunun hafta sonu yok, gecesi yok, bayram tatili yok. Arkadaşlarımız kendi aile yaşamından, özel yaşamından fedakârlık yaparak vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu bu noktalarda onlara hizmet vermek için özveriyle çalışıyor. Ben bu boyutuyla bu Acil Sağlık Hizmetlerinde çalışan bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Karda, kışta, yağmurda, çamurda, gece, gündüz, hafta sonu, hafta işi demeden bu hizmetleri büyük bir özveriyle veriyorlar. Burada da ifade edildi özellikle toplumun duyarlı olması, başına bir durum geldiğinde ona nasıl müdahale edebileceği ilk yardım bilgisine sahip olunması bakımından da birçok çalışma koyuyoruz" dedi. "Eskişehir ili olarak çok büyük bir ambulans filosuna da sahibiz" İl Ambulans Servisi Başhekimi ve vekaleten Acil Sağlık Hizmetleri Başkan Yardımcısı Uzm. Dr. Erkan Duman, "Bizler sahada çok zor görevlerde bulunuyoruz. Her türlü afette, kazada ve medikal olsun tüm vakalara anında müdahale etmek için çıkıyoruz. Eskişehir ili olarak vakalara ortalama 5.7 dakika gibi bir sürede ulaşıyoruz. Kırsalda 30 dakika altında ulaşma oranlarımız yüzde 95’lerin üzerindedir. Acil Sağlık Hizmetleri kapsamında, Eskişehir ili olarak çok büyük bir ambulans filosuna da sahibiz" dedi. Programın sonunda Vali Aksoy, İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Yaşar Bildirici, Sağlık Hizmetleri Başkanı Op. Dr. Ersin Işıldı, Başkan Yardımcısı Dr. Umut Aktaş, İl Ambulans Servisi Başhekimi Uzm. Dr. Erkan Duman ve beraberindekiler hafta sebebiyle hazırlanan resim sergisini gezdi. Acil Sağlık Hizmetleri Haftası Açılış Kutlama Programı’na; Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Vali Yardımcısı Yakup Güney, İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Yaşar Bildirici, Sağlık Hizmetleri Başkanı Op. Dr. Ersin Işıldı, Başkan Yardımcısı Dr. Umut Aktaş, İl Ambulans Servisi Başhekimi Uzm. Dr. Erkan Duman ile diğer başkanlar, birim sorumluları ve çok sayıda sağlık çalışanı katıldı.
Denizli’de binlerce litre kaçak yağ ele geçirildi
01 Aralık 2025 Pazartesi - 16:56 Denizli’de binlerce litre kaçak yağ ele geçirildi İnsan sağlığını tehdit eden izinsiz gıda üretimine karşı denetimlerini artıran Tarım ve Orman Bakanlığı, Denizli’de bitkisel yağ üreten bir firmaya baskın düzenledi. Kontrollerde, bakanlık izni olmadan üretilen ve kayıtsız şekilde doldurulan binlerce litre bitkisel yağ tespit edildi. Son günlerde gıda güvenliği konusunda yaşanan sıkıntılar üzerine Türkiye genelinde denetimlerini sıklaştıran ekipler, Denizli’de yaptıkları kontrollerde litrelerce izinsiz üretilen bitkisel yağı ortaya çıkardı. Uygulama kapsamında, bakanlık izni olmadan üretim yaptığı belirlenen firmaya yönelik işlem başlatıldı. Gelen ihbar doğrultusunda harekete geçen Denizli İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri, Denizli’de bitkisel yağ üretimi yapan bir firmaya baskın yaptı. Yapılan denetimde firmanın, Tarım ve Orman Bakanlığı izni olmadan bitkisel yağ üretimi yaptığı ortaya çıkarıldı. Kontrollerde, kayıt alınmadan yağ dolumlarının gerçekleştirildiği de tespit edildi. Denetimler sonucunda, firmanın elinde bulunan ürün ve malzemelere el konuldu. Tanklarda 8 bin 300 litre bitkisel yağ karışımı, 7 bin 842 litre ambalajlanmış bitkisel yağ karışımı, 3 bin 625 teneke ile 2 bin 690 adet boş tenekenin bulunduğu belirlendi. Söz konusu ürünler, izinsiz üretim kapsamında ekipler tarafından muhafaza altına alındı. İzinsiz üretim ve kayıtsız dolum yaptığı belirlenen firma hakkında yasal süreç başlatıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı ile Denizli İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekiplerinin, gıda güvenliğini sağlamak amacıyla kent genelindeki denetimlerini aralıksız sürdüreceği ifade edildi.
