Yerel Haberler
Bayburt
26 Temmuz 2024 Cuma - 09:37 Biçerdöverle hasat yapan çiftçilere ve anız yakma yasağına uymayanlara cezai işlem uygulanacak Bayburt İl Tarım ve Orman Müdürlüğünce, biçerdöverle yapılan hasatta ortaya çıkan ürün kaybına dikkat çekilerek, anız yakılmaması noktasında çiftçilere uyarılarda bulunuldu. Kurallara uymayan biçerdöver sahibi ve operatörlerine, anız yakma yasağına uymayanlara da cezai işlem uygulanacağı İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yapılan yazılı açıklamada hatırlatıldı. Tarım İl Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi: "İlimizde 2024 üretim yılı hububatta hasat sezonu başladı. Bayburt’ta yaklaşık 450 bin dekar hububat ekilişinin yüzde 80’i biçerdöverle hasat edilmektedir. Her hasat sezonunda olduğu gibi bu yıl da İl Müdürlüğü olarak, iyi bir hasat sezonu geçirebilmek ve hasat kayıplarını en aza indirebilmek için üreticilerimizle birlikte çalışacağız. Çiftçilerimiz hem ülke hem de kendi ekonomileri açısından meseleye daha duyarlı yaklaşarak; Tam olarak olgunlaşmamış ürünleri hasat ettirmemeli, rutubetin çok olduğu günlerde hasat yaptırmamalı, yağış olduğunda hububatın tam kurumuş olmasına dikkat etmeli, operatör belgesi olmayan sürücülere biçim yaptırmamalı, tarlasına giren biçerdöveri sürekli kontrol altında tutup, dane kaybına sebep olan operatörleri il ve ilçe müdürlüklerine bildirerek yetkililerden yardım istemeleri gerekmektedir. İl ve ilçe müdürlüklerimizde görevli kontrolörler hasat boyunca sahada görev yapacak olup, kurallara uymayan biçerdöver sahibi ve operatörlerine 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 32’nci ve 40’ıncı maddesine göre ayrıca anız yakma yasağına uyulmaması halinde 2872 sayılı Çevre Kanununa göre işlem tesis edilecektir."
26 Temmuz 2024 Cuma - 08:44 Arıcılar hasat için gün sayıyor Zengin bitki örtüsüne sahip Bayburt’un yaylalarında ve köylerinde arıcılık yapan üreticiler, bal hasadı yapmak için gün sayıyor. Mayıs aylarında yaylalar ile derelerin yakınlarına çadır ve barakalar kuran arıcılar, kaliteli bal üretebilmek için ailelerinden uzakta, teknolojiden yoksun, doğayla iç içe yaşam sürüyor. Bitki çeşitliliği bakımından oldukça zengin olan, akarsu kaynaklarının bulunduğu bölgeye kamyonlarla arı kovanlarını getiren arıcılar, kaliteli bal üretmek için yoğun mesaisine devam ediyor. Günün ilk ışıklarıyla uyanan ve kovanlardaki arı kolonileriyle gece gündüz demeden ilgilenen arıcılar, gelişimini sağlamak için arılarının bakımını günlük yapıyor. Her türlü doğa şartına göğüs geren ve bu sıralar tatlı bir telaş yaşayan arıcılar, yaylalarda ve arıcılık yapmaya uygun köylerinde ürettikleri balları sonbaharda iç piyasada satarak aile ve ülke ekonomisine katkı sağlıyor. 40 yıldır arıcılık yaparak geçimini sağlayan Cemal Gümüş, hasat için az bir zaman kaldığını ifade ederek gün saydıklarını söyledi. Gümüş, bu sene yağışların da etkili olduğunu bunun da bal verimine etki edeceğini belirterek, “40 yıldır burada arıcılık yapmaktayım. Köyümüz, yerimiz ve doğamız çok güzel. Bu sene arılarda oğul verme olayı çok oldu. O da polenin olmasından dolayı. Polen bir nevi arının ekmeği. Arı onu belli işlem gördükten sonra petek gözlerine gömer ve sonra çıkararak yavruya yedirir. Arı çok farklı bir şey. Ben şu kovanı bir nevi bir eczane, bir doktor, bir hemşire, bir fabrika gibi görüyorum. Yalnızca bal demek değil. Arı da çok çeşit yiyecek maddeler vardır ve hepsi de ilaç. Bal yiyecek maddesi değil şifa kaynağıdır. Balın yanında da propolis var, polen var, arı sütü var, erkek arı jölesi var, mum var, arı zehri var ama biz bunları değerlendiremiyoruz. Herhangi bir katkımız yok burada dağdan ne gelirse. Yağışlar da etkili oldu bu sene. Dediğim gibi, çiçek çok oldu, çiçek çok olunca polen oluyor, polen de çok olunca arı yuvaya polen getiriyor kovana, o da ana arının yumurtlamasını teşvik ediyor. Ana arı da fazla yumurtladığı için bu sene oğul verme olayını bir türlü bitiremedik. Hasada da Ağustosun 15’i- 20’sinden sonra başlarız. Hasat için gün sayıyoruz” dedi.
