SAĞLIK
28 Aralık 2025 Pazar - 15:50 Bakan Memişoğlu: "Sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, "Sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerimizle güçlendiriyor; vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimini hızlandıran mobil sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" dedi. Bakan Memişoğlu, sosyal medya hesabından sağlıkta dijital dönüşümün yerli ve milli teknolojilerle güçlendirildiğini, vatandaşların sağlık hizmetine erişimi hızlandıran mobil sağlık uygulamaları ile etkin ve güvenli çözümler sunduğunu belirtti. Aynı zamanda Memişoğlu, 2025 yılında 79 milyonu aşkın vatandaşa hizmet veren e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemi’nin kullanıcı dostu bir ara yüzle yenilendiğini ifade etti. "Sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" Bakan Memişoğlu tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerimizle güçlendiriyor; vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimini hızlandıran mobil sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz. Bu kapsamda 2025 yılında, 79 milyonu aşkın vatandaşımıza hizmet veren e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemi’ni kullanıcı dostu bir ara yüzle yeniledik. Dijital Organ Bağışı düzenlememizi hayata geçirerek, son 2 ayda 45 binden fazla vatandaşımızı e-Devlet ve e-Nabız üzerinden güvenli dijital bağış sürecine dahil ettik. Annelik Yolculuğu Mobil Uygulaması ile gebelikten doğuma, lohusalık ve bebek bakımına kadar tüm süreçlerde on binlerce anne ve aileye rehberlik ediyoruz. NeyimVar? Uygulaması ile 5,9 milyon vatandaşımızın klinik bulgularına göre ihtiyaçlarına uygun branşa hızlı ve doğru şekilde yönlendirilmesini sağladık. ESİM Mobil Uygulaması üzerinden son bir yılda 109 binin üzerinde işitme engelli vatandaşımıza erişilebilir sağlık hizmeti sağladık. Sağlıkta dijital dönüşüm hamlelerimizle, Türkiye Yüzyılı’nda geleceğin sağlık teknolojilerini insanı merkeze alan, sürdürülebilir ve tam bağımsız bir yapıda kararlılıkla inşa etmeye devam ediyoruz."
28 Aralık 2025 Pazar - 15:44 Bolu’da nargile keyfi hastanede bitti, 6 kişi fenalaştı Bolu’da bir evde nargile içtikten sonra fenalaşan 6 kişi, karbonmonoksit gazından zehirlendikleri şüphesiyle hastaneye kaldırıldı. Tedaviye alınanlardan 3’ü taburcu edilirken, durumları ciddiyetini koruyan 3 kişi Ankara’ya sevk edildi. Olay, Alpağut Mahallesi’ndeki bir apartman dairesinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, evde bulunan H.A., S.A., Y.A., B.K., S.K. ve E.Ö. nargile içtikleri sırada bir süre sonra fenalaştı. Mide bulantısı, kusma ve baş dönmesi şikayetlerinin artması üzerine evdekiler durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbar üzerine olay yerine sağlık ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri, yaptıkları ilk müdahalenin ardından zehirlenme belirtisi gösteren 6 kişiyi ambulanslarla Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile İzzet Baysal Devlet Hastanesi Köroğlu Ünitesi’ne kaldırdı. Yapılan ilk incelemelerde şahısların, nargilede kullanılan kömürden çıkan karbonmonoksit gazından zehirlendikleri değerlendirildi. 3 kişi Ankara’ya sevk edildi Hastanelerde tedavi altına alınan B.K., S.K. ve E.Ö., sağlık durumlarının iyiye gitmesi üzerine tedavilerinin ardından taburcu edildi. Ancak hayati tehlike riski ve ileri tedavi gerekliliği nedeniyle H.A., S.A. ve Y.A., ambulansla Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne (GATA) sevk edildi. Olayla ilgili inceleme başlatıldı.
