Yerel Haberler
Sivas
08 Aralık 2025 Pazartesi - 12:28 Ekmek kavgası bitti, kedi ve köpekler dost oldu Kedi ve köpeklerin geçmişte ortak alan ve mama paylaşımı nedeniyle daha sık kavga ettiğini belirten Doç. Dr. Abdurrahman Takcı, bireysel mama kullanımının yaygınlaşmasıyla kavgaların azaldığını ifade etti. Takcı, kedilerin ve köpeklerin normal ortamlarından uzaklaştığı için bu dostluğun oluştuğunu söyledi. Kedi ve köpeklerin yıllar boyunca birbirleriyle anlaşamadığına dair genel bir algı bulunsa da şehirleşme, değişen yaşam tarzları ve evcil hayvan bakımına yönelik artan bilinç, bu iki tür arasındaki iletişimi büyük ölçüde dönüştürdü. Özellikle geçmiş dönemlerde kediler ve köpekler, sokaklarda ya da kırsal alanlarda aynı yiyeceği tüketmek zorunda kaldıkları için doğal rekabet içerisindeydi. Besin kıtlığı, ayrılmış alanların bulunmaması ve hayvanların içgüdüsel davranışlarını sürdürecekleri uygun ortamların yokluğu, kavgalara zemin hazırlıyordu. Bugün ise durum önemli ölçüde değişti. Gelir düzeyinin artmasıyla birlikte evcil hayvanlara yönelik bakım alışkanlıkları gelişti ve mama çeşitliliği arttı. Kediler ve köpekler için ayrı beslenme alanları oluşturuldu. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Veteriner Fakültesi Klinik Bilimler Bölümü’nde görevli Doç. Dr. Abdurrahman Takcı, bu kavgaların hayvanları yetiştirme şekilleri ile alakalı olduğunu söyleyerek, "Kedilerin kendilerine göre mamaları var. Köpeklerin kendilerine göre ayrı mamaları var. Buna istinaden böyle bir kesişim noktaları kalmadı. Böylece de kavga azaldı. Kediler olarak örnek verecek olursak fare avlama noktasında, sürekli mama bulan kediler de avcı özelliklerini kaybediyorlar" dedi. Takcı bu kavganın daha bitmediğini de ekleyerek, "Tam anlamıyla bizim ortamımızda bulundukları ve normal ortamlarından uzaklaştırdığımız için aslında kediler ve köpekler bu dostluğu oluşturdular. Yine zaman zaman kırsala gittiğimiz zaman köpekler ve kedilerin hâlâ kavga ettiklerini görebiliyoruz. Çünkü onların hâlâ ortak kesişim alanları söz konusu" ifadelerine yer verdi. "Kesişim noktaları kalmadı" Hayvanlarına avcı yeteneğinin törpülendiğini söyleyen Abdurrahman Takcı, "Aslında tamamen bu kavga ya da dostluk yetiştirme şekliyle alakalı. Eskiden kavga etmelerinin sebebi, onun maması ayrı, onun maması ayrı şeklinde özel bölgeler oluşturulamıyordu. Buna istinaden de ortak gıdaya ikisi de ilgi duyduğu için kavgalar daha fazla oluyordu. Şimdi ise insanların gelir düzeylerinin artışıyla birlikte hayvanların yaşam standartları da her geçen gün daha da iyiye gidiyor. Bireysel mamaları oldu. Kedilerin kendilerine göre mamaları var. Köpeklerin kendilerine göre ayrı mamaları var. Buna istinaden böyle bir kesişim noktaları kalmadı. Böylece de kavga azaldı. Kediler olarak örnek verecek olursak fare avlama noktasında, sürekli mama bulan kediler de avcı özelliklerini kaybediyorlar. Köpekler noktasında da mamayla beslenen köpekler