SAĞLIK
18 Mayıs 2024 Cumartesi - 18:36 Kuşadası’ndaki sağlık kompleksinde çalışmalar hız kesmiyor Aydın İl Sağlık Müdürlüğü koordinesinde Kuşadası’nda yapımı devam eden sağlık kompleksi inşaatında çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. Her geçen yıl artan sağlık altyapısı ile sevk alan bir il olma yolunda ilerleyen Aydın’da, İl Sağlık Müdürlüğü koordinesinde yürütülen çalışmalar da aralıksız devam ediyor. Bu çerçevede Kuşadası ilçesinde yapımı devam eden ve İlçe Sağlık Müdürlüğü, Aile Sağlığı Merkezi, Sağlıklı Hayat Merkezi ve 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’nun da içinde bulunduğu sağlık kompleksinin inşaatı hız kesmiyor. Aydın İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul ise Kuşadası’na giderek inşaatı devam eden sağlık yatırımlarını yerinde inceledi. İlçe Sağlık Müdürü ve yüklenici firma yetkililerinden inşaat alanında gerçekleştirilen çalışmalar, son durum ve planlamalar hakkında bilgi alan Müdür Şenkul, İlçe Sağlık Müdürlüğü, Aile Sağlığı Merkezi, Sağlıklı Hayat Merkezi ve 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonunun tefrişat işlemlerinin devam ettiğini ifade ederek ivedilikle hizmete açılması için tüm çalışmaların yakından takip edildiğini belirtti. İl Sağlık Müdürü Şenkul’a sağlık kompleksi inşaatı ziyaretinde Kamu Hastaneleri Hizmetleri, Sağlık Hizmetleri, Destek Hizmetleri Başkanları, Sağlık Hizmetleri Başkan Yardımcısı ve Kuşadası İlçe Sağlık Müdürü ile Hastane Başhekimi eşlik etti.
‘Gebelik şekeri bebekte obezite ve tansiyon riskini artırıyor’
17 Mayıs 2024 Cuma - 14:38 ‘Gebelik şekeri bebekte obezite ve tansiyon riskini artırıyor’ Yaklaşık her 10 gebeden 1’inin ‘gebelik şekeri’ tanısı aldığını belirten Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Tutal, “Gebelik şekeri, annede yüksek tansiyon hastalığı gelişme riskini artırır. Ayrıca bebekte yenidoğan döneminde şeker düşüklüğü ve yenidoğan sarılığını tetikleyebilir” dedi. Liv Hospital Samsun Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Tutal, gebelikte şeker hastalığı hakkında açıklamalarda bulundu. Uzm. Dr. Tutal, “Gebelik şekeri, gebelik sırasında tespit edilen kan şekeri yüksekliğidir. Gebelik şekeri annede yüksek tansiyon hastalığı gelişme riskini artırır. Ayrıca bebekte yenidoğan döneminde hipoglisemi (şeker düşüklüğü) ve yenidoğan sarılığını tetikleyebilir. Şeker hastalığı gelişme riskini artıran unsurlar ise ailede şeker hastalığı olması, gebelikten önce kilolu olmak, 4,5 kilogramdan daha ağır bebek doğurmuş olmak, öncesinde erken doğum yapmış olmak, gebelik öncesi gizli şeker hastalığı, 25 yaşın üzerinde gebe kalmak ve polikistik over sendromudur” diye konuştu. “Tanı konma süreci” Hiçbir risk faktörü olmadan da gebelik şekerinin gelişebileceğinin unutulmaması gerektiğini belirten Uzm. Dr. Tutal, “Genellikle gebeliğin 24. ve 28. haftaları arasında gebelik şekeri teşhisi konulur. Önceden gebelik şekeri geçirdiyseniz veya doktorunuz riskli olduğunuzu düşünüyorsa, 13. haftadan önce de testler yapılabilir. Gebelik şekeri taraması, oral glukoz tolerans testi (şeker yükleme testi olarak bilinir) ile yapılır. 50 gram glukozlu içecek içildikten 30 dakika sonra alınan kan düzeyine bakılır. Test sonucu anormal ise 100 gram glukoz ile tekrar test yapılır” şeklinde konuştu. “Şeker yükleme testi değil, annede şeker olduğunu bilmemek riskli” Şeker yükleme testi yaptırmanın zararlı olmadığını dile getiren Uzm. Dr. Tutal, “Test sırasında alınan şeker, 1 bardak şekerli içecek, birkaç dilim tatlı ya da bir tabak pirinç pilavındaki şeker kadardır. Asıl riskli olan durum annede gebelik şekeri olması ve bu durumun bilinmemesidir. Anne kanındaki yüksek şeker, bebeğe geçerek bebekte aşırı miktarda insülin üretilmesine bu da bebeğin aşırı büyümesine neden olur. Aşırı büyük olan bebeklerin doğum travmalarına maruz kalma ihtimalleri artar. Annenin yüksek kan şekeri, erken doğumu tetikleyebileceği gibi bebeğin aşırı büyük olması da erken doğum kararının alınmasına neden olabilir. Gebelik şekeri olan annelerin bebeklerinde doğum erken olmasa bile akciğer gelişimi yetersiz olabilir ve bebek doğduğu