SAĞLIK - 01 Aralık 2016 Perşembe 14:52

Prof. Dr. Fehmi Tabak: ''HIV hastalığı kronik hastalık seviyesine ulaşmıştır'

A
A
A
Prof. Dr. Fehmi Tabak: ''HIV hastalığı kronik hastalık seviyesine ulaşmıştır'

Prof. Dr. Fehmi Tabak, ''Bugün HIV tedavisinde kişi 1 ya da 2 tablet alarak kaliteli ve yan etki olmadan yaşayabilmektedir. Yaşam süresi olarak, 20 yaşındaki bir kişi için artı 50 olarak değerlendirebilir. HIV hastalığı, başlangıçtaki öldürücü bir noktadan bugün kronik hastalık seviyesine ulaşmıştır'' dedi.

1 Aralık Dünya AIDS Günü nedeni ile HIV Enfeksiyon Derneği tarafından farkındalık amacıyla basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya Prof. Dr. Fehmi Tabak, Doç. Dr. Hayat Kumbasar Karaosmanoğlu, Uz. Dr. Fatma Sargın katıldı. Toplantıda HIV/AIDS konusunda güncel tedaviler, dünya ve Türkiye’deki genel durum, hastaların yaşadığı toplumsal sorunlar ve neler yapılması gerektiği anlatıldı.

HIV hastalığında geçmişten günümüzde kadar gelinen tedavi noktasını değerlendiren Prof. Dr. Tabak, ''1980'li yıllarda ortaya çıktığı zaman herhangi bir tedavi yoktu. O zamanlarda hastalığı alan kişilerde beklenen yaşam süresi yaklaşık 12 yıl gibiydi. 1985'de ilaç bulundu. 1996 yılında modern tedaviler başladı. Bugün tedavide kişi 1 ya da 2 tablet alarak kaliteli ve yan etki olmadan yaşayabilmektedir. Yaşam süresi olarak, 20 yaşındaki bir kişi için artı 50 olarak değerlendirebilir. Hastalık başlangıçtaki öldürücü bir noktadan bugün kronik hastalık seviyesine ulaşmıştır'' dedi.

''Kişinin bu virüsü taşıdığına dair belirti bulgu olmayabilir''

HIV enfeksiyonu dediğimiz hastalık bir virüstür diyen Prof. Dr. Fehmi Tabak, ''Bağışıklık sistemini yetersizliğe götüren bir virüsün yol açtığı tablo. HIV enfeksiyonu ile AİDS birbirine karıştırılıyor. HIV enfeksiyonun bir hasta virüsü aldığı zaman 2-3 hafta içinde grip benzeri bir durum geçirebilir ya da bu durumu geçirmeden latent dediğimiz hiçbir belirti ve bulgunun olmadığı döneme erişebilir. Bu dönem 5-10 yıl kadar sessiz olarak gidebilir. Kişinin bu virüsü taşıdığına dair belirti bulgu olmayabilir. Tesadüfen yapılan bir test sonucu kendini ortaya çıkarabilir. Hasta ileri evrelere geldiği zaman ve bağışıklık yetersizliği oluştuğu dönemde fırsatçı enfeksiyonlar ve kanserler gelişir. Hasta bu durumda bir kliniğe başvurabilir. Ülkemizde 13 bin civarında kayıtlı hasta tedavi altında. Bunların dışında muhtemelen hastalığını bilmeden yaşan kişilerde söz konusudur'' şeklinde konuştu.

''5-10 yıl içinde aşı söz konusu olabilecek''

HIV için maalesef elimizde kullanabileceğimiz aşı söz konusu olmadığı bilgisini veren Prof. Dr. Tabak, ''5-10 yıl içinde aşı söz konusu olabilecek. Burada önemli olan mevcut tedavilerin baskılayıcı tedavi olması, kaliteli yaşam sunmaları ve neredeyse ömür süresini sağlıklı kişiyle benzer şekilde uzatmasıdır. Bu tedaviler kür sağlayacak, tamamen virüsü ortadan kaldırabilecek aşı ve diğer yöntemlerle beraber köprü rolü oynayacaktır'' diye konuştu.

