Yerel Haberler
Kastamonu
22 Aralık 2025 Pazartesi - 16:36 Kastamonu Üniversitesi, 2000 yılından sonra kurulan devlet üniversiteleri arasında Türkiye ikincisi Yükseköğretim Kurulu tarafından hazırlanan Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu’nda Kastamonu Üniversitesi, 2000 yılı sonrası kurulan üniversiteler arasında Türkiye’de ikinci, Karadeniz Bölgesi’nde birinci oldu. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından hazırlanan Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025 yayımlandı. Raporda yer alan göstergeler doğrultusunda Kastamonu Üniversitesi, 12 farklı alanda Türkiye genelinde ilk 20 üniversite arasında yer alırken, 2000 yılından sonra kurulan 74 devlet üniversitesi arasında Türkiye genelinde 2. sırada yer alma başarısı gösterdi. Bu sıralamada ilk sırada İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa yer aldı. Rapora göre Kastamonu Üniversitesi, Karadeniz Bölgesi’nde 2000 yılından sonra kurulan devlet üniversiteleri arasında 1. sırada yer alarak, bölge üniversiteleri arasında ilk 20’de en fazla göstergede yer alan üniversite olarak öne çıktı. 12 göstergede Türkiye ilk 20’de yer aldı YÖK tarafından, eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme, uluslararasılaşma, sürdürülebilirlik ile topluma hizmet ve sosyal sorumluluk başlıkları altında değerlendirilen raporda Kastamonu Üniversitesi, öğrencilerin yaptığı endüstriyel/sektörel projelerin sayısı, Teknokent/TTO projelerine katılan öğrenci sayısı, yarışmalarda alınan ödül sayısı, TÜBİTAK tarafından sağlanan ulusal ve uluslararası proje ve destek sayısı, sanayi ile ortak yürütülen ulusal Ar-Ge projeleri, uluslararası değişim programları kapsamında gelen öğretim elemanı sayısı, sosyal sorumluluk projeleri, Engelsiz Üniversite Ödülleri, dezavantajlı gruplara yönelik faaliyetler, erişilebilirlik envanteri gibi 12 farklı göstergede Türkiye genelinde ilk 20 üniversite arasında yer aldı. Kastamonu Üniversitesi, öğrenciler tarafından yürütülen sosyal sorumluluk projeleri sayısında Türkiye 10’uncusu, üniversite tarafından yürütülen projelerde ise 16’ncı sırada yer aldı. Engelsiz Üniversite Ödülleri göstergesinde 44 ödül ile Türkiye 3’üncüsü oldu. Ar-Ge ve TÜBİTAK desteklerinde Türkiye ilk 10’da Araştırma-geliştirme alanında sanayi-üniversite iş birliğini merkeze alan çalışmalarıyla dikkat çeken Kastamonu Üniversitesi, sanayi ile ortak yürütülen ulusal Ar-Ge projeleri sayısında Türkiye 9’uncusu oldu. TÜBİTAK tarafından sağlanan ulusal ve uluslararası proje ve destek sayısında ise 465 destek ile Türkiye genelinde 7’inci sırada yer aldı. Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, YÖK İzleme ve Değerlendirme Raporu’na ilişkin değerlendirmesinde, Kastamonu Üniversitesi’nin 2000 yılından sonra kurulan devlet üniversiteleri arasında Türkiye ikincisi, Karadeniz Bölgesi’nde ise birinci olmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti. Rektör Topal, bu başarının ortaya çıkmasında emeği geçen öğrencilere, akademisyenlere ve idari personele teşekkür ederek, eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme, topluma hizmet ve uluslararasılaşma alanlarında yürütülen çalışmaların rapor göstergeleri doğrultusunda kararlılıkla sürdürüleceğini belirtti.
