Yerel Haberler
Adana
Adana şalgamının tescil süreci tamamlandı: Avrupa’dan onay geldi
03 Aralık 2025 Çarşamba - 09:35 Adana şalgamının tescil süreci tamamlandı: Avrupa’dan onay geldi Adana Ticaret Odası tarafından 2014 yılında şalgama coğrafi işaret tescili almak için yapılan başvuru tamamlandı. Avrupa Patent Enstitüsü başvuruyu uygun bularak Adana şalgamının tescil sürecini onayladı. Adana’nın yöresel lezzetleri, coğrafi işaret çalışmalarıyla ulusal ve uluslararası düzeyde tescillenmeye devam ediyor. Adana şalgamı için Adana Ticaret Odası tarafından 12 Aralık 2014 tarihinde Türk Patent Enstitüsü’ne yapılan başvuru, 6 Mart 2020’de sonuçlanarak patent alındı. Kentin önemli lezzetlerinden biri olan şalgam için ticaret odası 19 Nisan 2023’te bu kez de Avrupa Patent Enstitüsü’ne uluslararası koruma altına alınmak üzere başvurdu. 21 Kasım 2025 tarihi itibarıyla Avrupa Patent Enstitüsü başvuruyu uygun bularak Adana şalgamının tescil sürecini onayladı. "Bu kadar uzun sürmesinin sebebi AB’nin şalgamı bilmemesi" Adana Ticaret Odası Başkanı Yücel Bayram, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, şalgamın 2014 yılında başlayan tescil sürecinin başladığını belirterek, "2014 yılında başvuru yapmıştık. Bir hafta önce Avrupa Birliği başvurumuzu kabul etti. Aslına bakarsanız tescilini en kolay alacağımız ürün şalgam. Bu kadar uğraşmamızın sebebi, Avrupa’nın şalgamı bilmemesi. 1980’li yıllarda mahalle aralarında fıçılarda yapılırdı. Daha sonra ulusal boyuta ulaştı" dedi. Şu ana kadar tescil alınan 10 ürün olduğuna dikkat çeken Bayram, şöyle devam etti: "Tescil aldığımız ürünlerimiz; Adana kebabı, şalgam, içli köfte, analı kızlı, aşlama, bici bici, karakuş, taş kadayıf, halka tatlı ve şırdan. Ayrıca 3 bekleyen müracaatımız var. Adana sıkması, yüksük çorbası ve turunç reçeli de tescil için bekliyor. Şalgam, Adana için çok önemli bir içecek. Daha önce Adana dışına çıktığımız zaman hediye olarak şalgam götürürdük. Ama şu an şalgamımız her yerde var." "Kebap gibi almak isteyen işletmelere tescil vereceğiz" Şalgamın artık patentli ürün olduğu için tüm üreticilere ve satıcılara kebapta olduğu gibi belge vereceklerinin altını çizen Bayram "Ürünlerin doğru koşullarda üretilip üretilmediğini denetleyeceğiz. Bizden belge alan Türkiye’nin bütün illerindeki işletmeleri denetliyoruz. Her patent aldığımız ürünü denetliyoruz. Şalgam artık herkesin evine girmeye başladı. Evlerimizdeki çoğu içecek yabancı ve asitli içecekler. Ancak şalgam, Türkiye’ye mal olmuş bir içecek. Belki de yarın Avrupa’da satışı başlayacak" diye konuştu.
