Yerel Haberler
Van
20 Aralık 2025 Cumartesi - 19:25 Türkiye’de barışın toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutları masaya yatırıldı Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO) tarafından düzenlenen "Türkiye’de Barış Nasıl Tesis Edilir?" konulu söyleşi programı gerçekleştirildi. Van TSO ev sahipliğinde düzenlenen programda, çözüm sürecinin hukuk, demokrasi ve iş dünyasına yansımaları ele alındı. Programın moderatörlüğünü Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Suvat Parin yaptı. Söyleşide, Türkiye’de barışın toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutları farklı perspektiflerden değerlendirildi. Söyleyişide bir konuşma yapan Van TSO Başkanı Necdet Takva, amacının süreci ekonomik bir perspektiften ele almak olduğunu belirtti. Başkan Takva, "Özellikle ‘Milli Birlik ve Dayanışma’, ‘Terörsüz Türkiye’ ya da ‘Barış süreci’ gibi farklı adlarla ifade edilen; bölgemizi yakından hatta doğrudan ilgilendiren bu meseleye, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar yaşananlar ve bundan sonra nasıl bir yol izlenmesi gerektiği üzerinden ekonomik değerlendirmeler yapmaktır. Burada bulunma sebebim de budur. Bölgemiz, neredeyse tüm reel verilerde sürekli olarak son sıralarda yer almıştır. Ekonomi, sağlık ve eğitim başta olmak üzere birçok alanda bölgelerimiz, Türkiye’nin en geri kalmış bölgeleri olarak öne çıkmakta; mevcut parametreler ise gerçekten son derece olumsuz bir tablo ortaya koymaktadır. 2022 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yapılan araştırma çerçevesinde, Türkiye genelinde geri kalmış olarak tanımlanan 121 ilçenin 90’ının bölgemizde yer aldığı tespit edilmiştir. Van ilinde ise Edremit, Tuşba ve İpekyolu ilçeleri hariç olmak üzere 8 ilçe bu 90 ilçe arasında bulunmaktadır. Yani Türkiye genelindeki 121 geri kalmış ilçenin 90’ı bölgemizde yer almakta, Van’daki 8 ilçe ise bu listenin en alt sıralarında bulunmaktadır. 2024 yılında yapılan bir başka araştırmada ise Türkiye’nin en gelişmemiş 50 ilçesinin 49’unun bölge illerinde olduğu ortaya konmuştur" dedi. Bölgede işsizlik oranlarının Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde seyrettiğini vurgulayan Takva, "1963 yılından bugüne kadar 18 defa teşvik uygulaması gündeme gelmiş ve bu konuda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Ancak ne istihdamda ne de eğitimde yer alan gençlerin oranına bakıldığında, hem kadınlarda hem de erkeklerde Türkiye ortalamasının iki katının üzerine çıkıldığı görülmektedir. TÜİK verilerine göre işsizlik oranı Van’da yüzde 16,7; Ağrı’da yüzde 13,1; Hakkari’de yüzde 18,3; Muş’ta ise yüzde 13,1 seviyesindedir. Odamız tarafından yapılan bir araştırmada ise Van’da genç işsizlik oranının yaklaşık yüzde 36 seviyesinde olduğu tespit edilmiştir" diye konuştu. Bölgemizde yapılan güvenlik harcamalarının Batı illerine yapılan güvenlik harcamalarının üç katından fazla olduğunun altını çizen Takva, "Uzmanlar tarafından TRT’de yapılan bir hesaplamaya göre, bu süreçte harcanan yaklaşık 2 trilyon dolarlık kaynakla 196 adet İstanbul Yeni Havalimanı ya da bin 176 adet Marmaray projesi yapılabilecek imkân bulunmaktadır" şeklinde konuştu. Van’ın yüzölçümünün yaklaşık yüzde 64,7’sinin mera alanı olmasına rağmen yayla yasakları nedeniyle hayvancılığın ciddi sorunlar yaşadığını söyleyen Takva, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarım ve hayvancılık açısından bakıldığında, Van ilinin yüzölçümünün yaklaşık yüzde 64,7’si mera alanıdır. Türkiye’deki toplam mera varlığının yaklaşık yüzde 10’u bu il sınırları içerisindedir. Yaklaşık 21 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip olan bir kentte yaşıyoruz ve bu alanın neredeyse yüzde 65’i mera niteliği taşımaktadır. Ancak yayla yasakları ve çeşitli kısıtlamalar nedeniyle hayvancılık bu anlamda ciddi sorunlar yaşamaktadır. Mesele, tüm bu süreçleri sebep-sonuç ilişkisi içerisinde ele alan, samimi ve gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirmek ve buna uygun çözümler üretmektir." Katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği program, konuşmaların ardından yapılan değerlendirmelerle sona erdi.