Biçerdöverle hasat yapan çiftçilere ve anız yakma yasağına uymayanlara cezai işlem uygulanacak
26 Temmuz 2024 Cuma - 09:37 Biçerdöverle hasat yapan çiftçilere ve anız yakma yasağına uymayanlara cezai işlem uygulanacak Bayburt İl Tarım ve Orman Müdürlüğünce, biçerdöverle yapılan hasatta ortaya çıkan ürün kaybına dikkat çekilerek, anız yakılmaması noktasında çiftçilere uyarılarda bulunuldu. Kurallara uymayan biçerdöver sahibi ve operatörlerine, anız yakma yasağına uymayanlara da cezai işlem uygulanacağı İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yapılan yazılı açıklamada hatırlatıldı. Tarım İl Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi: "İlimizde 2024 üretim yılı hububatta hasat sezonu başladı. Bayburt’ta yaklaşık 450 bin dekar hububat ekilişinin yüzde 80’i biçerdöverle hasat edilmektedir. Her hasat sezonunda olduğu gibi bu yıl da İl Müdürlüğü olarak, iyi bir hasat sezonu geçirebilmek ve hasat kayıplarını en aza indirebilmek için üreticilerimizle birlikte çalışacağız. Çiftçilerimiz hem ülke hem de kendi ekonomileri açısından meseleye daha duyarlı yaklaşarak; Tam olarak olgunlaşmamış ürünleri hasat ettirmemeli, rutubetin çok olduğu günlerde hasat yaptırmamalı, yağış olduğunda hububatın tam kurumuş olmasına dikkat etmeli, operatör belgesi olmayan sürücülere biçim yaptırmamalı, tarlasına giren biçerdöveri sürekli kontrol altında tutup, dane kaybına sebep olan operatörleri il ve ilçe müdürlüklerine bildirerek yetkililerden yardım istemeleri gerekmektedir. İl ve ilçe müdürlüklerimizde görevli kontrolörler hasat boyunca sahada görev yapacak olup, kurallara uymayan biçerdöver sahibi ve operatörlerine 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 32’nci ve 40’ıncı maddesine göre ayrıca anız yakma yasağına uyulmaması halinde 2872 sayılı Çevre Kanununa göre işlem tesis edilecektir."