Kuraklık balıkları vurdu
02 Aralık 2025 Salı - 13:10 Kuraklık balıkları vurdu Adana’da kuraklık nedeniyle Seyhan baraj gölünden Seyhan nehrine su akışı durdurulunca, su birikintilerinde kalan balıklar oksijen azlığı nedeniyle telef oldu. Adana’da bu yıl yağışların az olması Seyhan baraj gölünde su seviyesinin düşmesine neden oldu. Bu nedenle gölde su tutabilmek için Seyhan nehrine su akışı kesildi. Nehirde azalan su canlı yaşamını olumsuz yönde etkiledi. Nehirde oksijensiz kalan balıklar telef oldu. Telef olmayan balıklar ise can çekiştiği görüntülere yansıdı. Nehrin hemen yanındaki itfaiye ekipleri ise balıkların can çekişmesine duyarsız kalmayarak nehre su takviyesinde bulundu. Ancak buda tam olarak çare olmadı. "Nehri acilen su verilmesi gerekiyor" Yoldan geçen vatandaş Murat Sungur, nehre acilen su verilmesi gerektiğini söyleyerek, "Burası çok kötü durumda. Balıkların çoğu telef olmuş, geri kalanlar ise su olmadığı için yüzeye çıkmak zorunda kalmış. Kuraklık nedeniyle bölgeye su gönderilemiyor. Balıklar peş peşe ölüyor. Acilen su verilmesi gerekiyor; verilmezse daha fazla balık telef olacak" dedi. "İtfaiye can suyu verdi" İtfaiyede görevli Fatih Durmuş ise "Sabah geldiğimizde nehir üzerinde çok fazla martı vardı. Ne oluyor diye baktığımızda su yüzeyinin balıklarla dolu olduğunu gördük. Oksijen olmadığı için balıklar kıyıya vurmuş. Sabah geldiğimizde can suyu verdik. Elimizden geldiğince balıkları canlı tutmaya çalıştık. İlgili birimlere haber verdik" diye konuştu.
"Bir Kare, Bin Kelime", "Basında Haber Fotoğrafı Kullanımı" eğitimi gerçekleştirildi
02 Aralık 2025 Salı - 12:44 "Bir Kare, Bin Kelime", "Basında Haber Fotoğrafı Kullanımı" eğitimi gerçekleştirildi Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Adana Bölge Müdürlüğü tarafından, "Bir Kare, Bin Kelime" isimli "Basında Haber Fotoğrafı Kullanımı" başlıklı eğitim programı gerçekleştirildi. Çukurova Kalkınma Ajansında gerçekleştirilen eğitim programında İletişim Başkanlığı Adana Bölge Müdürü Mustafa Yalınız, fotoğrafın doğru, etik ve etkili kullanımının önemine değindi. Yalınız, "Haber fotoğrafçılığı yalnızca bir görüntü üretme işi değil; bir gerçeği, bir duyguyu, bir tanıklığı ölümsüzleştirme sanatıdır. Haber fotoğrafçıları kimi zaman bir olayın tam ortasında, kimi zaman tarihe tanıklık edilen bir anın kenarında durur. Çektikleri tek bir fotoğraf, bazen uzun uzun anlatılan bir haberden çok daha etkili olabilir. İşte bu nedenle, ’Bir Kare Bin Kelime’ mottosu, mesleğin ruhunu en doğru şekilde ifade etmektedir" dedi. Mersin Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Hacı Mehmet Acar tarafından verilen eğitimde, haberde fotoğraf kullanımının önemi aktarıldı. Katılımcılar, haberin etkisini artıran fotoğraf kullanımının teknik ve etik boyutlarına ilişkin bilgi ve farkındalık kazandı. Eğitim boyunca fotoğrafçılığın temel ilkeleri, kompozisyon kuralları, sanatsal ve estetik yaklaşım ile görsel habercilikte etik sorumluluklar gibi haber fotoğrafçılığının kritik konuları ele alındı. Haber üretiminde fotoğrafın gücünü daha etkili kullanmaya yönelik önemli kazanımların elde edildiği eğitim, katılımcılara sertifikalarının takdim edilmesiyle sona erdi.
