Son Dakika
|
AKOM uyardı: İstanbul’da İzlanda soğuk hava dalgası etkili olacak
Antalya Döşemealtı Belediyesi’ne ’yolsuzluk’ operasyonu: 10 gözaltı
Çin elektrikli otomobillere enerji tüketim sınırı getirdi
Zelenskiy’den Ukrayna’da barış açıklaması: "Yeni yıl öncesinde birçok karar alınabilir"
MİT yeni yılda eylem hazırlığında olan DEAŞ sempatizanını yakaladı
'Futbolda Bahis Soruşturması'nda yeni dalga!
Bahis soruşturması kapsamında 30 gözlemci, PFDK’ya sevk edildi
Sultangazi’de kuyumcu vurgunu: Altınları alıp kayıplara karıştı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya Başbakanı Dibeybe ile görüştü
İtalya Başbakanı Meloni: "Bu sene zordu ama endişelenmeyin, 2026 daha da zor olacak"
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Whatsapp
İHA Kurumsal
EN
Radon Thermal Springs Near Bishkek Attract Visitors Year-Round
Polisten kaçan araç takla attı: 3 yaralı
Başakşehir Atatürk Oto Sanayi Sitesi’nde korkutan yangın
Gazze'de ateşkesten bu yana can kaybı 410'a yükseldi
İnşaat işçilerini taşıyan minibüs devrildi: 16 yaralı
Beşiktaş’ta Necip Uysal ve Mert Günok ile yollar ayrılıyor
Zelenskiy: "Hafta sonu Florida'da Trump ile görüşeceğim"
Putin'in Yardımcısı Uşakov, ABD yönetiminden yetkililerle görüştü
SAĞLIK
Bakan Memişoğlu: "Türkiye Yüzyılı’nda sağlık sistemimizi güçlendirmeye devam edeceğiz"
26 Aralık 2025 Cuma - 21:02:27
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, "Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Türkiye Yüzyılı’nda bu güveni daha da büyütmeye, sağlık sistemimizi güçlendirmeye ve insanımızın sağlığını her şeyin önünde tutmaya devam edeceğiz" dedi. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, İstanbul’da Medistate Çekmeköy Hastanesi Açılış Töreni’ne katıldı. Bakan Memişoğlu, törende yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde hayata geçirilen sağlıkta dönüşüm süreciyle İstanbul’un her ilçesinde güçlü ve erişilebilir bir sağlık altyapısı oluşturduklarını ifade ederek, son 10 yıl içinde İstanbul’da 26 yeni hastane ile 5 yeni Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi inşa ettiklerini belirtti. Türkiye genelinde 334 Sağlıklı Hayat Merkezi ile vatandaşlara sunulan hizmetler hakkında bilgi paylaşan Bakan Memişoğlu, "Bu merkezler aracılığıyla vatandaşlarımızı erken tanı ve tarama programlarına yönlendiriyor, hastalıklar ortaya çıkmadan önce önlem almayı hedefliyoruz. Aile hekimlerimizin sahadaki etkin çalışmalarıyla yalnızca son bir yıl içinde 35 milyon kronik hastalık taraması gerçekleştirdik" dedi. Bakan Memişoğlu, sağlık sistemini daha etkin ve erişilebilir kılmak amacıyla son bir yıl içinde 91 mevzuat düzenlemesini hayata geçirdiklerini vurguladı. Memişoğlu, "Hayata geçirdiğimiz Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Hizmetleri Lisans Yönetmeliği ile özel sağlık yatırımlarının sahadan elde edilen bilimsel veriler ışığında Anadolu başta olmak üzere bölgesel ihtiyaçlara göre planlanmasını sağlıyor, sunulan sağlık standartlarını daha da yukarı taşıyoruz. Bu yaklaşım sayesinde özel sektör, kamu hastaneleri ve üniversite hastanelerinin aynı kalite anlayışıyla vatandaşlarımıza en iyi sağlık hizmetini sunabilmesi için bütüncül bir çerçeve oluşturuyoruz" şeklinde konuştu. Sağlık Bakanı Memişoğlu; ilaçtan aşıya, tıbbi cihazdan biyoteknolojiye kadar her alanda Türkiye’nin yerli üretim kapasitesini artırarak sağlıkta tam bağımsız bir Türkiye hedefine kararlılıkla ilerlediklerinin altını çizerek, "Sağlık sistemimizin erişilebilirliği, kapsayıcılığı ve dirençliliği uluslararası alanda takdir edilmekte, hatta diğer ülkelere model olarak önerilmektedir. Bu başarının arkasında fedakârca görev yapan sağlık çalışanlarımızın alın teri ve milletimizin sağlık sistemimize duyduğu güven vardır. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Türkiye Yüzyılı’nda bu güveni daha da büyütmeye, sağlık sistemimizi güçlendirmeye ve insanımızın sağlığını her şeyin önünde tutmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
26 Aralık 2025 Cuma - 18:08
Tunceli’ye 16 yeni hekim kadrosu tahsis edildi
Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan 126’ncı Devlet Hizmet Yükümlülüğü Kurası kapsamında Tunceli’ye 4’ü uzman, 12’si pratisyen olmak üzere toplam 16 hekim kadrosu verildi. Sağlık Bakanlığı’nın 126’ncı Devlet Hizmet Yükümlülüğü (DHY) Kurası sonuçlarına göre Tunceli’ye 16 yeni hekim kadrosu tahsis edildi. Açıklanan kadrolar kapsamında acil tıp, genel cerrahi, kadın hastalıkları ve doğum ile nöroloji branşlarında 4 uzman tabip görevlendirilecek. Ayrıca 12 pratisyen tabibin de il genelindeki sağlık kuruluşlarında hizmet vermesi planlanıyor. Yapılan atamalarla birlikte Tunceli’de sağlık hizmetlerinin daha etkin ve erişilebilir hale getirilmesi hedefleniyor.
