Yerel Haberler
YEREL HABERLER
Binlerce yıllık tarihi yolculuk başlıyor 08 Aralık 2025 Pazartesi - 12:14:19 Evliya Çelebi’nin "ruhaniyetli şehir" diye anlattığı, Tanpınar’ın Bursa’da Zaman’ına ilham veren şehir; konuklarını her adımda, her nefeste, her dokunuşta gerçek bir tarih yolculuğuna çıkaracak. Bu tarihi yolculuk, Osmanlı döneminin eşsiz hazineleri, gönül sultanlarının manevi durakları, Cumhuriyet’in ruhunu yansıtan en eski 5 mahallesi ile Bizans, Prusa ya da Bitinya dönemiyle de sınırlı değil. Zamanın Kapısı, tarihi milattan önce 3 bin yıl öncesine uzanan ‘Arkeopark’ açılıyor. 3 bin yıllık mozaiklerin keşfedildiği Hisar Arkeopark Projesi’ni rekor bir sürede gün yüzüne çıkaran Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, çalışmaların yüzde 95 seviyesine ulaştığını ve projenin 2026’nın ilk aylarında açılmasının planlandığını açıkladı. 500 bin metrekarelik alanda barındırdığı eşsiz tarihi mirasla Hisar Bölgesi’nin, Bursa, Türk ve dünya tarihi adına çok büyük anlam taşıdığını vurgulayan Başkan Aydın, "Bursa’nın kalbi Osmangazi, Osmangazi’nin kalbi Hisar, Avrupa’da ‘Old City’ diye gezdiğimiz yerlerin karşılığı aslında. Amacımız bu değeri ayağa kaldırmak ve turizmin merkezine oturtmak" dedi. Başkan Aydın, Arkeopark’ın yanı sıra Filiboz Mescidi, Alaaddin Camii, 1326 tarihli Osman Gazi Camii, Sümbüllü Bahçe Konağı, Sur Kapıları, Osmangazi ve Orhangazi Türbeleri, Saat Kulesi ve tarihi mahallelerine sahip Hisar bölgesine önemli bir eserin daha kazandırılacağını duyurdu. Kamuoyunda Kolsuz Faik İpek Fabrikası olarak bilinen tarihi Romangal Fabrikası’nda çalışmaların başladığını belirten Aydın, "Çok kısa sürede kültür, sanat, gastronomi, konser ve müze işlevleriyle Bursa’ya yeni bir yaşam alanı kazandıracağız" dedi. Kavaklı Temiz Cadde’deki çalışmalar hakkında da bilgi veren Başkan Aydın, "Temiz Cadde’de küçük bir müze, konaklama alanı ve asansörle Üftade Hazretleri’nin bulunduğu seyir terasına ulaşım imkanı oluşturacağız. Böylece Bursalıların yürüyerek gezebileceği tam bir tarih rotası ortaya çıkacak" ifadelerini kullandı.
08 Aralık 2025 Pazartesi - 12:09 Çöp konteynerleri ilçe kanalına atıldı, belediye hukuki süreç başlatacak Aydın’ın Germencik ilçesindeki çöp konteynerlerini deviren ve ilçe kanalına atan duyarsız vatandaşlara tepki gösteren Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, duyarlılık çağrısı yaparken, gerekli hukuki sürecin de başlatılacağını duyurdu. Germencik ilçesine bağlı Yeni Mahalle ve Mesudiye Mahallesi’nde çöp konteynerlerinin devrilmesi ve ilçe kanalına atılması tepki çekti. Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, kamu malına zarar veren bu tür davranışlara karşı hukuki işlemlerin kararlılıkla uygulanacağını belirterek vatandaşları çevreye sahip çıkmaya çağırdı. Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, Mesudiye ve Yeni Mahallelerde çöp konteynerlerinin bilinçli şekilde devrilmesi ve ilçe kanalına atılmasıyla ilgili açıklama yaparken, yaşananların hem çevre kirliliğine hem de kamu malına zarara yol açtığını belirtip, bu tür davranışların ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturduğuna dikkat çekti. Temizlik ekiplerinin her gün özveriyle çalışarak olumsuzlukları gidermeye gayret ettiğini vurgulayan Zencirci, ilçenin ortak yaşam alanı olduğunun altını çizdi. Kamu malına zarar verilmesinin herkesin hakkına zarar anlamına geldiğini belirten Başkan, vandallığa karşı gerekli hukuki işlemlerin kararlılıkla uygulanacağını ifade etti. Başkan Zencirci, vatandaşlara da çağrıda bulunarak çevrenin korunması, görülen olumsuzlukların belediyeye bildirilmesi ve Germencik’e hep birlikte sahip çıkılması gerektiğini söyledi. Açıklamasında, daha temiz ve daha güvenli bir ilçe için dayanışma vurgusu yapan Başkan Zencirci; "Mesudiye ve Yeni Mahallelerimizde çöp konteynerlarının bilinçli şekilde devrilmesi ve hatta ilçe kanalına atılması hepimizi derinden üzdü..Bu tür davranışlar yalnızca çevremize zarar vermekle kalmıyor; aynı zamanda kamu malına zarar, çevre kirliliği ve ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturuyor. Temizlik ekiplerimiz her gün özveriyle çalışarak bu olumsuzlukları gidermeye gayret ediyor. Ancak unutulmamalıdır ki bu ilçe hepimizin. Kamu malına zarar verirken, birbirimizin hakkına girdiğimizi de unutmayalım. Bu tür vandalizme karşı gerekli hukuki işlemler kararlılıkla uygulanacaktır. Tüm vatandaşlarımızdan ricam; çevremizi koruyalım, gördüğümüz olumsuzlukları belediyemize bildirelim ve Germencik’e birlikte sahip çıkalım. Daha temiz, daha güvenli bir ilçe için hep birlikte el ele vermek zorundayız" dedi.
