ÇEVRE - 21 Mayıs 2025 Çarşamba 16:06

"Türkiye 2030’dan sonra su kıtlığı çeken ülkeler pozisyonuna girecek"

A
A
A
"Türkiye 2030’dan sonra su kıtlığı çeken ülkeler pozisyonuna girecek"

Samsun’da düzenlenen "Kızılırmak Havza Su Kurulu Toplantısı"nda konuşan Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Satuk Buğra Fındık, "Şu an ülkemiz aslında su stresi çeken bir ülke ama 2030 yılından sonra artık biz önlem almazsak yine aynı şekilde faaliyetlerimizi sürdürürsek eğer, su kıtlığı çeken ülkeler pozisyonuna gireceğiz" dedi.


Kızılırmak Havza Su Kurulu 2025 Yılı Toplantısı, Samsun Valisi Orhan Tavlı’nın başkanlığında, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü koordinasyonunda, 14 ilin ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla Samsun Büyükşehir belediyesi Ömer Halisdemir Çok Amaçlı Salon’da düzenlendi. Toplantıda, iklim değişikliği, su verimliliği ve Kızılırmak Havzası’na ilişkin mevcut ve geleceğe dönük planlamalar ele alındı. Su kaynaklarının korunması, sürdürülebilir kullanımı ve etkin yönetimi için yapılması gereken çalışmalar değerlendirildi. Toplantının açılışında konuşan Satuk Buğra Fındık, önemli bilgiler verdi.



"Türkiye 2030’dan sonra su kıtlığı çeken ülkeler pozisyonuna girecek"


Gerekli önlemlerin derhal alınması gerektiğinin altını çizen Su Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Satuk Buğra Fındık, "Dünyamızın dörtte üçü su. Bu dörtte üçlük suyun sadece yüzde 2,5’luk kısmı tatlı su. Biz bunun yüzde 1,2’sini yaklaşık yer üstü sularından da yüzde 30’unu yer altı sularından sağlamaktayız. Geriye kalan su miktarı da tamamıyla buzullarda bulunmakta. Biz bir bardak su içerisine sadece bir damla suyu kullanabiliyoruz. Dünyadaki 8,5 milyar insan, bu bir damla suyun hem miktar hem kalite olarak yönetimini sağlamak üzere yoğun bir gayret içerisinde. Bizler de bakanlık olarak su yönetiminde suyun hem kalitesini hem miktarını korumak üzere çalışmalar yürütmekteyiz. Son yıllarda iklim değişikliğinin etkisiyle su kaynaklarının üzerindeki baskının arttığını hepimiz biliyoruz. Yapmış olduğumuz çalışmalar doğrultusunda 2100 yılına doğru su kaynaklarımızın yüzde 25 azalacağını, bu azalmanın etkisinin de yağışlardan ve özellikle sıcaklık artışlarından olacağını biliyoruz. Geçtiğimiz yıl yapmış olduğumuz su nüfus projeksiyonları çalışmaları doğrultusunda çok daha vahim bir durumla karşı karşıya olduğumuzu fark ettik. 2030 yılına doğru artık hem nüfusun artışıyla hem de iklim değişikliğinin etkisiyle su kaynaklarımızın yüzde 20 mertebesinde azalmasını beklemekteyiz. Şu an ülkemiz aslında su stresi çeken bir ülke ama 2030 yılından sonra artık biz önlem almazsak yine aynı şekilde faaliyetlerimizi sürdürürsek eğer, su kıtlığı çeken ülkeler pozisyonuna gireceğiz. Bunun için de bizler suyu planlı, programlı bir şekilde yönetmek zorundayız" diye konuştu.



"Dikkat etmezsek, Kızılırmak’ın suyla dolu olduğu günlerin fotoğrafını çerçevelerde izlemek zorunda kalabiliriz"