26 Aralık 2025 Cuma - 17:33
Vali Aydoğdu hastanede tedavi gören hastaları ziyaret etti
Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, beraberindeki il protokolü ile birlikte Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören vatandaşları ziyaret ederek moral verdi. Ziyaret programına Vali Aydoğdu’nun yanı sıra; İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Veysel Yanık, İl Emniyet Müdürü Zafer Baybaba ve İl Sağlık Müdürü Dr. Cihan Tekin katıldı. Hastane girişinde Başhekim Prof. Dr. Ufuk Kuyrukluyıldız ve hastane yönetimi tarafından karşılanan Vali Aydoğdu, servislerde yatan hastaları tek tek ziyaret etti. Hastaların genel sağlık durumları hakkında doktorlardan ve Başhekim Kuyrukluyıldız’dan detaylı bilgi alan Vali Aydoğdu, hasta yakınlarıyla da bir süre sohbet ederek taleplerini dinledi. "Devletimizin şefkat eli vatandaşımızın yanında" Vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ileten Vali Hamza Aydoğdu, ziyarete ilişkin yaptığı değerlendirmede şu ifadelere yer verdi: "Vatandaşlarımızın sağlığı bizim önceliğimizdir. Bugün birim amirlerimizle birlikte hastalarımıza moral vermek, yanlarında olduğumuzu hissettirmek istedik. Tedavi gören tüm hemşehrilerimize Allah’tan acil şifalar diliyorum. Sağlık çalışanlarımıza da bu özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum." Ziyaret, hastaların ve hasta yakınlarının memnuniyetlerini dile getirmesinin ardından sona erdi.
26 Aralık 2025 Cuma - 15:10
Niğde Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne 15 milyon TL’lik tıbbi cihaz bağışı
Niğde Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne 15 milyon TL’lik tıbbi cihaz bağışı gerçekleştirildi. Toplam değeri yaklaşık 15 milyon TL olan bağış kapsamında, hastanenin Göz Hastalıkları Kliniği ve Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi için hayati öneme sahip cihazlar kazandırıldı. Bağış kapsamında Göz Hastalıkları Kliniği’nde kullanılmak üzere 1 adet OCT (Optik Koherens Tomografi) göz arkası tomografi cihazı, Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi için ise 8 adet kuvöz, 2 adet ultrasonografi (USG) cihazı ve 2 adet mekanik ventilatör hastaneye teslim edildi. Yapılan bağışın ardından açıklama yapan Niğde İl Sağlık Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Doğan Bahadır İnan, yeni cihazların özellikle yenidoğan bebeklerin yaşam mücadelesinde ve göz hastalarının tanı ve tedavi süreçlerinde önemli katkılar sunacağını ifade ederek teşekkür etti. Niğde Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doç. Dr. Kürşad Ramazan Zor ise gerçekleştirilen bağışın, hastanenin teknolojik altyapısını güçlendirerek sağlık hizmetlerinin kalitesini daha da yukarı taşıyacağını ifade ederek toplum sağlığına duyarlılık göstererek bu anlamlı destek için teşekkür etti.
Çok Okunan Kategori Haberleri
1
26 Aralık 2025 Cuma- 11:09
Elazığ’da estetik ameliyatta şaşırtan olay, burundan taş çıktı
2
09 Ocak 2013 Çarşamba- 11:20
"Kadın huzur, erkek heyecan arar"
3
26 Aralık 2025 Cuma- 12:28
Sünnet, birçok hastalığın önüne geçiyor
4
25 Temmuz 2021 Pazar- 15:18
Kedi ve köpeklerin yuttuğu yabancı cisimler hayatlarını riske edebilir
5
26 Aralık 2025 Cuma- 10:12
Yılbaşında sahte içki tehlikesi: "2026’ya yoğun bakımda girmeyin"
17 Ekim 2025 Cuma - 11:21
Mobil ekipler vatandaşları sigara bırakmaya teşvik ediyor
Sağlık Bakanlığı tarafından, tütün ürünleri kullanan bireyleri bırakmaya teşvik etmek ve bulunduğu yerde hekimle buluşturarak, gerekli poliklinik hizmetini vermek amacıyla ülke genelinde ’Mobil Sigara Bırakma Poliklinikleri’ uygulaması hayata geçirildi. Bu kapsamda Bursa İl Sağlık Müdürlüğü koordinasyonunda oluşturulan "Tütün ile Mücadele Timleri" şehrin birçok noktasında vatandaşları tütün ürünlerini bırakmaya teşvik ediyor. 17 ilçede görev yapan "Tütün ile Mücadele Timleri" aracılığıyla vatandaşlar, tütün ürünlerinin zararları hakkında bilgilendiriliyor. Ayrıca tütün ürünü kullananların, tütün bağımlılığı skorları tespit edilerek, bağımlılık düzeylerine göre yönlendirmeler yapılıyor. Yapılan çalışmalarla ilgili açıklamalarda bulunan Bursa İl Sağlık Müdürlüğü Tütün ve Diğer Bağımlılık Yapıcı Maddelerle Mücadele Birim Sorumlusu Dr. Bedia Altıntaş, tütünle mücadelenin il genelinde büyük bir hassasiyetle devam ettiğini dile getirdi. 4207 sayılı kanun kapsamında kapalı alan tütün denetimlerinin aralıksız sürdüğünü vurgulayan Dr. Altıntaş, "Öte yandan, özellikle tütün ürünü kullanan vatandaşlara hizmet vermek için sigara bırakma polikliniği hizmetlerimiz devam etmekte ve her geçen gün sayıları arttırılmaktadır" dedi. Bırakmak için başvurun Sağlık Bakanlığı’nın talimatı doğrultusunda eylül ayından itibaren Bursa’da mobil sigara bırakma poliklinikleri ve mobil timlerini oluşturduklarını belirten Altıntaş, "Tüm vatandaşlarımızın erişimini kolaylaştırmak için 17 ilçe sağlık müdürlüğümüzde mobil tim ve poliklinik hizmetimiz devam etmektedir. Yine aynı şekilde bakanlığımız talimatları doğrultusunda kamu kurum ve kuruluşlarında yerinde sigara bırakma polikliniği hizmetine devam etmekteyiz. Bu doğrultuda tütün ürünü kullanan tüm vatandaşlarımızı bırakmaya davet ediyorum" şeklinde konuştu.
