Yerel Haberler
Sivas
26 Aralık 2025 Cuma - 11:36 Uzmanı açıkladı: "Güneş kremi sadece yazın değil, kışın da kullanılmalı" Doç. Dr. Mustafa Tosun, kış aylarında düşen sıcaklık ve artan rüzgarların cilt kuruluğu ve dermatolojik hastalıkları tetiklediğini belirtti. Tosun, cilt bariyerini güçlendiren doğru bakımın ve cildi beslemenin önemine vurgu yaparak, güneş kremlerinin sadece yaz aylarında değil kış aylarında da kullanılabileceğini söyledi. Soğuk havaların gelmesiyle birlikte cilt kuruluğu, çatlama ve dökülme gibi şikayetler de görülmeye başladı. Hava sıcaklıklarının düşmesi, nem oranının azalması ve rüzgarın sertleşmesi özellikle el, yüz ve bacak bölgelerinde cildin hassasiyetini artırıyor. Bu dönemde ciltteki doğal yağ dengesinin bozulması, cilt bariyerinin zayıflamasına ve dış etkenlere karşı savunmasız hale gelmesine neden oluyor. Bu noktada cilt bariyeri ise cildi alerjenler, kimyasal maddeler, mikroplar ve soğuk hava gibi dış tehditlerden koruyan en önemli savunma hattı olarak biliniyor. Bariyerin bozulması, yalnızca kurulukla sınırlı kalmayıp egzama, kaşıntı, kızarıklık ve ikincil enfeksiyonlara kadar ilerleyebiliyor. Özellikle ileri yaş grubunda cilt daha ince ve hassas olduğundan, kuruluğa bağlı reaksiyonlar ve bacaklarda ’skuam’ adı verilen kepeklenme, pullanma gibi bulgular daha sık görülüyor. Soğuk havada çalışanlarında ise ’soğuk yanığı’ olarak adlandırılan kulak, el ve parmak uçlarında kızarıklık, ağrı ve yanık benzeri cilt hasarlarıyla karşılaşılabiliyor. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Tosun, kış aylarında cilt sağlığını korumaya yönelik önemli değerlendirmelerde bulundu. Tosun, soğuğa maruz kalan insanların tedavilerinde doktorların önerdiği kremleri kullanmaları gerektiğini söyleyerek, "Özellikle deri kanseri, kış döneminde artış göstermez. Deri kanserinde en büyük etken güneş ışınlarıdır. Yine de biriken dozlarda güneş maruziyeti olacağı için vatandaşların, hem yaz hem kışın güneş kremi kullanmaları gerekiyor" dedi. "Cilt bariyeri önemlidir" Kış aylarında nemlendirici krem önerdiklerini söyleyen Mustafa Tosun, "Özellikle kış aylarıyla beraber cildimizde kuruluk, çatlamalar gibi reaksiyonlar ortaya çıkmakta. Öyle olduğu için nasıl besleniyorsak derimizin de aynı dışarıdan beslenmesi gerekiyor. O yüzden de nemlendirici kremler özellikle kış aylarında daha da sık öneriyoruz. Özellikle yaşlı hastalarda cilt kuruluğu daha fazla gözüküyor. Yine soğuk havalarla beraber ciltte kurumalar artıyor, o yüzden mutlaka hastaların günde 2 defa nemlendirici krem kullanmasını özellikle öneriyoruz. Onları daha çok öneriyoruz. Ama önemli olan alerjinin olmaması iyi bilindik markalardan olması özellikle ve sık kullanmaları. Özellikle hastaların çok elini yıkamaları, çok antiseptik gibi özellikle sağlık çalışanlarında bunu çok görüyoruz. Bu şekilde daha çok maruz kalanlar hem alerjenlere hem soğuğa maruz kalanların daha sık bu nemlendirici kremleri kullanması özellikle önemlidir. Kuruduktan sonraki süreç egzama olur. Kuruluğa bağlı, hastanın cilt bariyeri bozulur. Cilt bariyerine bağlı hastanın sekonder enfeksiyon durumları ve egzama dediğimiz kaşınmaya bağlı sekonder ortaya çıkar. O yüzden cilt bariyeri önemlidir" dedi. "Soğuğa bağlı yanıklar oluşmakta" Güneş kreminin sadece yazın değil kışın da kullanılabileceğini belirten Tosun, "Cilt bariyeri içinde yapmamız gereken en önemli şey nemlendirici krem kullanmaktır. Sıvı sabun, deterjan ve antiseptik alerjenlerden uzak durulması hem de ellerin çok