Yerel Haberler
Kars
16 Aralık 2025 Salı - 12:06 Kars SMMMO Başkanı Didem Turhan’ın 586 Sayılı Vergi Usül Kanunu Genel Tebliğine İlişkin basın açıklaması Kars Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (SMMMO) Başkanı Didem Turhan, 13.12.2025 Tarihli ve 586 Sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine ilişkin açıklamalarda bulundu. Başkan Didem Turhan, SMMMO’da düzenlediği basın toplantısında 13.12.2025 Tarihli ve 586 Sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine ilişkin uyarılarda bulundu. Turhan, "Vergi sistemimizin temel amaçlarından birisi, adil, şeffaf, izlenebilir, sürdürülebilir mali yapının tesis edilmesidir. Bu yapının güçlenmesi için basit usule tabi mükelleflerin gerçek usule geçirilmesinin gerekli olduğu meslek camiamız tarafından öteden beri ifade edilmiş ve bu yolda yapılan çalışmalar Birliğimizce desteklenmiştir. Gerçek usule geçiş, belge düzeni, defter tutma ve beyan sisteminin güçlenmesini sağlamakta; mali verilerin sağlıklı ve doğru üretilmesi, kamu gelirlerinin sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir. Bu gereklilik ve önem nedeniyle 8/9/2025 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde bulunan ve nüfusu otuz bini geçen ilçelerde anılan kararnamede belirtilen faaliyetleri yürüten mükelleflerin 01/01/2026 tarihinden itibaren basit usulden çıkarak gerçek usulde vergilendirilmeleri kararlaştırılmıştır" dedi. Başkan Didem Turhan, "Ne yazık ki, 13 Aralık 2025 tarihinde yayımlanan 586 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile anılan kararname kapsamında 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren gerçek usulde vergilendirilecek olan mükelleflerin, işletme hesabı esasına göre vergilendirildikleri süre zarfında defterlerinin bağlı oldukları meslek odaları/birlikler tarafından tutulmasına ve beyannamelerinin bu Odalar tarafından da gönderilebilmesine izin verilerek atılan olumlu adımların daha da gerisine gidilmesine sebebiyet verilmiştir. Her ne kadar ilimizdeki esnafları ve meslek mensuplarını bu aşamada doğrudan etkilemese de ileride yapılabilecek daha olumsuz düzenlemelerin önünü açabilecek niteliktedir. Hiçbir hukuki ve teknik gerekçe ile açıklanmayacak ve kendi içerisinde onlarca belirsizlik içeren hukuka aykırı bu yetkilendirmenin nasıl bir amaca hizmet ettiğini anlamak maalesef mümkün değildir. Bu nedenle, doğrudan ülkemiz vergi sistemine ve mesleğimize yönelen bu düzenlemeye diğer meslektaşlarımız gibi biz de sessiz kalmayacağız. Ülkemizde, mevcut krizden çıkış için "kayıtdışılıkla mücadele" ve "bütçe disiplini" ihtiyacı ortadayken ve bu kapsamda birçok mükellef ağır vergisel ödevlere katlanmak zorunda kalırken, kayıtdışılığı körükleyecek ve vergi sistemimizde gedikler açacak bu nevi uygulamaların kamuoyunda yeterince tartışılmadan ve istişare edilmeden yürürlüğe sokulması, bu mücadeleleri ve çabaları anlamsızlaştırmaktadır. Muhasebe, finansal raporlama ve beyanname birbirinden ayrılamayacak bütünlüktedir. Muhasebe yapmak, mali tabloları hazırlamak, gerçek ve doğru mali verileri sağlamak, denetlemek, raporlamak ve beyanname vermek, dünyanın her yerinde olduğu gibi Ülkemizde de mali müşavirlerin işidir. Mali müşavirlik bütün bu konularda güvence veren, sorumluluk alan ve hesap veren meslektir. Hiçbir teknik bilgisi olmayan ve oy kaygısıyla hareket edebilecek olan esnaf odalarına veya birliklerine muhasebe ve vergi konusunda yetki verilmesi, aslında