SAĞLIK
Medilines Hospital muhtarlarla indirim protokolü imzaladı 05 Aralık 2025 Cuma - 11:53:20 Medilines Hospital, Elazığ’daki muhtarlarla indirim protokolü imzaladı. Protokol çerçevesinde muhtarlar ve muhtar yakınları poliklinik hizmetleri ile laboratuvar tetkiklerinden indirimli faydalanacak. Bir restoranda düzenlenen ve katılımın yoğun olduğu etkinlikte konuşan Kızılay Mahalle muhtarı Emrah Işık, ’’Medilines Hospital bugün yaptığı hizmetleri bizlere anlattı ve güzel bir ortam oluşturdu. Hastanemize teşekkür ediyorum muhtarlarımıza böyle bir etkinlik yaptıkları için" dedi. Gümüşkavak Mahallesi muhtarı Ahmet Gül de ’’Medilines Hospital’a nazik davetlerinden dolayı muhtarlarımız adına teşekkür ediyorum. Muhtarlar ve muhtar yakınlarıyla alakalı güzel bir protokol yaptık. Tüm kurumlarda olduğu gibi muhtarları için kendilerine teşekkür ediyorum. Hastaneyi gezme fırsatımız da oldu, gerçekten çok güzel hizmet veriliyor. Vatandaşlarımıza anlatacağız bu hizmetlerin yerini bulması için. Vatandaşlarımızın da buraya gelip güzel hizmeti görmesi lazım. Hastane yönetimine bir kez daha misafirperverlikleri için teşekkür ediyorum" diye konuştu. "Muhtarlarımız Elazığ’ın her yerinde" Medilines Hospital Yönetim Kurulu Başkanı Muhittin Siğergök ise "Elazığ’ımızın güzide muhtarları davetimize icabet ettiler, birlikte değerlendirme yaptık. Birlikte neler yapabilirizi görüştük. Onlar Elazığ’ın sosyal projesi ve Elazığ’ın her yerine dokunuyorlar. Onlara destek anlamında bir istişaremiz oldu. Beklentimizin üstü bir katılım oldu muhtarlarımızın onlara çok teşekkür ediyorum. Güzel bir toplantı, güzel bir istişare oldu. Elazığ’ımıza hayırlı olsun diyorum’’ şeklinde konuştu.
05 Aralık 2025 Cuma - 11:51 Uzmanından uyarı: "Zatürre yüksek ölüm oranı olan bir hastalık" Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Saliha Ercan Bütün, antibiyotik kullanımının artmasına rağmen toplumda gelişen pnömonilerin (zatürre) hâlâ yüksek hastalık ve ölüm oranlarına sebep olduğunu söyledi. Sağlıkta sıkça karşılaşılan bir sorun olan zatürrenin, akciğerin iltihaplanması olarak bilinen pnömoninin tıbbi adı olduğunu belirten Liv Hospital Samsun Göğüs Hastalıkları Kliniği’nden Uzman Dr. Saliha Ercan Bütün, "Genellikle bakteri, virüs veya mantar gibi çeşitli mikropların sebep olduğu bu hastalık özellikle çocuklar, 65 yaş üstü bireyler ve kronik hastalıklara sahip kişilerde daha sık görülmektedir. Zatürre, akciğer kanseri gibi ciddi hastalıklara işaret edebilir" dedi. Zatürre hastalığı hakkında açıklamalarda bulunan Dr. Saliha Ercan Bütün, hastalığın hastane başvurularının, tedavi giderlerinin ve ölümlerin önemli bir kısmından sorumlu olduğunu ifade etti. "100 kişiden 1’inde görülüyor" Antibiyotik kullanımı artmasına rağmen, toplumda gelişen pnömonilerinin hâlâ yüksek hastalık ve ölüm oranlarına sebep olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Ercan, "Türkiye’de zatürre, hane halkı araştırmalarına göre yüzde 1,15 sıklığı ile 15. sırada yer almıştır. Risk faktörleri arasında yaş, kronik hastalıklar ve sigara kullanımı bulunmaktadır. Zatürrenin belirtileri arasında ateş, öksürük, balgam çıkarma ve göğüs ağrısı en sık rastlananlar. Nefes darlığı, bilinç kaybı gibi daha ciddi belirtiler de görülebilir. Antibiyotikler, sıvı alımı ve istirahat tedavide yaygın olarak kullanılır. Tedavi süresi hastalığın şiddetine ve nedenine bağlı olarak değişebilir" diye konuştu. Korunma ve aşılar Altta yatan hastalıkların kontrolü, hijyen, aşılar ve sigara kontrolü önemli olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Ercan, "Özellikle risk grupları için pnömokok aşısı ve grip aşısı önerilmektedir. Zatürre genellikle hızla iyileşen bir hastalıktır. Tedavi sonrasında hekim tarafından yapılan kontroller önemlidir" şeklinde konuştu. Dikkat edilmesi gerekenler Uzm. Dr. Ercan, dikkat edilmesi gerekenler hakkında şunları söyledi: "Zatürre benzeri belirtiler akciğer kanseri gibi ciddi hastalıklara işaret edebilir. Şüpheli durumlarda göğüs hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır. Sağlığımız için erken teşhis ve doğru tedavi büyük önem taşır."
