SAĞLIK - 28 Mayıs 2020 Perşembe 10:15

Böceklerden korona virüs geçer mi

A
A
A
Böceklerden korona virüs geçer mi

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Pınar Okyay, “Aslında dışkıda bu virüsün (Covid-19) RNA’sı dediğimiz bazı genetik materyalin izleri saptanmıştı. O yüzden özellikle karasinekler bazı dışkılara konuyor ve oradan bizlere ulaşabilir mi diye hep tartışıldı. Ama bilinen şey şu; zaten böyle bir bulaş yolu yok, damlacık enfeksiyonu değil bu yol. Aslında dışkıda kalan canlı virüs değil, sadece orada virüsün bir parçası” dedi.

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Pınar Okyay, son dönemlerde tartışma konusu olan sivrisinek ve karasineklerin korona virüs bulaştırabileceği iddialarına yönelik açıklama yaptı. Prof. Dr. Okyay, bulaşıcı hastalıklarla ilgili her zaman enfeksiyon zincirinden bahsettiklerini hatırlatarak, “Bu enfeksiyon etkeni taşıyan bir kaynak, bu bir insan, hayvan ya da herhangi bir ölü bir yüzey, eşya da olabilir. Buradan etkenin alınma yolu, bulaşma yolu, bu hastalığa açık olan kişi, yani bu hastalık açısından sağlıklı, buna duyarlı olan kişi” diye konuştu.

Enfeksiyonların bulaşma yollarına değinen Okyay, kan ile bulaş, zoonatik hastalıklar, hayvanlarla bulaş, gıdalarla bulaş, su ile bulaş gibi birçok seçenek olduğunu belirterek, “Ama Covid-19’a özel biz şunu biliyoruz. Covid-19 esasen damlacık enfeksiyonuyla bulaşıyor. Bir de özellikle enfekte olan yüzeylerden başta elimiz olmak üzere elimizle yine aynı şekilde solunum yolumuza, gözümüz, burnumuz ya da mukozalarımıza, ağzımıza taşınmasıyla oluyor. O yüzden sivrisinekler ve evdeki sinekler çok konuşuldu ama DSÖ çok açık bir şekilde bugüne kadar böyle bir bulaşmanın mümkün olmadığını, gösterilmediğini, asıl bulaşma yolunun damlacık enfeksiyonu ve bu kirli yüzeylerden temas şeklinde olduğunu bir kez daha söyledi” şeklinde konuştu.
Karasinekler ile ilgili çok yakın bir zamanda önemli bir dergide yayınlanan çalışmayı anımsatan Okyay, “Aslında dışkıda bu virüsün RNA’sı dediğimiz bazı genetik materyalin izleri saptanmıştı. O yüzden özellikle karasinekler bazı dışkılara konuyor ve oradan bizlere ulaşabilir mi diye hep tartışıldı. Ama bilinen şey şu; zaten böyle bir bulaş yolu yok, damlacık enfeksiyonu değil bu yol. Bu bahsedilen yayında da belirtildiği gibi aslında dışkıda kalan canlı virüs değil, sadece orada virüsün bir parçası. Aslında canlı virüs bile olsa birçok şey bulaşmayı çok etkiliyor. Canlı virüsün miktarı, hastalığa açık olan kişinin direnci gibi birçok şey etkileyebiliyor. O yüzden pek mümkün değil” ifadelerini kullandı.

Bununla ilgili Covid-19’a özel bir şey yapmak gerekmediğini vurgulayan Okyay, “Ama tabii bizim bütün yaz boyunca sivrisinekler, karasinekler ve diğer özellikle böceklerle ilgili başta bariyer dediğimiz, yani onlarla aramıza bir bariyer çekme, cibinlik gibi, evlerin penceresindeki teller gibi uygulamaları öncelikle yapmak durumundayız. Bu bariyer önlemlerinin olamadığı durumlarda özellikle açık alanda olanlardaysa, yaz dönemi de olsa uzun kollu, ince, serin tutabilecek, ama sineklerin bize ulaşmasını engelleyebilecek uzun pantolonlar, uzun kollu kıyafetler, gerekirse eldivenler, botlar gibi, doğa yürüyüşleri için bunlar söylenebilir. Bu tip önlemlerin alınması gerekiyor. Çok gerekmedikçe üzerimize sıkılan böcek ve bunları öldürücüler ya da evlerimizdeki öldürücüleri hem kendi sağlığımız hem de çevre sağlığı açısından çok kullanmamalıyız” dedi.
Sivrisinekler ve karasineklerle Covid-19’un bulaştığının şu ana kadar gösterilmediğinin altını çizen Okyay, “Covid-19 ile ilgili ana korunma unsurumuz her zaman söylediğimiz gibi damlacık enfeksiyonuna yönelik önlemlerdir. Bunun için mutlaka gerekli olan el hijyenini sağlamalıyız, el yıkama ve el antiseptiği uygulama gibi. Sosyal mesafemizi korumaya çalışmalıyız ve de mutlaka maske takmalıyız” uyarısında bulundu.