20 Aralık 2025 Cumartesi - 11:56 Van’da "Mide Kanseri Farkındalık Semineri" düzenlendi Van İl Sağlık Müdürlüğü tarafından mide kanserine dikkat çekmek amacıyla düzenlenen "Mide Kanseri Farkındalık Semineri" gerçekleştirildi. İpekyolu İlçe Kütüphanesi’nde düzenlenen seminerde, mide kanserinin risk faktörleri, erken tanının önemi ve korunma yolları ele alındı. Program kapsamında halka yönelik bilgilendirici sunumlar yapıldı. Programda endoskopi taramaları hakkında bilgilendirme yapılırken, seminere katılan muhtarlar ve vatandaşlar da merak ettikleri konular hakkında uzman hekimlerden bilgi alma imkânı buldu. Seminerde konuşan Van İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Muhammed Tosun, halkla bire bir temas halinde olan muhtarların toplumun doğru şekilde bilgilendirilmesinde çok önemli bir role sahip olduğunu belirtti. İl Müdürü Op. Dr. Tosun, "Bu nedenle öncelikle muhtarlarımızı bilgilendirerek, onların halkla temasını artırmayı; vatandaşlarımızın bu kanser türüne yakalanmadan önce neler yapması gerektiğini ve hastalığa yakalanmış bireylerin nasıl takip edilmesi gerektiğini anlatmayı amaçlıyoruz. Bugün bu konuları, kıymetli hocalarımız bizlere aktaracak. Sizlerle birlikte bizler de bu eğitimden faydalanacağız. Van özelinde halk sağlığını doğrudan etkileyen bu ve benzeri önemli konularda, paydaşlarımızla birlikte eğitim ve bilgilendirme çalışmalarımıza devam edeceğiz" dedi. "Sıcak çay masum çıktı" Bölgeye özgü mide kanseri risk faktörlerinden bahseden Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrah Prof. Dr. Sabahattin Çelik ise, "Mide kanseri için araştırdığımız birkaç faktör vardı. Bunlardan ilki otlu peynir, tuzlu balık, sıcak çay ve tandır maruziyetiydi. Bu çalışmada sıcak çay masum çıktı; bu faktörle ilgili herhangi bir olumsuzluk tespit edilmedi. Ancak otlu peynirin günlük 150 gramdan fazla tüketilmesinin kanser riskini iki kat artırdığı belirlendi. Bu çalışma, birçok dergide yayımlandı" diye konuştu. Genel Cerrah Dr. Ezgi Sönmez’in sunumuyla devam eden seminer, Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Remzi Kızıltan, Dr. M. Salim Demirci ve Radyasyon Onkolojisi Uzman Dr. İlyas Anıl Kılınç’ın yöneltilen soruları yanıtlamasıyla sona erdi. Seminere İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Muhammed Tosun, Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, akademisyenler, uzman hekimler, sağlık personeli ve muhtarlar katıldı.