08 Aralık 2025 Pazartesi - 12:06 Uzmanlar uyardı: Yapay zeka hem teknolojik hem psikolojik risk taşıyor ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Öğretim Üyesi olan ve yapay zeka üzerine araştırmalar yürüten Doç. Dr. Hande Alemdar ile Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi Psikiyatri İdari Sorumlusu Uzman Doktor Huriye Aslan yapay zeka ile ilgili uyarılarda bulundu. Yapay zeka kavramının 1950’lerde ortaya atılmasından bu yana hızla gelişen teknolojiler, internetin yaygınlaşmasıyla birlikte günlük yaşamdan sürekli veri üretilmesini mümkün hale getirdi. Kullanıcıların dijital etkileşimleriyle büyük bir veri kaynağına dönüşmesi, bu veriyi işleyen algoritmaların ve güçlü bilgisayarların geliştirilmesiyle birleşince, bugün karmaşık problemleri çözebilen yapay zeka sistemleri ortaya çıktı. Bu gelişmeler önemli avantajlar sağlarken, dolaylı veri işleme süreçleri, mahremiyet riskleri, psikolojik destek benzeri sohbetlerin makinelere kayması ve bireylerin dijital yalnızlaşması gibi olumsuzlukları da beraberinde getirdi. ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Öğretim Üyesi olan ve yapay zeka üzerine araştırmalar yürüten Doç. Dr. Hande Alemdar ile Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi Psikiyatri İdari Sorumlusu Uzman Doktor Huriye Aslan yapay zekaya dair gelişmeleri İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine değerlendirdi. "Bazı sistemlerde kendini kopyalama yeteneği görüldü ama korkulacak bir seviyede değil" Yapay zekanın kendisini kapatma, yedekleme ya da koruma eylemlerine, öz savunma sisteminde dair konuşan Alemdar, "Bu sistemler şu anda belli başlı büyük şirketler tarafından geliştiriliyor ve bunlar kapalı kutu diye tabir edebileceğimiz sistemler. Çünkü o boyutta bir veri, o boyutta bir işlem gücü herkesin elde edebileceği bir şey değil. Bunun için çok büyük yatırımlar gerekiyor. Dolayısıyla bu kara kutu sistemlerin o büyük şirketler tarafından nasıl kullanıldığı ve nasıl geliştirildiği ile ilgili tam olarak bütün detaylara hakim değiliz. Bu nedenle araştırmacılar bir yandan erişebildikleri kadar bu sistemleri denemeye çalışıyorlar. ’Acaba bu sistemlerin böyle özellikleri var mı?’ diye test ediliyor. Bu sistemler kendi kendilerine oturup da insanlara saldırayım ya da kendimi yedekleyeyim, dünyayı ele geçireyim demiyor. Biz onları geliştiren şirketlerin onları nasıl özelliklerle donattığını anlayabilmek için özellikle tasarlanmış bu çalışmaları yapıyoruz. En son yapılan çalışmalarda bazı sistemlerde gerçekten kendini kopyalama, yedekleme gibi özelliklerin olduğunu ancak bunun şu anda korkulacak bir seviyede olmadığını ortaya çıkarmış bulunuyoruz. Test ettiğimiz şey ona birileri kendini kapat derlerse, sen kendini kopyala demişler mi dememişler mi onu anlamaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu. "Aslında her şeyde bizim verilerimize erişme yetkisini vermiş oluyoruz" Kullanıcıların kendi verileriyle ilgili son derece dikkatli olmaları gerektiğini vurgulayan Alemdar, "Herhangi bir web sayfasına eriştiğinizde ya da bir gönderiyi beğendiğinizde dahi bilinçli ya da bilinçsiz şekilde bir veri üretiyorsunuz. Bu veriyi o tıkladığınız kabul ediyorum ya da web sayfalarının alt kısımlarına saklanmış küçük kutucuklara tıklamak suretiyle başkalarıyla paylaşmaya aslında izin veriyoruz. Bu verdiğimiz izinler bizim çoğunlukla bilgimiz dahilinde olmuyor. Buraya tıklamazsam devam edemeyeceğim, bir an önce tıklayayım ben bunu geçeyim diye düşündüğümüz her şeyde aslında bizim verilerimize erişme yetkisini vermiş oluyoruz. Ondan sonra da bizim verilerimizi çaldılar diyoruz. Gerçekten çalmıyorlar, biz onlara o yetkiyi vermiş oluyoruz. Çok dikkatli olmalıyız, eğer böyle bir kaygımız varsa hiçbir şekilde verilerimize erişilmesin, kullanılmasın istiyorsak en güzeli bu ortamlardan uzak durmak. Ancak o da mümkün değil" dedi. "Kullanıcı olarak dikkatli olmalıyız, nasıl engelleyebileceğimizin sorusunu henüz bilmiyoruz" Kişisel mahremiyetin ihlalinin sorumluluklarının kimde olduğuna dair konuşan Alemdar, şu ifadelere yer verdi: "Kullanıcıların öncelikle bir şeyleri kabul etmeden önce gerçekten detaylarına hakim olmaları gerekir ve gerçekten bir sorun hissediyorlarsa o