sık yıkanmaması gerekir. Özellikle belli oranlarda titizlik hastalığı gibi obsesif olmaması gerekiyor. Özellikle yaşlı hastalarda bunu daha çok görürüz. Bacaklarda deri dökülmeleri kuruluğa bağlı özellikle skuam dediğimiz kepeklenmeler sık görüyoruz. Bu durumlarda ana temamız nemlendirici kremler kullanmak. Bir de ürtiker ve kurdeşen gibi soğukla bazen tetikleyen hastalıklarımız var. Cildin egzaması, saç deri egzaması ve gül hastalığı gibi durumlar soğukla tetiklenebiliyor. O yüzden bu hastalıkları da tetikleyecek düşündüğümüz için ona yönelikte hastaların tedavi olması gerekiyor. Dışarıda çalışanlar, özellikle soğukta askerler gibi veya inşaat işçileri gibi soğuk yanıkları dediğimiz kulaklarda, ellerde, parmaklarda yanıklar oluşmakta. O yüzden bu bireylerin koruyucu kullanarak ve soğuktan daha az maruz kalarak yine bizim önerilerimiz doğrultusunda tedavilere uyarak dikkat etmeleri gerekiyor. Güneş kremini yazın değil kışın kullanmaları gerekiyor. Özellikle deri kanseri, kış döneminde artış göstermez. Daha çok deri kanserin de yazın artış olur. Yine de biriken dozlarda güneş maruziyeti olacağı için vatandaşların, hem yaz hem kışın güneş kremi kullanmaları gerekiyor" diye konuştu.
26 Aralık 2025 Cuma - 11:19 Kurtlar yerleşim yerlerine dadandı, uzmanı çare olarak Kangalları gösterdi Kış aylarının gelmesiyle birlikte doğada yiyecek bulamayan kurtlar, yerleşim yerlerine dadandı, uzman Kangal köpeği yetiştiricisi Hüseyin Yıldız, kurtlardan korunmak için çare olarak Kangalları gösterdi. Son günlerde şehir merkezlerine kadar inen kurtlar, vatandaşlar ve hayvanlar için tehlike oluşturmaya başladı. Vahşi yaşam canlısı olan ve geçmişte sadece arazilerde görüntülenebilen kurtlar, yerleşim yerlerine rahatlıkla yaklaşıp vatandaşları tedirgin ediyor. Sivas’ın Kangal ilçesinde yaşayan bir çiftçi, tarlasını hasat ettiği esnada yaklaşan kurtları fark etti. Aç kaldığı için çiftçiye yaklaştığı düşünülen kurtlar, tarlada fare avladı. Kurtların fare avı, çiftçinin cep telefonu kamerasına an be an yansıdı. Şehir merkezlerine yaklaşan kurtların insanlar için tehdit oluşturduğunu ifade eden uzman Kangal köpeği yetiştiricisi Hüseyin Yıldız, "Kurt zekası ile bilinir, taktiksel yapısını oluşturmadan bir işe adım atmaz ve en zayıf noktayı bulduğu an taarruza geçer. Çoğu savaş doktrini kurtlardan esinlenilmiştir. Kurtlar etoburdur, memeli hayvanlarla beslenirler ama yemeğin kıt olduğu zamanlarda kuşlara, fareye saldırıyorsa bu tehlikenin mesajıdır" dedi. "Kurdun şehre inmesi her türlü tehlikeyi beraberinde getirir" Kurt popülasyonunda artış olduğunu ifade eden Yıldız, "Kent hayatına inmelerinin nedeni bulamadıkları beslenmeyi kentlerde çöp atıkları, fareler, tavuk fabrikalarının bulunduğu noktalar üzerinden karşılamaya çalışmalarıdır. Bu yerlerdeki kokular kurdu cezbeder ve kurt beslenmek adına aslanı bile öldürebilir. Kurdun şehre inmesi her türlü tehlikeyi beraberinde getirir. Kurtçul köpeklerin sayısının artırılması lazım, gen takibinin yapılması lazım, Kangal sayısının, Akbaş sayısının artması lazım. Bunlar kurtların en büyük düşmanlarıdır çünkü kurt doğada yara almadan hayatını idame ettirmeye çalışır. Yara alan kurt kabilesi tarafından öldürülür, dışlanır, tüketilir. Onlar da bu hayatlarının devamlılığı için zayıf düşen kendi menüleri olabilir" dedi. "Kurt uyumaz, uyutur" Kurtların şehir merkezlerine yaklaşmasını önlemek için Kangal sayısının artırılması gerektiğini söyleyen Hüseyin Yıldız, "Kangallar kurtlar için en büyük caydırıcı