Yerel Haberler
Eskişehir
Eskişehir’de 55 ülkeden öğrenci kahvaltı programında buluştu 22 Aralık 2025 Pazartesi - 14:37:14 ES-UDER tarafından düzenlenen kahvaltı programında bir araya gelen 55 farklı ülkeden uluslararası öğrenci, yöresel müzikleri ve kültürel paylaşımlarıyla dünyaya birlik mesajı verdi. Eskişehir Uluslararası Öğrenci Derneği (ES-UDER), kentte eğitim gören farklı coğrafyalardan öğrencileri bir araya getirmek amacıyla geniş kapsamlı bir tanışma ve kaynaşma toplantısı düzenledi. İl Milli Eğitim Müdürü Sinan Aydın ve İl Müftüsü Muharrem Gül’ün de katılım sağladığı etkinlikte, 55 ülkeden öğrenci kahvaltı programında buluşarak kültürel etkileşimde bulundu. Programda kendi yerel çalgılarıyla performans sergileyen gençler, hem yeteneklerini sergiledi hem de kendi kültürlerini tanıtma fırsatı yakaladı. Etkinliğin önemine ve vizyonuna değinen ES-UDER Kurucusu Şükrü Özer, uluslararası öğrencilerin Türkiye ile dünya arasında birer gönül köprüsü kurduğunu belirterek; "Bugün burada dil, din ve inanç ayrımı gözetmeksizin dünyanın dört bir yanından gelen çocuklarımızla bir aradayız. Bu tablo aslında dünyaya; barışın ve kardeşliğin hepimize yeteceğine dair verilmiş güçlü bir mesajdır. Buradan mezun olup ülkelerine dönen her bir öğrencimiz, gelecekte Türkiye’nin birer fahri temsilcisi ve gönüllü elçisi olacaktır. Hedefimiz insanlığa huzur getirmek ve birliktelik ruhunu aşılamaktır." dedi Etkinliğe katılan ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde eğitim gören İranlı öğrenci Meryem Pari, üç yıldır bu etkinliklere büyük bir mutlulukla katıldığını belirterek şu ifadeleri kullandı: "Yeni Modern Türk Edebiyatı okumaya başladım ve bu tür etkinlikler kültürel gelişimime büyük katkı sağlıyor. Yaklaşık üç yıldır ES-UDER ailesiyle ve Şükrü abiyle tanışıyorum. Her yıl düzenlenen bu buluşmalara seve seve katılıyorum."
Havaların soğumasıyla birlikte ayakkabı tercihleri değişmeye başladı
30 Kasım 2025 Pazar - 13:31 Havaların soğumasıyla birlikte ayakkabı tercihleri değişmeye başladı Eskişehir’de havaların soğumasıyla birlikte ayakkabı tercihlerinin değişmeye başladığını söyleyen esnaf Nejat Madenoğlu, kış mevsiminde nubuk ve deri olan ürünlerin kullanılmasını tavsiye etti. Yurt genelinde olduğu gibi Eskişehir’de de sıcaklıklar düştü. Havaların soğumasıyla birlikte giyim ve ayakkabı tercihleri değişirken, Eskişehir Ayakkabıcılar Odası’nın eski başkanı Nejat Madenoğlu, konuyla ilgili değerlendirmede bulundu. Kış mevsiminde nubuk ve deri malzemeden yapılan ayakkabıların kullanılmasını öneren Madenoğlu, bakımların da ihmal edilmemesi gerektiğini belirtti. "Estetik kaygılarla ince ayakkabılar giyersek soğukta hem kayıp düşebilir hem de üşütebiliriz" Soğuk havalarda spor ve bez ayakkabıların kesinlikle giyilmemesi gerektiğini anlatan esnaf Nejat Madenoğlu, "Bu tür ayakkabılar hem üşümeye neden olur hem yeterince ısıtmaz hem de altları lastik olduğu için çok kaygandır. Kışın nubuk veya deri malzemei, altları kalın, dişli tabanlara sahip ve iç astarları orta kalınlıkta olan bot modellerini tercih etmeliyiz. Estetik kaygılarla ince ayakkabılar giyersek soğukta hem kayıp düşebilir hem de üşütebiliriz" dedi. "Bakımları yaparsak ayakkabımız bize uzun yıllar hizmet edecektir" Ayakkabı bakımının önemine dikkat çeken Madenoğlu, "Deri, nubuk ve süet ayakkabılar kendi özel boyalarıyla boyanmalı, cilalanmalı ve bakımı yapılmalıdır. Nemlenen veya ıslanan ayakkabıları muhakkak kalıplar içinde muhafaza etmeliyiz. Ayrıca, aynı ayakkabıyı 3-5 üst üste giymemek önemlidir. Bu bakımları yaparsak ayakkabımız da bize uzun yıllar hizmet edecektir. Vatandaş ayakkabıyı alıp bir kere giydikten sonra bir köşede bırakıyor. Boyanmayan, bakımı yapılmayan ayakkabımız kaloriferli ortamlarda kuruyor. Tekrar giyildiği zaman sertleşiyor ve yaraya sebep oluyor. Deri ayakkabılar kesinlikle makineye atılmamalıdır" ifadelerini kullandı.