veriyi paylaşmaktan çekinmeleri gerekir. O servisi kullanmama pahasına dahi olsa. Bunun şu anda tek yolu bu. İlk geliştirilen yapay zeka sistemlerinin birtakım kitaplardan, telif durumu söz konusu eserlerden elde edildiği ortaya çıkınca çok büyük davalar açıldı. O kitapların yazarları haklarını korumak istediler. Ancak bu şeyler sonuçsuz kaldı. Kapalı kutu sistem olduğu için gerçekten hangi veriyle ne eğitildi, hangi veri ne amaçla kullanıldı bilgisine çoğumuz hatta hiçbirimiz hakim değiliz. O veri çok büyük olduğu için onu gerçekten ayrıştırmamız da çok mümkün gözükmüyor. O yüzden kullanıcı olarak dikkatli olmalıyız ama nasıl engelleyebileceğimizin sorusunu henüz bilmiyoruz." "Hem etik hem hukuki boyutta tartışılmalı ve ciddi önlemler alınmalı" Mevcut hukuki altyapının yapay zekanın gelişmelerini yakalayamadığını söyleyen Alemdar, "Bir şeyin hukuki olması etik olduğu anlamına da gelmiyor. Hem etik hem de hukuki boyutta tartışılmalı ve ciddi önlemlerin alınması gerekiyor. Teknolojik altyapı buna izin verse de hukuki yaptırımların olmaması, tabii şirketleri bu yoldan döndürme konusunda yeterince ikna edici olmuyor maalesef. Yapay zeka bundan sonra hayatımızda olacak. Ondan korkmak ya da onu yok saymak ya da onu kötülemek yerine onu nasıl kullanabileceğimizle ilgili düşünmemiz gerekiyor. Eğitimde yapay zeka kullanımı çok önemli çünkü çok yapay zekanın içine doğmuş bir nesil yetişmekte. Bu nesil büyüdüğü zaman biz onlara hazırlıklı olmalıyız. Eğitim sistemini yeniden değerlendirmek, iş yapış şekillerimizi yeniden değerlendirmek gerekiyor. Yapay zeka işimizi elimizden alacak mı bilmiyorum ama yapay zeka kullanan birisi kullanmayan birisine göre avantajlı hale gelecek. Birçok artısı var. Artılarına odaklanıp tehlikelerinden haberdar olarak dikkatli şekilde ilerlememiz gerekiyor" dedi. "İntiharlar ve bir başkasına zarar verme eylemleri yapay zeka ile dertleşme sonrası gündeme geliyor" Yapay zeka ile dertleşmenin olumsuz pek çok tarafı olduğunu aktaran Aslan, "Tanısı ve tedavisi geciken insan, yapay zekanın kullandığı aşırı destekleyici, valide edici dil nedeniyle patolojisi artabilir. Tanı ve tedavi almakta geciken kişiler ise maalesef bu tedavinin gecikmesinden kaynaklı dramatik sonuçlarla gündeme gelebilir. Son günlerde de sıkça duyduğumuz gibi intiharlar ve bir başkasına zarar verme eylemleri yapay zeka ile dertleşme sonrası gündeme geliyor. Bir olumsuz yönü de sosyal izolasyona neden olma ihtimali. Yapay zeka ile dertleşen insan bir başka insanla görüşme ihtiyacını azalıyor gibi hissedebilir. Bu nedenle sosyal ilişkilerde bir zayıflama, insanların daha yalnızlaşması söz konusu olur" dedi. "Veri gizliliğinin net olmaması nedeniyle oradaki söylemlerimiz bir başka yerde kullanılabilir" Yapay zekada veri gizliliğinin olmadığına dikkati çeken Aslan, "İnsanları yalnızlaştırabilir, mevcut psikopatolojiyi arttırabilir. Ayrıca yasal sınırların net olmaması, veri gizliliğinin net olmaması nedeniyle oradaki söylemlerimiz bir başka yerde kullanılabilir. Sonuçta tıbbi etik ilkelerle çalışmak yerine daha çok müşteri kazanma ve hızlı gelişim üzerine kurulmuş bir sistemdir yapay zeka sistemi. Yani tıbbi alanda bir profesyonellik yerine daha çok ticari anlamda yapılan uygulamalar, yazılımlardır" ifadelerini kullandı. "Ruhsal anlamda tamamen profesyonel bir destek olmayacaktır" İnsanların sorun yaşadıklarında sağlık profesyoneline başvurmalarının daha uygun olduğunu belirten Aslan, şu ifadeleri kullandı: "Kendilerinde bir sorun hissettiklerinde bir sağlık profesyoneline başvurmaları daha uygundur. Yapay zeka ile başka anlamlarda yardım alabilir fakat ruhsal anlamda tamamen profesyonel bir destek olmayacaktır. Aldıkları yanıtlar sonuçta tamamen bir veri analizi ya da kendilerinden alınan yanıtlar sonrası şekillenen yanıtlardır. Yapay zeka ruhsal alanda kullanılma tek başına değil de psikiyatristlerle entegre çalışacak uygulamalar geliştirildikten sonra psikiyatri alanındaki gelişmeye de katkısı bulunabilir. Tabii ki yapay zekayı tamamen kullanmama taraftarı değiliz. Fakat bu ruhsal profesyonellerinden alınan gözetim ve destekle veri gizliliğini koruyacak şekilde ve yasal sınırlılıkları net olacak şekilde olursa daha da uygun olacaktır."