''Negatifsen kendini koru, pozitifsen çevreni koru''

Bu hastalıkta en önem durumun farkındalık olmasına vurgu yapan Prof. Dr. Tabak, ''Tedavisi olan hastalıktır. Öldürücü bir hastalık değildir. Basit ve her tarafta yapılabilen test ile tespit edilmesi ve hemen tedavi ye başlanması önemli. Tedavileri alan kimselerde bulaştırıcı özellik kayboluyor. Slogan olara söyle söyleyebilirim: Negatifsen kendini koru, pozitifsen çevreni koru'' açılamasında bulundu.
''2010 ile 2015 yılını karşılaştırdığımızda yaklaşık yüzde 270'lik bir artıştan bahsetmek mümkün''
HIV hastalığının ülkemizde artışı hakkında bilgi veren Uz. Dr. Fatma Sargın, ''Ülkemizin bulunduğu coğrafya itibariyle doğuya baktığımızda Doğu Avrupa ve Asya, kuzeye baktığımızda Kuzey Afrika'da, batıya baktığımızda Avrupa'da genel olarak HIV enfeksiyonlarında 2010-2015 yılı yeni enfeksiyonlarında artışın devam ettiğini görüyoruz ki dünyanın diğer bölümünde azalma söz konusu iken. Tam bu coğrafyanın ortasında bulunan ülkemizde ise, komşularımıza göre artış oranları belirgin şekilde daha yüksek. 2010 ile 2015 yılını karşılaştırdığımızda yaklaşık yüzde 270'lik bir artıştan bahsetmek mümkün. Bu azaltmak için Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı'nın (UNAIDS) önerileri var. HIV enfeksiyonunun farkında olmak çok önemli. Ulaşılabilir testlerin var olması ve test yaptırmak çok önemli, kondom kullanımı önemli, HIV pozitif bireylerinin kendilerinin farkında olup tedaviye erişmeleri ve tedavileri düzenli olarak kullanmaları çok önemli, gençlerin aktif cinsel yaşama başlamadan önce HIV konusunda farkındalıklarının arttırılması ve bu konuda korunmak için gerekli donanıma sahip olmalarının sağlanması UNAIDS'in önerileri arasında'' dedi.
UNAIDS'in belirgin artış sebebiyle ülkemizi mercek altına almış durumda olduğunu söyleyen Dr. Sargın, ''Bu konuda belirli saptamaları ve önerileri var. Türkiye'de HIV/AIDS çok hızlı artış göstermesine rağmen görülme sıklığı az olması sebebiyle göz ardı ediliyor. Halk tarafından ciddiye alınıyor olmasına rağmen gerekli önlemler yinede uygulanmıyor şeklinde gözlemleri var. Benim şahsi saptamam, genel olarak farkındalığın arttırılması. HIV ile ilgili farkındalık sağlık çalışanları arasında bile düşük düzeyde. Halk arasında farkındalığın düşük olduğunu söylemek mümkün. Farkındalık için anonim testlerin olması ve test sonrası bir takım danışmanlık hizmeti verecek bölümlerin oluşturulması ve STK'ların yaygınlaştırılması gerekir. ifadelerini kullandı.

HIV demek, insan bağışıklığı yetmezliği virüsü demektir. İnsanın bağışıklık sisteminde yetersizliğe yol açan bir sendrom ama tedaviler ile ölümcül hastalık olmaktan çıkıp kronik yönetilebilir bir hastalık olarak görülebildiğini ifade eden Doç. Dr. Hayat Kumbasar Karaosmanoğlu, ''Bu hastalığın toplumda bilinç düzeyi düşük olduğu için, farkındalık olmadığı için, toplum hastalığı bilmediği için çok önemli psikolojik ve sosyolojik problemler yaşıyorlar. Toplumdan dışlanmak ve ayrımcılık bu konuda en önemli problem.Toplum, hastalığın belli risk grubunda olabileceğini düşünüyor. Bu konuda eğitim eksikliği var. Bu nedenle hastalar aslında hastalıklarını değil, düştükleri durumu ve aykırı gözle bakılacağını düşünerek ciddi problemler yaşıyor. Örneğin: okuldan atılan çocuklar, bizim pek çok hastamız var ve bu hastalık duyulduğu anda, hiç ilgisi olmadığı halde işlerinden atılanlar var'' şeklinde konuştu.