17 Ekim 2025 Cuma - 11:17
Uşak Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tıpta uzmanlık eğitimi veren anabilim dalı sayısı arttı
Uşak Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde tıpta uzmanlık eğitimi veren Anabilim Dalı sayısı artırıldı. Daha önce 9 olan Anabilim Dalı sayısı 20’ye ulaştı. Hastanede mevcut akademisyen sayısı da arttı. Akademisyen sayısı 100 öğretim üyesi ve 5 öğretim görevlisi olmak üzere 105’e yükseldi. Uşak Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ekrem Savaş, Tıp Fakültesinde okuyan öğrencilerin iyi bir eğitim almalarını çok önemsediklerini belirterek, "İyi bir eğitim alan öğrencilerin alanında iyi bir hekim olacağına inanıyoruz. Bu nedenle tıpta uzmanlık eğitimi sayısını sürekli artırmak için çaba verdik. Daha önce 9 olan Anabilim Dalı sayımızı 20’ye çıkardık. Tıpta uzmanlık eğitimi için anabilim dalı sayımızı daha artırmamız gerekir. Bu konuda çalışmalarımıza devam edeceğiz." dedi. Öğrencinin eğitimi kadar akademisyenlerin nicelik ve nitelik olarak sayısını artırmayı önemsediklerini vurgulayan Rektör Savaş, akademisyen sayısını 100 öğretim üyesi ve 5 öğretim görevlisi olmak üzere 105’e çıkardıklarını ifade etti. Sağlık Bakanlığı’nın Uşak Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne araştırma görevlisi tahsis etmesiyle birlikte hastanenin hizmet alanında daha da güçleneceğine dikkat çeken Rektör Savaş, Uşak Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne destek vermeyi sürdüreceklerini ifade etti. Uşak Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hanefi Özbek, tıpta uzmanlık eğitimi veren anabilim ve bilim dalı sayılarının artmasının hem Üniversitemizin hem de Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin prestijini daha da artıracağını, hocalarımızın eğitim ve araştırmaya daha fazla yoğunlaşacaklarını belirterek, uzmanlık eğitimi yapmak isteyen öğrencilere daha fazla seçenek sunmak için çalıştıklarını söyledi.
17 Ekim 2025 Cuma - 10:52
Osmaniye’de "Hasta, Yaşlı ve Engelli Dostu Ulaşım Hizmeti" başlatıldı
Osmaniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde "Hasta, Yaşlı ve Engelli Dostu Ulaşım Hizmeti" başlatıldı. Osmaniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, hastaların poliklinik, laboratuvar, görüntüleme ve servis alanlarına güvenli ve konforlu şekilde ulaşım sağlayabilmeleri amacıyla yeni bir uygulamayı hayata geçirdi. Hastane bünyesinde 2 ring hasta taşıma aracı ve 3 elektrikli taşıma aracıyla, "Hasta, Yaşlı ve Engelli Dostu Ulaşım Hizmeti" başlatıldı. Uygulama kapsamında, hastaneye başvuran yaşlı, engelli, hamile ve hareket kısıtlılığı bulunan vatandaşların; poliklinik, laboratuvar, görüntüleme ve servis alanlarına güvenli ve konforlu şekilde ulaşmaları sağlanıyor. "Hasta memnuniyetini artırmak, sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırmak ve hasta odaklı hizmet anlayışını güçlendirmek amacıyla çalışmalarımız devam ediyor" diyen Hastane Destek ve Kalite Hizmetleri Müdürü Muharrem Serhat Vural, "Yaşlı ve engelli hastalarımıza hastane içerisinde daha rahat ve hızlı hizmet alabilmeleri için ulaşım desteği sağlamaktayız. Amacımız, hastalarımıza güvenli, konforlu ve erişilebilir bir sağlık hizmeti sunmaktır" ifadelerini kullandı. Hastaneden yapılan açıklamada, "Vatandaşlarımızın memnuniyetini artırmak, sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırmak ve hasta odaklı hizmet anlayışını güçlendirmek adına çalışmalarımıza aralıksız devam etmekteyiz" denildi. Hizmetten memnun olduklarını belirten vatandaşlar emeği geçenlere teşekkür etti.
17 Ekim 2025 Cuma - 10:51
Kırgızistanlı minik Baihan, Türkiye’de yapılan kemik iliği nakliyle hayata tutundu
Aslen Kırgızistanlı olan ve Türkiye’de yaşayan ailenin 2 yaşındaki oğlu Baihan Baktybekova, kemik iliği nakli olarak sağlığına kavuştu. Kırgızistanlı bir ailenin oğlu Baihan Baktybekova, 2 yaşında lösemi tanısı aldı. Sakarya’da bir hastanede 6 ay tedavi gören Baihan , ardından kemik iliği nakli için Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’ne geldi. Burada muayene edilen minik Baihan’ın kemik iliği nakli olmasına karar verildi. Nakil olan Baihan, şu anda 5 buçuk yaşında ve nakil sayesinde hayatına sağlıklı bir şekilde devam ediyor. Uzmanlar, imkanı olan herkesi bir başkasının hayatına umut olabilmeleri için kök bağışçısı olmaya çağırıyor. Kırgızistanlı hastanın 2 yaşında lösemi tanısı aldığını aktaran Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’nde görev yapan Doç. Dr. Özlem Arman Bilir, "Bu hastamız 2 yaşında lösemi tanısı alıp, Sakarya’da ilk lösemi tedavisini alan bir hastamız. 