20 Aralık 2025 Cumartesi - 11:45 Van’da "Mide Kanseri Farkındalık Semineri" düzenlendi Van İl Sağlık Müdürlüğü tarafından mide kanserine dikkat çekmek amacıyla düzenlenen "Mide Kanseri Farkındalık Semineri" gerçekleştirildi. İpekyolu İlçe Kütüphanesi’nde düzenlenen seminerde, mide kanserinin risk faktörleri, erken tanının önemi ve korunma yolları ele alındı. Program kapsamında halka yönelik bilgilendirici sunumlar yapıldı. Programda endoskopi taramaları hakkında bilgilendirme yapılırken, seminere katılan muhtarlar ve vatandaşlar da merak ettikleri konular hakkında uzman hekimlerden bilgi alma imkânı buldu. Seminerde konuşan Van İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Muhammed Tosun, halkla bire bir temas halinde olan muhtarların toplumun doğru şekilde bilgilendirilmesinde çok önemli bir role sahip olduğunu belirtti. İl Müdürü Op. Dr. Tosun, "Bu nedenle öncelikle muhtarlarımızı bilgilendirerek, onların halkla temasını artırmayı; vatandaşlarımızın bu kanser türüne yakalanmadan önce neler yapması gerektiğini ve hastalığa yakalanmış bireylerin nasıl takip edilmesi gerektiğini anlatmayı amaçlıyoruz. Bugün bu konuları, kıymetli hocalarımız bizlere aktaracak. Sizlerle birlikte bizler de bu eğitimden faydalanacağız. Van özelinde halk sağlığını doğrudan etkileyen bu ve benzeri önemli konularda, paydaşlarımızla birlikte eğitim ve bilgilendirme çalışmalarımıza devam edeceğiz" dedi. "Sıcak çay masum çıktı" Bölgeye özgü mide kanseri risk faktörlerinden bahseden Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrah Prof. Dr. Sabahattin Çelik ise "Mide kanseri için araştırdığımız birkaç faktör vardı. Bunlardan ilki otlu peynir, tuzlu balık, sıcak çay ve tandır maruziyetiydi. Bu çalışmada sıcak çay masum çıktı; bu faktörle ilgili herhangi bir olumsuzluk tespit edilmedi. Ancak otlu peynirin günlük 150 gramdan fazla tüketilmesinin kanser riskini iki kat artırdığı belirlendi. Bu çalışma, birçok dergide yayımlandı" diye konuştu. Genel Cerrah Dr. Ezgi Sönmez’in sunumuyla devam eden seminer, Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Remzi Kızıltan, Dr. M. Salim Demirci ve Radyasyon Onkolojisi Uzman Dr. İlyas Anıl Kılınç’ın yöneltilen soruları yanıtlamasıyla sona erdi. Seminere İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Muhammed Tosun, Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, akademisyenler, uzman hekimler, sağlık personeli ve muhtarlar katıldı.
Van Gölü çekilince balıkçı limanları karaya döndü
20 Kasım 2025 Perşembe - 09:29 Van Gölü çekilince balıkçı limanları karaya döndü Dünyanın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü, küresel iklim değişikliğinin etkileriyle hızla alan kaybederken, birçok balıkçı limanı da adeta karaya dönüştü. Küresel iklim değişikliğinin Türkiye’deki en çarpıcı etkileri, dünyanın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü’nde gözle görülür şekilde yaşanıyor. Son yıllarda göl seviyesinde yaşanan hızlı düşüş, kıyı şeridinde ciddi değişimlere yol açtı. Su seviyesindeki azalma nedeniyle birçok balıkçı limanı ise işlevsiz hale geldi. Su çekilmesinin en belirgin şekilde yaşandığı noktalardan biri olan limanlar da tamamen karaya dönüşürken, balıkçı tekneleri göle giremez hâle geldi. Limanda bulunan tekneler ise suya ulaşamadığı için limandan ayrılamıyor. İHA muhabirine konuşan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, Van Gölü Havzası’nın küresel iklim değişikliğinden ciddi şekilde etkilendiğini belirtti. Bölgenin kapalı bir havza olması nedeniyle iklim değişikliğinin etkilerinin daha sert hissedildiğini ifade eden Prof. Dr. Alaeddinoğlu, "Bütün dünyada ve ülkemizde olduğu gibi içinde bulunduğumuz havza da küresel iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarına maruz kalıyor. Burası aynı zamanda kapalı bir havza, çevresi kapalı ve su toplama alanına sahip. Bu su toplama alanının beslediği en büyük göl Van Gölü’dür. Tabii küçük göllerimiz de bulunmaktadır. Dolayısıyla bu kapalı havza, iklim değişikliğinden birçok açıdan etkileniyor. Birincisi, havzada sulak alanlar sayıca fazladır. Sulak alanların fazla olması, şiddetli buharlaşmayla birlikte bu suların geri çekilmesine ve toprak parçalarının açığa çıkmasına neden oluyor. Buharlaşmanın şiddetinin yanı sıra yağışlarda da uzun yıllardır geçmişe oranla bir azalış söz konusudur. Sıcaklığın artışı, buharlaşmanın şiddeti, yağıştaki azalma ve kapalı havza özelliği; kar şeklinde düşen yağışların artık gerçekleşmemesi bütün bu faktörler havzada maalesef Van Gölü başta olmak üzere tüm göllerimizin alan kaybetmesine, yani suların buharlaşmayla birlikte çekilmesine neden oluyor" dedi. "Ekonomik kayba neden oluyor" Havzada yaşanan önemli değişikliklerden birinin de yaz aylarında yağışsız geçen sürenin giderek uzaması olduğunu dile getiren Alaeddinoğlu, "Geçmişte yaklaşık bir ay yağışın düşmediği havza, şimdi 1,5 ve sonra 2 aya çıkmış durumdadır. Bu yıl ise 3 ayı aşkın süredir havzada yağış gerçekleşmedi. Dolayısıyla bütün bunlar, havzadaki göllerin başta Van Gölü olmak üzere alan kaybetmesine yol açıyor. Gölün çekilmesiyle birlikte kara hâline gelen ya da sığlaşan bölgeler, balıkçı teknelerinin limanlara ulaşmasını engelliyor ve bu durum balıkçıların sağlıklı şekilde avcılık yapamamasına, dolayısıyla ekonomik kayba neden oluyor" diye konuştu. Van Gölü Havzası’nın artık doğanın akışına bırakılamayacak kadar hassas bir noktaya geldiğini vurgulayan Alaeddinoğlu, "Bu durumun havza yönetimi mekanizması çerçevesinde ele alınması ve yönetilmesi gerekiyor. Bu göl ve bütün bu alanlar, doğanın zaman içerisinde kendiliğinden yapacaklarına bırakılmamalı. Kesinlikle havza bir bütün olarak havza yönetimi kapsamında değerlendirilip yönetilmelidir" şeklinde konuştu.
Dünya Prematüre Günü kapsamında "aceleci bebekler" için özel etkinlik
19 Kasım 2025 Çarşamba - 15:42 Dünya Prematüre Günü kapsamında "aceleci bebekler" için özel etkinlik Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde prematüre bebek sahibi aileler, "Dünya Prematüre Günü" kapsamında düzenlenen etkinlikte bir araya geldi. Halk arasında "aceleci bebekler" olarak bilinen prematüre bebeklerin gelişim sürecine dikkat çekmek amacıyla hastanenin Akdamar Toplantı Salonu’nda bugün bir program gerçekleşti. Etkinlikte prematüre doğumların önemi, bebeklerin gelişim süreci ve ailelere sunulan sağlık hizmetleri üzerine bilgilendirmelerde bulunuldu. Katılımcılar, prematüre bebeklerin yaşam mücadelesine dikkat çekerek farkındalığın artırılması gerektiğini vurguladı. Konuya ilişkin konuşan hastane Başhekimi Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, prematüre bebeklerin yaşamının teknolojinin