05 Aralık 2025 Cuma - 11:25 Diyarbakır Silvan Devlet Hastanesi güçleniyor Diyarbakır Silvan Dr. Yusuf Azizoğlu Devlet Hastanesi, son dönemde yapılan hekim atamaları ve artan hizmet kapasitesiyle ilçede sağlık hizmetlerini önemli ölçüde güçlendirdi. 2020 yılında taşındığı modern binasında hizmet veren hastane, hem fiziki koşulları hem de genişleyen uzman kadrosuyla artık bölge halkına çok daha kapsamlı bir sağlık hizmeti sunuyor. 25 bin metrekare arsa üzerinde bulunan hastane, toplam 26 bin 920 metrekare kapalı alanıyla Silvan ve çevresindeki 100 bine yakın nüfusa hizmet veriyor. 164 fiili yatak kapasitesine sahip olan hastane; güçlü alt yapısı, modern cihazları ve geniş servis alanlarıyla dikkat çekiyor. Silvan’a atanan beyin ve sinir cerrahisi ile cildiye bölümlerinde hekimlerinin göreve başlamasıyla birlikte bu alanlardaki birçok tedavi artık ilçede yapılabiliyor. Ayrıca ortopedi, fizik tedavi ve rehabilitasyon, nöroloji, kardiyoloji, psikiyatri, çocuk psikiyatrisi, enfeksiyon hastalıkları, üroloji, göğüs hastalıkları, kadın hastalıkları ve doğum, çocuk sağlığı, genel cerrahi ve dahiliye gibi birçok branşta da uzman sayısı artırıldı. Bu geniş kadro sayesinde Silvan Dr. Yusuf Azizoğlu Devlet Hastanesi, ilçe çapında en çok branşta hizmet veren sağlık merkezlerinden biri haline geldi. 2025 Ocak-Kasım döneminde 258 bin 424 kişi polikliniklerden, 208 bin 692 kişi acil servisten hizmet aldı. Ameliyathanelerde 10 ayda 15 bin operasyon hastane ameliyathanelerinde yılın ilk 10 ayında toplam tüm kategorilerde yaklaşık 15 bin ameliyat gerçekleştirildi. Bu sonuç, ilçe hastaneleri arasında oldukça yüksek bir başarı olarak değerlendiriliyor. Diyaliz merkezi haftada 6 gün, günde 2 seans olarak hizmet verirken, bazı günler 3. seans açılarak hastaların ihtiyacı karşılanıyor. Yıl boyunca toplam 42 hasta düzenli şekilde diyaliz hizmeti aldı. Evde sağlık birimi de aktif olarak faaliyet gösteriyor. 2025 yılı boyunca 612 hastanın takibi yapıldı. Diyarbakır İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Emre Asiltürk, Silvan’daki güçlenmenin yalnızca hekim kadrolarıyla sınırlı olmadığını belirterek, ’’Silvan Dr. Yusuf Azizoğlu Devlet Hastanemize son dönemde önemli tıbbi cihaz takviyeleri de yapıyoruz. TİP-1 Alt C Kollu Dijital Radyografi Sistemi ve TİP-2 Optik Biyometri Cihazı hizmete alındı. Transport küvöz, 4 kanallı EMG cihazımız ile 1 adet yeni hemodiyaliz cihazımız ise teslim aşamasında. Bu cihazlar devreye girdiğinde hem tanı hem tedavi süreçlerinde çok daha güçlü bir hizmet sunacağız. Tüm bu yatırımlar, Sağlık Bakanlığımızın güçlü desteği sayesinde hayata geçiriliyor." İlçede yaşayan vtandaşlar birçok tedavi için artık ilçe dışına gitmeden kendi ilçelerinde hizmet alabiliyor.