2 yaşında tanı alıyor, 6 aylık tedavisini aldıktan sonra yüksek risk grubunda olduğu için kemik iliği nakli ihtiyacı doğuyor ve bu nedenle bizim kemik iliği nakli ünitelerimize yönlendiriliyor. Hasta aslen Kırgızistanlı, ancak şu an Türkiye’de yaşıyorlar. Hastamız 2,5 yaşındayken kemik iliği nakli yaptık ve hasta şu an sağlıklı bir şekilde hayatına devam ediyor. Şu an 5 buçuk yaşında" ifadelerini kullandı. "Nakil sonrası dönemde enfeksiyona yatkın olunabiliyor" Hastalarda nakil sonrası sürecin çok kritik olduğunu belirten Bilir, "Nakil sonrası erken dönemde hastalarımız enfeksiyonlara çok yatkın olabiliyorlar bağışıklık sistemleri de çöktüğü için. Bu nedenle hastalarda enfeksiyon görebiliyoruz. Enfeksiyonlara bağlı ateş görebiliyoruz. Bunun yanında kemoterapinin yan etkisi olarak ağız içinde yaralar, boğazlarında yaralar oluşabiliyor. İshal olabiliyorlar. Yine aynı şekilde bağırsaklarında da yaralar oluşabiliyor. Bu dönem biraz sıkıntılı atlatabiliyoruz. Yaklaşık 15-20 gün içerisinde artık verdiğimiz kemik iliği hücreleri kemik iliğine yerleşip yeni sağlıklı kan hücreleri üretmeye başladıktan sonra enfeksiyon riskimiz bir miktar azalmakla beraber iliğin reddedilmemesi için biz bu hastalara immünsüpresif tedavi veriyoruz. Bu immünsüpresif tedavi nedeniyle halen hastalar kan değerleri iyi olsa bile enfeksiyonları açık durumda yaşıyorlar. Bunu immünsüpresif tedavi kesilene kadar ailelere çocuklarının enfeksiyon kapmaması için dikkat etmeleri gerektiğini söylüyoruz" şeklinde konuştu. 5 buçuk yaşındaki Baihan’ın annesi Nuriye Baktybekova, tatile gittiklerinde çocuğunun vücudunda morluklar çıktıktan sonra hastaneye gittiklerini aktararak, "Tatile gitmiştik morlaşma oldu vücudunda 2 yaşını doldurduğu için pediatri doktoruna gittik orada öğrendik" dedi. "Başka ülkede ailemizden uzakta çok zor geçti" Hastalığını öğrendikten sonra çok zor bir süreçten geçtiklerini anlatan Baktybekova, şu ifadeleri kullandı: "Öğrendikten sonra şok olduk sonra bir soru geldi aklıma ne için benim çocuğum hastalandı? Zor günler yaşadık. Burada yalnız olduğumuz için çok zor oldu hastalıkla karşılaşmak çok zormuş başka ülkede ailenden uzakta çok zor geçti. Ama sağ olsun hastanedeki arkadaşlarımız hasta çocukların anneleri doktorlarımız çok destek oldular. Böyle bir hastalık yaşamasaydık başka insanlara başka hasta çocuklara ve anne babalarına empati kuramayacaktık. Kendin hasta olduğunda normal gibi geçecek ama çocuğun hasta olduğunda hepsi, bitmiş gibi hissediyorsun onun için annelere hep sarılmak istiyorum onlara ne kadar güçlü olduğunu söylemek istiyorum. Çocuğun tedavi süreci çok zor oluyor. 2-3 ay hastanede olduğumuz zamanlar oldu. Küçücük odada kalıyorduk çıkmadan. Şimdi de onları düşünüyorum. Dünyanın bir yerinde küçücük bir odada çocuğuna sarılarak ağlayan bir anneyi düşünüyorum ve ona çok sarılıyorum. Onlara hep dua ediyorum. Şimdi 5 buçuk yaşında oğlum şimdi çok şükür çok iyi. Okula gidiyor kendi yaşındaki çocuklarla oynuyor o çok güzel bir duygu."
17 Ekim 2025 Cuma - 10:41
Prof. Dr. Aylin ve M. Nazım Karalezli, yeni muayenehanelerinde hasta kabulüne başladı
Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden emekli olan Ortopedi ve Travmatoloji aynı zamanda El ve Mikro Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Nazım Karalezli ile Göz Hastalıkları ve cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Aylin Karalezli, uzun yıllara dayanan kamu hizmetinin ardından kendi muayenehanelerinde hizmet veriyorlardı. Çift, muayenehane adres değişikliği yaparak yeni yerleri olan Emirbeyazıt Mahallesi 21. Sokak No: 4/8 adresindeki Waryant Ofis Plus’ın birinci katında (Carissa Otel yanı) hasta kabulüne başladı. Prof. Dr. Nazım Karalezli, yaptığı açıklamada, mesleklerine duydukları sevgiyle çalışmaya devam etmek istediklerini belirterek, "Uzun yıllar boyunca hem üniversite hastanelerinde hem de kamu hastanelerinde binlerce hastaya hizmet verdik. Emeklilik bizim için bir durak değil, hastalarımızla olan bağımızı sürdürmek adına yeni bir başlangıç oldu" dedi. Prof. Dr. Aylin Karalezli ise hasta odaklı, bire bir ilgilenilen bir muayene ortamı oluşturmak istediklerini ifade ederek, "Kamuda edindiğimiz deneyimi şimdi daha sakin ve kişisel bir ortamda hastalarımızla paylaşmak istiyoruz. Muğla’da olmaktan ve yeni yerimizde yaptığımız düzenlemeler sonucu halkımıza hizmete devam etmekten mutluyuz" diye konuştu.
17 Ekim 2025 Cuma - 10:39
İzmirli kadınlar dümeni farkındalığa kırdı
Tarihi Bergama Vapuru, İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraki İZDENİZ ev sahipliğinde meme kanserine dikkat çekmek amacıyla anlamlı bir etkinliğe sahne oldu. Medicana International İzmir Hastanesi tarafından düzenlenen "Dümeni Farkındalığa Kırıyoruz!" başlıklı söyleşide, hastanenin uzman hekimleri meme kanseri hakkında güncel bilgiler paylaştı. Yaklaşık 200 kişinin katılımıyla gerçekleşen etkinlikte katılımcılar hem bilinçlenme fırsatı buldu hem de İzmir Körfezi’nin eşsiz manzarasında keyifli bir yolculuk yaptı. Etkinlikte, erken teşhisin önemine dikkat çekilerek, meme kanserine karşı farkındalık oluşturma amaçlandı. Medicana International İzmir Hastanesi, Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında, İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraki İZDENİZ’in destekleriyle "Dümeni Farkındalığa Kırıyoruz" başlıklı söyleşi düzenledi. Kentin simgelerinden biri olan Bergama Vapuru’ndaki söyleşide Medicana International İzmir Hastanesi’nin Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Koray Topgül ve Medikal Onkoloji Uzmanı Dr. Murat Keser, yaklaşık 200 kadına meme kanseri hakkında bilgi verdi. Söyleşinin ardından katılımcılar Tarihi Bergama Vapuru’ndan kentin silüetini seyretti. Kansere karşı başta sigarayı bırakmalısınız Kansere karşı önlenemeyen ve önlenebilen riskler olduğunu belirten Prof. Dr. Koray Topgül, "Muayene, tarama testleri gibi rutin kontrolleri yaptırmak gerekiyor. Bunun yanında sigara, alkol, gereksiz hormon ilaçları, obezite gibi nedenler de kansere yakalanılmasına neden olabilir. Kadınlar menopoza girdikten sonra yağ hücreleri östrojen salgılamaya başlıyor. Bu süreçte de kansere yakalanma riski artar. Çünkü bir kadın ne kadar uzun süre östrojene maruz kalırsa kanser olma ihtimali artıyor. Bir de ‘70 yaşındayım kanser olmam bu yaştan sonra’ diye düşünmemek gerekiyor. Risk belki bir miktar düşüyor ama ‘asla kanser olmam’ diye bir şey yok" açıklamasını yaptı. Prof. Dr. Koray Topgül, günlük hayatta kullanılan temizlik ürünlerinden kozmetik ürünlerine kadar birçok noktada kimyasala maruz kalındığını belirterek, bu kimyasalların büyük bir çoğunluğunun kanserojen içerdiğini hatırlattı. Erken tanı alan hastaların yüzde 90’ı iyileşiyor Meme kanserine karşı kadınların 20’li yaşlardan itibaren kendilerini elle muayene etmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Koray Topgül, özellikle adet döneminden 5-6 gün önce elle muayene yapılmasının daha uygun olduğunu hatırlattı. Mamografi hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Koray Topgül, sözlerini şöyle sürdürdü: "Erken tanı araçları, meme ultrasonu ve mamografi. Genç kadınlarda mamografi çekilmiyor. Çünkü meme dokusu çok yoğun olduğu için fikir vermiyor. Genelde 35-40’tan sonra mamografiye yönlendiriliyor. Mamografinin zararlı olduğunu düşünenler var. Mamografi radyasyon içeren bir şey ama günlük hayatımızda alınan birkaç günlük radyasyonla aynı ölçüde. Yani getirdiği yarar, verdiği zarardan çok çok fazla. Çünkü tümörü, mamografide yakalıyoruz. Kanser ilerlediğinde tedavi noktasında hekimlerin işi çok zorlaşıyor. Erken tanı alan hastalar yüzde 90 iyileşiyor. Erken tanı alan hastalar, çoğu zaman kemoterapi bile almadan sadece cerrahi müdahale ile iyileşebilir. Bu yüzden mutlaka yıllık kontrollerinizi aksatmayın." Gençlerde kansere yakalanma oranları artıyor Teknolojinin ilerlemesi ve sağlık alanındaki olumlu gelişmeler sayesinde insan ömrünün giderek uzadığına vurgu yapan Uzm. Dr. Murat Keser, bu durumun kanser hastası görülme sıklığının artmasına neden olabileceğini ifade etti. Uzm. Dr. Murat Keser, "2030 yılında dünya çapında en az bir 40 milyon insana kanser tanısı konulacağı düşünülüyor" dedi. Öte yandan 40 yaş altı kanser vakalarında ciddi bir artış gözlemlendiğini aktaran Uzm. Dr. Murat Keser, "İstatistiklerde Türkiye’de özellikle 40 yaş altı kanser görülme sıklığı Amerika ve Avrupa’nın da ötesinde gibi görünüyor. İstatistikler biraz zayıf, ama klinik gözlemlerde 20’li yaşlarda çok fazla meme kanseri tanısı almış hasta olduğunu biliniyor. Kanser artık sadece 60-65 yaş üstünde görülmüyor. Kanser teşhisi alanların yaşı giderek düşüyor" mesajını verdi. Stresin kansere neden olduğu yönünde ortaya konan net bir bilimsel çalışmanın olmadığını hatırlatan Uzm. Dr. Murat Keser de, "Stresin direkt kanser yaptığını net ispatlanamadı ama vücut stresle baş edemediğinde alarm sinyalleri veriyor" diye konuştu. Genetik testlerle yatkınlık saptanabiliyor Meme kanserinin çeşitleri olduğunu ve bu çeşitlere göre tedavi şeklinin belirlendiğini aktaran Uzm. Dr. Murat Keser, bu tespitin yapılabilmesi için biyopsinin çok önemli olduğunu dile getirdi. "Biyopsi altın standartları veriyor" diyen Uzm. Dr. Murat Keser, "Biyopsiden korkmayın. Bazı hastalıklarda kitlenin temizlenmesi çok önemli. Biyopsi hekime, bunun için yol haritası sunuyor" ifadesini kullandı. Ayrıca genetik testlerle de meme kanseri olma ihtimalinin tahmin edilebileceğini aktaran Uzm. Dr. Murat Keser, şöyle konuştu: "Genetik testlerle bazı kanser türlerine yatkınlık saptanabiliyor. Örneğin BRCA1 geninin pozitif olması, yaşam boyu meme kanseri gelişme riskinin yaklaşık yüzde 80’e kadar çıkabileceği anlamına gelir. Ancak her genin taşıdığı risk oranı farklıdır. Ailede bu genin bulunması yalnızca kadınlar için değil, erkeklerde prostat kanseri riskini de artırabilir. Ayrıca bazı genetik mutasyonlar, aile içinde birden fazla kanser türünün görülmesine yol açabilir. Bu nedenle, genetik değerlendirmelerin bireysel değil, aile düzeyinde yapılması büyük önem taşır. Bununla birlikte meme kanseri tanısı alan kadınların yaklaşık yüzde 70’inde bilinen herhangi bir risk faktörü yoktur. Yani kanser her zaman önceden uyarı vermez; "geliyorum" demez. Bu nedenle düzenli kontroller ve taramalar, erken tanı ve etkili tedavi için hayati önem taşır." Söyleşinin son bölümünde katılımcılardan bazıları kendi kanser öykülerini paylaşırken, bazıları da meme sağlığına dair soruların yanıtlarını alma fırsatı buldu. Ardından Konak İskelesi’nden kalkan vapur, misafirlerine eşsiz bir Körfez turu yaptırdı.
17 Ekim 2025 Cuma - 10:33
Bayburt’ta birinci basamak sağlık hizmetleri incelendi
Bayburt İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Harun Sivlim, beraberindeki idarecilerle birlikte 2 Nolu Aile Sağlığı Merkezi’ni ziyaret ederek, birinci basamak sağlık hizmetlerini inceledi ve sağlık çalışanlarının çalışmalarını değerlendirdi. Ziyarette aile hekimleri ve sağlık personeli ile bir araya gelen Sivlim, yürütülen sağlık hizmetleri hakkında bilgi aldı. Sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması, vatandaş memnuniyetinin üst düzeyde tutulması ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi konularında görüş alışverişinde bulunuldu. Sivlim, sağlık çalışanlarına özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ederek, sahada karşılaşılan ihtiyaç ve taleplerin yerinde değerlendirilmesinin önemine dikkat çekti.