ve tedavi imkanlarının gelişmesiyle birlikte artık çok daha mümkün hâle geldiğini belirtti. Başhekim Sarıkaya, "Burada en büyük emek, şüphesiz hekimlerimizin, hemşirelerimizin ve alanda çalışan fizyoterapist, klinik destek, temizlik gibi birimlerde görev yapan herkesin emeğiyle mümkün oluyor. Başta hekimlerimiz olmak üzere, tüm ekibin katkısı çok büyük. Yine annelerin de bu süreçteki rolü çok önemli. Annelerin bebeklere bakımı, ilgisi ve süt temini konusunda bizimle iş birliği içinde olmaları, prematüre bebeklerin hayata tutunmasında belirleyici oluyor. Önceden yaşam şansı olmayan düşük kilolu bebekler bile artık hayata tutunabiliyor ve sağlıklı bir şekilde büyüyebiliyorlar. Artık onlar da aramızdalar" dedi. "Prematüre olsalar da asla yalnız değiller" 37 haftanın altında doğan her bebeğin prematüre olarak ifade edildiğini dile getiren Yenidoğan Uzmanı Dr. Mahmut Çelik ise "Dünya genelinde her 10 doğumdan biri, Türkiye’de ise her 8 doğumdan biri prematüre olarak dünyaya gelmektedir. Bu da yaklaşık olarak yılda 12 bin prematüre bebeğin doğduğu anlamına geliyor. Bu bebekler doğduktan sonra yoğun bir destek gerektirir. Başta solunum ve beslenme desteği olmak üzere organ gelişimleri açısından yüksek düzeyde bakım gerekir. Bu süreçte en önemli rol, sağlık çalışanları ve annelere düşüyor. Hekimin emeği, kuvöz başından ayrılmayan hemşirenin şefkati ve annenin sütü ile sevgisi sayesinde, bu bebekleri hayata tutundurmaya çalışıyoruz. Yeni doğan prematüre bebekler hiçbir engel tanımaz, onlar minik savaşçılar, minik kahramanlardır. Prematüre olsalar da asla yalnız değiller. Biz, sağlık çalışanları ve anneler olarak her zaman yanlarındayız" diye konuştu. Yapılan konuşmaların ardından etkinlik, pasta kesimiyle sona erdi. Programa, İl Sağlık Müdürlüğü Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Uzman Dr. Sevcan Sağlam, Başhekim Doç. Dr. Remzi Sarıkaya ile çok sayıda doktor, hemşire ve aileler katıldı.
Van’da "aceleci bebekler" için özel etkinlik
19 Kasım 2025 Çarşamba - 15:36 Van’da "aceleci bebekler" için özel etkinlik Van Eğitim ve Araştırma Hastanesinde prematüre bebek sahibi aileler, "Dünya Prematüre Günü" kapsamında düzenlenen etkinlikte bir araya geldi. Halk arasında "aceleci bebekler" olarak bilinen prematüre bebeklerin gelişim sürecine dikkat çekmek amacıyla Hastanenin Akdamar Toplantı Salonunda gerçekleştirilen programa, İl Sağlık Müdürlüğü Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Uzm. Dr. Sevcan Sağlam, Başhekim Doç. Dr. Remzi Sarıkaya ile çok sayıda doktor, hemşire ve aileler katıldı. Etkinlikte prematüre doğumların önemi, bebeklerin gelişim süreci ve ailelere sunulan sağlık hizmetleri üzerine bilgilendirmelerde bulunuldu. Katılımcılar, prematüre bebeklerin yaşam mücadelesine dikkat çekerek farkındalığın artırılması gerektiğini vurguladı. Konuya ilişkin konuşan Hastane Başhekimi Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, prematüre bebeklerin yaşamının teknolojinin ve tedavi imkanlarının gelişmesiyle birlikte artık çok daha mümkün hâle geldiğini belirtti. Başhekim Sarıkaya, "Burada en büyük emek, şüphesiz hekimlerimizin, hemşirelerimizin ve alanda çalışan fizyoterapist, klinik destek, temizlik gibi birimlerde görev yapan herkesin emeğiyle mümkün oluyor. Başta hekimlerimiz olmak üzere, tüm ekibin katkısı