HIV tehdidi sürüyor
01 Aralık 2025 Pazartesi - 15:45 HIV tehdidi sürüyor Sivas Numune Hastanesi’nde görev yapan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Işık Altınkaya, 1 Aralık Dünya AIDS Günü dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu (AIDS) farkındalığını artırmak amacıyla her yıl 1 Aralık’ın Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1988 yılında "Dünya AIDS Günü" olarak kabul edildiğini anımsatan Uzm. Dr. Altınkaya, "AIDS, İnsan Bağışık Yetmezlik Virüsüne (HIV) bağlı olarak gelişen bulaşıcı, kronik ve viral bir enfeksiyondur. Hastalık en sık korunmasız cinsel temasla, damar içi madde kullanıcılarının ortak enjektör paylaşımıyla ya da hamilelik, doğum ve emzirme dönemlerinde anneden bebeğe bulaş yoluyla yayılmaktadır. Bunun dışında günlük aktiviteler, öpüşme, sarılma, tokalaşma; kişisel eşyaların, yiyecek ya da suyun paylaşılması gibi sıradan temaslarla HIV bulaşmaz" dedi. HIV virüsünden korunmada önlem almanın tedaviden çok daha etkili ve ekonomik olduğunun altını çizen Altınkaya, "Günümüzde hastalığın teşhis, tedavi ve bakım olanaklarının gelişmesiyle birlikte HIV enfeksiyonu, fırsatçı enfeksiyonlar da dahil olmak üzere, doğru yönetildiğinde kişilerin uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmesine imkân sağlayan yönetilebilir kronik bir süreç haline gelmiştir" diye konuştu. Mutlaka HIV testi yapılmalıdır AIDS’in bağışıklık sistemini hedef aldığını belirten Uzm. Dr. Altınkaya, "HIV, bağışıklık sistemini hedef alır ve kişinin normalde hastalık yapmayan mikroorganizmalara karşı savunmasız hale gelmesine neden olur. Ayrıca bazı kanser türlerine karşı da duyarlılığı artırır. Virüs bağışıklık sistemini zayıflatıp bozduğu için enfekte kişiler zamanla bağışıklıklarını kaybederler. HIV enfeksiyonunun tedavi edilmediğinde yıllar içinde ilerleyerek yol açtığı en ileri aşama AIDS olarak adlandırılır. AIDS; belirli kanserlerin, enfeksiyonların veya diğer ciddi klinik durumların ortaya çıkmasıyla kendini gösterir. HIV enfeksiyonu, önlenebilir bir hastalıktır ve bu çok önemlidir. Kişinin HIV durumunu bilmesi yalnızca kendisi için değil, aynı zamanda bulaştırıcılığın önlenmesi açısından toplum sağlığı için de kritik bir adımdır. Günümüzde etkin tedaviler sayesinde HIV ile yaşayan bireyler uzun bir ömür sürebilmekte ve virüsün bulaştırıcılığı neredeyse tamamen ortadan kalkabilmektedir. Bu nedenle şüpheli her durumda mutlaka HIV testi yapılmalıdır" ifadelerine yer verdi.