17 Ekim 2025 Cuma - 10:33
Çifteler, Mahmudiye, Beylikova ve Alpu ilçelerindeki hastaneler değerlendirildi
Eskişehir İl Sağlık Müdürlüğü’nce Çifteler, Mahmudiye, Beylikova ve Alpu ilçelerindeki devlet hastanelerin mevcut durumu, yürütülen hizmetler ve ihtiyaçları ele alındı. Toplantı, Eskişehir Şehir Hastanesi Konferans Salonu’nda düzenlendi. İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Yaşar Bildirici’nin başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda; Çifteler, Mahmudiye, Beylikova ve Alpu ilçelerindeki devlet hastaneleriyle ilgili değerlendirmede bulunuldu. Dört ilçede sunulan sağlık hizmetlerinin etkinliği, personel durumu, hasta memnuniyeti, tıbbi cihaz ve altyapı ihtiyaçları ayrıntılı olarak ele alındı. Ayrıca, hastanelerin mevcut kapasitelerinin artırılması, hizmet kalitesinin yükseltilmesi ve sağlık çalışanlarının çalışma şartlarının iyileştirilmesine yönelik planlamalar görüşüldü. "Hastaneler arası koordinasyon sağlanması önemli" İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Yaşar Bildirici, gerçekleştirilen değerlendirmelerin hastaneler arası koordinasyonun güçlendirilmesi ve vatandaşlara daha kaliteli sağlık hizmeti sunulması açısından büyük önem taşıdığını belirtti. Bildirici, ilçelerde yürütülen hizmetlerin yerinde incelenmesi ve ihtiyaçların doğru planlamalarla karşılanmasının, Eskişehir genelinde sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliğine önemli katkı sağlayacağını vurguladı. Toplantıya, İl Sağlık Müdürlüğü başkan ve başkan yardımcıları ile Eskişehir’de görev yapan hastane yöneticileri katılım gösterdi.
17 Ekim 2025 Cuma - 10:24
Uzmanı uyardı: "Bir çocukta sırt ve bel ağrısı varsa aileler doktora götürsün"
Erken yaşta eklem ağrılarının oluşmasının ileriki yaşlarda ciddi rahatsızlıklara yol açabileceğini belirten Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Şen, "Çocuklarda belirtilen egzersizler ve uygulanan öneriler yapılmadığı takdirde ileride fıtık ve skolyoz gibi hastalıklar ortaya çıkabilir. Bir çocukta sırt ve bel ağrısı varsa mutlaka aileler doktora götürsün" dedi. Erken yaşta ortaya çıkan eklem ve sırt ağrıları, doğru müdahale edilmediği ve önerilen egzersizler yapılmadığı takdirde tehlike arz ediyor. Özellikle çocuklarda görülen bu tip ağrıların göz ardı edilmesi durumunda, ileriki dönemlerde fıtık ve skolyoz (omurga eğriliği) gibi daha karmaşık ve tedavi süreci zor hastalıkların ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle, bir çocukta sırt veya bel ağrısı şikayeti varsa, ailelerin vakit kaybetmeden bir uzmana başvurması hayati önem taşıyor. "Çocuklar teneffüs yapmalı" Konuyla ilgili Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Şen, İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Şen, çocuklarda omurga problemlerini önlemek amacıyla genel önerilerde bulunduklarını ifade ederek, "Hem okulda hem de evde oturma sürelerine dikkat edilmesi gerek. Çocuklar mutlaka 45 dakika, 1 saat oturuyorsa hemen ardından kalkıp yürümeli, teneffüs yapmalı" ifadelerini kullandı. "Egzersizler beyin gelişimine katkı sağlıyor" Yürümenin fiziksel faydalarının yanı sıra zihinsel gelişime de katkıda bulunduğunu belirten Prof. Dr. Şen, "Çünkü bu yürüyüş ile beraber kaslardaki kasılmalar damarlardaki kanın dolaşımını arttırarak beynin daha iyi beslenmesini sağlıyor. Erken yaştan itibaren bu alışkanlıkları çocuklarımıza kazandırmalıyız. Gün içerisinde yürüyüş, bisiklet sürme gibi alışkanlıkları çocuklarımıza kazandırırsak, onların zihinsel gelişimi ve dikkat dağınıklığı açısından ve omurga problemleri açısından onlara en büyük hediyeyi vermiş oluruz" diye konuştu. "Fıtık ve skolyoz riski var" Prof. Dr. Şen, çocukların duruş ve ekipman kullanımı konusunda da dikkatli olması gereken noktaları anlatarak şunları söyledi: "Çocuklar, sırt çantalarını çift taraflı takmalı. Oturdukları masada kolları 90 derece durmalı ve dik oturmalılar. Çocuklar bu önerileri yapmadıkları takdirde ileride fıtık ve skolyoz gibi hastalıklar ortaya çıkabilir. Bir çocukta sırt ve bel ağrısı varsa mutlaka aileler doktora götürsün. Erken yaşta çocuklar tedavi edilmez ise ileride ciddi hastalıklar yaşayabilirler."