çok büyük. Yine annelerin de bu süreçteki rolü çok önemli. Annelerin bebeklere bakımı, ilgisi ve süt temini konusunda bizimle iş birliği içinde olmaları, prematüre bebeklerin hayata tutunmasında belirleyici oluyor. Önceden yaşam şansı olmayan düşük kilolu bebekler bile artık hayata tutunabiliyor ve sağlıklı bir şekilde büyüyebiliyorlar. Artık onlar da aramızdalar" dedi. "Prematüre olsalar da asla yalnız değiller" 37 haftanın altında doğan her bebeğin prematüre olarak ifade edildiğini dile getiren Yenidoğan Uzmanı Dr. Mahmut Çelik ise "Dünya genelinde her 10 doğumdan biri, Türkiye’de ise her 8 doğumdan biri prematüre olarak dünyaya gelmektedir. Bu da yaklaşık olarak yılda 12 bin prematüre bebeğin doğduğu anlamına geliyor. Bu bebekler doğduktan sonra yoğun bir destek gerektirir. Başta solunum ve beslenme desteği olmak üzere organ gelişimleri açısından yüksek düzeyde bakım gerekir. Bu süreçte en önemli rol, sağlık çalışanları ve annelere düşüyor. Hekimin emeği, kuvöz başından ayrılmayan hemşirenin şefkati ve annenin sütü ile sevgisi sayesinde, bu bebekleri hayata tutundurmaya çalışıyoruz. Yeni doğan prematüre bebekler hiçbir engel tanımaz; onlar minik savaşçılar, minik kahramanlardır. Prematüre olsalar da asla yalnız değiller. Biz, sağlık çalışanları ve anneler olarak her zaman yanlarındayız" diye konuştu. Yapılan konuşmaların ardından etkinlik, pasta kesimiyle sona erdi. (YLM-ŞAK-
Van’ın 2 bin 800 yıllık mühendislik harikası kuruyor: Keşiş Gölü’nde su seviyesi endişe veriyor
19 Kasım 2025 Çarşamba - 10:24 Van’ın 2 bin 800 yıllık mühendislik harikası kuruyor: Keşiş Gölü’nde su seviyesi endişe veriyor Urartu Kralı II. Rusa tarafından yaklaşık 2 bin 800 yıl önce inşa ettirilen ve dünyanın en eski göletlerinden biri olarak kabul edilen Van’daki Turna (Keşiş) Gölü, küresel ısınma ve kuraklığın etkisiyle hızla kuruma tehlikesiyle karşı karşıya. 2 bin 550 rakımlı bu mühendislik harikasının su seviyesindeki ciddi düşüş, hem tarımsal sulama ihtiyacını karşılayan bölge halkını hem de bilim insanlarını endişelendiriyor. Urartu medeniyetinden miras kalan ve Van’ın Gürpınar ilçesi sınırlarında bulunan, doğal güzelliği ve tarihi önemiyle bilinen 2 bin 550 rakımlı ve yaklaşık 7 kilometrelik alana sahip Keşiş (Turna) Gölü, son yıllarda artan kuraklık ve iklim değişikliğinin etkisiyle ciddi bir su kaybı yaşıyor. Urartu Kralı II. Rusa tarafından tarım arazilerini sulamak amacıyla yaptırılan ve dünyanın en eski göletlerinden biri olarak kabul edilen bu mühendislik şaheseri, kuruma tehlikesiyle karşı karşıya. "Şu an Keşiş Gölü’ne baktığımızda hakikaten alanının büyük ölçüde kaybolduğunu görüyoruz" Son yıllarda etkili olan aşırı sıcaklar ve beklenen kar-yağmur yağışının gerçekleşmemesi, Keşiş Gölü’nün büyük bir bölümünün kurumasına yol açtı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, "Van Gölü havzasında irili ufaklı birçok göl var. Şüphesiz bunların bir kısmı doğal göller, bir kısmı da aslında insan yapısı göller ya da göletler. Önüne set çekilerek daha sonra doğal yapıya dönüşmüş göller. Bunlardan bir tanesi de Keşiş Gölü. Tabii Keşiş Gölü’nün başka isimleri de var. Turna Gölü gibi. Bu yaklaşık milattan önce 650’lerde Rusya tarafından önüne bent çekilerek suyun biriktirilmesi sonucu oluşmuş bir göl. Gölün yaklaşık su toplama havzası 100 