zaman nefes almakta zorlanabilir. Kan şekeri kontrolsüz olan annelerden doğan bebeklerde doğum sonrası kan şekeri düşebilir. Çok ciddi düşüşler bebeğin havale geçirmesine neden olabilir. Derhal kan şekerinin yükseltilmesi gerekir. Gebelik şekeri olan annelerden doğan bebeklerde yaşamlarının ileri dönemlerinde obezite ve tip 2 diyabet hastalığı gelişme riski artmıştır” ifadelerini kullandı. “Anneye verdiği zararlar” Uzm. Dr. Tutal, gebelik şekerinin anneye ve bebeğe yansıyabilecek olumsuz etkilerini şöyle paylaştı: “Gebelik şekeri, yüksek tansiyon riskini arttırır. Ayrıca hem anne hem de bebeğin hayatını tehlikeye sokan preeklampsi riskini arttırır. Gebelik şekeri geçirdiyseniz, bir sonraki gebelikte de muhtemelen gebelik şekeri olacaksınızdır. Ayrıca yaşınız ilerledikçe tip 2 diyabet hastası olma ihtimaliniz de artacaktır. Gebelik şekeri geçiren kadınların yaşam tarzlarında yapacakları sağlıklı beslenme ve egzersiz gibi sağlıklı değişimler, gelecekte şeker hastası olma ihtimallerini azaltır. Diyetle kan şekeri kontrol altına alınamayan hastalarda insülin tedavisi gerekir. Doğum sonrası kan şekeri ölçümüne bir süre daha devam edilmelidir. Doğumdan yaklaşık 2 ay sonra şeker yüklemesi yapılarak şekerin tamamen normale döndüğünden emin olunmalıdır. Daha sonra her 2-3 yılda bir diyabet riskinin değerlendirilmesi gereklidir. Bu hastalığın tedavisi endokrinoloji ve kadın hastalıkları ve doğum uzmanı hekimlerince yapılmaktadır.”
Rektör Özkan: "Bütün dünyada kullanılan teknik Özkan Tekniği"
17 Mayıs 2024 Cuma - 14:35 Rektör Özkan: "Bütün dünyada kullanılan teknik Özkan Tekniği" Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, Akdeniz Üniversitesi tarafından dünyada ilki gerçekleştirilen rahim nakliyle ilgili deneyimlerini paylaştı. Prof. Dr. Özlenen Özkan, "Rahim nakli alanında şu anda bütün dünyada kullanılan teknik Özkan Tekniği, bunu gururla söyleyebilirim" dedi. Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu ve Organ Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan, 10. Ulusal Rekonstrüktif Mikrocerrahi Kongresi ve 3. Ulusal Acil El Cerrahisi ve Mikrocerrahi Kongresi’ne katıldı. Kongrelerde alanında uzman isimler tecrübelerini paylaştı. Türkiye’nin yanı sıra Güney Kore’den Dr. JP Hong, İtalya’dan Dr. Marco Innocenti, İspanya’dan Dr. Pedro C. Cavadas ve Dr. Francisco del Pinal, Kanada’dan Dr. Don Lalonde ve Finlandiya’dan da Dr. Sinikka Suominen kongrelere katılarak robotik mikrocerrahi başta olmak üzere alanla ilgili güncel gelişmelerin anlatıldığı sunumlar yaptı. “Bu çeşitlilikte nakil yapılan dünyada tek merkeziz” Kongrede Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan ‘Rahim nakli: Dünyadaki ilk başarılı olgudan günümüze son durum’ başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Oturum Başkanlığını Prof. Dr. Cenk Demirdöver, Prof. Dr. Hakan Uzun’un yaptığı oturumda konuşan Prof. Dr. Özlenen Özkan, Akdeniz Üniversitesi olarak şimdiye kadar 5 çift kol ve 2 uterus nakli yaptıklarını belirterek bu çeşitlilikte nakil yapabilen dünyada tek merkez olduklarını söyledi. “Bütün dünyada kullanılan teknik Özkan Tekniği” Özellikle dünyada ilk olan başarılı kadavradan rahim naklinin dünyada büyük ilgi uyandırdığını vurgulayan Prof. Dr. Özlenen Özkan, “Uterus transplantasyonu ilk kez 2001 yılında Suudi Arabistan’da yapıldı bir canlıdan ancak 99 gün sonra geri alınmak durumunda kalındı. 11 yıl kadar herhangi bir ülke buna girişmedi. Biz 2011 yılında dünyadaki ilk kadavradan rahim naklini başarıyla gerçekleştirdik. Bir kadavradan multi organ transfer edildi. Burada önemli olan şey bu bir Özkan Tekniği. Şu anda bütün dünyada kullanılan teknik Özkan Tekniği bunu gururla söyleyebilirim” dedi. “Dünyaya bu alanda rehberlik yaptık” Özkan Tekniği hakkında bilgi veren Rektör Özkan, “Uterus transplantasyonunda bizden önce yapılan hayvan deneylerinde ki en büyük handikap uterusun özellikle gebelikte dönmesiydi. Biz onun için alternatif geliştirdik ve ligomentleri düzgün bir şekilde onararak çok güzel bir destek sağladığımız için hiçbir olgumuzda bir rotasyonla karşılaşmadık” ifadelerini kullandı. Rahim naklinin