Gerekli tedbirlerin alınmaması durumunda Kızılırmak’ın dolu ve temiz görüntüsünün sadece fotoğraflarda kalacağına dikkat çeken Samsun Valisi Orhan Tavlı, "Karadeniz’in, Kuzey Anadolu’nun ve tarımsal üretimin başkenti Samsun’umuzda bir araya gelmenin onurunu hep birlikte paylaşıyoruz. Sivas’ta Kızıldağ’ın eteklerinden doğduktan sonra Kayseri’den Ankara’ya Çorum’dan Samsun’a kadar uzanan güzergahta tam 14 ilimizi kapsayan geniş bir coğrafyanın can damarı olan Kızılırmak, taşıdığı suyla havzadaki illere hayat vermekte, tarımsal üretimin ve tarımsal ekonomimizin temelini oluşturan pek çok ürün de Kızılırmak’ın bu cömertliğinden nasiplenmektedir. Zirai potansiyeli sadece bölge ekonomimiz için değil ülkemizin gıda güvenliği ve ihracat kapasitesi için de vazgeçilmez bir önleme sahip olan Kızılırmak Havzası’nın verimli topraklarında en güzel sebzeyi, meyveyi ve tahılını yetiştiren çiftçilerimiz de ürünleriyle ülkemizin kaliteli, temiz ve güvenli gıda ihtiyacını karşılamaya el birliğiyle devam etmektedirler. Özellikle son yıllarda etkisini iyiden iyiye hissettirmeye başlayan iklim değişikliği ve hızla artan doğamıza, toprağımıza zarar veren su kirliliği bu kadim havzayı tehdit etmekte, artan sıcaklıklar, düzensiz yağış rejimleri ve insan faaliyetlerinin neden olduğu kirlilik Kızılırmak’ın debisini düşürmekte, su kalitesini olumsuz etkilemekte ve ekosistem üzerindeki baskıyı da gün geçtikçe arttırmaktadır. Eğer bugün hep birlikte bu tehditlere karşı gerekli adımları hızlı ve etkin bir şekilde atmazsak, gelecek nesillerimize ne yazık ki sadece kuruyan nehir yatakları, verimsiz topraklar ve Kızılırmak’ın tertemiz suyla dolu olduğu güzel günleri yansıtan fotoğraflarını sadece hep birlikte çerçevelerde izlemek zorunda kalabiliriz" şeklinde konuştu.



"Boşa harcanacak tek bir damla suyumuz, kirletilecek tek bir karış toprağımız yoktur"


Gelinen noktada ülke ve havza olarak boşa harcanacak tek damla suyun olmadığını vurgulayan Vali Tavlı, "İklim değişikliğin olumsuz etkilerini günden güne daha çok hissettiğimiz bu dönemde hayat damarımız suyun ve tarıma uygun toprağın önemi her geçen gün artmakta ve bu farkındalık da hep beraber paylaşılmakta. Başta rızkını topraktan kazanan çiftçilerimiz olmak üzere hepimizin bunların kıymetini bildiğini bu nedenle bireysel çabalar olsun, kurumsal çabalar olduğunu hep beraber görüyoruz. Bunu hep birlikte omuzladığımız zaman daha etkin başarılı çalışmalara hep beraber imza atabiliriz. Boşa harcanacak tek bir damla suyumuz, kirletilecek tek bir karış toprağımız yoktur. Suyun her damlasının kıymetini bilmek tasarruflu ve verimli kullanmak zorundayız. Toprağı daha çok sulamak, gübre atmak, ilaç serpmek, tarımsal üretimi hiçbir zaman arttırmamaktadır. Doğru olan tüm bunların verimli, etkin, ve doğru kullanımıdır. Tarımsal sulamadan sanayiye, evsel kullanımdan doğal yaşama kadar her alanda su verimliliğini arttırıcı, kirliliği önleyici tedbirleri hızla hayata geçirmeliyiz. Biz Samsun olarak, organize, sanayi, teknoloji bölgelerinde yeşil dönüşüm çalışmasını başlattık. Bizim hem ticaret erbabımız hem sanayicimiz OSB Bölge Müdürlerimizle beraber yeşil dönüşüm çalışmasını hızlandırdılar. Unutmayalım ki Kızılırmak Havzası’nın korunması ve sürdürülebilir yönetimi tek bir ilin, tek bir kurumun değil hepimizin ortak sorumluluğu. Ancak topyekun bir yaklaşımla ortak akılla ve iş birliğiyle bu konudaki sorumluluklarımızı yerine getirmiş olabiliriz" ifadelerini kullandı.


1 Ağustos 2024’te ilki gerçekleşen toplantının ardından bu yıl ikinci kez toplanan kurulda, Samsun Valiliği koordinasyonunda su yönetimi ve havza bazlı planlamalar çerçevesinde önemli değerlendirmelerde bulundu. Toplantıya Çorum Valisi Ali Çalgan’ın yanı sıra 14 ilin kamu, kurum ve kuruluşlarının idarecileri katıldı. Toplantının sonunda, havzada su kaynaklarının korunmasına yönelik atılacak adımlar, kurumlar arası iş birliğiyle daha etkili hale getirilmesi kararlaştırılarak, alınan kararların uygulamaya dönük takip mekanizmalarının güçlendirilmesi vurgulandı.