köpektir, adeta bir aslandır. Kurdun en büyük düşmanı kangaldır. Mezralarda, köylerde, dağlarda koyun sürüsünün arkasında kangal yetersizdir, kangal kalmamıştır. Sosyalleşen, vahşi hayatından vazgeçen bir kurt insanları tehdit olarak görmüyor. Kurt uyumaz, uyutur ve sonra duymak istemediğimiz tehlikeli vahşetlerde duyabilir hale gelebiliriz. Devlet büyüklerini uyarıyorum, kurtları normal yaşam alanlarına döndürebilmenin çözümü kurtların yaşadığı noktalara beslenme kaynağı oluşturulmasıdır. Onların doğalarında av yapan arkadaşlara sesleniyorum, avlanmayın. Kurt şehre iniyorsa mutlaka bir tehlike sinyalini beraberinde getiriyordur. Bugün bir kurt hasta fareyi yiyorsa kuduz vakaları da çoğalacaktır" şeklinde konuştu.
Normal doğum hem anne için hem de bebek için daha faydalı
01 Ekim 2025 Çarşamba - 12:12 Normal doğum hem anne için hem de bebek için daha faydalı Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Levent Kandemir Normal Doğum Haftası nedeniyle yaptığı açıklamalarda bulundu. Kandemir, sağlık çalışanlarının desteği ile sezaryen oranlarının düşmesi mümkün olduğunu belirterek, sezaryenin yalnızca tıbbi zorunluluk durumlarında tercih edilmesi gerektiğini vurguladı. Normal doğum, gebeliğin doğal sürecinin tamamlanması ve anne ile bebeğin sağlığının korunması açısından büyük önem taşıyor. Uzmanlar ise sezaryenin yalnızca tıbbi zorunluluk durumlarında uygulanması gerektiğini vurguluyor. Normal doğum, anne adayının kendi gücüyle doğuma katılmasını sağlayarak hem bedensel hem de ruhsal açıdan önemli faydalar sunuyor. Bu süreçte anne, doğum sonrası daha hızlı toparlanıyor ve bebeği ile erken dönemde güçlü bir bağ kurabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü, ideal sezaryen oranının yalnızca yüzde 10-15 olması gerektiğini belirterek gereksiz cerrahi müdahalelere karşı uyarıda bulunuyor. 1-7 Ekim Normal Doğum Haftası nedeniyle açıklamalarda bulunan Sivas Numune Hastanesinde görevli Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Levent Kandemir, normal doğumun yalnızca bir tıbbi tercih değil, aynı zamanda toplum sağlığı açısından da büyük önem taşıdığını söyleyerek, "Normal doğum, gebeliğin en doğal şekilde tamamlanmasıdır. Anne adayının doğumu kendi gücüyle gerçekleştirmesi hem bedensel hem de ruhsal açıdan önemli faydalar sağlar" dedi. "Toplum sağlığı meselesidir. Levent Kandemir, bu haftanın bir çağrı niteliğinde olduğunu söyleyerek, "1-7 Ekim Normal Doğum Haftası, yalnızca bir farkındalık kampanyası değil, aynı zamanda anne sağlığını korumaya, bebeklerin daha sağlıklı bir başlangıç yapmasına ve sağlık sisteminde maliyetlerin azaltılmasına yönelik bir toplumsal çağrı niteliği taşımaktadır. Türkiye’de son yıllarda Sağlık Bakanlığı’nın ‘Normal Doğum Dostu Hastane’ projeleri, doğum öncesi eğitim sınıfları ve anne dostu uygulamalarla normal doğum oranlarını artırmaya çalıştığı bilinmektedir. Ancak istatistikler, bu çabaların henüz istenilen düzeye ulaşmadığını göstermektedir. Dolayısıyla vurgulanması gereken en önemli nokta, normal doğumun yalnızca bir tıbbi tercih değil, aynı zamanda bir toplum sağlığı meselesi olduğudur. Normal doğum yapan anneler, doğumdan kısa süre sonra günlük yaşamlarına dönebilirler. Daha kısa sürede taburcu edilirler. Normal yolla doğuran anne daha kısa sürede düzelip normal hayatına döndüğü için bebeği ile birebir daha fazla ilgilenebilmekte, anne ile bebek arasındaki cilt teması daha hızlı ve kolay gerçekleşmekte bunlar da bebek ve anne arasındaki bağlantının daha güçlü