kilometrekare civarında. Göl, yıl içerisinde alan kaybediyor. Yağışlı sezonlarda da yaklaşık 7 kilometreye, kurak sezonlarda 4 kilometrekareye kadar düşüyor. Ancak bu iklim değişikliğinden kaynaklı havzanın hem sıcaklıklardaki artış, kuraklık, o buharlaşmanın şiddetiyle beraber göl son yıllarda zaman zaman tamamen kuruma riskiyle de karşı karşıya kalıyor. Dolayısıyla şu an Keşiş Gölü’ne baktığımızda hakikaten alanının büyük ölçüde kaybolduğunu, o kalan alanların işte sazlıklar şeklinde küçük su birikintilerden oluştuğunu görebiliyoruz. Bu göl, yükseltisi itibariyle Erek Dağı’nın hemen doğu güney tarafına düşüyor. Yaklaşık 2 bin 550 metreler civarında bir yükseltiye sahip. Tabii yükseltinin fazla olması oradaki buharlaşmanın şiddetini nispeten azaltıyor. Tabii gölü besleyen çok akarsu yok. Küçük dereler var, onların önemli bir kısmı da geçici akarsular. Daha çok düşen yağış ve oradaki kaynak suları ile besleniyor. Dolayısıyla mevcut iklim şartları içerisinde yani sıcaklıktaki bu artış seyrettiği sürece buharlaşmanın şiddeti arttığı sürece maalesef Keşiş Gölü muhtemelen önümüzdeki yıllarda yağışlı sezonlarda su toplayacak. Ama bu suyu o havzada o gölün içinde bulunduğu o havzada tutmak pek mümkün olmayacak. Muhtemelen yılın sonuna o yağışlı sezonun sonrasındaki kurak sezonla birlikte göl ya büyük ölçüde alan kaybedecek ya da kuruma riskiyle karşı karşıya kalacak. Dolayısıyla özetleyecek olursak, Keşiş Gölü insan eseri bir göl. Aslında orada bir su birikimi var ama daha sonra önüne Kral Rusa’nın bir bent, bir set çekerek gerisinde su biriktirmesi ve o suyu da aslında hem Van ovasının hem Van şehrinin ihtiyaç duyduğu içme ve sulama suyunu sağlamak amacıyla inşa edilmiş bir göl. Bir Mühendislik harikası aslında. Bir antik göl olarak ifade edebiliriz" diye konuştu.
Muradiye’de Kızılay’dan kışlık giyim desteği
19 Kasım 2025 Çarşamba - 09:33 Muradiye’de Kızılay’dan kışlık giyim desteği Van’ın Muradiye ilçesinde havaların soğumasıyla birlikte ihtiyaç sahibi vatandaşlara Türk Kızılay tarafından kışlık giyim desteği sağlanıyor. Muradiye Kızılay Şubesi bünyesinde hizmet veren Kızılay Sevgi Butik Mağazası’nda mont, bot, kazak ve pantolon gibi temel kışlık ihtiyaçların ücretsiz olarak karşılanıyor. İlçede özellikle dezavantajlı ailelerin yoğun başvuru yaptığı mağazada kış dönemine özel stok güncellemesi yapılıyor. Kadın, erkek ve çocuklara yönelik çeşitli bedenlerde kışlık ürünler gönüllüler ve personel tarafından ihtiyaç tespiti yapılarak vatandaşlara ulaştırılıyor. Türk Kızılay Muradiye Şube Başkanı Selçuk Yay, dar gelirli ailelerin kış şartlarına hazırlıksız yakalanmaması için çalışmaların yoğun bir şekilde sürdüğünü belirtti. Başkan Yay, "Kış geldi ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızı mont, bot, kazak ve pantolon desteği için Kızılay Sevgi Butik Mağazamıza bekliyoruz" dedi. Yalnızca afet anlarında değil, yılın her döneminde ihtiyaç sahiplerinin yanında olduğunu vurgulayan Yay, Muradiye’de kış şartlarının sert geçtiğini ve kışlık giyim desteğinin aileler için büyük önem taşıdığını ifade etti. Kışlık giyim desteğinden yararlanmak isteyen vatandaşların kimlikleriyle birlikte ilçe merkezindeki Kızılay Şube hizmet binasına başvuruda bulunabileceklerini ifade eden Yay, kış boyunca yardım çalışmalarının aralıksız sürdürüleceğini aktardı.