Adana’da aynı anda kanseri yenip okula dönen iki öğrenci, balonlarla karşılandı
02 Aralık 2025 Salı - 09:47 Adana’da aynı anda kanseri yenip okula dönen iki öğrenci, balonlarla karşılandı Adana’da aynı okula giden iki öğrenci, aynı dönemde kansere yakalanıp bir yıl uzak kaldıktan sonra, aynı doktora gidip kanseri yenip tekrar okula döndü. İki öğrenci, okullarında öğretmen ve öğrenciler tarafından balonlarla karşılandı. Merkez Çukurova ilçesi Yurt Mahallesi’ndeki Piri Reis Anadolu Lisesi 10. sınıf öğrencisi Abdullah Yavuz Erkan (15) geçen yıl kasım ayında lösemi türü kansere yakalandı. Yine o okulda 12. sınıfta okuyan Mehmet Çağrı Kandemir (17) de aynı dönemde lenf kanserine yakalandı. İki öğrenci de kanser olunca kemoterapi tedavisi aldıkları için okula gelemedi. Uzun bir tedavi sürecinin ardından iki öğrenci aynı doktora giderek kanseri yenmeyi başardı. Yaklaşık bir yıl aradan sonra tekrar okula gelen iki öğrenciye öğretmen ve öğrenciler ’hoş geldin’ sürprizi hazırladı. İstiklal Marşı programı yapıldığı sırada bütün öğrenciler ellerine aldıkları uçan balonları gökyüzüne bırakarak arkadaşlarının kanseri yenmesini kutlayıp onları tebrik etti. "Kendimi çok mutlu ve değerli hissettim" Hastalığa yakalandığı süreci ve verdiği mücadeleyi anlatan Mehmet Çağrı Kandemir, "Lenfoma kanseriyim. 2024 yılı Kasım ayında teşhis konuldu. Ondan sonra hiç okula gelemedim. Derslerime uzaktan eğitimle devam ettim. Şu an 12’nci sınıftayım ve sınava hazırlanıyorum. Hastalığı yendim. Genç olduğum için aşırı zor bir süreç değildi ama yaşlı birey olsaydım zorlanırdım. Çünkü kemoterapi çok zor bir süreç" dedi. Okula geldiğinde kendisini İstiklal Marşı için çağırdıklarını belirten Kandemir, "Bir anda balonları görünce çok mutlu oldum. Onlarca balon uçurdular. Diğer arkadaşımla beraber balonları keyifle izleyip dönüşümüzü kutladık. Kendimi çok mutlu ve değerli hissettim. Okuldan ve arkadaşlarımdan ayrı kaldığım için çok üzülüyordum. Arkadaşlarıma uzak olmasam daha kolay bir süreç olabilirdi. Karantina dönemi gibi evdeydim ve tek başımaydım, kimse yoktu. Bu hastalığa yakalanan kişiler inancını kaybetmesin. Her türlü iyileşirsiniz, o yüzden inancınızı hiç kaybetmeyin. Ben okuyup uçak mühendisi olmak istiyorum" diye konuştu. "Kimse inancını kaybetmesin siz inandıktan sonra her şeyi başarırsınız" Kanseri yenerek okula dönen Abdullah Yavuz Erkan ise, "Akut lenfoblastik lösemi rahatsızlığım vardı. Bu hastalık, löseminin bir alt türüydü. Kalbimde 13 santimetre büyüklüğünde bir tümör vardı. İlk başta tüberküloz teşhisi konuldu ancak kalbimden alınan biyopsi ile kanser olduğum anlaşıldı. Kemoterapi uygulamasına başlandı. İlk zamanlar çok zorlandım. İlk 6 ayın sonunda hastaneden çıktığımda çok dağılmıştım. Normalde spor yapan biri olarak merdiven bile çıkamıyordum. O süreçte okula hiç gelemedim, hep uzaktan eğitim gördüm" ifadelerini kullandı. Kanseri tamamen yendiğini anlatan Erkan, "Şu an tamamen hastalıktan kurtuldum. Sadece kontrol amaçlı ilaçlarımı kullanıyorum. Ayrıca diğer arkadaşımın da benimle aynı doktora gittiğini yeni öğrendik. Yapılan kutlama karşısında çok mutlu oldum. İstiklal Marşı sonrası herkesin elinde balon vardı, inanılmaz mutlu oldum. Kanseri yenen biri olarak kimse inancını kaybetmesin. Daima inançlı olun. Siz inandıktan sonra her şeyi başarırsınız. Okuyup psikiyatrist olmak istiyorum" diyerek sözlerini tamamladı.
Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Doğan: "Çiftçimizin ayakta kalması, Türkiye’nin güçlü kalması demektir"
02 Aralık 2025 Salı - 09:24 Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Doğan: "Çiftçimizin ayakta kalması, Türkiye’nin güçlü kalması demektir" Üreticilerin karşı karşıya bulunduğu ağır şartların hafifletilmesi amacıyla acilen kapsamlı bir tarımsal destek paketinin açıklanmasını talep eden Adana Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, "Sübvansiyonlu kredi limitlerinin enflasyon oranları doğrultusunda güncellenmesini ve tarım sektörünün ekonomik olarak güçlendirilmesine yönelik düzenlemelerin ivedilikle hayata geçirilmesini talep etmekteyiz. Ülkemizin gıda arz güvenliği, üreticimizin üretim gücü ile doğrudan bağlantılıdır. Çiftçimizin ayakta kalması, Türkiye’nin güçlü kalması demektir" dedi. Doğan, yaptığı açıklamada, üreticilerin 2025 yılına büyük beklentilerle girdiğini belirterek, "Ne yazık ki çiftçimiz yılın ilk aylarından itibaren meydana gelen olağanüstü iklim olayları nedeniyle ciddi kayıplarla karşı karşıya kalmıştır. Yüreğir Ziraat Odası olarak sahadan edindiğimiz veriler, tarım sektöründe üretici açısından son derece zorlu bir sürecin yaşandığını gözler önüne sermektedir. 22-25 Şubat tarihleri arasında bölgemizde yaşanan şiddetli don olayı, özellikle narenciye, şeftali ve çeşitli tarla ürünlerinde büyük çaplı zarara yol açmış; birçok ürün daha sezon başında kaybedilmiştir" diye konuştu. Doğan, don olayının ardından Mart ayı sonunda başlayan soğan hasadı ve akabinde gerçekleştirilen patates hasadının, üreticilere beklenen ekonomik katkıyı sağlayamadığına dikkat çekerek şunları kaydetti: "Devam eden süreçte karpuz, kavun, domates ve biber gibi tarla satışıyla pazara sunulan ürünlerde de gelir kayıpları yaşanmış, çiftçilerimiz maliyetlerini karşılayacak düzeyde gelir elde edememiştir. Yaz aylarında bölgemizi etkisi altına alan aşırı sıcaklık, kuraklık ve düzensiz iklim şartları, buğday, ayçiçeği ve soya gibi stratejik ürünlerde verim kayıplarını daha da artırmıştır. Çiftçimiz girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle zaten zorlanırken, düşük verim ve düşük fiyatların birleşmesi sektörde adeta zincirleme bir krize yol açmıştır." "Üreticiler, düşük kârlılık nedeniyle pamuk ekiminden vazgeçmekte" Avrupa Birliği ile yapılan Gümrük Birliği kapsamında pamuk ithalatında vergi uygulanmaması, Çukurova’nın ’beyaz altın’ olarak bilinen pamuğunun üretimini bölge genelinde durma noktasına getirdiğini ifade eden Doğan, "İthal pamukla rekabet edemeyen yerli üreticiler, artan maliyetler ve düşük kârlılık nedeniyle pamuk ekiminden vazgeçmekte. Bu durum hem bölgenin geleneksel ürün deseninin değişmesine hem de tarımsal ekonomide ciddi kayıplara yol açmaktadır. Narenciyede ise limon, portakal ve greyfurtta soğuk kaynaklı ciddi verim düşüşü yaşanmış ürün az olduğu için fiyatlar yüksek olsa da çiftçi bu durumdan da gelir elde edememiştir. Sadece altı çeşit erkenci meyve grubunda ürün bolluğu yaşanmış ancak bu bolluk da düşük fiyatlar nedeniyle çiftçiye ekonomik kazanç olarak yansımamıştır" şeklinde konuştu. "Çiftçimizin ayakta kalması, Türkiye’nin güçlü kalması demektir" Tüm bu nedenlerle 2025 yılının, Yüreğir ve bölge çiftçisi için "umut yılı" olmaktan çok uzak bir tablo çizdiğinin altını çizen Doğan, "Üreticilerimiz tarihin en ağır ekonomik daralmalarından biriyle karşı karşıya kalmıştır. Son üç yıldır üreticilerimize tahsis edilen sübvansiyonlu kredi limitlerinin artırılmamış olması, finansmana erişimi zorlaştırmıştır. Özel bankalarda faiz oranlarının yüzde 45-50 seviyelerine ulaşması ise çiftçiyi borçlarını çeviremez duruma getirmiştir. Çok sayıda üreticimiz, mevcut ekonomik baskılar nedeniyle tarlasını, bağını, bahçesini ve makinelerini satışa çıkarmak zorunda kalmıştır. Mevcut şartlar, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından ciddi bir risk oluşturmaktadır. Yüreğir Ziraat Odası olarak, üreticilerimizin karşı karşıya bulunduğu bu ağır şartların hafifletilmesi amacıyla Cumhurbaşkanımızdan acilen kapsamlı bir tarımsal destek paketinin açıklanmasını, sübvansiyonlu kredi limitlerinin enflasyon oranları doğrultusunda güncellenmesini ve tarım sektörünün ekonomik olarak güçlendirilmesine yönelik düzenlemelerin ivedilikle hayata geçirilmesini talep etmekteyiz. Ülkemizin gıda arz güvenliği, üreticimizin üretim gücü ile doğrudan bağlantılıdır. Çiftçimizin ayakta kalması, Türkiye’nin güçlü kalması demektir."