olmasına yol açmaktadır. Enfeksiyon, kanama ve pıhtılaşma riski sezaryende daha yüksektir" dedi. "Zorunluluk durumlarında tercih edilmeli" Normal doğumun hem anne hem de bebek sağlığı için en doğal ve güvenilir yöntem olduğunu söyleyen Kandemir, "Normal doğum yapan annelerde sonraki gebeliklerde riskler daha düşüktür. Doğum sürecine aktif katılmak, anneye güven duygusu kazandırır ve doğum sonrası depresyon riskini azaltır. Normal doğumda bebek, annenin faydalı bakterileriyle temas ederek bağışıklık sistemini güçlendiren doğal bir koruma kazanır. Doğum kanalından geçiş, bebeğin akciğerlerindeki sıvının atılmasına yardımcı olur. Bu nedenle solunum sorunları daha az görülür. Ten tene temas ve doğal doğum süreci, emzirmeyi daha kolay ve erken başlatır. Doğum sonrası temas, duygusal bağlanmayı güçlendirir ve bebeğin gelişimine olumlu katkıda bulunur. Normal doğum, hem anne hem de bebek sağlığı için en doğal ve güvenilir yöntemdir. Sezaryen yalnızca tıbbi zorunluluk durumlarında tercih edilmelidir. Toplumda farkındalığın artması, annelerin doğru bilgilendirilmesi ve sağlık çalışanlarının desteği ile sezaryen oranlarının düşmesi mümkündü" diye konuştu.
Uzmanı açıkladı: "Ağır okul çantaları çocuklarda skolyoz riskini artırıyor"
01 Ekim 2025 Çarşamba - 12:07 Uzmanı açıkladı: "Ağır okul çantaları çocuklarda skolyoz riskini artırıyor" Çocukların ağır çanta taşımasının skolyoza yol açabileceğini söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Tuğçe Uçar, çantaların boy ve kilo uyumuna dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Okul çağındaki çocukların omurga sağlığı, kullandıkları çantaların ağırlığı ve ergonomisiyle doğrudan ilişkili oluyor. Günlük olarak ders kitapları, defterler ve beslenme çantalarıyla taşınan yükler, çocuğun kilosuna oranla fazla olduğunda ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Çanta seçiminde boy ve kilo uyumuna dikkat edilmemesi, omuz askılarının dar ve sert olması ya da tek omuzda taşınması omurga üzerinde baskı oluşturuyor. Bu baskının ise uzun vadede duruş bozukluklarına, kas, iskelet sistemi rahatsızlıklarına ve omurga eğriliği yani skolyoz hastalığına sebep olabiliyor. Özellikle küçük yaşlarda gelişim sürecinde olan çocuklarda ağır çanta kullanımı, ilerleyen yıllarda geri dönüşü zor sağlık problemlerini beraberinde getirebiliyor. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Sivas Medicana Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Tuğçe Uçar, çocukların boyuna ve kilosuna uygun çantalar tercih edilmesi gerektiğini belirterek, omurga sağlığının korunmasına vurgu yaptı. "Çocuklara uygun çantalar tercih edilmeli" Çocukların çantasında gereksiz ağırlık yapabilecek oyuncak gibi eşyaların olmamasına dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Tuğçe Uçar, "Çocuğun boyuna uygun çok büyük olmayan çanta tercih edilmeli. Omuz askılarının geniş ve yumuşak olması, çantanın mutlaka iki omuzdan takılması gerekiyor. Bel kemeri veya göğüs kayışı olan çantalar ağırlığı daha dengeli dağıtıyor. Çanta çocuğun kilosunun yüzde 10’unu geçmemeli. Yani 20 kilogram olan bir çocuğun okul çantasının ağırlığı 2 kilogramı geçmemeli. Çantanın hafif ama dayanıklı malzemeden yapılmış olmasına, içerisinde gereksiz ağırlık yapabilecek oyuncak gibi eşyaların olmamasına dikkat etmeliyiz. Ayrıca içine acil durum kartı da eklemek faydalı olacaktır. Çocuğun adı, veli telefon numarası ve alerjilerde yazılıp çantanın içerisine konulabilir. BPA içermeyen plastik, paslanmaz çelik ya