Arıcılar hasat için gün sayıyor
26 Temmuz 2024 Cuma - 08:44 Arıcılar hasat için gün sayıyor Zengin bitki örtüsüne sahip Bayburt’un yaylalarında ve köylerinde arıcılık yapan üreticiler, bal hasadı yapmak için gün sayıyor. Mayıs aylarında yaylalar ile derelerin yakınlarına çadır ve barakalar kuran arıcılar, kaliteli bal üretebilmek için ailelerinden uzakta, teknolojiden yoksun, doğayla iç içe yaşam sürüyor. Bitki çeşitliliği bakımından oldukça zengin olan, akarsu kaynaklarının bulunduğu bölgeye kamyonlarla arı kovanlarını getiren arıcılar, kaliteli bal üretmek için yoğun mesaisine devam ediyor. Günün ilk ışıklarıyla uyanan ve kovanlardaki arı kolonileriyle gece gündüz demeden ilgilenen arıcılar, gelişimini sağlamak için arılarının bakımını günlük yapıyor. Her türlü doğa şartına göğüs geren ve bu sıralar tatlı bir telaş yaşayan arıcılar, yaylalarda ve arıcılık yapmaya uygun köylerinde ürettikleri balları sonbaharda iç piyasada satarak aile ve ülke ekonomisine katkı sağlıyor. 40 yıldır arıcılık yaparak geçimini sağlayan Cemal Gümüş, hasat için az bir zaman kaldığını ifade ederek gün saydıklarını söyledi. Gümüş, bu sene yağışların da etkili olduğunu bunun da bal verimine etki edeceğini belirterek, “40 yıldır burada arıcılık yapmaktayım. Köyümüz, yerimiz ve doğamız çok güzel. Bu sene arılarda oğul verme olayı çok oldu. O da polenin olmasından dolayı. Polen bir nevi arının ekmeği. Arı onu belli işlem gördükten sonra petek gözlerine gömer ve sonra çıkararak yavruya yedirir. Arı çok farklı bir şey. Ben şu kovanı bir nevi bir eczane, bir doktor, bir hemşire, bir fabrika gibi görüyorum. Yalnızca bal demek değil. Arı da çok çeşit yiyecek maddeler vardır ve hepsi de ilaç. Bal yiyecek maddesi değil şifa kaynağıdır. Balın yanında da propolis var, polen var, arı sütü var, erkek arı jölesi var, mum var, arı zehri var ama biz bunları değerlendiremiyoruz. Herhangi bir katkımız yok burada dağdan ne gelirse. Yağışlar da etkili oldu bu sene. Dediğim gibi, çiçek çok oldu, çiçek çok olunca polen oluyor, polen de çok olunca arı yuvaya polen getiriyor kovana, o da ana arının yumurtlamasını teşvik ediyor. Ana arı da fazla yumurtladığı için bu sene oğul verme olayını bir türlü bitiremedik. Hasada da Ağustosun 15’i- 20’sinden sonra başlarız. Hasat için gün sayıyoruz” dedi.
Besiciler sıcaktan etkilenen büyükbaş hayvanlarını derede, küçükbaş hayvanlarını da ağaç diplerinde serinletiyor
26 Temmuz 2024 Cuma - 08:42 Besiciler sıcaktan etkilenen büyükbaş hayvanlarını derede, küçükbaş hayvanlarını da ağaç diplerinde serinletiyor Hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyrettiği Bayburt’un Demirözü ilçesinde besiciler öğle saatlerinde sıcaktan etkilenen büyükbaş hayvanlarını derede, küçükbaş hayvanlarını da ağaç diplerinde serinletiyor. Kentte zaman zaman mevsim normallerinin üzerine çıkan hava sıcaklığı insanlar kadar hayvanları da olumsuz etkiliyor. Demirözü ilçesine bağlı Gökçedere beldesinde yaşayan besiciler, güneşe maruz kalarak sıcak havadan etkilenen küçükbaş hayvanlarını ağaç diplerine sokarak serinlemelerini sağlıyor. Besicilerden Ünal Şeker, bu yıl yaşanan aşırı sıcaklardan dolayı hayvanların bunaldığını hatta sıcak havanın zaman zaman hastalanmalarına dahi neden olduğunu söyledi. Bu nedenle hayvanların öğle saatlerinde ağaç diplerinde serinlemeye geçtiklerini ifade eden Şeker, “Sıcak onlar da bunalıyor. Onlar da biz de ağaç dibinde uyuyoruz, serinliyoruz” dedi. Küçükbaş hayvanlar ağaç diplerinde serinlerken büyükbaş hayvanlar ise genellikle sulu dereleri tercih ediyor. Suya giren büyükbaş hayvanlar sıcak havada bir süre kalarak böyle serinliyor. Besici Bünyamin Ayata, “Çobanlık yapıyoruz. Sıcak hava bizi de sürüyü de etkiliyor. Zervecik mevkiinde inekleri otarıyorum. Öğle oldu mu suya doğru yaklaşıyorlar, dereye girip serinliyorlar” dedi.