28 Aralık 2025 Pazar - 15:39 Bakan Memişoğlu: "Sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, "Sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerimizle güçlendiriyor; vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimini hızlandıran mobil sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" dedi. Bakan Memişoğlu, sosyal medya hesabından sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerle güçlendirildiğini, vatandaşların sağlık hizmetine erişimi hızlandıran mobil sağlık uygulamaları ile etkin ve güvenli çözümler sunduğunu belirtti. Aynı zamanda Memişoğlu, 2025 yılında 79 milyonu aşkın vatandaşa hizmet veren e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemi’ni kullanıcı dostu bir ara yüzle yenilendiğini ifade etti. "Sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" Bakan Memişoğlu tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerimizle güçlendiriyor; vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimini hızlandıran mobil sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz. Bu kapsamda 2025 yılında, 79 milyonu aşkın vatandaşımıza hizmet veren e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemi’ni kullanıcı dostu bir ara yüzle yeniledik. Dijital Organ Bağışı düzenlememizi hayata geçirerek, son 2 ayda 45 binden fazla vatandaşımızı e-Devlet ve e-Nabız üzerinden güvenli dijital bağış sürecine dahil ettik. Annelik Yolculuğu Mobil Uygulaması ile gebelikten doğuma, lohusalık ve bebek bakımına kadar tüm süreçlerde on binlerce anne ve aileye rehberlik ediyoruz. NeyimVar? Uygulaması ile 5,9 milyon vatandaşımızın klinik bulgularına göre ihtiyaçlarına uygun branşa hızlı ve doğru şekilde yönlendirilmesini sağladık. ESİM Mobil Uygulaması üzerinden son bir yılda 109 binin üzerinde işitme engelli vatandaşımıza erişilebilir sağlık hizmeti sağladık. Sağlıkta dijital dönüşüm hamlelerimizle, Türkiye Yüzyılı’nda geleceğin sağlık teknolojilerini insanı merkeze alan, sürdürülebilir ve tam bağımsız bir yapıda kararlılıkla inşa etmeye devam ediyoruz."
Doç. Dr. Boşnak’tan sarı serum uyarısı
15 Ekim 2025 Çarşamba - 10:06 Doç. Dr. Boşnak’tan sarı serum uyarısı Medical Point Gaziantep Hastanesi Enfeksiyon hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Vuslat Boşnak, özellikle kronik kalp, akciğer ve böbrek hastalığı olanlar ile diyabet (şeker hastalığı) gibi kronik rahatsızlığı bulunan kişilerin gripten kaynaklanan komplikasyonlara karşı çok daha savunmasız olduğunu vurguladı. Doç. Dr. Vuslat Boşnak, "Grip, basit bir hastalık gibi görünse de bazı risk gruplarında yaşamı tehdit eden ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Gripte erken müdahale, hastalığın şiddetini azaltarak hem iyileşme sürecini hızlandırır hem de hastaneye yatış ve ölüm riskini azaltır. Sarı serum olarak bilinen sıvı ve destek tedavisi, özellikle dehidratasyon (vücutta sıvı kaybı) durumunda vücudu destekleyerek iyileşme sürecini hızlandırıyor diye düşünülse de pek çok riski beraberinde taşır. Sarı serum diye halk arasında bilinen, vitamin, mineral, elektrolit destekli tedaviler; alerjik ve anaflaktik reaksiyonlar, damar içi reaksiyonlar, ilaç etkileşimleri, aseptik şartlarda yapılmazsa enfeksiyon riski gibi pek çok istenmeyen komplikasyona yol açabilir. Bu nedenle ’Sarı serum’ tedavisi yalnızca tıbbi gereklilik halinde ve hekim değerlendirmesi sonucunda uygulanmalıdır. Uygulama sırasında hasta yakından izlenmeli, risklere karşı gerekli önlemler alınmalıdır ’’dedi. Riskli gruplar için özel uyarılar Medical Point Gaziantep Hastanesi Enfeksiyon hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Vuslat Boşnak, "Kronik böbrek hastaları, Kalp yetmezliği veya diğer kalp hastalıkları olanlar, Kronik akciğer hastalıkları (KOAH, astım gibi), Şeker hastaları (diyabet). Bu risk grubundakiler, grip belirtileri ortaya çıkar çıkmaz sağlık kuruluşlarına gecikmeden başvurmalı ve doktor kontrolünde tedavisi başlanmalıdır" şeklinde konuştu. Medical Point Gaziantep Hastanesi Enfeksiyon hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Vuslat Boşnak, hastaların özellikle aşağıdaki belirtileri ciddiye alması gerektiğini belirterek, "Yüksek ateş (37,5 C ve üzeri) şiddetli ve geçmeyen öksürük. Nefes darlığı veya göğüste sıkışma hissi. Ani gelişen halsizlik, kas ağrıları ve yaygın vücut ağrıları. Baş dönmesi, bayılma hissi veya bilinç bulanıklığı. Bu belirtiler ortaya çıktığında, vakit kaybetmeden sağlık kurumuna başvurmak hayati önem taşır. Ayrıca, doktorun önerdiği dinlenme, dengeli beslenme, hijyen kurallarına dikkat etme, düzenli el yıkama ve kalabalık ortamlardan kaçınmanın da gripten korunmada etkili ve ekonomik yöntemlerdir" diye konuştu.
