Yerel Haberler
Eskişehir
Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası’ndan yeni yıl konseri 23 Aralık 2025 Salı - 14:43:12 Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı bünyesinde faaliyet gösteren Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası (ASO), ’Yeni Yıl Konseri’ ile sanatseverlerle buluştu. Eskişehir Belediye Sanat ve Kültür Sarayı Opera Salonu’nda gerçekleştirilen konserde orkestrayı Şef Ozan Evrim Tunca yönetirken, gecenin solisti soprano Bengisu Yaman oldu. Eskişehirlilerin yoğun ilgi gösterdiği konserde, klasik müzik repertuvarının seçkin eserleri seslendirildi. Yeni yıl temasıyla hazırlanan konser, dinleyicilere klasik müziğin farklı dönemlerinden seçilen eserlerle zengin ve coşkulu bir sanat şöleni sundu. Müzikseverler konseri uzun süre alkışladı. Konser programında Johann Strauss II’nin "Yarasa Uvertürü" ve "Pizzicato Polka", Heitor Villa-Lobos’un "Bachianas Brasileiras No. 5", Georges Bizet’nin "Ouvre ton cur" ile Pyotr Ilyich Tchaikovsky’nin "Fındıkkıran Süiti"nden "Rus Dansı" ve "Çiçek Valsi" yer aldı. Programın ikinci bölümünde ise Bizet’nin "Carmen Süiti No. 1 - Matadorlar", Gustave Charpentier’nin "Louise: Depuis le jour", Antonn Dvok’ın "Slavonic Dance No. 8", Giuseppe Verdi’nin " strano! Sempre libera", Arturo Mrquez’in "Danzon No. 2" ve Johann Strauss I’in "Radetzky Marşı" seslendirildi. Etkinliğe; Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Bülent Akdeniz ile Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Erdal Uludağ katılım sağladı.
Gıda zehirlenmelerinde bunlara dikkat
27 Kasım 2025 Perşembe - 16:32 Gıda zehirlenmelerinde bunlara dikkat Eskişehir’de bulunan Uzman Dr. Mehmet Uluğ, "Gıda zehirlenmesi mide bulantısı, kusma veya ishale neden olan klinik tablo olarak karşımıza çıkar. Çoğu zaman kendiliğinden düzelir ancak ihmal edilirse hayati risk oluşturabilir" dedi. Özel Ümit Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Mehmet Uluğ, gıda zehirlenmesi konusunda bilgilendirmede bulundu. Bakteri, virüs veya parazit gibi mikroorganizmaların toksinleri veya sporları ile kontamine olmuş yiyeceklerin tüketilmesinin gıda zehirlenmesine yol açtığını anlatan Dr. Uluğ, benzer tablonun hijyenik olmayan su tüketimi sonrası da görülebileceğini söyledi. Mikropların nasıl bulaştığını anlatan Dr. Uluğ, "Bunların içinde norovirüs ve rotavirüs ilk sırada yer alır. Bakteriler arasında ise Salmonella ve Escherichia coli (E. coli) öne çıkar. Parazitler, özellikle hijyenik olmayan su ve gıda tüketiminin yaygın olduğu bölgelerde daha sık görülür" diye konuştu. "Yiyecekler yeterince yıkanmaz veya pişirilmezse, içindeki mikroorganizmalar insanlara bulaşabilir" Mikropların yiyeceklere bulaşmasını ise 3 başlık altında sıralayan Dr. Uluğ, "El hijyeni eksikliği: Hasta veya taşıyıcı kişilerin yiyeceklere dokunmadan önce ellerini yıkamaması, mikropların direkt olarak yiyeceğe geçmesine yol açar. Yetersiz temizlik veya pişirme: Mikroplar yiyeceklerin üzerinde veya içinde yaşayabilir. Yiyecekler yeterince yıkanmaz veya pişirilmezse, içindeki mikroorganizmalar insanlara bulaşabilir. Çapraz bulaşma: Aynı kesme tahtası veya bıçağın farklı gıdalarda kullanılmasıyla mikroplar bir gıdadan diğerine geçebilir" ifadelerini kullandı. "Belirtilerin ortaya çıkış süresi tüketilen gıdaya ve mikrobun türüne göre değişebilir" Dr. Uluğ, konuşmasının