koruyuculuklarını, içgüdüsel olarak koyunda veya sürüde görevlerini yerine getirememe durumunu beraberinde getiriyor. Çünkü bunlar daha böyle rahat, mamaları önlerinde olduğun zaman bu noktada avcı yetenekleri her geçen gün törpüleniyor aslında. Aslında kedilerde eskiden daha melez ırklar yetiştirilirken, bugün ise kedilerde daha saf, özel cins kediler yetiştirilmektedir. Bunlar da böyle daha mizaçları kavgaya yönelik değil, daha sakin hayvanlardır" dedi. "Kavga kırsalda bitmiş değil" Hayvanların normal ekolojik ortamlarında olmadığını belirten Takcı, "Genel itibarıyla da pet hayvanları noktasında insanlar kedi veya köpek sahiplenirken mizaçları daha uysal hayvanları ediniyor. Yani kedi ve köpeklerin kavgası tam anlamıyla bitmiş değil. Bazen köylere gidiyoruz veya sürü köpeklerini görüyoruz. Onların hâlâ kedilere yoğun bir şekilde saldırdığını da görüyoruz. Bu tamamıyla yetiştirmeyle alakalı bir durum. Bu durum aslında bir sıkıntı durumu değil. Biz hayvanları normal ekolojik ortamlarından aldık. Sokağa iştirak olan hayvanları, evle iştirak olmayan kedi ve köpekleri, normal ortamlarından aldık. Artık tam anlamıyla bizim ortamımızda bulunduklarından dolayı ve normal ortamlarından uzaklaştırdığımız için aslında kediler ve köpekler bu dostluğu oluşturdular. Yine zaman zaman kırsala gittiğimiz zaman köpekler ve kedilerin hâlâ kavga ettiklerini görebiliyoruz. Çünkü onların hâlâ ortak kesişim alanları söz konusu. Buna istinaden de kavga oralarda bitmiş değil" diye konuştu.
08 Aralık 2025 Pazartesi - 12:23 Ekmek kavgası bitti kedi ve köpekler dost oldu Kedi ve köpeklerin geçmişte ortak alan ve mama paylaşımı nedeniyle daha sık kavga ettiğini belirten Doç. Dr. Abdurrahman Takcı, bireysel mama kullanımının yaygınlaşmasıyla kavgaların azaldığını ifade etti. Takcı, kedilerin ve köpeklerin normal ortamlarından uzaklaştığı için bu dostluğun oluştuğunu söyledi. Kedi ve köpeklerin yıllar boyunca birbirleriyle anlaşamadığına dair genel bir algı bulunsa da şehirleşme, değişen yaşam tarzları ve evcil hayvan bakımına yönelik artan bilinç, bu iki tür arasındaki iletişimi büyük ölçüde dönüştürdü. Özellikle geçmiş dönemlerde kediler ve köpekler, sokaklarda ya da kırsal alanlarda aynı yiyeceği tüketmek zorunda kaldıkları için doğal rekabet içerisindeydi. Besin kıtlığı, ayrılmış alanların bulunmaması ve hayvanların içgüdüsel davranışlarını sürdürecekleri uygun ortamların yokluğu, kavgalara zemin hazırlıyordu. Bugün ise durum önemli ölçüde değişti. Gelir düzeyinin artmasıyla birlikte evcil hayvanlara yönelik bakım alışkanlıkları gelişti ve mama çeşitliliği arttı. Kediler ve köpekler için ayrı beslenme alanları oluşturuldu. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Veteriner Fakültesi Klinik Bilimler Bölümü’nde görevli Doç. Dr. Abdurrahman Takcı, bu kavgaların hayvanları yetiştirme şekilleri ile alakalı olduğunu söyleyerek, "Kedilerin kendilerine göre mamaları var. Köpeklerin kendilerine göre ayrı mamaları var. Buna istinaden böyle bir kesişim noktaları kalmadı. Böylece de kavga azaldı. Kediler olarak örnek verecek olursak fare avlama noktasında, sürekli mama bulan kediler de avcı özelliklerini kaybediyorlar" dedi. Takcı bu kavganın daha bitmediğini de ekleyerek, "Tam anlamıyla bizim ortamımızda bulundukları ve normal ortamlarından uzaklaştırdığımız için aslında kediler ve köpekler bu dostluğu oluşturdular. Yine zaman zaman kırsala gittiğimiz zaman köpekler ve kedilerin hâlâ kavga ettiklerini görebiliyoruz. Çünkü onların hâlâ ortak kesişim alanları söz konusu" ifadelerine yer verdi. "Kesişim noktaları kalmadı" Hayvanlarına avcı yeteneğinin törpülendiğini söyleyen Abdurrahman Takcı, "Aslında tamamen bu kavga ya da dostluk yetiştirme şekliyle alakalı. Eskiden kavga etmelerinin sebebi, onun maması ayrı, onun maması ayrı şeklinde özel bölgeler oluşturulamıyordu. Buna istinaden de ortak gıdaya ikisi de ilgi duyduğu için kavgalar daha fazla oluyordu. Şimdi ise insanların gelir düzeylerinin artışıyla birlikte hayvanların yaşam standartları da her geçen gün daha da iyiye gidiyor. Bireysel mamaları oldu. Kedilerin kendilerine göre mamaları var. Köpeklerin kendilerine göre ayrı mamaları var. Buna istinaden böyle bir kesişim noktaları kalmadı. Böylece de kavga azaldı. Kediler olarak örnek verecek olursak fare avlama noktasında, sürekli mama bulan kediler de avcı özelliklerini kaybediyorlar. Köpekler noktasında da mamayla beslenen köpekler koruyuculuklarını, içgüdüsel olarak koyunda veya sürüde görevlerini yerine getirememe durumunu beraberinde getiriyor. Çünkü bunlar daha böyle rahat, mamaları önlerinde olduğun zaman bu noktada avcı yetenekleri her geçen gün törpüleniyor aslında. Aslında kedilerde eskiden daha melez ırklar yetiştirilirken, bugün ise kedilerde daha saf, özel cins kediler yetiştirilmektedir. Bunlar da böyle daha mizaçları kavgaya yönelik değil, daha sakin hayvanlardır" dedi. "Kavga kırsalda bitmiş değil" Hayvanların normal ekolojik ortamlarında olmadığını belirten Takcı, "Genel itibariyle de pet hayvanları noktasında insanlar kedi veya köpek sahiplenirken mizaçları daha uysal hayvanları ediniyor. Yani kedi ve köpeklerin kavgası tam anlamıyla bitmiş değil. Bazen köylere gidiyoruz veya sürü köpeklerini görüyoruz. Onların hâlâ kedilere yoğun bir şekilde saldırdığını da görüyoruz. Bu tamamıyla yetiştirmeyle alakalı bir durum. Bu durum aslında bir sıkıntı durumu değil. Biz hayvanları normal ekolojik ortamlarından aldık. Sokağa iştirak olan hayvanları, evle iştirak olmayan kedi ve köpekleri, normal ortamlarından aldık. Artık tam anlamıyla bizim ortamımızda bulunduklarından dolayı ve normal ortamlarından uzaklaştırdığımız için aslında kediler ve köpekler bu dostluğu oluşturdular. Yine zaman zaman kırsala gittiğimiz zaman köpekler ve kedilerin hâlâ kavga ettiklerini görebiliyoruz. Çünkü onların hâlâ ortak kesişim alanları söz konusu. Buna istinaden de kavga oralarda bitmiş değil" diye konuştu.