birçok ülkeden çok merak edildiğini ve bu anlamda destek talepleri geldiğini dile getiren Prof. Dr. Özkan, “Bizim ameliyatımızdan hemen bir hafta sonra ki bu işle en çok uğraşan ekip İsveç ekibiydi. İsveç ekibi bir hafta sonra bizim ziyaretimize geldi ve birçok detayı aldılar bizden. Hatta sonraki süreçte onların devletten izin alırken de yardımlarımız oldu. Birçok ekip faydalandı tecrübelerimizden” şeklinde konuştu. “Tekrar bir kadın doğum stajı yaptık diyebilirim” Rahim nakli sonrası gebelik sürecinde yaşadıklarını anlatan Rektör Özkan, “26 Haziran 2020 yılında dokuzuncu yılında sezaryen planladık. Dokuzuncu yılda sağlıklı bir doğumla dünyanın ilk rahim naklinde başarıya ulaştık. Bir erkek bebek dünyaya geldi, 760 gramdı. 28 haftalık olarak dünyaya geldi. Yaklaşık 3 ay kadar üniversitemizde takibi oldu. Ömer Özkan bebeği evine çok sağlıklı bir şekilde gönderdik. Ama hani o süreci bir Allah bilir, biz biliriz. Tekrar bir kadın doğum stajı yaptık diyebilirim” dedi. “Dünyada 72 rahim naklinde 35 doğum gerçekleşti biz de 2’de 2” Akdeniz Üniversitesi’nin ardından İsveç, Çin, Almanya, ABD, Çek Cumhuriyeti, Hindistan, Brezilya, Sırbistan ve Lübnan’da rahim nakilleri yapıldığı bilgisini paylaşan Rektör Özkan, “İsveç, Çin, Almanya, Hindistan ve Lübnan canlıdan, ABD, Çek Cumhuriyeti, Brezilya ve Sırbistan da kadavradan rahim nakli yapılan merkezler. Bugüne kadar yaklaşık 72 hastaya transplantasyon yapıldı. Bunun 54’ü canlı, 18’i de kadavradan ve yaklaşık olarak başarı yüzde 77. Kliniğimizdeki iki hastanın ikisi de yaşıyor. Başarı oranı yüzde 100 kliniğimizde. Ve bu vakalardan 35 tane doğum oldu bugüne kadar dünyada” şeklinde konuştu. “Her iki vakada hakikaten bizi yaşlandırdı” Bu süre içerisinde Akdeniz Üniversitesi olarak ikinci rahim nakliyle de başarıya ulaştıklarını hatırlatan Rektör Özkan, “İkinci rahim naklinde de 30 haftaya kadar dayanabildi anne, 30 haftada tansiyon belirtileri başlamıştı. Anne böyle olunca 30. haftada bir kız bebeği dünyaya getirdik. Ömer Özkan bebeğin ikinci yılında Özlenen bebekte birinci ayında beraberce sağlıcakla aileleriyle evlerine gittiler. Burada bizim literatüre kazandırdığımız yayınlar birçok yönüyle rahim, anne, transplantasyon anlamında birçok yayın kazandırdık. Burada güzel olan şey şu, bu dünyanın artık başarılı ilk rahim nakli bunu gururla söyleyebilirim ülkemizde. Her iki vakada hakikaten bizi yaşlandırdı. Ömer Özkan’ın beyaz saçlarının çok büyük kısmı bana ait değildir, onu da ifade edeyim.” ifadelerini kullandı. Rahim nakli konusunda yaşanan olumlu sonuçları ve ilerleyen yıllarda bu nakilleri yapmayı düşünen katılımcılara tavsiyelerde bulunan Rektör Özkan, katılımcıların sorularını da tek tek yanıtladı. Kongrede Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan da Genel Mikrocerrahi başlıklı oturuma başkanlık yaptı. Prof. Dr. Ömer Özkan oturumda ayrıca Ekstrem Rekonstrüktif Mikrocerrahi başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Rektör Özkan: “Bütün dünyada kullanılan teknik Özkan Tekniği”
17 Mayıs 2024 Cuma - 14:31 Rektör Özkan: “Bütün dünyada kullanılan teknik Özkan Tekniği” Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, Akdeniz Üniversitesi tarafından dünyada ilki gerçekleştirilen rahim nakliyle ilgili deneyimlerini paylaştı. Prof. Dr. Özlenen Özkan, “Rahim nakli alanında şu anda bütün dünyada kullanılan teknik Özkan Tekniği, bunu gururla söyleyebilirim” dedi. Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan ve Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan 10. Ulusal Rekonstrüktif Mikrocerrahi Kongresi ve 3. Ulusal Acil El Cerrahisi ve Mikrocerrahi Kongresi’ne katıldı. Kongrelerde alanında uzman isimler tecrübelerini paylaştı. Türkiye’nin yanı sıra Güney Kore’den Dr. JP Hong, İtalya’dan Dr. Marco Innocenti, İspanya’dan Dr. Pedro C. Cavadas ve Dr. Francisco del Pinal, Kanada’dan Dr. Don Lalonde ve Finlandiya’dan da Dr. Sinikka Suominen kongrelere katılarak robotik mikrocerrahi başta olmak üzere alanla ilgili güncel gelişmelerin anlatıldığı sunumlar yaptı. “Bu çeşitlilikte nakil yapılan dünyada tek merkeziz” Kongrede Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan ‘Rahim nakli: Dünyadaki ilk başarılı olgudan günümüze son durum’ başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Oturum Başkanlığını Prof. Dr. Cenk Demirdöver, Prof. Dr. Hakan Uzun’un yaptığı oturumda konuşan Prof. Dr. Özlenen Özkan, Akdeniz Üniversitesi olarak şimdiye kadar 5 çift kol ve 2 uterus nakli yaptıklarını belirterek bu çeşitlilikte nakil yapabilen dünyada tek merkez olduklarını söyledi. “Bütün dünyada kullanılan teknik Özkan Tekniği” Özellikle dünyada ilk olan başarılı kadavradan rahim naklinin dünyada büyük ilgi uyandırdığını vurgulayan Prof. Dr. Özlenen Özkan, “Uterus transplantasyonu ilk kez 2001 yılında Suudi Arabistan’da yapıldı bir canlıdan ancak 99 gün sonra geri alınmak durumunda kalındı. 11 yıl kadar herhangi bir ülke buna girişmedi. Biz 2011 yılında dünyadaki ilk kadavradan rahim naklini başarıyla gerçekleştirdik. Bir kadavradan multi organ transfer edildi. Burada önemli olan şey bu bir Özkan Tekniği. Şu anda bütün dünyada kullanılan teknik Özkan Tekniği bunu gururla söyleyebilirim” dedi. “Dünyaya bu alanda rehberlik yaptık” Özkan Tekniği hakkında bilgi veren Rektör Özkan, “Uterus transplantasyonunda bizden önce yapılan hayvan deneylerinde ki en büyük handikap uterusun özellikle gebelikte dönmesiydi. Biz onun için alternatif geliştirdik ve ligomentleri düzgün bir şekilde onararak çok güzel bir destek sağladığımız için hiçbir olgumuzda bir rotasyonla karşılaşmadık” ifadelerini kullandı. Rahim naklinin birçok ülkeden çok merak edildiğini ve bu anlamda destek talepleri geldiğini dile getiren Prof. Dr. Özkan, “Bizim ameliyatımızdan hemen bir hafta sonra ki bu işle en çok uğraşan ekip İsveç ekibiydi. İsveç ekibi bir hafta sonra bizim ziyaretimize geldi ve birçok detayı aldılar bizden. Hatta sonraki süreçte onların devletten izin alırken de yardımlarımız oldu. Birçok ekip faydalandı tecrübelerimizden” şeklinde konuştu. “Tekrar bir kadın doğum stajı yaptık diyebilirim” Rahim nakli sonrası gebelik sürecinde yaşadıklarını anlatan Rektör Özkan, “26 Haziran 2020 yılında dokuzuncu yılında sezaryen planladık. Dokuzuncu yılda sağlıklı bir doğumla dünyanın ilk rahim naklinde başarıya ulaştık. Bir erkek bebek dünyaya geldi, 760 gramdı. 28 haftalık olarak dünyaya geldi. Yaklaşık 3 ay kadar üniversitemizde takibi oldu. Ömer Özkan bebeği evine çok sağlıklı bir şekilde gönderdik. Ama hani o süreci bir Allah bilir, biz biliriz. Tekrar bir kadın doğum stajı yaptık diyebilirim.” dedi. “Dünyada 72 rahim naklinde 35 doğum gerçekleşti biz de 2’de 2” Akdeniz Üniversitesi’nin ardından İsveç, Çin, Almanya, ABD, Çek Cumhuriyeti, Hindistan, Brezilya, Sırbistan ve Lübnan’da rahim nakilleri yapıldığı bilgisini paylaşan Rektör Özkan, “İsveç, Çin, Almanya, Hindistan ve Lübnan canlıdan, ABD, Çek Cumhuriyeti, Brezilya ve Sırbistan da kadavradan rahim nakli yapılan merkezler. Bugüne kadar yaklaşık 72 hastaya transplantasyon yapıldı. Bunun 54’ü canlı, 18’i de kadavradan ve yaklaşık olarak başarı yüzde 77. Kliniğimizdeki iki hastanın ikisi de yaşıyor. Başarı oranı yüzde 100 kliniğimizde. Ve bu vakalardan 35 tane doğum oldu bugüne kadar dünyada” şeklinde konuştu. “Her iki vakada hakikaten bizi yaşlandırdı” Bu süre içerisinde Akdeniz Üniversitesi olarak ikinci rahim nakliyle de başarıya ulaştıklarını hatırlatan Rektör Özkan, “İkinci rahim naklinde de 30 haftaya kadar dayanabildi anne, 30 haftada tansiyon belirtileri başlamıştı. Anne böyle olunca 30. haftada bir kız bebeği dünyaya getirdik. Ömer Özkan bebeğin ikinci yılında Özlenen bebekte birinci ayında beraberce sağlıcakla aileleriyle evlerine gittiler. Burada bizim literatüre kazandırdığımız yayınlar birçok yönüyle rahim, anne, transplantasyon anlamında birçok yayın kazandırdık. Burada güzel olan şey şu, bu dünyanın artık başarılı ilk rahim nakli bunu gururla söyleyebilirim ülkemizde. Her iki vakada hakikaten bizi yaşlandırdı. Ömer Özkan’ın beyaz saçlarının çok büyük kısmı bana ait değildir, onu da ifade edeyim.” ifadelerini kullandı. Rahim nakli konusunda yaşanan olumlu sonuçları ve ilerleyen yıllarda bu nakilleri yapmayı düşünen katılımcılara tavsiyelerde bulunan Rektör Özkan, katılımcıların sorularını da tek tek yanıtladı. Kongrede Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan da Genel Mikrocerrahi başlıklı oturuma başkanlık yaptı. Prof. Dr. Ömer Özkan oturumda ayrıca Ekstrem Rekonstrüktif Mikrocerrahi başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Safra kesesinde taş bulunan hastalar daha büyük sorunlar oluşmadan tedavi olmalı