Bilecik’te ilk defa karın zarı açılmadan ’Rahim Koruyucu Sakrokolpopeksi’ ameliyatı yapıldı
01 Aralık 2025 Pazartesi - 14:53 Bilecik’te ilk defa karın zarı açılmadan ’Rahim Koruyucu Sakrokolpopeksi’ ameliyatı yapıldı Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir ilk yaşanırken, Periton (karın zarı) açılmadan ’Rahim Koruyucu Sakrokolpopeksi ’ ameliyatı yapıldı. Bilecik’te uzun zamandır rahim sarkması şikâyetiyle tedavi gören 69 yaşındaki Firdevs G. şifayı Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde buldu. Birçok doktora gitmesine ve çeşitli tedaviler görmesine rağmen rahatsızlığına bir türlü çözüm bulamadı. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ramazan Topaktaş, Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Haydar Yılmaz ve Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Mahmut Koç daha önce uygulanmış tedavilere yanıt alamamış ve hayat kalitesi ciddi bozulmuş, total rahim ağzı ve mesane sarkması olan hastaya yeni bir teknik olan rahim korucuyu (uterus koruyucu) ekstraperitoneal karın zarı açılmadan sakrokolpopeksi (sarkmış organların yerine sabitlenmesi) ameliyatını yaptı. "Hastalarımız çabuk iyileşmekte ve barsak fonksiyonları hızlıca geri gelmektedir" Doç. Dr. Ramazan Topaktaş, ameliyat sonrası yaptığı açıklamada, "Genital organ sarkmaları ileri yaşlarda daha sık olmakla birlikte zorlu doğum, menapoz, gevşek doku yapısı ve sürekli karın içi basıncını arttıran Akciğer hastalığı olan kadınlarda sıklıkla görülür. Hayat kalitesini ciddi biçimde etkiler. Pelvik organ sarkmaları, sık idrar yolu enfeksiyonu, vajinal mukozada ülserasyon, idrar yapmada zorluk ve dışkılama problemlerine yol açabilir. Türkiye’nin sayılı merkezlerinde ve deneyimli cerrahlar tarafından yapılan uterus koruyucu ekstraperitoneal sakrokolpopeksi ameliyatı ilk defa Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniğimizde uygulamış olduk. Bu ameliyatın hastaya sağladığı en önemli faydası karın zarı açılmadığı için operasyon sonrası hastalarımız çabuk iyileşmekte ve barsak fonksiyonları hızlıca geri gelmektedir" dedi. "Hastanemizde ilk defa yapıldı" Doç. Dr. Ramazan Topaktaş, "Hastanemizde üroloji ekibimizle birlikte ilk defa retroperitonealsakrokolpopeksi ameliyatı yaptık. Daha önce bu tür ameliyatları olmak için il dışına çıkan hastalarımızın sorunlarını bu yeni ameliyat tekniği ile tedavi ederek artık mağdur olmalarının önüne geçmeyi amaçlıyoruz. Hastanemizde bu ve benzeri tecrübe gerektiren zorlu ameliyatları üroloji ekibimle birlikte başarıyla yapmakta, hastaların ihtiyaçlarına cevap vermekteyiz" diye konuştu. "Bilecik’te bir ilk olan ameliyatın yüzde 95’den fazla başarı sağlandı" Bilecik’te bir ilk olan ameliyatın yüzde 95’den fazla başarı sağladığını aktaran Dr. Topaktaş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz de bu ameliyatı Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaparak bir ilki gerçekleştirmiş olduk. Ekip olarak, tam bir dayanışma ile Doç. Dr. Ali Haydar Yılmaz ve Op. Dr. Mahmut Koç hocalarımla beraber başarılı bir ameliyat daha yaptık. Umarım hastamıza ciddi faydası olmuştur. Bundan sonraki pelvik organ sarkması nedeniyle yapacağımız hastalarımız için de bir ilk ve bir başlangıç olur ve hastalarımız Bilecik ilimizden başka diğer büyük şehirlere bu operasyonu olmak için gitmezler diye düşünüyoruz." Bilecik İl sağlık müdürü Dr. Ferhat Damkacı ve Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Dr. Öğretim Üyesi Erhan Arıkan, Türkiye’de bu ameliyatın yapıldığı nadir merkezlerden biri olmanın gururunu yaşadıklarını dile getirerek, Doç. Dr. Ramazan Topaktaş, Doç. Dr. Ali Haydar Yılmaz ve Op. Dr. Mahmut Koç ve üroloji ekibine teşekkür etti.
