SAĞLIK
28 Aralık 2025 Pazar - 15:50 Bakan Memişoğlu: "Sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, "Sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerimizle güçlendiriyor; vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimini hızlandıran mobil sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" dedi. Bakan Memişoğlu, sosyal medya hesabından sağlıkta dijital dönüşümün yerli ve milli teknolojilerle güçlendirildiğini, vatandaşların sağlık hizmetine erişimi hızlandıran mobil sağlık uygulamaları ile etkin ve güvenli çözümler sunduğunu belirtti. Aynı zamanda Memişoğlu, 2025 yılında 79 milyonu aşkın vatandaşa hizmet veren e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemi’nin kullanıcı dostu bir ara yüzle yenilendiğini ifade etti. "Sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" Bakan Memişoğlu tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerimizle güçlendiriyor; vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimini hızlandıran mobil sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz. Bu kapsamda 2025 yılında, 79 milyonu aşkın vatandaşımıza hizmet veren e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemi’ni kullanıcı dostu bir ara yüzle yeniledik. Dijital Organ Bağışı düzenlememizi hayata geçirerek, son 2 ayda 45 binden fazla vatandaşımızı e-Devlet ve e-Nabız üzerinden güvenli dijital bağış sürecine dahil ettik. Annelik Yolculuğu Mobil Uygulaması ile gebelikten doğuma, lohusalık ve bebek bakımına kadar tüm süreçlerde on binlerce anne ve aileye rehberlik ediyoruz. NeyimVar? Uygulaması ile 5,9 milyon vatandaşımızın klinik bulgularına göre ihtiyaçlarına uygun branşa hızlı ve doğru şekilde yönlendirilmesini sağladık. ESİM Mobil Uygulaması üzerinden son bir yılda 109 binin üzerinde işitme engelli vatandaşımıza erişilebilir sağlık hizmeti sağladık. Sağlıkta dijital dönüşüm hamlelerimizle, Türkiye Yüzyılı’nda geleceğin sağlık teknolojilerini insanı merkeze alan, sürdürülebilir ve tam bağımsız bir yapıda kararlılıkla inşa etmeye devam ediyoruz."
28 Aralık 2025 Pazar - 15:44 Bolu’da nargile keyfi hastanede bitti, 6 kişi fenalaştı Bolu’da bir evde nargile içtikten sonra fenalaşan 6 kişi, karbonmonoksit gazından zehirlendikleri şüphesiyle hastaneye kaldırıldı. Tedaviye alınanlardan 3’ü taburcu edilirken, durumları ciddiyetini koruyan 3 kişi Ankara’ya sevk edildi. Olay, Alpağut Mahallesi’ndeki bir apartman dairesinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, evde bulunan H.A., S.A., Y.A., B.K., S.K. ve E.Ö. nargile içtikleri sırada bir süre sonra fenalaştı. Mide bulantısı, kusma ve baş dönmesi şikayetlerinin artması üzerine evdekiler durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbar üzerine olay yerine sağlık ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri, yaptıkları ilk müdahalenin ardından zehirlenme belirtisi gösteren 6 kişiyi ambulanslarla Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile İzzet Baysal Devlet Hastanesi Köroğlu Ünitesi’ne kaldırdı. Yapılan ilk incelemelerde şahısların, nargilede kullanılan kömürden çıkan karbonmonoksit gazından zehirlendikleri değerlendirildi. 3 kişi Ankara’ya sevk edildi Hastanelerde tedavi altına alınan B.K., S.K. ve E.Ö., sağlık durumlarının iyiye gitmesi üzerine tedavilerinin ardından taburcu edildi. Ancak hayati tehlike riski ve ileri tedavi gerekliliği nedeniyle H.A., S.A. ve Y.A., ambulansla Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne (GATA) sevk edildi. Olayla ilgili inceleme başlatıldı.
28 Aralık 2025 Pazar - 15:39 Bakan Memişoğlu: "Sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, "Sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerimizle güçlendiriyor; vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimini hızlandıran mobil sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" dedi. Bakan Memişoğlu, sosyal medya hesabından sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerle güçlendirildiğini, vatandaşların sağlık hizmetine erişimi hızlandıran mobil sağlık uygulamaları ile etkin ve güvenli çözümler sunduğunu belirtti. Aynı zamanda Memişoğlu, 2025 yılında 79 milyonu aşkın vatandaşa hizmet veren e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemi’ni kullanıcı dostu bir ara yüzle yenilendiğini ifade etti. "Sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" Bakan Memişoğlu tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerimizle güçlendiriyor; vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimini hızlandıran mobil sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz. Bu kapsamda 2025 yılında, 79 milyonu aşkın vatandaşımıza hizmet veren e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemi’ni kullanıcı dostu bir ara yüzle yeniledik. Dijital Organ Bağışı düzenlememizi hayata geçirerek, son 2 ayda 45 binden fazla vatandaşımızı e-Devlet ve e-Nabız üzerinden güvenli dijital bağış sürecine dahil ettik. Annelik Yolculuğu Mobil Uygulaması ile gebelikten doğuma, lohusalık ve bebek bakımına kadar tüm süreçlerde on binlerce anne ve aileye rehberlik ediyoruz. NeyimVar? Uygulaması ile 5,9 milyon vatandaşımızın klinik bulgularına göre ihtiyaçlarına uygun branşa hızlı ve doğru şekilde yönlendirilmesini sağladık. ESİM Mobil Uygulaması üzerinden son bir yılda 109 binin üzerinde işitme engelli vatandaşımıza erişilebilir sağlık hizmeti sağladık. Sağlıkta dijital dönüşüm hamlelerimizle, Türkiye Yüzyılı’nda geleceğin sağlık teknolojilerini insanı merkeze alan, sürdürülebilir ve tam bağımsız bir yapıda kararlılıkla inşa etmeye devam ediyoruz."
Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde ’Dünya El Yıkama Günü’ etkinliği düzenlendi
15 Ekim 2025 Çarşamba - 12:44 Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde ’Dünya El Yıkama Günü’ etkinliği düzenlendi Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü kapsamında farkındalık etkinliği düzenlendi. Etkinlikte çocuklara el yıkamanın önemi anlatılırken, eğlenceli aktivitelerle keyifli anlar yaşandı. 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü dolayısıyla Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde farkındalık oluşturmak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlendi. Hastane içerisinde kurulan stantta, Enfeksiyon Kontrol Komitesi hemşireleri ve doktorlar tarafından çocuklara el yıkamanın önemi anlatıldı. Etkinlikte çocuklar, palyaço gösterileri ve çeşitli aktivitelerle gönüllerince eğlenirken kendilerine hediyeler de verildi. 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü kapsamında düzenlenen etkinlikte konuşan Fethi Sekin Şehir Hastanesi Başhekimi Dr. Öğr. Üyesi Fatih Demir, "Bugün, 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü. Biz de 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü kapsamında hastanemizde bir etkinlik düzenledik. 2008 yılından beri 15 Ekim bütün dünyada Dünya El Yıkama Günü olarak kutlanmakta. Bugünün anlamına dikkat çekmek için hastanemizde hem çocukların eğlenebileceği hem de el yıkamanın önemine dikkat çekebileceğimiz bu etkinlik kapsamında bir takım faaliyetler düzenlendi. El yıkama aslında çok basit ama etkili bir hijyen sağlama yöntemi. Birkaç saniyemizi ayırarak su ve sabunla birçok enfeksiyon hastalığının önlenmesine katkı sağlayabilecek bir faaliyet. Özellikle Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre enfeksiyon hastalıklarının, ishallerin, solunum yolu hastalıklarının yüzde 30’a kadar önlenmesinde el yıkama önemli bir noktada. Bu anlamda biz de su ve sabunla birkaç saniyemizi ayırıp el yıkamanın önemine dikkat çekerek hem çocuklarımızın hem erişkinlerin, özellikle sağlık çalışanlarının ve yaşlıların bu tarz enfeksiyon hastalıklarından korunmasına yönelik önemli bir farkındalık oluşturduk. Bu etkinlik kapsamında hastanemizdeki hasta çocukları, hasta yakınlarımızın çocuklarını da dahil ederek hem onların eğlenmesine vesile olduk hem de el yıkamanın önemini, bilincini kavratmaya çalıştık" dedi. Etkinliğe katılan vatandaşlardan Nurhan Açıkdilli, farkındalık etkinliğini çok beğendiğini belirterek, "Çocukların bilinçlenmesi çok güzel oldu. Hem eğlendiler hem de hijyen konusunda bilgi sahibi oldular. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu. Etkinliğe katılan çocuklardan 11 yaşındaki Miraç Çiçek ise "Bugün elimizi yıkamayı ve neden yıkamamız gerektiğini öğrendik. Güzel oyunlar oynadık, çok eğlendik ve mutlu olduk" ifadelerini kullandı. Etkinliğe Başhekim Dr. Öğr. Üyesi Fatih Demir, hastane yöneticileri, sağlık çalışanları ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde "Dünya El Yıkama Günü" etkinliği
15 Ekim 2025 Çarşamba - 12:43 Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde "Dünya El Yıkama Günü" etkinliği Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü kapsamında farkındalık etkinliği düzenlendi. Etkinlikte çocuklara el yıkamanın önemi anlatılırken, eğlenceli aktivitelerle keyifli anlar yaşandı. 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü dolayısıyla Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde farkındalık oluşturmak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlendi. Hastane içerisinde kurulan stantta, Enfeksiyon Kontrol Komitesi hemşireleri ve doktorlar tarafından çocuklara el yıkamanın önemi anlatıldı. Etkinlikte çocuklar, palyaço gösterileri ve çeşitli aktivitelerle gönüllerince eğlenirken, kendilerine hediyeler de verildi. 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü kapsamında düzenlenen etkinlikte konuşan Fethi Sekin Şehir Hastanesi Başhekimi Dr. Öğr. Üyesi Fatih Demir, " Bugün, 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü. Biz de 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü kapsamında hastanemizde bir etkinlik düzenledik. 2008 yılından beri 15 Ekim bütün dünyada Dünya El Yıkama Günü olarak kutlanmakta. Bu günün anlamına dikkat çekmek için hastanemizde hem çocukların eğlenebileceği hem de el yıkamanın önemine dikkat çekebileceğimiz bu etkinlik kapsamında bir takım faaliyetler düzenlendi. El yıkama aslında çok basit ama etkili bir hijyen sağlama yöntemi. Birkaç saniyemizi ayırarak su ve sabunla birçok enfeksiyon hastalığının önlenmesine katkı sağlayabilecek bir faaliyet. Özellikle Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre enfeksiyon hastalıklarının, ishallerin, solunum yolu hastalıklarının yüzde 30’a kadar önlenmesinde el yıkama önemli bir noktada. Bu anlamda biz de su ve sabunla birkaç saniyemizi ayırıp el yıkamanın önemine dikkat çekerek hem çocuklarımızın hem erişkinlerin, özellikle sağlık çalışanlarının ve yaşlıların bu tarz enfeksiyon hastalıklarından korunmasına yönelik önemli bir farkındalık oluşturduk. Bu etkinlik kapsamında hastanemizdeki hasta çocukları, hasta yakınlarımızın çocuklarını da dahil ederek hem onların eğlenmesine vesile olduk hem de el yıkamanın önemini, bilincini kavratmaya çalıştık" dedi. Etkinliğe katılan vatandaşlardan Nurhan Açıkdilli, farkındalık etkinliğini çok beğendiğini belirterek, "Çocukların bilinçlenmesi çok güzel oldu. Hem eğlendiler hem de hijyen konusunda bilgi sahibi oldular. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu. Etkinliğe katılan çocuklardan 11 yaşındaki Miraç Çiçek ise, "Bugün elimizi yıkamayı ve neden yıkamamız gerektiğini öğrendik. Güzel oyunlar oynadık, çok eğlendik ve mutlu olduk" ifadelerini kullandı. Etkinliğe Başhekim Dr. Öğr. Üyesi Fatih Demir, hastane yöneticileri, sağlık çalışanları ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Mersin’de 4 yeni acil sağlık hizmetleri istasyonu için protokol imzalandı
15 Ekim 2025 Çarşamba - 11:56 Mersin’de 4 yeni acil sağlık hizmetleri istasyonu için protokol imzalandı Mersin Valisi Atilla Toros’un himayelerinde, il genelinde dört farklı noktada yapılacak acil sağlık hizmetleri istasyonları için hayırseverler ile İl Sağlık Müdürlüğü arasında protokoller imzalandı. Mersin’de sağlık altyapısını güçlendirecek yatırımlar kapsamında, hayırseverlerin desteğiyle dört yeni ’Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’ binasının yapımı için protokoller hayata geçirildi. Bu kapsamda hayırsever Mustafa Yükselgüngör ile İl Sağlık Müdürlüğü arasında imzalanan protokol çerçevesinde, Erdemli ilçesi Arpaçbahşiş Mahallesi’ne ’Ali Yükselgüngör Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’ yapılacak. Daha önce de Yükselgüngör tarafından ’Arpaçbahşiş Aile Sağlığı Merkezi’ ile Kargıpınarı Mahallesi’ne ’112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’ kazandırılmıştı. Hayırsever Yücelen Vakfı ile İl Sağlık Müdürlüğü arasında imzalanan protokolle, Anamur ilçesine ’Rüştü Kazım Yücelen 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’ yapılacak. Anamur Yaş Meyve ve Sebze Komisyoncuları Derneği tarafından yapılacak olan ’Anamur 3 No’lu Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’ için de protokol imzalandı. Son olarak, hayırsever Erdal Karan ile İl Sağlık Müdürlüğü arasında yapılan protokolle, ’Anamur Nihat Karan 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’ binasının yapımı karara bağlandı. Gerçekleştirilen imza törenlerinde konuşan Mersin Valisi Atilla Toros, hayırseverlerin sağlık alanındaki desteklerinin toplum adına büyük bir anlam taşıdığını vurguladı. Vali Toros, "Hayırsever hemşehrilerimizin bu duyarlı davranışları hem ilimizin sağlık altyapısına katkı sağlıyor hem de geleceğe örnek teşkil ediyor. Bugüne kadar yaptıkları tüm hayırlı çalışmalar için kendilerine teşekkür ediyorum. Bu değerli katkıların Mersin’e ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum" dedi.
Oyuncu Devrim Yakut: "4 ay önce meme kanseri teşhisi kondu, erken tanı sayesinde geldi ve geçti"
15 Ekim 2025 Çarşamba - 11:30 Oyuncu Devrim Yakut: "4 ay önce meme kanseri teşhisi kondu, erken tanı sayesinde geldi ve geçti" Acıbadem Altunizade Hastanesi’nde meme kanseri farkındalık ayı kapsamında düzenlenen "Meme Kanserine Karşı Her Raunda Hazırız" etkinliğine ünlü oyuncu Devrim Yakut da katıldı. Yakut, 4 ay önce meme kanseri tanısı aldığını ilk kez bu programda dile getirirken yaşadığı süreci "Erken teşhis sayesinde geldi ve geçti" sözleriyle aktardı. Meme kanseri, dünyada kadınlarda en sık görülen kanser türü olmaya devam ediyor. Türkiye’de kadınlarda görülen kanserlerin yüzde 24’ünü meme kanseri oluştururken, bu durum yılda yaklaşık 25 bin yeni meme kanseri tanısı anlamına geliyor. Ancak tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken tanıyla birlikte, kadınlara ikinci bir yaşam şansı sunuyor. Bu nedenle meme kanserine karşı farkındalık oluşturmak ve toplumu bilinçlendirmek, hastalıkla mücadelede büyük önem taşıyor. Her yıl ekim ayında yapılan farkındalık etkinlikleri kapsamında bu yıl da, Acıbadem Altunizade Hastanesi’nde meme kanseri farkındalık programı düzenlendi. Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği’nin desteğiyle gerçekleştirilen ’Meme Kanserine Karşı Her Raunda Hazırız’ etkinliğinde Acıbadem Altunizade Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gül Başaran, Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Aykut Soyder, Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Erkin Arıbal ve Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Evrim Kadriye Tezcanlı, tanı ve tedavide en yeni gelişmeleri paylaşırken katılımcılardan gelen soruları yanıtladı. Öte yandan ünlü oyuncu Devrim Yakut da kadınlara erken tanının önemini kendi hikayesinden yola çıkarak vurgulamak amacıyla, etkinlikte konuşmacı olarak yer aldı. 4 ay önce erken teşhisle meme kanserini yendiğini, ilk kez bu programda dile getiren ve sürecini içtenlikle anlatan Yakut, erken tanı ve farkındalıkla birlikte tedavi sürecine önemli katkı sunulacağının bir kez daha altını çizdi. "O kadar erken fark edildi ki geldi ve geçti" Meme