Anadolu Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen Ufest Gençlik Festivali Bakan Yardımcısı Boyraz’ın sunumuyla sona erdi
30 Kasım 2025 Pazar - 12:51 Anadolu Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen Ufest Gençlik Festivali Bakan Yardımcısı Boyraz’ın sunumuyla sona erdi Anadolu Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen, ulaştırma ve iletişim alanındaki genişleme projelerini gençlerle buluşturmayı amaçlayan Ufest Gençlik Festivali, "Türkiye Yüzyılında Ulaştırma" konulu konferans ile sona erdi. TC Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Osman Boyraz’ın katıldığı konferansa Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erkan Erdemir, Genel Sekreter Ecevit Öksüz başta olmak üzere çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı. "Ulaştırmanın yollarında ve mekanla birlikte bulunduğu yerde en somut yansımalarından biridir" Konferansın açılış konuşmasını gerçekleştiren Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erkan Erdemir, ulaşımın yalnızca teknik açıdan bir alanda küresel, kültürel ve toplumsal olarak sunulan bir performansa sahip olduğunu vurguladı. Erdemir, Eskişehir’in Türkiye’nin ulaşım tarihindeki öncü rolüne dikkat ederek ulaşım yatırımlarının şehirlerin sosyal, ekonomik ve kültürel katkılarının ortaya çıktığını ifade etti. Rektör Yardımcısı Erdemir konuşmasında şunu söyledi: "Ulaştırma, teknik uzunluğunun ötesindeki yolculuklarda ve mekânla birlikte olduğu yerde en somut yansımalarından biridir. Bizim coğrafyamızda yol, kimi zaman bir kazanımyı, kimi zaman bir ayrılığı, çoğu zamansa bir kez temsil eder. Yüzyıllarda yaşanan türkülerinde gidiş, umudun, özlemin ve değişimin görüldüğü olarak yer alması da burada en önemli kentlerinden biridir. Türkiye’nin 2009 yılında hızlı trenle tanışmasının da Eskişehir’den başlaması, bu başarının en güçlü göstergelerinden biridir." "Türkiye, jeopolitik özelliklerin sunduğu avantajlarla küresel ticaret yollarında vazgeçilmez bir ülke" Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Osman Boyraz, konuşmasında Anadolu Üniversitesi öğrencileriyle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getirerek Türkiye’nin son yıllarda ulaştırma alanında kaydettiği ilerlemeleri kapsamlı biçimde değerlendirdi. Ulaştırma politikalarının yalnızca teknik yatırımların değil; ekonomik, sosyal, kültürel ve stratejik dönüşümlerin de merkezinde olduğuna dikkat çeken Boyraz, Türkiye’nin jeopolitik konumunun sağladığı avantajlarla küresel ticaret yollarında vazgeçilmez bir ülke haline geldiğini vurguladı. Gençlerle kurulan iletişimin kendileri için büyük bir değer taşıdığını belirten Boyraz, üniversite buluşmalarını yalnızca bilgi aktarma süreçleri değil, aynı zamanda gençlerden beslenen karşılıklı öğrenme ortamları olarak gördüklerini ifade etti. Türkiye’nin kara, hava ve demiryolu yatırımlarındaki dönüşümün geleceğin vizyonuyla doğrudan ilişkili olduğunu söyleyen Boyraz, bu büyük dönüşümün en önemli aktörlerinin gençler olacağını belirtti. Bakan Yardımcısı