22 Aralık 2025 Pazartesi - 16:10 Binanın 14’üncü katından düşerek ölen kadının nişanlısı beraat etti Kastamonu’da apartmanın 14’üncü katından düşerek hayatını kaybeden kadının nişanlısı, cinayet şüphesiyle hakkında açılan davada beraat etti. Olay, 27 Şubat 2025 tarihinde Kuzeykent Mahallesi Kazım Karabekir Caddesi’nde bulunan bir sitede meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 30 yaşındaki Eser Mumcuoğlu, sitede oturduğu apartmanın 14’üncü katından düşerek hayatını kaybetti. Olayın ardından aynı evde ikamet eden ve olay sırasında birlikte alkol aldıkları tespit edilen Eser Mumcuoğlu’nun nişanlısı S.Ö., gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından tutuklanan S.Ö. hakkında Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi’nde ’kadına karşı kasten öldürme’ suçundan dava açıldı. Davanın görülen karar duruşmasında tutuksuz yargılanan S.Ö. ve avukatı hazır bulundu. "Hayatımın hiçbir aşamasında bir kadına ne de bir canlıya zarar vermedim" Duruşmada son kez savunma yapan S.Ö., "Mütalaayı kabul etmiyoruz. Hayatımın hiçbir aşamasında bir kadına ne de bir canlıya zarar vermedim. Önceki beyanlarını tekrar ediyorum, beraatımı talep ediyorum" dedi. Sanık S.Ö.’nün avukatı ise, "Eser, olay günü not bırakmıştır, intihar edeceğini belirtmiştir. Sosyal medya platformları üzerinden de sürekli ölümden bahsetmiştir. Ayrıca telefonu incelendiğinde öldükten sonra dahi nereye gömüleceğini, organlarının bağışlanmasını istediği görülmektedir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde bu şahsın intihara meyilli olduğu, bugün değilse bile yarın bir gün intihar etmesinin beklendiği dosyadaki delillerle sabittir. Dosyada müvekkilimizin cinayet işlediğine dair tek bir delil dahi yoktur. Dolayısıyla müvekkilimizin ’kadına karşı kasten öldürme’ suçunu işlediğine dair başından itibaren dosyada tek bir delil dahi yoktur. Bu yüzden müvekkilimiz hakkında daha fazla mağduriyete sebebiyet vermemesi açısından derhal beraat kararı verilmesini talep ediyoruz" diye konuştu. "Eser ölmek istememiştir, Eser ölüme sürüklenmiştir" Eser Mumcuoğlu’nun ailesinin avukatı ise, "Bu dosya sanığın geçtiğimiz celsede bahsettiği gibi basit bir intihar dosyası değildir. Psikolojik şiddete sürüklendiği ağır bir travma geçirmiştir. Eser’in daha öncesinde intihar girişimi olmuştur. Bunu yapmış olması psikolojik hasta olduğunu göstermez. S.Ö. baştan itibaren tutarsız ifadelerde bulunmuştur. Her ne kadar bir önceki celsede taleplerimiz reddedilmişse de dosyadaki deliller manipüle edilemez. Olay günü sabah başlayan tartışma, akşama kadar devam etmiştir. Akşam da Eser’in hazırladığı yemeği S.Ö. yememiştir. Eser, bunun üzerine ilaç içmiş ve bunu da nişanlısı görmüştür, duymuştur. Bu kadar yaşanan olayın içerisinde S.Ö., temizlik yaparak evdeki delilleri karartmıştır. Eser, S.Ö. ile 1,5 ay kadar beraberken ölmüştür. Eser’in paylaştığı notta ’her şeyden S.Ö. sorumludur’ yazmaktadır. Eser, S.Ö.’nün evinde ölmüştür. Buna da sağlıklı bir ilişki olmadığı bellidir. Olay gününe ait sanığın beyanları çelişkilidir. Komşusu, ‘ölmek istemiyorum’ şeklinde söz duyduğunu demiştir. Keşif istedik reddedildi, tekrardan istiyoruz. Psikolojik rapor alınmasını istiyoruz. Eser ölmek istememiştir, Eser ölüme sürüklenmiştir. Bu nedenlerle sanığın en üst seviyeden cezalandırılarak tutuklanmasını talep ederiz" şeklinde konuştu. Savunmaların dinlenmesinin ardından mahkeme heyeti S.Ö.’nün beraatına karar verdi.