kanserini erken tanı sayesinde hızlıca ve sağlıklı bir şekilde atlattığını dile getiren Devrim Yakut, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "Erken tanının önemine çok inandığım için ve ailemde bu hastalığın varlığı nedeniyle çok titizlendim. Ben de bu işin kıyısından erken teşhisle dönmüş biri olarak burada kendi serüvenimi anlatacağım. Aslında serüven bile denemez, o kadar erken fark edildi ki, böylece geldi ve geçti çok şükür. Ekim ayındaki bu farkındalığı çok önemsiyorum çünkü bir toplumda kadın sağlıklıysa eğer toplum da sağlıklıdır; hem psikolojik olarak hem zihinsel olarak. O yüzden kadınlarımız sağlıklı olsun, toplumumuz da sağlıklı olsun. Benim hastalığım da erken tanı sayesinde geldi ve geçti." "Bir an bile umutsuzluğa kapılmadım, şimdi sağlıklı bir biçimde buradayım" Meme kanseri teşhisini rutin kontrolleri sırasında öğrendiğini belirten Yakut, süreç boyunca nasıl ilerlediğinden ve neler hissettiğinden ise "Mamografi sırasında daha önceki kontrollerde olmayan çok küçük bir şeye rastlandı. Radyolog o minicik şeyi fark etti ve sonra süreç başladı. Hocalarımız ilk gün bana ’biz bu işi halledeceğiz’ dediler. Onların kendilerine, mesleklerine ve bunu yapış biçimine inançları beni hep çok dik tuttu. Bir an bile umutsuzluğa kapılmadım, o yüzden buradayım zaten. Umutsuzluğa kapılmamak bu rahatsızlıkta son derece önemli. 4 ay önce daha ilk teşhis konmuştu, 4 ay sonra sağlıklı bir biçimde buradayım. Bundan 20 yıl önce zor bir hastalıktı bu. Ben annemi de bu rahatsızlıktan kaybettim; ama o zaman algımla bu zaman algım birbirinden çok farklı. Çünkü hekimlerimiz erken teşhisin önemini hep söylüyordu. Erken teşhis de ancak düzenli kontrollerle olabiliyor, bundan korkmamak gerekiyor. ’Hastaneye gidersem korkacağım bir şeyle karşılaşacağım’ korkusu daha büyük şeylere sebep oluyor, bunu kimse yapmasın" sözleriyle bahsetti. "Erken evrede yalnızca cerrahi müdahale bile yeterli olabiliyor" Acıbadem Altunizade Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gül Başaran, erken tanının önemine dikkat çekerek, şu şekilde konuştu: "İsteriz ki kimse kanser olmasın ve karşımıza gelmesin ama yine de beni en çok mutlu eden hasta grubu, daha eline gelmeden tarama sırasında milimetrik tümörle gelenler. Çünkü o durumda sadece cerrahi müdahaleyle tedaviyi gerçekleştirebiliyoruz. Bu nedenle herkesin erken taramaya girip özellikle 40 yaşından sonra düzenli mamografi yaptırmasını tavsiye ediyoruz. Bu şekilde olunca medikal onkologların da işi daha kolaylaşmış oluyor. Çünkü ne kadar ileri evre olursa o kadar da tedavi gerekiyor demek; bu hem hasta hem de takip eden hekim açısından çok zor bir durum. Erken tanıdan asla korkmamak gerekiyor. Bunu bir akciğer grafisi ya da kolonoskopi gibi düşünebilirsiniz, ne kadar küçükken tespit edilebilirse bizim için o kadar iyi. Üstelik her gün de değil, yılda 1 kez yaptırmak bile yeterli. Buradan bir kez daha belirtelim; ’erken tanı hayat kurtarır.’" "Meme kanserinde birçok faktörün etkisi var, tedaviler de buna göre şekilleniyor" Meme kanserinin erken ergenlik, geç menopoz, menopoz sonrası hormon ilacı kullanma, geç doğum yapma veya hiç doğum yapmama gibi faktörlerle bağlantılı olduğunu belirten Prof. Dr. Başaran, "Bu faktörlerin herhangi birine sahip olmak meme kanseri olunabileceği anlamına gelmiyor. Çünkü meme kanseri tek bir risk faktörü nedeniyle değil birçok faktörün etkisi ile oluşuyor. Meme kanserinin yüzde 5-10’u ise kalıtsal gen bozukluklarından gelişebiliyor. Ayrıca başka hastalıklar nedeniyle göğüs bölgesine radyoterapi almak, sürekli ve fazla miktarda alkol kullanmak ve obezite meme kanseri riskini artıran etkenler arasında yer alıyor" dedi. "Ne kadar erken evrede tanı koyabilirsek bu o kadar az tedavi demek" Acıbadem Altunizade Hastanesi Meme Sağlığı Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Aykut Soyder, meme kanserinin tedavilere tamamen cevap ve sonuç veren bir kanser türü olduğunu dile getirerek, "Meme kanserini diğer kanser türlerinden ayıran en önemli özelliklerinden biri, tüm tedavi protokollerinden sonra kendisini tamamen unutabileceğimiz bir hastalık olması. O yüzden mümkün olabildiğince ne kadar erken evrede tanı koyabilirsek bu o kadar az tedavi demek. Erken tanı sayesinde bu hastalığın tedavisini belki kemoterapisiz, yalnızca sınırlı cerrahi ve radyoterapi işlemleriyle bir an önce gerçekleştirebiliriz. Normalde tarama programlarına 40 yaş sonrası ultrason ve mamografiyle devam ediyoruz. Ama kendi kendine muayene dediğimiz ve erken tanı kapsamında çok önemsediğimiz kısım da çok kıymetli. Bu yüzden her kadının 20 yaş itibariyle kendi meme dokusunu tanımasını ve 25 yaşından itibaren de klinik değerlendirmelere başlanmasını önemsiyoruz. Elbette ki her hastalık gibi bu hastalık da kişiden kişiye farklılık gösteriyor. Örneğin kişilerin aile öyküsünün varlığı ya da genetik pozitiflik bazı tetkikleri bunları göz önünde bulundurarak yapmamız anlamına geliyor. Çünkü bu tip hastalarda genç ve erken tanı bizim için çok önemli" ifadelerini kullandı. "Meme kanserinde doğru bilinen