17 Mayıs 2024 Cuma - 14:31 Safra kesesinde taş bulunan hastalar daha büyük sorunlar oluşmadan tedavi olmalı Eskişehir Özel Ümit Batıkent Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ersoy Esen, safra kesesi taşları ve ameliyatı hakkında konuşarak, “Hastalar en çok hazımsızlık ve şişkinlik sorunu ile gelir. Hasta yemek sonrasında karnında şişlik hazımsızlık, karna ve sırta vuran ağrı hisseder, bir iltihap söz konusu olduğunda ise ateş ve kusma gibi daha ciddi sorunlar ortaya çıkabilir” dedi. Safra kesesi taşı için en güzel tanı yönteminin karın ultrasonu olduğunu söyleyen Op. Dr. Esen, konuyla ilgili gerçekleştirdiği konuşmasında, “Hastalık tespit edildikten sonra ameliyata sorun oluşturacak bir durum yoksa kapalı yöntemle cerrahi tedavi uygulanır, 1 gece hastanede kalan hastada bir sorun yoksa taburcu edilir. Peki kimlerde daha çok görülür? Safra kesesi taşının oluşmasında cinsiyet, yaş gibi unsurlar etkilidir. Toplumda 20’li yaşlardan itibaren görülmeye başlayan safra kesesi taşları, kadınlarda ve 40 yaşın üstündekilerde daha sık gözükmektedir. Yaşam şekli de taş oluşumunda etken olur. Obezite, genetik yatkınlık, yüksek kalorili beslenme, hareketsiz yaşam durumunda safra taşı oluşmasında etkendir. Safra kesesi taşları kum tanesi boyutundan safra kesesini tamamen kaplayacak büyüklükte olabilir. Bu taşlar safra kesesinde iltihaba yol açmasını yanında safra kanalını tıkarsa ciddi sorunlara yol açarlar. Safra yollarının tıkanmasına bağlı sarılığın yanında oldukça tehlikeli bir hastalık olan akut pankreatite neden olabilirler. Bu yüzden safra kesesinde taşlar bulunan hastalara daha büyük sorunlar oluşmadan operasyon önermekteyiz. Hastada ameliyatıyla ilgili engel bir durum yok ise laparoskopik olarak yapmaktayız. Ameliyat sonrası insanlar safra kesesi olmadan rahatlıkla yaşayabilir. Safra kesesi bir depo organıdır ve karaciğerden akan safra sindirim için yeterlidir” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye’de 5 hipertansiyon hastasından 1’i ilaçlarını düzenli almıyor’
17 Mayıs 2024 Cuma - 14:29 ‘Türkiye’de 5 hipertansiyon hastasından 1’i ilaçlarını düzenli almıyor’ Samsun İl Sağlık Müdürü Mustafa Uras, "Hipertansiyon; inme, kalp krizi, kalp yetmezliği ve böbrek hasarı gibi ölümcül durumlara yol açıyor. Ülkemizde, nüfusumuzun yüzde 16,7’sinin şu ana kadar kan basıncını hiç ölçtürmedi. Hipertansiyon tedavisi gören 5 hastadan 1’i ilaçlarını düzenli almıyor" dedi. Bu yıl ki teması ’Hayatının Değerini Bil, Tansiyonunu Ölçtür, Sağlıklı ve Uzun Yaşa’ olarak belirlenen 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü’ne özel Samsun İl Sağlık Müdürlüğü tarafından Büyük Cami yanına stant açıldı. Açılan stantta gelen vatandaşların tansiyonuna bakıldı, uzmanlar tarafından kendilerine bilgilendirmelerde bulunuldu. Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan, Samsun Müftüsü Seyfullah çakır ve vatandaşlar da standa gelerek tansiyonlarını ölçtürdü. "Hipertansiyon ciddi sağlık sorunlarına yol açan kronik bir hastalıktır" Hipertansiyonun kan basıncının olması gereken değerin üzerinde olmasıyla karakterize, tedavi edilmediği takdirde ciddi sağlık sorunlarına yol açan kronik bir hastalık olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Uras, "Hipertansiyon; inme, kalp krizi, kalp yetmezliği ve böbrek hasarı gibi ölümcül durumlara yol açması nedeniyle dünya genelindeki hastalık ve ölümlerin en önde gelen risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün yapmış olduğu çalışmalara göre dünya genelinde 1,3 milyar kişi hipertansiyon ile yaşamını sürdürmekte olup her yıl 30-70 yaş arasındaki yaklaşık 11 milyon kişi hipertansiyon nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Ülkemizde, 2023 