Neşra Durmaz
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tekirdağ Mıhlama için izdiham: Süleymanpaşa’da 1 tonluk lezzet seli Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesinde düzenlenen 2. Hamsi ve Mıhlama Festivali’nin ilk gününde yaklaşık 1 ton mıhlama kısa sürede tükenirken, etkinlik alanında zaman zaman izdiham yaşandı. Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesinde Karadenizliler Derneği tarafından organize edilen 2. Hamsi ve Mıhlama Festivali, ilk gününden yoğun ilgi gördü. Festival kapsamında vatandaşlara yaklaşık 1 ton mıhlama ikram edilirken, lezzetten tatmak isteyenler erken saatlerden itibaren etkinlik alanına akın etti. Kazanlarda hazırlanan mıhlama karıştırılırken ortaya çıkan görüntüler adeta görsel şölene dönüştü. Mıhlama dağıtımı öncesinde oluşan uzun kuyruklar dikkat çekerken, dağıtımın başlamasıyla birlikte kalabalık zaman zaman kontrolden çıktı, yoğunluk üst seviyeye ulaştı. Oluşan kalabalık nedeniyle festival yetkilileri, hazırlanan mıhlamanın yetip yetmeyeceği konusunda endişe yaşadı. İzdiham havadan görüntülendi Mıhlama için oluşan metrelerce kuyruk ve kalabalık, dron ile görüntülendi. Havadan çekilen görüntülerde, etkinlik alanındaki yoğunluk net şekilde gözler önüne serildi. Festivalin ilk günü, yoğun katılım ve renkli görüntülerle hafızalara kazındı. "6 bin kişiye mıhlama dağıtacağız" Tekirdağ Karadeniz İlleri Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Muharrem Akyüz, "Hamsi ve Mıhlama festivalimizin bugün ikinci günündeyiz. Arkamda görüyorsunuz izdiham oluştu. Bu daha ikinci gün mıhlama dağıtımı. Sağ olsun Süleymanpaşalılar bizlere tevazu gösteriyorlar. Bizi çok memnun ettiler ve çok kalabalık oldu. Mıhlama yetecek mi yetmeyecek mi bunun endişesi içerisindeyiz. Katılan herkese çok teşekkür ediyorum. 6 bin kişilik mıhlama hazırladık, 6 bin kişiye ücretsiz mıhlama dağıtacağız. Yarın da 10 bin kişiye ücretsiz hamsi dağıtacağız" dedi.
Ankara Yoğurt, ayran, turşu gibi ürünler 2026’da gıda trendleri arasında Türk mutfak kültüründe önemli bir yere sahip olan yoğurt, ayran ve turşu gibi ürünlerin tüketim trendinin arttığını belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Sena Nur Doğan, "İnsanlar bu gıdaları artık yalnızca sindirim için değil, bağışıklık, ruh hali ve enerji üzerindeki etkileri nedeniyle tercih ediyor; böylece kültürel tarifler modern dokunuşlarla yeniden popülerleşiyor" dedi. Bireylerin artık yalnızca beslenmeye değil sağlıklarını korumaya, yaşam kalitesini artırmaya, zihinsel ve bedensel dengeyi sağlamaya ve çevre bilinciyle hareket etmeye odaklandığını vurgulayan Medicana International Ankara Hastanesi Feel Well Beslenme ve Yaşam Tasarımı bölümü Diyetisyen Sena Nur Doğan, 2026 yılına nostaljik tatlar ve geleneksel pişirme tekniklerinin damga vuracağını söyledi. Proteinin beslenmenin merkezindeki yerini daha da sağlamlaştıracağına belirten Diyetisyen Sena Nur Doğan şu bilgileri paylaştı: "Bu yılın en güçlü sağlık temalarından biri bağırsak sağlığı. Mikrobiyom dostu ürünler, prebiyotik lifler, fermente gıdalar ve doğal probiyotik içeren seçenekler giderek daha fazla tercih ediliyor. Yoğurt, ayran, turşu gibi kültürümüzde var olan gıdalar modern beslenme trendlerinin yıldızı haline geliyor. 2026’da sağlıklı beslenme ‘yasaklar’ üzerinden ilerleyen katı bir sistem olmaktan çıkıyor. Yerini; tat duyusunu tatmin eden, dokularla oynayan, nostaljik lezzetleri modern yorumlarla yeniden sunan bir beslenme kültürü alıyor. Fermente gıdalar, bakliyatlar, ev yapımı soslar, eski pişirme teknikleri ve yerel malzemelerle hazırlanan yemekler güçlü bir geri dönüş yapıyor." Sığır yağı talebi artıyor Sığır yağının raflarda daha sık görüleceğini aktaran Diyetisyen Sena Nur Doğan, "Bir zamanlar geleneksel yemek pişirmenin temel unsurlarından biri olarak yüksek dumanlanma noktası ve zengin aromasıyla değer verilen sığır yağı, alternatif yağ arayışındaki tüketiciler tarafından yeniden keşfediliyor. Ancak sığır yağı doymuş bir yağdır. Yüksek doymuş yağ alımı, kalp ve damar hastalıkları riskiyle ilişkilidir; bu nedenle az miktarda tüketilmesi en sağlıklısıdır" ifadelerini kullandı. Proteinli içecekler daha da popülerleşiyor İçeceklerin artık yalnızca bir tamamlayıcı değil, başlı başına fonksiyonel bir ürün haline geldiğini ifade eden Diyetisyen Sena Nur Doğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Elektrolit destekli sular, proteinli içecekler, prebiyotik içeren soğuk çaylar, mantar özleri ve zihinsel dengeyi hedefleyen bitkisel karışımlar her zamankinden daha popüler. Tüketici, içtiği her ürünün kendisine ne sağladığını bilmek istiyor. Bu durum, üreticileri daha sade içeriklere, daha net amaçlara ve daha şeffaf etiketlere yönlendiriyor. Günümüz gıda trendleri, sağlıklı beslenmenin yalnızca makro ve mikro besin dengesiyle sınırlı olmadığını; keyif, sürdürülebilirlik, duygusal iyilik hali, kültürel bağlar ve pratik yaşamla uyumlu bir bütünlük sunması gerektiğini gösteriyor. 2026; bedeni besleyen, zihni destekleyen ve gezegene saygı duyan daha bütüncül bir beslenme yılı olacak."