POLİTİKA - 03 Mart 2012 Cumartesi 15:14

AK PARTİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ÖMER ÇELİK`TEN TÜSİAD`A ELEŞTİRİ

A
A
A
AK PARTİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ÖMER ÇELİK`TEN TÜSİAD`A ELEŞTİRİ

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkan Yardımcısı Adana Milletvekili Ömer Çelik, Türk Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD), bir sivil toplum örgütünden çok muhalefet partisi gibi davrandığını savunarak, "Madem öyle partilerini kurup öyle çıksınlar karşımıza. Siyasi parti üslubuyla konuşursan siyasi parti üslubuyla cevap almayı da kabul edeceksin. Bunu baskı ve dayatma olarak algılamayacaksın" dedi. Çelik, 28 Şubat’ı da "Askerin yaptığı bir darbeden çok dünyanın en büyük
post modern soygun operasyonu" olarak nitelendirdi.
Partisinin Yumurtalık ilçe kongresine katılan ve burada bir konuşma yapan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, hükümet eğitim reformunu eleştiren TÜSİAD’a yüklendi. TÜSİAD’ın bu düzenlemeye karşı koymasına bir anlam veremediklerini dile getiren Çelik, "Bu düzenleme ile Batıda olduğu gibi çocuklarımızın istediği yaşta istediği eğitimi alması ve eğitim ortamına katılabilmesi söz konusu. Biz eğitim sistemindeki yanlışlıkların düzeltilmesi için yeni bir çalışma yapıyoruz. Tabii ki son tartışmaları
izlediniz. Muhalefet partilerinin bu konuda söyleyecek hiçbir şeyleri yok. Onlardan cevap bile verebileceğimiz bir söz duymuyoruz. Bunların yaptıkları sadece hakaret ve iftiradır. Muhalefetten bir karşılık, tez ve argüman gelmediği için de bunlarla herhangi bir konuyu tartışmak mümkün olmuyor. Fakat enteresan bir durumdur. Son günlerde Türkiye’deki muhalefet boşluğunu, iktidar partisine muhalefet yapma boşluğunu TÜSİAD adlı kurum üstlenmeye başladı" dedi.
TÜSİAD HÜKÜMET ÜZERİNDE VESAYET OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYOR
TÜSİAD’ın bir sivil toplum örgütümü yoksa muhalefet partisi mi olduğuna karar vermesi gerektiğini belirten Çelik, şöyle devam etti:
"Şimdi şunun bir açığa çıkması gerekiyor. TÜSİAD bir sivil toplum örgütü müdür, bir ekonomik baskı kulübü müdür, bir tehdit ve baskı kulübü müdür, bir siyasi parti midir. TÜSİAD kendisini her türlü eleştiriden münezzeh bir noktada görüyor. Seçilmiş hükümetlere yön verme, talimat verme yetkisini kendisinde görüyor. Bu gün adeta bir muhalefet partisi üslubuyla konuşuyor. Kendilerine bu açıklamalarından sonra cevap verdiğimiz zaman bu sefer bize baskı yapıyor diyorlar. Türkiye’de kimseye baskı yapıldığı
yok. Tam tersine eskiden silahı olan baskı yapmaya çalışıyordu bu gün parası olanlar baskı yapmaya çalışıyor. Hükümet üzerinde vesayet oluşturmaya çalışıyor. TÜSİAD’a şunu söylüyoruz. Sivil toplum örgütü isen sivil toplum örgütü gibi davran, siyasi parti isen partinin adını koy çık karşımıza. Hem siyasi parti kurma cesaretinde olmayacaksın sivil toplum etiketi altında bir siyasi parti görünümü sergileyeceksin. Buna da biz cevap vereceğiz. Ondan sonra çıkıp ’Demokrasilerde görüş bildirmek dayatma ve baskı
değildir" diyorlar. Sivil toplum örgütlerinin görüş bildirmesinde bir mahsur yok. Bunlar demokrasinin zenginliğidir demokrasinin kazanımıdır. AK Parti için de sivil toplumun korunması ve geliştirilmesi çok önemlidir. Seçim beyannamemizde de çok güçlü ifadeler vardır. Ama TÜSİAD bir sivil toplum örgütü gibi davranmıyor."