Uzman Dr. Karagözoğlu’ndan ’çocuklarda gece idrar kaçırma’ uyarısı
03 Aralık 2025 Çarşamba - 13:29 Uzman Dr. Karagözoğlu’ndan ’çocuklarda gece idrar kaçırma’ uyarısı Medical Point Gaziantep Hastanesi Çocuk Ürolojisi Uzmanı Op. Dr. Akın Karagözoğlu, çocuklarda sıkça görülen gece idrar kaçırma konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Hem çocuklar hem de aileler için de endişe verici bir durum olan gece idrar kaçırma (enürezis nokturna), konusunda önemli açıklamalarda bulunan Medical Point Gaziantep Hastanesi Çocuk Ürolojisi Uzmanı Op. Dr. Akın Karagözoğlu, bu durumun çoğu zaman tedavi edilebilir olduğunu vurgularken, Medical Point Gaziantep Hastanesi’nin ise bu konuda önemli bir merkez olduğunu ifade etti. "Özel tedaviyle yüksek başarı oranlarına ulaşıyoruz" Gece idrar kaçırmanın aslında sanıldığından çok daha yaygın olduğunu belirten Çocuk Ürolojisi Uzmanı Op. Dr. Akın Karagözoğlu, "Gece idrar kaçırma çocukların suçu değildir. Altta yatan tıbbi, gelişimsel veya psikolojik nedenler olabilir. Doğru tanı ve kişiye özel tedaviyle yüksek başarı oranlarına ulaşıyoruz" dedi. Dr. Karagözoğlu, Medical Point Gaziantep Hastanesi’nde çocuklara uygulanan tedavi yaklaşımlarının bilimsel yöntemlere dayandığını ifade ederek, özellikle yaşına göre mesane kapasitesinin yetersizliği, genetik faktörler, uyku derinliği ve hormon dengesizlikleri gibi nedenlerin ayrıntılı olarak değerlendirildiğini söyledi. Gece idrar kaçırma tedavisi hakkında bilgiler veren Dr. Karagözoğlu, "Ayrıntılı çocuk ürolojisi değerlendirmesi, gerekirse görüntüleme ve laboratuvar testleri, davranışsal ve fiziksel tedaviler ve ilaç tedavisi seçenekleri, aile danışmanlığı gibi pek çok yöntem bir arada uygulanıyor" ifadelerini kullandı. Çoğu çocukta düzenli takip ve uygun tedaviyle kalıcı iyileşme sağlanabildiğini söyleyen ve ailelere çağrıda bulunan Dr. Akın Karagözoğlu, "Bu sorunla karşılaşan aileler kesinlikle umutsuzluğa kapılmasın. Çoğu çocukta düzenli takip ve uygun tedaviyle kalıcı iyileşme sağlanabildiği gibi modern altyapısı ve uzman kadrosuyla çocuk ürolojisi alanında bölgenin önemli sağlık merkezlerinden biri olarak gece idrar kaçırma problemi yaşayan çocukların özgüvenlerini yeniden kazanmalarına destek oluyoruz" diye konuştu.
Doç. Dr. Neslihan Yaprak Barıt uyardı: "HPV artık baş-boyun kanserlerinde en büyük tehdit"
03 Aralık 2025 Çarşamba - 13:17 Doç. Dr. Neslihan Yaprak Barıt uyardı: "HPV artık baş-boyun kanserlerinde en büyük tehdit" Doç. Dr. Neslihan Yaprak Barıt, HPV virüsünün baş ve boyun kanserlerindeki etkisinin hızla arttığını belirterek, erken teşhis ve aşının hayati önem taşıdığını söyledi. Geçmişte daha çok ileri yaşlarda ve uzun süre sigara-alkol kullanımına bağlı gelişen baş-boyun kanserleri, artık gençlerde, sigara içmeyenlerde ve kadınlarda da görülme sıklığıyla dikkat çekiyor. Bu değişimin en önemli nedeninin HPV olduğunu belirten Memorial Antalya Hastanesi Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Neslihan Yaprak Barıt, HPV virüsünün baş-boyun kanserlerine etkisi hakkında önemli bilgiler paylaştı. HPV virüsü boğaz kanserlerinin başlıca nedeni hâline geldi Cinsel yolla bulaşan HPV’nin oral temasla ağız-boğaz bölgesine kolayca geçtiğini belirten Doç. Dr. Barıt, virüsün dil kökü, bademcik, yutak ve gırtlakta yerleşerek yıllar sonra kansere yol açabildiğini ifade etti. Barıt, günümüzde boğaz (orofarenks) kanserlerinin yüzde 70-80’inin HPV kaynaklı olduğunu, bazı merkezlerde bu oranın yüzde 90’a kadar çıktığını vurguladı. Doç. Dr. Barıt, hiç sigara içmemiş 40-50 yaş arası kişilerde bile HPV pozitif boğaz kanserinin giderek arttığına dikkat çekti. "HPV yıllarca belirti vermeden gizlenebilir" 100’den fazla HPV tipi bulunduğunu belirten Doç. Dr. Barıt, Tip 16 ve Tip 18’in en tehlikeli, kanser yapan türler olduğuna işaret etti. Barıt, virüsün birçok kişide yıllarca belirti göstermeden vücutta kalabileceğini, bağışıklık zayıfladığında ise kanserleşme sürecinin hızlanabileceğini söyledi. Erken teşhisin bu kanserlerde sağ kalımı çok ciddi oranda artırdığına dikkat çeken Barıt, "2-3 haftadan uzun süren şu belirtilerde mutlaka doktora başvurulması gerekiyor" dedi. Dr. Barıt, ayrıca geçmeyen boğaz ağrısı ve yutma güçlüğü, boyunda sert şişlik, tek taraflı kulak ağrısı, 3 haftayı aşan ses kısıklığı, ağızdan kan gelmesi, nedensiz kilo kaybının da bunların belirtileri olduğunu belirtti. En etkili koruma: HPV aşısı HPV’ye bağlı baş-boyun kanserlerinin büyük kısmının aşıyla önlenebilir olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Barıt, hem kız hem erkek çocuklarının mutlaka aşılanması gerektiğini söyledi. "Aşı takvimi ise 9-14 yaş 2 doz, 15-26 yaş 3 doz, 27-45 yaş. Aşı hâlâ fayda sağlamaktadır" diyen Barıt, HPV’nin sadece kadınları değil, erkekleri de ciddi şekilde tehdit ettiğini vurguladı. Korunmak için öneriler Doç. Dr. Barıt, HPV’den ve HPV’ye bağlı baş-boyun kanserlerinden korunmak için şu önerilerde bulundu: "Çocuklar ve yetişkinler için HPV aşısı ihmal edilmemelidir. Cinsel ilişkide prezervatif kullanımı tercih edilmelidir. Çok partnerli ilişkiden kaçınılmalıdır. Sigara ve aşırı alkol tüketimi bırakılmalıdır. Düzenli ağız ve diş bakımı yapılmalıdır. Uzun süren boğaz şikâyetlerinde vakit kaybetmeden bir KBB uzmanına başvurulmalıdır."