OMÜ Tıp Fakültesi’nin 1990 mezunları 35 yıl sonra aynı amfide buluştu
01 Aralık 2025 Pazartesi - 14:38 OMÜ Tıp Fakültesi’nin 1990 mezunları 35 yıl sonra aynı amfide buluştu Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi tarafından "1990 Yılı Tıp Fakültesi Mezunlarının 35. Yılı Kutlaması" etkinliği düzenlendi. Tıp Fakültesi Dersliklerinde gerçekleşen etkinliğe; Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alptekin Yasım, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Danacı, 1990 yılı Tıp Fakültesinde görevli akademisyenler ve zamanın mezunları katıldı. "Artık sağlıkla görüşelim istiyorum çünkü maalesef son yıllarda sadece birbirimize hasta olduğumuzda görüyoruz" Etkinlikte konuşan Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Danacı, " Öncelikle etkinliğimize katılan siz değerli hocalarıma ve arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Artık sağlıkla görüşelim istiyorum çünkü maalesef son yıllarda sadece birbirimize hasta olduğumuzda görüyoruz. O yüzden de burada sizleri sağlıklı görmüş olmaktan çok mutluyum. Burada iki tane de genç öğrencimiz var. Biz istedik ki en son kuşakla yani torunlarımızla beraber burada olalım. Hepinize katılımlarınız için çok teşekkür ediyor, tekrardan hoş geldiniz diyorum" dedi. "24-25 yaş ruhumuzun bugünkü bedenimizde can bulmuş haliyle burada buluşmanın büyük mutluluğu içindeyiz" Etkinlikte konuşan Dr. Nurcihan Yıldırım Başkent, "Mezuniyetimizin üzerinden 35 yıl geçtikten sonra yurdun dört bir yanından bir davet üzerine birlikte yüreklerimizin attığı 24-25 yaş ruhumuzun bugünkü bedenimizde can bulmuş haliyle burada buluşmanın büyük mutluluğu içindeyiz. Bu etkinliğin düzenleneceği haberini aldığımızda dedik ki biz etkinliğin ders gördüğümüz amfide gerçekleşmesini istiyoruz. Birinci sınıftaki o heyecanımızı yaşamak istiyoruz. Bir isteğimiz daha oldu o da sınıfın buz gibi olmasıydı. Çünkü bizim gerçekten bu amfide çok soğuk günlerimiz oldu. Mümkünse eski günlerdeki gibi kaşkol şapkalarla oturalım dedik. Tabi ki davet edemediğimiz etsek de gelemeyecek olan arkadaşlarımız vardı, onlar da mutlaka bir yerlerden bizi izliyorlardır onlara da rahmet olsun. Tekrardan hepinize hoş geldiniz diyor ve programın zevkle geçmesini temenni ediyorum" şeklinde konuştu. Gerçekleşen programa şehir içi ve şehir dışından toplam 55 mezun ve 15 emekli akademisyen katıldı. Programda üniversitenin tarihinin yanı sıra mezunların öğrencilik yıllarında ki fotoğrafları ve 1990 dönemin de fakültede öğretim üyeliği yapıp şu anda vefat etmiş olan akademisyenleri andıkları video gösterisi izletildi. Gerçekleşen program temsili kep töreni ve hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi.
"Gizlemek ve utanmak hastalığı azaltmıyor"
01 Aralık 2025 Pazartesi - 13:06 "Gizlemek ve utanmak hastalığı azaltmıyor" "1 Aralık Dünya AIDS Günü" kapsamında açıklama yapan Halk Sağlığı ve İç Hastalıkları Uzmanı Dr. M. Emin Dinççağ, HIV/AIDS kayıtlarının Türkiye’de artış eğiliminde olduğunu belirterek "Gizlenmek, utanmak, yok saymak hastalığı azaltmıyor; aksine yayılımını hızlandırıyor" dedi. Dünya Sağlık Örgütü’nün 1988 yılından bu yana 1 Aralık’ı "Dünya AIDS Günü" ilan ettiğini hatırlatan Dr. Dinççağ, HIV/AIDS’in hâlâ küresel halk sağlığını tehdit eden önemli hastalıklardan biri olduğuna dikkat çekti. Dünya genelinde 1981’den bu yana 40 milyon kişinin HIV/AIDS nedeniyle yaşamını yitirdiğini, bugün ise 39 milyon kişinin HIV taşıyıcısı olduğunu kaydetti. "Türkiye’de vakalar azalmak yerine artıyor" Türkiye’de 1985-2024 yılları arasında 2 bin 438 AIDS vakası ve 45 bin 835 HIV pozitif birey kayıtlara geçti. Dr. Dinççağ, Batı ülkelerinde düşüş gözlenirken Türkiye’de tam tersi bir artış yaşandığını belirterek şu ifadeleri kullandı: "Hastalığın gizlenmesi, dışlanma korkusu, toplumsal baskı, utanma duygusu ve boşvermişlik, bireyleri sağlık kuruluşlarına