Osman Boyraz konuşmasının devamında şunları söyledi: "Bu buluşmaları sadece bir sunum olarak değil, gençlerin fikirlerini, ihtiyaçlarını ve beklentilerini anlamaya yönelik bir fırsat olarak görüyorum. Gençlerin her bir önerisi, her eleştirisi, her sorgulaması bizim için yolumuzu aydınlatan bir meşale niteliğindedir. Projeler ne kadar büyük olursa olsun, insanla buluşmuyorsa, insana dokunmuyorsa bir anlamı yoktur. Bugün burada gördüğüm gençlik tablosu, bir ressamın fırçasıyla bile bu kadar güzel çizilemezdi. Çünkü bu atmosferi güzelleştiren, bulunduğumuz mekânı anlamlı kılan sizlersiniz. Türkiye Yüzyılı’nda ulaştırma vizyonundan bahsederken aslında sadece ulaşım yatırımlarından söz etmiyoruz. Biz, Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek büyük bir dönüşümden söz ediyoruz. Türkiye öyle bir coğrafyada yer alıyor ki, dünyada benzeri çok az bulunur bir ulaşım avantajına sahibiz. Üç kıtanın kavşağındayız. 4 saatlik bir uçuş mesafesiyle 1,5 milyar insanın yaşadığı 67 ülkeye ulaşabiliyoruz. Bu öyle bir jeopolitik nimettir ki, dünya ticareti açısından Türkiye’siz bir koridor düşünmek mümkün değildir. Bizim görevimiz, bu büyük avantajı projelerle daha güçlü hale getirmektir. Bu noktada Kalkınma Yolu Projesi, Orta Koridor, Güney Koridor ve Zengezur Koridoru gibi uluslararası ulaştırma hatlarının ne kadar stratejik olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Uzakdoğu’dan Avrupa’ya giden bir yükün Ümit Burnu rotasında 45 günde, Süveyş Kanalı üzerinden yaklaşık 35 günde taşındığını biliyoruz. Türkiye’nin merkezinde yer aldığı Orta Koridor ise bu süreyi 18 güne indiriyor. Yani Türkiye sadece transit bir ülke değil; küresel ticaretin en hızlı, en güvenli, en ekonomik güzergâhını sağlayan kilit bir ülkedir." "Doğaya, çevreye, ekosisteme saygıyı merkeze alıyoruz" Kara yolunda son 20 yılda yapılan hamlelerin Türkiye’nin çehresini değiştirdiğine dikkat çeken Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Osman Boyraz sözlerine şöyle devam etti: "22 yıl önce 5,5 milyon araç vardı ve ortalama hız 40 kilometreydi. Bugün 32 milyon araç var ama ortalama hız 88 kilometreye çıktı. Bu, 30 bin kilometreyi aşan bölünmüş yol yatırımlarının eseridir. Sadece zaman değil, güvenlik kazandık. Ayrıca bazı otoyollarımızda seyahat sürelerini yüzde 50’nin üzerinde azalttık. İstanbul-İzmir Otoyolu bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. Bir zamanlar 8-9 saat süren yolculuk bugün 3 saatlere kadar düşmüş durumda. Kocaeli, Bursa, Balıkesir gibi şehirlerde yeni organize sanayi bölgeleri kurulmuşsa, bu altyapı yatırımlarının doğrudan etkisidir. Elbette bu projeleri yaparken sadece ekonomik ya da stratejik boyutuna bakmıyoruz. Doğaya, çevreye, ekosisteme saygıyı merkeze alıyoruz. Osmangazi Köprüsü’nü yaparken kuş göç yollarını dikkate aldık. Çanakkale Köprüsü’nde rüzgâr yükü hesaplarından doğal yaşam koruma çalışmalarına kadar her detayı titizlikle değerlendirdik. Ulaşım yatırımı yaparken çevreyi korumak zorundayız. Doğaya saygı duymadığınız sürece yaptığınız