"Az sebze ve meyve tüketimi, kolorektal kansere davetiye çıkarıyor"
03 Aralık 2025 Çarşamba - 13:16 "Az sebze ve meyve tüketimi, kolorektal kansere davetiye çıkarıyor" Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol, "Bağırsaklarında polip bulunanlar, ailesinde kolorektal kanser öyküsü olanlar, inflamatuvar bağırsak hastalığı olanlar (ülseratif kolit, Crolin hastalığı gibi), kalıtsal genetik bozukluğu olanlar (ailesel polipozis sendromu varlığı gibi), işlenmiş gıdaları aşırı tüketenler, az meyve ve sebze tüketenler, sigara kullananlar, ailesinde meme, yumurtalık ve rahim ağzı kanseri olan kişiler kolorektal kanserde risk grubundadır" dedi. Liv Hospital Samsun Genel Cerrahi Kliniği’nden Prof. Dr. Serdar Yol, "kolorektal kanser" hakkında bilgilendirdi. Kolon adı verilen kalın bağırsağın, yaklaşık 1.5-2 metre uzunluğundaki sindirim sisteminin son parçasını oluşturan organ olduğunu dile getiren Prof. Dr. Serdar Yol, "Bunun 13’e kadar son 15-20 cm’lik kısmına rektum adı verilir. Bu alanda gelişen kanserlere de kolorektal kanser adı verilir. Kolorektal kanserler çoğunlukla bu bölgedeki poliplerden gelişir. Yaşam boyu kolorektal kanser gelişme ihtimali erkeklerde yüzde 4.5, kadınlarda ise yüzde 3.2’dir" ifadelerini kullandı. "Kanlı dışkı, karın ağrısı ve kilo kaybına dikkat" Prof. Dr. Yol, belirtiler ve risk grubundakiler hakkında şu bilgileri paylaştı: "Kolorektal kanserin birçok belirtisi vardır. Bunların başında yeni başlayan kabızlık veya sık tuvalete gidip tam rahatlayamama, dışkının incelmesi, makattan kan gelmesi veya dışkının kanlı olması, kansızlık, karın ağrısı, halsizlik ve kilo kaybı gelir. Bağırsaktaki polipler (özellikle adenomatöz olanlar), ailede kolorektal kanser öyküsü olanlar, inflamatuvar bağırsak hastalığı olanlar (ülseratif kolit, Crolin hastalığı gibi), kalıtsal genetik bozukluğu olanlar (ailesel polipozis sendromu varlığı gibi), işlenmiş gıdaları sık tüketenler, meyve ve sebzeyi az tüketenler, sigara kullanımı olanlar, ailesinde meme yumurtalık ve rahim ağzı kanseri olanlar risk grubundadır" diye konuştu. "En önemli tanı aracı kolonoskopi" Tanı ve tedavi yöntemine dikkat çeken Prof. Dr. Serdar Yol, "Bu hastalıkta tanı için dışkıda gizli kan bakılması ve en önemli tanı aracı kolonoskopidir. Tomografi ve dışkıda genetik testler kullanılabilir. Makattan kanaması olan her hastaya, birinci derece akrabasında kolorektal kanser öyküsü olmayanlarda 50 yaşından itibaren, birinci derece akrabasında kolorektal kanser öyküsü olanlarda ise hastalığın ortaya çıktığı yaşın 10 sene öncesinden itibaren kolonoskopi yapılmalıdır. Kolorektal kanserde tedavi, cerrahi öncelikle düşündürmekle birlikte kemoterapi ve radyoterapi ile kombine tedavi yöntemleri uygulanmakta, kişiye göre tedavi planlanmaktadır" şeklinde konuştu.