OMSAN Yönetim Kurulu Başkanı Ergun Arıburnu, Tanger Med Limanı’nı inceledi
08 Aralık 2025 Pazartesi - 10:20 OMSAN Yönetim Kurulu Başkanı Ergun Arıburnu, Tanger Med Limanı’nı inceledi Lojistik sektörünün önde gelen firmalarından OMSAN Lojistik, Türkiye’yi "süper lojistik merkezine" dönüştürmek amacıyla Tanger Med benzeri bir liman kurmak için harekete geçti. Şirket, ayrıca dünyadaki tüm liman fırsatlarını da radarına aldı. OYAK Grubu’nun amiral gemilerinden biri olan OMSAN Lojistik, gerek kendi büyüme planlarını gerçekleştirmek gerekse Türkiye’yi bölgesinin lojistik merkezi haline getirmek için harekete geçti. OYAK’ın önümüzdeki 5 yıl içinde odaklanacağı sektörlerin başında lojistiğin gelmesinin OMSAN’ın stratejik kararlar vermenin arifesinde olmasının da en büyük dayanak noktalarından bir tanesi olduğu belirtildi. OMSAN, önce bölgesel sonra küresel güç haline gelmek isteyen OYAK Grubu’nun dünya arenasındaki güvenli limanı olmayı hedefliyor. Şirketin büyüme planının odağında dünya limanlarında söz sahibi olma stratejisi yattığı kaydedildi. OMSAN Yönetim Kurulu Başkanı Ergun Arıburnu bu amaç doğrultusunda ilk ziyaretini Akdeniz’in en büyük limanlarından biri olan ve dünyanın en büyük 20 limanı arasında yer alan Fas Tanger Med Limanı’na gerçekleştirdi. "Türkiye için olmazsa olmaz proje" Türkiye’nin lojistik kapasitesini küresel ligde üst basamağa taşıyacak yeni yatırımlar ve vizyoner adımların sinyallerini veren Arıburnu, başta Marmara Bölgesi’nin olmak üzere Türkiye’nin artan ticaret hacmi, büyüyen otomotiv ihracatı ve demir yolu-deniz yolu entegrasyonu sayesinde Türkiye’nin Tanger Med benzeri bir "lojistik süper merkez" kurma potansiyeline sahip olduğunu söyledi. Böyle bir merkezin, bölgesinin "Lojistik Üssü" olmayı hedefleyen Türkiye için olmazsa olmaz bir proje olduğunu kaydeden Arıburnu, "Türkiye böyle bir merkezi OMSAN öncülüğünde kurma potansiyeline sahip" dedi. OYAK’ın, Türkiye ekonomisinin en dinamik kurumsal güçlerinden biri olduğunu vurgulayan Arıburnu, "Elbette böylesine büyük vizyon ve projelere OYAK gibi güçlü kuruluşların öncülük etmesi gerekiyor. Biz Tanger Med benzeri bir liman inşa etmeyi arzuluyoruz. Çünkü, şu anda Türkiye’nin en büyük ve en kıymetli limanlarından Port Yarımca’yı Japon ortaklarımızla biz işletiyoruz. Bu konuda benzersiz bir deneyime sahibiz. OYAK’ın yön verdiği dönüşüm, ülkemizi bu hedefe taşıyacak en güçlü kurumsal iradedir. Bu ve benzeri liman projelerini değerlendirmek istiyoruz. Dünyada önümüze çıkacak fırsatlar için de radarımız açık" ifadelerini kullandı. "Lojistik tercih değil, yaşamsal gereklilik" Lojistik sektörünün ülkeler için önemine işaret eden Arıburnu, üretim ve ticaret süreçlerinde ulusal rekabet gücünün belirleyicisinin artık lojistik ve potansiyel olduğuna dikkat çekerek, "Bugün rekabeti belirleyen maliyet değil; hız, entegrasyon ve tedarik zinciri güvenliğidir. Bu nedenle Türkiye’nin entegre limanlara, güçlü denizciliğe, demiryolu entegrasyonuna yatırım yapması stratejik bir zorunluluktur. Bu yüzden lojistik artık bir tercih değil, ülke ekonomisinin yaşamsal bir gerekliliğidir" dedi. Tanger Med analizini ve izlenimlerini de aktaran Arıburnu, "Toplam 5 bin hektarlık sanayi ve lojistik alanı, 3 bin hektarlık geliştirilmiş yatırım bölgesi, bin 400’den fazla yatırımcıyla oluşan 17 milyar doların üzerindeki ekonomik hacim; Tanger Med’in neden dünya ligine çıktığını çok net gösteriyor" dedi. Arıburnu, "Dünya ticareti yeniden şekillenirken, Afrika, Avrupa ve Orta Doğu’nun kesişimindeki bu yapı artık sadece bir liman değil; üretim ve lojistikte bölgesel güç dağılımını değiştiren stratejik bir platform. Burası Afrika ve Orta Doğu’nun en büyük otomotiv üretim kapasitesine sahip; elektronik, tekstil, havacılık