projenin millet nazarında bir anlamı kalmaz. Yap-işlet-devret modeliyle ilgili kamuoyunda yanlış bilinen noktalar da oluyor. Bu model, Türkiye’ye zaman kazandırmış, kamu bütçesine yük olmadan dev projeleri hızla hayata geçirmiş, bugünün maliyetleriyle yapılamayacak yatırımları ülkemize kazandırmıştır. Yıllar içinde kendini defalarca kanıtlamış bir finansman yöntemidir." Gençler yarının mühendisleri, planlamacıları ve teknisyenleri olacak Teknolojinin baş döndürücü bir hızla değiştiği bu dönemde ulaştırma altyapısının geleceğinin ihtiyaçlara göre hazırlandığına dikkat çeken Bakan Yardımcısı Boyraz, "Akıllı yollar, otonom araçlar, elektrikli araç şarj altyapısı, 5G destekli yol güvenliği sistemleri bunlar artık hayal değil, uygulamaya geçmiş projeler. İstanbul ve Antalya’da akıllı yol projelerini pilot olarak başlattık. Sürücülere anlık trafik uyarıları, yol durumu bilgisi, hız önerileri sunan sistemler kullanıyoruz. Türkiye otonom araç dönemine son derece güçlü bir altyapıyla girecek. Demiryolu özelinde ise Eskişehir’in yeri çok başka. Türkiye’nin hızlı trenle tanışması Eskişehir’den başladı. Bugün hızlı trenle 11 il doğrudan, 9 il dolaylı birbiriyle bağlantılı. Ankara-İzmir Hızlı Tren Hattı da tamamlandığında Türkiye’nin demiryolu ulaşımı yeni bir seviyeye çıkacak. Eskişehir, bu dönüşümün merkezinde yer almaya devam edecek. Siz gençler, bu yatırımların yalnızca kullanıcıları değil, yarının mühendisleri, planlamacıları, teknisyenleri, karar vericileri olacaksınız. Ben inanıyorum ki on yıl sonra buraya siz geleceksiniz ve bugün temelini konuştuğumuz projelerin yeni haritalarını siz çizeceksiniz" ifadelerini kullandı. Festival sonunda Doğu Ekspresi tren biletleri çekilişle hediye edildi Konferansın sonunda Ufest Gençlik Festivali kapsamında düzenlenen çekilişle Doğu Ekspres tren bileti altı öğrenciye hediye verildi. Etkinliğin devamında Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, programa sunduğu katkılardan dolayı Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Osman Boyraz’a teşekkür belgesi takdim etti.
Kore’de döner kesmeyi öğrendiler Eskişehir’de dükkan açtılar
30 Kasım 2025 Pazar - 11:54 Kore’de döner kesmeyi öğrendiler Eskişehir’de dükkan açtılar Türkiye’den 3 yıl önce gittikleri Güney Kore’de dönerci dükkanında çalışan Melih Kurt ve Zeynep Avcı çifti, memleketleri Eskişehir’e döndüklerinde kendi döner dükkanlarını açtı. Kore’de öğrendikleri döner kesimini ve hazırlanışını Eskişehir’deki dükkanlarında uygulayan esnafların müşterileri ise artmaya devam ediyor. Eskişehirli lisede tanışan Melih Kurt ve Zeynep Avcı, 3 yıl önce gittikleri Güney Kore’de dönercide çalışarak geçimlerini sağladı. Burada döner kesiminden, hazırlanışına kadar birçok noktanın püf noktasını öğrenen nişanlı çift, memleket hasreti ve aile özleminden dolayı Eskişehir’e geri döndü. Eskişehir’de Güney Kore’de öğrendikleri dönerciliği yapmak için döner dükkanı açan çift, esnaf oldu. Kore dönüşü kendini döner keserken bulduğunu ifade eden Melih Kurt, nişanlısıyla birlikte