kapsama yeni alınan bu mükelleflerin Mali İdare karşısında başıboş ve denetimsiz bırakılması dışında hiçbir anlam ifade etmemektedir. Bu meslek odalarında mali müşavir çalıştırma şartı getirilmesi olayın hukuksuzluğunu ve ciddiyetsizliğini örtmeye yetmemektedir" diye konuştu. Bu mükellef grubuna ayrıcalık tanınması vergide eşitlik ve adalet ilkesine aykırı olduğuna dikkat çeken Turhan, "Bu durum, kayıtdışılığın artmasına, vergiye gönüllü uyumun azalmasına, vergi gelirlerinin azalmasına ve ayrı bir disiplin olan muhasebe ve denetim mesleğinin tahrif edilmesine neden olmaktadır. Bu ise; eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerinin yürütülmesi, emekliye zam yapılması, işçinin asgari ücretine Devlet desteği verilmesi gibi konularda bütçede yeterli kaynak bulunamamasının nedenleri arasına girecektir. 2026 Bütçesinin Mecliste tartışıldığı günlerde bu tebliğ tam bir garabet olmuştur. Bu sebeple, anılan düzenlemede hiçbir şekilde kamu yararı yoktur ve ülkesini seven her yurttaşın buna karşı durması gerekmektedir. Üyelerine şirin gözükmek için Türk Vergi Sisteminin yerle bir edilmesini talep edenlerin ve karar vericileri yeteri kadar bilgilendirmeyip bu çarpıklığa izin verenlerin şu sorulara cevap vermesi gerekmektedir. Esnaf odalarının yöneticileri, yanlış tutulan muhasebe kayıtlarından ve gerçeğe aykırı beyannamelerden tıpkı meslek mensuplarımız gibi tüm mal varlıkları ile sorumlu olacak mıdır? Mükelleflerin sahte belge düzenleme ve kullanma fiillerinde bu odaların yöneticilerine iştirak ve vergi suçu raporu yazılacak mıdır? Hiç değilse bu yöneticilerin bir disiplin sorumluluğu olacak mıdır? Gerçek usulde vergilendirilecek bu kadar mükellefin muhasebesi hangi teknik altyapı ve bilgi ile odalar tarafından tutulacaktır? Bu esnafların mevzuatta yer alan yükümlülüklere uyup uymadıkları kim tarafından kontrol edilecektir? Örneğin bir mükellefe vergi idaresinden izaha davet yazısı geldiğinde bu mükellefin müşavirliği Oda tarafından yapılacak mıdır? Doğru yönlendirmeler yapılmadığında esnafın uğrayacağı zararın sorumlusu kim olacaktır? Esnaftan muhasebe ücretini odalar toplayacağına ve bu durumda Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca iktisadi işletme oluştuğuna göre, kuruluş amaçlarına aykırı olarak devasa muhasebe ofislerine döndüreceğiniz bu meslek odalarından kurumlar vergisi beyannamesi istenecek midir? İşi ehline bırakmayı şiar edinmek gerekir iken, liyakati olmayan kişi ve kurumlara iş yaptırmaya kalkmak hangi bilim, felsefe ve inanış ile bağdaşmaktadır? Ve belki de en acı soruyu şöyle sormak gerekmektedir. "Kamu İdaremiz, ne zaman her türlü mali politikayı sahada uygulayan muhasebe camiasının hayrına ve lehine bir işe imza atacaktır?" şeklinde konuştu. Turhan, daha sonra özetle şunları söyledi. "Unutulmamalıdır ki muhasebe meslek mensupları tüm mükelleflerin yanı başındadır ve siyasi bir etki değerlendirmesi yapılacak ise bu camia en başta göz önünde bulundurulmalıdır. TÜRMOB, Odalar ve 135 bin kişilik meslek camiası olarak vergi sisteminde onarılmaz hasarlar açacak bu düzenlemelerin yürürlükten kaldırılmasını talep ediyoruz. Bu düzenlemenin yürürlükten kaldırılmaması halinde her türlü hukuki mücadeleyi sürdüreceğimizi, akıl ve mantığın almadığı bu çarpık uygulamanın destekçisi olmaya tevessül edecek meslek mensupları hakkında da her türlü tedbiri alarak mesleki düzeni sağlayacağımızı buradan kamuoyuna ilan ediyoruz."