ve tarım sanayileriyle entegre bir üretim ekosistemi sunuyor. Küresel bağlantı gücü bu başarının temel taşı. 70 ülkeye, 180’den fazla limana erişim; Çin’e 20 günde, Rotterdam’a 3 günde, Amerika kıtasına 6 günde ulaşabilmek; bu yapıyı küresel tedarik zincirinin tam merkezine yerleştirmiş" ifadesini kullandı. "Türkiye küresel ticaretin kavşak noktası olacak" Tanger Med’in her yönüyle Türkiye için doğru ve gerçekçi bir model olduğunun altını çizen Arıburnu sözlerini şöyle tamamladı: "Aslında burada gördüğümüz şey, bir ülkenin üretimi, lojistiği ve küresel bağlantıyı tek bir stratejiye dönüştürdüğünde nasıl büyük bir sıçrama oluşturabileceğinin somut bir örneği. Bu model, Türkiye’nin lojistik üs olma vizyonu ile güçlü bir paralellik taşıyor. Orta Koridor’dan Kalkınma Yolu’na, Zengezur Koridoru’ndan liman yatırımlarımıza kadar yürüttüğümüz tüm stratejilerin sahadaki karşılığı işte burada çok net olarak okunabiliyor. Türkiye, jeopolitik avantajları, OYAK’ın uzun vadeli yatırımları, OMSAN’ın çok modlu operasyonel gücü, Türkiye’nin son 23 yılda yaptığı 300 milyar dolarlık altyapı yatırımı ve büyüyen ihracat ekonomisi ile lojistikte yeni bir çağın eşiğindedir. Türkiye’nin lojistik yükselişi artık inkar edilemez bir gerçek. Doğru yatırımlar, entegre limanlar ve akıllı lojistik ağlarıyla ülkemiz küresel ticaretin yeni kavşak noktası olacaktır."
Kronik uyku yoksunluğu alzheimera yol açabilir
08 Aralık 2025 Pazartesi - 10:18 Kronik uyku yoksunluğu alzheimera yol açabilir Eskişehir Özel Ümit Vişnelik Hastanesi Uzm. Dr. Rabia Sedef Üre, 3 aydan uzun süren uykuya dalma ve sürdürme problemlerinin kronik uyku yoksunluğuna dönüştüğünü ve sürecin alzheimera kadar gidebildiğini belirterek önemli uyarılarda bulundu. Uykuya dalmakta zorlanma, gece boyunca sık sık uyanma ya da sabahları erkenden kalkma gibi şikayetlerle kendini gösteren ’Uyku Yoksunluğu’, modern yaşamın en yaygın sağlık sorunlarından biri haline geldi. Eğer uykuya dair sorunlar en az üç ay boyunca aralıksız devam ederse, bu artık basit bir yorgunluk olmaktan çıkıp kronik uyku yoksunluğu adını alıyor ve kişinin fiziksel ve zihinsel sağlığını derinden etkileyebilecek kalıcı bir duruma işaret ediyor. Eskişehir Özel Ümit Vişnelik Hastanesi Uzm. Dr. Rabia Sedef Üre, konuyla alakalı uyarılarda bulundu. "İleri yaşlarda daha fazla görülmektedir" Uyku yoksunluğunun her yaş grubunda görülebildiğini ama yetişkinler ve özellikle de kadınlarda daha fazla karşılarına çıktığını ifade eden Uzm. Dr. Rabia Sedef Üre, "İleri yaşta özellikle Uyku Sirkadiyen Ritmi dediğimiz uyku-uyanıklık döngüsünde bozulmalar olmasıyla birlikte bazı hormonsal değişiklikleri, ileri yaşta daha fazla görüyoruz" dedi. "Tansiyon hastalıkları, kronik uyku yoksunluğuna neden olabiliyor" Kronik uyku yoksunluğunun fizyolojik ve psikolojik mekanizmalar üzerinde etkili olabildiğini belirten Rabia Sedef Üre, "Metabolik hastalıklar; şeker, kalp, tansiyon hastalıkları gibi diğer tıbbi durumlar, kronik uyku yoksunluğu sendromuna neden olabiliyor. Ama en sık görülen tiplerinden biri, biraz da psikolojik kökeninden kaynaklı olarak, uyku yoksunluğudur" şeklinde konuştu. "Aile, sosyal ve iş yaşamını olumsuz etkileyebiliyor" Hastalarına tıbbi olarak 7 saatin altında uyumalarını önermeyen Uzm. Dr. Rabia Sedef Üre, "Öncelikle gün içinde dikkat, konsantrasyon, kaybı, yorgunluk, uyku isteği gibi kişinin aile, sosyal ve iş yaşamını olumsuz etkileyebilen durumlar oluşabiliyor. Uzun vadede de sıkıntılarından daha çok korkuyoruz çünkü kardiyovasküler sistem üzerinde ciddi yan etkileri bulunmaktadır. Kronik uyku yoksunluğunun obezite, insülin direnci ve diyabetle ilişkisi kanıtlanmış durumdadır. İnme, kalp ve damar hastalıkları gibi hastalıklarla kesinlikle ilişkisi kanıtlanmış durumda. Kronik uyku yoksunluğunun daha uzun vadede alzheimer tipi demansla direkt ilişkili olduğunu biliyoruz. Bu yüzden mutlaka hastanın eğitilmesi gerekiyor. Tedavilerden yanıt alamazsak, ek olarak ilaç tedavilerinden de faydalanabiliyoruz. Ama esas olayın kökenine inip sebebini bulup onu tedavi etmek, ilk amacımızdır" dedi.