TÜSİAD’ın bir siyasi parti gibi davranmasından rahatsız olduklarını vurgulayan Ömer Çelik, "Zannedersiniz ki iktidara bir şeyler söyleyecekler, iktidar da onların bu sözleri üzerine hemen hazır ola geçecek. Böyle bir şey yok arkadaşlar. TÜSİAD’ın geçmişten getirdiği kendi genetiği ile bir durum söz konusu. Nedir bu durum Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgili bir takım raporlar hazırlatırken esas TÜSİAD’ın hazırlaması gereken geçmişte sivil hükümetlerin devrilmesindeki rolü, TÜSİAD’ın Türkiye’nin sakat
kalmasındaki rolü, TÜSİAD’ın Türkiye’deki özel sektörün güdük kalmasındaki rolü ve TÜSİAD’ın kendisiyle hesaplaşmasıyla ilgili bir rapor hazırlaması gerekir." şeklinde konuştu.
TÜSİAD, 12 EYLÜL FAŞİST CUNTASININ AÇILMASINA İLK İZİN VERDİĞİ ÖRGÜT
1979 yılında Başbakan Bülent Ecevit’e karşı çıkanların gazetelere ilanlar vererek, hükümeti düşürmeye çalıştıklarını anlatan Ömer Çelik, şunları kaydetti:
"Hükümeti düşürmek için harekete geçmiş bir sivil toplum örgütü dünyanın neresinde var. ve çok enteresandır arkadaşlar, 12 Eylül faşist cuntası bu ülkenin üzerinden tank geçirirken, bu ülkeyi katlederken, bu ülkenin bütün kaynaklarını sömürürken, bu faşist cuntanın ihtilal yaptıktan sonra açılmasına ilk izin verdiği örgüt kimdir biliyor musunuz, TÜSİAD’dır. Niye, Türkiye’nin Amerika’da lobisini yapsın diye buna izin verilmiştir. Şimdi şunu soralım biz. Türkiye’nin siyasal tarihi bakımından darbe ve
ihtilallerde, sözde muhtıra verildiği zaman TÜSİAD neredeydi arkadaşlar. TÜSİAD Türkiye’nin demokratikleşmesi adına Türkiye’deki statükoya karşı hangi tavırları almıştır ki şimdi hükümete demokrasi dersi vermeye kalkıyor. TÜSİAD’ın her açıklamasında bir ama vardır. Önce açıklamasını yapar ardından ama diyerek hükümete sivil muhtıra vermeye kalkar. 28 Şubat döneminde TÜSİAD İstişare Konseyinin başındaki kişi Meclis kapatılsın diye demeç vermiştir. TÜSİAD önce bunlarla hesaplaşacak. Meclis kapatılsın demek
millet iradesi yasaklansın demektir. Milletin elindeki hak ve özgürlükler gasp edilsin demektir. Elinde silah olanın yaptığı ile TÜSİAD’ın o zaman ki yaptığı farklı değildir" ifadesini kullandı.
28 ŞUBAT’TA TÜRKİYE SOYULURKEN TÜSİAD NERDEYDİ?
TÜSİAD’ın bir siyasi parti üslubuyla konuştuğu sürece gerekli cevabı alacağını vurgulayan Ömer Çelik, "TÜSİAD bir siyasi parti üslubuyla konuşuyor o zaman siyasi parti üslubuyla cevap almayı da kabul edeceksin. Bunu baskı ve dayatma olarak algılamayacaksın." dedi.