yılında yapılan bir çalışmada 15 yaş üzerindeki nüfustaki hipertansiyon sıklığının yüzde 18,3 olduğu ve sıklığın yaşla birlikte arttığı belirlenmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan 2022 yılı ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre de ülkemizde gerçekleşen ölümlerin yüzde 3,5’inden hipertansiyon sorumludur. Vakaların yüzde 95’inde hipertansiyona yol açan asıl neden tam olarak belirlenememiş olmakla birlikte altta yatan en sık nedenler arasında yüksek tuz ve yağ tüketimi, meyve ve sebzeden fakir diyet, aşırı kilo ya da obezite, yetersiz fiziksel aktivite, zararlı alkol kullanımı, tütün ve tütün ürünleri tüketimi ile stresin yer aldığı gösterilmiş; olumlu yaşam tarzı değişikliklerini içeren birincil koruma yönteminin hipertansiyondan kaynaklanan ilave hastalık ve ölümleri önlemede etkili olduğu ortaya konulmuştur" diye konuştu. "Toplumun hipertansiyon farkındalığı istenilen düzeyde değil" Önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olmasına ve ölümcül sonuçlarına rağmen toplumun hipertansiyon farkındalığının istenilen düzeyde olmadığını ifade eden Dr. Uras, "Yapılan güncel çalışmalar; erişilebilir ve kapsamlı sağlık hizmet sunumunun gerçekleştirildiği ülkemizde, nüfusumuzun yüzde 16,7’sinin şu ana kadar kan basıncını hiç ölçtürmediğini; daha önce hipertansiyon tanısı almış olanların yüzde 21,8’inin ise hipertansiyon tedavisi almadığını ortaya koymuştur. Çarpıcı tespitlerden biri de tedavi alan 5 hastadan 1’inin ilaçlarını düzenli almadığıdır. Hipertansiyondan kaynaklanan sakatlık ve ölümlerin önlenebilmesi için vatandaşlarımızı; kayıtlı oldukları aile hekimlerini düzenli olarak ziyaret etmeye, periyodik olarak tarama ve izlemlerini yaptırmaya, hastalıklarını klinik yönergelere uygun olarak tedavi ettirmeye, aile hekimlerinin gerekli gördüğü durumlarda da hastanelere başvurarak ileri tetkik ve tedavilerini yaptırmaya davet ediyoruz. Sağlığınıza sahip çıkın, sağlığınızı koruyun. Hipertansiyondan ya da hipertansiyon nedeniyle ortaya çıkabilecek olumsuz durumlardan korunmak için sağlıklı beslenin, yeterli miktarda su için, tuz tüketimini azaltın, tütün, tütün ürünleri ve alkolden uzak durun, hareket edin, aile hekiminize başvurun, düzenli aralıklarla risk değerlendirmenizi yaptırın, hipertansiyonunuz yoksa yılda bir kez, hipertansiyonunuz varsa düzenli olarak tansiyonunuzu ölçtürün, ilaçlarınızı düzenli olarak ve önerilen şekilde kullanın. Bu vesileyle, hayatınızın değerini bildiğiniz uzun ve sağlıklı bir yaşam dileriz" şeklinde konuştu.
Yahyalı’da sağlık hizmetleri yerinde değerlendirildi
17 Mayıs 2024 Cuma - 14:15 Yahyalı’da sağlık hizmetleri yerinde değerlendirildi Kayseri İl Sağlık Müdürü Dr. Mehmet Erşan ve beraberindeki heyet; Yahyalı ilçesinde sunulan sağlık hizmetlerini yerinde değerlendirdi. İl Sağlık Müdürü Dr. Erşan; Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Dr. Ahmet Özyalçın, Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Dr. Burhan Akın, Sağlık Hizmetleri Başkanı Op. Dr. Cengiz Çavumirza, Destek Hizmetleri Başkanı Mesut Akdeniz, başkan yardımcıları, İl Ambulans Servisi Başhekimi Uzm. Dr. Mehmet Biçer, İl Kalite Koordinatörü Metin Atik ve ilgili birim personeliyle Yahyalı’da sunulan sağlık hizmetlerini değerlendirdi. Değerlendirme öncesi İlçe Kaymakamı Mehmet Kaya’yı makamında ziyaret eden İl Sağlık Müdürü Erşan; daha sonra ilçede hizmet sunan sağlık tesislerinde incelemelerde bulundu. Ziyaretleri sırasında sağlık tesislerinde görevli personel ile sohbet ederek istek ve taleplerini dinleyen Erşan, tedavi gören hastaları da geçmiş olsun dileklerini iletti. Gün sonunda Yahyalı Kaymakamı Mehmet Kaya ve İl Sağlık Müdürü Dr. Mehmet Erşan’ın katılımıyla gerçekleşen toplantıda, ilçede hizmet sunan sağlık tesislerinde incelemelerde bulunan müdürlük ekiplerinin hazırladıkları değerlendirme raporu ayrıntılarıyla ele alınarak, ilçenin sağlık alanındaki ihtiyaçları hakkında istişarelerde bulunuldu. Toplantının sonunda konuşan Yahyalı Kaymakamı Kaya; yapılan uygulamadan duyduğu memnuniyeti dile getirerek İl Sağlık Müdürü Erşan ve beraberindekilere teşekkür etti.