geç başvurmaya itiyor. Bu durum hem yayılımı hızlandırıyor hem de tedaviyi güçleştiriyor." "Tedavi edilebilir bir hastalık; test yaptırmaktan korkmayın" HIV’in günümüzde hem kontrol altına alınabilir hem de bulaşması önlenebilir bir hastalık olduğunu vurgulayan Dr. Dinççağ, erken tanının kritik önem taşıdığını belirterek, "HIV testi utanılacak veya korkulacak bir tetkik değildir. Birçok hasta tanısını rutin taramalarda, ameliyat öncesi kontrollerde tesadüfen alıyor. Oysa belirtileri olan ya da risk grubundaki bireylerin gecikmeden sağlık kuruluşlarına başvurması hayat kurtarır" diye konuştu. Ateş, üşüme, gece terlemesi, halsizlik, boğaz ağrısı, lenf bezi büyümesi, ağız yaraları, zona, kurdeşen ve egzama gibi bulguların önemsenmesi gerektiğini ifade eden Dinççağ, bağışıklık sistemi zayıf kişilerin daha dikkatli olması gerektiğini söyledi. "HIV pozitif bir bireyin AIDS’e dönüşme oranı yaklaşık yüzde 5" Uzmanlar, toplumda tespit edilen HIV pozitif kişi sayısının resmi rakamların en az iki katı olabileceğini değerlendiriyor. Türkiye’de yalnızca 1 Ocak-7 Kasım 2024 arasında bin 527 kişiye HIV tanısı konurken, 40 kişi AIDS nedeniyle tedavi altına alındı. Dr. Dinççağ, yayılımın hızlandığını belirterek daha ciddi ve kapsamlı tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi. "Toplumun bilinçlendirilmesi en etkili önlem" HIV/AIDS ile mücadelenin temelinin eğitim ve toplumsal farkındalık olduğunu belirten Dr. Dinççağ, medyaya, öğretmenlere, eğitimcilere ve halk sağlığı önderlerine önemli sorumluluklar düştüğünü ifade ederek, "Virüs nasıl bulaşır, belirtileri nelerdir, nasıl korunulur? Bu soruların cevabını toplumun tüm kesimleri bilmeli. Bilinç artarsa yayılım azalır" şeklinde konuştu.
Yatağan Bencik Mahallesi’ndeki içme suyu hattı yenileniyor
01 Aralık 2025 Pazartesi - 12:32 Yatağan Bencik Mahallesi’ndeki içme suyu hattı yenileniyor MUSKİ Genel Müdürlüğü, Yatağan ilçesinin Bencik Mahallesi Koryaka Mevkii’nde kullanım ömrünü tamamlamış olup sık sık arıza ve su kesintisine neden olan eski içme suyu hattını yeniliyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın büyük önem gösterdiği kanalizasyon ve içme suyu altyapısının güçlendirilerek sürdürülebilir olması konusunda yatırımlarını sürdüren Muğla Su ve Kanalizasyon İdaresi (MUSKİ) Genel Müdürlüğü son olarak Yatağan ilçesinin Bencik Mahallesi’nde çalışma başlattı. Bu kapsamda mahalledeki ekonomik ömrünü tamamlamış olan 1000 metrelik içme suyu hattı yenilenerek bölgede bir daha hat arızası kaynaklı su kesintisi yaşanmasının önüne geçilmesi planlanıyor. İçme Suyu Hattında Kapsamlı Yenileme MUSKİ ekipleri, Yatağan ilçesine bağlı Bencik Mahallesi Koryaka Mevkii’nde kullanım ömrünü tamamlayan yaklaşık 1000 metrelik içme suyu hattını, modern boru teknolojileriyle baştan sona yeniliyor. Bölgenin içme suyu altyapısını daha güvenli, daha dayanıklı ve uzun yıllar sorunsuz hizmet verecek bir yapıya kavuşturmak amacıyla yürütülen çalışmalar kapsamında, mevcut içme suyu hattı tamamen revize edilecek. Yapılan yenileme çalışmasıyla birlikte hem su iletim kapasitesinin artırılması hem de muhtemel arızaların önüne geçilmesi hedefleniyor. MUSKİ ekipleri, bölge halkının daha güçlü bir altyapıya kavuşması için titizlikle çalışmaya devam ediyor. Eski hattın neredeyse iki günde bir patlak verdiğini ve kireçlenme ile basınç sorunlarının da vatandaşları ciddi şekilde etkilediğini ifade eden Yatağan İşletme Şefliği Ekipler Sorumlusu Murat Kayataş, "Bu haftamız ortalama iki günde, üç günde bir patlak şikayeti geliyordu kurumumuza. Sürekli basınç sorunu ve kireçten kaynaklı sıkıntılarımız da vardı. Bu sebeple Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız Ahmet Aras’ın öncülüğünde MUSKİ olarak burada bin metre bir revize çalışması başlatmış bulunmaktayız. Kısa zaman içerisinde inşallah bitirip Bencik halkımıza teslim edeceğiz" dedi.