yanlışlar erken tanıya engel olabiliyor" Türkiye’de ’radyasyon’ korkusu nedeniyle mamografi çektirmekten kaçınılmasının erken teşhiste gecikmeye yol açtığına dikkat çeken Prof. Dr. Soyder, "Mamografinin zararlı olduğu, tanı sürecinde biyopsi yapılmasının hastalığın yayılmasına yol açtığı, ailede meme kanseri öyküsü yoksa riskin olmadığı, ele gelen kitle ağrılı olmadığı için meme kanserinden şüphelenmek gerekmediği gibi toplumda doğru bilinen yanlışlar da meme kanserinde erken tanı fırsatının kaçırılmasına yol açabiliyor" dedi. "Her kadının kendi riskini öğrenmesi önemli" Meme kanserinin özellikle 40 yaş üstü kadınlarda daha sık görüldüğünü belirten Acıbadem Altunizade Hastanesi Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Erkin Arıbal, "Ancak her kadının riski aynı değildir. Meme kanseri gelişme ihtimali kadından kadına değişebiliyor. Bu nedenle her kadına özel bir takip protokolü oluşturmayı tercih ediyoruz. Genel olarak 40 yaş sonrasında mamografi yapılması önerilmekle birlikte, bazı kadınlarda buna ek olarak ultrason, MR, üç boyutlu mamografi veya kontrastlı mamografi gibi farklı görüntüleme yöntemlerinden yararlanmak gerekebiliyor" dedi. Kadınların özellikle 40 yaşından sonra kendi risk düzeylerini belirlemek için bu konuda uzmanlaşmış bir meme merkezine başvurmalarının sağlıklı bir yaklaşım olacağını vurgulayan Prof. Dr. Arıbal, "Ailede meme veya yumurtalık kanseri öyküsünün bulunması, genetik yatkınlığı düşündürür. Bununla birlikte meme yoğunluğu gibi bazı faktörler de kadının riskini belirleyen önemli unsurlardır. Riski belirlenen kadınlara, bu faktörler doğrultusunda yılda bir mamografi ya da gerektiğinde daha ileri tetkiklerle meme kanseri taraması yapılması uygun olur. Her kadının kendi riskini ve meme yapısını öğrenmesi, erken tanı ve etkin korunma açısından son derece önemlidir" dedi. "Meme kanseri tedavisi bütüncül bir yaklaşıma dönüştü" Meme radyoterapisindeki gelişmeler ve yaşam tarzı değişikliklerinin tedavi sürecindeki önemini belirten Acıbadem Altunizade Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Evrim Kadriye Tezcanlı ise "Meme kanseri tedavisinde radyoterapi, son yıllarda teknolojik ilerlemeler ve klinik deneyimlerin artmasıyla önemli ölçüde gelişti. Günümüzde amaç, tümör bölgesini ve risk altındaki dokuları yeterli dozda tedavi ederken özellikle kalp ve diğer sağlıklı dokuların korunması. Modern planlama sistemleri, görüntü kılavuzlu tedavi, yüzey takip sistemleri ve solunum kontrolü (örneğin; derin solunumda nefes tutma) teknikleriyle, kalbe giden dozlar sınırlanarak, tedavi alanlarının doğruluğu ve güvenliği belirgin şekilde arttı. Bu gelişmeler sayesinde, hastalar daha kısa süreli ve iyi tolere edilen tedaviler alabiliyor" diyerek yaşanan yenilikleri aktardı. Tedavinin başarısında yaşam tarzındaki iyileşmelerin de önemli etkisi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tezcanlı, "Günümüzde meme kanseri tedavisi, yalnızca hastalığı kontrol altına almakla kalmayıp, hastaların uzun vadede sağlıklı ve aktif bir yaşam sürdürmesini hedefleyen bütüncül bir yaklaşıma dönüştü" şeklinde konuştu.
Bu alışkanlıklar menopoza davetiye çıkarıyor
15 Ekim 2025 Çarşamba - 10:47 Bu alışkanlıklar menopoza davetiye çıkarıyor Yaşam süresi uzadıkça menopoz yaşı da daha fazla gündeme gelirken; menopozun geciktirilip geciktirilmeyeceği merak ediliyor. Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Doç. Dr. Aşkın Doğan, kadınların menopoza girmelerinin sağlıklı yaşam alışkanlıklarıyla geciktirilebileceğine vurgu yaparak, "Menopozdan kaçınmak mümkün olmasa da daha sağlıklı bir yaşam ve toksinlerden uzak durarak menopoza erken girmenin önüne geçilebilir" mesajını verdi. Menopoz, son yıllarda kadınların yaşam süresinin uzamasıyla beraber daha fazla gündemde yer alıyor. Hal böyle olunca kadınlar da menopoza girişin evrelerini, menopozu nasıl erteleyebileceğini ve bu süreçte ne yapması gerektiğini daha fazla araştırıyor. Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Aşkın Doğan, menopozla ilgili merak edilen soruları yanıtladı. Kadınların yüzde 80’ini sıcak basıyor Menopoz öncesi dönemde kadınlarda en sık görülen semptomun sıcak basması olduğunu aktaran Doç. Dr. Aşkın Doğan, "Kadınların yüzde 80’ine kadarında menopoz öncesi dönemde sıcak basmaları ortaya çıkmaktadır. Bu bulgular vazomotor semptomlar olarak da adlandırılır. Genellikle gövdenin üst kısmında başlayan ve yüzde hissedilen bu ataklar 2-4 dakika sürer; ardından terleme ve üşüme ile sonlanır. Anksiyete de eşlik edebilir. Günde 7’den fazla atak yaşayan kadınlarda uyku, konsantrasyon, ruh hali ve cinsel aktivitede bozulma görülebilir" dedi. Depresyon riski artabilir Öte yandan menopoza geçiş dönemindeki kadınlarda, menopoz öncesi dönemlere kıyasla depresyon riskinin belirgin bir şekilde artabileceğini aktaran Doç. Dr. Aşkın Doğan, geçiş döneminde gözlemlenen diğer belirtilere değindi: "Adet düzeninde de değişiklikler olur. Eski adet düzenine göre iki adet arasındaki süre 7 günden fazla olacak şekilde önce sıklaşır, daha sonra uzamaya başlar. Adet