"Türkiye 2030’dan sonra su kıtlığı çeken ülkeler pozisyonuna girecek"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Kocaeli İtfaiyesi, AFAD’ın en üst düzey arama kurtarma akreditasyonunu aldı Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesi, kapsamlı hazırlık ve tatbikatların ardından AFAD’ın ağır seviye arama kurtarma akreditasyonunu kazanarak afetlere karşı tam donanımlı hale geldi. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı, uzun süreli hazırlıklar ve kapsamlı saha çalışmaları sonucunda AFAD’ın uluslararası standartlardaki en zor seviyesi olan "Kentsel Arama Kurtarma Ağır Seviye Ekip" Akreditasyon sınavını başarıyla tamamladı. Bu kapsamda büyükşehir itfaiyesi, zorlu süreci tamamlayarak iki ayrı enkaz alanında 10 gün boyunca kesintisiz görev yapabilme kapasitesine sahip ağır seviye akredite ekipler arasına girdi. AFAD standartlarında en üst yeterlilik seviyesi AFAD’ın uluslararası akreditasyon kuralları doğrultusunda oluşturduğu sistem kapsamında, Türkiye genelindeki arama kurtarma ekipleri ortak bir operasyon dili ve koordinasyon anlayışıyla sınava tabi tutuluyor. Ekipler; hafif, orta ve ağır olmak üzere üç seviyede sınıflandırılırken, ağır seviye akreditasyon arama kurtarma alanında ulaşılabilecek en üst yeterlilik olarak kabul ediliyor. Bu kapsamda büyükşehir itfaiyesi, bu zorlu akreditasyon testine katılarak, yetkinliğini ve başarısını bir üst seviyeye taşıdı. Tüm birimler sürece tam destek verdi Akreditasyon sürecinde büyükşehir belediyesinin ilgili tüm birimleri koordinasyon içerisinde görev aldı. Buna göre Afet İşleri ve Risk Yönetimi Dairesi Başkanlığı, Sağlık ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı, Yol Yapım Bakım ve Onarım Dairesi Başkanlığı, Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı, Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı, Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı ve Antikkapı Hızır 41 ekipleri süreç boyunca tüm imkanları ile destek verdi. Ana kamp alanı kuruldu Akreditasyon kapsamında oluşturulan ana kamp alanında ekiplerin tüm ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde kapsamlı bir kamp altyapısı kuruldu. Ana kamp alanında; yönetim ve haberleşme çadırları, sanitasyon ve arındırma alanları, banyo ve tuvaletler, 120 kişilik barınma alanı, yemekhane ve dinlenme alanları, arama kurtarma köpeği alanı ve köpek tedavi ünitesi, sağlık alanı ve bulaşıcı hastalık izolasyon bölgesi ve çay ocağı yer aldı. Gerçeği aratmayan zorlu saha uygulamaları Sahada gerçekleştirilen uygulamalarda ekiplerin teknik kapasitesi ve koordinasyon kabiliyeti test edildi. Gerçeği aratmayan zorlu saha çalışmaları kapsamında; 5 tonluk enkaz kütleleri domuz damı yöntemiyle kaldırılarak vinçle taşındı. Beton, çelik ve ahşap elemanları kesim yapılarak kontrollü şekilde ayrıldı. Oksijen-asetilen ile sıcak kesim uygulamaları yapıldı. İple erişim teknikleri kullanılarak yatay ve dikey kazazede tahliyeleri gerçekleştirildi. Temiz ve kirli çalışma yöntemleriyle beton kütlelerde enkaza giriş boşlukları 60x60 ölçülerinde açıldı. Güvenli çalışma için ahşap tahkimat ve destekleme yöntemleri uygulandı. Yaslama, kapı, pencere ve eğik tavan tahkimatları ile t-spot tahkimat uygulamaları başarıyla tamamlandı. Tüm bu zorlu aşamaları başarıyla tamamlayan ekipler AFAD’ın en üst yeterlilik seviyesine ulaştı. Büyükşehir afetlere karşı güçlü ve hazır Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin tüm birimlerinin birbirleriyle koordine şekilde yürüttüğü bu süreç, Kocaeli’nin ağır seviye arama kurtarma kapasitesini güçlendirirken, afetlere karşı kurumsal hazırlık ve müdahale seviyesini en üst noktaya taşıdı. Türkiye’de afetlere karşı güçlü ve her daim hazır bir kent olarak bilinen Kocaeli, büyükşehir ekipleri sayesinde bu niteliğini bir kez daha ortaya koydu.