"Öpücük hastalığı 10 yaş üzeri çocuklarda ateşli seyrediyor"
15 Ekim 2025 Çarşamba - 10:05 "Öpücük hastalığı 10 yaş üzeri çocuklarda ateşli seyrediyor" Halk arasında "öpücük hastalığı" olarak bilinen enfeksiyöz mononükleozun çocuklarda çoğu zaman fark edilmeden geçtiğini belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Sami Yazar, "Özellikle 1-5 yaş arasındaki çocukların büyük kısmı bu virüsle temas etmektedir. Küçük yaşlardaki çocuklarda hastalık çoğunlukla fark edilmeden veya çok hafif belirtilerle atlatılırken, 10 yaş ve üzerindeki çocuklarda bağışıklık sistemi daha güçlü tepki verdiği için ateş, boğaz ağrısı ve halsizlik gibi belirtiler daha belirgin hale geliyor" dedi. VM Medical Park Pendik Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Sami Yazar, çocuklarda öpücük hastalığının belirtileri, bulaşma yolları ve korunma yöntemleri hakkında bilgi verdi. "Öpücük hastalığı" olarak bilinen enfeksiyöz mononükleoz, Epstein-Barr virüsünün (EBV) neden olduğu bulaşıcı bir hastalık. Uçuğa yol açan virüsle aynı aileden gelen bu virüs, vücuda girdikten sonra bağışıklık hücrelerinden B lenfositlerine yerleşiyor ve güçlü bir bağışıklık yanıtı oluşturuyor. Prof. Dr. Ahmet Sami Yazar, hastalığın genellikle bir kez geçirildikten sonra bağışıklık kazandırdığını belirterek, "Bu nedenle öpücük hastalığı genellikle hayat boyu bir kez yaşanır" dedi. "Çocuklarda genellikle hafif seyrediyor" EBV’nin dünya genelinde çok yaygın olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yazar, "Özellikle 1-5 yaş arasındaki çocukların büyük kısmı bu virüsle temas etmektedir. Küçük yaşlardaki çocuklarda hastalık çoğunlukla fark edilmeden veya çok hafif belirtilerle atlatılırken, 10 yaş ve üzerindeki çocuklarda bağışıklık sistemi daha güçlü tepki verdiği için ateş, boğaz ağrısı ve halsizlik gibi belirtiler daha belirgin hale geliyor. Ergenlik dönemine doğru bağışıklık yanıtı artar. Bu dönemde hastalık erişkinlerdeki tabloya benzeyebilir. Ancak çocukluk çağında vakaların yaklaşık yüzde 90’ı hafif seyreder veya fark edilmeden geçer" diye konuştu. "Sadece öpüşmeyle değil, temasla da bulaşabiliyor" Adı "öpücük hastalığı" olsa da virüsün sadece öpüşme yoluyla bulaşmadığını vurgulayan Prof. Dr. Yazar, "Virüs tükürük, mukus ve nadiren gözyaşı gibi vücut sıvılarıyla geçebilir. Aynı bardaktan su içmek, çatal-kaşık paylaşmak, oyuncakları ağızla temas ettirmek gibi durumlar da bulaşmaya neden olabilir. Kreş ve okullar gibi çocukların sık temas ettiği ortamlarda virüs kolaylıkla yayılabilir. Hastalık nadiren de olsa organ nakli veya cinsel temas yoluyla da bulaşabilir" şeklinde konuştu. "Belirtiler 8 haftaya kadar uzayabiliyor" Virüs vücuda girdikten sonra belirtilerin genellikle 4-8 hafta içinde ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Yazar, en sık görülen belirtileri şöyle anlattı: "38-39 derece civarında dirençli ateş, şiddetli boğaz ağrısı, bademciklerde beyazımsı plaklar, boyun ve kulak arkası lenf bezlerinde şişlik, belirgin halsizlik ve yorgunluk olabilir. Bazı çocuklarda karaciğer veya dalakta büyüme, karın bölgesinde dolgunluk hissi, karaciğer fonksiyon testlerinde anormallikler ve kızamığa benzer döküntüler de görülebilir." "Diğer enfeksiyonlarla karıştırılabiliyor" Öpücük hastalığının grip, bademcik iltihabı veya Beta enfeksiyonu ile karıştırılabileceğini belirten Prof. Dr. Yazar, "Bu hastalıkta antibiyotikler etkili değildir. Hatta, bazı antibiyotiklerin kullanımı ciltte döküntüye yol açabilir. Bu yüzden tanının doğru konulması ve tedavinin doktor kontrolünde yürütülmesi gerekir" dedi. "Tanıda kan testleri önemli" Kesin tanı için tam kan sayımı, periferik yayma, Monospot testi ve EBV serolojisi gibi testlerin uygulanabileceğini belirten Prof. Dr. Yazar, "Bu testler özellikle uzun süren ateş, halsizlik ve lenf bezi büyümelerinde tanının netleşmesini sağlar" açıklamasında bulundu. "Tedavide istirahat