Türkiye Siber Vatan Programı 2026 dönemi tüm ülkede uygulanıyor
06 Kasım 2025 Perşembe - 14:21 Türkiye Siber Vatan Programı 2026 dönemi tüm ülkede uygulanıyor Türkiye’de son yıllarda dijital teknolojiler alanında beşeri sermayenin güçlendirilmesine yönelik çalışmalarla yeni yetenekler ve girişimler ortaya çıkmaya başlamıştır. Temeli nitelikli insan kaynağına dayalı bu alanda özelleştirilmiş eğitim faaliyetleri büyük bir etki oluşturmakta ve özellikle gençlerin bu alanlara yönlenmesine aracılık etmektedir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Savunma Sanayii Başkanlığı iş birliğinde Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda kalkınma ajansları, Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi ve üniversiteler tarafından ülkemizin siber güvenlik uzmanı ihtiyacının karşılanması, genç istihdamının ve teknoloji odaklı genç girişimlerin arttırılması amacıyla 2019 yılından itibaren Siber Vatan Programı uygulanmaktadır. Gençlerin potansiyelini açığa çıkaran ve onları Türkiye’nin dijital geleceğinin aktörleri haline getiren Siber Vatan Programı, Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü’nün yerel kalkınma hamlesi misyonunu doğrudan tamamlayan stratejik bir girişim niteliği taşımaktadır. Siber Vatan Programını diğer benzer eğitim faaliyetlerinden ayıran en önemli nokta çok taraflı ve sistematik işbirlikleri ile uçtan uca koordine edilmiş bileşenler kapsamında kapasite inşa edilmesidir. Siber Vatan Programı kapsamında özellikle üniversite öğrencilerine siber güvenlik alanında derinlemesine teknik eğitimler verilmekte, takımlar halinde görev ve uygulamalar yapılmakta, ulusal ve uluslararası yarışmalara katılım sağlanmakta ve teknoloji odaklı girişim geliştirme çalışmaları yapılmaktadır. 2019 yılından itibaren uygulanan program kapsamında bugüne kadar ulusal ve uluslararası birçok siber güvenlik yarışmasında önemli başarılar elde edilmiş, yaklaşık 380 öğrencinin istihdamına katkı sağlanmış ve 8 genç girişim ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin siber savunma kapasitesini güçlendirmek ve gençlere fırsat eşitliği sunmak amacıyla, Siber Vatan Programı 2026 yılında Türkiye’nin 81 ilinde aynı anda uygulanacaktır. Siber Vatan Programı üniversite öğrencilerinin başvurularına açık olacak ve program 81 ilden katılacak öğrencilerin belirlenmesiyle çevrim içi eğitim ve uygulama süreciyle başlayacaktır. İlk adım olarak her bir il bazında öğrencilerin katılımıyla 30 gün süreyle çevrim içi interaktif eğitimler verilecektir. Çevrim içi eğitim sonunda yapılacak çevrimi CTF sınavında başarılı olan 40 öğrenci yüz-yüze eğitimlere katılmaya hak kazanacaktır. Her ilde düzenlenecek 5-7 günlük yüz yüze uygulamalı eğitimlerle sızma testi ve web güvenliği alanlarında yetkinlik kazandırılacaktır. Yüz-yüze eğitimlerin ardından öğrencilere Siber Vatan Öğrenci Yönetim Sistemi üzerinden çevrim içi eğitim verilerek uygulama becerileri geliştirilecektir. Eğitimlerin sonunda gerçekleştirilecek sınavlarla, her kalkınma ajansı bölgesinde en başarılı 5 öğrenci seçilerek o bölgenin Siber Vatan Takımı oluşturulacaktır. Bölgelerinde birinci olan 26 takım Ankara’da gerçekleştirilecek ulusal Siber Vatan CTF Yarışmasında birinci olmak için