çalışmanın gurur verici olduğuna değindi. Çiftin dükkanını Koreli müşterileri ise sık sık ziyaret ediyor. Melih Kurt ve Zeynep Avcı, yurtdışında yaşamanın abartıldığı kadar ilgi çekici olmadığına değinirken anavatanlarına döndükleri için çok mutlu olduklarını söyledi. "Döner kesmeyi Güney Kore’de öğrendim" Konuyla alakalı konuşan 26 yaşındaki Melih Kurt, "Biz bu döner işini hiç bilmiyorduk. Nişanlımla birlikte yurt dışına gittik. Başlangıçta dil okulu gibi bir şeylerle kendimizi geliştirmeyi düşündük. Ancak orada, Güney Kore’de, döneri öğrendik. Döner hakkında hiçbir bilgim yokken, tamamen Güney Kore’de öğrendim. Seul’de çalışan birçok Türk dönerci var; vatandaşlarımız orada hizmet veriyor ve Türk dönerini tanıtıyor. Eskiden Almanya ile bir rekabet vardı ancak şu anda bizim dönerimiz orada öne çıkıyor; hiçbir Alman rakip yok. Kore’de imkanlar kısıtlı. Helal et olması için etler Avustralya’dan geliyor ve but gibi içindeki bazı ürünleri bulmakta zorlanıyorlar. O yüzden buradaki lezzet tabii ki vazgeçilmez; Türkiye’deki döner her türlü daha iyi. 3 yıl çalıştık ve gezdik. Yurt dışı hevesiyle gittik, güzeldi ama insan en çok ailesini özlüyor. Baş sebeplerden biri bu. Bir de vatanımız tabii ki farklı. Burada da yapabileceğimizi düşündük ve geldik, döner dükkanını burada açtık. Herkes deneyip görebilir. Yaşam olarak birçok farklılık var. Bana çok güzel gelen farklılıklar da oldu ama para kazanmak olarak o kadar muhteşem farklar bence yok. Hem burada hem de Türkiye’de insanlar çalışınca para kazanabilir; yeter ki çalışmak istesinler. Bence bizim insanlarımızın çalışması gerek. Dönerimizi deneyen bir daha denemek istiyor. Çünkü biz Hatay usulü döner yapmıyoruz. Biz, biraz daha özümüze dönmek için anam babam usulü döner yapmayı tercih ettik. Kore’de de böyle yapıyorduk, Kore’de de Hatay usulü döner hiç yoktu; orada da anam babam usulü satılıyordu. Koreliler de bu tarzı, yani bizim gibi olanı seviyorlar aslında" dedi. "16 saat çalışmak zorunda kalıyoruz" 26 yaşındaki Zeynep Avcı, "Şu anda tepkiler güzel. Gelen bir daha geliyor. Biz yurt dışına çalışmak ve dil öğrenmek için gitmiştik, orada bir dönercide çalışma fırsatı bulduk, döneri orada öğrendik çok ilginç. Eskişehir öğrenci şehri olduğu için daha çok evlere paket servis veriyoruz. Paket servis şu an için güzel. Dükkan işletmek tahmin ettiğimden çok daha yorucu. Günde 15-16 saat çalışmak zorunda kalıyoruz. Bir de personel bulmak gerçekten beklediğimden çok daha zormuş. Ama yine de keyifli. Kendi işinin sahibi olmak ve bu yaşta böyle bir sorumluluğu almak. Yorucu olsa da bu sorumluluğun altına girmek benim için güzel bir şans. Aslında yurt dışı yaşantısının hem güzel tarafları hem de kötü tarafları çok fazla. Evet, yaşam güzel, sosyallik güzel, kimse kimseye karışmıyor ama baktığınız zaman aynı dili konuştuğunuz insan sayısı da çok büyük bir oranda azalıyor. Devlet işlerinizi görmek istediğinizde her şeyi çok zor halledebiliyorsunuz. Ama dediğim gibi, her şeyin artıları ve eksileri var" ifadelerini kullandı.