Şölenlerin son gününde müze ziyaretleri ve açılışlar gerçekleştirildi
24 Temmuz 2024 Çarşamba - 23:07 Şölenlerin son gününde müze ziyaretleri ve açılışlar gerçekleştirildi Uluslararası Dede Korkut Kültür ve Sanat Şölenlerinin son gününde müze ziyaretleri ve açılışlar gerçekleştirildi. Şölenlerin son günü programları çerçevesinde ilk olarak Ahmet Revayi Hüsn-i Hat ve Bayburt Kültür Evi Müze gezileri gerçekleştirildi. Protokol üyeleri buradan kütüphane ve etüt merkezi açılışı ile Bayburt’un coğrafi işaretli yemeklerinin tanıtımının yapılacağı Aile Yaşam Merkezi’nde geçtiler. Aile Yaşam Merkezi’nde ilk olarak kütüphane ve etüt merkezinin açılışı gerçekleştirildi. Açılış sonrası kütüphane ve etüt merkezini gezen protokol üyeleri gerçekleştirilen çalışmalar hakkında bilgi aldılar. Vali Eldivan, “Malum olduğu üzere üniversite öğrencilerimizin kütüphane ve sosyal alan eksikliği vardı. Bu proje hayata geçirildi. Sanırım eylül ayına kadar birkaç tane daha eklenecek. Öğrencilerimiz çaylarını burada ücretsiz içiyor. Gelip burada dersini çalışıp kitabını okuyacak. Özellikle büyük şehirlerde gördüğümüz bu uygulamanın Bayburt’ta da belediyemiz tarafından hayata geçirilmesi takdire şayan bir durum” ifadelerini kullandı. Açılışın ardından Bayburt’un coğrafi işaret almış yöresel tatlarının tanıtımının yapıldığı salona geçildi. Şehrin coğrafi işaretli yöresel yemekleri olan yalancı dolma, lor dolması, karapancar, ekşi lahana, süt böreği, su böreği, Bayburt ketesi, tatlı çorba, Bayburt helvası ve Bayburt kurabiyesi tanıtımı yapılan lezzetler arasında yer aldı.
Dede Korkut Hikâyeleriyle Bugünü Okumak konulu konferans gerçekleşti
24 Temmuz 2024 Çarşamba - 08:59 Dede Korkut Hikâyeleriyle Bugünü Okumak konulu konferans gerçekleşti Bayburt Dede Korkut 28. Uluslararası Kültür ve Sanat Şölenleri kapsamında Dede Korkut Hikâyeleriyle Bugünü Okumak konulu konferans düzenlendi. Çoruh Kültür Merkezi’nde gerçekleşen ve Türkiye-Kırgızistan Manas Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Alparslan Ceylan ile Bayburt Fen Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Recai Hançer’in konuşmacı olarak yer aldığı konferansta Dede Korkut Hikâyelerinden yola çıkılarak günümüz olayları ile bağlantısı konuşuldu. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan programda ilk olarak söz alan Türkiye-Kırgızistan Manas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alparslan Ceylan Türk Dünyası’nın ünlü yazarı Cengiz Aytmatov’un “Geleceği ancak geçmişine sahip olanlar kurtarır.” sözüne atıfta bulunarak Bayburt’un geçmişine en iyi sahip çıkan kentlerin başında geldiğini söyledi. Konuşmasında Orta Asya’daki durum hakkında bilgi veren Profesör Ceylan, “Bizim için 12 Kasım 2021 tarihi çok kıymetli. Türk Devletler Teşkilatı’nın kuruluş tarihi. Türk Devletler Teşkilatı İstanbul’da Sultan Ahmet’te kuruldu. Türk Dünyası’nın başka bir şehrinde de kurulabilirdi ama İstanbul’da Sultan Ahmet’te kuruldu. Bu aynı zamanda İslam Dünyası’na da bir mesajdır. Bu mesajı doğru okumak gerekiyor. Türk Dünyası ile İslam Dünyası’nın birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunun mührüdür. Bu durum bütün dünyada ses getirdi. Rusya hemen tepki verdi. Bu oluşumun içerisinde bizde yer almak istiyoruz dedi. Çünkü Türk halklarından bizde de var dedi. Çünkü en çok rahatsız olacak ülkelerin başında Rusya vardı. Malum biz tek bağımsız Türk devleti idik. Daha sonra yani 30 yıl önce kardeşlerimiz bağımsız oldu. Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi kardeşlerimiz bağımsız oldu. 6 devlet olduk. Peşinden 2 devlet daha katıldı. Şuan da gözlemci olan unuttuğumuz kardeşimiz Macaristan katıldı. Hun Türkleri’nin devamı olan kardeşlerimiz. Ama yöneticiler Türk olduklarını kabul etmiyordu. Artık onların devlet başkanı da göğsünü kabarta kabarta Türk olduğunu ifade ediyor. Yine uzun yıllar mücadele eden değerli büyüğümüz Rauf Denktaş Türk Dünyası’nın bir parçası olduklarını ifade ediyordu. O da 8. Türk devleti. Artık umut ediyoruz ki bu 6 Türk devleti Kıbrıs’ında bağımsızlığını tanır ve aynı ruh geri gelmiş olur. Gitmediğiniz yer sizin değildir. Orta Asya’da yer alan Türk Cumhuriyetleri her vatandaşımızın rahatlıkla gidebileceği ve sevgiyle karşılanacağı cumhuriyetlerdir. Buradan bir çağrı yapmak istiyorum. Şimdi tercih dönemi, öğrencilerimiz tercih yapacaklar. Türkiye- Kırgızistan Manas Üniversitesi Dünya’da ilk binde yer alan bir üniversite, hiçbir mezununun işsiz olmadığı bir üniversite, her mezununun en az dört dil bilerek mezun olduğu bir üniversite. Öğrencilerimizin Bayburt’ta okuduğu kadar rahat okuyabileceği bir ortam. Çocuklarınızı gönderin biz sahip çıkalım Anadolu’nun evlatları orada okusun. Sizden arzumuz çocuklarınızı gönül rahatlığıyla gönderin.” ifadelerini kullandı. Dede Korkut’un Türk Coğrafyasının her yerinde var olan bir mihenk taşı olduğunu belirten Alparslan Ceylan, “Dede Korkut tıpkı Ahmet Yesevi gibi, Nakşibendi hazretleri gibi, Yunus Emre gibi, Fuzuli gibi değerlerimizden birisi. Onu yaşatmak hepimizin görevi” dedi. Prof. Dr. Alparslan Ceylan’ın ardından söz alan Recai Hançer ise Dede Korkut Hikâyeleri ve diğer edebi metinleri karşılaştırdığı konuşmasında Dede Korkut Hikâyeleri’nin neden diğer edebi metinlere göre daha ağır bastığı konusunda değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin en büyük sorunlarından birinin aydın sorunu olduğunu dile getiren Hançer, “Türk modernleşmesi serencamında kendi halkına yabancılaşan, Stockholm Sendromuna uğrayan celladına aşık olan bir aydın tipi türediğini ifade etti. Bu tip aydınlar için kullanılan kavramlardan biri olan nominalist aydın kavramı üzerinde duran Haçer bu kavramın milletin değer verdiği bazı kavramları sadece bir isimden ibaret sayan, o değerin kültürel birikimini, sosyolojisini, tarihini kolaylıkla reddedebilen aydın tipini işaret ettiğini söyledi. Dede Korkut Hikâyelerinden yola çıkarak günümüzdeki sosyal ve kültürel olayları yorumlayan Recai Hançer “Dirse Han Oğlu Boğaç Han”, “Deli Dumrul”, Tepe Göz gibi bilinen Dede Korkut hikâyeleriyle günümüzdeki aile, hırs, ahlaki yozlaşma gibi sosyal sorunlar arasında bağlar kurarak değerlendirmelerde bulundu. Tepe Göz hikâyesinde yaşanan olaylar ile Ortadoğu coğrafyasında yaşanan gelişmelerin bağlantı olabileceğine dikkat çeken Hançer, “Bugün Ortadoğu coğrafyasında ya da dünya da birçok Tepegöz’ün olduğunu görüyoruz. Ortadoğu coğrafyası için düşünürsek Amerika ve İsrail bu Ortadoğu coğrafyasının birer Tepegöz’ü mahiyetinde. Peki, bunların oluşmasında bizlerin ahlaksızlığının payı yok mu? Bizim parçalanmışlığımızın, bizim tembelliğimizin, keza Doğu Türkistan’da bir Çin zulmü var oranın Tepegöz’ü de onlar. Rahmetli Alev Alatlı Hoca’nın Doğu Türkistan için şöyle bir sözü vardı. “Uygurlar uranyum üzerinde inek otlatmanın hesabını ödüyorlar” demişti.” ifadelerini kullandı. Toplu fotoğraf çekiminin ardından konferans sona erdi.