TÜSİAD yöneticilerin geçmişten beri Merkez Bankası başkanının istediği kişi olmasını istediklerini, kendilerinin istediği kişiyi atanmadığı zaman da içeride ve dışarıda Türkiye’nin imajını bozmaya çalıştıklarını anlatan Çelik, "İçeride ve dışarıda Türkiye’nin imajını bozarak hükümetlere baskı yapmaya çalışırlar. 28 Şubat askerin yaptığı bir darbeden çok bir soygun operasyonudur. 28 Şubat dünyanın en büyük postmodern soygun operasyonudur. 28 Şubat’ta Türkiye’nin ekonomisinde kriz vardı. Türkiye
soyulurken, sivil hükümete muhtıra verilirken TÜSİAD ne yapmıştır. Bunu açıklasınlar" diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen 2026 Merkezi Yönetim ve 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerine sunum yaptı. Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyileştirilmeye, geliştirilmeye her zaman açık bir sistem olduğunu söyleyerek, "İhtiyaçtan yeni ihtiyaçlar ortaya çıktıkça yeni değerlendirmeler yapıldıkça, dinamik bir şekilde kendini geliştiren bir yapı olduğunu ifade etmek isterim" ifadelerini kullandı. Demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimlerinin olduğunu belirten Yılmaz, "Bunların hepsi demokratiktir ama yönetim sistemi olarak farklılık arz ederler. Başkanlık sistemi de vardır, parlamenter sistem de vardır, yarı başkanlık sistemi de vardır. Üçü de demokratik dünyada görülen sistemlerdir. Her birinin de farklı alt versiyonları olduğunu biliyoruz. Örneğin İngiltere’deki parlamenter sistemle kıta Avrupa’sındaki parlamenter sistem arasında da belli farklılıklar olduğunu biliyoruz. Nitekim bizim de önceki sistemimizin farklı bir parlamenter sistem olduğunu hep birlikte biliyoruz. Çok çeşitli zaafiyetler içeren bir sistem olduğunu biliyoruz. Halkımızın referandumda onayıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz Türkiye’nin özel koşullarına uygun, kültürüne uygun bir yapılanmayı gerçekleştirmiş durumdayız. Bu sistem yeni sistem birçok testten başarıyla geçti. Kim ne derse desin. Son beş altı yıl özellikle bir taraftan dünyada belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Risklerin belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Bölgemizde jeopolitik gelişmelerin, savaşların, çatışmaların yoğunlaştığı bir dönem oldu. Pandemi gibi tüm dünyayı sarsan bir hadisenin yaşandığı bir dönem oldu. İçeride yine asıl afeti dediğimiz tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Ekonomik şartlarla ilgili yine çeşitli süreçler yaşandı. Bütün bu süreçlerde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin avantajını gördüğümüzü, yaşadığımızı rahatlıkla ifade edebilirim. Hızlı karar alan, uygulayan, etkin bir sistem olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kendisini ispat etmiştir. Ama hep altını çiziyorum. Bugün de ifade edeceğim. Bu daha iyileştirilemeyeceği anlamına da gelmiyor. Daha da iyiye, daha gelişmiş bir yapıya doğru dönüşmeyeceği anlamına da gelmiyor. Tam aksine tecrübelerle yaşadığımız süreçlerle birlikte sistem iyileştirilmeye de her zaman açık bir sistem" şeklinde konuştu. Yılmaz, şöyle konuştu: "İyi ki bu küresel ve bölgesel fırtınalı dönemde Cumhur İttifakı gibi güçlü bir ittifakımız var. İyi ki Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü, dirayetli, tecrübeli bir liderimiz var. Liderlik her zaman önemlidir. Ama fırtınalı zamanlarda zor zamanlarda bir kat daha önemlidir. Bugün Türkiye siyasi istikrarıyla dünyadan birçok alanda pozitif ayrışan bir ülkedir. Sorunlarımız da elbette var ama bu sorunları aşma kapasitemiz de var. Bunu da birçok vesileyle ortaya koymuş durumdayız. Cumhurbaşkanlığı’yla ilgili saray