Eski milletvekili Osmanlı belgeleriyle açıkladı: Kastamonu ve çevresinde ciddi bir petrol potansiyeli olabilir
18 Temmuz 2025 Cuma - 14:18 Eski milletvekili Osmanlı belgeleriyle açıkladı: Kastamonu ve çevresinde ciddi bir petrol potansiyeli olabilir Kastamonu ve Sinop’ta Osmanlı döneminden itibaren yapılan petrol aramalarıyla ilgili bilgi veren AK Parti 22. ve 23. Dönem Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu, Osmanlı arşivlerinde bölgede büyük bir petrol potansiyelinin olduğunun yer aldığını ifade ederek, "Özellikle İnebolu açıklarında ve bizim bölgemizde, yani Kastamonu ve Boyabat çevresinde böyle bir potansiyel olduğunu düşünüyoruz" dedi. AK Parti 22. 23. Dönem Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu, Kastamonu ve çevresinde yapılan petrol arama çalışmalarıyla ilgili bilgilendirmede bulunarak bölgenin önemli bir potansiyele sahip olabileceğine dikkat çekti. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait devlet kayıtları ve yabancı şirketlerin arşivleriyle ilgili yaptığı incelemeler neticesinde bölgenin önemli bir potansiyel olarak ortaya çıktığını gördüğünü ifade eden Sıvacıoğlu, bu bölgenin günümüz şartlarıyla incelenmesi gerektiğine dikkat çekti. 2020 yılından itibaren bölgedeki petrol aramalarıyla ilgili resmi belgelerle ilgili araştırmalar yaptığını ifade eden Sıvacıoğlu, Osmanlı arşivlerinde Kastamonu ve Sinop’ta 20’ye yakın belge olduğunu ifade etti. Osmanlı döneminde bölgede bir alan belirlenerek petrol arama izinlerinin verildiğini belirten Sıvacıoğlu, o dönemde yapılan araştırmalarda petrol numunelerinin alındığını ve incelendiğini dile getirdi. Bölgede bulunabilecek bir petrol yatağının Türkiye için önemli bir adım olabileceğini belirten Sıvacıoğlu, "Bu yeni sismik gemilerle hem karada hem denizde yeni keşiflerin olmasını umuyorum. Eğer enerjideki darboğazı aşabilirsek, bu hem ekonomik hem de siyasi açıdan coğrafi konumumuzu bambaşka bir noktaya taşıyacaktır. Üstelik bu gelişmeler sadece ülke içinde sınırlı kalmayacaktır. Okuduğum belgelerde, Sırp mühendisinden Irak’taki mühendise kadar birçok farklı ülkeden uzmanların da bu işe ilgi duyduğunu gördüm. Yani sadece Türkiye’deki bir firma ya da kurum değil, yabancı yatırımcılar da bu sürece dahil olabilir. Devletin kurumları, içerideki ve dışarıdaki ilgililer bu konuyla ilgileniyor. Yani bu sadece Türkiye’ye özel bir mesele değil. Shell, British Petrol, Total, OE gibi dünya çapında söz sahibi şirketlerin bu konuda ilgisi olabilir. Umarım onlar da ‘burada bir potansiyel var’ diyerek gelirler. Bu işler gizli kapaklı değil. Arama yapmak isteyenler ruhsat almak zorunda. Şu anda Cumhurbaşkanlığı sisteminde bu işle ilgilenen birimler var. Önce oraya başvuracaklar, arama ruhsatlarını alacaklar, ardından araştırma ve sondaj çalışmalarını yapacaklar. Ama bütün bunlar ciddi bütçeler gerektiriyor. Örneğin Amerika yılda yaklaşık bin 500 kuyu açıyor. Bu durum sadece petrolde değil, tarım ürünlerinde de böyle. Hiç kimse bir yerde ne zaman ne olacağını önceden bilemez. Bir yere sondaj yaptığınızda, ’yüzde 3 ihtimalle petrol çıkar’ diye kesin bir şey söyleyemezsiniz. Biz ne yapıyoruz? Ancak 50-60 kuyu açabiliyoruz, bazen onu bile yapamıyoruz. Ama Türkiye boş durmuyor. Sondaj çalışmalarını sürdürüyor. Araştırmalar yapılınca bazen bir şey bulunuyor ama bu defa da ekonomik olarak işletmeye değer olmadığı ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle yabancı yatırımcıların ilgisini çekmek de önemli. Belgelerde, buradaki kaynakların tahlilleri bile yapılmış. Bu da demek oluyor ki burada bir potansiyel var. Bundan sonrası artık ekonomik güce ve devletin politikalarına bağlı. Benim bildiğim kadarıyla hem Türkiye Petrolleri hem de Enerji Bakanlığı bu konularla ilgili. Bu sürecin nasıl geliştiğini, nereden ilham alındığını da öğrenmek gerekir. Özellikle İnebolu açıklarında ve bizim bölgemizde, yani Kastamonu ve Boyabat çevresinde böyle bir potansiyel olduğunu düşünüyoruz. İnşallah temennimiz, bu kaynakların bölgemizde ya da en azından Türkiye’de bulunmasıdır" dedi.