Kore’de döner kesmeyi öğrendiler Eskişehir’de dükkan açtılar
30 Kasım 2025 Pazar - 11:38 Kore’de döner kesmeyi öğrendiler Eskişehir’de dükkan açtılar Türkiye’den Güney Kore’ye taşınıp 3 yıl boyunca burada yaşayıp, dönerci dükkânında çalışan Melih Kurt ve Zeynep Avcı çifti memleketleri Eskişehir’e döndüklerinde kendi döner dükkânlarını açtı. Kore’de öğrendikleri döner kesimini ve hazırlanışını Eskişehir’deki dükkânlarında uygulayan esnafların müşterileri ise artarak devam ediyor. Eskişehirli liseden bu yana tanışan Melih Kurt ve Zeynep Avcı bir hevesle Güney Kore’ye gidip orada yaşadılar. 3 yıl orada yaşayan çift nişanlı çift, Güney Kore’de dönercide çalışarak geçimlerini sağladı. Burada döner kesiminden, hazırlanışına kadar birçok noktanın püf noktasını öğrenen çift, memleket hasreti ve aile özleminden dolayı Eskişehir’e geri döndü. Eskişehir’de Güney Kore’de öğrendikleri dönerciliği yapmak için döner dükkanı açan çift, esnaf oldu. Kore dönüşü kendini döner keserken bulduğunu ifade eden Melih Kurt, nişanlısıyla birlikte çalışmanın gurur verici olduğuna değindi. Çiftin dükkanını Koreli müşterileri ise sık sık ziyaret ediyor. Melih Kurt ve Zeynep Avcı, yurtdışında yaşamanın abartıldığı kadar ilgi çekici olmadığına değinirken anavatanlarına döndükleri için çok mutlu olduklarını söyledi. "Döner kesmeyi Güney Kore’de öğrendim" Konuyla alakalı konuşan 26 yaşındaki Melih Kurt, "Biz bu döner işini hiç bilmiyorduk. Nişanlımla birlikte yurt dışına gittik. Başlangıçta dil okulu gibi bir şeylerle kendimizi geliştirmeyi düşündük. Ancak orada, Güney Kore’de, döneri öğrendik. Döner hakkında hiçbir bilgim yokken, tamamen Güney Kore’de öğrendim. Seul’de çalışan birçok Türk dönerci var; vatandaşlarımız orada hizmet veriyor ve Türk dönerini tanıtıyor. Eskiden Almanya ile bir rekabet vardı ancak şu anda bizim dönerimiz orada öne çıkıyor; hiçbir Alman rakip yok. Kore’de imkânlar kısıtlı. Helal et olması için etler Avustralya’dan geliyor ve but, göz gibi içindeki bazı ürünleri bulmakta zorlanıyorlar. O yüzden buradaki lezzet tabii ki vazgeçilmez; Türkiye’deki döner her türlü daha iyi. 3 yıl çalıştık ve gezdik. Yurt dışı hevesiyle gittik, güzeldi ama insan en çok ailesini özlüyor. Baş sebeplerden biri bu. Bir de vatanımız tabii ki farklı. Burada da yapabileceğimizi düşündük ve geldik, döner dükkânını burada açtık. Herkes deneyip görebilir. Yaşam olarak birçok farklılık var. Bana çok güzel gelen farklılıklar da oldu ama para kazanmak olarak o kadar muhteşem farklar bence yok. Hem burada hem de Türkiye’de insanlar çalışınca para kazanabilir; yeter ki çalışmak istesinler. Bence bizim insanlarımızın çalışması gerek. Müşteri, dönerimizi deneyen bir daha denemek istiyor. Çünkü biz Hatay usulü döner yapmıyoruz. Biz, biraz daha özümüze dönmek için anam babam usulü döner yapmayı tercih ettik. Kore’de de böyle yapıyorduk, Kore’de de Hatay usulü döner hiç yoktu; orada da anam babam usulü satılıyordu. Koreliler de bu tarzı, yani bizim gibi olanı seviyorlar aslında" dedi. "16 saat çalışmak zorunda kalıyoruz" Dükkânlarıyla alakalı konuşan 26 yaşındaki Zeynep Avcı, "Şu anda tepkiler