yarışacaklardır. Öncelikle 26 bölge birincisi takım üyeleri olmak üzere 81 ilde başarılı olan gençlerin staj ve istihdam süreçleri kalkınma ajansları ve Savunma Sanayii Başkanlığı koordinasyonunda yürütülecektir. Serhat Kalkınma Ajansı koordinasyonunda Ağrı İbrahim Çeçen üniversitesi, Ardahan Üniversitesi, Iğdır Üniversitesi ve Kafkas Üniversitesi iş birliğiyle Bölgemizde yürütülecek olan Siber Vatan Programı’na 15 Kasım 2025 tarihine kadar sibervatan.org.tr internet sitesi üzerinden başvuru yapılabilecektir.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hacıyev: "Her ne kadar 30 yıl işgale maruz kalmış olsa da, bugün barışın öncüsü ve inisiyatifi Azerbaycan’ın elindedir"
06 Kasım 2025 Perşembe - 09:45 Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hacıyev: "Her ne kadar 30 yıl işgale maruz kalmış olsa da, bugün barışın öncüsü ve inisiyatifi Azerbaycan’ın elindedir" Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı İdaresi Dış Politika Dairesi Başkanı Hikmet Hacıyev, Bakü’de bulunan Kars, Erzurum ve Iğdırlı gazetecilerle bir araya geldi. Karabağ Zaferi’nin 5. yıl dönümü dolayısıyla Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı organizasyonunda ve Azerbaycan Kars Başkonsolosluğunun girişimiyle Bakü’de bulunan gazetecileri özel ofisinde kabul eden Hikmet Hacıyev, gündeme dair konuları ve Azerbaycan’ın devlet politikasını anlattı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı İdaresi Dış Politika Dairesi Başkanı Hikmet Hacıyev, "Azerbaycan, bağımsızlığını kazandığı ilk günlerinden itibaren Ermenistan’ın askeri saldırısına ve işgaline maruz kalmıştı. 30 yıl boyunca Azerbaycan toprakları işgal altında kaldı. 2020 yılında Azerbaycan halkı bir vatan savaşı başlattı ve bunun sonucunda topraklar işgalden kurtarıldı. Ancak 2023 yılına kadar hala bazı bölgelerde Ermeni silahlı kuvvetlerinin kalıntıları ve ayrılıkçılar bulunmaktaydı. 2023 yılının Eylül ayında gerçekleştirilen antiterör operasyonuyla Azerbaycan tam egemenliğini ve toprak bütünlüğünü yeniden sağladı. Bugün Azerbaycan halkı büyük bir gururla zaferinin 5’inci yıl dönümünü kutluyor. Bu zafer sayesinde Azerbaycan devleti, dünyaya toprak bütünlüğünü, egemenliğini ve sınırlarının dokunulmazlığını sağlamış bir devlet olarak tanınmaktadır" dedi. "Her ne kadar 30 yıl işgale maruz kalmış olsa da, bugün barışın öncüsü ve inisiyatifi Azerbaycan’ın elindedir" Azerbaycan, barışı elde etmek ve tüm bölgeyi değiştirecek bir siyaset yürüten bir ülke haline geldiğine dikkat çeken Hacıyev, "Her ne kadar 30 yıl işgale maruz kalmış olsa da, bugün barışın öncüsü ve inisiyatifi Azerbaycan’ın elindedir. Bu vesileyle Azerbaycan, Ermenistan ile barış anlaşmasının imzalanması tekliflerini de ileri sürmüştür. 8 Ağustos’ta imzalanan Başkutan bildirgesiyle Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri ve Güney Kafkasya’daki statüko yeni bir aşamaya girdi. Artık bölgede barış mevcuttur. Bu barışın daha da pekiştirilmesi, sürdürülebilir hale getirilmesi ve gelecek nesillere barışa dayalı bir bölge bırakılması hedeflenmektedir. Zengezur Koridoru’nun açılması da bu hedefin bir parçasıdır. Bu doğrultuda yürütülen çalışmalar, bölgede tamamen yeni bir gerçeklik yaratacaktır. Herkes bu gelişmelerden