ve destekleyici bakım şart" Prof. Dr. Yazar, EBV’ye karşı özel bir ilaç veya aşının olmadığını vurgulayarak, tedavinin tamamen destekleyici olduğunu belirterek şunları söyledi: "Bol sıvı tüketimi, yeterli dinlenme ve ateş kontrolü hastalığın rahat atlatılmasını sağlar. Gerektiğinde ağrı kesici veya ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir. Ancak antibiyotikler gereksizdir ve bazı durumlarda yan etkilere neden olabilir." "Beslenme bağışıklığı güçlendirir" Hastalığın seyrinde bağışıklık sistemini desteklemenin önemine değinen Prof. Dr. Yazar, "Protein açısından zengin beslenme (yumurta, yoğurt, et, balık), bol C vitamini alımı (portakal, kivi, yeşil sebzeler) ve şekerli gıdalardan uzak durmak gerekir. Çocuk zorlanmadan, küçük ve sık öğünlerle beslenmelidir" dedi. "Komplikasyonlara karşı dikkatli olunmalı" Çoğu çocuğun hastalığı sorunsuz atlattığını belirten Prof. Dr. Yazar, nadir de olsa dalak büyümesi veya karaciğer iltihabı gibi komplikasyonlar gelişebileceğini söyledi. Prof. Dr. Yazar, "Özellikle karın ağrısı, dolgunluk hissi veya uzun süren halsizlik fark edilirse mutlaka doktor kontrolü gerekir. Dalak büyümesi olan çocukların egzersizden kaçınması gerekir, aksi halde dalak yırtılması gibi ciddi durumlar yaşanabilir" ifadelerini kullandı. "Korunmanın tek yolu hijyen" EBV’ye karşı koruyucu bir aşı bulunmadığını hatırlatan Prof. Dr. Ahmet Sami Yazar, "Çocukları bu hastalıktan korumanın en etkili yolu hijyen kurallarına dikkat etmektir. Bardak, çatal-kaşık, diş fırçası gibi kişisel eşyaların paylaşılmaması, ellerin sık sık yıkanması ve hasta kişilerle yakın temastan kaçınılması önemlidir" dedi.
Adana’da trajikomik görüntü: Serum takılı halde motosikletle yolculuk yaptı
15 Ekim 2025 Çarşamba - 09:56 Adana’da trajikomik görüntü: Serum takılı halde motosikletle yolculuk yaptı Adana’da kolunda serum takılı olan bir kişinin motosikletin arkasında yolculuk yapması görenleri hayrete düşürdü. Görüntüler üzerine uyarıda bulunan Acil Servis Uzmanı Dr. Enis Elmas, "Bu tür yanlış uygulamalar sonucunda alerjik reaksiyonlar gelişebilir ve hatta ölümle sonuçlanabilir" dedi. Adana’da merkez Seyhan ilçesinde bir sağlık kuruluşunda tedavi olduktan sonra kolunda serum takılı olan bir kişinin motosiklet ile yolculuk yapması, görenleri hayrete düşürdü. Trajikomik olay, bir kişi tarafından cep telefonuyla görüntülendi. Görüntülerde, motosikletin arkasında oturan bir kişinin koluna takılı serumu havada tutarak gitme anları yer aldı. Trajikomik olayla ilgili Özel Medline Adana Hastanesi Acil Servis Uzmanı Dr. Enis Elmas, böyle bir yolculuğun hayati risk taşıdığına dikkat çekti. Elmas, "Bu görüntüler sağlıklı bir davranış değil. Bir hastanın, damar yolu açık şekilde sağlık merkezinden çıkması kesinlikle doğru değil. Bu durum, alerjik reaksiyon, tansiyon düşmesi, damar yolunun çıkması ve kanamaya yol açması gibi ciddi riskler taşıyor. Dolayısıyla hastanın hayati tehlikesi söz konusu olabilir" diye konuştu. "Sağlık merkezleri buna izin vermemeli, ölümle sonuçlanabilir" Elmas, hastaların zaman zaman bu şekilde çıkmak isteyebileceğini ancak sağlık merkezlerinin buna izin vermemesi gerektiğine dikkat çekerek şunları söyledi: "Damar yolu açılması ve bu işlemlerin tamamlanması yalnızca ambulans, sağlık ocağı, hastane veya tıp merkezi gibi yetkili kurumlarda yapılmalıdır. Bizim de gönlümüzden geçen, bu tür işlemlerin mutlaka bir hekim kontrolünde gerçekleştirilmesidir. Daha önce ’sarı serum’ haberleriyle vatandaşlarda büyük bir tedirginlik oluşmuştu. Bu tür görüntüler gerçekten hoş değil; adeta beşinci dünya ülkesinde yaşıyormuşuz hissi veriyor." Kişinin motosiklet üzerinde olmasının riski kat kat artırdığına vurgu yapan Elmas, "Bir düşme durumunda kafa travması geçirme ihtimali var. Bu tür yanlış uygulamalar sonucunda alerjik reaksiyonlar gelişebilir ve hatta ölümle sonuçlanabilir" ifadelerini kullandı.