Sağlık-Sen Genel Başkanı Doğan: "Ebelik anneden kızına geçen bir emanet olarak başlamıştır"
03 Aralık 2025 Çarşamba - 12:09 Sağlık-Sen Genel Başkanı Doğan: "Ebelik anneden kızına geçen bir emanet olarak başlamıştır" Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, "Ebelik anneden kızına geçen bir emanet olarak başlamış, bilgiyle, ahlakla ve tecrübeyle yoğrularak zaman içinde profesyonel bir kimliğe dönüşmüştür" dedi. Ankara’da Sağlık-Sen tarafından ‘Ülkemizin Yeni Doğum Politikası ile Yükselen Değer’ başlıklı Ebelik Sempozyumu düzenlendi. Programda konuşan Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, "Bugün burada yalnızca güncel sorunları konuşmak için değil, asırlar öncesine uzanan kadim bir mesleğin köklü yürüyüşünü yeniden hatırlamak ve yeniden güçlendirmek için bir aradayız. Çünkü ebelerimiz, insanlık tarihi kadar eski ve bağımsız bir mesleğin taşıyıcılarıdır. Ebelik anneden kızına geçen bir emanet olarak başlamış, bilgiyle, ahlakla ve tecrübeyle yoğrularak zaman içinde profesyonel bir kimliğe dönüşmüştür. Ülkemizde ebelik önce usta-çırak ilişkisiyle şekillenmiş; ardından kurslarla, ebe okullarıyla, lise ve ön lisans programlarıyla gelişmiş; bugün ise lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim verilen tam bir akademik meslek haline gelmiştir" dedi. "Ebelik de çok ciddi manada yol aldı" Halk Sağlığı Genel Müdürü Doç. Dr. Muhammed Emin Demirkol ise Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun göreve başladığı andan itibaren birinci basamak sağlık hizmetlerinin ve koruyucu sağlık hizmetlerinin ne kadar önemli hale gelmeye başladığını tüm Türkiye ve tüm sağlık çalışanlarının bizzat gördüğünü belirterek, şöyle devam etti: "Özellikle sağlık çalışanlarımızın birinci basamakta ve birinci basamağa değen tüm noktaların her yerinde ve hastanelerde koruyucu sağlığa katkı sağlayan tüm alanlarda büyük bir değerin yükseldiğini hep beraber görüyoruz. İşte bugün aslında burada Sağlık-Sen’imizin çatısı altında yapılan bu çalışmada da yine yükselen değerlerimizden biri olan, hak ettiği yere gelme yolculuğunda büyük bir ivme kazanan Ebelik Sempozyumu’nda beraberiz. Birinci basamağın değerine değer katan sistemle birlikte ebelik de çok ciddi manada yol aldı. Yüksek riskli gebelik programımızla beraber 2002’de başlayan ‘Sağlıkta Dönüşüm’ yolculuğunda anne ölümlerinin en az olduğu yılı yaşadık. Bir anne ölümünün sıfırdan çok büyük olduğunu hepimiz biliyoruz. Belki 1’in sıfırdan büyük olduğu en büyük alan anne ölümüdür. Bu kapsamda ebelerimizi sistemin tam merkezinde, yüksek riskli gebelerin ve ilk gebeliğinin son üç ayında olan tüm annelerin takibinde aslında organizasyonun komuta merkezine yerleştirmiş olduk. 3 bin 500’e yakın koordinatör ebemizle ilk gebelik heyecanını yaşayan tüm anne adaylarımızın son ayında ve tanılarını yeniden belirlediğimiz bilim komisyonumuzun ışığında belirlediğimiz tanılarla yüksek riskli kategorisine giren tüm annelerimizi gebelik sürecinde en az 4 kez arıyor, gerekirse evine gidiyoruz." Sempozyuma Halk Sağlığı Genel Müdürü Doç. Dr. Muhammed Emin Demirkol, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hasan Arslan, Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Rektörü Prof. Dr. Kamil Çolak, ESOGÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner ve davetliler katıldı.
Sağlık Müdürü Asiltürk 112 Çağrı Merkezinde göreve katıldı
03 Aralık 2025 Çarşamba - 12:00 Sağlık Müdürü Asiltürk 112 Çağrı Merkezinde göreve katıldı Acil Sağlık Hizmetleri Haftası dolayısıyla Diyarbakır İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Emre Asiltürk, 112 Acil Çağrı Merkezini ziyaret ederek merkezin çalışmalarını yerinde inceledi. Ziyareti sırasında çağrı masasına geçip gelen ihbarları bizzat karşılayan Asiltürk, 112 ekiplerinin görev sürecine doğrudan dahil oldu. Asiltürk, çağrı masasından gelen ihbarları karşılayarak vatandaşların taleplerine doğrudan yanıt verdi. 112 operatörleriyle birlikte vaka yönlendirme sürecini takip eden Asiltürk, telsiz bağlantısı üzerinden sahada görev yapan acil sağlık ekiplerinin Acil Sağlık Hizmetleri Haftasını kutladı. 112 çalışanlarıyla sohbet eden Asiltürk, personelin çalışma koşulları, karşılaştıkları zorluklar ve ihtiyaçları hakkında bilgi aldı. Merkez çalışanları, Asiltürk’ün doğrudan görev sürecine katılmasından duydukları memnuniyeti dile getirdi. Asiltürk, 112 Çağrı Merkezi ziyaretinin ardından 10 No’lu ve 35 No’lu Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonlarını ziyaret ederek ekiplerle bir araya geldi. Asiltürk ziyarette, personelin görüş ve önerileri dinlerken, istasyonların fiziki ve teknik ihtiyaçları yerinde değerlendirildi. Asiltürk, tüm personelin haftasını kutlayarak fedakarlıkla yürüttükleri görevlerinden dolayı teşekkür etti. İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Emre Asiltürk, ’’112 Acil Çağrı Merkezi, vatandaşla ilk temasın kurulduğu en kritik noktadır. Bugün burada çağrı masasına oturarak vatandaşlarımızın sesine doğrudan kulak verdik. Bu sadece sembolik bir ziyaret değil, sahadaki ekiplerimizin fedakârlığını yerinde görmek, onların moral ve motivasyonunu güçlendirmek açısından da büyük önem taşıyor’’ dedi. Asiltürk, 112 çalışanlarının gece gündüz demeden görev yaptıklarını vurgulayarak, ’’Acil sağlık personelimiz, zamanla yarışarak hayat kurtarıyor. Onların yanında olmak, ihtiyaçlarını sahada dinlemek ve teşekkürümüzü yüz yüze iletmek bizim için bir sorumluluktur’’ diye konuştu.