faydalanacaktır. Azerbaycan’ın zaferinden sonra Ermenistan da bölgesel gerçeklikleri daha anlayışlı şekilde kabul etmeye başlamıştır. Ermenistan bugün anlamaktadır ki, gelecekteki gelişimi ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan komşu devletlerle barıştan geçmektedir. Özellikle Azerbaycan ve Türkiye ile normal ilişkiler kurmak, toprak iddialarının sona ermesiyle mümkün olacaktır. Bu anlayış, Ermeni toplumu tarafından da kabul edilmektedir" diye konuştu. "Azerbaycan bugün dünyada sıfırdan 9 şehir ve 300’den fazla yerleşim birimi kuran bir ülke haline gelmiştir" İşgalden kurtarılan bölgelerin yeniden inşa edildiğini ifade eden Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı İdaresi Dış Politika Dairesi Başkanı Hikmet Hacıyev, "Güney Kafkasya bölgesinde Azerbaycan’ın zaferiyle birlikte yeni bir statüko oluşmuştur. Bu yeni statüko, hukukun üstünlüğüne, meşruiyete ve uluslararası hukuk ilkelerine dayanmaktadır. 5 yıl içinde işgalden kurtarılan bölgelerde büyük çaplı çalışmalar yürütülmüştür. Bu, dünya çapında savaş sonrası yapılan en büyük yeniden inşa projelerinden biridir. Yapılan restorasyon ve kalkınma çalışmaları devasa boyuttadır ve tamamen Azerbaycan’ın kendi iç kaynaklarıyla gerçekleştirilmiştir. Yeni altyapılar, evler, şehirler inşa edilmiştir. Azerbaycan bugün dünyada sıfırdan 9 şehir ve 300’den fazla yerleşim birimi kuran bir ülke haline gelmiştir. Bu büyük bir emek gerektirse de aynı zamanda bir gurur kaynağıdır. İnsani yatırımlar açısından da bu bölgeleri adeta bir cennete çevirmek ve zorunlu göçmenlerin onurlu bir şekilde topraklarına dönmesini sağlamak hedeflenmektedir" şeklinde konuştu. "Azerbaycan-Türkiye kardeşliği" Türkiye ile Azerbaycan’ın kalbinin birlikte attığını hatırlatan Hacıyev, daha sonra özetle şunları söyledi. "Bu vesileyle kardeş Türkiye’ye bir kez daha teşekkür etmek isteriz. Vatan savaşında Türkiye’nin Azerbaycan halkıyla dayanışma içinde olması, her zaman olduğu gibi, bizim için ayrı bir gurur ve güç kaynağıdır. Türkiye ve Azerbaycan’ın kalbinin birlikte atması, her Türk vatandaşının nabzının Karabağ’la birlikte atması bizim için çok kıymetlidir. Bu bağlamda Türkiye’nin siyasi ve diplomatik desteği, Cumhurbaşkanımızın liderliği sayesinde bugün Azerbaycan-Türkiye stratejik müttefikliği Şuşa Beyannamesi ile resmiyet kazanmıştır. Bu müttefiklik bizim için ayrıca bir katkıdır. Bu vesileyle Türkiye medyasına da teşekkür etmek isterim. Kardeş Türkiye medyası zaferimizde, savaşımızda bizimle omuz omuza durmuştur. Birlikte bu mücadelede değerli katkılar sunmuştur. Savaşın en kritik alanlarından biri olan bilgi savaşında Türkiye medyası önemli rol oynamıştır. Bugün Azerbaycan-Türkiye kardeşliği, Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi, dünyada eşi benzeri olmayan bir kardeşliktir. Bu, devletlerarası ilişkilerin ötesinde "bir millet, iki devlet" anlayışına dayanmaktadır. Bu prensip doğrultusunda her alanda başarıyla gelişiyoruz. Şuşa Beyannamesi ile bir kez daha vurgulamak isterim ki, Azerbaycan-Türkiye ilişkileri stratejik müttefiklik düzeyindedir. Zaferimizin 5’inci yılı münasebetiyle Bakü’de büyük bir askeri geçit töreni planlanmaktadır. Kardeş Türkiye’den üst düzey temsilcilerin katılımı beklenmektedir."