Sivas Belediyesi, engelleri kaldıran hizmetlerin açılışını yaptı
03 Aralık 2025 Çarşamba - 17:47 Sivas Belediyesi, engelleri kaldıran hizmetlerin açılışını yaptı Sivas Belediyesi, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü kapsamında engelli vatandaşların yaşamını kolaylaştıracak önemli hizmetlerin açılışını gerçekleştirdi. Sivas Belediyesi ve paydaş kurum iş birliğiyle hayata geçirilen Akülü Sandalye Şarj İstasyonlarından ilki vatandaşların kullanımına sunuldu. Proje ile temin edilen 8 akülü sandalye şarj istasyonun; Aksu Parkı, Paşabahçe Piknik ve Mesire Alanı, Sıcak Çermik Kaplıcası, Soğuk Çermik Kaplıcası, Sivas Millet Bahçesi, 27 Haziran Millet Bahçesi ve Sivas Numune Hastanesi bahçesi gibi kentin günlük yaşamında önemli yer tutan lokasyonlara yerleştirilmesi hedefleniyor. Belediye hizmet binasının otoparkında kullanıma sunulan şarj istasyonunun açılışında konuşan Belediye Başkanı Adem Uzun, "Bugün ilk defa engelli araç şarj istasyonunun kurulumunu gerçekleştirdik. Bu çalışmayı şehrimizin farklı bölgelerinde de yaygınlaştıracağız. 8 adet istasyonu yoğunluğa göre yerleştireceğiz. İlk kurulumu da Valilik ve Belediye binamızın ortasında yer alan bölgeye yaptık. Bu hizmet ile birlikte yeni bir uygulamayı da hayata geçireceğiz. Akülü araç kullanan engelli bireylerimize kartlar vereceğiz. Bu kartlar ile şarj istasyonlarından faydalanabilecekler. Kartları da engelli vatandaşlarımıza zimmetleyeceğiz. Çalışmalarımız artarak devam edecek. Kızılırmak projemiz içerisine Kapsayıcı Yaşam Merkezi kuracağız. Engelli bireylerimizin kurslar gördükleri, sosyalleştikleri, aileleri ile birlikte hoş vakit geçirecekleri modern bir tesis kazandıracağı. Bu vesile ile tüm engelli bireylerimizin 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü kutluyorum" ifadelerini kullandı. Engelsiz Park Alanı yenilendi Sivas Belediyesi ve TÜRASAŞ Bölge Müdürlüğü ile yapılan ortak çalışma sonucunda, Engelliler Kültür Merkezi yanında bulunan park tamamen erişilebilir hale getirildi. Engelli bireyler için yer alan spor aletleri yenilenirken ayrıca özel olarak tasarlanan salıncağın da ilk denemesi Başkan Uzun tarafından gerçekleştirildi. Salıncağa binmeyi çocukluğundan bu yana hayal ettiğini ifade eden Merve Akıllı, "Özel bireylerin ve çocukların özür bir çocukluk geçirmesi için, neşe içinde gülüp oynaması için önemli bir adım. Birçok şeyin başlangıcı olacağına inanıyorum. Burada mutlu olacaklar. Katkı ve emekleriniz için çok teşekkür ediyorum. Devamının gelmesi dileği ile şehrimiz için hayırlı olsun" şeklinde konuştu. Daha sonra konuşan Başkan Uzun, "Bu çalışmamızı TÜRASAŞ ile birlikte gerçekleştirdik. Sivas’ta bir ilk olarak 3 adet salıncak ustalarımız tarafından yapıldı. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Engelsiz bir şehir hedefiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Engelliler Günü’nde farkındalık oluşturan çalışmalara imza attık. Ayrıca engellilerimiz için yeni bir araç aldık. Projeleri çiziliyor, engelliler için asansör sistemi kuracağız. Onları hastane, okul gibi gidecekleri yere bu araçla götüreceğiz. Geçenlerde işitme engelli kardeşlerimize özel olarak hazırlanan 50 tane işitme cihazı hediye ettik. Çalışmalarımız artarak devam edecek" dedi. Engellilere "Afet Farkındalık Eğitimi" verildi Afetlere karşı hazırlıklı olunmasını sağlamak amacıyla Afet İşleri ve Risk Yönetimi Müdürlüğü ile Kültür, Sanat ve Sosyal İşler Müdürlüğü koordinasyonunda afet farkındalık eğitimi ve afet ve acil durum çantası dağıtım töreni gerçekleştirildi. Sivas Belediyesi Engelliler Eğitim ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen programda, engelli bireylere afet anında yapılması gerekenler, doğru davranış şekilleri ve hazırlık süreçlerine yönelik kapsamlı bir eğitim verildi. Programda konuşan Başkan Dr. Adem Uzun, engelli bireylerin afetlere karşı hazırlıklı olmalarının büyük önem taşıdığına vurgu yaparak afet ve acil durum çantası hediye etti.