17 Ekim 2025 Cuma - 10:07
Sağlıklı bir menopoz için bu kontrolleri ihmal etmeyin
Yumurtalıklarda folliküllerin tükenmesiyle hormon üretimi ve adet döngüsünün kalıcı olarak bitmesiyle başlayan menopoz, kadınlarda genellikle 45-55 yaş arasında görülüyor. Bir hastalık değil, doğal bir biyolojik süreç olan menopoz, fizyolojik etkilerinin yanı sıra psikolojik ve sosyal yaşamı da etkileyebiliyor. Memorial Bodrum Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Nevin Numanoğlu, "18 Ekim Dünya Menopoz Günü" kapsamında menopoz süreci ve tedavi yaklaşımları hakkında açıklamalarda bulundu. Op. Dr. Numanoğlu, menopozdaki her kadının ihtiyaçlarının farklı olduğunu belirterek bireysel değerlendirmenin önemine dikkat çekti. Numanoğlu, "Menopoz döneminde düzenli sağlık kontrolleri, hem erken teşhis hem de yaşam kalitesinin korunması açısından kritik bir rol oynar. Bu süreçte detaylı öykü ve aile geçmişi alınması, genel sağlık durumunu ortaya koymak için önemlidir. Geniş kapsamlı biyokimyasal testler muhtemel risklerin önceden belirlenmesine yardımcı olur" dedi. Yıllık smear testlerinin rahim ağzı sağlığı açısından aksatılmaması gerektiğini vurgulayan Numanoğlu, "Mamografi ve meme ultrasonu, meme kanseri açısından erken teşhis imkanı sunar. Menopoza girmeden önce yaşanan kanama düzensizlikleri normal kabul edilmemeli ve mutlaka doktora başvurulmalıdır. Yılda en az bir kez yapılan jinekolojik muayene, muhtemel sağlık sorunlarını erken fark etmek açısından büyük önem taşır" diye konuştu. Menopoz döneminde cinsel sağlığı korumak mümkün Menopoz döneminde östrojen hormonunun azalmasıyla vajinal bölgede değişikliklerin ortaya çıktığını belirten Numanoğlu, "Vajinal kuruluk, yanma, tahriş ve ağrılı cinsel ilişki bu dönemde sık karşılaşılan şikayetler arasındadır. Uygun vajinal ilaç tedavileri sayesinde bu şikâyetler hafifletilebilir. Bu tedaviler yalnızca cinsel hayatı rahatlatmakla kalmaz, aynı zamanda idrar yolu enfeksiyonlarının ve idrar kaçırma sorunlarının azalmasına da yardımcı olur" dedi. Numanoğlu, düzenli doktor kontrolü, kişiye özel tedavi planlaması, sağlıklı beslenme, egzersiz ve eşler arası açık iletişimin menopoz döneminde cinsel sağlığın korunmasına katkı sağladığını ifade etti. Hormon replasman tedavisiyle yaşam kalitesi artırılabiliyor Hormon Replasman Tedavisi’nin (HRT) menopoz döneminde sık kullanılan yöntemlerden biri olduğunu belirten Numanoğlu, "Meme kanseri riski nedeniyle endişe oluştursa da her kadın için bu tedavi sakıncalı değildir. Tedaviye başlanıp başlanmayacağı, fayda ve risk dengesine göre kişiye özel şekilde değerlendirilmelidir. Doğru hasta seçildiğinde HRT, menopoz belirtilerini azaltarak yaşam kalitesini artırabilir" dedi. Numanoğlu, rahim ve meme kanseri öyküsü bulunan kadınlarda, açıklanamayan vajinal kanamalarda, karaciğer hastalıklarında, pıhtı atma riski yüksek olanlarda, hipertansiyon ve aşırı sigara kullanımı bulunanlarda HRT’nin önerilmediğini belirtti. HRT’nin sıcak basması, gece terlemesi, uykusuzluk ve vajinal kuruluk gibi belirtilerin hafifletilmesinde etkili olduğunu kaydeden Numanoğlu, "Ayrıca osteoporoz riskini azaltarak kemik sağlığını korur. Ancak her tedavide olduğu gibi bu süreçte de düzenli doktor kontrolü büyük önem taşır" ifadelerini kullandı.
17 Ekim 2025 Cuma - 10:07
Meme kanserinde erken teşhis hayat kurtarıyor
Medicana Sağlık Grubu Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ersoy Taşpınar, meme kanserinde erken teşhisin önemine dikkat çekerek, her kadının kendi sağlığı konusunda bilinçli olması gerektiğini vurguladı. Meme kanseri, meme dokusunda hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalmasıyla ortaya çıkan ve zamanla çevre dokulara, hatta vücudun diğer bölgelerine yayılabilen ciddi bir hastalıktır. Kadınlarda en sık görülen kanser tipi olan meme kanseri, özellikle Batı toplumlarında oldukça yaygındır. Öyle ki, her 8 kadından biri hayatı boyunca en az bir kez bu hastalıkla karşılaşmaktadır "Dünya Sağlık Örgütü’nün 2024 verilerine göre, her 8 kadından biri hayatının bir döneminde meme kanseriyle karşı karşıya kalıyor" diyen Medicana Bursa Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ersoy Taşpınar, Türkiye’de de her yıl yaklaşık 25 bin yeni vaka teşhisi konduğunu belirtti. Taşpınar, "Meme kanseri sadece bireysel bir sağlık sorunu değil, aynı zamanda toplum sağlığını ilgilendiren ciddi bir konudur. En önemli silahımız hâlâ erken teşhis. Çünkü erken evrede teşhis alan hastalarda 5 yıllık sağkalım oranı yüzde 90’ın üzerindedir" dedi. Genetik yatkınlık kadar yaşam tarzı da önemli Meme kanseri vakalarının yalnızca yüzde 5 ila yüzde 10’unun kalıtsal gen mutasyonlarına (BRCA1, BRCA2) bağlı olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Taşpınar, büyük bir kısmın yaşam tarzı, hormonal faktörler ve çevresel etkenlerle bağlantılı olduğunu ifade etti. Taşpınar, "50 yaş üstü olmak, aile öyküsü, erken adet görme, geç menopoz, obezite, hareketsizlik ve alkol kullanımı gibi faktörler meme kanseri riskini artırıyor. Buna karşılık düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve sigaradan uzak durmak riski azaltan başlıca önlemlerdir" şeklinde konuştu. Mamografi hayat kurtarır Erken teşhis yöntemleri arasında en etkili araçlardan birinin mamografi olduğunu belirten Taşpınar, "40 yaşından itibaren her kadının yılda bir kez mamografi yaptırması büyük önem taşıyor. Yüksek risk grubundaki kadınlarda bu taramalar 35 yaşından itibaren başlamalıdır. Ayrıca kendi kendine meme muayenesi ve doktor kontrolü de ihmal edilmemelidir" uyarısında bulundu. Yeni nesil görüntüleme teknikleri ve genetik testlerin de teşhis sürecinde önemli rol oynadığını kaydeden Taşpınar, risk analizlerinin artık daha kişiselleştirilmiş şekilde yapılabildiğini belirtti. Kişiye özel tedaviyle yüz güldüren sonuçlar Meme kanseri tedavisinde son yıllarda kişiye özel yaklaşımların öne çıktığını söyleyen Op. Dr. Ersoy Taşpınar, cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, hormonoterapi ve biyolojik tedavilerin hastanın tüm özellikleri göz önüne alınarak planlandığını ifade ederek, "Erken evrede teşhis alan pek çok hastada artık meme koruyucu cerrahi tercih ediliyor. Gerekli durumlarda onkoplastik cerrahi teknikleriyle hem kanserli dokuyu güvenli şekilde çıkartabiliyor hem de estetik olarak tatmin edici sonuçlar elde edebiliyoruz" dedi. "Korku değil, bilgiyle hareket edelim" Toplumda meme kanseriyle ilgili hâlâ büyük bir korku olduğunu belirten Taşpınar, bu korkunun yerini bilgi ve farkındalığa bırakması gerektiğinin altını çizdi: "Her gün erken teşhis almış hastalarımda gördüğüm şey; yüzlerindeki güven, geç kalmış hastalardaki korkudan çok daha güçlüdür. Kanserle mücadelede en güçlü ilaç, farkındalıkla gelen erken teşhistir." "Fark et, geç kalma" Medicana Bursa Hastanesi olarak her ekim ayında gerçekleştirdikleri farkındalık çalışmalarına dikkat çeken Taşpınar, bu mücadelenin sadece bir aya değil, tüm yıla yayılması gerektiğini vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı: "Bir mamografi sadece birkaç dakikanızı alır, ama o birkaç dakika hayatınızı kurtarabilir. Her kadın, kendi bedenini tanımalı ve düzenli kontrollerini ihmal etmemelidir. Fark et, geç kalma. Çünkü erken teşhis hayat kurtarır."