kanama miktarında ise kademeli bir azalma görülür. Genellikle yağ kütlesi artar, yağsız kütle azalır ve bel çevresinde yağlanma daha belirgin hale gelir." Menopoz yaşında bir numaralı etken: Aile Menopoz yaşını etkileyen en önemli faktörlerden birinin genetik yatkınlık olduğunu ifade eden Doç. Dr. Aşkın Doğan, "Ailede erken menopoz öyküsü varsa risk artar. Ayrıca otoimmün hastalıkları bulunan bireylerde de risk yüksektir. Geçirilmiş yumurtalık cerrahisi, kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler menopoza geçiş sürecini hızlandırabilir. Öte yandan genç bireylerde erken menopoz riskini değerlendirmek için ailede erken menopoz öyküsü olup olmadığına bakılır. Ayrıca kemoterapi, radyoterapi veya yumurtalık cerrahisi geçiren kişilerde AMH (Anti-Müllerian Hormon) düzeylerinin ölçülmesi fikir verebilir. Buna ek olarak, ultrasonla yumurta sayımı ya da adet döngüsünün 3. gününde bakılan hormon değerleri de bilgi sağlar" dedi. Menopozu ertelemek mümkün değil Menopozu ertelemenin mümkün olup olmadığı konusuna da açıklık getiren Doç. Dr. Aşkın Doğan, sözlerine şöyle devam etti: "Menopozu tamamen ertelemek mümkün olmasa da, sağlıklı yaşam alışkanlıkları ve toksinlerden uzak durmak; örneğin sigara ve alkol kullanmamak erken menopoza girişi geciktirebilir. Sağlıklı beslenme de önemlidir: antioksidan, omega-3, D vitamini, folat ve B12 alımı genel olarak önerilir. Ayrıca stres yönetimi de önemlidir. Çünkü stres, kortizol üretimini artırarak yumurtalık fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir." Semptomları hafifletmekte etkili olabilir Menopozu ertelemek ya da geciktirmek için uygulanan tedavilerin sağlık üzerindeki etkileri hakkında bilgi veren Doç. Dr. Aşkın Doğan, sözlerini şöyle tamamladı: "Menopozu geciktirmek tam anlamıyla mümkün olmasa da, erken menopoz durumlarında hormon replasman (yerine koyma) tedavileri uygun hastalarda semptomları hafifletmede etkili olabilir. Özellikle 40 yaş altında, AMH değerleri düşük ve ileride çocuk sahibi olma isteği bulunan hastalarda oosit (yumurta) dondurma işlemi önerilir. Bu işlem menopozu geciktirmese de doğurganlık (fertilite) kapasitesini koruma açısından önemlidir. Uygun hastalarda (meme kanseri öyküsü olmayan, tromboemboli, inme, koroner kalp hastalığı veya aktif karaciğer hastalığı bulunmayan bireylerde) hormon replasman tedavisi semptomatik hastalarda önerilebilir. Kısa vadede sıcak basmaları ve vajinal kuruluk gibi şikayetleri azaltırken, uzun vadede bilişsel fonksiyonlar, kemik sağlığı ve idrar kontrolü üzerine olumlu etkiler sağlayabilir. Deneysel olarak PRP (Platelet Rich Plasma) gibi bazı yöntemler menopozu ertelemeye yönelik olarak araştırılmaktadır. Ancak şu anda bu amaçla bilimsel olarak kanıtlanmış bir yöntem bulunmamaktadır."
2 yılda bir yetişiyor, olgunlaşınca değil çürüyünce tüketiliyor
15 Ekim 2025 Çarşamba - 10:44 2 yılda bir yetişiyor, olgunlaşınca değil çürüyünce tüketiliyor Sivas’ın yüksek rakımlı bölgelerinde kendiliğinden yetişen üvez ağaçları, iki yılda bir verdiği meyvelerle dikkat çekiyor. Ağustos ve Eylül aylarında toplanan üvez, tam olgunluğa ulaştıktan sonra bir süre bekletilerek çürümeye bırakılıyor. Bu şekilde tüketilen meyvenin kalp ve cilt rahatsızlıklarına iyi geldiği, sindirim sistemi üzerinde olumlu etkiler sunduğu düşünülüyor. Doğal yapısı ve nadir bulunması nedeniyle kıymetli görülen üvez, özellikle bağırsak sorunları ve kalp krizi riskine karşı koruyucu bir besin olarak değerlendiriliyor. Bir yıl aranın ardından olgunlaşan üvez meyvesi, geçtiğimiz yıl Ağustos ve Eylül aylarında toplanıp çürümeye bırakılmasının ardından bu sezon Sivas’ta tezgâhlarda yeniden yerini aldı. Kilosu 300 liradan satışa sunulan üvez, şifa arayanlar tarafından yoğun ilgi görüyor. Sivas’ta esnaflık yapan Ahmet Şarkışla vezin kış meyvesi olduğunu söyleyerek, "Vatandaş vezi aldıktan sonra karanlık bir odaya koyar. 1-2 günde değil, 30 gün boyunca tüketilir. 10 ve 11. aylarda, Tokat - Sivas arasında ve yüksek kesimlerde çıkar. Her köyde bulunmaz. Vezi kış meyvesi olarak adlandırırız. Yetişkin insanlar veziyi daha iyi bilirler. Soğuk algınlığına, sindirim sistemine ve bağışıklığa da iyi gelir" dedi. Geçen yıl 500 kilo çıkan üvez bu yıl sadece 50 kilo "2 yılda bir yetişiyor. Bir sene bereketli olur, diğer sene daha az yetişir. Olgunlaşınca tezgaha asarız, simsiyah olunca yenir. Bağın tanesi yaklaşık 2 kilogram, vatandaş bunu 1 ayda tüketmeli. Geçen sene bu zamanlarda 150 liraydı, şimdi ise 300 liraya kadar çıktı. Bu yıl dökümü daha az olduğu için fiyatı yükseldi. 500 kilogram çıkan yerde şu an 50 kilogram toplandı" diye belirtti. Kış aylarının şifa meyvesi Üvezin sağlık açısından faydalarını anlatan Ahmet Şarkışla, "Özellikle kış aylarında tüketilmesi gereken üvez soğuk algınlığına, bağışıklığa, yüksek tansiyona, bağırsak hastalığına, kalbe ve böbrek rahatsızlıklarına iyi gelir. Sadece Sivas’tan değil çevre illerden de alanlar oluyor. Vatandaş merak edip geliyor. İkram ediyoruz ve ertesi gün gelip alıyorlar. Bilmeyenler adını öğrensin diye 5 tane etiket koyduk" diye belirtti.