Sivas’ın içme suyu sorunu çözülüyor: 1 milyar TL’lik projede büyük ilerleme
03 Aralık 2025 Çarşamba - 12:25 Sivas’ın içme suyu sorunu çözülüyor: 1 milyar TL’lik projede büyük ilerleme Sivas’ın içme suyu sorununu çözüme kavuşturacak Hafik Koç Regülatörü ve İçme Suyu İsale Hattı projesinde çalışmalar hız kesmeden sürüyor. Belediye Başkanı Dr. Adem Uzun, DSİ yetkilileriyle birlikte sahada incelemelerde bulunarak gelinen son durumu değerlendirdi. Sivas’ın içme suyu sorununa kalıcı çözüm sunacak olan Hafik Koç Regülatörü ve İçme Suyu İsale Hattı projesinde çalışmalar yoğun tempoyla devam ediyor. Sivas Belediye Başkanı Dr. Adem Uzun, Devlet Su İşleri (DSİ) Bölge Müdürü Zafer Aslan ve teknik heyetle birlikte inşaat sahasında incelemelerde bulundu. Belediye ve DSİ iş birliğiyle yürütülen projede gelinen son durum değerlendirilerek çalışmalar hakkında bilgi alındı. Cumhurbaşkanlığı 2025 Yılı Yatırım Programı’na dâhil edilmesinin ardından 19 Eylül 2025 tarihinde yapımına başlanan projenin yatırım maliyetinin Sivas Belediyesi tarafından karşılandığı, mühendislik ve yapım sürecinin ise DSİ Bölge Müdürlüğü tarafından yürütüldüğü belirtildi. Koç Deresi üzerine inşa edilen regülatör aracılığıyla yılda 16,3 milyon metreküp su alınacağı ve kurulacak pompa istasyonu ile Pusat Özen Barajı’ndan gelen suyla birleşerek Sivas 4 Eylül Barajı’na aktarılacağı ifade edildi. 1 milyar TL değerindeki proje ile Koç Regülatöründen sağlanacak su miktarının mevcut durumda Pusat Özen Barajı’ndan 4 Eylül Barajı’na aktarılan suyun iki katından fazla olacağı bildirildi. Böylece Sivas’ın içme suyu güvenliğinin önemli ölçüde güçlendirileceği kaydedildi. Proje kapsamında; yaklaşık 10,2 kilometre uzunluğunda 1000-1200 mm çelik isale hattı, regülatör yapısı, terfi merkezi, 3000 metreküp kapasiteli su deposu, sanat yapıları ve servis yollarının inşa edildiği belirtildi. Regülatör, terfi merkezi ve su deposunda kazı çalışmalarının tamamlandığı; servis yolları ile isale hattı güzergâhında kazı çalışmalarının ve betonarme imalatlarının sürdüğü aktarıldı. Belediye Başkanı Adem Uzun ise "Sivas’ın içme suyu geleceğini garanti altına alacak bu çalışmanın önemine değinerek, "Bu proje şehrimizin yarınları için büyük bir adımdır. Sivas’ın içme suyu sorununu çözecek kalıcı bir altyapıyı hep birlikte hayata geçiriyoruz. Şehrimize hayırlı olsun" ifadelerini kullandı.
Sivas Devlet Hastanesi doktorlarından büyük başarı
03 Aralık 2025 Çarşamba - 11:20 Sivas Devlet Hastanesi doktorlarından büyük başarı Sivas Devlet Hastanesi doktorları, B grubu ikinci basamak statüsünde olmasına rağmen ilk kez ‘laparoskopik nefrektomi’ ameliyatını başarıyla gerçekleştirdi. Böbrek fonksiyonunu tamamen kaybeden 71 yaşındaki Sultan Uzundal, kapalı yöntemle yapılan ameliyatla sağlığına kavuştu. Sivas’ta yaşayan 71 yaşındaki Sultan Uzundal, böbrek ağrısı şikayetleri üzerine Sivas Devlet Hastanesi’ne başvurdu. Yapılan değerlendirmede hastanın öncelikle tomografisi çekildi. Tomografi sonuçlarında Uzundal’ın böbreklerinden birinin fonksiyonlarını tamamen yitirdiği ve "atrofik böbrek" haline geldiği belirlendi. Doktorlar, çürümüş durumdaki bu böbreğin hastada uzun süreli ağrıya neden olduğunu değerlendirerek nefrektomi (böbreğin alınması) ameliyatına karar verdi. Ameliyatta ise hastanın vücuduna kalem genişliğinde yaklaşık üç tane giriş açıldı. Böbreğin dışarı