güzel. Hatay usulü döner yapmadığımız için etraftan böyle bir özlemle karışık güzel tepkiler alıyoruz. Gelen bir daha geliyor. Biz yurt dışına çalışmak ve dil öğrenmek için gitmiştik, orada bir dönercide çalışma fırsatı bulduk, yani döneri orada öğrendik, çok ilginç. Eskişehir öğrenci şehri olduğu için daha çok evlere paket servis veriyoruz. Paket servis şu an için güzel. Dükkân işletmek tahmin ettiğimden çok daha yorucu. Günde 15-16 saat çalışmak zorunda kalıyoruz. Bir de personel bulmak gerçekten beklediğimden çok daha zormuş. Ama yine de keyifli. Kendi işinin sahibi olmak ve bu yaşta böyle bir sorumluluğu almak... Ben 23 yaşındayım; bu benim için çok büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Yorucu olsa da bu sorumluluğun altına girmek benim için güzel bir şans. Aslında yurt dışı yaşantısının hem güzel tarafları hem de kötü tarafları çok fazla. Evet, yaşam güzel, sosyallik güzel, kimse kimseye karışmıyor ama baktığınız zaman aynı dili konuştuğunuz insan sayısı da çok büyük bir oranda azalıyor. Devlet işlerinizi görmek istediğinizde her şeyi çok zor halledebiliyorsunuz. Ama dediğim gibi, her şeyin artıları ve eksileri var" ifadelerini kullandı.
Evinde ürettiği estetik mumları stantta vatandaşlarla buluşturuyor
30 Kasım 2025 Pazar - 10:52 Evinde ürettiği estetik mumları stantta vatandaşlarla buluşturuyor Eskişehir’de evinin bir odasını atölyeye çeviren Rabia Çelik, kendi tasarımı olan kalıplarla ürettiği mumları açtığı stantta sergiliyor. Çelik’in 3D yazıcı desteğiyle hazırladığı estetik mumlar, görselliğiyle vatandaşlardan yoğun ilgi görüyor. Eskişehir’de yaşayan Rabia Çelik, dört yıl önce hobi olarak başladığı mum yapımını zamanla geliştirerek profesyonel bir uğraş haline getirdi. Evinin bir odasını üretim atölyesine dönüştüren Çelik, burada hazırladığı farklı renk ve desenlerdeki dekoratif mumları açtığı stantta sergiliyor. Göze hitap eden formları ve özgün tasarımlarıyla dikkat çeken el yapımı mumlar, hem yerli vatandaşlardan hem de kenti gezmeye gelen turistlerden ilgi görüyor. "Kalıpları 3D yazıcı yardımıyla kendim yapıyorum" Standart modellerin dışına çıkarak göze hoş gelen şekiller üretmeye odaklandığını belirten Rabia Çelik, "Piyasadaki standart ürünlerden farklılaşmak adına kalıpların büyük kısmını 3D yazıcı yardımıyla kendim üretiyorum. Bu modelleri başka yerde bulmak zor. Ham madde olarak organik soya mumu kullanıyorum. Ancak ürünlerin kalıptan çıkarken kırılmasını önlemek ve dayanıklılığını artırmak için karışıma yüzde 10 oranında parafin ekliyorum. Tasarımlarımda estetiği ön planda tutuyorum." dedi "Vatandaşlar yakmaya kıyamıyor" Mumlara gösterilen ilgiden memnun olduğunu dile getiren Çelik, "Stantta vatandaşların ve turistlerin ilgisi oldukça yoğun oluyor. İnsanlar tasarımların güzelliğini görünce genellikle ’Bunları nasıl yakacağız, kıyamayız’ şeklinde tepkiler veriyorlar. Ürünler dekoratif bir obje gibi dursa da yakıldığında içindeki sedefler sayesinde çok hoş bir renk geçişi ve parıltı ortaya çıkıyor. Fiyatlarımız ise modelin işçiliğine göre ortalama 75 liradan başlayıp 350 liraya kadar çıkıyor." ifadelerini kullandı.