ifadesini kullanıyor değerli arkadaşlarımız muhalefetten. Tabii ki saray değil orası. Milletin evi. Biz milletin evi olarak görüyoruz ve orası bir gelip bir gün görürsünüz belki. Ziyaret ederseniz nasıl bir, kurgu var zihninizde bilmiyorum ben, ama orası bir çalışma mekanı. Orada bürokratlarımız var. Çalışanlarımız var. Kamu görevlileri var. Gece gündüz bir mesai harcanıyor. Birçok durumda mesai kavramına bakılmadan bu ülkenin ihtiyaç duyduğu çalışmalar, faaliyetler yürütülüyor. Orası hiçbir partiye ait değil. Hiçbir kişiye de ait değil. Milletin evidir. Milletin gönlüne giren külliyenin kapısından da girer. Milletin gönlüne giremeyen oranın bir saray olarak hayalini kurar." Yılmaz, "Bugünkü Cumhurbaşkanlığımız geçmişteki Cumhurbaşkanlığı değil, bazen karıştırılıyor. Sanki o eski sistemimizdeki Cumhurbaşkanlığı makamıymış gibi değerlendiriliyor. Öyle değil. Bugün yönetimimizin merkezi Cumhurbaşkanlığı. Yasamada milli iradenin tecelli Türkiye Büyük Millet Meclisi’miz, gazi Meclisimiz. Yürütmede de milli iradenin tecelli ettiği makam Cumhurbaşkanlığı makamı. Eskiden doğrudan seçilmiyordu biliyorsunuz. Artık doğrudan halkımızın sandığa gidip seçtiği bir Cumhurbaşkanımız var. Milli iradenin doğrudan yansıdığı bir makam var. Ve burada yürütme makamı olarak Cumhurbaşkanlığı eski sistemdeki Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığının birleşmiş hali. Eskiden iki tane ayrı makam vardı biliyorsunuz. Dolayısıyla ayrı maliyetler, masraflar vardı. Aslında yeni sistem bunları sadeleştirmiş durumda. Yıllar itibariyle fark etmekle birlikte geçmişte Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığı bütçelerini birleştirirseniz toplam bütçenin binde üçüne dördüne denk gelirdi geçmişteki masrafla. Bugün binde biri seviyesinde. Binde bir, binde bir nokta bir, binde bin nokta iki seviyesinde. Geçmişe göre çok daha düşük maliyetle çalışan bir merkezden bir karargahtan bahsediyoruz. Yönetim sistemimizin kalbinden bahsediyoruz. Son derece makul düzeylerde bir maliyetle bu stratejik görevin yerine getirdiğini ifade etmek isterim" diye konuştu. Anayasa konusunda Yılmaz, "Burada bizim yaklaşımımız açıktır. Yeni sivil bir anayasayı savunuyoruz. Seçim beyannamemizde de var. Parti programımızda da var. Aslında bütün partilerin seçim beyannamelerinde bu var. Yani millete böyle daha iyi bir anayasa vaadi hemen hemen tüm partilerin seçim beyan namelerinde, politika belgelerinde var. Biz de bu yönde bir çalışmayı, mutfak çalışmasını sürdürüyoruz. Bütün partilere de çağrı yapıyoruz" dedi. Anayasada vesayetçi zihniyetin etkileri büyük oranda giderildiğini söyleyen Yılmaz, "Hala bazı kalıntıları olduğunu görüyoruz. Ancak çok sayıda değişiklikle iç tutarlılığı bir ölçüde zayıfladığını iç yapısında yeni daha tutarlı bir yaklaşımın faydalı olacağını düşünüyoruz. Bunlardan da belki daha önemlisi gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz. Bu anayasa hem devletin kurumlarını daha etkin çalıştıran daha uyumlu çalıştıran bir anayasa olmalı, hem de birey devlet ilişkilerini daha özgürlükçü, daha hak, hukuk temelli tanımlayan bir anayasa olmalı diye inanıyoruz. Ama bu bizim tek başına yapabileceğimiz veya Cumhur İttifakı olarak yapabileceğimiz bir konu değil. Diğer partilerle birlikte en geniş mutabakatı sağlayarak yapmamız gereken bir alan hem sistem eleştirileri yapıp hem de anayasa çalışmalarına girmeyiz diyenlerin çok tutarlı olduğunu ifade edemem doğrusu. Yani eğer gerçekten burada daha iyi bir anayasa, daha iyi bir sistem istiyorsanız buyurun çağrı yapıyoruz; gelin birlikte çalışalım, ortak akılla çalışalım" ifadelerini kullandı.