Sağlıkçılar ’kanserde erken tanı’ için mobil araçla ilçe ilçe dolaşıyor
17 Mayıs 2024 Cuma - 13:27 Sağlıkçılar ’kanserde erken tanı’ için mobil araçla ilçe ilçe dolaşıyor Elazığ’da kırsal bölgeler ve nüfusu ilçelere mobil kanser tarama aracı ile giden sağlıkçılar, kanser taraması yapıp, erken teşhis ve tedavi için vatandaşları bilgilendiriyor. Sağlık Bakanlığı’nın ülke genelinde başlatmış olduğu ’Ulusal Kanser Tarama Programı’ çerçevesinde Elazığ İl Sağlık Müdürlüğü tarafından ’Erken teşhis hayat kurtarır’ sloganıyla çalışan Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) ekipleri, kent merkezi başta olmak üzere tüm ilçelerde kanserde erken teşhisle hayat kurtarmak için ilçe ilçe dolaşıyor. İlk olarak Kovancılar’a giden sağlıkçılar İlçe Sağlık Müdürlüğü bahçesine konuşlandırılan Mobil Kanser Tarama aracında, vatandaşlara ücretsiz meme kanseri, rahim ağzı ve kolon kanseri taramaları yaptı. Sağlıkçılar, tarama sonucu riskli görülen vatandaşları sağlık kuruluşlarına yönlendirip takiplerini de yaparken, vatandaşlar da kanser taramalarına büyük ilgi gösterdi. Çalışma hakkında bilgi veren Kovancılar Devlet Hastanesi Başhekimi ve İlçe Sağlık Müdürü vekili Uzm. Dr. İzzettin Günay, "Tarama testleri için Sağlık Bakanlığı Sağlık İl Müdürlüğü bünyesinde erken tanı ve teşhis eğitim merkezi tarafından zaman zaman merkez ve ilçelerde taramalar yapılmaktadır. Bu taramalar içerisinde vatandaşın sağlığını düşünerek farkındalığa oluşturmak, gerekli tetkik ve tedavilerinde öncülük etmek ve kişilerin tedavilerine yardımcı olmaktır. Buradaki amaç, erken tanı kurtarır mantığıyla, hareketle belli yaş grubundaki kategoriler çerçevesinde planlanan taramalar yapılmaktadır. Bu taramaların büyük bir kısmı ücretsiz yapılmaktadır. İlçemizde de vatandaşların gerek merkez gerekse beldelerden servis araçlarıyla taşıyarak bu taramalarının yapılmasını sağlamayı hedefledik. Burada yapılan taramalarda kolorektal, serviks ve meme kanseri taramaları planlanmaktadır. Mobil araçta görüldüğü üzere mamografi cihazı ile 40 ile 69 yaş arası kadınlarda meme taramaları yapılmaktadır” dedi. İlçe Sağlık Müdürlüğü sorumlu hekimi Dr. Fırat Gürgöze ise "Kovancılar İlçe Sağlık Müdürlüğü olarak kanser tarama hizmetleri veriyoruz. Bilindiği üzere kanser hepimizin sağlığını etkileyen ciddi bir sağlık sorunu. Gelişen teknolojilerle birlikte sağlık hizmetlerindeki ilerlemelerle beraber kanserin erken tanısında tedavi oranı çok daha yükselmekte. Biz de bu amacı kendimize düstur edinerek bu çalışmaları sürdürüyoruz. Kadınlarda 30 ile 65 yaş aralığında meme kanseri taramaları hizmetleri veriyoruz. Yine kadınlarda 30 ile 45 yaş aralığında HBV için taramalar yapıyoruz ve yine kadınlarda ve erkeklerde 50-70 yaş aralığında kalın bağırsak kanser taramalarını veriyoruz. Bu çalışmalara ilaveten İl Sağlık Müdürlüğü’müz tarafından bir KETEM aracı ilçemizde görevlendirildi. Geçtiğimiz iki hafta boyunca bu aracımız bir mobil hizmet aracı olup, içerisinde mamografi cihazı mevcut. Bu cihaz, meme kanseri taramasında çok etkin bir rol almakta. İlçe Sağlı Müdürlüğü bahçesine kurduğumuz bu araçla ilçesinde ikamet eden vatandaşlarımıza taramaz hizmetleri verdik” şeklinde konuştu. Tarama yapmak için gelen vatandaşlardan Güllü Pembe Durğun da, "Devletimiz ayağımıza kadar bu hizmeti getirip bu imkanı sağladı. Çok teşekkür ediyorum, devletimiz var olsun” diye konuştu.
Uzmanı uyardı: "Yüksek tansiyon, kalp krizi ve kalp yetmezliğine davetiye çıkarıyor”
17 Mayıs 2024 Cuma - 13:01 Uzmanı uyardı: "Yüksek tansiyon, kalp krizi ve kalp yetmezliğine davetiye çıkarıyor” Kardiyolog Prof. Dr. Ergün Seyfeli, her 3 kişiden 1’inin tansiyon hastası olduğunu ancak bu hastaların yarısının hasta olduklarından haberlerinin olmadığını belirterek, sofralarda kesinlikle tuz bulundurmamak ve 40 yaşından sonra yılda bir kez tansiyon kontrolü yapılması gerektiğini söyledi. Acıbadem Kayseri Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ergün Seyfeli, kanın damar duvarı çevresinde yaptığı basınca tansiyon denildiğini ve 120’ye 80 değerlerinin normal kabul edildiğini belirterek, “Bu basınç 140-90 milimetrenin üzerine çıktığında ’hipertansiyon’ tanısı koyuyoruz. Hipertansiyon en sık karşılaştığımız kardiyovasküler risk faktörü olarak karşımıza çıkmakta. 