Dikkat testi çocuğun potansiyelini ortaya çıkarabilir
15 Ekim 2025 Çarşamba - 10:43 Dikkat testi çocuğun potansiyelini ortaya çıkarabilir Çocukluk çağının en sık görülen rahatsızlıklarından olan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite bozukluğu (DEHB), son derece önemli akademik, sosyal, psikiyatrik sorunlara yol açabilen aşırı hareketlilik, dikkatle ilgili sorunlar, dürtüsellik ile karakterize ve olumsuz etkileri yaşam boyu sürebilen bir nörobiyolojik rahatsızlıktır. Moxo Testiile dikkat eksiliği ve hiperaktive bozukluğu tanısına ulaşılabilir. Medicana Bursa Hastanesi Uzman Psikolog Başak Mutlu, çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite belirtilerinin erken dönemde fark edilmesi ve bilimsel yollarla değerlendirilmesinin, hem akademik başarı hem de sosyal uyum açısından büyük önem taşıdığını vurguladı. Mutlu, bu konuda ailelere önemli bir destek aracı olan MOXO Dikkat Testi hakkında bilgi verdi. MOXO Dikkat Testi’nin; çocukların dikkat düzeyini, zamanlama becerilerini, dürtü kontrolünü ve hiperaktivite seviyesini objektif biçimde ölçen bilimsel bir test olduğunu belirten Psikolog Başak Mutlu, şunları söyledi: "MOXO testi, çocukların gerçek yaşamdaki dikkat performanslarını yansıtan bir testtir. Test sırasında çeşitli dikkat dağıtıcı uyaranlar eşliğinde çocuğun tepkileri ölçülür. Bu sayede sadece dikkat eksikliği değil, aynı zamanda hangi ortamlarda zorlandığı da net bir şekilde ortaya konur. Böylece çocuğa özel, doğru destek planları geliştirilebilir." Başak Mutlu, bazı davranışsal belirtilerin dikkate alınarak bir uzmandan MOXO testi talep edilmesi gerektiğini de ifade etti: "Ders çalışmasına rağmen düşük notlar. Ödevleri son ana bırakma. Akran ilişkilerinde zorluk. Sınavlarda zamanı etkili kullanamama. Dalgınlık, unutkanlık ve sık hata yapma. Sürekli hareket halinde olma veya sakarlık. Dikkat süresinin çok kısa olması." Çocukların dikkat becerilerinin yalnızca şikâyetlere göre değil, bilimsel verilerle değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Mutlu, testin aynı zamanda tedavi ve destek süreçlerinin planlanmasında önemli bir kılavuz olduğunu söyledi Mutlu, "MOXO, çocuğun güçlü ve gelişime açık yönlerini ortaya koyarak bize yol gösterir. Ebeveynlerin içgüdüsel gözlemleri çok değerlidir ancak bu gözlemleri bilimsel verilerle desteklemek, çocuğa en doğru desteği sunmamızı sağlar" diye konuştu.
Grip vakalarında basit önlemler koruyucu oluyor
15 Ekim 2025 Çarşamba - 10:19 Grip vakalarında basit önlemler koruyucu oluyor Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Teoman Kaynar, grip vakalarında basit önlemlerin koruyucu olabileceğini söyledi. Büyük Anadolu Samsun Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Teoman Kaynar, özellikle son dönemlerde halk arasında sıkça rastlanan ve hastanelerde de yoğunluk yaşanmasına sebep olan grip hastalığı ile ilgili grip neden olur, grip nasıl bulaşır, gripten korunma yolları gibi konularda bilgilendirmelerde bulundu. Hastalık hakkında bilgi veren Uzm. Dr. Teoman Kaynar, "Grip salgını mevsimsel değil, toplumsal bir risk. Grip, influenza virüsünün neden olduğu, solunum sistemini etkileyen bulaşıcı bir hastalık olarak bilinmektedir. Özellikle sonbahar ve kış aylarında görülme sıklığı artsa da mevsim geçişlerinde de görülen grip, halk arasında soğuk algınlığı ile karıştırılsa da daha ağır semptomlar ve komplikasyonlar oluşturabiliyor. Öksürüp, hapşıran kişinin virüs içeren damlacıkları etrafa yayar. Bu damlacıkların ağız, burun ya da gözlere ulaşması ile hastalık bulaşır" dedi. "Mevsim geçişlerinde hızlı yayılıyor" Gribin tarih boyunca birçok salgına neden olduğuna değinen Uzm. Dr. Kaynar, "Ateş, baş ağrısı, öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı, gözlerde yanma, kas ve eklem ağrıları gibi belirtilerle kendini gösteren grip; tarih boyunca pek çok salgına neden olmuştur. Yaşam kalitesini düşüren grip vakalarının artışı, bireylerin günlük yaşamını sekteye uğratırken, sağlık kuruluşlarında da yoğunluk oluşturduğu görülmektedir. Virüs özellikle mevsim geçişlerinde daha hızlı yayılmaktadır. Kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunmak, hijyen kurallarına dikkat etmemek ve bağışıklık sisteminin zayıf olması grip riskini arttırmaktadır. Gripten korunmak için alınabilecek önlemler basit ama etkili olduğunu söylemek istiyorum. Bu anlamda ellerin sık sık sabunla yıkanması, kalabalık ortamlardan uzak durulması, dengeli beslenme ve yeterli uyku bağışıklık sistemini güçlendirilmesi, risk grubundakiler için grip aşısı ihmal edilmemelidir. Erken teşhis ve tedavinin hem bireysel hem toplumsal sağlık açısından kritik rol oynamaktadır. Yüksek ateş, nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi belirtiler varsa mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır" diye konuştu.