5 metrekarelik dükkanında 30 yıldır ayakkabı tamir ediyor
08 Aralık 2025 Pazartesi - 10:16 5 metrekarelik dükkanında 30 yıldır ayakkabı tamir ediyor Gaziantep’te 5 metrekarelik dükkanında 30 yıldır ayakkabı tamirciliği yapan Cengiz Canbay, çocuk yaşta öğrendiği mesleği ile ailesinin geçimini sağlıyor. Küçük yaşlarda babasının "Oğlum bir mesleğin olsun" öğüdü ile ayakkabı imalathanesinde çırak olarak çalışmaya başlayan ve mesleğini inceliklerini öğrenerek meslekte kendini iyice geliştiren 57 yaşındaki Cengiz Canbay, çıraklık ve kalfalık döneminden sonra 1996 yılında kendi iş yerini açtı. 12 yaşında çırak olarak başladığı ayakkabı tamirciliğini 45 yıldır devam ettiren ve 30 yıldır kendi işini yapan Canbay, yıllardır severek sürdürdüğü mesleğiyle ailesinin geçimini sağlamakla birlikte eski ve yırtık ayakkabıları tamir etmenin sevincini yaşıyor. Çırak olarak başladığı mesleğini yaklaşık yarım asırdır devam ettiriyor Her sabah gün ağarmadan evinden rızkını kazanmak için yollara düşen ve kent merkezinde bulunan 5 metrekarelik dükkanında gün boyunca ayakkabı tamir eden Canbay, çırak olarak başladığı mesleğini yaklaşık yarım asırdır devam ettiriyor. 5 metrekarelik dükkanında ömrünü mesleğine adayarak geçimini sağlayan Canbay, yırtılan ve hasar gören ayakkabıları tamir ederek ömrünü uzatıyor. Ayakkabı almak yerine eskisini tamir ettirmeye getiren vatandaşların uğrak noktası Yeni ayakkabı almak yerine eskisini tamir ettirmeye getiren vatandaşların uğrak noktası olan Canbay, kendi imkanları ile açtığı dükkanında ayakkabı tamiri yaparak geçimini sağlamaya çalışıyor. Bir zamanlar oldukça rağbet gören ancak gelişen teknoloji ile birlikte ayakkabı endüstrisine de yenik düşerek eski canlılığını yitiren ayakkabı tamirciliği mesleğini severek yaptığını belirten Canbay, 12 yaşında ilk adımını attığı mesleğinde yaklaşık yarım asrı geride bıraktığını söyledi. 1996 yılından beri kendi iş yerini çalıştırdığını bildiren Canbay, "Çocukluktan beri ayakkabıcılığın içindeyiz. Yani 45-50 yıldan beri bu işin içindeyiz. İmalatta çalıştık, mağazacılık yaptık ve sonunda tamirciliğe döndük. İşimiz hamdolsun oluyor. İnsan dürüst ve temiz olduktan sonra müşteri geliyor ve hamdolsun bir ekmeğimiz çıkıyor" dedi. "3-5 ay veya bir sene daha ayakkabının ömrünü uzatıyoruz" Müşterilerinin genelde yeni ayakkabı almak yerine eskisini tamir ettiren vatandaşlar olduğunu ifade eden Canbay, "Bize gelen kesim zaten orta kesimdir. Yani müşterilerimiz genelde orta kesim. Zengin ve elit kesimin bize gelip ayakkabı tamiri yaptıracak bir hali yok, yaptırmazlar. Çünkü adamın ayakkabısı çok, tamirata sıra gelmez. Bize gelen fakir kesim ve gerçekten de maddi durumları yoktur. ‘Ayakkabının biraz daha ömrünü uzatabilir miyiz’ diyerek bize geliyorlar. Biz de 3-5 ay veya bir sene daha ayakkabının ömrünü uzatıyoruz" şeklinde konuştu. Ayakkabı tamirciliğinde artık çırak yetişmediğini aktaran Canbay, "Çırak yok. Çırak zaten artık bitti. Bir de bizim sanatları beğenmiyorlar. Herkes çocuğunu okutmaya bakıyor. Herkes masa başında iş sahibi olmak istiyor. O da hayali bir şey. Yani herkes okuyacak diye bir kaide yok. Herkes okursa meslekleri kim yapacak? Anneler, babalar çocuklarını sanata koysun. Kasap etsin, ayakkabıcı etsin, sucu etsin, araba tamircisi etsin, fırıncı etsin. Bu meslekler önemli ve bu mesleklerde ustalar lazım" diye konuştu.