devamında gıda zehirlenmesinin en sık görülen belirtilerini şöyle sıraladı: "Mide bulantısı, kusma, karın ağrısı, sulu veya kanlı olabilen ishal, ateş, nadir durumlarda bulanık görme, baş dönmesi ve sinir sistemi bozuklukları (bulanık görme, baş dönmesi, kas-sinir fonksiyonlarında bozulma, hatta solunumu durdurabilecek düzeyde nörolojik etkiler) görülebilir. Çok çok nadir vakalarda bu durum solunum durmasına kadar ilerleyebilir. Ancak, bu belirtiler olağan dışıdır. Belirtilerin ortaya çıkış süresi tüketilen gıdaya ve mikrobun türüne göre değişebilir. Bu belirtiler hemen, saatler içinde veya günler, hatta haftalar sonra da ortaya çıkabilir." "Gıda zehirlenmesi hayati tehlikeye yol açabilir" Vakaların büyük bölümünün 1-2 gün içinde tedavi gerektirmeden düzeldiğini belirten Dr. Uluğ, bazı durumlarda ciddi komplikasyonların gelişebileceğini vurguladı. Özellikle uzun süren kusma ve bol sulu ishal nedeniyle oluşan sıvı kaybının 5 yaş altı çocuklarda, yaşlılarda ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde hayati tehlikeye yol açabileceğine dikkat çeken Dr. Uluğ, "24 saat içinde 5’ten fazla ishal, kusmuk veya dışkıda kan, bir günden uzun süren 37,8 derecenin üzerinde ateş ve şiddetli karın ağrısı görülmesi durumunda mutlaka hastaneye başvurulmalı. Özellikle 70 yaş ve üzeri vatandaşlar için bu konuda daha dikkatli olunmalı. Çok sulu ishal, aşırı halsizlik, yoğun susuzluk, ağız/dil kuruluğu, kas krampları, baş dönmesi, bilinç bulanıklığı veya uyku hali, koyu renkli idrar ve 5 saatten uzun süredir idrar yapamama gibi ise dehidratasyon (sıvı kaybı) belirtileridir" dedi. "Antibiyotik sadece ateş devam ediyor ve dışkıda kan varsa, hekim önerisiyle verilmelidir" İlk 24-48 saatte birçok hastanın hiçbir müdahaleye gerek duymadan düzeldiğini vurgulayan Enfeksiyon Hastalıkları, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Mehmet Uluğ, kötüye gidiş durumunda kan testleri, dışkı tahlilleri ve etkeni belirlemeye yönelik özel testlerin yapıldığını dile getirdi. Tedavinin temel ilkesinin sıvı takviyesi olduğuna dikkat çeken Dr. Uluğ, ağızdan bol sıvı tüketimi, gerekirse damar içi sıvı tedavisi yapılabildiğini söyledi. Antibiyotiklerin bu tabloda en çok gereksiz kullanılan ilaçlar olduğuna vurgu yapan Dr. Uluğ, "İshal ve gıda zehirlenmelerinin büyük kısmının etkeni bakteri değildir. Bakteri olsa bile çoğu zaman antibiyotik gerekmez. Antibiyotik sadece ateş devam ediyor ve dışkıda kan varsa, hekim önerisiyle verilmelidir. Özellikle, kronik hastalığı olanlar bu ilaçları doktor önerisi olmadan asla kullanmamalı" diye konuştu. "Çiğ gıdaya dokunduktan sonra eller, bıçaklar ve kesme tahtaları mutlaka yıkanmalı" Dr. Uluğ, gıda zehirlenmesini önlemek için dikkat edilmesi gereken detayları ise şöyle sıraladı: "Tuvalet sonrası, bebek bezi değiştirirken, çöp attıktan sonra, burnu temizledikten sonra ve hayvan temasından sonra eller mutlaka yıkanmalı. Hasta olan kişiler işe veya okula gitmemeli, istirahat etmelidir. Pastörize edilmemiş veya iyi kaynatılmamış süt ve süt ürünleri tüketilmemeli. Meyve ve sebzeler tüketilmeden önce iyice yıkanmalı. Buzdolabı 4,4 derecenin altında, dondurucu ise -18 derecenin altında olmalı. Et ve deniz ürünleri tamamen pişmiş olmalı. Yumurtanın sarısı tam sertleşene kadar pişirilmeli. Çiğ gıdaya dokunduktan sonra eller, bıçaklar ve kesme tahtaları mutlaka yıkanmalı."
’Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Farkındalık Eğitimi’ düzenlendi
27 Kasım 2025 Perşembe - 16:30 ’Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Farkındalık Eğitimi’ düzenlendi Anadolu Üniversitesi Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKAUM) tarafından ’Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Farkındalık Eğitimi’ gerçekleştirildi. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Derslik 17’de düzenlenen etkinliğin konuşmacısı, AKAUM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Akademik Temsilcisi, Cinsiyete Dayalı Şiddeti Önleme Alt Komisyonu üyesi ve İİBF Kamu Yönetimi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Seymen Çakar oldu. Kadına yönelik şiddetin türleri, toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklerin şiddet döngüsündeki rolü, farkındalık geliştirme yöntemleri ve şiddetin önlenmesine yönelik kurumsal ve bireysel mekanizmalar hakkında bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Çakar, "Kadına yönelik şiddet, dünya üzerinde en yaygın insan hakları ihlalidir ve her 3 kadından 1’i yaşamı boyunca fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmaktadır" dedi. "Kadına yönelik şiddet içeren geleneksel uygulamalar da son bulmalıdır" Şiddetin yalnızca fiziksel ve cinsel şiddetten ibaret olmadığını, ekonomik, psikolojik ve sosyal şiddeti de kapsadığını vurguyan Dr. Öğr. Üyesi Çakar, kadına yönelik şiddetin tarihsel olarak eşit olmayan güç ilişkilerinin bir sonucu olduğunu ifade etti. İstanbul Sözleşmesi’nin kadına yönelik şiddeti açık bir ayrımcılık biçimi olarak tanımladığını, Birleşmiş Milletler Bildirgesi’nin ise kadını ikincil konuma iten toplumsal mekanizmalardan biri olarak nitelendirdiğini hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Çakar, "Kadına yönelik şiddetin amacı, kadının davranışlarını kontrol altına almak ve onu bağımlı hale getirmektir. Şiddet çok boyutlu bir sorundur; bu nedenle mücadele de çok yönlü olmalıdır. Kadına yönelik şiddet içeren geleneksel uygulamalar da son bulmalıdır" ifadelerini kullandı. "Teknoloji, güçlendirici bir araç olabilir ancak yeni şiddet biçimleri de doğuruyor" Siber şiddete de değinen Dr. Öğr. Üyesi Çakar, teknolojinin kadınları güçlendiren bir araç olabileceğini ancak aynı zamanda şiddetin yeni biçimlerini ortaya çıkarabildiğini belirterek şunları söyledi: "Araştırmalar çevrim içi kadın ve kız çocuklarının yüzde 70’ten fazlasının siber şiddete maruz kaldığını gösteriyor. Üstelik pek çok vaka bildirilmiyor. Siber şiddet, diğer şiddet türleriyle benzer nitelikler taşıyor. Bu tür şiddet ise kadınları kontrol etme, güç ilişkilerini sürdürme ve ataerkil yapıları pekiştirme amacıyla kullanılıyor." Eğitim, soru - cevap bölümünün ardından sona erdi.
ESOGÜ’den 1 Aralık Dünya AIDS Günü açıklaması
27 Kasım 2025 Perşembe - 16:30 ESOGÜ’den 1 Aralık Dünya AIDS Günü açıklaması Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Elif Doyuk Kartal, "2024 yılında 1,3 milyon yeni enfeksiyon ve yaklaşık 630 bin AIDS-ilişkili ölüm gerçekleşmiştir. Bu veriler, HIV/AIDS’in hâlâ ciddi bir halk sağlığı tehdidi olduğunu göstermektedir" dedi. Prof. Dr. Elif Doyuk Kartal, 1 Aralık Dünya AIDS Günü dolayısıyla bilgilendirici bir açıklamada bulundu. 2025 yılı itibariyle dünya genelinde yaklaşık 40,8 milyon kişinin HIV ile yaşadığını söyleyen Prof. Dr. Kartal, "Ülkemizde 1985’ten bu yana bildirilen toplam HIV pozitif vaka sayısı 45 bin 835, bildirilen AIDS vaka sayısı ise 2 bin 438’dir. 2024 yılı boyunca bin 527 yeni HIV vakası ve 40 yeni AIDS vakası bildirilmiştir. Vakaların yaklaşık yüzde 81,8’inin erkek, yüzde 18,2’sinin kadın olduğu ve en çok 25-34 yaş grubunda olduğu görülmektedir. Dünyada HIV ile yaşayan kişilerin yaklaşık yüzde 87’si kendi durumunu bilmekte, ancak antiretroviral tedaviye erişim oranı yüzde 77 civarında ve viral baskılanma oranı ise daha düşük kalmaktadır. Günümüzde HIV her ne kadar erken tanı ve etkili tedaviler sayesinde yönetilebilir bir sağlık durumu hâline gelmiş ise de bu hizmetlere erişim dünya genelinde maalesef eşit değildir. Bu nedenle 2030 yılına kadar AIDS’i bir halk sağlığı tehdidi olmaktan çıkarma hedefine ulaşmak için yapılması gereken daha çok şey vardır" ifadelerini kullandı. "Erken tanı için düzenli test uygulamalarının teşvik edilmesi önemli" Türkiye’de 2019 yılında başlayan ‘Türkiye HIV/AIDS Kontrol programı’ ile insan haklarını gözeterek, hastalığın edinilmesinde rol alan faktörlerle mücadele etmek, her bireyin tanı, tedavi, bakım ve desteğe eşit ulaşımını sağlayarak, toplumun sağlığını korumanın ve geliştirmenin amaçlandığını belirten Prof. Dr. Kartal, açıklamasının devamında, "HIV ile yaşayan, HIV riski altında olan bireylerin korunma yöntemlerini bilmesi, sağlık hizmetlerine kesintisiz erişimi, erken tanı için düzenli test uygulamalarının teşvik edilmesi ve toplumdaki damgalanmanın azaltılması toplum sağlığı için kritik öneme sahiptir. Bu yılın teması ‘Tüm Şartlarda AIDS ile Mücadele Devam’ olarak belirlenmiş olup, insan hakları merkeze alınarak toplumların öncülüğünde AIDS’in sona erdirilebileceğine inançtır. Bu Dünya AIDS Günü’nde toplumun her kesiminin erken tanı, korunma yöntemleri ve eşit sağlık hakkı konularında bilinçlendirilmesine davet edilmektedir" diye belirtti.