18 yaş üstü yaklaşık her 3 kişiden 1’inin tansiyon hastası olduğu kabul edilmektedir. Tansiyon maalesef teşhisi kolay olmasına rağmen atlanan, gözden kaçan bir hastalık olarak karşımıza çıkmakta. Özellikle tansiyonu olan hastanın yaklaşık yarısının haberinin olmadığını görmekteyiz. Dolayısıyla özellikle kolay ve hızlı teşhis konmasına rağmen bu hastalık gözden kaçabiliyor" dedi. “Tansiyon ölçümünden önce çay, kahve içilmemeli” Tansiyon ölçümünün doğru şekilde yapılmasının önemine değinen Prof. Dr. Seyfeli, "Tansiyonun ölçümü son derece kolay ve ucuz bir yöntem. Fakat dikkat edilmediğinde yanlış sonuçlara neden olabilmekte. Özellikle tansiyonu ölçülecek kişinin 30 dakika öncesinde kahve, çay, kafeinli gıdalar ve yemek yememiş olması gerekiyor. Yine tansiyon ölçülecek hastanın en az 5 dakika oturur vaziyette dinlenmesi, sırtını bir yere dayaması ve kolunu kalp hizasında tutması gerekiyor. Yine sık yapılan hatalardan biri de elbiseler çıkarılmadan ölçülmekte, bu da yanlış sonuçlara sebebiyet verebilir. Bir diğer hata yapılan nokta ise hasta ile konuşmak, hastanın ayak ayak üstüne atması da tansiyonun yanlış sonuçlar vermesine neden olabilir. Özellikle bunlara dikkat etmek gerekiyor. Doğru bir sonuç alabilmek için hastanın kolundaki sıkı elbiselerin çıkarılması gerekiyor” şeklinde konuştu. "Tansiyonun kendine özgü şikâyeti yok" Yüksek tansiyonun kendine özgü bir şikâyetinin olmadığını, bu yüzden da vatandaşların hastalığın farkına varamadığını vurgulayan Prof. Dr. Seyfeli, yine de hipertansiyonu olan hastaların genelde baş ağrısı, baş dönmesi, çarpıntı, nefes darlığı, çabuk yorulma ve halsizlik gibi şikayetleri olduğunu dile getirdi. Hipertansiyonu olan hastaların yüzde 30’unda baş ağrısı görüldüğünü, bu ağrının da enseden başlayarak ön tarafa doğru yayılan zonklayıcı bir tarzda olduğunu belirten Prof. Dr. Seyfeli, “Özellikle daha önce tansiyon hastası olmayan hastalardaki ani yükselmeler ve stres kökenli tansiyon yükselmelerinde baş ağrısı daha sık görülmektedir. Baş ağrısı önemli bir bulgu olmasına rağmen hastaların yüzde 70’inde baş ağrısı olmayabilir. Bu durum hastaları yanıltmamalı. Baş ağrısı olmasa da düzenli tansiyon ölçümü yaptırılmasında fayda var. Burada en önemli nokta genelde 18 yaşını geçtikten sonra 2 yılda bir, 40 yaşından sonra da yılda bir kez tansiyon kontrolü yaptırmak gerekebilir. Eğer ailede tansiyon hastası varsa onlar da 18-40 yaş arasında yılda bir kez tansiyon ölçtürmeli" ifadelerini kullandı. "Hipertansiyon kalp rahatsızlıkları dışında felç, böbrek yetmezliği ve körlüğe neden olabilir" Yüksek tansiyonun en çok kalp ve damar sistemine zarar verebileceğini aktaran Prof. Dr. Seyfeli, "Karşımıza kalp krizleri, kalp yetmezliği, aort damarında ’anevrizma’ dediğimiz balonlaşmalar çıkabilir. Bir diğer olumsuz etkilenen organ ise beyin. Tansiyon hastalarının önemli bir kısmı felçle karşımıza gelebiliyor. Bir diğer önemli organ böbrek. Böbrek yetmezliği diyalize kadar giden süreçle karşımıza gelebilir. Yine körlüğe kadar giden bir dizi komplikasyonlarla göz sorunları karşımıza çıkabilir" diye konuştu. “Tuz tüketimini düşürün” Yüksek tansiyondan korunma yollarını da sıralayan Prof. Dr. Seyfeli şunları söyledi: “Hipertansif hastaları tuza çok hassaslar. Oysa ülkemizde tuz tüketimi oldukça yüksek. Bizim tavsiye ettiğimiz günde 6 gramlık tuz tüketiminin neredeyse üç katı kadar tuz tüketiyorlar. Bu gerçekten oldukça yüksek. Bizim sofrada ekstradan ilave bir tuza ihtiyacımız yok. Aldığımız gıdalarla ihtiyacımız olan tuzu yeterince karşılıyoruz. O yüzden tuzu sofralarımızda bulundurmamamız gerekiyor. Yine fast food, salam, sosis gibi raf ömrü uzatılmış gıdalardan uzak durulması gerekiyor." “Kilo vermek ilaç kullanmak kadar etkili” Tansiyon tedavisinin zor olmadığına da değinen Prof. Dr. Seyfeli, ilaçtan önce mutlaka yaşam stili ve beslenmeyi ilk sıraya almak gerektiğinin altını çizdi. Örneğin kilolu bir hastanın kilosunun yüzde 10’unu verdiğinde ya da sofrada tuzu kısıtladığında, egzersiz yaptığında tansiyonunu bir ilaç almış kadar düşüreceğini anlatan Prof. Dr. Seyfeli, “Bunun dışında günümüzde kullanılan ilaçlarda kan basıncını dengeleyecek kadar güçlü ilaçlarımız var. Asıl problem beslenme ve diyete dikkat etmiyoruz ve ilaç kullanımını pek sevmiyoruz. Bunlara dikkat edersek tansiyonla mücadeleyi çok daha başarılı seviyeye getirmiş oluruz” diye konuştu.