Bulaşma ve korunma yolları

Hastalığın temel bulaşma yolu korunmasız cinsel temas olduğunu açıklayan Doç Dr. Karaosmanoğlu, ''Bunun dışında kan ve kan ürünleriyle, anneden bebeğe gebelik döneminde ve emzirme yoluyla bulaşabilir. Korumasız cinsel temas yanlış anlaşıyor çünkü tek eşliliğin tek çözüm olduğu düşünülüyor. Aslında tek eşlilik demek örneğin; Kadın hastalarımızın yüzde 90'ı tek eşli ev hanımları. Siz tek eşli olabilirsiniz ama karşınızdaki kişinin tek eşli olduğunu bilemezsiniz. Hastalık hakkında bilgi sahibi olmak ve kendinizi korumak çok önemli'' dedi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Samsun’da motorlu kara taşıtı sayısı bir yılda 39 bin 838 arttı SAMSUN (İHA) – Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Samsun Bölge Müdürlüğü tarafından açıklanan Kasım 2025 verilerine göre, Samsun’da trafiğe kayıtlı motorlu kara taşıtı sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre 39 bin 838 adet artarak 532 bin 670’e ulaştı. TÜİK verilerine göre, 2025 yılı Kasım ayı itibarıyla Türkiye genelinde trafiğe kayıtlı toplam motorlu kara taşıtı sayısı 33 milyon 371 bin 446 oldu. Samsun’un Türkiye genelindeki motorlu kara taşıtı sayısı içindeki payı ise yüzde 1,6 olarak kayıtlara geçti. Kasım ayı sonu itibarıyla Samsun’daki 532 bin 670 motorlu kara taşıtının yüzde 48,1’ini (255 bin 974) otomobil, yüzde 2,4’ünü (12 bin 533) minibüs, yüzde 0,3’ünü (1 bin 704) otobüs, yüzde 16,8’ini (89 bin 398) kamyonet, yüzde 2,3’ünü (12 bin 319) kamyon, yüzde 17,7’sini (94 bin 321) motosiklet, yüzde 0,2’sini (1 bin 264) özel amaçlı taşıtlar ve yüzde 12,2’sini (65 bin 157) traktörler oluşturdu. Samsun’da Kasım ayında 14 bin 385 adet taşıtın devri yapıldı. Devir işlemlerinde ilk sırayı yüzde 62,2 ile otomobil alırken, otomobili yüzde 16,7 ile kamyonet ve yüzde 8,6 ile motosiklet takip etti. Öte yandan, Samsun’da trafiğe kayıtlı motorlu kara taşıtlarında bir önceki yılın aynı ayına göre en yüksek artış yüzde 22,4 ile özel amaçlı taşıtlarda görüldü. Bunu yüzde 17,8 ile motosiklet ve yüzde 8,0 ile otomobil izledi. 2024 Kasım ayında 492 bin 832 olan toplam motorlu kara taşıtı sayısı, 2025 Kasım ayında yüzde 8,1 artışla 532 bin 670’e yükseldi. Açıklanan veriler, Samsun’da motorlu taşıt sayısındaki artışın devam ettiğini ve özellikle otomobil ile motosiklet sayısındaki yükselişin dikkat çektiğini ortaya koydu.
Ağrı Patnos ağız ve diş sağlığı merkezinde gerçeği aratmayan yangın tatbikatı Ağrı’nın Patnos ilçesindeki Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nde olası acil durumlara karşı gerçekleştirilen yangın tatbikatında, personelin hızlı tahliye ve müdahale kabiliyeti başarıyla test edildi. Ağrı’nın Patnos ilçesinde hizmet veren Patnos Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi (ADSM), olası acil durumlara karşı hazırlık seviyesini artırmak amacıyla kapsamlı bir yangın tatbikatı gerçekleştirdi. Personel ve hasta güvenliğinin ön planda tutulduğu tatbikat başarıyla tamamlandı. Tatbikat, Başhekim Dt. Battal Bakındı ile İdari ve Mali İşler Müdürü İbrahim Kaya’nın denetiminde yapıldı. Senaryo gereği merkezin bir bölümünde çıkan yangının ardından alarm sistemleri devreye girerken, tahliye süreci kısa sürede başlatıldı. Personel, hastaları ve kurum içerisindeki vatandaşları güvenli alanlara yönlendirirken, yangın söndürme ekipleri de belirlenen noktaya zamanında müdahale etti. Gerçeği aratmayan uygulamada personelin koordineli ve disiplinli çalışması dikkat çekti. Tatbikatın ardından açıklama yapan yetkililer, hasta ve çalışan güvenliğinin her zaman öncelikleri arasında yer aldığını vurguladı. Başhekim Dt. Battal Bakındı ve Müdür İbrahim Kaya, acil durumlarda saniyelerin büyük önem taşıdığına dikkat çekerek, bu tür tatbikatların kurumun her türlü olumsuzluğa karşı hazır olmasını sağladığını ifade etti.