Kan donduran cinayetin iki sanığı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı
18 Temmuz 2025 Cuma - 08:58 Kan donduran cinayetin iki sanığı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı Kastamonu’da öldürdükleri vatandaşın başını keserek sulama kanalına atan 2 sanık, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Olay, 5 Mayıs 2024 tarihinde Kastamonu’nun Merkez ilçesi Dere köyü mevkiinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, terk edilmiş haldeki bir aracı gören vatandaşlar durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. Kastamonu İl Jandarma Komutanlığı ekiplerince araç ve çevresinde yapılan incelemeler neticesinde, bölgedeki su kanalının içinde başı kesilmiş halde ceset bulundu. Bulunan cesedin 4 gündür kayıp olarak aranan Adem Yeşilgil’e (48) ait olduğu belirlendi. Jandarma ekiplerince, 4 günlük bir aramanın ardından Yeşilgil’in kesilen kafası da cesedin bulunduğu yerden 2 bin 200 metre uzaklıkta bulundu. Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturma çerçevesinde jandarma ekiplerince olayı gerçekleştirdikleri tespit edilen Şerife K., Niyazi K. ve E.Ö. gözaltına alındı. Adliyeye sevk edilen şahıslar çıkarıldıkları adli makamlarca tutuklandı. Yargılama sürecinde E.Ö. ise adli kontrol tedbirleri uygulanarak serbest bırakıldı. Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinde Şerife K., Niyazi K. ve E.Ö. hakkında ’mala zarar verme’, ’kasten öldürme’, ’gece vakti silahla yağma’ suçlarından dava açıldı. Davanın karar duruşmasında tutuklu yargılanan Niyazi K. ile tutuksuz yargılanan E.Ö., taraf avukatlarıyla Adem Yeşilgil’in yakınları hazır bulunurken, sanık Şerife K. ise SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katıldı. Sanıklar, önceki duruşmadaki beyanlarını tekrarlayarak beraatlerini talep etti. Taraf avukatları ise önceki savunmalarını tekrarladı. İki sanığa müebbet hapis cezası Daha sonra sanıklar hakkındaki kararını açıklayan mahkeme heyeti, Niyazi K. ve Şerife K.’yi ’kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Ayrıca, Niyazi K.’yi ’mala zarar verme’, ateşli silah kanuna muhalefet’, ’yağma’ suçlarından toplam 11 yıl 4 ay; Şerife K. ise ’mala zarar verme’ ve ’yağma’ suçlarından 9 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Tutuksuz yargılanan E.Ö. ise 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı. E.Ö. hakkındaki adli kontrol şartının devamına karar verildi.