Sivas Devlet Hastanesi doktorlarından büyük başarı
03 Aralık 2025 Çarşamba - 11:20 Sivas Devlet Hastanesi doktorlarından büyük başarı Sivas Devlet Hastanesi doktorları, B grubu ikinci basamak statüsünde olmasına rağmen ilk kez ‘laparoskopik nefrektomi’ ameliyatını başarıyla gerçekleştirdi. Böbrek fonksiyonunu tamamen kaybeden 71 yaşındaki Sultan Uzundal, kapalı yöntemle yapılan ameliyatla sağlığına kavuştu. Sivas’ta yaşayan 71 yaşındaki Sultan Uzundal, böbrek ağrısı şikayetleri üzerine Sivas Devlet Hastanesi’ne başvurdu. Yapılan değerlendirmede hastanın öncelikle tomografisi çekildi. Tomografi sonuçlarında Uzundal’ın böbreklerinden birinin fonksiyonlarını tamamen yitirdiği ve "atrofik böbrek" haline geldiği belirlendi. Doktorlar, çürümüş durumdaki bu böbreğin hastada uzun süreli ağrıya neden olduğunu değerlendirerek nefrektomi (böbreğin alınması) ameliyatına karar verdi. Ameliyatta ise hastanın vücuduna kalem genişliğinde yaklaşık üç tane giriş açıldı. Böbreğin dışarı alınması için ise 3 ile 4 santimetre arasında değişen ek bir kesi uygulandı. Cerrahi ekip, böbreği karın içindeki özel torbalar aracılığıyla güvenli şekilde vücuttan çıkardı. Ayrıca Sivas Devlet Hastanesi, ikinci basamak B grubu bir hastane olmasına rağmen bu operasyonu ilk kez gerçekleştirmesiyle dikkat çekti. Ortalama ilçe devlet hastaneleri seviyesinde hizmet veren hastanede laparoskopik (kapalı) yöntemle yapılan nefrektomi, kurum adına önemli bir başarı olarak kayıtlara geçti, Konuya ilişiklin açıklamalarda bulunan Üroloji Uzmanı Operatör Dr. Ali Ünal ise zorlu bir ameliyat yaptıklarını belirterek, hastanın durumunun iyi olduğunu söyledi. "Çok zor olduğunu biliyoruz" Çürümüş olan böbreğin ağrıya neden olduğunu söyleyen Ali Ünal, "Hastamız yaklaşık 2 hafta önce hastanemize başvurdu. Hastamızın defalarca tekrar eden taş öyküleri vardı ve yaklaşık 25 yıl önce aynı taraftan açık taş cerrahisi geçirmişti. Hastamız bize ağrı şikayetiyle başvurdu. Biz hastayı değerlendirdiğimizde tomografisini çektik tomografisinde böbreğin fonksiyonlarını kaybettiği yani atrofik (çürümüş) böbreği vardı ve biz bu çürümüş böbreğin ağrıya neden olacağını düşündük, nefrektomi (böbreğin alınması) kararını verdik. Bu ameliyatı özel kılması Sivas Devlet Hastanesi olarak biz 2’nci basamak B grubu bir hastaneyiz. Yani ortalama ilçe devlet hastaneleri kalitesinde bir hizmet vermeye çalışıyoruz. Birincisi biz Sivas Devlet Hastanesi’nde bu ameliyatı yaptık, ikinci özel kılan şey bu ameliyatı laparoskopik (kapalı) olarak yaptık. Üçüncüsü bu hastanın yaklaşık 25 yıl önce bir açık üreter taşı cerrahisi vardı ve bizim cerrahi yaptığımız tarafla aynı taraftaydı. Burada sekonder vaka dediğimiz tekrar mükerrer ikinci yapılan ameliyatlarda özellikle anatominin bozulduğu bu yüzden laparoskopik ameliyatların çok zor olduğunu biliyoruz. Bizim için özel kılan buydu bizde laparoskopik olarak tamamladık" dedi. "Böbreği özel torbalarla dışarıya alıyoruz" Ünal, kameralar yardımı ile içeriye baktıklarını belirterek, "Bu ameliyatta hastamızda yaklaşık 3 tane kalem kadar giriş açıyoruz. Daha sonra böbreği çıkarmak için yaklaşık 3 ile 4 santimetrelik bir kese açıp oradan böbreği içerideki özel torbalarımızla dışarı alıyoruz. Şuanda hastamızın 3 tane kesi var. 2 tanesi 1 santimetre, 1 tanesi 3 ile 4 santimetre arasında bir kesisi var. Bu ameliyatlarda kalem girişi kadar girişlerle kameralarla içerisine baktık, hastanın böbrek çevresindeki dokuların yapışık olduğunu, anatominin bozulduğunu ve bu ameliyatın zor geçeceğini anlamıştık. Zor bir ameliyat