Kars’ta 100 dağcı Susuz Şelalesi’ne yürüdü
05 Kasım 2025 Çarşamba - 10:02 Kars’ta 100 dağcı Susuz Şelalesi’ne yürüdü Kağızman Dağcılık ve Doğa Sporları Spor Kulübü’nün (KAĞDASK), Kars’ın 7 ilçesindeki kültürel varlıkları da içinde barındıran yürüyüş rotalarını tanıtmak amacıyla başlattığı "Yedi İlçede Yedi Rota: Kars’ta Adım Adım Doğa" projesinin ikinci etabı Susuz’da yapıldı. Susuz ilçe Merkezi’nden başlayan ve Susuz Şelalesi’ne kadar yaklaşık 7 kilometrelik doğa yürüyüşüne Kağızman Dağcılık ve Doğa Sporları Spor Kulübü (KAĞDASK), Kars Dağcılık ve Doğa Sporları Arama Kurtarma Derneği (KARSDAK) ve Iğdır’dan Dağ Safarisi grubundan 97 dağcı katıldı. 3 dağcı da Susuz Şelalesi’nden ipli iniş yaptı. Susuz ilçe merkezinde dağcıları karşılayan Kaymakam Muhammed Emin Tutal, bu tür aktiviteleri desteklediğini, önümüzdeki dönemde daha geniş katılımlı bir yürüyüş programını dağcılarla birlikte organize etmeyi planladığını kaydetti. Projeye ilişkin bilgi veren KAĞDASK Başkanı Harun Ağdaş, Kars’ın kaşarı ve balı, Kağızman’ın da kayısı ve uzun elması kadar dağlarının da farkına varılması gerektiğini, Kağızman ilçesinde çıkardıkları 36 yürüyüş rotasının birçoğunun Keçivan Kalesi, Kurbanağa Mağarası ve Yazıkayalar gibi tarihi yerlerden geçtiğini söyledi. Ağdaş, bu proje ile amaçlarının Kars’ın tüm ilçelerinde farkındalık oluşturularak ili doğa sporları merkezi yapmak olduğunu vurguladı. KAĞDASK Sözcüsü ve Proje Yürütücüsü Sergül Keskin de projeyi Kars’ın 7 ilçesindeki rotaları tanıtmak ve doğa turizmine kazandırmak amacıyla hazırladıklarını belirterek, "Projemizin ilk etabını Sarıkamış’ta yaptık. İkinci etabını bugün Susuz ilçesinde şelaleye yürüyerek gerçekleştirdik. Digor’da Beş Kilise, Akyaka’da Kanyon, Selim’de Allahuekber Dağı, Arpaçay’da Çıldır Gölü ve Kağızman’da Mamakar Dağı yürüyüşü ile proje kapsamındaki rotalarımızı tamamlamış olacağız." dedi. KARSDAK adına konuşan Mehmet Güneş ise Kars’ın kış turizmi ile öne çıkan bir il olduğunu, ancak doğa sporlarının katkısıyla turizmin daha da gelişeceğine inandığını ifade ederek, "Yedi İlçede Yedi Rota, Kars’ta Adım Adım Doğa projesine de bu amaca yönelik olarak destek verdik. Projede emeği geçenleri kutluyorum" açıklamasını yaptı. Bölgenin en önemli doğal güzelliklerinden biri olan şelaleye çıkan vadi boyunca yürüyen ve aralarında çocukların da olduğu 97 doğa sever, yürüyüş boyunca doğanın keyfini çıkardı. Sonbaharın tüm renklerini yansıtan doğada keyifli anlar yaşayan dağcılar, bol bol fotoğraf çektiler. Müzik eşliğinde halay da çeken dağcılar etkinliği renklendirdiler. Etkinlik kapsamında Susuz Şelalesi’nden ipli iniş yapan üç dağcı ise şelalede Türk bayrağı açarak katılımcılara heyecanlı anlar yaşattı.