"Doğru el yıkama hayat kurtarır"
15 Ekim 2025 Çarşamba - 09:54 "Doğru el yıkama hayat kurtarır" DÜZCE (İHA) – Dr. Öğretim Üyesi Bekir Tunca, "El hijyenine dikkat edilmemesi, toplu yaşam alanlarında enfeksiyonların hızla yayılmasına neden olur" dedi. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Hastane El Hijyeni Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Bekir Tunca, 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada doğru el yıkamanın birey ve toplum sağlığı için önemine dikkat çekti. El hijyeninin enfeksiyonların yayılmasını önlemede en basit ama en etkili yöntem olduğunun altını çizen Tunca, "Günlük hayatta eller birçok yüzeyle temas eder ve bu sırada mikroorganizmalar kolayca bulaşabilir. Doğru el yıkama, bu bulaş zincirini kırar ve hem kişisel hem de toplumsal düzeyde enfeksiyon riskini önemli ölçüde azaltır" dedi. "Temas, birçok enfeksiyonun etkenidir" Grip, nezle, Covid-19, Hepatit A gibi birçok enfeksiyon etkeninin kişiden kişiye en sık temas yoluyla bulaştığını ifade eden Dr. Tunca, "Günlük yaşamda ellerin sıkça temas ettiği kapı kolları, asansör düğmeleri ve toplu taşıma tutacakları gibi yüzeylerde virüsler ve bakteriler uzun süre canlı kalabilir. Bu yüzeylere dokunduktan sonra ağız, burun veya göz bölgesine temas edilmesi, mikroorganizmaların vücuda girişini kolaylaştırır. Hastane ve sağlık kuruluşlarında durum daha da kritiktir. Dirençli bakteriler genellikle sağlık çalışanlarının elleri aracılığıyla bir hastadan diğerine taşınabilir. Bu nedenle hastane enfeksiyonlarının (nozokomiyal enfeksiyonların) kontrolünde el hijyeni en temel ve vazgeçilmez önlemdir" şeklinde konuştu. Ellerin sabun ve suyla en az 20 saniye boyunca yıkanması gerektiğini belirten Tunca, "Avuç içleri, elin sırtı, parmak araları, tırnak dipleri ve bilekler sabunla iyice ovulmalı, ardından suyla durulanmalıdır. En sık yapılan hatalar; sabun kullanmadan yıkamak, süreyi kısa tutmak, tırnak diplerini ihmal etmek ve eller yıkandıktan sonra tekrar kirli yüzeylere temas etmektir" ifadelerini kullandı. Suya ve sabuna ulaşmak mümkünse öncelikli olarak klasik el yıkama yönteminin tercih edilmesi gerektiğini dile getiren Tunca, "Su bulunmayan ortamlarda ise en az yüzde 60 alkol içeren el antiseptikleri kullanılabilir. Ancak eller görünür şekilde kirliyse dezenfektan etkili değildir, mutlaka sabunla yıkanmalıdır" dedi. "Çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olan bireyler için ciddi sağlık riskleri oluşturur" El hijyenine dikkat edilmemesinin toplum sağlığı açısından risklerine değinen Tunca, "El hijyenine dikkat edilmemesi, toplu yaşam alanlarında enfeksiyonların hızla yayılmasına neden olur. Özellikle okul, hastane ve toplu taşıma gibi ortamlarda mikroorganizmalar kolayca elden ele taşınır. Bu durum çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olan bireyler için ciddi sağlık riskleri oluşturur. Toplum genelinde el yıkama alışkanlığı kazandırıldığında bulaşıcı hastalıkların önemli bir kısmı önlenebilir" şeklinde konuştu. Toplumun el yıkama farkındalığını artırmak için eğitim çalışmalarının gerekli olduğunun altını çizen Dr. Tunca, "Özellikle çocuklara küçük yaşta doğru el yıkama alışkanlığı kazandırılmalı, okullarda ve sağlık kurumlarında bu konu sürekli hatırlatılmalıdır. 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü bu bilinci tazelemek için önemli bir fırsattır" dedi.