da cam mataralar güvenli seçeneklerdir. Dayanaklılık açısından paslanmaz çelik mataralar daha uygundur. Kolay temizlenen ve geniş ağızlı modeller tercih edilmelidir. Kolaylıkla açılıp kapanan, damlatmayan kapaklı ya da pipetli mataralar çocuklar için iyi bir pratik olur. Çocuğun sevdiği renk veya desenlerde seçildiğinde su içme alışkanlığı da artıyor. Tabi diğer önemli nokta suyun her gün taze olması ve mataraların düzenli olarak temizlenmesidir. Beslenme çantalarının iç yüzeyi silinebilir ve temizliği kolay olan çantalar tercih edilmelidir. Termal özelliği olursa yiyeceklerin tazeliği de korunur" dedi. "Omurga sağlığı için önemli" Uçar, plastik içerikli materyallere dikkat edilmesi gerektiğini ifade ederek, "Çocukların beslenme çantalarına hazır gıdalar konulmamalıdır. Tam tahıllı yapılmış ekmekli sandviçler, peynir, yoğurt ya da ayran mevsim meyve ve sebzeleri ile kuruyemiş gibi sağlıklı alternatifler koymak en doğrusudur. Atıştırmalık ya da ara öğün içerisinde ev yapımı küçük bir kek dilimi ya da kuru meyve tercih edilebilir. Çok fazla ‘skolyoz’ dediğimiz omurga eğriliği sıklığında artış görüyoruz. Bu çocukların uygun olmayan şekillerde çantalarla yük taşıması sonrasında meydana geliyor. Bu yüzden çocuğun boyuna ve kilosuna uygun çanta seçimi omurga sağlığını korumak açısından çok önemli. Sağlıklı olarak pazarlanan plastik suluklar bile kendi içine mikroplastik ya da kimyasal salınım yapabiliyor. Sıcakta ve uygun saklama şartları sağlanmayınca artabiliyor. O yüzden matara seçiminde tercihimiz cam ya da paslanmaz çelik olmasıdır" diye konuştu.
Elleri bağlanıp boğazları kesilen kardeşlerin davasında ikinci duruşma görüldü
01 Ekim 2025 Çarşamba - 11:31 Elleri bağlanıp boğazları kesilen kardeşlerin davasında ikinci duruşma görüldü Sivas’ta elleri bağlanıp boğazları kesilerek öldürülen Umutcan ve milli sporcu Melisa Şimşek kardeşlerin davasında ikinci duruşma görüldü. Vahşice işlenen cinayetlerin sanığı Hüseyin Sönmez, savunmasında ev hapsi veya akıl hastanesine yatırılmayı talep etti. Sivas 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ikinci duruşmada Şimşek ailesinin avukatı, aile mensupları ve tanıklar hazır bulundu. Ölen kardeşlerin annesi Ayşegül Şimşek duruşmaya yine üzerinde çocuklarının resmi bulunan tişörtle katıldı. Cinayet sanığı Hüseyin Sönmez duruşmaya tutuklu olduğu Elazığ E Tipi Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Sönmez, akıl hastanesinde tedavi gördüğü gerekçesiyle ilk duruşmaya katılmamıştı. Melisa Şimşek’e yönelik, "çocuğa karşı tasarlayarak, canavarca hisle veya eziyet çektirerek nitelikle kasten adam öldürme", Umutcan Şimşek’e karşı da "tasarlayarak, canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme" suçlarından iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan Sönmez, savunmasında suçlamaları reddetti. Güvenlik kamerası görüntüleri izletilen sanığa apartman içerisine girmesi, kentte otobüs durağında otobüs beklemesi, şadırvanda ellerini yüzünü yıkadığı anlar ve kıyafetini değiştirmesi soruldu. Sönmez kendisine tuzak kurulduğunu ileri sürüp güvenlik kameralarına yansıyan kişinin kendisi olduğunu kabul etse de cinayetleri işleyen kişinin kendisi olmadığını, masum olduğunu öne sürerek, tahliyesini talep etti, mümkün olmaması halinde ise ev hapsi veya akıl hastanesine yatırılmasını istedi. Sönmez ayrıca kendisini ifade edemediğini dile getirip, savunmasını yazılı olarak vermek istediğini belirtti. Sanığın bu talebi üzerine duruşma 13 Ekim tarihine ertelendi.