Kerem Kazaz, Petrol Ofisi Maxima 2025 Türkiye Ralli Şampiyonası’nı zirvede tamamladı
08 Aralık 2025 Pazartesi - 10:16 Kerem Kazaz, Petrol Ofisi Maxima 2025 Türkiye Ralli Şampiyonası’nı zirvede tamamladı Team Petrol Ofisi’nin genç pilotu Kerem Kazaz, Petrol Ofisi Maxima 2025 Türkiye Ralli Şampiyonası’nın sezon kapanış yarışı olan 42. Kocaeli Rallisi’ni de birinci sırada tamamlayarak şampiyonluğunu taçlandırdı. Sezonun bitimine bir yarış kala İstanbul Rallisi’nde Türkiye şampiyonluğunu matematiksel olarak garantileyen Kerem Kazaz ve copilotu Corentin Silvestre, Kocaeli’de de hız kesmedi. 7 ayaktan oluşan zorlu şampiyonada 4. galibiyetini elde eden ikili, Petrol Ofisi Maxima 2025 Türkiye Ralli Şampiyonası’nı 158 puanla tamamlayarak en yakın rakibine 32 puan fark attı. Cumartesi günü yaşanan teknik ve hava koşullarından kaynaklı zorluklara rağmen soğukkanlılığını koruyan Kazaz-Silvestre ekibi, pazar günü geçilen 4 özel etabın tamamını en hızlı zamanla geçmeyi başardı. 20.2 saniye farkla 42. Kocaeli Rallisi’ni zirvede tamamlayan Team Petrol Ofisi, 2025 Türkiye Ralli Şampiyonası’nda olduğu gibi bu yıl içinde Türkiye’yi de temsil ettiği FIA Dünya Gençler Ralli Şampiyonası’nın (JWRC) tüm yarışlarında da finish görmeyi başardı. Kerem Kazaz, geçen yıl elde ettiği ’Türkiye’nin En Genç Ralli Şampiyonu’ ünvanını 2025’te bir kez daha kazanarak Türk motorsporları tarihinde önemli bir ilke daha imza attı. Kerem Kazaz elde ettiği ikinci şampiyonlukla alakalı, "Sezon boyunca inanılmaz bir mücadele verdik. Team Petrol Ofisi’nin kusursuz desteği, teknik ekibin özverisi ve copilotum Corentin’in mükemmel uyumu sayesinde her yarışta en iyisini ortaya koyabildik. Kocaeli’de aldığımız bu galibiyet, şampiyonluğumuzu en güzel şekilde taçlandırdı. Türkiye’ye ve tüm destekçilerimize teşekkür ediyorum. 2026’da yeni hedeflerle yola devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. Team Petrol Ofisi adına şampiyonayı değerlendiren Petrol Ofisi CFO’su Murat Zengin, "Kerem ve Corentin, 2025’te hem ulusal hem uluslararası platformlarda olağanüstü bir performans sergiledi. Türkiye Ralli Şampiyonası’nı dominant bir şekilde tamamlamak, Petrol Ofisi markasının motorsporlarındaki kararlılığını ve gücünü bir kez daha ortaya koydu. Genç yeteneklerimize yatırım yapmaya ve Türk motorsporlarını dünya sahnesinde temsil etmeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu. Petrol Ofisi Maxima 2025 Türkiye Ralli Şampiyonası’nı şampiyon tamamlayan Kerem Kazaz ve Team Petrol Ofisi, önümüzdeki dönemde FIA Dünya Ralli Şampiyonası’nın gençler kategorisinde Türkiye’yi temsil etmeye devam edecek.