Prof. Dr. Kutlu: "Kahverengi kokarca böceği sadece tarımı değil, sağlığımızı da tehdit ediyor"
15 Ekim 2025 Çarşamba - 09:35 Prof. Dr. Kutlu: "Kahverengi kokarca böceği sadece tarımı değil, sağlığımızı da tehdit ediyor" Son yıllarda Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere ülke genelinde hızla yayılan kahverengi kokarca böceğinin, yalnızca tarımsal ürünlere verdiği zararlarla değil, insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileriyle de ciddi bir tehdit haline geldiğini söyleyen Göğüs Hastalıkları, İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ali Kutlu, "Özellikle ev, depo ve iş yerlerine sızan bu böceklerin ölü kalıntıları, havalandırma sistemleriyle ortama karışabiliyor. Bu durum hassas bireylerde solunumsal alerjik reaksiyonlara neden olabiliyor" ifadelerini kullandı. Türkiye’de 2017 yılında Gürcistan’dan giriş yapan kahverengi kokarca böceği (Halyomorpha halys) istilası başladığında, hiç kimse bu böceğin tarım alanlarına bu denli zarar verebileceğini ve yerleşim alanlarında bu kadar yoğun çoğalabileceğini tahmin etmemişti. Bugün ise böceğin göç yolu üzerindeki Batı Karadeniz ve Marmara Bölgesi’ne kadar ulaştığı görülüyor. Son yıllarda Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere ülkemizde hızla yayılan kahverengi kokarca böceğinin yalnızca tarımsal ürünlere verdiği zararlarla değil, insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileriyle de ciddi bir tehdit haline geldiğinin altını çizen Medical Park Ordu Hastanesi Göğüs Hastalıkları, İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ali Kutlu, bu zararlının yalnızca tarımsal değil, toplum sağlığı açısından da ciddi riskler taşıdığını belirterek uyarılarda bulundu. "Tüm dünyanın ortak sorunu haline geldi" Prof. Dr. Ali Kutlu, "Aslında köken olarak Uzak Doğu ülkelerine özgü olan bu böcek, 1998 yılından itibaren muhtemelen konteyner gemileriyle Kuzey Amerika’ya taşınmış, kısa sürede çok sayıda tarımsal ürüne ciddi zararlar vermeye başlamıştır. Aynı yıllarda Orta Avrupa’da da tespit edilen böcek, yalnızca ülkemizin değil, tüm dünyanın ortak sorunu haline gelmiştir. Özellikle geçen yıl Orta Karadeniz Bölgesi’ndeki fındık üreticileri bu durumdan ciddi şekilde etkilenmiştir. Ne yazık ki, yürütülen biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemleri şimdiye kadar yeterince etkili olamamıştır" şeklinde konuştu. "Alerjik ve solunumsal sorunlar artıyor" Prof. Dr. Kutlu, son yıllarda kokarca böceklerinin salgıları ve parçalanmış vücut atıklarının iç ortamlarda birikmesiyle birlikte, alerjik rinit (burun alerjisi), göz kaşıntısı, astım atakları ve deri döküntüleri gibi belirtilerde artış gözlendiğini belirtti. Prof. Dr. Kutlu, "Özellikle ev, depo ve iş yerlerine sızan böceklerin ölü kalıntıları havalandırma sistemleriyle ortama karışabiliyor. Bu durum hassas bireylerde solunumsal alerjik reaksiyonlara neden olabiliyor" ifadelerini kullandı. "Temas egzaması ve cilt reaksiyonları görülüyor" Kahverengi kokarca böceği, göğüs kısmındaki bezlerinden kişniş kokusuna benzer keskin bir koku salgılıyor. Prof. Dr. Kutlu, "Böceğe dokunmak, ezmek ya da hareket ettirmeye çalışmak bile bu kokunun salınımını tetikleyebilir. Bu salgıların cilt veya gözle teması, günlerce süren kaşıntı, kızarıklık ve yaralarla seyreden egzamalara yol açabiliyor" diye konuştu. "Ciddi vakalarda anafilaksi riski olabilir" Nadir durumlarda, özellikle kapalı alanlarda yüksek temasın söz konusu olduğu ortamlarda anafilaksi denilen ciddi alerjik reaksiyonların da ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Kutlu, "Bu böcekler yoğun alerjen proteinlere sahip. Solunum ya da temas yoluyla vücuda giren bu maddeler, bazı bireylerde yaşamı tehdit eden reaksiyonları tetikleyebilir" ifadelerine yer verdi. "Eylül-ekim dönemine dikkat" Kokarca böceklerinin özellikle havaların soğumasıyla birlikte eylül ve ekim aylarında dış ortamlardan evlere, depo ve kapalı alanlara göç ettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kutlu, "Bu dönemde iç ortamlarda böcek yoğunluğu belirgin şekilde artıyor. Böceklerin kış yerleşimi öncesinde kapsamlı temizlik yapılması, hava giriş noktalarının kapatılması ve böceklerle temas edilmemesi büyük önem taşıyor" dedi. "Toplum sağlığı için ortak mücadele gerekiyor" Prof. Dr. Kutlu, kahverengi kokarca böceğinin yalnızca tarım ekonomisini değil, toplum sağlığını da etkileyen bir sorun haline geldiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı: "Bu zararlıyla mücadele sadece tarımsal alanda değil, halk sağlığı perspektifinden de ele alınmalıdır. Alerjik ve solunumsal etkiler konusunda farkındalık artmalı, özellikle riskli bölgelerdeki vatandaşlarımız dikkatli olmalıdır."