Çiftçilerin "beyaz altın" nöbeti: Sarımsaklar çalınmasın diye sabaha kadar tarlada nöbet tutuyorlar
17 Temmuz 2025 Perşembe - 10:16 Çiftçilerin "beyaz altın" nöbeti: Sarımsaklar çalınmasın diye sabaha kadar tarlada nöbet tutuyorlar Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde hasadı devam eden Taşköprü sarımsağını hırsızlardan korumak isteyen çiftçiler, tarlalarda gece boyunca nöbet tutuyor. Bazı çiftçiler ise çözümü tarlalarına güvenlik kamerası kurmakta buldu. Avrupa Birliği tarafından tescillenen, dünyaca ünlü Taşköprü sarımsağının hasadı devam ediyor. Gün boyunca tarlalarda çalışan çiftçiler, topraktan çıkarttıkları sarımsakları tarlada kurumaya bırakıyor. Yaklaşık 15 gün boyunca tarlada kuruyan sarımsaklar daha sonra toplanarak satılıyor. Kilogramı 250 lirayı bulan ve bölgede "beyaz altın" olarak adlandırılan Taşköprü sarımsağı hırsızları da cezbediyor. İlçede bir tarlada hırsızlık olayının yaşanmasının ardından endişelenen çiftçiler, sarımsaklarının başında nöbet tutmaya başladı. Tarlada, tüfekleriyle sabaha kadar nöbet tutan çiftçiler, bir yıllık emeklerini korumaya çalışıyor. Taşköprü ilçesine bağlı Çetmi köyündeki bazı çiftçiler ise da sarımsaklarını hırsızlardan korumak için tarlalarına güneş enerjili, hareket algılayan güvenlik kamerası kurdu. "15 gün daha minibüsün içinde yatıp malımızı koruyacağız" Çetmi köyünde sarımsak yetiştiricili yapan İrfan Ünvar, tarlasına getirdiği minibüste yattığını ifade ederek, "Sarımsak hasadımız devam ediyor. Bu sene rekolte iyi gibi görülüyor. Fiyatlar da iyi olursa daha iyi olacak. Tabii masraflarımız çok. Fiyatlar şu an biraz düşük gibi, kuruduktan sonra artacaktır. Hırsızlar da buralara gelmeye başladı. Biz de mecburen tarlalarımızda böyle tüfekle beklemek zorundayız. Bu caydırıcı anlamda, bir insan vurma niyetinde değiliz. Sadece mahsulümüzü korumak istiyoruz. Sonuçta 8 ay boyunca biz buna emek veriyoruz. 15 Ocak’tan beri, çapası, sulaması, ilaçlaması, mazotu derken çok masraf yaptık. Bu sebeple de sabaha kadar hırsızlara karşı nöbet tutuyoruz. Minibüste dinleniyoruz, yatağımızı yorganımızı aldık. Minibüs ev gibi oldu bize. 15 gün daha minibüsün içinde yatıp malımızı koruyacağız" dedi. "24 saat boyunca tarlamızı kameramızla gözlüyoruz" Yaşanan bir hırsızlık olayının ardından herkesin tarlalarda nöbet tutmaya başladığını dile getiren Vahit Demirbaş ise kendisinin de çözümü tarlaya güvenlik kamerası kurmakta bulduğunu kaydederek, "Çok fazla hırsızlık yok ama bir olay olmuş. Jandarma ekipleri yakalamış. Bunu duyunca biz de tarlamıza kamera koyduk. Kamera herhangi bir hareket algıladığı zaman telefonumuza mesaj gönderiyor. O mesaja göre biz de hareket ediyoruz. Saat 07.00’de günlükçüleri alıyoruz, onlarla birlike saat 18.00’e kadar çalışıyoruz. Bu zahmetli ve maliyetli bir iş. 10 bin dönemlik alan için sadece gündelikçi parası ödüyoruz. Bu faaliyetler de yüksek olduğu için hırsızlık olayı olduğunda canımız yanıyor. Biz de böyle bir çözüm bulduk. 24 saat boyunca tarlamızı kameramızla gözlüyoruz. Telefonumuza, ‘sarımsak çalmaya çalışan birinin yakalandı’ diye mesaj geldi. Ondan sonra nöbet beklemeye başladık" diye konuştu.