Habur’un yanı başında dev proje: Silopi Sera OTB 2026’da üretime başlıyor
08 Aralık 2025 Pazartesi - 10:18 Habur’un yanı başında dev proje: Silopi Sera OTB 2026’da üretime başlıyor Şırnak’ın Silopi ilçesinde, Habur Sınır Kapısı’na komşu stratejik bir konumda yükselen Silopi Sera Organize Tarım Bölgesi (OTB), tarım devriminin habercisi olarak dikkat çekiyor. Şırnak Tarım ve Orman Müdürü Oktay Sezgin, 946 dekarlık devasa alanda kurulacak seraların, bin kişiye istihdam sağlayacağını ve bunların yüzde 75’inin kadınlardan oluşacağını söyledi. Projenin, sadece yerel ekonomiyi canlandırmakla kalmayacağını Irak ve Suriye pazarlarına açılan bir ihracat kapısı olacağını dile getiren Sezgin, yerel üretimin yüzde 10’dan yüzde 40’a yükseleceğini ifade etti. 946 dekar arazi üzerine kurulması planlanan Sera Organize Tarım Bölgesinde alt yapı çalışmalarının bitme aşamasına geldiğini vurgulayan Sezgin, ’’Silopi Sera Organize Tarım Bölgesi (OTB) Projesinde alt yapı çalışmaları bitmek üzere. 946 dekar arazi üzerinde kurulacak seralarla ilimizde yatırım, kalkınma, istihdam hedefi ile yola çıkılmıştır. Burada yaklaşık bin kişi istihdam edilecek, yüzde 75’i kadın istihdamı olacak bu projede" dedi. Habur’un yanı başında konumlanan Sera OTB, yüksek ihracat potansiyeliyle katma değerli ürünler üretileceğini belirten Sezgin, "Sera OTB alanı Habur Sınır Kapısına olan yakınlığı ve Irak-Suriye pazarına olan yakınlığından dolayı çok stratejik bir noktada. Bu bölge de üreteceğimiz tarımsal ürünlerin ihracat potansiyeli yüksek olup, bölgemize katma değerli ürünler sağlayacak. İstihdam, ekonomik kalkınmada rehberlik ve öncülük edecektir. Projemizde ilimizin gençlerine, kadınlarına dönük iş kapısı sunmuş olacağız. Bu projenin hayata geçmesi ile beraber bölgemizde sebze yetiştiriciliği hem ilimiz, hem de bölge illerinin tüketimine sunulacak" diye konuştu. Alt yapı çalışmaları yıl sonuna kadar tamamlanacak Sezgin, projenin altyapı çalışmalarının 2025 sonuna kadar tamamlanacağını müjdeleyerek, "Sera OTB alt yapı inşaat süreci devam etmekte olup, 2025 yılı bitmeden tamamlanacak. Yıl sonu itibari ile alt yapı çalışmalarının bitmesi ile beraber müteşebbislerimize, sera yatırımcılarımıza tahsis süreci başlayacak olup, 2026 yılı içerisinde sera kurulumlarına başlayacağız" şeklinde konuştu. Şırnak’ın tarımsal ürünler üretimi açısından stratejik bir noktada yer aldığını ve hem iklim şartlarının hem de coğrafi şartlarının seracılık yapmaya elverişli olduğunu ifade eden Sezgin, "İlimiz tarımsal üretim açısından oldukça stratejik bir noktadır. İklimimiz, coğrafi şartlarımız seracılık yapmaya elverişlidir. Silopi ilçemizde kuracağımız Sera OTB alanı güçlü bir yatırım, üretim, istihdam ve kalkınma sunacaktır hepimize. Bu projenin duyulması ile beraber çiftçilerimiz, bölgedeki, ilimizdeki, müteşebbislerin dikkatini çekmiş ve heyecan uyandırmıştır. Projenin tamamlanması ile beraber bölgenin kalkınmasına güçlü bir şekilde destek verecektir" dedi. Yerel üretime önemli katkı vermesi beklenen Sera OTB Projesi ile birlikte yerel üretimin yüzde 10’dan yüzde 40’a çıkacağını aktaran Sezgin, "Şırnak’ta sebze üretiminde kendi ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’nu karşılamakta yerel üretimle. Bu dar kapsamlı kısa dönemli. Sonbahar ve ilkbahar dönemlerinde gerçekleşen sebze üretimi ile karşılanmaktadır. Bölgemizdeki tüketicilerimiz, vatandaşlarımız sebze ihtiyaçlarını Adana, Mersin gibi illerden tedarik etmektedir. İlimizde kurulacak olan Sera OTB Projesi ile beraber yerinde bir üretim, güçlü bir üretim gerçekleşecektir. Bu şekilde ilimizin ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’lık bir bandını Sera OTB alnında üretilen ürünlerden tedarik etmiş olacağız. Yerinde üretim ile beraber taze, kaliteli ve güvenilir gıdaya vatandaşlarımız hızlı bir şekilde ulaşmış olacaktır" ifadelerini kullandı.