İstanbul İleri yaş grubuna uygulamalı spor aktivitesi Yakın Doğu Üniversitesi ile Yaşlı Hakları ve Ruh Sağlığı Derneği iş birliğiyle düzenlenen etkinlikte, egzersizin sağlıklı yaş alma sürecindeki kritik rolü bilimsel veriler ve uygulamalı çalışmalarla ele alındı. Sağlıklı yaş alma sürecine bütüncül bir bakış sunmak amacıyla düzenlenen "Sağlıklı Yaş Alma Yolculuğunda Egzersiz" etkinliği, Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi ile Yaşlı Hakları ve Ruh Sağlığı Derneği iş birliğinde, Lefkoşa Türk Belediyesi ev sahipliğinde Merkez Lefkoşa’da gerçekleştirildi. Akademisyenler ve uzmanların katılımıyla düzenlenen etkinlikte, egzersizin yaşlanma sürecindeki önemi teorik bilgiler ve uygulamalı çalışmalar eşliğinde ele alındı. Egzersiz yaşlanma sürecini yavaşlatıyor Etkinlik, Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adile Öniz Özgören ile Yaşlı Hakları ve Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Prof. Dr. Hatice Jenkins’in açılış konuşmalarıyla başladı. Konuşmalarda, artan yaşlı nüfusla birlikte sağlıklı yaş alma kavramının giderek daha fazla önem kazandığı vurgulandı. Prof. Dr. Adile Öniz Özgören, sağlıklı yaş almanın yalnızca fiziksel değil, zihinsel ve sosyal boyutları da kapsadığını belirterek "Sağlıklı yaş almak; bedeni, zihni ve ruhu birlikte koruyabilmekten geçer. Doğru yaklaşımlar benimsendiğinde ileri yaşlar daha üretken ve anlamlı bir yaşam dönemine dönüşebilir" dedi. Beslenmenin sağlıklı yaş alma sürecindeki rolüne de değinen Prof. Dr. Özgören, dengeli ve bilinçli beslenmenin kronik hastalık riskini azaltmada belirleyici olduğunu vurguladı. Akdeniz diyetinin yaşlılık döneminde en uygun beslenme modellerinden biri olduğunu ifade eden Özgören, düzenli ve basit egzersizlerin kas-iskelet sistemi sağlığını koruduğunu ve yaşam kalitesini artırdığını söyledi. Kas gücü bağımsız yaşamın anahtarı İnsan ömrünün uzadığını ancak bu uzamanın büyük ölçüde yaşlılık döneminde gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Hatice Jenkins, bu sürecin sağlıklı geçirilmesinin bilinçli tercihlere bağlı olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Hatice Jenkins, "Ne kadar yaşadığımızdan çok, uzayan bu yılları nasıl yaşadığımız önemlidir. Yaş aldıkça kaslarımızı nasıl çalıştıracağımızı bilmek hayati önem taşıyor. Kas gücünün korunması, bireyin bağımsızlığını ve yaşam kalitesini doğrudan etkiler" diye konuştu. Son 30 yılda insan ömrünün ortalama 10 yıl uzadığına dikkat çeken Jenkins, gerçekleştirilen etkinliğin temel amacının, bireylerin yaşlanma sürecini daha sağlıklı ve aktif geçirebilmeleri konusunda farkındalık oluşturmak olduğunu belirtti. Teorik bilgiler uygulamayla desteklendi Etkinlik kapsamında, Kıbrıs Türk Fizyoterapistler Derneği Genel Sekreteri ve Yakın Doğu Üniversitesi öğretim üyesi Uzm. Fzt. Yelda Kıngır, "Kas-iskelet sistemi yaşa bağlı emekli olur mu?" başlıklı sunumunda, yaşlanmayla birlikte kas ve iskelet sisteminde meydana gelen fizyolojik değişimleri bilimsel veriler ışığında değerlendirdi. Kıngır, düzenli ve doğru egzersizin hareketsizliğin olumsuz etkilerini azalttığını ve fonksiyonel bağımsızlığın korunmasında kritik rol oynadığını vurguladı. Etkinliğin uygulamalı bölümünde ise Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Fzt. Nima Jabri, "Aktif Yaş Almada Egzersiz" başlığı altında katılımcılarla birlikte grup egzersizleri gerçekleştirdi. Jabri, ileri yaş bireyler için güvenli ve etkili egzersizlerin nasıl planlanması gerektiğini uygulamalı olarak gösterdi.