alınması için ise 3 ile 4 santimetre arasında değişen ek bir kesi uygulandı. Cerrahi ekip, böbreği karın içindeki özel torbalar aracılığıyla güvenli şekilde vücuttan çıkardı. Ayrıca Sivas Devlet Hastanesi, ikinci basamak B grubu bir hastane olmasına rağmen bu operasyonu ilk kez gerçekleştirmesiyle dikkat çekti. Ortalama ilçe devlet hastaneleri seviyesinde hizmet veren hastanede laparoskopik (kapalı) yöntemle yapılan nefrektomi, kurum adına önemli bir başarı olarak kayıtlara geçti, Konuya ilişiklin açıklamalarda bulunan Üroloji Uzmanı Operatör Dr. Ali Ünal ise zorlu bir ameliyat yaptıklarını belirterek, hastanın durumunun iyi olduğunu söyledi. "Çok zor olduğunu biliyoruz" Çürümüş olan böbreğin ağrıya neden olduğunu söyleyen Ali Ünal, "Hastamız yaklaşık 2 hafta önce hastanemize başvurdu. Hastamızın defalarca tekrar eden taş öyküleri vardı ve yaklaşık 25 yıl önce aynı taraftan açık taş cerrahisi geçirmişti. Hastamız bize ağrı şikayetiyle başvurdu. Biz hastayı değerlendirdiğimizde tomografisini çektik tomografisinde böbreğin fonksiyonlarını kaybettiği yani atrofik (çürümüş) böbreği vardı ve biz bu çürümüş böbreğin ağrıya neden olacağını düşündük, nefrektomi (böbreğin alınması) kararını verdik. Bu ameliyatı özel kılması Sivas Devlet Hastanesi olarak biz 2’nci basamak B grubu bir hastaneyiz. Yani ortalama ilçe devlet hastaneleri kalitesinde bir hizmet vermeye çalışıyoruz. Birincisi biz Sivas Devlet Hastanesi’nde bu ameliyatı yaptık, ikinci özel kılan şey bu ameliyatı laparoskopik (kapalı) olarak yaptık. Üçüncüsü bu hastanın yaklaşık 25 yıl önce bir açık üreter taşı cerrahisi vardı ve bizim cerrahi yaptığımız tarafla aynı taraftaydı. Burada sekonder vaka dediğimiz tekrar mükerrer ikinci yapılan ameliyatlarda özellikle anatominin bozulduğu bu yüzden laparoskopik ameliyatların çok zor olduğunu biliyoruz. Bizim için özel kılan buydu bizde laparoskopik olarak tamamladık" dedi. "Böbreği özel torbalarla dışarıya alıyoruz" Ünal, kameralar yardımı ile içeriye baktıklarını belirterek, "Bu ameliyatta hastamızda yaklaşık 3 tane kalem kadar giriş açıyoruz. Daha sonra böbreği çıkarmak için yaklaşık 3 ile 4 santimetrelik bir kese açıp oradan böbreği içerideki özel torbalarımızla dışarı alıyoruz. Şuanda hastamızın 3 tane kesi var. 2 tanesi 1 santimetre, 1 tanesi 3 ile 4 santimetre arasında bir kesisi var. Bu ameliyatlarda kalem girişi kadar girişlerle kameralarla içerisine baktık, hastanın böbrek çevresindeki dokuların yapışık olduğunu, anatominin bozulduğunu ve bu ameliyatın zor geçeceğini anlamıştık. Zor bir ameliyat oldu. Genel Cerrahi Uzmanımız Op. Dr. Levent Zirek Hocamla yaklaşık 2 saatlik bir ameliyat sonrasında işlemi neticelendirdik. Hastamız şuan ameliyattan sonra 4. gününde. İlk gün hastamızın sondasını çekmiştik, 3’inci gününde direnini çektik, şuanda üzerinde herhangi bir hortumu bulunmuyor. Tamamen eve gönderilecek şekilde hazır ama hastamızın kendi isteği üzerine sosyal endikasyonlardan dolayı hastayı biz 5’inci gün taburcu etme kararı aldık" diye konuştu. "Böbreklerimde taş vardı" Sultan Uzundal ise "Böbreklerimde taş var. Bir ameliyat geçirmiştim ve taşları kırdırmıştım. Köyde rahatsız olunca hastaneye gelip hocayı bulduk. O da bizi tomografiye gönderdi. Tomografi çektirdik, sorunun ne olduğunu anlattı ve ameliyat olmam gerektiğini söylediler. Geldik ameliyat olduk" şeklinde konuştu.