Kütahya Tavşanlı’da geçmişe yolculuk projesi Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde eğitim veren Nazmi Sarı İlkokulu ve Bağlık Ortaokulu, anlamlı bir kültürel etkinliğe imza attı. Türk kültürünün zengin mirasını ve tarihsel birikimini yansıtmak amacıyla hazırlanan "Köklerden Geleceğe: Türk Kültürü Sergisi"nin açılışı gerçekleştirildi. Törene Tavşanlı Kaymakamı Ömer Faruk Özdemir, İlçe Millî Eğitim Müdürü Raşit Refik Küçükkağnıcı, okul idarecileri, öğretmenler, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Sergide, Türk kültürünün vazgeçilmez unsurları olan el emeği dokumalar, geleneksel kıyafetler ve günlük yaşamda kullanılan tarihi eşyalar görücüye çıktı. Sanat ürünleri ve titizlikle hazırlanan tarihi el işlemeleri, ziyaretçilere adeta zamanda bir yolculuk yaptırdı. Sergilenen eserler, geçmişten günümüze uzanan kültürel mirasın izlerini yakından inceleme fırsatı sundu. Sergideki eserleri tek tek inceleyen Kaymakam Ömer Faruk Özdemir, emeği geçenleri tebrik etti. Özdemir, "Öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin büyük bir özveriyle hazırladığı bu tür çalışmalar, kültürel değerlerimizin canlı tutulması ve gelecek kuşaklara doğru bir şekilde aktarılması açısından hayati önem taşıyor" dedi. İlçe Millî Eğitim Müdürü Raşit Refik Küçükkağnıcı ise okul yönetimini ve öğrencileri kutlayarak, "Kültürel farkındalık oluşturan bu tür etkinliklerin eğitim camiamızda artarak devam etmesini temenni ediyorum" ifadelerini kullandı. Serginin fikir sahibi ve proje koordinatörü Sosyal Bilgiler Öğretmeni Mehmet Tekel, serginin çıkış noktasını ve amacını şu sözlerle anlattı: "Bağlık Ortaokulu Sosyal Bilgiler Öğretmeni Mehmet Tekel. Kültürel değerlerimizi yaşatmak, bir toplumu ayakta tutan gelenek göreneklerimizi insanlarımıza yeniden gösterebilmek, bu değerlere sahip olabilmek ve onları korumamız gerektiğini anlatabilmek için böyle bir sergi düzenledik. Altı A sınıfı öğrencilerimizle Türklerin konar göçer yaşamını anlatan bir etkinlik yaptık ve bu çalışmayı sergiye koyduk. Ayrıca mahalle sakinlerinden eskiden kullandıkları eşya ve kıyafetleri getirmelerini istedik. Onlardan da Allah razı olsun, hepsi bize yardımcı oldu. Böyle güzel bir kültür sergisi hazırladık. Sergimiz üç gün boyunca açıktır ve tüm halkımız davetlidir."
Samsun OMÜ’de "Mavi Yolculuk" sergisi Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin (OMÜ) kuruluşunun 50. yılı etkinlikleri kapsamında, Doç. Dr. Fidan Tonza Helvacıkara’nın "Mavi Yolculuk" adlı kişisel seramik ve cam sergisi sanatseverlerin beğenisine sunuldu. OMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Galerisi’nde açılan sergi, denizle kurulan kültürel ve sanatsal ilişkiyi çağdaş bir yorumla ele aldı. Sergide, bir tatil rotasının ötesinde, Türkiye’nin kültürel ve entelektüel mirasında önemli bir yere sahip olan "Mavi Yolculuk" anlayışı merkeze alındı. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı ile başlayan ve pek çok yazar, sanatçı ve düşünür tarafından şekillendirilen "Mavi Yolculuk" kavramı, sergide çağdaş bir sanat diliyle yeniden yorumlandı. Deniz, çalışmalarda yalnızca bir mekân olarak değil; anıların biriktiği, zamanın hissedildiği ve yolculukların iz bıraktığı bir tanık olarak ele alındı. Yaklaşık 40 eserin yer aldığı sergide, seramik tabaklar üzerine oluşturulan özgün kompozisyonlar dikkat çekti. Geri dönüştürülmüş seramik ve cam malzemelerle üretilen eserler, denizle kurulan ilişkinin zaman içinde bıraktığı izleri ve yolculuklar sırasında biriken anıları görünür kıldı. Cam malzeme denizin ışığını ve rengini yüzeylere taşırken, seramik malzeme antik yolculukları ve kıyı yaşamını çağrıştıran bir zemin sundu. Serginin merkezinde yer alan amfora formu ise tarih boyunca denizler aracılığıyla taşınan malların, düşüncelerin ve duyguların simgesi olarak ele alındı. Amfora, yolculuklar boyunca biriken zamanı ve anıları temsil ederek geçmiş ile bugün arasında kavramsal bir bağ kurdu. Tabak yüzeylerinde bir araya gelen parçalı kompozisyonlar da denizle kurulan ilişkinin duraklarını ve hatırlanan anlarını izleyiciye aktardı. "Mavi Yolculuk" sergisi, izleyiciyi denizle kurulan bu kadim ilişkiyi ve yolculukların geride bıraktığı izleri yeniden düşünmeye davet etti. Serginin, 26 Aralık’a kadar OMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Galerisi’nde ziyarete açık olacağı bildirildi.