Mükemmelliyetçi beklentiler estetik bağımlılığına yol açabiliyor
15 Ekim 2025 Çarşamba - 09:33 Mükemmelliyetçi beklentiler estetik bağımlılığına yol açabiliyor Acıbadem Eskişehir Hastanesi Estetik, Rekonstrüktif ve Plastik Cerrahi Uzmanı Dr. Mutluhan Temizsoy, sosyal medyanın etkisiyle estetik yaptıran erkek sayısının arttığını ve yaş sınırının düştüğünü belirtirken; sürekli yeni operasyon taleplerinin ciddi bir estetik bağımlılığı riski taşıdığını vurguladı. Dr. Mutluhan Temizsoy, Estetik cerrahideki hasta profilinin sosyal medya ile birlikte değiştiğini ifade etti. Artık erkeklerin de estetik ameliyatlar için yoğun başvuru yaptığını ve bu durumun sosyal medyanın popülerliğinin doğrudan bir sonucu olduğunu belirtti. Ayrıca Temizsoy, güzellik algısının değişmesiyle estetik yaptırma yaşının düştüğüne dikkat çekerek, özellikle mükemmeliyetçi beklentilerle başlayan sürecin, hastaların küçük deformiteler nedeniyle bile tekrar tekrar ameliyat olma isteği veya farklı vücut bölgelerine yönelme eğilimiyle "estetik bağımlılığına" ilerleyebileceği konusunda uyarılarda bulundu. "Estetik yaptıran erkeklerin sayısı artıyor" Artık erkeklerin de estetik ameliyat olduğuna dikkat çeken Dr. Mutluhan Temizsoy, "Bize başvuran hastalara baktığımız zaman, erkeklere nazaran kadınlar daha fazla estetik ameliyat olsa da son zamanlarda erkekler de estetik ameliyatlar için başvurmakta. Bunun başlıca sebeplerinden biri de sosyal medyanın günlük hayattaki popülerliğinin etkisi diyebiliriz" dedi. "Estetik yaptırma yaşı lise çağlarına kadar düşüyor" Sosyal medyanın etkisiyle estetik yaptırma yaşının ciddi derecede düştüğünden bahseden Mutluhan, "Normalde estetik ameliyat için kişinin reşit olması gerekiyor. Reşit olmayan, estetik ameliyat olma talebiyle de başvuran hastalarımız oluyor. Mesela kulak estetiği gibi. Kulak estetiği, okul çağında bazen sosyal problemlere sebep olabilmekte, çocuğun psikolojik gelişimlerini de olumsuz etkileyebilmekte. Bu tip durumlarda akran zorbalığının önüne geçmek için kulak estetiği gibi bir ameliyatı 18 yaşının altında yapabilmekteyiz" diye konuştu. "Ameliyata ihtiyaç olup olmadığını belirleyecek kişi hastanın kendisidir" Estetik ameliyatların gerekip gerekmediğini belirleyecek birinci kişinin hastanın kendisi olduğunu belirten Temizsoy, "Estetik ameliyatlar için tabi ki birinci karar hastaya ait. Bize başvuran hastalara ’Estetik gerekli mi, değil mi?’ şeklinde sorular gelebiliyor. Ancak gerekli olup olmadığına karar verecek kişi hastanın kendisidir. Bazı hastalarımız gerçeklerden biraz uzak ve biraz da takıntılı olabilecek şekilde mükemmeliyetçi bir beklenti içinde olabiliyorlar. Bu hastalar için psikolojik durumlarının hazır olmasını bekliyoruz. Beklemek çok doğru bir karar oluyor. Çünkü hastanın soru işaretlerini gidermek ve iyice emin olmasını sağlamak hastanın ameliyattan daha mutlu bir şekilde ayrılmasını sağlayabiliyor" şeklinde konuştu. "Estetik bağımlılığına yol açıyor" Dr. Mutluhan Temizsoy, estetik bağımlılığı ile ilgili son olarak şunları söyledi: "Bazı hastalarımız ameliyat olduktan sonra geçirdiği ameliyat bölgesiyle alakalı kafasında beliren soru işaretleri olabiliyor. Çok küçük deformiteler olsa da tekrar ameliyat olmak isteyebiliyor. Veya hasta bir burun ameliyatı oldu ve sonucunu beğendi. Bu sefer başka vücut bölgelerine doğru yönelip örneğin kulak ameliyatı ya da yüz germe ameliyatı gibi ameliyatlar olmayı talep edebiliyor ve bir noktadan sonra bu estetik bağımlılığına doğru ilerleyebiliyor."