Boynuna batan tel engelli bıraktı, 24 yıldır mutluluk hayalleri kuruyor
02 Aralık 2025 Salı - 09:20 Boynuna batan tel engelli bıraktı, 24 yıldır mutluluk hayalleri kuruyor Adana’da 30 yaşındaki Okan 6 yaşındayken bahçede oynadığı sırada boynuna batan bir tel nedeniyle bedensel ve zihinsel engelli hale geldi. 24 yıldır evinin penceresinde annesiyle kurduğu küçük dünyada yaşamını sürdüren Okan en çok jandarma ve polis araçlarını görünce seviniyor. Feke ilçesinde esnaflık yapan Ali ve eşi Hacer Ersin çiftinin en büyük çocuğu Okan (30), 24 yıl önce yaşanan talihsiz bir kaza nedeniyle bedensel ve zihinsel engelli kaldı. İlçeye bağlı Gaffaruşağı Mahallesi’nde 6 yaşındayken bahçede oyun oynadığı sırada boynuna batan tel ile yürüyemez hale gelen Okan şimdi bağımlı olduğu yatığının yanındaki pencereden dışarıyı izleyerek, hayata tutunuyor. Yıllarca oğlunu sırtında taşıyarak ona dışarıda hava aldırmaya çalıştığını belirten Anne Hacer Ersin, oğlunu mutlu görmenin kendini teselli ettiğini söyleyerek ulaşım ve sosyal yaşam imkânlarının kısıtlı olduğunu anlattı. "Okan mutlu oldukça biz de mutlu oluyoruz" Anne Hacer Ersin," 3 oğlum var, 2’si asker. Okan 6 yaşından sonra engelli oldu. Feke’de bahçede oynarken boynuna tel battı ve bu hale geldi. Köy hayatında ulaşım ve kilo sorunları bizi çok zorluyor ama onunla olmak benim yaşama sevincim. O mutlu olunca biz de mutlu oluyoruz. Oyuncak istiyor, ne görse almak istiyoruz. Kışın köyde kalamıyoruz, hastalanır diye. Okan’ın tedavisi için çok uğraştık ama doktorlar beyinde çökme ve çapraz hasar olduğunu, iyileşme ihtimalinin olmadığını söyledi. Keşke tedavi imkânı olsa ama yok. 22 yaşına kadar hep sırtımda taşıdım. Şimdi 4 kişiyle zor kaldırıyoruz. Torunlarım parka gideceğim dediğinde Okan üzülüyor, hırçınlaşıyor" dedi. Jandarma ve polis arabaları geline çok seviniyor Yatağa bağımlı yaşayan Okan Ersin, en büyük keyfinin oyuncakları olduğunu söyledi. Ersin" Jandarma ve polis arabaları gelince çok seviniyorum. En çok kamyon ve kepçe seviyorum. Annemle oturup televizyon izliyorum. Yürümek istiyorum, gezmek istiyorum "diye konuştu.