oldu. Genel Cerrahi Uzmanımız Op. Dr. Levent Zirek Hocamla yaklaşık 2 saatlik bir ameliyat sonrasında işlemi neticelendirdik. Hastamız şuan ameliyattan sonra 4. gününde. İlk gün hastamızın sondasını çekmiştik, 3’inci gününde direnini çektik, şuanda üzerinde herhangi bir hortumu bulunmuyor. Tamamen eve gönderilecek şekilde hazır ama hastamızın kendi isteği üzerine sosyal endikasyonlardan dolayı hastayı biz 5’inci gün taburcu etme kararı aldık" diye konuştu. "Böbreklerimde taş vardı" Sultan Uzundal ise "Böbreklerimde taş var. Bir ameliyat geçirmiştim ve taşları kırdırmıştım. Köyde rahatsız olunca hastaneye gelip hocayı bulduk. O da bizi tomografiye gönderdi. Tomografi çektirdik, sorunun ne olduğunu anlattı ve ameliyat olmam gerektiğini söylediler. Geldik ameliyat olduk" şeklinde konuştu.
HIV vakalarında genç yaş gruplarında artış
03 Aralık 2025 Çarşamba - 11:00 HIV vakalarında genç yaş gruplarında artış Ege Üniversitesi HIV/AIDS Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ayşe Deniz Gökengin, HIV tanı ve tedavisinde erken teşhisin kritik önem taşıdığını belirterek, Türkiye’de vakaların son 10 yılda yükseldiğini, özellikle genç yaş gruplarında artışın dikkat çektiğini ifade etti. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de son yıllarda HIV vakalarında artış gözlemleniyor. Ege Üniversitesi HIV/AIDS Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ayşe Deniz Gökengin, HIV tanı ve tedavisinde erken teşhisin kritik önem taşıdığını belirterek, Türkiye’de vakaların son 10 yılda yükseldiğini, özellikle genç yaş gruplarında artışın dikkat çektiğini ifade etti. Prof. Dr. Gökengin, "Özellikle Türkiye’nin de dahil olduğu Orta ve Doğu Avrupa bölgesinde HIV vakalarındaki artış görünüyor. Türkiye, yeni HIV tanılarında en hızlı artış yaşayan ülkelerden birisi. Yıllık yeni vaka sayısı 7 bin civarında. En yüksek HIV görülme oranı geçmişte 35-45 yaş grubunda iken, son yıllarda 25-35 yaş aralığında yükselme yaşanıyor. Ayrıca 15-25 yaş grubunda da artış var" dedi. "Erken teşhisle uzun ve kaliteli yaşam sağlanabilir" Virüsün bulaşma yollarına dikkat çeken Prof. Dr. Gökengin, "Korunmasız cinsel ilişki, damar içi madde kullanımı, doğum sırasında anneden bebeğe geçiş ve sağlık çalışanlarında kesici-delici alet yaralanmaları, başlıca risk faktörlerini oluşturuyor. HIV tanısında erken teşhis, hem bireysel hem toplumsal açıdan önemli. Erken tanı alan kişilerin hemen tedavisine başlanarak hastalığın ilerlemesi önlenebilir. Hastalar, uzun ve kaliteli bir yaşam sürebilir. Tedavi altında kanında virüs seviyesi sıfırlanan kişiler, HIV’i cinsel yolla bulaştırmaz" ifadelerini kullandı. Tedavi yöntemlerindeki gelişmelere değinen Prof. Dr. Gökengin, geçmişe göre daha az yan etkili ve kullanımı kolay ilaçların tedaviye uyumu artırdığını belirtti. Günde çok sayıda ilaç kullanımından tek dozla devam edilebilen tedavilere geçildiğini söyleyen Prof. Dr. Gökengin, yakın zamanda uygulanmaya başlayacak olan uzun etkili enjeksiyonların iki ayda bir doz alınacağını ve hastaların günlük ilaç zorunluluğunu ortadan kaldırarak tedaviyi daha sürdürülebilir kılacağını aktardı. Yılda iki kez uygulanan enjeksiyonların ise şimdilik dirençli vakalarda ve korunma amaçlı kullanım için onay aldığını ifade eden Prof. Dr. Gökengin, "Sosyal medyada yayılan yanlış sağlık bilgileri önemli bir sorun oluşturuyor. Sağlık dışı kaynaklardan alınan bilgiler, hastaların tedaviye bakışını olumsuz etkiliyor. Bu nedenle doğru bilgiye sağlık otoriteleri ve bilimsel kaynaklar üzerinden ulaşılması gerekiyor" dedi.