Yıllar önce gölgelenecek ağaç yoktu, şimdi ise ormanlık alana dönüştü
03 Aralık 2025 Çarşamba - 10:52 Yıllar önce gölgelenecek ağaç yoktu, şimdi ise ormanlık alana dönüştü Sivas’ın Çukurbelen köyünde yıllar önce gölgelenecek ağaç yokken fidan dikmek isteyen iki arkadaş, yaklaşık 3 bin ağacı toprakla buluşturdu. Yıllar içerisinde dikilen fidanlar ormanlık alana dönüştü. Her birine köylülerin isimlerinin verildiği fidanlar, köyde kültür haline geldi. Sivas kent merkezine 18 kilometre uzaklıkta olan Çukurbelen köyünde doğup büyüyen iki arkadaş, yaklaşık 20 yıl önce fidan dikmeye karar verdi. 5 fidanla başlayan girişimleri, yaklaşık 3 bin ağaca dönüştü. Bozkırın ortasında yer alan ve tamamen kıraç arazilerden oluşan dağ yüzeyinde orman oluşturmak isteyen Abdulbaki Hafızoğlu ve hayatını kaybeden arkadaşı Talat Akgül, Çukurbelenli köylülerinin isimlerini ağaca verdi. Yıllar içerisinde oluşturulan 3 farklı ağaçlık alan, köylüleri de etkileyerek fidan dikmelerine vesile oldu. Gencinden yaşlısına herkesin bir dikili fidanı olduğu köy, çevre köylere de örnek oluyor. "Gölgesinde serinleyebileceğimiz bir ağacın olmadığını fark ettik" Fidan dikme fikrinin serüvenini anlatan Abdulbaki Hafızoğlu, "Bizler bu köyün sakinleri olarak bu köyden 70 yıl önce şehre göçtük. 30 yıllık çalışma hayatından sonra doğup büyüdüğümüz, çiğdem, nergis topladığımız köyümüzün kıraç arazilerine gezmeye geliyorduk. Bu tarıma elverişsiz bozkırlarda gezerken gölgesinde serinleyebileceğimiz bir ağacın olmadığını fark ettik. Bunun üzüntüsü içinde kahroluyorduk. Talat Akgül abim bu girişimi ile birkaç fidan dikmek için fikir beyan etti, ben de olumlu karşıladım. 5 tane fidan dikmek istedik, bunları diktik. Bu 5 fidan bir yıl sonra filizlenip yeşerince bu bize motivasyon oldu. Abim bana birkaç tane daha dikelim dedi. Biz daha fazla dikerken bize bir şevk geldi. Burada ağaç dikmek için imkân yoktu, arabalarımızın arkasına bidonlar doldurup ağaçları diktik. Köyümüzün halkını motive ettik, buraya 2 bin ağaç diktik. Dışarıdan görenler de heveslendiler, bize maddi manevi destek oldular" dedi. "Fidanların tamamında köy halkının emeği var" Köy muhtarı Ahmet Tüfekçi ise, "Köyümüzde üç tane ormanımız oldu, büyüklerimiz sayesinde güzel bir orman oluşturduk. Toplamda 3 bini aşkın ağacımız oldu. Arazimizin dağlık kısımlarında böyle bir çalışmayı gerçekleştirdik. Bu fidanlarda tüm köy halkının emeği var, her ağaçta dikenlerin isimleri yazılı. Kuruyan ağaçları tekrar dikiyoruz, bu şekilde ülkemizi yeşillendirmeye çalışıyoruz" şeklinde konuştu. "Her fidan bir hayalin başlangıcıdır" Köyde yaşayan Ahmet Dumlu, "Bu yapılan projenin bizim atalarımızdan, dedelerimizden kalan hem güzel bir örnek hem de büyük bir miras. Bu çalışmaların diğer köylere de güzel bir örnek olmasını, onların da görüp paylaşmasını istiyorum. Her fidan bir hayalin başlangıcıdır" ifadelerine yer verdi.