17 Ekim 2025 Cuma - 09:55
"Kalp hastalıklarında tehlike: Tedaviye uyum eksikliği"
Kalp-damar hastalıkları dünyada en sık ölüm nedeni olurken stent takılan hastalarda ilaçlara uyum ve yaşam tarzı değişikliği hayati önem taşıyor. Prof. Dr. Aycan Fahri Erkan, stent trombozu ve kalp durması risklerine dikkat çekerek ilk 4-6 dakikada yapılacak müdahalenin hayat kurtardığını vurguladı. "Düzenli ilaç kullanımı ve erken tanı, kalp krizlerinin önlenmesinde belirleyici rol oynuyor" uyarısında bulundu. Kalp-damar hastalıkları, tüm dünyada hem ölüm oranları hem de yaşam kalitesi üzerindeki etkisi açısından önemli bir halk sağlığı sorunu olarak öne çıkıyor. Özellikle stent takılan hastalarda tedaviye uyum, düzenli takip ve yaşam biçimi değişiklikleri, kalp krizlerinin önlenmesinde belirleyici oluyor. Bu konuda bilgi veren Medicana Kadıköy Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Aycan Fahri Erkan, stent trombozu, kalp durması ve hipoksik hasar riskiyle ilgili önemli uyarılarda bulundu. Stent içinde pıhtı oluşumu kalp krizine yol açabiliyor "Stent trombozu, kalp damarına yerleştirilen stendin içinde pıhtı oluşması sonucu damarın ani şekilde tıkanmasıyla ortaya çıkan ciddi bir durumdur" diyen Prof. Dr. Aycan Fahri Erkan, "Bu tablonun çoğu zaman kalp krizine, ritim bozukluklarına ve hatta kalp durmasına neden olabilir. Stent trombozunun en önemli sebeplerinden biri, stent sonrası verilen kan sulandırıcı ilaçların düzensiz veya erken kesilerek kullanılmamasıdır. Ayrıca damar yapısındaki bozukluklar, pıhtılaşma eğilimi ve stent yerleştirme tekniğine bağlı faktörler de riski artırabilir. Özellikle stent sonrası ilk aylar, bu komplikasyonun gelişmesi açısından en hassas dönemdir" dedi. Kalp sağlığını korumak yaşam tarzı değişiklikleriyle mümkündür Prof. Dr. Aycan Fahri Erkan, stent takılan hastalarda ilaç tedavisine uyumun hayati önem taşıdığını vurgulayarak, kalp-damar sağlığını korumak için yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: "Kan sulandırıcı ilaçlar mutlaka düzenli kullanılmalı, sigara bırakılmalı, sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanılmalı ve düzenli egzersiz yapılmalıdır. Ayrıca kolesterol ve tansiyonun kontrol altında tutulması, obeziteden uzak durulması ve düzenli kardiyoloji kontrollerinin aksatılmaması da büyük önem taşır." Kalp durması sonrası ilk 4-6 dakika hayati önem taşıyor Kalp ve damar hastalıkları nedeniyle meydana gelebilecek kalp krizi ve kalp durması durumunda müdahale süresinin kritik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Aycan Fahri Erkan, "Kalp durduktan sonraki ilk 4-6 dakika içinde yeniden dolaşım sağlanmazsa, beyin başta olmak üzere organlara oksijen gitmediği için kalıcı hasarlar meydana gelebilir. Erken ve etkili CPR (kalp masajı) uygulaması, hem hayatta kalımı hem de nörolojik iyileşmeyi belirler. Bu nedenle ilk müdahalenin hızlı ve bilinçli şekilde yapılması son derece önemlidir" şeklinde konuştu. Uzun süreli kalp durması sonrası hipoksik hasar gelişebilir Kalbin uzun süre durması sonrasında beyin dokusunda hipoksik hasar yani oksijensizliğe bağlı hasar gelişebileceğini belirten Prof. Dr. Aycan Fahri Erkan, bu durumun kalp yeniden çalıştırıldıktan sonra bile ciddi sonuçlara yol açabileceğine dikkat çekti ve ekledi: "Kalbin durduğu sürenin uzaması, beynin ve organların oksijensiz kalmasına neden olur. Bu da bilinç bozukluğu, nörolojik sekeller ve çoklu organ yetmezliği gibi kalıcı hasarlara yol açabilir. Hastanın hayatta kalması kadar, nörolojik iyileşmenin sağlanması da müdahalenin hızı ve etkinliğiyle doğrudan ilişkilidir. Kalp-damar hastalıklarının erken tanısı, doğru tedavi ve yaşam tarzı düzenlemeleriyle önemli ölçüde önlenebilir. Kalp hastalıkları çoğu zaman sessiz ilerler. Bu nedenle düzenli kontrollerin yapılması, risk faktörlerinin izlenmesi ve ilaç tedavisine eksiksiz uyulması, kalp sağlığını korumanın en etkili yollarıdır."
Daha Fazla Yükle
GERİ BİLDİRİM
Geliştirme sürecine katkıda bulunmak için lütfen sitede karşılaştığınız hataları bize bildirin.
Gönder