Uzmanı uyardı: "Yüz felci riskine karşı soğuk havalarda yüzünüzü koruyun"
03 Aralık 2025 Çarşamba - 10:55 Uzmanı uyardı: "Yüz felci riskine karşı soğuk havalarda yüzünüzü koruyun" Soğuk havalarda yüzü korumanın çok önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Alper Nabi Erkan, "Özellikle klima karşısında uzun süre oturmamak, yüzü doğrudan soğuk havaya maruz bırakmamak gerekir. Ayrıca grip ve solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak da yüz felci riskini azaltır" dedi. Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Alper Nabi Erkan yaptığı açıklamada yüzün bir tarafındaki kasların çalışmaması sonucu ortaya çıkan asimetri durumunun "yüz felci" olarak tanımlandığını belirterek, hastalığın hem santral hem de periferik nedenlerle ortaya çıkabileceğini ifade etti. Erkan, "Santral nedenlerde genellikle yüzün alt kısmında kas fonksiyon bozukluğu görülürken, periferik tipte hastalar yüz kaslarını hareket ettiremedikleri için yüzün bir tarafında belirgin bir eğrilik oluşur. Bunun yanında tat alma bozuklukları, gözyaşı akıntısı, tükürük salgısında değişiklikler ve kulak arkasında ağrı gibi şikayetler de tabloya eşlik edebilir" diye konuştu. "Sistemik hastalıkları olan bireylerin daha dikkatli olmaları gerekir" Hastaların sabah kalktıklarında aynada yüzlerinin bir tarafında asimetri fark ettiğine vurgu yapan Prof. Dr. Erkan, "Yemek yerken suyun dışarı akması, konuşmada zorluk veya yüz kaslarında güçsüzlük gibi belirtilerle başvururlar. Yüz felcin en sık nedeni ’İdiyopatik Bell Paralizisi’ yani nedeni belli olmayan viral enfeksiyonlardır. Olguların yaklaşık üçte ikisinde de sebep bilinmiyor. Bunun dışında kulak veya tükürük bezi tümörleri, otoimmün hastalıklar, nörolojik rahatsızlıklar, travmalar ve cerrahi müdahaleler sırasında sinir zedelenmeleri de yüz felcine yol açabiliyor. Bazı hastalarda ise doğuştan gelen genetik nedenler etkili olabiliyor. Şeker hastalığı, damar tıkanıklıkları ve viral enfeksiyonlar yüz felcine yatkınlığı artırabilir. Özellikle yüz sinirini besleyen damarlarda tıkanıklık gelişmesi, felç riskini yükseltir. Bu nedenle sistemik hastalıkları olan bireylerin daha dikkatli olmaları gerekir" ifadelerini kullandı. "Erken dönemde ilaç tedavileri büyük önem taşır" Tedavideki temel hedefin iyileşmeyi hızlandırmak ve kalıcı sekelleri en aza indirmek olduğunu belirten Erkan, "Hastanın genel durumu göz önünde bulundurularak kişiye özel tedavi planları oluşturuyoruz. Erken dönemde ilaç tedavileri büyük önem taşır. Ancak bazı durumlarda cerrahi müdahaleler de gerekebilir. Uzun süreli yüz felçlerinde, fasiyal plastik cerrahi yöntemlerle hastanın yüz görünümünü normale yakın hale getirmeye çalışıyoruz. Ayrıca fizik tedavi ve rehabilitasyon da tedavi sürecinde önemli bir yer tutuyor. Masaj, egzersiz ve sakız çiğneme gibi uygulamalar iyileşmeyi hızlandırır. Ameliyat olsun ya da olmasın, tüm hastalarımıza fizik tedavi desteğini mutlaka öneriyoruz" şeklinde konuştu. "Yüzü doğrudan soğuğa maruz bırakmamak gerekir" Yüz felcinden korunmak için alınabilecek önlemler hakkında da bilgi veren Erkan, "Soğuk havalarda yüzü korumak çok önemli. Özellikle klima karşısında uzun süre oturmamak, yüzü doğrudan soğuk havaya maruz bırakmamak gerekir. Ayrıca grip ve solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak da yüz felci riskini azaltır. İdiyopatik yüz felci vakalarının yüzde 90’ı kendiliğinden iyileşebilir. Ancak ilaç tedavisiyle bu süreci hızlandırıyor ve tam iyileşme oranını artırıyoruz. Kalıcı durumlarda ise cerrahi ve estetik uygulamalarla hastalarımızın yaşam kalitesini yükseltmeyi hedefliyoruz" diye konuştu. Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak her yıl düzenledikleri ’Başkent Kulak Burun Boğaz Günleri’nin bu yıl 21’incisini gerçekleştirdiklerini anlatan Erkan, "Bu yılki toplantının ana teması ’Fasiyal Paralizi ve Rekonstrüksiyon Yöntemleri’ oldu. Yüz felci geçiren ve kalıcı sekel kalan hastalarda uygulanan cerrahi yöntemleri ele alacağız. Ayrıca canlı cerrahi uygulamalarıyla meslektaşlarımızla deneyimlerimizi paylaşacağız. Tüm hekimlerimizi bu bilimsel etkinliğe davet ediyoruz" diyerek sözlerini tamamladı.