Dünyada ilk defa görülen vaka Eskişehir’de tedavi edildi
30 Kasım 2025 Pazar - 10:00 Dünyada ilk defa görülen vaka Eskişehir’de tedavi edildi Solunum problemiyle kendini gösteren ilk sinir kılıfı tümörü vakası olduğu belirtilen hasta Figen Kayhan (47), Eskişehir Şehir Hastanesi’nde tedavi edildi. Yaklaşık 3 yıldır ağrı çeken hasta, Prof. Dr. Vural Fidan tarafından yapılan ameliyatla sağlığına kavuştu. İki çocuk annesi Figen Kayhan, diş etinde şişlik, şiddetli ağrı ve solunum problemleri şikayetleri ile Eskişehir Şehir Hastanesi’ne müracaat etti. Kulak Burun Boğaz Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Vural Fidan tarafından yapılan tetkikler sonucunda, Kayhan’da oldukça nadir görülen sinir kılıfı tümörü bulunduğu belirlendi. Yaklaşık 45 dakika süren ameliyat sonucunda, hastanın sinir kılıfı temizlendi. Operasyon ile sağlığına kavuşan Kayhan, Prof. Dr. Fidan ve sağlık çalışanlarına teşekkür etti. Öte yandan, bahse konu vakanın solunum problemiyle kendini gösteren ilk sinir kılıfı tümörü olduğu belirtildi. "Solunum problemiyle gelen ilk vaka olarak bilinmekte" Konuyla ilgili açıklamada bulunan Prof. Dr. Vural Fidan, "Geçenlerde bir hastamız çenesinde hafif hassasiyet, uyku esnasında tıkanıklıklar ve solunum problemleri nedeniyle hastanemize tarafıma başvurdu. Hastamızın alt çenesinde tespit ettiğimiz şişlikten dolayı bu şikayetlerin olduğunu değerlendirdik. Akabinde biyopsi sonucunda çıkan netice, çok çok nadir olan çene siniri tümörü olarak geldi. Buna istinaden yapmış olduğumuz ameliyatta, o dokuyu tümüyle temizleyerek hastamızın şikayetlerinin düzelmesini sağlama imkanı bulduk. Tespit etmiş olduğumuz sinir kılıfı tümörü, oldukça nadir görülen bir hastalık. Ayrıca, çene sinirinde bulunması şu an dünyada yayınlanmış 19’uncu vaka fakat solunum problemiyle gelen ilk vaka olarak bilinmekte. Hastanemizde bu hastayı değerlendirdikten sonra operasyonu yaparak hastamızın şifa ile taburculuğunu sağlıyoruz" dedi. "İçeride mevcut olan yaklaşık 5 santimetrelik kitleyi çıkarttık" Operasyonun detaylarına da değinen Fidan, "Hastamızı genel anestezi altında uyuttuktan sonra alt çeneyi otomatik ekartörler ile açarak çene iç kısmında yer alan sinirin kılıfını görüntüledik. Akabinde, o sinire zarar vermeyecek şekilde sinir kılıfını temizledik ve o içeride mevcut olan yaklaşık 5 santimetrelik kitleyi çıkarttık. Çevre dokular, özellikle damar sinir paketleri ve tükürük kanallarının zarar görmemesini sağlamaya çalıştık. Şükür ki herhangi bir komplikasyon yaşamadan hastamızı ameliyattan çıkarttık. Yaklaşık 45 dakika süren bir ameliyattı. Bu görüntüleme sistemlerinin bizlere oldukça faydası oluyor. Çünkü, bu sinirin görüntülenmemesi durumunda ne yazık ki hasar görmesi ve kişinin yüzünde ciddi görsel problemlere yol açması mümkün" şeklinde konuştu. "Her gün şişlik ve ağrım oluyordu, çok stresliydim" Hasta Figen Kayhan ise tedavi süreciyle ilgili şunları söyledi: "Dişimde bir et vardı, büyüme yaptı. Korktum, doktoruma başvurdum ama bir netice bulamadım. Birkaç yere daha gittim. Prof. Dr. Vural Fidan doktorumu önerdiler. Allah doktorumdan razı olsun, iyi bir ameliyat oldum. Korktuğum başıma gelmedi. Her gün şişlik ve ağrım oluyordu, çok stresliydim. Şükürler olsun ki doktorum beni kurtardı. Yaklaşık 3 senedir bu hastalık ile uğraşıyordum."