Bursa Kanserle Savaş Derneği’nden Sağlık Bakanı Memişoğlu’na ziyaret
15 Ekim 2025 Çarşamba - 09:33 Bursa Kanserle Savaş Derneği’nden Sağlık Bakanı Memişoğlu’na ziyaret Bursa Kanserle Savaş Derneği yönetimi ve AK Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç, meme kanseri farkındalık ayı ve kanserle mücadele çalışmaları kapsamında Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nu makamında ziyaret etti. Tüm dünyada ve Türkiye’de Ekim ayı meme kanseri ve farkındalık ayı olarak dikkat çekerken AK Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç, Bursa Kanser Derneği Başkanı Ümit Ecemiş ve yönetimi Ankara’da Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu ile bir araya geldi. Görüşmede, Bursa’da kanser farkındalığını artırmaya yönelik projeler, erken tanı ve tarama faaliyetleri ile gönüllülük esaslı sosyal destek çalışmaları hakkında bilgi verildi. Başkan Ecemiş, özellikle meme kanseri farkındalığı, mobil mamografi tarama aracı iş birliği ve "Pembe Rota" projesinin toplum sağlığı açısından önemine dikkat çekti. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, erken teşhisin kanserle mücadelede hayati rol taşıdığını vurgulayarak, sivil toplum kuruluşlarının bu alandaki katkılarının değerli olduğunu söyledi. Dernek heyeti, destekleri ve nazik ev sahipliği için Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’na teşekkür ederken, ziyarete katkılarından dolayı Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç’a da şükranlarını iletti. "Erken Tanı Hayat Kurtarır" ilkesiyle çalışmalarını sürdüren Bursa Kanserle Savaş Derneği, farkındalık projelerine kararlılıkla devam edeceklerini bildirdi.
Tekrarlayan düşüklerin ardından gelen mutluluk
15 Ekim 2025 Çarşamba - 09:29 Tekrarlayan düşüklerin ardından gelen mutluluk Kahramanmaraş’ta 6 kez düşük yapan bir anne uygulanan tedaviyle sağlıklı bir bebek dünyaya getirdi. Kahramanmaraş’ta Özel Sular Akademi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Uzm. Dr. Önder Ercan, 6 kez düşük yapan bir hastasının uygun tedaviyle sağlıklı bir şekilde doğum yaptığını belirterek, "Bugün hastamızla mutlu sona ulaştık" dedi. Tekrarlayan gebelik kayıplarının hem tıbbi hem de psikolojik açıdan önemli bir durum olduğunu belirten Ercan, "Hastamızda daha öncesinde 6 gebelik kaybı vardı. Sebepler araştırılıp uygun tedaviler uygulandı ve bugün anne ile bebeğin kavuşmasına şahit olduk. Ailemizi tebrik ediyorum" dedi. Benzer vakaların sık görülebildiğini belirten Ercan, "Geçen hafta da 7 düşük öyküsü olan bir hastamız mutlu sona ulaştı. Günlük pratiğimizde bu tür olaylarla karşılaşıyoruz. Ancak bir defa olan düşükleri önemli kabul etmiyoruz, bu durum yaklaşık yüzde 15 oranında görülebilir. Fakat 3 ve üzeri düşüklerde ciddi araştırma yapılmalı ve uygun tedaviye başlanmalıdır" diye konuştu. Ercan, tekrarlayan gebelik kayıplarının aileler üzerinde ciddi stres oluşturduğuna dikkat çekerek, "Bu durum hem çevresel hem de psikolojik baskılara yol açabiliyor. Ancak uygun tetkik ve tedaviyle hastalarımız mutlu sona ulaşabiliyor" ifadelerini kullandı. Baba olmanın mutluluğunu yaşayan Mustafa Babutçu ise, "Önder Hoca’ya teşekkürler. Tedavimiz güzel sonuçlandı. Altıncı düşükten sonra yedinci kez gebelik sonucu yavrumuzu kucağımıza aldık. Allah razı olsun. Hastanemizden de yardımcı oldular" dedi.