Kahta Devlet Hastanesi’nden Dünya El Yıkama Günü’nde anlamlı etkinlik
15 Ekim 2025 Çarşamba - 10:19 Kahta Devlet Hastanesi’nden Dünya El Yıkama Günü’nde anlamlı etkinlik Adıyaman’ın Kahta Devlet Hastanesi Enfeksiyon Kontrol ve Atık Birimi tarafından anlamlı bir farkındalık etkinliği gerçekleştirildi. 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü kapsamında Kubilay İlkokulu 2’nci sınıf öğrencileri ziyaret edilerek el hijyeninin önemine dikkat çekmek amacıyla anlamlı bir etkinlik düzenlendi. Etkinlikte öğrencilere el yıkamanın önemi anlatılarak, el yıkamadan önce ve sonra alınan örnekler besi yerlerine ekilerek mikroskopta gösterildi. Öğrencilerle birlikte sabun yapımı etkinliği gerçekleştirilerek her öğrenci kendi sabununu hazırladı. El hijyeni konusunda sürekli eğitimlerle farkındalığı artırmayı hedeflediklerini belirten İlçe Milli Eğitim Müdürü Lütfü Başlı, Kahta Devlet Hastanesi’nin, bu konuda örnek uygulamaları olduğuna dikkat çekti. Düzenlenen etkinlikle ilgili açıklamalarda bulunan Kahta Devlet Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Mustafa Akel, "Etkinlik kapsamında öğrencilerimize el yıkamanın önemi anlatıldı. El yıkamadan önce ve sonra alınan örnekler besi yerlerine ekilerek mikroskopta gösterildi. Doğru el yıkama teknikleri uygulamalı olarak öğretildi. El şeklinde tasarlanan ve el hijyenini vurgulayan pankartlar hazırlanarak öğrencilere hediye edildi. Bilgilendirici broşürler dağıtıldı. Öğrencilerle birlikte sabun yapımı etkinliği gerçekleştirildi ve her öğrenci kendi sabununu hazırladı. Büyüklerin özverili çalışmaları, küçüklerin enerjisiyle birleşince Dünya El Yıkama Günü, hem eğlenceli hem de öğretici bir deneyim olarak tamamladı. Bu anlamlı etkinlikte emeği geçen bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum" dedi. Kubilay İlkokulu Müdürü Mehmet Cihan Karataş, Müdür Yardımcısı Emrah Yazan ve 2-B Sınıfı Öğretmeni Kübra Batmaz’a teşekkür belgeleri; öğrencilere ise başarı belgeleri takdim edildi. Etkinliğe, Kahta Devlet Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Mustafa Akel, İlçe Milli Eğitim Müdürü Lütfü Başlı ve Başhekim Yardımcısı Dr. Betül Sertel de katılım sağladı.
Erzurum’da ruh sağlığı zirvesi
15 Ekim 2025 Çarşamba - 10:16 Erzurum’da ruh sağlığı zirvesi Erzurum Şehir Hastanesinde düzenlenen 1. Palandöken Ruh Sağlığı Sempozyumu, "Acil Durum ve Afetlerde Ruh Sağlığına Erişim" temasıyla gerçekleştirildi. Sempozyum öncesinde Erzurum Şehir Hastanesi Toplum Ruh Sağlığı Merkezinden (TRSM) hizmet alan bireylerin iş uğraşı terapileri esnasında ürettiği el emeği ürünleri sergilendi, ruh sağlığı hizmetlerinde rehabilitasyonun önemine dikkat çekildi. Palandöken İlçe Kaymakamı ve Erzurum Tıp Fakültesi Dekanının da katılımıyla gerçekleştirilen Sempozyum’un açılış konuşmasını yapan Erzurum Şehir Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. İbrahim Tör, ruh sağlığı hizmetlerinin toplum sağlığının ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayarak, afet ve acil durumlarda psikososyal destek hizmetlerine erişimin önemine dikkat çekti. Atatürk Üniversitesi, Erzurum Teknik Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erzurum Tıp Fakültesi ve Erzurum Şehir Hastanesi iş birliğiyle gerçekleştirilen sempozyumda afet dönemlerinde psikolojik dayanıklılığın artırılması, travma sonrası stres yönetimi ve toplum temelli ruh sağlığı hizmetleri konularında sunumlar yapıldı. Erzurum Şehir Hastanesi bünyesinde hizmet veren Toplum Ruh Sağlığı Merkezi (TRSM), Dünya Ruh Sağlığı Günü kapsamında anlamlı bir etkinliğe imza attı. TRSM çalışanlarının özverili katkılarıyla gerçekleşen etkinlik, ruh sağlığına dair farkındalık oluşturmanın yanı sıra, TRSM’den hizmet alan kişilerin de moral ve motivasyonunu artırdı. Programda konuşma yapan Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Doç. Dr. Emine Füsun Karaşahin bireylerin sosyal yaşama katılımını destekleyen bu sürecin iyileşme yolculuğundaki kritik rolünü vurguladı. Erzurum Şehir Hastanesi başhekimi Doç. Dr. İbrahim TÖR de konuşmasında ruh sağlığında rehabilitasyonun önemini dile getirdi.